• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: AFRĠKA'DA ĠNGĠLĠZ SÖMÜRGECĠLĠĞĠ

1.4. Ġngiliz Sömürgeciliğinin Tasfiyesi (Dekolonizasyon Süreci)

Dekolonizasyon, sömürge devletlerin sömürgeci devletlerden bağımsızlıklarını kazanmaları ve/veya sömürgeci devletlerin sömürgelerinden çekilmeleri olarak tanımlanabilir. Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası baĢlayan bu akım, Afrika'daki sömürge devletlerine de sıçramıĢ ve tedricen bağımsızlıklar elde edilmiĢtir. Bu süreçten Afrika'daki iki büyük sömürgeci güçten birisi olan Ġngiltere de etkilenmiĢ ve kısa sürede sömürgelerini kaybetmiĢtir. Her ne kadar bağımsızlıklar çoğunlukla Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası gerçekleĢse de yirminci yüzyıldan itibaren meydana gelen bir takım geliĢmeler bağımsızlık sürecinin habercisi olmuĢtur.

Ġlk olarak Birini Dünya SavaĢından bahsetmek gerekir. Birinci Dünya SavaĢı'nda birçok Afrikalı asker zorunlu olarak cephelerde savaĢtırılmıĢtır. Ġngiltere yaklaĢık olarak bir milyon Afrikalı askeri cephede kullanırken, 215 bin yerli savaĢ iĢçisini de Avrupa'ya götürmüĢtür.242

Afrikalı askerlerin savaĢta vermiĢ olduğu mücadeleye rağmen savaĢa katkısı sömürgeci devletler tarafından dikkate alınmıĢtır. Bununla beraber savaĢ sonrası oluĢan ekonomik tahribat Afrikalı halk üzerinden karĢılanmıĢ, bu doğrultuda vergiler arttırılırken kalkınma harcamaları kesilmiĢ, Afrikalılar iĢlerini ve devlet kademesindeki konumlarını kaybetmiĢtir. YaĢanan bu zorluklar Afrikalılarda kaybedilenleri geri alma fikrini doğurmuĢtur. SavaĢ süresince Avrupa'ya giden Afrikalıların efendileri ile etkileĢimi psikolojik duvarları yıkmıĢ ve Afrikalıların özgüvenini arttırmıĢtır. Bunun yanı sıra Wilson Prensipleriyle birlikte tanınan self determinasyon hakkı da

241

Christoph Marx, "Settler Colonies", The Leibniz Institute of European History, 2017, http://www.ieg-ego.eu/marxch-2015-en, (EriĢim Tarihi17.02.2018).

242

51

Afrikalıların cesaretini arttıran bir diğer husus olmuĢtur. 243

Birinci Dünya SavaĢı sömürgeci devletlere her ne kadar kısa vadede siyasi ve ekonomik fayda sağlasa da sömürülen devletlere orta ve uzun vadede psikolojik fayda sağlamıĢ ve bağımsızlık sürecinin baĢlamasında kırılma noktası olmuĢtur.

Ġkinci Dünya SavaĢının sömürgeci ve sömürge devletlerde oluĢturmuĢ olduğu ekonomik tahribatın bağımsızlık sürecinde önemli bir rol oynadığı söylenebilir. 1929 Ekonomik Buhranı sonrası zor durumda kalan Avrupa ekonomisi, Ġkinci Dünya SavaĢı ile birlikte büyük bir sarsıntı geçirmiĢtir. Ekonomik krizi bertaraf etmeye çalıĢan sömürgeci ülkeler, Afrika'daki sömürgelerine yönelmiĢlerdir. Avrupa'nın Afrika'daki hammadde, madenler, yiyecek ve içecek üretimine ihtiyacı artmıĢtır. Bu durum Afrika ekonomilerini Avrupa ihracatına bağımlı hale getirmiĢ ve Kuzey-Güney ekonomik dengesizliğini arttırmıĢtır.244

