• Sonuç bulunamadı

D. TÜRKİYE’DE İDARİ YARGI DENETİMİNİN SINIRLARI

2. Özel Sınırlar

Özel sınırlamalar kaynaklandığı organa göre isimlendirilmiştir. Yasama organınca yapılan yasal düzenlemelerle getirilen kısıtlamalar, yasama kısıntısı olarak, yargı organının

128 D8D, E. 95/131, K. 97/206, KT. 23.01.1997.

129 İşten, İnanç, Avrupa Birliği Sürecinde Kararları Yargı Denetimi Dışında Olan Anayasal Kurumlar, YYLT,

açılan davalarda çeşitli gerekçelerle bazı idari tasarrufları yargı yetkisi dışında görmesiyle meydana gelen kısıtlamalara ise yargı kısıntısı ya da hükümet tasarrufu olarak adlandırılmıştır.

a. Yasama Kısıntısı

Yasama kısıntısı çalışmamızın ana konusunu oluşturduğundan ikinci bölümde ayrıntılı olarak incelenecektir.

b. Yargı Kısıntısı (Hükümet Tasarrufları)

İdarenin yargısal denetiminde, yargı organının kendi takdiri ile bazı idari işlem ya da eylemleri yargı denetimi dışında görmesi, Kıta Avrupası ülkelerinde hükümet tasarrufu olarak, Anglo Sakson sistemlerde ise devlet tasarrufu ya da siyasi meseleler olarak adlandırılmaktadır130.

Hükümet tasarrufu denildiği zaman, hükümetin ya da idari bir kuruluşun aldığı ve yargı denetimi dışında kalan kimi üst siyasal önlemler akla gelir. Hükümet tasarrufu, siyasi yüksek idare faaliyetlerinin yargısal bir denetime elverişli olmadıkları anlayışına dayanır. Bir işlemin hükümet tasarrufu olarak kabul edilebilmesi için, yargı merciinde davanın siyasi sebep ve düşünce veya işlemin mahiyeti icabı, yani hukuk dışı bir nedenle ön şartlar (görev) bakımından reddedilmesi gerekir131.

Yürütme ve idarenin bazı.alanlardaki işlemleri; siyasi nitelikleri ağır basan, büyük ulusal çıkarları, ulusal yararları ilgilendiren, ülkenin savunmasına, ulusal güvenliğine, devletin dış politikasına ilişkin kararlar içerir. Bu tür işlemlerin yargısal denetimden geçirilmesi, idari yargı yerlerince uygun görülmemiş, bunun sonucunda da hükümet tasarrufu kabul edilen işlemlere karşı açılan davaların yargı merciince incelenmeksizin ön şartlar bakımından reddedilmesi ile bu deyim ortaya çıkmıştır.

Hükümet tasarrufu, ilk olarak Fransa’da Danıştay içtihatları ile ortaya çıkmıştır. Fransız Danıştay’ı kuruluşundan sonraki ilk yıllarda, yargı denetimine alışık olmayan güçlü hükümetlerle çatışmaya girmemek amacıyla, hükümetin ülkenin yüksek yönetimi ile ilgili ya da siyasi nitelikli kararlarına karşı açılan davalara bakmamıştır. 1822 yılında verdiği “Laffitte” kararı ile, hükümetin kimi tasarruflarına karşı açılan davaları kabul etmeyeceğini açıklayarak, kendi yargısal denetim alanını kısıtlamıştır. Önceleri hükümet tasarrufu alanı oldukça geniş tutulmuş ve siyasi maksatla yapılan işlemlerin tümü hükümet tasarrufu sayılarak yargı

130 Gözübüyük, Yönetsel Yargı, s. 21. 131 Balta, s. 234.

denetimi dışında tutulmuştur. Bu durum özellikle doktrinde yoğun olarak eleştirilmiş, bunun sonucunda siyasi maksat ölçütünden vazgeçilerek, işin mahiyeti esas alınmak suretiyle işlemin siyasi nitelikte olup olmadığı araştırılmaya başlanmıştır. Bugün ise Fransız idari yargısında hükümet tasarrufunun kapsamı oldukça daraltılmıştır. Buna göre Fransa’da hükümet tasarrufları bugün iki konu ile ilgili işlemlere inhisar etmektedir: Hükümetin parlamento ile ilişkilerine yönelik işlemleri ve dış politika alanına giren bazı işlemler132.

1961 Anayasasından önceki dönemde Danıştay tarafından verilen bazı kararlar, bizde de hükümet tasarrufu görüşünün benimsendiğini göstermektedir. 1924 Anayasası’nda ve 1925 tarihli Danıştay Kanunu’nda bu konuda herhangi bir düzenleme mevcut değildir. Bu nedenle hükümet tasarrufu uygulaması, Danıştay kararları ile Türk hukukunda vücut bulmuştur. Bu kararlara göre; hükümetin mukabele-i bilmisil niteliğindeki kararları, Türk vatandaşlığına ilişkin bazı işlemler, güvenlik nedeniyle alınan bazı iskana ilişkin kararlar ve yabancıların sınır dışı edilmeleri ile ilgili kararlar hükümet tasarrufu kabul edilerek yargı denetimi dışında tutulmuştur. Danıştay, idarenin sayılan türdeki işlemlerini siyasi mahiyette görerek uyuşmazlıklara bakmayı reddetmiş, denetimin yerindelik denetimine dönüşmesi endişesiyle bu işlemleri yargı denetimi dışında bırakmıştır. Ancak zamanla mevzuatta ve içtihatlarda meydana gelen değişikliklerle bu işlemlerin tümü hükümet tasarrufu olmaktan çıkarılmıştır133. Gerek 1961 ve gerekse 1982 Anayasası’nın getirdiği kurallar karşısında hükümet tasarrufu yoluna gidilmesi imkanı kalmamıştır. Zira her iki Anayasa’da da idarenin tüm eylem ve işlemlerinin yargı denetimine açık olduğu ifade edilmiş, bazı hükümet işlemlerinin mahiyetleri icabı yargı denetimi dışında olduğuna ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. 1982 Anayasası’nda bunun yerine idari yargı denetiminin hukuka uygunluk denetimi ile sınırlı olduğu ve idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği ifade edilmiştir. Bu nedenle idari yargı yerlerinin yüksek politika alanına giren idari işlemlere karşı açılan davaları ön koşullar yönünden reddetmeyerek, davanın esasına girmesi gerekmektedir. Daha sonra işin esasını da idarenin sahip olduğu takdir yetkisi içinde görmesi, hem hukuk devleti anlayışına, hem de Anayasa’nın “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” kuralına uygun düşmektedir134.

