• Sonuç bulunamadı

2.3. Eğitimde Bireysel Farklılıklar 28 

2.3.1. Öğrenme Stilleri 33 

2.3.1.2. Öğrenme Stili Modelleri 38 

Öğrenme stili; algı, biliş, kavramsallaştırma, duygu ve davranış gibi birçok boyutu içerdiğinden, alan yazında birçok öğrenme stili tanımı ve modelinin yer alması normal karşılanmaktadır. Farklı modellerin her biri genellikle, bireyin algılarını ve yeni bilgiyi işlemesini etkileyebilen öğrenme stilinin birçok boyutu içerisinden sadece bir boyutuna odaklanmaktadır (Kinsella: 1995: 171).

Öğrenme stili ile ilgili yüzlerce yaklaşım ve model vardır. Bu yaklaşım ve modellerin hepsi aşağıda belirtilen beş kategorinin biri ya da birkaçının kapsamındadır: a) kişilik ve duygusal modeller, b) psikolojik, bilişsel ve bilgi işleme modelleri, c) sosyal modeller, d) fiziksel modeller, e) çevresel ve öğretim modelleri (Given, 1996: 13).

Öğrenme stilleri teorilerinin ve modellerinin temelinin Carl Jung’ın Kişilik Tipleri Teorisi ile başladığı ve Jung’ın teorisinden sonra geliştirilen öğrenme stili

modellerinde bu teorinin etkili olduğu bilinmektedir (Ekici, 2003: 15). Birçok öğrenme stili ölçeğinin geliştirilmesinde Jung’ın Psikolojik Tip Teorisi temel alınmıştır (Keefe ve Ferrell, 1990: 57).

Jung’a göre psikolojik olarak sağlıklı her birey şartlara, insanlara ve durumlara bağlı olarak farklı davranışlarda bulunur. Bu temel davranışlardan bir tanesi fikirleri ve deneyimleri algılamadır. Bazı insanlar çevrelerindeki dünyayı görme, işitme, dokunma, koklama gibi duyuları yoluyla algılarken bazıları da sezgileri yoluyla algılamaktadırlar. Duyular yoluyla algılama bireylerin çevresini doğru bir şekilde gözlemlemelerine, bilgi toplamalarına ve bazı eylemlere odaklanmalarına yardımcı olur. Seziler vasıtasıyla algılama ise bireylerin çevrelerindeki incelikleri, vücut dilini, ses tonunu yorumlamalarına ve problemlere yaratıcı ve özgün bir şekilde yaklaşmalarına yardımcı olur. İnsanlar arasındaki diğer bir farklılık karar verme süreçlerindeki farklılıklardır. Bazı bireyler karar verme sürecinde daha mantıklı ve akılcı davranırlarken bazıları ise daha duygusal, empatik ve öznel davranırlar. Jung’ın insan davranışlarındaki farklılıklarla ilgili ortaya attığı başka bir boyut ise içedönük ve dışadönüklüktür. Bazı insanlar dış dünya ile iletişimde daha rahat ve başarılı davranışlar sergilerlerken bazıları iç dünyaları ile daha ilgilidirler. (Guild ve Garger, 1998: 71-73). Mamchur (1996)’a göre Psikolojik Tip Teorisi öğrenme- öğretme sürecine uyarlandığında sekiz farklı öğrenme ve öğretme stili ortaya çıkmaktadır (Aktaran: Saban, 2004: 2).

Bu stillerin özellikleri Ekici (2003: 19-28) ve Saban (2004: 4-18) tarafından şöyle açıklamaktadır:

Dışadönük bireylerin ilgi ve enerjileri kendileri dışındaki etmenlere

yönelmektedir. Dolayısıyla bu stile sahip öğrenciler sesli düşünmeyi, yaparak ve yaşayarak öğrenmeyi, diğer öğrencilerle birlikte öğrenmeyi tercih ederler. Bunun dışında çeşitlilikten ve geribildirim almaktan hoşlanırlar. İçedönük bireylerin enerjileri ve ilgileri kendileri üzerinde yoğunlaşmaktadır. İçedönük öğrenciler sınıfta en sessiz, kolayca incinebilen, içsel motivasyona sahip olan öğrencilerdir ve yalnız, sessiz bir ortamda çalışmayı tercih ederler. Duyusal bireyler yakın çevrelerinde olup biten her detaya yoğunlaşırlar. Bu bireyler, kendilerine tanıdık gelen her şeyden hoşlanırlar, hayatta gerçekçi ilişkiler kurarlar. Bu öğrenciler belli bir zamanda belli

bir düzene göre öğrenmeyi tercih ederler, soyut teorilerden hoşlanmazlar, öğrenirken bütün duyularını kullanmayı tercih ederler ve genelde formal testlerde başarısız olurlar. Sezgisel bireyler olaylar hakkındaki detayları gözden geçirerek olaylar arasındaki ilişkileri farklı bir bakış açısıyla görmeye çalışırlar. Bu bireyler yoğun deneyimlere, maceralara ve yeniliklere ihtiyaç duyarlar. Sezgisel öğrenciler hipotezler kurmayı, açıklamalar yapmayı ve yeni yöntemler üretmeyi severler. Çabuk sıkılırlar, sonuca çabuk ulaşırlar. Düşünen bireyler mantıklı, gerçekçi, adil ve dürüst davranışlar sergilerler. Bu öğrenciler dürüsttürler, kurallara uyarlar, rekabetçi bir yapıya sahiptirler, mantıken iyi düzenlenmiş çalışmalara gereksinim duyarlar.

Duygusal bireyler çevreleri ile iyi ilişkiler kurar ve uyum içerisinde yaşarlar.

Duygusal öğrenciler uyumlu bir sınıf ortamına ihtiyaç duyarlar, yarışmacı ve rekabetçi ortamlardan hoşlanmazlar. Yargısal bireyler bütün dikkatlerini ve enerjilerini olayları kontrol etmek için harcama eğilimindedirler. Yargısal öğrenciler planlı yaşamayı severler, başladıkları işi mutlaka bitirmek isterler ve geribildirim almaktan hoşlanırlar. Algısal bireyler meraklı ve uyumlu bir yapıya sahiptirler ve esnek bir hayat tarzını tercih ederler. Algısal öğrenciler baskısız bir ortamda yeni ve ilginç fikirleri keşfetmeyi severler, öğrenme ortamında özgürlüğe ve esnekliğe ihtiyaç duyarlar, değişik fikir ve öğretim stillerine açıktırlar.

Jung’ın Kişilik Tipleri Teorisi gibi Witkin’in Alan Bağımlı / Alan Bağımsız Biliş Stili Modeli, diğer öğrenme stil modellerine kaynaklık etmiştir (Ekici, 2003: 17). Alan bağımlı (global) stile sahip bireyler bütünü algılama eğilimi gösteriler ve önce genel resmi görürler. Bütüncül düşünebilme yetenekleri sayesinde nesneler, olaylar ve kişiler arasındaki ilişkileri bütün olarak değerlendirebilirler. Ayrıntıların farkına varmada zorluk yaşarlar, işbirliği ve takım çalışmasına yatkındırlar. İletişim becerileri güçlüdür ve paylaşımcı bir yapıya sahiptirler. Sosyal bilimlerde daha çok başarılıdırlar. Alan Bağımsız (analitik) bireyler ise çözümlemeci düşünme eğilimi gösterirler. Bütünden çok parçalara, ayrıntılara odaklanırlar. Bireysel çalışmaktan zevk alırlar, iletişim becerileri çok fazla gelişmemiştir. Fen ya da matematik gibi alanlarda daha başarılıdırlar (Şimşek, 2006: 101, 102).

Öğrenme stillerinde bilişsel boyutu vurgulayan alanda ilk özgün modellerin Gregorc Öğrenme Stili Modeli, Kolb Öğrenme Stili Modeli, McCarthy Öğrenme

Stili Modeli, Dunn ve Dunn Öğrenme Stili Modeli olduğu söylenebilir (Ekici, 2003: 17). Aşağıda alan yazında en çok bilinen ve araştırmalara konu olan örenme stili modelleri ve bu modellerin öğrenme stili sınıflamalarına yer verilmiştir.