Ġngiliz sömürgelerinin bağımsızlık süreçlerine bakıldığı takdirde, ekonomik faktörlerin ön plana çıktığı görülmektedir. Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası Ġngiliz ekonomisinin zayıflığı, sömürgeleri bağımsızlık sürecine iten en önemli etkenlerden birisi olmuĢtur. SavaĢ öncesi Ġngiltere ile sömürgeleri arasındaki ticaret, Ġngiltere'nin, sömürgelerinden hammadde ithal etmesi ve bunları iĢleyerek tekrar sömürgelere ihraç etmesi Ģeklinde gerçekleĢmiĢtir. Bu sirkülasyonun gerçekleĢmesi için Ġngiltere, sömürgelerine yardımda bulunmuĢ ve kalkınmalarını sağlamıĢtır.245

1929 krizi ve üzerine Ġkinci Dünya SavaĢı sürecinde yapılan aĢırı harcamalar, Ġngiliz ekonomisini çökertmiĢ öyle ki Ġngiltere'yi sömürgelerine karĢı borçlu duruma düĢürmüĢtür.246

Dünya tarihine yön veren bu geliĢmelerin bir sonucu olarak, ihracat ürünlerinin dünya piyasasında dalgalanması, sömürge devletlerinin ekonomik kırılganlığını arttırmıĢtır. Bunun neticesinde isyanlar, grevler, Ģiddet eylemleri gibi bir dizi toplumsal hareketler, bağımsızlık sürecinin baĢlamasına neden olmuĢtur.

1941 yılında ABD ve Ġngiltere arasında imzalanan Atlantik Beyannamesi, bağımsızlık sürecinde sömürge devletlerin önemli dayanak noktalarından birisi olarak gösterilebilir. Bu beyanname, Ġngiltere ve ABD'nin, Nazi Almanyası'nın yenilgisi sonrası oluĢturmak

243 Erol ve Bingöl, s. 190 244 Mazrui, Afrikalılar s. 302. 245 Ferro, s. 500. 246 Ferro s. 505.

52

istedikleri yenidünya düzeninin çerçevesini belirlemek amacıyla imzalanmıĢtır.247 Ancak beyannamede bulunan; tüm sınır düzenlemelerinde ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı, tüm halklara kendini yönetecek hükümet biçimini seçme hakkı gibi maddeler, sömürge ülkelerinin bağımsızlık sürecinde sığınma limanı olmuĢtur.248

Ayrıca bu beyanname, BM'nin temellerinin atıldığı metin olarak bilinmektedir. KuruluĢ felsefesi itibariyle BM'nin de bağımsızlık sürecine doğrudan katkısı olmuĢtur. Zira kuruluĢ maddelerinde; özgürlük, insan hakları, demokrasi, ulus-devlet, self determinasyon vurguları ve bağımsızlığını kazanan devletlere karĢı barıĢçıl tutum sergilenmesinin ifade edilmesi, bağımsızlık sürecini meĢru zemine oturtmuĢ ve bu sürecin hızlanmasını sağlamıĢtır. Atlantik Beyannamesi'nin asıl etkisi Afrikalı aydınlar üzerinde olmuĢtur. Zira bu beyanname bir anlamda Afrika'daki milli direniĢ hareketlerinin meĢru görülmesi anlamına gelmiĢtir.249

Milli direniĢ hareketleri bağımsızlık sürecinin lokomotifi olmuĢtur. Bu hareketlerinin kökeni, sömürgecilik döneminin ilk yıllarına kadar götürülebilir. Ġlk yıllarda yerel güç unsurları direniĢ göstermiĢ, ancak zamanla misyoner faaliyetler, güç dengesizliği gibi birçok nedenden ötürü etkilerini yitirmiĢlerdir. Ġkinci Dünya SavaĢının baĢlamasıyla birlikte ise tekrar filizlenmiĢlerdir.250 Bu hareketler; demokratik düĢünceyi, siyasal bilinci arttırmıĢ ve örgütlenmeyi sağlayarak bağımsızlıkların elde edilmesinde hayati rol oynamıĢlardır.

