• Sonuç bulunamadı

Ġdealize EdilmiĢ Sevgili (Ġlahî/Soyut Sevgili)

SEVGĠLĠ TĠPOLOJĠSĠ

C. SEVGĠLĠNĠN CĠNSĠYETĠ ve ADI

1. Ġdealize EdilmiĢ Sevgili (Ġlahî/Soyut Sevgili)

Divan Ģiiri geleneğinde soyutlama eğiliminin baskınlığına rağmen gerçekliğin izlerini taĢıyan sevgiliye her zaman rastlanır. ġimdi gelenek içinde birlikte yaĢayan bu iki ana tipin özelliklerini inceleyelim.

1. Ġdealize EdilmiĢ Sevgili (Ġlahî/Soyut Sevgili)

Sevgili vasıfları ve uzuvları açısından “en” kavramıyla ifade edilebilir. Bütün güzellikler onda toplanmıĢ ve her Ģeyin idaresi onun elindedir. Bu bakımdan gerçek boyutlarını çoktan aĢmıĢ ve ideal bir varlık haline gelmiĢtir. Divan Ģiirinde hemen göze çarpan hususlardan biri mübalağadır. Sevgiliye dair en küçük ayrıntılar bile bu abartma sayesinde çok önemli unsurlar haline gelir. Yerde ve gökte emsali olmayan birer “bî-hemta”, “bî-bedel” olurlar.

Bu baĢlık altında ilahî ve soyut sevgili olarak iki bölüm oluĢturma ihtiyacı vardır. Çünkü ilahî sevgili ile kastedilen genel itibarıyla tasavvufî

37

Cihân deyrinde tasvîr-i mükerrem Mesîhâ gibi cân-bahş adı Meryem Kılur kâfir gözi yağma-yı imân Diyârında bulunmaz bir Müsülmân İşitmiş kâmeti vasfın sabâdan Sanavber tağlara düşmiş hevâdan Yanağı şevkina gül nâra düşmiş Lebi tasvîrini ol resme rengîn Yazamaz cân virirse Mânî-i Çîn

boyutu olan sevgilidir. Yani karĢımıza çıkan her idealize edilmiĢ sevgili imajı tasavvufî anlamda ilahî sevgili değildir. Beyit tasavvufî remizlerle kurulu ve birbirini destekleyen söz ve mana içeriyorsa ilahî sevgili, sadece idealize edilmiĢ ise soyut sevgili Ģeklinde değerlendirmek daha doğru olacaktır. Fakat Ģairler idealize ettikleri sevgili için mutlaka her iki anlama da gelecek Ģekilde açık bir taraf bırakmıĢlardır. Dolayısıyla bu ayrım her zaman mümkün görünmese de varlığı bazı beyitlerde net bir Ģekilde ortaya konulmuĢtur. Nizâmî‟den alınan aĢağıdaki beyitte sevgili, Allah tarafından eĢsiz bir güzellik ve ahlakta yaratılmıĢtır. YaratılmıĢ olması nedeniyle ilahî sevgili olması söz konusu değildir. Fakat ideal surette ve benzersiz yaratılması onu beĢerî sevgiliden bir adım öne çıkarmaktadır. Aynı zamanda “hüsn ve ahlak”ın timsali olması Hz. Peygamber‟i hatıra getirmektedir:

Nazîrün sûrete gelmek muhâl-i akldur zîrâ Ki Hallâk-ı cihân hatm itdi sende hüsn ü ahlâkı

Nizâmî G 123/2

Ġdealize edilmiĢ soyut sevgili, ilahî sevgilinin tecellî ettiği bir mazhardır. Mazhar, tasavvufî düĢüncede Allah‟ın isim ve sıfatlarının tecellî ettiği varlık olan insan için kullanılır. “Allah‟ın, topraktan ve kendi ruhundan üfleyerek terkip ettiği insanoğlu, Allah‟ın birçok sıfatını kendisinde taĢır. Ancak bu sıfatların kemali; “en”leri hep Hak‟tadır.” (Aydemir, 2007:78). Sevgilinin yüzü “matla‟-ı nûr-ı tecellî”dir (tecellî nurlarının çıkıĢ yeri). Hak nuru sevgilinin yanağının güneĢinde ortaya çıkmıĢtır:

Matla‟-ı nûr-ı tecellî durur ol vech-i hasen Menzîl-i hâtır-ı Ģeydâ durur ol çâh-ı zekân

