• Sonuç bulunamadı

Hangi çağda ve coğrafyada olursa olsun divan Ģiiri belli çizgiler taĢır. AĢk, âĢık ve sevgili etrafında oluĢturulan kurguda “gelenek ideal sevgili ve güzel tipini saçından, boyundan, gözünden, kaĢına ve dudaklarına kadar fizikçe bahsedilebilecek her bir tarafını, her bir hususiyetiyle ayrı ayrı tespit etmiĢtir” (Akün, 1994:416).

Divan Ģiirinin hemen hemen temelini oluĢturan sevgili tipi kaynağını nereden almaktadır? Sadece bir kaynaktan mı beslenmiĢtir yoksa baĢka etkiler söz konusu olmuĢ mudur? Bu soruların cevabını sevgilinin fizik ve hal özellikleri üzerinden takip etmekte fayda vardır.

Sevgilinin fizik güzelliği “en” kavramıyla ifade edilebilir. En uzun boylu, en ince belli vb. Onun fizikî yapısı ve görünüĢü Sevgili Tipolojisi ve Sevgilide Güzellik Unsurları bölümlerinde ayrıntılı olarak anlatıldığından (Bk.) burada tekrara girmeyerek ilgili yerlere havale ediyoruz.

Sevgilinin fizik güzelliği yanında onu bir savaĢçı hüviyetinde ve öldürücü silahlarla donanmıĢ gösteren tasavvurlar dikkat çekmektedir.19

Klasik Ģiirimizde silahlı ve öldürücü bir asker olarak tasvir edilen sevgili tipinin kaynağında Akün‟e göre özellikle Abbasiler zamanında orduda ve saraylarda sıkça rastlanan Türk esir ve gulamlar vardır. Bunlar endamlı alımları, çekik gözleri, uzun saçlarıyla Arap ve Fars Ģairler için alıĢık oldukları tiplerden farklıdır. Bu yönüyle Ortaçağ Arap ve Fars dünyasındaki güzel ve cesur Türk imajı öldürücü sevgili tipine kaynaklık etmiĢtir (Akün, 1994:416-417). Konuyla doğrudan ilgisi olması sebebiyle bu hususu biraz daha uzun olarak ele almak gerekmektedir.

Fizik güzellikleri ve dürüst karakterleriyle büyük ilgi ve güven toplayan genç Türk gulamları birçok sarayda ve aristokrasi çevresinde el üstünde tutulmuĢtur. Meclislerin aranan çehreleri olmuĢlardır (Akün, 1994:417). Onlara yüksek vasıflı insanlar gözüyle bakılmıĢtır (Kafesoğlu, 2007:402). Bu hususla ilgili ġerafeddin Yaltkaya‟nın “Arap Edebiyatında Türklere Dair

19 “Öldürücü sevgili imajı sadece bizim edebiyatımızda değil eski çağlardan beri başka kültürlerde de mevcuttur. Antikitede aşk tanrısı öldürücü oklar fırlatan bir okçu olarak tasavvur edilir” (Okuyucu, 2006:216).

ġiirler”i topladığı yazısı (Yaltkaya, 2006) dikkate değerdir. Devrin ünlü Ģairleri gözünde Türk tarifi, sevgilinin acımasızlığı, vefasızlığı ve kan dökücülüğü ile benzerlik göstermektedir.

Sibt b. et-Te„âvîzî (1125-1187/1188) Abbasî Halifesini överken Türk gençlerini Ģöyle tanımlıyor:

“SavaĢlarda onun etrafını ay parçası gibi güzel Türk gençleri kuĢatırlar. BaĢlarına daima tolga giymelerine rağmen, onların saçları dökülmüĢ değildir. Onların keman gibi kaĢlarından attıkları oklar, kalplere isabet etmekte hata etmez. Onlar ne kadar pek giyimli ve aynı zamanda fidan boylu iseler de, savaĢ ateĢ saçmaya baĢlayınca kaplan kesilirler. Zırhların içinde aslan olan bu güzel gençlerin yüzleri, tolganın içinden ay gibi görünür, savaĢa giderlerken hiçbir korku duymazlar. Çünkü korku kendileridir. TutuĢan ateĢin kıvılcımları onlardır.” (Yaltkaya, 2006:18).