Bağımsızlık sürecindeki milli direniĢ hareketlerinin en büyük muhataplarından birisi Ġngiltere olmuĢtur. Pan-Afrika Hareketi olarak adlandırılan bu akım, özellikle Ġngiliz Afrikası'nda görülmüĢtür.251

Pan-Afrika Hareketi, Afrika halklarının kültürel ve manevi birlikteliğini vurgulamıĢ, aslında Afrika'da değil Afrika diasporasında doğmuĢtur. Diasporada yaĢayan Afrikalılar; aldıkları eğitim, yaĢam deneyimi, aydınlanma, siyasal bilinç gibi faktörler neticesinde, ülkelerine döndüklerinde Avrupa tarzı bir yaĢam ideali doğrultusunda örgütlenmiĢlerdir. Bağımsızlık sürecinde meydana gelen bu toplumsal hareketlerin organize bir Ģekilde yürütülerek baĢarıya ulaĢmasında, Pan-Afrika Hareketi

247

Said Bouamama, Afrika Devriminin Figürleri, (çev.) ġule Ünsaldı, Ankara, Notabene Yayınları, 2016, s. 46.

248

Faruk Sönmezoğlu, Uluslararası ĠliĢkiler Sözlüğü, Ġstanbul, Der Yayınları, 2010, s. 57.

249 Mazrui, Afrikalılar, s. 291. 250 Ferro s. 500. 251 Ferro s. 430.

53

ve onları yöneten eğitimli yerli aydınların önemli rolü olmuĢtur.252

Örneğin harekete mensup öğrenciler, 1943 yılında Londra'da Sömürge Bakanlığı'nı ziyaret ederek siyasi talepte bulunmuĢlardır. 1945 yılında Manchester'da Nkrumah ve Kenyatta'nın da katıldığı Pan-Afrika Kongresi düzenlenmiĢ, kongrede Atlantik Beyannamesi'nin aynen uygulanması talebi ifade edilmiĢtir.253

Nihayetinde bu isimlerden Nkrumah Gana'da, Kenyatta Kenya'da ve Nyerere Tanganyika'da Ġngilizlere karĢı bağımsızlık mücadeleleri vermiĢler, ayrıca bu mücadelelerinde baĢarı elde ederek ülkelerinin ilk devlet baĢkanları olmuĢlardır.254

Bağımsızlık sürecini hızlandıran bir diğer etken olarak bağımsızlıklarını kazanan bu ülke liderlerinin kurmuĢ olduğu Afrika Birliği Örgütü'nden bahsedilebilir. Örgüt, kazanılan bağımsızlığın korunması ve mücadele veren devletlerin teĢviki noktasında önemli bir rol oynamıĢtır.255

Ġngiliz sömürgelerini bağımsızlık mücadelesinde cesaretlendiren ilk olay 1941-1942 yıllarında yaĢanmıĢtır. Ġkinci Dünya SavaĢında Ġngiltere'nin Japonya'ya yenilmesi, Ġngiltere için büyük bir prestij kaybı olurken, sömürge devletlerin gözündeki Ġngiltere'nin yenilmez olduğu miti de yıkılmıĢtır.256

Afrika'daki Ġngiliz sömürgeleri için pratik manada asıl önemli geliĢme ise, Hindistan'ın 1947 yılında bağımsızlığını elde etmiĢ olmasıdır. Öyle ki bu geliĢme sonrası, sadece yirmi yıl içerisinde Afrika'daki neredeyse tüm Ġngiliz sömürgeleri bağımsızlıklarını elde etmiĢlerdir. Yine Hindistan'daki kongre hareketi, Afrika'da bağımsızlık mücadelesi veren birçok grup için ilham kaynağı olmuĢtur.257