Ahmet PaĢa G 237/1 ġem'-i rûyun âf-tâb-ı âlem-ârâdur senün

Nûr-i Hak hurĢîd-i ruhsârunda peydâdur senün Fuzûlî G 170/1

Ġdealize edilmiĢ soyut sevgili genel özellikleri itibarıyla uzviyetten sıyrılmıĢ, güç ve otorite sahibi, her Ģeye gücü yeten, görme ve ulaĢma imkanı bulunmayan veya çok az bulunan ideal bir varlıktır. Ġçinde tasavvufî iĢaretleri barındırmasının yanında ilahîlik vasfı olmayan soyut sevgili olarak

yorumlanması gereken bu sevgili tipi genellikle sevgili-padiĢah, sevgili-tarihî Ģahıslar/mitoloji, sevgili-bağ/bostan, sevgili-kozmik âlem gibi iliĢkiler içinde görülür. KarĢılaĢtırıldığı bütün unsurlardan üstün tutulur. Bu iliĢkilerde dikkat çeken en önemli husus realitenin dıĢına çıkılmasıdır. Zaten mecâzi/beĢerî sevgili ile ayrıldığı nokta burasıdır. Ġdealize edilmiĢ soyut sevgili güzellikte meleklerden dahi üstündür. O, Hakk‟ın “öz lütfuyla” yaratılmıĢtır ve benzeri yoktur:

Senün zîbâ cemâlüne hey âdem FiriĢte öykünürse bana gösterd

Necâtî G 46/3 Öz lutfıyile Hak yaradupdur seni meger Kim âb u gîlde olmaya bu resme hûb zât

ġeyhî G 16/5

Ġdealize edilen soyut sevgili güzellik bakımından benzersizdir. GüneĢ baba, ay anne olsa onun gibi bir yıldız doğmaz:

Ger kamer mâder olsa Ģems peder Togmaya bir senün gibi ahter

Nev‟î G 112/1

Güzellik unsurları tasavvufî remizler taĢıması bakımından ilahî sevgiliyi anlatırlar. Mesela mecaz-hakikat çizgisinde sevgilinin boyu, yüzü, ağzı ve dudağı önce servi, güneĢ, nokta ve goncaya, oradan vahdet, yokluk ve sırra, nihai olarak da Zât-ı Ġlahiye remiz olurlar. Burada dikkat edilecek husus sevgili Zât-ı Ġlahi değildir fakat ondan ayrı da değildir. Belki sıfatları ve tecellîsi için kullanılan bir remizdir.38

Muhyiddin-i Arabî ile nazariye haline gelen vahdet-i vücut düĢüncesinde bir tek vücut hakikati vardır, o da Allah‟tır. O‟nun dıĢında var olan her Ģey varlık değil bir görünüm ve zuhurdur. Arifler nazarında bu aynadaki görüntüye benzer. Burada kastedilen Allah‟ın zatına ait vücut değildir. Asıl anlatılmak istenen, bütün varlıklar vücut hakikati ile mevcutturlar. Fakat vücut hakikatinin bazı mertebeleri vardır; vacip ve

38 Tasavvufî mecazlar ile ilgili geniş bilgi için Kaplan Üstüner tarafından hazırlanan Divan Şiirinde Tasavvuf adlı esere bakılabilir (Üstüner, 2007).

mümkün, gani ve fakir bunlardandır. Dolayısıyla vahdet-i vücut Allah‟ın zatına münhasır bir vücut değildir, vücut hakikati “bir”liğin hakikatidir (Mutahharî, 1997:82). Nereye bakılsa görünen O‟nun tecellisidir. Fakat kendisi görünmez (Nizâmî G 13/3):

Zuhûr iden tecellî nûrıdur eĢyâda ey Nev„î Cihân hep cümleten âĢık velî ma‟Ģûk nâ-peydâ

Nev‟î G 5/5

Tasavvufî düĢüncenin bir yönünü oluĢturan vahdet-i vücut anlayıĢında bütün varlık “bir”dir. Bu durumda âĢık ile maĢuk arasında fark olmaz. ÂĢığın vücudu Hakk‟a ulaĢmak için bir engel kabul edilir. Kendinde varlık vehmeden birliğe ulaĢamaz. Çünkü bu vehim ikiliktir. ÂĢık kendi varlığını ortadan kaldırdığında birlik makamına ulaĢır. Orada âĢık ve maĢuk yoktur, hepsi “bir”dir. Bâyezid-i Bestâmi aĢkın mertebelerinde benlikten çıkarken maĢuk ile âĢığı bir gördüğünü söyler. Her Ģeyin göründüğü tevhid âleminde kendini “hem Ģarap, hem Ģarabı içen hem de sâkî” gibi görür (Çetindağ, 2005:47; Hayretî G 156/4; Fuzûlî G 175/8). O mertebede âĢık ve maĢuk bir olduğundan âĢığın canı da sevgilinin canı ile bir olur:

Bir mertebe vardur bir olur âĢık u ma‟Ģûk Nev„î nitekim ıĢk ile Mecnûn idi Leylâ

Nev‟î G 7/5 Didüm öldürdi firâkun zahmı ben dil-hasteyi

Didi ölmezsin sen Ahmed çün benem cânun senün Ahmet PaĢa G 168/8

ÂĢığın sevgiliye ulaĢmasına engel olan sadece canı değildir. Canı ile birlikte dünyayı da terk etmelidir. Zühd hayatı ya da sûfîlik dünyayı terk etmek, ondan yüz çevirmekle baĢlar. ÂĢık sevgiliye ulaĢmak için bunlardan vazgeçmeye hazırdır. Bu anlam çerçevesini konu alan beyitlerde söz konusu edilen ilahî sevgilidir:

DimiĢsin vaslum isterse cihân u cânı terk itsün Nedür cân u cihân tek sen bütün kıl ahd u misâkı

AĢağıdaki beyte göre âlemin sevgilisi birdir ve bütün âĢıklar onu sever. Bütün kulları ondan razı ve ona Ģükreder. ÂĢık sevgilisini bütün dünyanın sevmesini ister. Bu durumda sevgili beĢerî olmaktan çıkar:

Zihî ma‟Ģûk-ı âlem kim muhibbi cümle âĢıklar Zihî Ģâh-ı cihân kim kulları hem râzî hem Ģâkir

Yahya G 69/3 KâĢkî sevdügümi sevse kamu ehl-i cihân Sözümüz cümle hemân kıssa-i cânân olsa

Yahya G 386/2

Sevgili dünyada tektir. Ondan kimse kurtulamaz. ÂĢık için ondan baĢka gaye yoktur. Dünya bir yana sevgili bir yana konulsa âĢık “bana seni gerek seni” der. O yerde, gökte, her yerdedir:

Ey gönül bir sen degülsin derd-i yâra mübtelâ Bu cihânda bu belâdan kurtulımaz hîç ahad

Necâtî G 49/5 Dünyâyı bir yana kosalar bir yana seni Bana seni gerek seni ey bî-vefâ seni

Necâtî G 595/1 Yirde gökde senden özge nesne yok Bulunursın istesem her yerde sen

Hayretî G 381/7

Ġlahî sevgili ile birlikte insanın yaratıĢılı, elest meclisi, Hz.Âdem‟in yaratılması, cennetten çıkarılması, Ģeytanın durumu, Hz. Musa‟nın Tur Dağı‟ndaki hali, peygamber kıssaları ve mucizeleri, mahĢer, kıyamet, cennet ve cehenneme ait haller gibi pek çok husus ele alınır. Bütün bunlarda ilahî sevgiliye ait özellikler bulunur. Kur‟ân-ı Kerîm‟de A‟raf Suresinin 172. ve 173. ayetlerinde elest meclisinden haber verilir. Allah ile insanlar arasında bir sözleĢme niteliği taĢıyan bu hadise, Allah‟ın bütün ruhları toplayıp “Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Elestü bi-Rabbiküm)” diye hitap etmesiyle onların “Evet Rabbimizsin (Kâlû belâ)” cevaplarını temsil eder. Mutasavvıflara göre Allah, her an bu soruyu sormakta ve herkes kabiliyetine göre hal diliyle “evet” demektedir. Dolayısıyla bezm-i elest her an gerçekleĢmektedir (Gölpınarlı,

1972:124-126; Üstüner, 2007:75). ÂĢık kendisine bezm-i elestte sunulan kadeh dolayısıyla yıllardır mesttir. AĢağıdaki beyitte sâkî, ilahî sevgili yerinde kullanılmıĢtır:

Gönlüme bir câm sundı sâkî-i bezm-i elest Nice yıllardur yatur meyhâne-i vahdetde mest

Rûhî G 73/1

Elest bezmi münasebetiyle “belâ” kelimesi tevriyeli kullanılır. Belâ hem evet hem de musibet, keder anlamına gelir. ÂĢık orada “belî” dediği için belalı cihanda bulunduğunu söyler (ġeyhî G 98/1). ÂĢık hem verdiği sözden hem de Hak‟tan gelen her Ģeyden memnundur:

Dil cihânında belânı gönlüme tuĢ eyleyen On sekiz bin âleminde gönlümi hoĢ eylemiĢ

Ahmet PaĢa G 133/6

Nazar (bakıĢ) tasavvufta tefekkür ve hakikati görme demektir (Üstüner, 2007:132). Sevgili kerem sultanıdır, bir bakıĢı âĢık için rahmettir. Bu surette âĢığın gam ve sıkıntısı gider, ruhu rahata kavuĢur. Rahmet kelimesi ile tasavvufî anlam çağrıĢtırılır:

Bir nazar rahmet ile eyler ise Ģâh-ı kerem Gam u mihnet gide Yahya bulasın râhat-ı rûh

Yahya G 45/5