Yine aynı halifeyi methederken, Türkler hakkında Ģöyle söylüyor: “Senin ordundaki Türk aslanları, kargıların teĢkil ettiği ormanlardan baĢka orman bilmezler. Onlar ceylanlar gibi iseler de, hücum ederken ürkütülmüĢ kurtlar gibi hücum ve hamle ederler. Ellerinde kınlarından sıyrılmıĢ olan kılıçların yeĢilimtırak yüzleri bir bahçe gibidir. SavaĢ kızıĢınca bunlar orman aslanıdırlar. BarıĢ zamanında da ovanın ceylanıdırlar.” (Yaltkaya, 2006:18).

Ahmed b. Muhammed b. Ehî adlı milliyetperver bir Türkün Arapça Ģöyle bir Ģiiri okunur:

“Çocuklarımız derneklerde iken periler gibidirler. Fakat savaĢ için atlandıkları vakit o periler birer Ģeytan yavrusu olurlar.” (Yaltkaya, 2006:18).

Gazneli Ebû Ġshâk (ö.1129) adındaki Ģair de bir kasidesinde Türkleri Ģöyle över:

“Bunlar öyle bir kavimdirler ki, kendileriyle konuĢulurken güzellik ve iyilikte melekler gibidirler. Fakat savaĢ vakitlerinde bu melekler birer ifrit olurlar.” (Yaltkaya, 2006:14).

Ġbn Hayyûs (ö.1080) adlı Ģair, Emîru‟l-CuyûĢ AnuĢ Tegin‟i överken, genellikle Türkler hakkında Ģöyle söylüyor:

“O gözleri çekik ve dar olan bir kavimdendir. (Türk) ki onlardan kerem ve ihsan istenilecek olursa, yağmur gibi yağdırırlar ve her yaptıkları iĢi de, herkesten iyi yaparlar. Onun ulusu öyle bir ulustur ki, onlar daima merdivenleri kılıçların, kargı ve harbelerin uçları olan yüceliklere yücelir ve yükselirler. Ve savaĢ yerlerinde ölüm deryaları taĢtığı vakit, onlar bu deryalara dalarlar ki, o vakit dökülen kanlardan kara atlar kıpkırmızı kesilirler.” (Yaltkaya, 2006:9).

SavaĢlardaki kahramanlıkları, cesaretleri ve normal zamanlardaki mülayim halleri arasındaki zıtlık onları daha da farklı kılmıĢtır:

“Türkler de insan zümrelerinden bir zümredir. Fakat bunlar savaĢ günlerinde baĢka insan zümrelerine göre farklıdırlar. Bunlar baĢka insanlar gibi kırılmak bilmezler. Bunlar savaĢlarda bütün insanlardan daha kuvvetli ve kırılmaya karĢı daha dayanıklıdırlar. Ok ve yay yapılan akçe ağacın, dağın tepesinde yetiĢeni ile dağın eteğinde ve dibinde biteni bir değildir.” (Yaltkaya, 2006:10).

“Bununla beraber mensup olduğun ulusun Ģeref ve meziyetleri de unutulur ve karĢısında susulur Ģereflerden değildir. Onlar düĢmana öyle bir kılıç atarlar ki, onların karĢılarındaki düĢmanlar kılıç kullanmasını bilmeyen hayvanlar kesilirler.” (Yaltkaya, 2006:11).

“Ey muzaffer! Ben seni öyle bir yüce rütbede görüyorum ki, Ġran‟ın gelip geçmiĢ olan Kisrâlarından hiçbiri onun en aĢağı derecesine bile yetiĢememiĢtir.” (Yaltkaya, 2006:13).

