• Sonuç bulunamadı

ÖRGÜTSEL ADALET KAVRAMI VE ÖRGÜT ADALET BOYUTLAR

3.2. Örgütsel Adalet Teoriler

Örgütsel adalet teorileri, kavramsal olarak birbirinden bağımsız iki boyuttan, yani “reaktif-proaktif boyut” ve “süreç-içerik boyut”undan türetilerek dört kategoriye ayrılmış, bunlar da kendi içinde çeşitli teoriler oluşturmuşlardır. Adaletin reaktif teorisi, çalışanların adil olmayan uygulamalardan kaçma veya kaçınma girişimlerine odaklanmaktadır. Böyle teoriler, adaletsizliklere tepkileri incelemektedir. Buna karşılık proaktif teoriler, çalışanların adaleti sağlamak üzere tasarlamış oldukları davranışlar üzerine odaklanmaktadır. Bu teoriler adil uygulamaların yapılmasına ilişkin davranışları incelemektedir. Adaletle ilgili süreç teorileri ise, ücret ve terfi gibi çeşitli kazanımların nasıl belirlendiğine odaklanmaktadır. Bu şekilde bir yönelim, örgüt kararlarını alırken ve bu kararları uygularken, kullanılan prosedürlerin adil olup olmadığı üzerinde durmaktadır. Buna karşılık içerik teorileri de ortaya çıkan kazanımların dağıtımında adil olma durumu ile ilgilenmektedir (Greenberg, 1987:9- 10; akt: İçerli, 2010:70-71). Bu sınıflandırmayı Greenberg’in adalet teorilerine ilişkin ayırımı aşağıda Tablo 3.1.’de yer almaktadır (Ertürk, 2011:23).

Tablo 3.1. Greenberg’in Adalet Teorileri Sınıflandırması

Reaktif-Proaktif Boyut

(tepkisel- önlemsel boyut)

İçerik-Süreç Boyutu

İçerik Süreç

Reaktif (tepkisel) Reaktif- İçerik Teorileri

Örnek:EşitlikTeorisi(Adams, 1965)

Reaktif- Süreç Teorileri

Örnek:İşlem Adaleti Teorisi (Thibaut ve Walker, 1975)

Proaktif (önlemsel) Proaktif-İçerik Teorileri

Örnek: Adalet Yargı Teorisi (Leventhal, 1976, 1980)

Proaktif-Süreç Teorileri

Örnek: Dağıtım Tercihi Teorisi (Leventhal, Karuza, Fry, 1980)

ÖA teorileri dikkate alındığında, örgütsel adalet boyutlarının, örgütsel adalet teorilerine dayandırılarak açıklanabileceği ifade edilebilir. Adams’ın Eşitlik Teorisi, Leventhal’ın Adalet Yargı Teorisi ve Crosby’nin Göreli Mahrumiyet Teorisi, çalışanların kazanımlarının adil dağıtımı üzerine odaklandıklarından dolayı, “dağıtım adaleti” kavramını açıklamaktadırlar. Thibaut ve Walker’ın Prosedür Adaleti Teorisi ve Leventhal ve diğerlerinin Dağıtım Tercihi Teorisi, süreç adaletinin kavramsallaştırılması amacıyla geliştirilen teorilerdir. Lerner’in Adalet Güdüsü Teorisi ise, etkileşim adaletini açıklamaktadır.

3.2.1.Reaktif-İçerik Teorileri

Reaktif-içerik teorileri çalışanların örgüt içindeki kaynakların ve ödüllerin dağıtımı konusundaki adil olmayan uygulamalara gösterdikleri tepkilerinin kavramsallaştırılmaya çalışıldığı teorilerdir. Greenberg’in bu sınıflandırmayı yaptığı 1987 yılına kadar geliştirilen adalet teorilerinin çoğu bu sınıflandırmada yer almaktadır (İşbaşı, 2000:44). Homans’ın (1961) Dağıtımsal Adalet Teorisi, Adams’ın (1965) ve Walster’in (1973) geliştirdiği Eşitlik Teorileri ve Grosby’nin (1976) “Göreli Yoksunluk Teorisi” bunlara örnektir. Araştırmacılar insanların adil olmayan ilişkilere belirli olumsuz duygularla tepki gösterdikleri ve bu durumdan kaçınmaya çalıştıkları konusunda birleşmiştir. Bireylerin örgütteki kaynakların ve ödüllerin adil olmayan dağılımına karşı tepkilerine odaklandıkları için bu teoriler, reaktif-içerik teorileri sınıfında yer almaktadır (Eğilmezkol, 2011:11-12).