Jung’ın Psikolojik Tip Teorisi ile algı ve düşünce konusundaki fikirlerine dayalı olarak Isabel Myers ve Katherine Briggs, Myers-Briggs Tip Belirleyicisini (MBTI) geliştirmişlerdir. Myers-Briggs Tip Belirleyicisi, bireylerin kendi verdikleri yanıtlara göre temel öğrenme tercihlerini bireylerin öğrenme ortamındaki algı ve kararlarını kullanımlarına dayanarak belirlemektedir. Tip belirleyicisinin toplam dört alt ölçeği birbirine zıt kutupları oluşturmaktadır. Bu dört çift kutuplu alt ölçeğe dayanılarak (Dışadönük – İçedönük, Algısal – Sezgisel, Düşünen – Hisseden, Yargılayan – Anlayışlı) 16 farklı tip ortaya çıkmaktadır (Carrell vd., 1996: 79-81).

Dışadönük (Extraversion) - İçedönük (Introversion): Dışadönükler algı ve kararlarını insanlar ve nesneler üzerinde toplarken, içedönükler algı ve kararlarını fikir ve kavramlar üzerine odaklamaktadırlar.

Algısal (Sensing) – Sezgisel (Intuitive): Algısal kişiler duyuları yoluyla algılama eğilimindedirler. Sezgisel kişiler ise, sezgilerine güvenerek dış dünyayı algılarlar.

Düşünen (Thinking) – Hisseden (Feeling): Düşünen tipler, kişisel olmayan düşüncelere ve mantığa dayanarak karar vermeyi tercih ederlerken, Hisseden tipler kişisel ve sosyal değerlere, duygularına dayanarak karar vermeyi tercih ederler.

Yargılayan (Judging) – Anlayışlı (Perceiving): Yargılayan tipler dış dünya ile baş etmede yargılayan bir tutumu tercih ederlerken, Anlayışlı tipler daha müdrik bir tutum sergilerler.

Anthony Gregorc 1982 yılında Jung’ın fikirlerini fenomen bilimle birleştirerek iki boyutlu bir model oluşturmuştur (Given, 1996: 15). Gregorc’a göre insan zihni dünyayı somut ya da soyut olarak algılamakta ve doğrusal (ardışık) ya da dağınık (random) bir biçimde düzenlemektedir. Yani insanların algı yeteneği soyuttan somuta, düzenleme yeteneği de doğrusallıktan dağınıklığa doğru değişim göstermektedir (Ün Açıkgöz, 2009: 58). Gregorc Öğrenme Stili Modeli’nde kişilerin algılama yeteneklerine göre oluşturdukları öğrenme durumları onların öğrenme

stillerini oluşturmakta ve buna göre Somut Ardışık, Soyut Ardışık, Somut Random ve Soyut Random olarak adlandırılan toplam dört öğrenme stili ortaya çıkmaktadır (Ekici, 2003: 41). Bu öğrenme stillerinin özellikleri şöyledir:

Somut Ardışık Öğrenme Stili: Gregorc (1982)’a göre bu stile sahip kişiler yaparak, yaşayarak öğrenmeyi ve bilgilerin adım adım ve basitten karmaşığa doğru verilmesini tercih ederler. Somut materyallerden ve dokunmaktan hoşlandıklarından dolayı laboratuar yöntemi ve proje gibi uygulamaları tercih ederler (Aktaran: Yenice ve Saracaloğlu, 2009: 163). Bu öğrenme stiline sahip bireyler öğrenme sürecinde ‘Nasıl?’ sorusunu sorarlar. Toplumdaki bireylerin yaklaşık %27’sinin bu stile sahip olduğu düşünülmektedir (Ekici, 2003: 42).

