• Sonuç bulunamadı

Yarı Ġdealize EdilmiĢ Sevgili (Mecâzî/BeĢerî Sevgili)

SEVGĠLĠ TĠPOLOJĠSĠ

C. SEVGĠLĠNĠN CĠNSĠYETĠ ve ADI

2. Yarı Ġdealize EdilmiĢ Sevgili (Mecâzî/BeĢerî Sevgili)

Sevgili her Ģeyden önce anonim bir varlıktır. Bütün devirlerde, dönemlerde var olan bu imaj binlerce Ģairin katkısıyla oluĢmuĢtur. Kaynağını gerçek hayattan alan sevgili tipi edebî açıdan teĢbih ve mecazlarla yüceltilmiĢ ve bir güzellik timsali haline getirilmiĢtir. Câhız, güzel bir kadını anlatmak gerektiğinde Ģunları söyler: “Bir Ģair güzel bir kızın, bir geyikten yahut bir inekten veya kızın benzediği diğer bir Ģeyden çok daha güzel olduğunu zaten bilir! Bunlardan bazıları kızın güzelliğini bir Ģeye benzetmek istediklerinde Ģöyle derler: O sanki bir güneĢtir, o sanki bir aydır.” (Yalsızuçanlar,

2010:43-44). Burada dikkat çeken husus teĢbih ve mecaz yoluyla gerçek olanın farklılaĢmasıdır. ĠĢte bu husus bütün dünya edebiyatlarında olduğu gibi divan edebiyatının da baĢladığı yerdir. Yarı idealize edilmiĢ sevgili demek, reel olana bir takım hususiyetler eklemek suretiyle onu ayrıĢtırmak tek ve benzersiz hale getirmektir. Ġdeal forma çekilen bu sevgili asırlar boyu bütün Ģairlerin Ģiirlerini süslemiĢ, âĢıkların gönlünde yer edinmiĢtir.

Ġnsan veya insan güzeli ile anlatılmak istenen sevgili insana ait bütün fizikî özellikleri taĢır. Bunlara ilave olarak bazı davranıĢ özellikleri eklenmiĢtir. Her ne kadar tasavvufun etkisiyle sevgili değiĢime uğrayıp farklılaĢsa da temel de beĢerî tarafını daima muhafaza etmiĢtir. BaĢka bir deyiĢle muhatapları onun beĢerîliğinin her zaman farkında olmuĢtur. Güzellikte Yusuf, huri, melek, peri ile; cömertlik ve hükmetmede Süleyman, sultan, Ģah ile; parlaklık ve eriĢilmezlikte güneĢ, ay, yıldızlar ile anlatılmıĢtır. Boyu uzun değil upuzun, beli ince değil ipincedir. BakıĢları, gözü canlar alır, dudağı, sözü hayat bağıĢlar (Bk.Sevgili ile Ġlgili Benzetmeler, Güzellik). Böyle olmakla beraber onu yürürken, konuĢurken, naz ederken, mecliste baĢ köĢede, bağda, çemende görürüz. Hatta âĢık sarılır, öper, gün aĢırı görür. Bir hafta görmezse kederi artar. Bu hususiyetlerin hiçbirine ilahî sevgilide rastlayamayız.

Ġlahi muhabbet yolunda aĢk mürĢidine giden âĢığa “eğer âĢık değilsen birine âĢık ol, ondan sonra bize gel” denilmiĢtir. Zira mecaz hakikatin köprüsüdür (Çetindağ, 2005:381). Latîfî “Bütün güzellikler ârifle Hak arasında bir surettir. Mana ehli ise surette kalmaz, her güzelin güzelliğinde cemâl-i mutlak olan Hakk‟ın tecellisini görür, “Nereye yönelirseniz Allah‟ın vechi oradadır.” ayeti mefhumunca nakıĢta nakkaĢı, eserde müessiri müĢahede eder.” diyerek bu hususa açıklık getirir (ġafak, 2003:15). BeĢerî aĢk, tasavvuf ehli tarafından ilahî aĢka basamak olarak kabul edilir. ÂĢığın asıl maksadı ilahî sevgiliye ulaĢmaktır. Bu durumda aĢk mecâzî, dilberin güzelliği bahane olur (Bk. Tasavvuf ve Mecaz):