Ancak en büyük etkiyi Hindistan bağımsızlık hareketinde etkin rol üstlenen Mahatma Gandi yapmıĢtır. Gandi'nin bağımsızlık sürecinde uyguladığı "Pasif DireniĢ", özellikle Pan-Afrika Hareketi liderlerini etkilemiĢ ve bu liderler hareketlerini Gandi'nin çizdiği çerçeveye oturtmaya çalıĢmıĢlardır. Nkrumah'ın "Pozitif Eylem"i, Zambiyalı lider Kaunda'nın "tüm biçimiyle Ģiddete karĢı siyasal hareket" sloganı bu açıdan değerlendirilebilir.258

Afrika'nın kendi içerisinden çıkan ve Ġngiliz sömürgelerinin cesaret bulduğu olay, Kenya'da 1952 yılında patlak veren Mau Mau Ayaklanması'dır. Her ne kadar askeri

252

Edmond J. Keller, "Decolonization Independence and the Failure of Politics", (der.) Phyllis M. Martin ve Patrick O'Meara, Africa, London, Indiana University Press, 1995, s. 160.

253

Marika Sherwood, "Pan-African Conferences, 1900-1953: What Did 'Pan-Africanism' Mean?", The

Journal of Pan African Studies, Cilt 4, Sayı 10, January 2012, s. 108.

254

Antony Best ve diğerleri, s. 373.

255 Daban, s. 134. 256 Mazrui, Afrikalılar, s. 289. 257 Johnson, s. 190. 258 Mazrui, Afrikalılar, s. 298.

54

açıdan baĢarı elde edilemese de nispeten ilkel silahlara sahip sömürge bir devletin, Ġngilizlerle savaĢa girme gücünün olduğu ortaya çıkmıĢtır. Ayaklanma, sayıca az olan ancak yönetimi elinde bulunduran beyaz grubun kırılganlığını ortaya çıkarması bakımından önemli olmuĢtur.259

Son olarak, 1956 SüveyĢ Krizi'nde Ġngiltere'nin baĢarısız olması sömürgelerin bağımsızlık düĢüncesini hızlandırırken, imparatorluğun çöküĢünü de beraberinde getirmiĢtir. David M. McCourt, SüveyĢ Krizi'ni ''Aslanın son kükreyiĢi'' olarak nitelendirmiĢlerdir.260

Bir yıl sonra Gana'nın bağımsızlığını elde ettiği düĢünüldüğü zaman bunun yerinde bir niteleme olduğu söylenebilir.

Ġngiltere, Afrika'daki bağımsızlık hareketlerini önlemek veya geciktirmek için çeĢitli giriĢimlerde bulunmuĢtur. Ġkinci Dünya SavaĢının baĢlamasıyla Ġngiltere, filizlenen milli direniĢ hareketlerine karĢı koruma refleksi göstermiĢ, ayaklanmaları askeri müdahale ile bastırmaya çalıĢmıĢtır. Ancak ayaklanmaların mahiyeti soruĢturulduktan sonra, askeri çözümün Ġngiltere aleyhine sonuç doğuracağı anlaĢılmıĢ ve bu politika sürdürülemez olduğu için terk edilmiĢtir. Bu süreç sonrası askeri çözümün yerini siyasi çözüm almıĢtır. Bu doğrultuda Ġngiltere, kendi üst otoritesini ön plana çıkaran ''hukuk ve düzen'' ilkesinden vazgeçmiĢ, siyasi ve ekonomik reformları içeren "geliĢme ve kalkınma" ilkesini benimsemiĢtir.261

Askeri çözümden siyasi çözüme geçiĢ noktasında, anayasal reformun çözüm olacağı düĢünülerek, 1941 yılında yeni bir parlamenter yönetim sistemi geliĢtirilmiĢtir.262