Ġbn Hayyûs, Türk komutanlardan biri olan Mübârek b. ġibl‟in cesareti hakkında Ģöyle söylüyor:

“Ey adımlar kısaldığı zaman (savaĢ kızıĢıp herkes ileri gitmekte adımlarını kısalttıkları vakit) adımları ve kılıçları ve kolları uzayanların oğlu olan kahraman.” (Yaltkaya, 2006:14).

Sevgilinin en vurucu tarafını teĢkil eden cana iĢleyici hafif çekik gözler, baĢka kavimlerin geniĢ iri gözlerine üstün görülmüĢtür (Akün, 1994:417). O zamana kadar Arap ve Fars Ģiirinde mevcut olan sevgili imajı, bu dönemde özellikle yüz, göz, boy gibi unsurlarda değiĢime uğramıĢtır. ZemahĢerî‟nin (ö.1144) divanında Türk gulamlarının güzellik ve alımlarından bahseden

Ģiirler, divan Ģiirindeki öldürücü sevgili tipinin kaynağı hakkında fikir vermektedir:

“(Su„dâ)20‟ya Ģöyle söyle: Bizim sana ihtiyacımız yoktur. Bizi iri ve geniĢ gözler (Arap maĢukalarının gözleri) çekmez. Çünkü dar gözler (Türk güzellerinin gözleri) ve gözlüler bizi bizden almıĢlardır. Bizim aklımız ve fikrimiz onlara bağlıdır. Onlar bizim düĢüncelerimizi ve hayallerimizi doldurmuĢlardır. Onlar baktıkları vakit yalnız gözlerinin siyahlıkları görünür ve gülecek olursa göz kapakları siyahlıkları örter. O siyahlıklar görünmez olur. Türk yüzleri ki –Tanrı onları kem gözlerden esirgesin– gökteki dolunaylardır, uğurlarında kimseler harç ve sarf edilecek ve yüzlerce altın verilecek yüzler bu yüzlerdir. Türk güzellerinin yüzlerinde insanı mest edecek noktalar vardır. Bunlardan dolayı baĢka güzellere bakmayın, gözlerinizi bunlara döndürün. Tanrının yaratmıĢ olduğu ince ince güzellikler bunlardadır.” (Yaltkaya, 2006:16).

Sevgilinin kan dökücü ve cefakar oluĢu ile bakıĢlarındaki mestlik de anlatılanlarla benzerlik göstermektedir:

“Aynı zamanda bunlar paralayıcı aslanlardır ki, açtıkları yaralardan mesul olmazlar. Nazarları kuvvetli olmakla beraber, bakıĢlarında bir tatlılık ve aynı zamanda bir kırıklık bulunan o güzellere canım kurban olsun. O güzelin gözleri daralmıĢ ise de, baktığı vakit bakıĢlarının gönülde açtığı yara geniĢtir. Zayıf olan gözler kanlar dökmektedir. O pek güzel bir dilber ise de, cefalarının sonu yoktur.” (Yaltkaya, 2006:16).

“Öyle hasta gözlü, öyle yarı kapalı bakıĢlı güzeller vardır ki, onların bir bakıĢına rast gelirsen, o hasta sana Ģifalar verir.” (Yaltkaya, 2006:15).

Saç, bel ve boy gibi unsurların kullanımı da sevgilinin güzellik unsurları ile aynen örtüĢmektedir:

“Onda birbirine zıt olan iki nesne bir yerdedir. Saçları pek uzun ve geniĢ, beli ise ufak ve incedir. O güzel soyunacak olursa, sarkıttığı saçlarından bir libas giyebilir. Onun seher zamanında ağzını ve diĢlerini

öpmek ne hoĢtur. Onun fidan gibi boynunu sarmak ne güzeldir.” (Yaltkaya, 2006:16-17).