Homans teorisinde, bireylerin örgütlerine sağlamış oldukları katkılar ile kendilerine örgüt tarafından sağlanan kazanımları orantılı bulduklarında, adil bir çalışma ortamı oluştuğuna ve adaletin sağlandığına yönelik algılarının olumlu yönde oluştuğunu belirtmektedir. Bu düşüncelere, bireylerin göstermiş oldukları çabalar (performans, yetenek ve beceriler) ile elde ettiği kazanımları (ödüller, çalışma koşulları) birbiriyle kıyasladıklarını ekleyen Adams, Eşitlik Teorisi’nde bireylerin bu şekilde sosyal bir karşılaştırma olgusu içinde olduklarını vurgulamıştır. Elde ettikleri kazanımlar ile harcadığı çabanın orantısız olduğunu düşünen bireyler, bu durumu adaletsiz algılar. Eğer bu oran, diğer bireyler ile kıyasladığında daha yüksekse, kendisinin daha fazla ödüllendirildiğini hisseder. Ancak, bu oranı diğer çalışanlar ile

kıyasladığında daha düşük hissederse, kendini ödüllendirilmemiş hisseder (Yavuzdemir, 2013:8).

Göreli Yoksunluk Teorisi işgörenlerin yaptıkları karşılaştırmalar sonucunda yaşadıkları adaletsizlikleri ifade eder. Bu teorinin en etkili teorisyenleri Crosby (1976) ve Folger’dır (1986). Crosby (1976), göreli yoksunluğun iki ayrı anlamından söz etmiştir. Birincisi işgörenin olumsuz ve farklı karşılaştırmalar yaptığında hissettiği duygudur. Belirli ödül dağıtım şekilleri, işgörenleri bazı sosyal kıyaslamalar yapmaya sevk etmektedir. Bu kıyaslamalarda ortaya çıkan olumsuz sonuçların yol açtığı yoksunluk hissi, işgörenleri depresyondan şiddetli taşkınlıklara kadar varan çeşitli tepkilere itmektedir. İkincisi ise algılanan adaletsizliği oluşturan karşılaştırmaları açıklayan teorilerdir (Atalay, 2005:9).

3.2.2. Proaktif-İçerik Teorileri

Reaktif içerik teorileri çalışanların örgüt içindeki adil ve adil olmayan uygulama ve davranışlarıyla gösterdikleri tepkileri inceler. Proaktif teoriler ise, çalışanların adil uygulama ve davranışların oluşturulmasına ilişkin çabalarını incelemektedir. Bu sınıflandırmayı belirleyen düşüncenin temeli Leventhal’ın “Adalet Yargı Teorisi” ile ortaya çıkmıştır. Proaktif içerik teorilerinden bir diğeri de Lerner’ın “Adalet Güdüsü Teorisi”dir (Eroğlu, 2009:85-87).

Leventhal’ın ileri sürdüğü Adalet Yargılama Modeli farklı dağıtım kanallarının benimsenmesi ile elde edilmek istenen kazanımlar arasında bağ kurmaktadır. Kişilerin kazanımlarının adilliğini değerlendirmekte proaktif olarak kullandığı çeşitli adalet kurallarının ortaya çıktığı koşulları incelemiştir. Adalet Yargı Modeli Greenberg’in sınıflandırmasına göre proaktif içerik teorisi kapsamındadır. Leventhal kuramında Adams gibi ödüllerin dağıtımı üzerine odaklanmıştır. Levental (1976), “Ödülleri katılım kuralına uygun bir şekilde dağıtan yönetici ya da örgüt uzun dönemdeki verimliliğini arttırmak isteğindedir. Bu katılım kararının benimsenmesi, ödüllerin katılım kurallarına uygun dağıtılmasının yüksek motivasyon ve performans sağlayacağı beklentisinden kaynaklanmaktadır.” (Çöp, 2008:20).

Lerner’ın Adalet Güdüsü Teorisi’ne göre, örgüt içinde çalışanların temel kaygısı adalettir ve dağıtım uygulamalarını açıklamak için çeşitli adalet ilkeleri tespit edilmiştir. Bu ilkeler şunlardır: (1) Rekabetçi adalet ilkesi: Dağıtım, çalışanların performansına göre yapılmalıdır.(2) Eşit paylaşım adaleti ilkesi: Dağıtımlar, sayısal açıdan eşit olmalıdır. (3)Eşit temelli paylaşım adaleti ilkesi: Dağıtım, çalışanların katkılarına göre yapılmalıdır. (4) Gerçek adalet ilkesi: Dağıtımlar, çalışanların ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak yapılmalıdır (İçerli, 2010:75). Teoriye göre dağıtım kararları alınırken etkileşime giren taraflar arasındaki ilişki, adalet ilkesini etkilemektedir. Bir çalışanın elde ettiği sonuçları, hak etme yönündeki gayreti ile diğerlerinin hak ettikleri sonuçları, ne ölçüde elde edebildikleri arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır (İyigün, 2012:57).