1945 yılına gelindiğinde ise "geliĢme ve kalkınma ilkesi" doğrultusunda sömürgelere 120 milyon Ġngiliz sterlini kaynak sağlanmıĢtır. Nihayetinde 1946 yılında Nijerya ve Gana'da, yasama meclislerinde çoğunluğun Afrikalılardan oluĢması ve iktidarın bu kuruluĢlara devredilmesi kararı alınmıĢtır.263

GeliĢtirilen bu reformlar, sömürge sisteminin devamı için tasarlanmıĢ önleyici nitelikte politikalar olmuĢtur. Zira hem savaĢ döneminde hem de savaĢ sonrası, sömürgelerin Ġngiliz ekonomisi için hayati rol oynadığı düĢünülmüĢtür.

259

Ali A. Mazrui, "Milliyetçilikle Milliyet Arasında Afrika", Hece Dergisi Özel Sayı: 34, Afrika Cilt 2, 2017, s. 601.

260

David M. McCourt, Britain and World Power since 1945: Constructing a Nation's Role in

International Politics, Ann Arbor, University of Michigan Press, 2014, s. 58.

261

Mazrui, Afrikalılar, s. 302.

262

Antony Best ve diğerleri, s. 370.

263

55

Nihayetinde Ġngiltere bağımsızlık sürecinin önlenemez olduğunu fark etmiĢtir. Bu süreç sonrası Ġngiltere'nin izlediği iki ana politikadan bahsedilebilir. Bu politikalar: Afrikalıların kendi kendini yönetmeleri için hazırlanması ve bu yönetimlere etki edecek Ġngiltere güdümlü yönetici sınıfın oluĢturulmaya çalıĢılmasıdır.264

Bu süreçte Ġngiltere sömürgelerle yapacağı olası bir savaĢı engelleme adına bu ülkelerde teĢkilatlar kurmuĢ, böylece bu ülkelerin kağıt üzerinde bağımsızlıklarını tanımaya çalıĢmıĢtır. Ancak iç karıĢıklıkların Ģiddetlenmesi üzerine bu devletlere 1960 ile 1970 yılları arasında doğrudan bağımsızlık verilmeye baĢlanmıĢtır.265

Aslında Ġngiltere bu ülkelere doğrudan bağımsızlık verse dahi ekonomik bağların devam edeceğini düĢünmüĢtür. Özellikle bölgede kurulmuĢ olan Ģirketlerin geliĢip serpilmeye devam edeceği inancı, Ġngiltere'yi nispeten rahatlatan husus olmuĢtur.266

Ġngiliz sömürgelerinin bağımsızlık sürecini Batı ve Doğu Afrika üzerinden değerlendirmeye baĢlamak yerinde olacaktır. Kronolojik sıralama açısından GAB ve Mısır erken dönemden itibaren bağımsızlık süreçlerine girmiĢ olsalar da bu devletlerin Ġngiltere ile olan hukuki iliĢkileri bakımından farklı değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira bu ülkelerin hukuken bağımsız oldukları ancak fiili bağımsızlıklarını gerçekleĢtiremedikleri görülmektedir. Ayrıca bu bağımsızlıklar ferdi kalırken, Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası Ġngiliz Afrikası'nda Altın Sahili ile baĢlayan bağımsızlık hareketleri, ortak felsefeleri açısından domino etkisiyle meydana gelmiĢtir. Yine Güney Afrika ve Mısır'ın tam bağımsızlıklarının Kara Afrika'daki bağımsızlık süreci ile nihayete erdiğini söylemek de mümkündür.