Cuveynî de bir Türk güzeli için Ģöyle söylüyor:

“Ey Arap çölleri! Benden uzaklaĢın; benim bağlarım Türk Ģehirlerine bağlıdır. Ve ey iri gözlü olan güzeller, kendi kavminizin yanına gidin. Çünkü beni deli eden iri gözler değil, dar ve çekik gözlerdir.” (Yaltkaya, 2006:18).

ZemahĢerî‟nin Türklere ve Türk güzellerine dair Ģiiri ise kan dökücü sevgili imajının kaynağı hakkında sağlam bilgiler vermektedir:

“Türk neslinden bir güzel kız beni kendi isteğimle ölüme doğru götürmektedir. O kızın kendi fettan, gözü de öldürücüdür. Zaten Türkün öldürücülüğü meĢhur değil midir? Bu kızın oğlan kardeĢinin kılıcı her ne kadar öldürücü ve kesici ise de, bu hususta kendisinin gözü erkek kardeĢinin kılıcından daha etkili ve daha keskindir. Erkek kardeĢi aldığı esirlerini azat ederse de, bunun esirleri azat kabul etmez. Erkek kardeĢi bazı insanların kanlarını döker. Bu ise herkesin kanlarını dökmektedir. Bu kızdan vay Müslümanların baĢına, erkek kardeĢinden de vay kafirlerin baĢına.” (Yaltkaya, 2006:17).

Abdullah b. Abdulvâhid adlı bir Ģair de Ģöyle söylüyor:

“Benim Türk oğullarından efsunkâr bir geyiğim vardır ki, onun yanaklarının gülleri tan yerinin kırmızılıklarını andırır. Güzel ve parlak yüzle onun siyah saçları gecenin karanlığı arasındaki ayın aydınlığına benzer. Onun yüzünü gören, ay doğmuĢ zanneder ve salına salına yürürken boyunu gören ona bir fidan der.” (Yaltkaya, 2006:19).

Ebû Alî el-Hasen b. Muhammed ed-Dubey„î‟nin (ö.1038‟den önce) Ģu Ģiiri de Türk imajının Ģairlerde oluĢturduğu heyecanı gösteren güzel bir örnektir :

“ġu gördüğüm güzel aslan mıdır, yahut ceylan mıdır, yoksa insan mıdır? Daha doğrusu Türk kıyafetine girmiĢ bir güneĢ yahut ay mıdır? Onu hakkıyla tarif etmekte ben ĢaĢtım kaldım.” (Yaltkaya, 2006:8).

ZemahĢerî‟nin Türkler için söyledikleri ile vefasız sevgili arasındaki benzerlik dikkate değerdir:

“Tanrı benim yardımcım olsun, ben ahu Türklerin ellerinden neler çekmekteyim. Bütün felaketlerin sebepleri onlardır. Bana her fenalık onlardan gelmiĢtir. Onların yüzü nazik ve ince ise de, huyları öyle değildir. Onlardan benim vefa ummam boĢtur. Onlardan her ne zaman vefa ümidine kapılıyorsam, bu ümidim boĢa çıkıyor. Onların bana vermiĢ oldukları ahde vefa etmeleri mümkün müdür? Siz Türk dilinde vefayı ifade eden bir kelime duydunuz mu?” (Yaltkaya, 2006:14-15).

“O güzel gözler insanın ciğerine geçmekte ok gibidir. O güzel gözlülerin boy bosları da doğrulukta kargılara benzer. Onların yüzlerinin güzelliğini siyah saçlar bir kat daha süslemiĢtir. Onlar sabah ile akĢamı bir yerde toplamıĢtır.” (Yaltkaya, 2006:15).