ġol ki NakkâĢ-ı Lem-yezel özler Dil-berün hüsnini bahâne eyler

Hûb-sûretlerden ey nâsih beni men itme kim Pertev-i envâr-i hurĢîd-i hakîkatdür mecâz

Fuzûlî G 114/6

Sevgili bilhassa güzellik unsurları üzerine yapılan teĢbih ve mecazlar vasıtasıyla idealize edilir. Bu idealize sürecinde sevgili gerçekliğin dıĢına çıkmamakla beraber özellikleri itibarıyla gerçek de değildir. Yarı idealize edilmiĢ sevgili tipi plastik bir varlığa dönüĢür. ġekil verilmeye müsait yapısı Ģairlere mecaz sanatlarında yeni kapılar açar. AĢağıdaki beyitlerde sevgilinin boyu, yanağı, ağzı, dudağı, kaĢı, saçı benzetme ve istiareye baĢvurulmak suretiyle yeni özellikler kazanmıĢtır. Ağzı vardır ama bildiğimiz insan ağzına benzemez, uzun boyludur ama kimse onun boyuna ulaĢamaz, bakıĢlarıyla öldürür, yaralar, dudağıyla can verir, kaĢları yay olur kirpik oku atar. Bu özelliklerle gerçeklikten ayrılır:

Bir tâze güzel sevdi cihân içre Necâtî Kim servi boyı lâle ruhı gonca femi var

Necâtî G 205/6 Ġtdi Ģikâr gönlümi bir Ģûh-ı Ģeh-levend Müjgânı tîr ü kaĢı kemân turrası kemend

Bâkî G 34/4 Sen lebi ġîrîn saçı Leylâ gamından baĢ alup Gitdiler Ferhâd ile Mecnûn-ı Ģeydâ semt semt

Rûhî G 79/4

Yarı idealize edilmiĢ sevgilinin uzuvları tabiattaki unsurlarla benzeĢtirilir, böylece beĢerî sevgili mecâz örtüsü altına alınmıĢ olur. Ġdealize etme eğiliminin baĢlangıcı sayılabilecek bu durum yarı gerçek yarı hayal olarak karĢımıza çıkar. Diğer bir ifadeyle uzun boylu bir sevgili için selvi boylu, yüz güzelliği için ay yüzlü demekle mecaz sahasına girilmiĢ olur. Divan Ģiirinde çok yaygın ve baskın olan sevgilinin güzellik unsurları üzerinden ele alınan bu yönleri geniĢ olarak ilgili yerlerde incelendiğinden (Bk. Sevgilide Güzellik Unsurları, Sevgili ile Ġlgili Diğer Unsurlar) burada bu duruma bir iki örnek verilip daha çok gerçek hayatta karĢılaĢılan beĢerî sevgili tiplerine değinilecektir.

Sevgilinin teni bembeyazdır. Yakası arasından görünen teni yeni aya benzer. Saçını taradığında her tarafı misk ve amber kokusu sarar:

Görünürdi bedeni çak-i giribânundan Câmeden çıkdı yeni ayını gösterdi tamâm Kâkülün Ģâne açup kıldı hevâyı müĢgîn Tîğ mûyun dağıdıp itdi yere anber-fâm

Fuzûlî G 182/2, 6

Sevgili melek huylu, peri yüzlü, Ģirin dudaklı, parlak yüzlü ve gül kokuludur:

Ey mâh-ı dil-efrûze melek-hûy u perî-rû Vey husrev-i Ģîrîn-leb ü nesrîn-ruh u gül-bû