Ġngiliz Kara Afrikası'nda ilk hareketlilik 1948 yılında Altın Sahili'nde baĢlamıĢtır. Akra Ayaklanması olarak adlandırılan gösterilere Ġngiliz ordusu tarafından müdahale edilmiĢtir. Fakat Batı Afrika'nın her yerine yayılan milli direniĢ hareketlerinin önlenemez oluĢu, Ġngiltere'nin stratejisini askeri müdahaleden siyasi çözüme dönüĢtürmesine neden olmuĢtur.267

Bu doğrultuda 1951 yılında yapılan ilk parlamento seçimlerini, bir Pan-Afrika üyesi olan Nkrumah kazanarak Altın Sahili Devlet BaĢkanı

264 Daban, s. 98. 265 Daban, s. 135. 266

Antony Best ve diğerleri, s. 372.

267

56

olmuĢtur. 1957 yılına gelindiğinde ise Altın Sahili, Gana adını alarak bağımsızlığını elde etmiĢtir.268

Tablo 2: Afrika'daki Ġngiliz Sömürgelerinin Bağımsızlık Tarihleri

Yıl Tarih Ülke

1910 31 Mayıs Güney Afrika

1922 22 ġubat Mısır

1956 1 Ocak Sudan

1957 6 Mart Altın Sahili (Gana)

1960 31 Haziran Ġngiliz Somalisi

1 Ekim Nijerya

1961 27 Nisan Sierra Leone

1 Haziran Kuzey Kamerun

1 Ekim Güney Kamerun

9 Aralık Tanganyika

1962 9 Ekim Uganda

1963 10 Aralık Zanzibar

12 Aralık Kenya

1964 6 Temmuz Nysaland (Malawi)

24 Ekim Kuzey Rodezya (Zambiya)

1965 18 ġubat Gambiya

1966 30 Eylül Bechuanaland (Botswana)

4 Ekim Basutoland (Lesotho)

1968 12 Mart Mauritius

6 Eylül Swaziland

1976 29 Haziran SeyĢeller

1980 18 Nisan Güney Rodezya (Zimbabwe)

Kaynak: CIA Factbook, https://www.cia.gov/library/publications/resources/the-world-factbook/

Gana'nın bağımsızlığı diğer Afrikalı devletlere de örnek olmuĢtur. Ayrıca Nkrumah'ın Afrika'ya bütüncül bakması ve tüm Afrika'nın bağımsız olmadığı takdirde Gana'nın tek baĢına bağımsızlığının anlamsız olacağı görüĢünde olması, bağımsızlığın tüm kıtaya sirayet etmesini sağlamıĢtır.269

Aslında Gana ve Nijerya yirminci yüzyılın ortalarından itibaren bağımsızlık sürecine girmiĢlerdir. Özellikle Nijerya'da Birinci Dünya SavaĢı sonrası ülkedeki örgütlenmelerin bağımsızlık mücadelesi veren yapılara dönüĢmesi,

268

David Birmingham, The decolonization of Africa, London, Taylor & Francis, 2009, s. 21.

269

Ikechukwu A. Kanu, "Nkrumah and the Quest for African Unity", American International Journal of

57

1960 yılında Nijerya'ya bağımsızlığı getirmiĢtir.270

Bölgedeki diğer Ġngiliz sömürgeleri olan; Sierra Leone 1961 yılında ve Gambiya 1965 yılında bağımsızlıklarını elde etmiĢlerdir. Ġngilizler bu ülkelere ĠMT'ye katılma Ģartıyla imtiyazlı bağımsızlık vermiĢlerdir.271

Batı Afrika'da Gana ile fiili bağımsızlık baĢlamıĢken, bu dönemde Doğu Afrika'da herhangi bir geliĢme görülmemiĢtir. Bunun baĢlıca nedeni sadece doğunun batıda olduğu kadarki yoğun milli direniĢ hareketlerine sahip olmaması değil, aynı zamanda Ġngiliz görevlilerin batıdaki uygulamıĢ oldukları politikayı, beyaz azınlıkların bulunduğu doğuda uygulamada tereddüt yaĢamalarıdır.272

Zira Ġngiltere, bu bölgede beyaz azınlığın iktidarının devamını sağlama ve müesses nizamı bilmeyen yerlilere iktidarı teslim etme hususunda ikileme düĢmüĢtür.273