ZemahĢerî Ģu Ģiir ile de Yafesoğulları Türkleri methediyor:

“Ruhlara sevinç ve neĢe veren güzel yüzler ve güzel yüzlülerdir. Kanatlan… Durma…Onlara doğru koĢ, uç!.. Ta ki her sabah onların güzel yüzlerini doya, doya temaĢa et. Bu Yafes‟in oğlu olan güzeller sabah gibidirler. Bunlara bakınca baĢka güzeller gece gibidirler. Bunların gözleri nice sağlam kalpleri hasta etmiĢtir. O gözler her ne kadar geniĢ ve büyük değil ise de, onların açtıkları yaralar büyüktür. Onlar silahsız savaĢ ederler. Gözleri onların en güzel silahlarıdır. Ey canları yağma etmek için yaratılmıĢ güzeller! Allah için olsun beni öldürmeyin!” (Yaltkaya, 2006:15-16).

ZemahĢerî bu Ģiirde de Türk güzellerini övüyor:

“Türk kızlarından bir kızdır ki, onun gözleri ahuların gözlerini andırır. O gözler insanın kalbini parça parça doğramakta kılıca benzer. Güldüğü vakit bu gözler kılıç kınına girdiği gibi, kınına girer, görünmez olur.” (Yaltkaya, 2006:16).

Fars dili lügatlerinde “mahbub” kelimesi Türk anlamında açıklanmıĢ21

buna bağlı olarak Türk-i tannâz, Türk-i dil-sitan, Türk-i cefâ-ger, Türk-i mağrur vb. terkipler oluĢmuĢtur. “Semantik seyri içinde zamanla Türk sözü güzel insan ve sevgili ile eĢ manada mecazî bir kavram haline gelmiĢ, insandaki ideal fizik güzelliğini ifade eden bir ölçü teĢkil etmiĢtir.” (Akün, 1994:418).

21 “Türk taifesi gibi cefâkâr ü gâretkâr-ı sabr u karâr oldukları ecilden kinaye tarikiyle civân-ı dil-sitân u hâtır-şikâra ıtlâk olunur” (Mütercim Asım, 786).

Türk-i tâze terkibi ile genç ve güzel kız veya oğlan kastedilir (Devellioğlu, 2008:1115).

Arap ve Fars Ģairlerin Türk tipinin cemal vasfı yanında kaĢ, kirpik, göz gibi kelimeleri de savaĢçı kimlikleriyle ilgili olarak ok, yay, kılıç yerine kullanarak celal vasfına dikkat çekmiĢlerdir. Sevgiliyle ilgili savaĢ aletleri etrafında oluĢan terminoloji de savaĢçı Türk gulamlarından gelmektedir (Akün, 1994:418).

Türk soyundan olan Bulgarlar için de aynı kapsamda Ģiirlere rastlamak mümkündür. Güzellikleri ile dikkat çeken Bulgar güzelleri bu yönleriyle Ģark edebiyatına girmiĢtir. Ġran Ģiirinin birinci dereceden temsilcilerinden sayılan Nâsır-i Hüsrev (1003-1088) Bulgar güzellerini Ģöyle methetmiĢtir:

“Bana olan bütün cevrler Bulgarlardandır ki hayatta oldukça çekmek gerek. Halkı sevdaya düĢürmek için mahbubları Bulgar‟dan getiriyorlar. Bu ay gibi güzel olan mahbubların dudaklarını, diĢlerini bu güzellikte yaratmak lazım değildi. Zira onların diĢlerinin dudaklarının aĢkından diĢ ile dudağı ısırmak gerek.” (Onay, 2007:395; Zebîhullah-i Safâ, 2002:193).

Tarih boyunca Türkler ve Moğollar birlikte anılmıĢtır (Kafesoğlu, 2007:46). Sevgili için kullanılan ifadelerden biri de “Moğol-çin”dir22. Çin ve Çiğil, Türkistan‟da ak yüzlü, kara kaĢlı, kara gözlü güzeli çok olan yere derler. Buranın erkek ve kadınları kara gözlü, kara kaĢlı ve gayet güzel olurmuĢ. Ġran Ģairleri mahbublarını onların güzelliğiyle vasfedegelmiĢlerdir. Çiğil gözlü, çiğil güzeli tabirleri yagındır. Moğol-çin genç ve güzel moğol için kullanılan bir ifadedir (Onay, 2007/100-101).