Nizâmî G 93/1

BeĢerî sevgili tipi idealize edilmenin yanında Necâtî‟den baĢlayarak özellikle Rumeli Ģairlerinde daha gerçekçi olarak karĢımıza çıkar (Çeltik, 2008, Çeltik, 2009). Dolayısıyla beĢerî sevgili tipinin hareket noktası gerçek hayattaki formudur. Sevgili ile ilgili güzeller, dilberler, dilrübalar gibi çoğul ifadelerin kullanılması da bunun sonucudur. Divan Ģiiri geleneğinde bir veya biricik olan sevgili beĢerîlik kisvesinde çoğalıverir. ġehrin güzelleri, Rum‟un dilberleri, zamane dilberleri olarak ifade edilir. “Dünyada sevilecek güzellerin çokluğu Ģairi ĢaĢırtır. Her birini sevmek için bin parça olur.” (Kaplan, 2006:177). AĢağıdaki beyitlerde sevgililer beĢerî özellikleriyle ön plana çıkarlar. Necâtî açıktan açığa sevgiliye “kimin cananısın” diye sorar. Amaç gün geçirmektir. ġehrin Ģimdiki dilberlerinin âdetleri de farklıdır:

Gerçi sen bu lebler ile halk-ı âlem cânısın Sordugum ayb eyleme bi'llâh kimün cânânısın

Necâtî G 395/1 Kandan ol pâkîze vü kandan Necâtî mübtelâ Gün geçirmekdür garaz bir ruhları zîbâ ile

Necâtî G 451/7 Bu Ģehrün Ģimdiki dilberlerine âdet olmıĢdur ÖpüĢmek gonca-leblerle kocuĢmak ince bellerle

Mesîhî G 232/3

Hayretî aĢağıdaki beyitte yeni gördüğü bir güzelden bahsetmektedir: Yine bin cân ile sevdüm bu gün bir meh-likâ gördüm

Nazîrin görmedüm dehr-i fenâda çok baka gördüm Hayretî G 335/1

BeĢerî sevgili dokunulan, okĢanan, öpülen, bir tipe dönüĢür. Burada Ģairlerin sözünü ettiği aĢk dünyevîdir (Kaplan, 2006:177). ÂĢığı ile baĢ baĢa kalan, dilini, dudağını emdiren, sarılan, sarmaĢ dolaĢ olunan sevgililerle karĢılaĢırız. ÂĢık zorla da olsa sevgiliden bir buse alır. AĢağıdaki beyitler izaha ihtiyaç bırakmayacak derecede açıktır:

Tenhâ elüme girdi o Ģîrîn-dehen Ġshâk Bir bûsesin aldum güc ile cânuna lâyık

Ġshâk G 134/5 Emdürür hastasına gâh dilin gâh dudagun ÂĢıka cân yidürür bunda ne cânlar var imiĢ

Hayretî G 161/4

Bâkî, zamane güzellerinin sarılmaya daha küçüklükten heves ettiklerini söyler. ÂĢığın aklını baĢından alan güzelliği ile sevgili “canlar eritmek” tabiriyle gerçekçi bir Ģekilde ifade edilir:

Güzeller tıfl iken eyler kuculmaha heves Ģimdi Sarılmak resm ü âyînin bilürler dahi kundakdan

Bâkî G 366/5 Nâzenînâ dahi sen tıfl iken Allâh bilür Seni emzürmege ne canlar eritdi dâye

Bâkî G 467/4

Nev‟î sevgililerle yıldızını barıĢtıran kiĢinin bedavadan onlara sarılabileceğini söyler. Beyit mefhum-ı muhalifiyle çağrıĢıma açıktır:

Meh-pârelerle kevkebün alıĢduran kiĢi ġehrî güzelleri kucar aylak39 bahâsına

Nev‟î G 461/4

39

Sevgili görülen, konuĢulan, incinen bir kiĢiye dönüĢür, beĢerî özellikler taĢır. Sevgiliyi bir iki gündür görmeyen âĢık, bu durumu onun bir Ģeylerden incinmiĢ olabileceğine yorar:

Ey gönül ol gözlerüm nûrı ol ömrüm hâsılı Hâsılı yok bir iki gün var incinmiĢ gibi

Hayretî G 466/4

BeĢerî sevgilinin özelliklerinden biri de hemen her gün âĢık tarafından görülme ihtimalidir. Bir gün, bir gün bir gece, iki gün, üç gün, bir hafta, bir ay, iki ay ve en çok bir yıl görülmediği olur. O, âĢığını evinde ziyaret eder, uykudan uyandırır, onunla hamama gider, içki meclisinde beraber oturur:

Subh-dem yaturken ol meh üstime geldi didi Üstine gelmiĢ güneĢ sen dahi uyanmaz mısın

Nizâmî G 83/3

Görmedüm ol Ģem„-i bezm-ârâyı bir gün bir gice Âh u yaĢum gitdiler arayı bir gün bir gice

Ġshâk G 241/1 Yedi gündür ol ayı görmezem âhım Ģerâriyle N'ola kılsam Benâtü'n-na'Ģ ile yek-sân Süreyyâ'yı

Fuzûlî G 278/6 Güler yüzine anun hasret oldum ey Yahya Bir iki haftadur ol mû-miyânı görmiĢ yok

Yahya G 208/5 Bir sâ‟at olmaz idüm sen meh-likâdan ayrı Gün ruhlarun firâkı iriĢdi iki aya

Ahmet PaĢa G 263/5

Etrafta sevgili geldi diye bir haber dolaĢmaktadır fakat âĢık onu henüz görmemiĢtir. Bir haftadır ortalıkta görünmeyen sevgiliyi merak içinde bekler:

Bu gün bir haftadur ol meh görinmez Aceb n‟oldı ki kanı geldi dirler

Ġshak G 61/3

Sevgililer âĢıklarının bulunduğu bezmi/meclisi Ģereflendirir. Onlarla birlikte vakit geçirir:

Bezmümüz yine müĢerref eyledi cânâneler Göklere çıksa yeridür nare-i mestâneler

Mesîhî 64/1

Yahya Beye ait aĢağıdaki beyitte âĢık sevgiliden henüz ayrılmıĢtır. Ġdealize edilen sevgiliyi görmesi mümkün olmayan âĢık burada sevgili ile beraber bulunmakta ve ayrılmaktadır (Yahyâ G 259/5):

Bu gün o merdüm-i âlî-nazardan ayrıldum Gözüm yaĢı gibi nûr-ı basardan ayrıldum

Yahyâ G 259/1

AĢağıdaki beyitten sevgilinin zaman zaman âĢıklarını ziyaret ettiği anlaĢılıyor. AĢk derdiyle hasta olan âĢıklar sevgilinin geliĢiyle Ģifa bulurlar:

Yine ey mürde-diller Ģâd olun cânânumuz geldi Gönüller derdine dermân iriĢdi cânumuz geldi

Hayretî G 471/1

Ġdealize edilmiĢ sevgili âĢığına acı çektirir, kan ağlatır. Ona hiçbir Ģekilde acımaz. Hayretî‟ye ait aĢağıdaki beyitte bu sevgili tipinden çok farklı bir sevgili ile karĢılaĢıyoruz. Sevgilinin âĢık için ağlaması klasik sevgili tipinden çok uzak olmakla beraber gerçek hayattaki sevgiliye yakındır:

Yalınuz sanman bana rahm itdi cânân agladı Acıdı mey gice meclisde kadeh kan agladı