Soyut Ardışık Öğrenme Stili: Bu öğrenme stiline sahip bireyler entelektüel, mantıklı, kavramsal, akılcı ve çalışkan olarak nitelenmektedirler (Ün Açıkgöz, 2009: 59). Öncelikle öğrenilecek konu ile ilgili zihinlerinde bir çerçeve yapı oluştururlar. Sonrasında kendilerine düzenli bir şekilde sunulan bilgileri bu çerçeve içerisine yerleştirerek bütüne ulaşmaya çalışırlar. Fikir ve kavramlar bu bireyler için önemli olduğundan yeni fikir ve kavramlar üretmekten keyif alırlar. Öğrenmek için ’Ne?’ sorusunu sorarlar. Toplumdaki bireylerin yaklaşık %27’sinin bu stile sahip olduğu düşünülmektedir (Ekici, 2003: 43).

Somut Random Öğrenme Stili: Gregorc (1982)’a göre bu öğrenme stiline sahip bireyler gerçek problemler üzerine çalışmayı tercih ederler, ancak bilgilerin belirli bir düzen içerisinde sunulmasına gerek duymazlar (Aktaran: Yenice ve Saracaloğlu, 2009: 163). Bu stile sahip kişiler orijinal, araştırmacı, seçenekler sunan ve risk alan insanlardır (Ün Açıkgöz, 2009: 59). Bağımsız bir şekilde ve küçük gruplar içerisinde çalışmaktan hoşlanırlar. Öğrenmek için ‘Niçin?’ sorusunu sorarlar. Toplumdaki bireylerin yaklaşık %19’u bu öğrenme stiline sahiptir (Ekici, 2003: 43).

Soyut Random Öğrenme Stili: Gregorc (1982)’a göre bu öğrenme stiline sahip bireylerin öğrenebilmesi için bilgilerin belli bir kural, düzen içerisinde sunulmasına gerek yoktur. Bu nedenle de elde ettikleri verileri istedikleri gibi organize etmeyi tercih ederler (Aktaran: Yenice ve Saracaloğlu, 2009: 163). Duygu ve düşüncelerini açıkça ifade edebilme yeteneğine sahiptirler. Bu stile sahip bireyler öğrenme

sürecinde ‘… ise?’ sorusunu sorarlar. Toplumda bireylerin yaklaşık %27’sinin bu stile sahip olduğu düşünülmektedir (Ekici, 2003: 43, 44).

Riechmann ve Grasha (1974) öğrenme stillerini toplumsal ve duyuşsal boyutta yoğunlaşan öğrenme tercihleriyle açıklamaktadırlar. Geliştirdikleri öğrenme stilleri sınıflaması öğrenmenin akademik bir bağlamda gerçekleştiği noktasından yola çıkmaktadır. Ortaya çıkan öğrenme stilleri öğrencilerin farklı sınıf düzenlerinde öğretmenleri, arkadaşları ve ortamla olan etkileşim biçimlerini temel almaktadır. İki uçlu üç kategoriye ait özellikler şöyledir (Aktaran: Şimşek, 2006: 109, 110):

Çekingen öğrenciler, öğrenme-öğretme sürecinde edilgen bir tutum

sergilemektedirler. Derse devam ya da öğrenme konusunda istekli olmamakla beraber genel bir ilgisizlik tavrı sergilerler. Tam tersi olarak Katılımcı öğrenciler ders süresince yapılan etkinliklere çok ilgilidirler, öğretmenin beklentileri doğrultusunda ellerinden gelen çabayı gösterirler.

Yarışmacı öğrenciler, çevrelerindeki akranlarından daha başarılı olma ve bu

başarıları karşısında da ödül alma beklentisi içerisindedirler. Kendilerinden bekleneni ne kadar yerine getirdiklerinden ziyade diğer öğrencilerden daha yüksek puan alma gayreti içerisindedirler. Kubaşık öğrenciler akranları ve öğretmenleri ile işbirliği halinde ve genelde küçük takımlar halinde öğrenmeyi tercih ederler.

Bağımsız öğrenciler kendi hızlarında ilerlemelerine fırsat sağlayan bireysel

çalışma yoluyla öğrenmeyi tercih ederler. Grup çalışmalarından hoşlanmazlar.

Bağımlı öğrenciler ise kendilerine kılavuz olacak birine ihtiyaç duyarlar ve ne

yapmaları gerektiğinin söylenmesinden hoşlanırlar.