Türk sözü etrafındaki bu imaj divan Ģairleri tarafından da aynı muhteva ile kullanılmıĢtır.23 Sevgili tipinin kan dökücü ve cefakar yönünün Türklerden kaynaklandığı açık olarak görülmektedir. Akün bunun yanında divan Ģiirinde

22 Ahmet Talat Onay, Fuat Köprülü‟den “Moğol-çin” kelimesinin genç ve güzel Moğol demek olduğunu, sonundaki “çin”in Moğolca bir ek olduğunu ve Çin ülkesi ile bir ilgisi olmadığını nakleder (Onay, 2007:101).

23 İdindi gamzeden ol çeşm-i nâ-tüvân hançer Ki resmdür takınur cümle Türkmân hançer

Necâtî K7/1 Hûnî göz ile ol müje vü ebruvânı gör Tîr ü kemân elinde iki Türkmânı gör Bâkî G77/1

sevgilinin zaman zaman mahbub suretinde görünmesinin de Türklerle ilgili bu algıdan kaynaklandığını belirtir (Akün, 1994:419. Bk.Sevgilinin Cinsiyeti ve Adı).

Arap Ģiiri, Fars ve Türk edebiyatını hem konu hem de yapı bakımından derinden etkilemiĢtir. Ġran Ģiiri, Arap Ģiiriyle ilk karĢılaĢtığı andan itibaren yaklaĢık üç asırlık bir hazırlık döneminden sonra özgün ve millî örneklerini verebilmiĢtir. BaĢlangıçta zühd yönü ağır basan tasavvuf düĢüncesi görülürken, zamanla melamet neĢvesinin ağır basması sonucu ilahî aĢkı mecazî aĢk ile karıĢtıran; remiz, mecaz ve mazmunlarla yüklü bir anlatım tarzı benimsenir (Kurnaz, 2009:230). XIII.yy‟da Farsça yazan bazı önemli Ģairlerinden aldığımız aĢağıdaki parçalar sevgili ile ilgili oluĢmuĢ hazır imaj dünyası hakkında ipuçları verir. Anadolu‟da geliĢen Klasik Türk Ģiirinin kaynağı Ģüphesiz bu imaj dünyasıdır.

XIII.yüzyılda Melikü‟Ģ-Ģu‟ârâ olarak bilinen Nizâm-i Ġsfahânî sevgilinin güzelliğini ve acımasızlığını Ģöyle anlatır:

“Gönlüm sevgi dolu bir sevgiliye tutkundur, zira yüzünü semadaki ay kıskanır. Semadaki aya benzer lakin çok katı yürekli ve Ģefkatsizdir.” (Zebîhullah-i Safâ, 2005:98).

Aynı yüzyılın ilk yarısında yaĢayan Esîr-i Evmânî, sevgiliye Ģöyle seslenir:

“Ey güzel yanak, sen güzelliği süsleyicisisin, güzellik ıĢıltısını sen akıl gözünde görürsün. Ey nazenîn! Sen kendi güzelliğinden habersiz olduğun için nasıl olduğunu bana nasıl yakıĢtığını benden duy! Eğer kemer bağlamaz, dudağını açmazsan ey dilber baĢkası ne bilsin bir belin ve bir ağzın olduğunu.” (Zebîhullah-i Safâ, 2005:99).

Mecd-i Hemger (1210-1287) adlı Ģairin sevgili ile ilgili söyledikleri imaj bakımından divan Ģiirinde yaĢamaya devam etmiĢtir:

“Dünyayı saran senin güzelliğin can memleketini zapt etti, zülfünün ucundaki küfür iman âlemini zapt etti. Zülüflerinin ucunun kokusu rüzgarı gülistana götürdü, sarhoĢ bülbül o anda gülistan yolunu tuttu.” (Zebîhullah-i Safâ, 2005:113).