Hayreti G 487/1

Necâtî‟de geçen Ģu beyitte sevgilinin ölme ihtimali karĢısında âĢığın tavrını görmekteyiz. Bir ölümlü olan sevgilinin acısını duymaktansa âĢık “Allah acısını göstermesin, ben öleyim” der. Bu durum Türk halkının çok sevdikleri için söylediği, her zaman yaĢanan ruh halini yansıtır. Çizilen tabloda sevgili ölümlüdür ve gerçek hayatla birebir örtüĢmektedir:

Hak Teâlâ acısın göstermesün cânânenün Ben öleyin iĢiginde bana cânân acısın

Necâtî G 420/2

ġeyhî, Necâtî ve Ġshâk Çelebi‟ye ait aĢağıdaki beyitlerde tablolar çok gerçekçidir. ÂĢık sevgilinin boynuna kolunu dolamıĢ, öperken resmedilir. Sevgili “buseye kâyil olur” fakat beline sarılmaya nazlanır:

Boynuna kol dolayu lebün emdügüm bu kim Peyvend olınca Ģâh-ı ter olur semer lezîz

Necâtî G 54/5 Leb-i Ģeker-Ģikenün bûseye olur kâyil Belâ budur ki miyânun kinâra nâzlanur

Necâtî G 188/2

Nizâmî, sevgilinin sarılıp öpüĢmeye nazlanması karĢısında “her halde günah zannediyor, halbuki bu günah bin hayra değer” der. Sanem kelimesi ile Hristiyan güzeli kastediliyor olmalıdır. ġaire göre bu güzeller için böyle bir günah söz konusu değildir, hatta sevaptır:

Ger güneh sanur isen bûs u kenârı sanemâ Ġde gör kim biri bin hayra geçer bu günehün

Nizâmî G 62/6

ġeyhi‟ye ait aĢağıdaki beyitte âĢık sevgiliyle gece-gündüz baĢ baĢa görülmektedir:

Gündüz visâl-i halvet ola yâr ile gice Sîne-be-sîne komıĢ ola dahi leb-be-leb

ġeyhî G 9/7

Mesîhî, aĢağıdaki beyitte uyuması için sevgilinin baĢını âĢığın dizine koyar. ÂĢık da sevgiliye hissettirmeden bir öpücük alma düĢüncesindedir:

Gel baĢunı ko dizüme dahi uyura ur Nâzüklig ile bûsen alayın beni tuyma

Mesîhî G 230/5

Ġshâk Çelebi‟ye ait beyitte sevgili uyurken âĢık yanındadır. Hatta uyurken bir de dudağından buse alır. Sevgili uyandığında “bu da sana ihsanım” olsun der. Çizilen tablo gayet tabii ve yapmacıksızdır:

Lebün öpdüm uyanup nâz ile dildâr didi Hele Ġshâk sana var bu da ihsân olsun

Ġshâk G 216/7

BeĢerî sevgiliye duyulan sevgi tabiî olarak karĢılanır. ÂĢık kendisini sevgiliden men etmeye çalıĢan zahide “seviyorum ne yapayım” Ģeklinde cevap verir:

Yakma dâgum göricek sen de beni ey sûfî Severin n'eyleyin ol lâle-izârı severin

Bâkî G 385/3

Zahit, âĢığı güzel yüzlü sevgiliye bakmaktan men etse de âĢık onun sözüne değil sevgilinin yüzüne bakmayı tercih eder:

Ey Fuzûlî her nice men' eylese nâsih seni Bakma anun kavline bir çihre-i zibâya bah

Fuzûlî G 58/7

BeĢerî sevgili, daha gerçekçi yapısıyla “Rum ili dilberleri” olarak karĢımıza çıkar. “Rum‟un meĢrebi geniĢ olur”, “Rum ili dilberleri kadeh-perdâz olur”, “Rum‟un erkanı kadehtir” Ģeklinde ifadelere rastanır. Rum diyarı güzellerle doludur:

Bûse lutf idüb gözümün kanlu yaĢın sildi dost Rûm ili dilberleri dâ'im kadeh-perdâz olur