David A. Kolb, öğrenme sürecini temel alarak deneyimsel öğrenme kuramını (Experiential Learning Theory) geliştirmiştir. Kuram, öğrenmeyi bilginin yaşantı yoluyla oluşturulduğu süreç olarak tanımlamaktadır. Öğrenme sürecinde bilgiyi kavramanın Somut Yaşantı (Concrete Experience) ve Soyut Kavramsallaştırma (Abstract Conceptualization) olarak adlandırılan iki yolu, bilgiyi dönüştürmenin de Yansıtıcı Gözlem (Reflective Observation) ve Aktif Yaşantı (Active Experience) adı verilen iki biçiminin olduğunu ifade etmektedir. Yaşantısal öğrenme kuramına göre öğrenme bir döngüdür ve öğrenme yaşantısında bu döngüden sayısız kez geçilir. Her

bir öğrenme biçimini simgeleyen öğrenme yolları birbirinden farklıdır. Bunlar sırasıyla somut yaşantı için "hissederek", yansıtıcı gözlem için "izleyerek", soyut kavramsallaştırma için "düşünerek" ve aktif yaşantı için "yaparak" öğrenmedir. Deneyimsel Öğrenme Modeline göre bu öğrenme döngüsü bireylerin öğrenme stiline ve öğrenme ortamına göre çeşitlilik göstermektedir. Modelde belirtilen öğrenme stilleri düşünme ve yaratıcılık kuramlarına dayanılarak Yerleştiren (Accomodator), Özümseyen (Assimilator), Değiştiren (Diverger) ve Ayrıştıran (Converger) olarak belirlenmiştir (Kolb ve Kolb, 2005). Öğrenme stillerini Kolb (1976) şöyle açıklamaktadır;

Ayrıştıran öğrenme sitiline sahip kişiler, temel olarak soyut kavramsallaştırma ve aktif yaşantı öğrenme yetenekleri baskın olan kişilerdir. Daha çok doğa bilimlerine ilgi duyarlar ve bu alanda uzmanlaşmayı seçerler. Birçok mühendisin bu stile sahip olduğu düşünülmektedir.

Değiştiren öğrenme stili, somut yaşantı ve yansıtıcı gözlem öğrenme biçimlerinden oluşur. Yaratıcı yetenekleri çok güçlüdür. Somut durumlara birçok açıdan bakma yeteneğine sahiptirler. Kültürel konulara büyük ilgi duyarlar ve güzel sanatlarda uzmanlaşmayı tercih ederler. Personel müdürleri gibi beşeri ve sosyal bilimler alanlarında geçmişe sahip müdürlerin bu öğrenme stiline sahip oldukları düşünülmektedir.

Özümseyen öğrenme stili, soyut kavramsallaştırma ve yansıtıcı gözlem öğrenme biçimlerinden oluşur. Bu stile sahip bireylerin en güçlü yönleri kuramsal modelleri yaratma yetenekleridir. Tümevarımsal öğrenme yetenekleri çok gelişmiştir. Daha çok soyut kavramlarla ilgili olmayı tercih ederler, ancak kuramların pratik kullanımıyla ilgili değillerdir. Uygulamalı bilimlerden ziyade temel bilimlerin genel özelliğidir. Araştırma ve planlama alanında çalışan insanların bu stile sahip olduğu düşünülmektedir.

Yerleştiren öğrenme stili, somut yaşantı ve aktif yaşantı öğrenme biçimlerini içerir. Bu stile sahip kişiler uygulama, plan ve deneyleri gerçekleştirme ve yeni deneyimler içinde yer alma konusunda çok başarılıdırlar. Diğer öğrenme stillerine sahip kişilere göre risk alma konusunda daha rahattırlar. İnsanlarla uyumludurlar,

ancak bazen diğer insanlar tarafından sabırsız ya da aceleci olarak görülebilirler. Bu stile sahip kişiler, pazarlama ve satış gibi daha çok eylem odaklı mesleklerde çalışmaktadırlar.