Tasavvuf ehlinin dilinde ıstılahları yazan Fahreddin Irâkî (1213-1287/1289) ise sevgilinin gözü ve saçı için:

“Ġlk defa badeyi kadehe doldurduklarında sâkînin sarhoĢ gözünden aldılar. Dünyalık gönülleri avlamak için güzellerin zülfünün kemendini tuzak yaptılar.” (Zebîhullah-i Safâ, 2005:116) der.

Mevlânâ‟nın aĢk terennümlü gazellerinin Anadolu‟daki klasik edebiyatın hazırlayıcısı olduğu (Akün, 393) da dikkate alınması gereken bir husustur. Mesnevî‟de geçen sevgili-aĢk-âĢık özellikleri klasik yapının temelini oluĢturmuĢtur:

“Sevgili, tek olan sevgilidir. BaĢlangıcın da O‟dur, sonun da O. O‟nu buldun mu bekleyip kalmazsın artık. Hem apaçık meydandadır O, hem de gizli.” (Konyalı, 2008:36).

Sultan Veled‟in (1226-1312) sevgilinin güzellik unsurlarını anlattığı teĢbihleri divan Ģiirinde aynen kullanılmıĢtır:

“O derece güzel yüzün nedendir ve helvadan tatlı dudağın nedendir? ġuh gözlerinin nergisleri kimin sarhoĢudur ve hamra gülü misali yanakların nedendir? Kumru misali o güzel yürüyüĢün nedir, servi misali boy posun nedendir.” (Zebîhullah-i Safâ, 2005:129).

Hüsrev-i Dihlevî (1253-1325) sevgiliyi naz ederken âĢığı da acı çekerken resmeder:

“Ben vardım dün gece bir de kölesini neĢelendiren güzel. Benden hep yalvarıĢ ondan ise hep naz vardı. Gönül senin ikili zülfünün iĢkencesinde kalır, can da zerre gibi senin arzunda kalır.” (Zebîhullah-i Safâ, 2005:144).

Tasavvuf büyüklerinden Alau‟d-devle Simnânî (1261-?) adlı Ģaire ait aĢağıdaki Ģiir sevgili, gamze ve kakül ile ilgilidir:

“Senin gamzen canı yağmalar, kakülün imana saldırır. Senin güzelliğin din mülkünde sultan olunca kendi mülkünü ne diye viran eder.” (Zebîhullah-i Safâ, 2005:147).

Hindistan‟ın Sa‟dî‟si olarak bilinen Hasan-ı Dihlevî‟ye (1250/51-1337) ait aĢağıdaki Ģiir mecaz unsurlarıyla âĢığın halini göstermesi bakımından divan Ģiirindeki sürekli gözyaĢı döken âĢık tipiyle örtüĢür:

“Etek gül gibi, göz yaĢı lale gibi, kirpik bulut gibi, bizim içinde bulunduğumuz aĢk havası ilkbahardan az değildir.” (Zebîhullah-i Safâ, 2005:150).

Zamanının ünlü alimlerinden ve tanınmıĢ Ģairlerinden Evhâdî (1274/1337) sevgiliye boyu ve zülfü ile ilgili Ģöyle seslenir:

“Senin zülfün artsa da eksilse de güzeldir, boyun otursa da kalksa da güzeldir. Sürekli boyundan konuĢurum, zira benim için doğru söz güzeldir.” (Zebîhullah-i Safâ, 2005:152).

Özellikle ġeyhî‟nin etkilendiği (Tarlan, 2004) meliku‟Ģ-Ģuârâ olarak bilinen Selmân-ı Sâvecî (1309-1376) klasik çerçeveyi oluĢturan imajlarla sevgiliyi Ģöyle anlatır:

“Ben o özgür selvinin hindusuna köleyim ki o yasemenin üzerine bizim yazdığımızı yazdı. Ey seher rüzgarı eğer zülüflerinin ucundan geçecek olursan ona bizim gece iniltilerimizden sakın diye söyle” (Zebîhullah-i Safâ, 2005:179).