Necâtî G 201/4 Didüm ol yüzde neden hâl-i mu‟anber çog olur Didi bu Rûm ilidür bunda güzeller çog olur

Necâtî G 110/1

Cân katar câna tolu içüp öpüĢdükçe müdâm Bu da bir gûĢe durur bunda güzel cânlar olur

Hayretî G 88/4

Ġdeal sevgili formatının dıĢına çıkan, günlük hayattan alınmıĢ sevgili tipinin tasvir edildiği Hayretî‟ye ait aĢağıdaki gazel muhtemelen Rumeli‟den bahsetmektedir. Bu güzeller tatlı dilli, insanın ciğerine iĢleyen bakıĢlı, keman kaĢlıdır. Hasta âĢıklarına bazen dilini bazen dudağını emdirerek can verirler. Onların bulunduğu yerde sarılıp kucaklanacak gencecik pek çok güzel vardır. Adeta güzeller madenidir. Bunlar kimseden utanıp çekinmeden âĢığıyla salınarak gezerler (Çeltik, 2008:457):

Be bu yirlerde ne hoĢ Ģûh-ı cihânlar var imiĢ Cân virür âĢıka çok rûh-ı revânlar var imiĢ Dindürür söylese bülbüllerinün sıklıgını

Ne güĢâde gül-i gülzâr-ı cinânlar var imiĢ Deldiler gamze okıyle niçe yirde cigerüm Oh niçe fitnesi çok kaĢı kemânlar var imiĢ Emdürür hastasına gâh dilin gâh dudagun ÂĢıka cân yidürür bunda ne cânlar var imiĢ Bu sipâhî bu beg oglı dime düĢ ayagına Kuculur bunda fülân ibn-i fülânlar var imiĢ Hûblar ma'denidür dirler idi gerçek imiĢ Gör ne kâbilce ne gevherce cuvânlar var imiĢ Salınur bile hevâdârı ile âr itmez

Hayretî bunda aceb serv-i revânlar var imiĢ

Hayretî G 161

Rum ili dilberleri ile anılan sevgililerin Hristiyan olmaları, henüz Müslüman olmamıĢ olmaları veya yeni Müslümanlığı yeni kabul etmiĢ olmaları söz konusu edilir. AĢağıdaki beyitte âĢık henüz Müslüman olmamıĢ bir güzeli sevdiğini söyler (Çeltik, 2008:330-339; Bk. Sevgili ile Ġlgili Benzetmeler-Put):

Kâfirem ger dir isem Ġshâk kimdür sevdügüm Bir büt-i sîmîn-bedendür nâ-müselmândur henüz

Ġshâk G 99/7

BeĢerî sevgilide millî bütün unsurları görmek mümkündür. Ġdeal tip ile birlikte Hoten, Çin, Mısır gibi daha soyut Ģehir ve muhitler söz konusu iken beĢerî sevgili Edirne‟de, Üsküp‟te, Ġstanbul‟un semtlerinde, sokaklarında, Galata‟da, At Meydanı‟nda, Vefa Meydanı‟nda halkın içine karıĢır. Onların gezdiği yerlere gider. AĢağıdaki beyitte Vefa‟lı bir güzelden bahsedilmektedir:

Anma mahallesin iĢiden âĢık olmasun Yahya nigâr çünki bilürsin Vefâlıdur

Yahya G 139/5 Dil-rübâlarla aceb kesreti var her yolun Geçemez hûblarından gönül Ġstanbul‟un

Bâkî G 267/1

Mehmet ÇavuĢoğlu‟nun “Galata‟da Ayak Seyri” adlı iki makalesinde dile getirdiği gerçekçi tablolarda içki ve eğlence meclislerinde bulunan, güzelliğini sergileyen, gezintiye çıkan, âĢıkları ile el ele dolaĢan sevgililer görmekteyiz. Dönemin Ġstanbul‟unda Gayr-i Müslimlerin, özellikle Cenevizlilerin, yaĢadığı Galata, Tahtakale, Balıkpazarı civarı güzellere ve içkiye düĢkün olanların her iki maksadına da cevap verecek nitelikteydi. Ayak seyri tabiriyle hem içmek hem de güzelleri temaĢa etmek gezip dolaĢmak kastedilirdi (ÇavuĢoğlu, 1998:49-62):