Ġngiltere, bölgeye dair uzun süre Kenya, Malawi, Kuzey ve Güney Rodezyan'nın dahil olduğu çok kültürlü bir siyasal sistemin hayalini kurmuĢtur. Ancak 1960'ların baĢında bu politikasından vazgeçip, bu ülkelere bağımsızlık vermek zorundan kalmıĢtır.274

Özellikle Kenya'daki Mau Mau Ayaklanması, Ġngiliz yönetimine karĢı ilk ciddi tepki olmuĢ ve bölgenin hatta tüm Afrika'nın kaderini değiĢtirmiĢtir. 1952-1959 arasında gerçekleĢen isyan dolayısıyla ülke olağanüstü hal ile yönetilmiĢ ve bölgede bağımsızlığa en geç ulaĢan ülkelerden birisi olmuĢtur.275

Tanganyika'nın Nyerere ile 1961 yılında bağımsızlığını kazanması, Doğu Afrika'da domino etkisi yaratmıĢtır. Nihayetinde Aralık 1961 ile Aralık 1963 döneminde; Somali, Uganda, Zanzibar ve Kenya bağımsızlıklarını elde etmiĢlerdir.276

1964 yılında Malavi, 1968 ve 1976'da sırasıyla Mauritius ve SeyĢeller bağımsızlıklarına kavuĢmuĢlardır.

Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası diğer bölgelerde çoğunluğun sesi gür çıkmaya baĢlamıĢken, Afrika'nın güneyinde bunun tam tersi bir durum yaĢanmıĢtır. 1945 ile 1958 döneminde beyazlar bölgede güçlerini arttırmıĢlar, ülkelerin bağımsızlıklarında öncü rol oynamıĢlardır. Bölgeye dair üç tür bağımsızlıktan bahsedilebilir. Ġlk olarak nispeten barıĢçıl yolla elde edilen bağımsızlık (Lesotho, Bostvana, Svaziland, Zambiya ve

270

McKenna, History of Western Africa, s. 187.

271

Johnson, s. 194.

272

Frank Heinlein, British Government Policy and Decolonisation, 1945-63: Scrutinising the Official

Mind, New York, Routledge, 2002, s. 56.

273

Ferro, s. 550.

274

Antony Best ve diğerleri, s. 370.

275

Gordon Kerr, Short History of Africa: From the Origins of the Human Race to the Arab Spring, Harpenden, Oldcastle Books, 2012, s. 130.

276

58

Malavi), ikinci olarak uzun süren kanlı mücadele sonrası elde edilen bağımsızlık (Zimbabwe) ve son olarak 1994 sonrası Güney Afrika'da apartheid rejiminden kurtulan siyahların elde etmiĢ olduğu bağımsızlık.277

Güney Afrika'nın bağımsızlık sürecine giriĢini Cape, Natal ve Boer Cumhuriyetleri'nden müteĢekkil GAB'ın kurulduğu 1910 yılına kadar götürmek mümkündür. Zira birlik, kendi kendine yönetim elde etmesi nedeniyle erken dönemde Londra'dan kopma yaĢamıĢtır. Ancak asıl ciddi kopuĢu, 1931 yılında Westminster Yasası'nın sağlamıĢ olduğu serbestiyetten kaynaklı olarak, Ġngiliz otoritesinden kurtularak yaĢamıĢtır.278

Bu yasa ile birlikte, içinde Güney Afrika'nın da bulunduğu bazı sömürgeler fiili bağımsızlıklarını elde etmiĢlerdir.279

1961 yılına gelindiğinde cumhuriyet ilan edilmiĢ, bugünkü ismi olan Güney Afrika Cumhuriyeti (GAC) adını almıĢtır. Aynı yıl diğer üyeler tarafından apartheid rejimine getirilen eleĢtiriler üzerine GAC, ĠMT'den çıkmak durumunda kalmıĢtır.280