XIV.yüzyılın kadın Ģairlerinden Cihan Hatun (ö.1382) ise Ģöyle der: “Gönül Ģeker gibi tatlı dudağının varlığıyla Ģekere hiç bir iltifat göstermedi.” (Zebîhullah-i Safâ, 2005:181).

Hâfız-ı ġîrâzî (1327-1390) hiç Ģüphesiz Türk divan Ģairlerinin etkilendiği bir kiĢidir (ġafak, 2003:113). Hâfız sevgiliyi Ģöyle tarif etmekte:

“Açık ve tatlı bir söz, yüce ve hızlı bir boy, nazik ve güzel bir yüz, hoĢ ve çekik bir göz. Yakut misali cana can katan dudakları, letafet suyundan doğmuĢ, güzel ve salına salına yürüyen boyu naz içinde büyümüĢ. O gönüller çelen dudağını gör, o gönüllere ıstırap veren gülüĢüne bak, güzel yürüyüĢünü gör, o düzenli adımlara bak. O kara gözlü ahu tuzağımızdan çıktı. Ey dostlar bu ürküp kaçan gönüle ne çare bulalım.” (Zebîhullah-i Safâ, 2005:190).

Yukarıdaki örneklerde standart sevgili tipinin bütün yönlerini görebiliyoruz. Zalim ve acımasız oluĢu, naz ediĢi, âĢığa acı çektirmesi, vefasızlığı gibi davranıĢ özellikleri yanında boyunun ve saçının uzunluğu, belinin inceliği, ağzının küçüklüğü divan Ģiirinin sevgili tipi ile birebir örtüĢür. Aynı coğrafyada yaĢayan üç milletin din eksenli birlikteliği dolayısıyla divan

Ģairleri de aynı içeriği alarak aynen kullanmıĢlardır. Ali Nihat Tarlan ġeyhî Divanı‟nı Tetkik adlı eserinde (Tarlan, 2004) bu hususu açık seçik ortaya koymuĢtur.

Gerek Arap Ģiirinden gerekse Ġran Ģiirinden aldığımız örneklerde açıkça görülen Ģudur ki beĢerî sevgili tipi Arap Ģiiri kaynaklı olmakla beraber Fars Ģiirinde idealize edilmiĢtir. Burada ilk kaynağın Arap Ģiirinde söz konusu edilen kadın olduğu açıktır. Dolayısıyla Arap Ģairlerin sevgiliye dair söyledikleri daha gerçekçidir. Sevgili daha çok beĢerî özellikleri itibarıyla ele alınır (Çetin, 1991:291; Uzun, 1991:18). Ġran Ģiirinden aldığımız örneklerde ise soyut olana doğru bir meyil kendini hissettirir. Bu durumun sebebi âĢıkâne ve ârifâne Ģiirin tasavvufun etkisiyle Ġran edebiyatında ortaya çıkmıĢ olmasıdır. Ondan önceki dönemde bu iki tarzın net bir Ģekilde ayrılığı söz konusudur. Ġran Ģiiri tasavvufun etkisiyle âĢıkâne ve ârifâne Ģiiri bir kefeye koymuĢtur. Dolayısıyla mecâzî ve hakîkî aĢk birlikte anlatılmaya baĢlanmıĢtır. Bu durumda beĢerî sevgiliye ait özellikler tasavvufî anlam ve remizler yüklenmiĢ, ilahî sevgilinin zarfı olmuĢtur (Bk.Tasavvuf ve Mecaz).

Ġran ve Arap Ģiirinin tesiriyle oluĢan sevgili imajı sadece bu etkiyle açıklanamaz. Ġçinde bulunduğu toplumun da bu tipi benimsemesi gerekir.