ġarâbı terk idüp sofî baĢunı virme gavgaya Güzellerle ayak seyrânın eyle gel Galata‟ya

Yahya G 421/1

Eskiden Sarayburnu‟ndan Galata‟ya geçmek için kayık ve sandallar kullanılırdı. Beyitten kayık sefalarının 16.yy‟da da yaygın olduğu anlaĢılmaktadır. AĢağıdaki beyitte birçok güzelin Galata‟da gittikleri, dolaĢarak güzelliklerini gösterdikleri ve meyhanelerde demlendiklerini görüyoruz (ÇavuĢoğlu, 1998:49). ÂĢığın gönlünde de sevgilinin bir kayığa binip Galata‟ya gitmesi vardır:

Binüp keĢtîye dahi niçe dilber Galatada ayak seyrânın eyler

Yahyâ ġ 2/118 Sen dür-i yek-dâneye keĢtî olur gûyâ sadef Azm-i deryâ eyleyüp gitsen Galatadan yana

Yahyâ G 18/3

AĢağıdaki beyitte içki meclisinde sarhoĢ olup bir köĢeye sızmıĢ iki güzele iĢaret edilmektedir:

Hayâl-i çeĢm-i mahmûrun dil-i efgâra düĢmiĢdür Ġki mestâne dilber gûĢe-i hammâra düĢmiĢdür

AĢağıdaki beyitten güzellerle âĢıkların el ele tutuĢup gezdikleri görülüyor:

Salındı îd-gehde serv-kadler mest-i nâz olmıĢ Ġderdük biz de ayak seyrin olsa dest-i yâr elde

Bâkî G 412/2

Bâkî, aĢağıdaki beyitte semt semt gezen/dolaĢan güzellerden bahsetmektedir:

Lâle-hadler kıldılar gül-geĢt-i sahrâ semt semt Bâg u râgı gezdiler idüp temâĢâ semt semt

Bâkî G 23/1

Mesîhî, Edirne‟li güzellerin anlatırken hoĢ kokulu, yüzü sulu olarak tarif eder. Bunlarla oturup içmekten, sarhoĢ olmaktan bahserder. OluĢturulan tablo devrin Edirne‟si ve güzelleri hakkında ipuçları verir:

Edrinenün gonca-yı hoĢ-bûlarını Jâlelü gül gibi çak Ģol yüzi sulularını NûĢ idüp bunlar ile Rûmili tolularını Mest-i lâ-ya'kıl olalum yakalar çâk idelüm

Mesîhî Mrb 3/2

Zâtî‟nin sevgilinin dudağını sulu Ģeftaliye benzettiği beyit beĢerî güzeli anlatmaktadır:

Beni bâğ-ı visâle sal disen cânânuna lâyık Sulu Ģeftâlüye benzer tutağı cânuna lâyık

Zâtî G 644/1

Nizâmî‟ye ait aĢağıdaki beyit nadir karĢılaĢılan bir durumu iĢaret eder. Rakibin sevgiliyi öpmesi durumunda âĢık beklenmeyen bir tepki verir. Sevgili her açıdan güzel ve ulaĢılmaz olarak tasavvur edilirken âĢık sevgilinin dudağına “temiz” diyemeyeceğini söyler. Bu durumun temelinde rakibin köpeğe benzetilmesi vardır. Fakat yine de sıra dıĢı bir söyleyiĢtir:

Çün degürdi lebüne agzunı murdâr rakîb Âb-ı Hayvân ise de pâk ü mutahhar dimeyem

Sevgilinin âĢığın evine ziyaret için gittiğine değinmiĢtik. AĢağıdaki beyitte âĢık sevgilinin yarın gece evine gelmesini ister. Gelmezse sonraki gün ondan Ģikayetçi olacağını söyler. Sevgili ile bu tür diyalog ve davranıĢlar idealize edilmiĢ sevgiliden çok farklı bir profil ortaya çıkarır:

Hâsılı senden Ģikâyet eylerin yarınki gün Gelmez isen ey sehî-kâmet bana yarın gice

Yahyâ G 367/3

ÂĢık ile sevgili arasında oluĢan bu samimiyet bazen o kadar ileri gider ki roller değiĢir, âĢık naz yapmaya baĢlar, “artık seni sevmiyorum, seni sevmeye tövbe ettim, küstüm” Ģeklinde ifadeler söz konusu olur. Bazen de sevgili âĢığa cevr etmesine karĢılık “unutma ha!” diyerek uyarılır:

Ey yüzi gülzâr senden vaz geldüm sevmezin Ey gül-i pür-hâr senden vaz geldüm sevmezin

Hayretî G 355/1 Geldi nice senün gibi cevvâr dehre lîk Gitdi sonucı yine peĢimân unutma hâ

Mesîhî G 12/2

Hayretî Divanı‟nda 332 numaralı gazel sevgiliye gelenek içinde rastlanmayacak hitaplarla doludur. AĢağıdaki beyitte “Ben seni gül sanırdım, diken imiĢsin; yar sanırdım, ağyar imiĢsin” diye seslenilen sevgili idealize edilen yapısından çok uzaktır (Hayretî G 332):

Gül sanurdum ben seni sen hâr imiĢsin dostum Yâr sanurdum meger ağyâr imiĢsin anladum

Hayretî G 332/9

Sevgili ile olan bu diyalog o kadar ileri götürülür ki âĢığın hatırını yıkan sevgiliye “yuh” çekilir, bu yaptığın “erlik midir”, “zen-i bâzâr” diyerek hakaret edilir. Bu tavırla hitap edilen sevgili idealize edilmiĢ sevgiliden tamamen ayrıdır:

Bir fakîrem hâtırum yıkmak benüm erlik midür Yuf cihânda ey zen-i bâzâr n'itdüm ben sana

ġiirlerde gerçek hayattan alınan beĢerî sevgilinin özelliklerini taĢımakla beraber daha ileri gidilerek bahsedilen sevgililer de mevcuttur. ġâhid, Farsça mahbûb, güzel kadın; Ģâhid-i bâzâr ise açık meĢrep, hayasız kadın, orta malı olmuĢ, ayağa düĢmüĢ kadın anlamına gelir. Bazen dilber anlamında kullanılır. Bazen de Ģâhid kelimesi Ģâhid-i bâzârı karĢılar (Onay, 2007:360; Özkan, 2007:253).

Sevgilinin bu Ģekilde tavsif edilmesi gelenek açısından normal olmayan bir durumdur. Bu durum divan Ģiirinin hayatla iç içe olduğu ve bu münasebetle hayata dair bütün renkleri barındırdığı gerçeği ile izah edilebilir. Toplum hayatının bir gerçeği, divan Ģiirinde sevgili tipi yanında kendine yer bulmuĢtur.

ÂĢıklar zamane dilberlerinden Ģikayet ederler. Çünkü âĢıklar “bî-zer”, “bî-zer ü sîm” olduğundan sevgililer onlara ilgi göstermezler. Bu tür beyitlerin birçoğunda “zer göstermek” tabirine rastlanır (Hayâlî G 116/4). Devrin güzelleri zer göstermeyince âĢıklara bakmazlar, onları canından bezdirirler. Bu durumda âĢıklar gözyaĢı dökerler40 (Nev‟î G 525/4). ġair “Ģimdiki hûblar