McCarthy (1987) öğrenme stilini; “bireylerin bilgiyi alma ve işleme

yeteneklerini kullanmadaki tercihi” olarak tanımlamaktadır (Aktaran: Peker ve

Aydın, 2003: 168). 4MAT sistemi, öğrenme stili araştırmalarına, özellikle de David Kolb’un Deneyimsel Öğrenme Modeli ve beyin gücü araştırmalarına dayanmaktadır (McCarthy, 1982). 4MAT sistemi iki temel önermeyi içermektedir. Bunların birincisi bireylerin baskın bir öğrenme stiline ve beyin yarı küresine ait işleme tercihine sahip olduğudur. Diğeri ise sistematik bir yapıda çeşitli öğretim stratejilerinin tasarlanıp kullanılmasının öğrenme ve öğretim sürecini geliştiridiği yönündedir (McCarthy, 1990: 31). 4MAT Sistemi (4 Mode Application Techniques) öğrencilerin öğrenme stillerinden yararlanan sekiz aşamalı bir öğretim çemberidir. 1980 yılında Bernice McCarthy tarafından geliştirilmiştir. Model öğrencileri bütün öğrenme stillerinde yeterli olmaya yöneltirken, bütün öğrencilere başarılı olma fırsatı sağlayan bir öğretim teknolojisidir. Dört öğrenme stili de öğrenci için eşit oranda değerlidir. (McCarthy, 1985). Çalışması 4Mat için kavramsal yapıyı oluşturan David Kolb, insanların nasıl öğrendiği konusunda iki temel farklılık olduğunu ifade etmiştir. Bu farklılıklar insanların bilgiyi ve yaşantıyı nasıl algıladıkları ve nasıl işledikleridir. Bilgiyi algılama ve işlemenin bu iki boyutu yan yana getirildiğinde dört çeyrekli öğrenme modeli oluşmakta ve dört öğrenme stilini göstermektedir (McCarthy, 1990).

Birinci tip öğrenenler fikirleri paylaşarak ve dinleyerek öğrenirler. Bilgiyi somut yaşantı yoluyla algılarlar, yansıtıcı gözlem yoluyla işlerler. Deneyimlerini kendileriyle bütünleştirirler. İnsanlarla ve kültürle ilgilidirler. Çok yönlü baktıkları için karar vermede güçlük yaşarlar. Anlam ve açıklığa önem verirler. Okulu çok parçalanmış ve çok ilginç buldukları kişisel sorunlardan kopuk bulurlar (McCarthy, 1990). “Niçin?” sorusunun cevaplanmasını beklerler. Öğretmenlerin, bu tip öğrenme stiline sahip öğrencilere nedenleri açıklamaları gerekmektedir (McCarthy, 1982). İkinci tip öğrenenler bilgiyi soyut kavramsallaştırma yoluyla algılar, yansıtıcı gözlem yoluyla işlerler. Gözlemlerini bildikleriyle bütünleştirerek kuramlar oluştururlar. Fikirler yoluyla düşünerek öğrenirler. Uzmanların ne düşündüğünü bilmek isterler.

Ayrıntılara ihtiyaç duyarlar, dikkatli ve gayretlidirler. Geleneksel sınıflardan hoşlanırlar, okulun ihtiyaçlarını karşıladığını düşünürler (McCarthy, 1990). “Ne?” sorusunun cevaplanmasını isterler. Öğretmenler, bu öğrenme stiline sahip öğrencilere gerçekleri vermelidirler (McCarthy, 1982). Üçüncü tip öğrenenler, bilgiyi soyut kavramsallaştırma yoluyla algılarlar ve aktif yaşantı yoluyla işlerler. Kuram ve uygulamayı bütünleştirirler. Kuramları test ederek ve sağduyularını kullanarak öğrenirler. Faydacıdırlar, bir şey işe yarıyorsa kullanılması gerektiğine inanırlar. Stratejik düşünmeye önem verirler. Gerçek problemler üzerinde çalışmak istedikleri için okulu faydasız bulurlar (McCarthy, 1990). Cevaplanmasını istedikleri soru “Nasıl?” sorusudur. Öğretmenler bu tip öğrencilere deneme fırsatı vermelidirler (McCarthy, 1982). Dördüncü tip öğrenenler bilgiyi somut yaşantı yoluyla algılarlar ve aktif yaşantı yoluyla işlerler. Deneme yanılma ve keşfetme yoluyla öğrenirler. Yaşantı ve uygulamayı bütünleştirirler. Yeni şeylere karşı meraklıdırlar. Uyumlu, değişiklikten zevk alan insanlardır. Risk almaktan kaçınmazlar. Okul onlar için çoğunlukla can sıkıcıdır (McCarthy, 1990). Cevaplanmasını istedikleri soru “İse ne olur?” sorusudur (McCarthy, 1982).