3.2.3.Reaktif Süreç Teorileri

Kararların verilmesinde kullanılan süreçlerin adilliğine odaklanan süreç teorileri, kararların sonuçlarının adilliği üzerinde yoğunlaşan içerik teorilerinden ayrılmaz görünmesine rağmen, süreç teorileri farklı bir yapıya sahip hukuktan türetilmiştir. Thibaut ve Walker’ın (1975) geliştirdikleri “Prosedür Adaleti Teorisi”, kişilerin karar almaya yardımcı prosedürlerle ilgili tepkilerini vurgulaması nedeniyle reaktif süreç kuramları içinde yer almaktadır (Eroğlu, 2009:88).

Thibaut ve Walker taraflar arasındaki anlaşmazlıkların çözümünü amaçlayan yöntemlere, oldukları bu çalışma sonucunda, hukuk alanında uygulanan süreçlerin adaletine ilişkin üç ayrı taraf ve iki ayrı aşama tanımlamışlardır. Tanımlanan taraflar, anlaşmazlığa düşen iki taraf (davacı ve davalı) ve aracı rolünü üstlenen bir taraf (yargıç) olarak sınıflandırılmıştır. Tanımlanan iki aşama ise anlaşmazlığın çözümünde kullanılan delillerin ortaya konduğu süreç aşaması ve anlaşmazlığın çözümünde delillerin kullanıldığı karar aşamasıdır. Ayrıca süreç aşamasının kontrolünü “süreç kontrolü”, karar aşamasının kontrolünü de “karar kontrolü” şeklinde adlandırmışlardır Teorinin öngörüsüne göre, kararların alınması sürecinde bireylere süreçler üzerinde kontrol olanağı veren işlemler, kontrol olanağı vermeyen işlemlerden daha fazla tatmin imkânı sağlayacaktır. Bu durum, hem çatışma içinde olan taraflar, hem de gözlemci konumunda bulunan taraflarca daha fazla tatmin

imkânı sağlayan bir durum olarak algılanmaktadır. Bu şekilde, süreç kontrolünü sağlayan işlemlerden sonra ortaya çıkan kararlar, çalışanlar tarafından daha adil olarak algılanmaktadır (Thibaut ve Walker, 1975:32; Greenberg, 1987:14: akt.; (Yavuzdemir, 2013:10-11).

3.2.4. Proaktif Süreç Teorileri

Proaktif süreç teorileri, adil uygulamaların gerçekleştirilebilmesi için hangi prosedürlerin kullanılması gerektiği sorusuna cevap aramaya çalışmaktadır. Leventhal, Karuza ve Fry’ın “Dağıtım Tercihi Teorisi” bu sınıflandırma içinde yer almaktadır (İçerli, 2010:77).

Dağıtım Tercihi Teorisi’ne göre dağıtıcıya, adaleti sağlamayı da içeren değerli hedeflere ulaşmasında yardımcı olacak prosedürler tercih edilecektir. Teori, bireylerin, belirli prosedürlerin diğerlerinden farklı olarak hedeflere ulaşmada araç rolü oynayacağı ve istenen hedeflere ulaşmada yardımcı olacağı beklentisi içinde olduklarını ifade etmektedir. Yine bu teoriye göre adalet sağlamaya yardımcı olabilecek prosedürlerin sekiz özelliği bulunmaktadır. Bunlar; bireylere karar verenleri seçme olanağı sağlamak, tutarlı kurallara dayanmak, doğru bilgiye dayalı olmak, karar verme gücünün yapısını tanımlıyor olmak, bireyleri önyargıya karşı koruyor olmak, bireylerin bilgi almasını sağlamak, prosedürlerde değişiklik yapma olanağı tanımak, yaygın olan ahlaki ve etik standartlara dayalı olmak şeklinde sıralanabilir (Yıldırım, 2010:72). Aşağıdaki Tablo 3.2’ de bu teorilere dayanılarak geliştirilen modellerin örgütsel adalet türlerinin oluşumuna etkisi özet olarak sunulmuştur.

Tablo 3. 2. Adalet Teorilerine Dayanılarak Geliştirilen Modellerin Örgütsel Adalet Türlerinin Oluşumuna Etkisi

ADALET