GAC'ın dıĢlanmıĢ durumu, diğer bölge ülkelerini ve Ġngilizlerin planlarını da etkilemiĢtir. Zira Ġngiltere; Bostvana, Lesotho, Nambiya ve Svaziland'ı GAB'a dahil etmeyi düĢünmüĢtür. Ancak bunun sürdürülemez olduğu 1960'da GAC'taki Sharpeville Katliamı281

ile ortaya çıkmıĢtır. Bağımsızlık akımına engel olamayan Ġngiltere, Bostvana ve Lesotho'ya 1966 yılında Svaziland'a ise 1968 yılında imtiyazlı bağımsızlık vermiĢtir.282

Ġngiltere bağımsızlık hareketlerinin önüne geçmek amacıyla Güney Afrika'da gerçekleĢtiremediği birliği, 1953 yılında Kuzey ve Güney Rodezya ile Nysaland'dan oluĢan Orta Afrika Federasyonu'nu kurarak gerçekleĢtirmiĢtir. Ancak 1960 yılına gelindiğinde, Ġngiltere'nin beyaz azınlığın yönetimini daha fazla desteklemek istememesi ve üye devletlerin birlikten memnun olmamaları sonucu, 1963 yılında Nysaland ve 1964 yılında da Kuzey Rodezya bağımsızlıklarını ilan etmiĢlerdir. Güney Rodezya'nın 1965 yılında tek taraflı olarak bağımsızlık ilanı Ġngiltere tarafından

277

Mckenna, History of Southern Africa, ss. 70-71.

278

Mckenna, History of Southern Africa, s. 164.

279

http://thecommonwealth.org/history-of-the-commonwealth/statute-westminster, (EriĢim Tarihi: 31.12.2017).

280

http://www.sahistory.org.za/article/pass-laws-south-africa-1800-1994, (EriĢim Tarihi: 28.12.2017).

281

21 Mart 1960 yılında siyahların yaĢamıĢ olduğu Sharpeville Kasabası'nda, Aparheid uygulamalarına karĢı gösteri düzenleyen gruba polis tarafından ateĢ açılması sonucu 69 kiĢinin ölmesi ve 180 civarında kiĢinin yaralanmasıyla sonuçlanan olaydır. Yapılan gösteri, rejime karĢı yapılmıĢ ilk ve en büyük Ģiddet içerikli gösteri olmuĢtur. Olay uluslararası arenada rejimin eleĢtirilmesine neden olmuĢtur. ("Sharpeville Massacre", Encyclopædia Britannica, 14 Mart 2018, https://www.britannica.com/event/Sharpeville-massacre, EriĢim Tarihi: 28.12.2017).

282

59

tanınmamıĢtır.283

Yerli halk, Zimbabwe Afrika Ulusal Birliği adı altında bir araya gelerek Ian Smith önderliğindeki azınlık hükümetiyle, koloni statüsünde devam etmek istemediği için ayaklanmıĢtır. Ġç savaĢa dönüĢen ayaklanma 1980 yılına kadar sürmüĢ, 1965 yılında ilan edilen bağımsızlık 1980 yılında tanınmıĢtır.284

Ġngiltere'nin Kuzey Afrika'daki ilk sömürgesi olan Mısır, 1922 yılında bağımsızlık ilan ederek Ġngiltere'den kopmuĢtur. Bu bağımsızlık sınırlı olmakla birlikte 1936 yılında geniĢletilmiĢtir.285

Ancak Ġngiltere'nin Mısır'daki ekonomik ve siyasi gücü, ülke üzerindeki etkisini sürdürmesini sağlamıĢtır. 1956 yılında SüveyĢ Krizi sonrası ABD'nin de baskısıyla Ġngiltere bölgeden çekilmek durumunda kalmıĢtır.286

Sudan'ın tanınma