132 Giritli – Bilgen – Akgüner, s. 103-104; Balta, s. 234. 133 Balta, s. 234.

134 Gözübüyük, s. 370; Alpar, Erol, Yönetimin Hareket Serbestisi Alanının Yargısal Denetimi ve Sınırları,

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE YASAMA KISINTISI I. GENEL OLARAK

Hükümet tasarrufları dışında, belli kanunlarla birtakım idari konuların da yargı denetiminin dışında tutulduğu görülmektedir. Doktrinde, yargı kısıntılarına olduğu gibi ya- sama kısıntılarına da hükümet tasarrufu diyenler bulunmaktadır135. Ancak, her iki kategori arasında dayanak ve mahiyet farkları bulunduğu için ayrı değerlendirmede yarar vardır136.

Yasama kısıntısı, yasama organının kanunlarla idarenin yargısal denetimine getirdiği kısıtlamalardır. Yürütme organı ile idarenin bazı işlemleri, özellikleri nedeniyle yargı denetimi dışında bırakılmak istenmekte ve bunu sağlamak üzere kesin ve etkili çözüm olarak yasama kısıntısına başvurulmaktadır. Bu bakımdan, aslında bu işlemler tüm unsurları itibariyle idari yargı denetimine konu edilebilecek nitelikte olmalarına rağmen, Anayasa ya da kanunlara konulan hükümlerle aleyhine yargı denetimine gidilmesi engellenmektedir137. Hemen belirtmek gerekir ki, yargı yolunu kapayan kanunların varlığı sadece bizim ülkemize has bir konu olmayıp, diğer bazı ülkelerde de rastlanmaktadır138. Örneğin Kara Avrupası’nda yer alan ülkelerden Fransa’da bu gibi sınırlamalara rastlanmakta olup, Fransız Danıştay’ı yargı yolunu kapayan kanunları dar yorumlayarak, aksine açık hüküm bulunmadıkça, iptal davası açmaya engel saymaktadır. Örneğin; Fransız Danıştay’ı, kanunlarda yer alan “hiçbir yere başvurulamaz”, “aleyhine dava açılmaz” gibi hükümleri, iptal davası açılmasına engel saymamakta, kanunda “Danıştay’da iptal davası açılamaz” şeklinde açık bir düzenleme olması halinde, açılan davalara bakmamaktadır139.

Federal Almanya Anayasası (m. 19) “kamu gücü tarafından hakkı ihlal edilen şahıs için yargısal başvuru yolu açıktır”, hükmünü koyduğu gibi, İtalyan Anayasası (m.113) idari işlemlere karşı yargısal başvuru yolunun daima açık olduğunu ve bu yolun belirli kategoriler için dahi, kapalı tutulamayacağını öngörmektedir140.

Yasama kısıntılarına İngiltere’de, özel bir şekilde rastlanmaktadır. Kanunların kullandığı birtakım formüllere, yargı yolunu kapayan bir hüküm gözüyle bakılmakta, eğer bir

135 Onar, s. 351.

136 Balta, Tahsin Bekir, İdare Hukuku Ders Notları, Ankara 1970/1972, s. 146; Gözübüyük – Akıllıoğlu, s.

216.

137 Giritli – Bilgen – Akgüner, s. 108; Yıldırım, Ramazan, Türk Askeri Disiplin Hukukuna Kısa Bir Bakış,

AYİMD, sy. 14.

138 Alpar, s. 117.

139 Gözübüyük, Yönetsel Yargı, s. 27 140 Balta, s. 155.

kanun, idari bir işlemin ilgili bakan veya diğer bir üst makam tarafından onayını kanuni şartlar taşıdığına “nihai delil” sayıyorsa, İngiliz yargı yerlerinin içtihadına göre, bu hükmü ile kanun, yargı yolunu kapamıştır. Ayrıca, idareye düzenleme yetkisi veren kanunlara, bu kanundaki hüküm gibi şeklinde bir kayıt konulması durumunda da, İngiliz yargı organları yine yargı yolunu kapayan bir hüküm olarak bakmaktadır141.

Amerika Birleşik Devletleri’nde ise, İdari Usul Kanunu, kanun ile yargı yolunun kapatılabileceği hükmünü taşımaktadır. Bu nedenle, Amerika’da da yargı yolunu kapayan kanunlara rastlanmaktadır. Ancak, Amerikan Yüksek Mahkemesi, yargı yolunu kapayan hükmün, Anayasa ile güvence altına alınmış hakkı ihlal etmesi durumunda, kanunun açık hükmüne rağmen, açılan davaları karara bağlamaktadır142.