McCarthy (1997)’e göre kişinin gerçeği algılama ve bu gerçeğe tepki gösterme şekli zamanla şekillenir. Bu şekil; onun fikirleri, becerileri, insanlar hakkında sahip olduğu bilgiyi bütünleştirmesine ve bilgiyi alma ve anlamlandırma biçimine yön verir. Başarılı bir öğrenme diğer öğrenme stillerinin de uzmanlığını gerektirir. Bütün öğrenme stilleri birlikte doğal bir öğrenme döngüsü oluşturur. Başarılı öğrenciler, bir çok öğrenme stili geliştiren öğrencilerdir. 4Mat sistemi de öğrencilere her öğrenme stilinde uzmanlık kazandırmak için tasarlanmıştır.

Dunn ve Dunn öğrenme stilini bireylerin yeni ve zor bilgiye odaklanmaya başlama, işleme, içselleştirme ve hatırlama şekilleri olarak tanımlamaktadırlar (Dunn vd., 2009: 136). Rita Dunn benzer şekilde öğrenme stilini bireyin bilgi ve becerileri alma ve hatılama şekli olarak tanımlamakta ve öğrenme stilinin bireyden bireye önemli düzeyde farklılaştığını vurgulamaktadır. Ona göre öğretim öğrenme stillerine uyumlu şekilde sürdürüldüğünde öğrencilerin başarılarının anlamlı düzeyde artması, öğrenme stillerinin öğrencilerin öğrenme açısından sahip oldukları güçlü yönleri olduğunu göstermktedir (Dunn, 1984: 12). Dunn ve Dunn Öğrenme Stili Modeli çok

boyutlu olmakla beraber çevresel, duygusal, sosyolojik, algısal, fizyolojik ve psikolojik unsurları göz önünde bulundurmaktadır, bu nedenle kapsamlı ve güçlü bir araştırma temeline dayanan bir öğrenme stili modelidir (Lovelace, 2005).

Dunn ve Dunn Öğrenme Stili Modeli bireylerin öğretim ortamı, yöntem ve kaynaklara yönelik tercihlerini belirlemeye yöneliktir ve şu kuramsal önermelere dayanmaktadır (Dunn vd., 1995: 354):

¾ Öğrenme stili; öğrenme ortamını, yöntem ve kaynakları bazı öğrenciler için etkili bazı öğrenciler için de etkisiz kılan biyolojik ve gelişimsel kişilik özellikleri grubudur.

¾ Çoğu insanın öğrenme stili tercihleri vardır, fakat bireylerin bu tercihleri önemli ölçüde farklılık göstermektedir.

¾ Bireylerin öğretimsel tercihleri mevcuttur ve bu tercihlerin uygun olarak karşılanması güvenilir bir şekilde ölçülebilir.

¾ Bireysel tercih ne kadar güçlü olursa öğrenciler için bu tercihe uygun öğretim stratejilerini kullanmak o kadar önemlidir.

¾ Tamamlayıcı öğretim ve danışmanlık ile bireysel öğrenme stili tercihlerini karşılamak, akademik başarının artmasına ve öğrencilerin öğrenmeye karşı olumlu tutum geliştirmelerine olanak sağlar.

¾ Öğrenme stillerine uygun ortam, yöntem ve kaynak sağlanan öğrenciler diğerlerine göre daha yüksek başarı ve tutum geliştirirler.

¾ Öğretmenler, öğrenme stillerini öğretimin temel taşı olarak kullanmayı öğrenebilir.

¾ Öğrenciler, yeni ya da zor bir materyalle karşılaştıklarında öğrenme stillerine dayanan güçlü yönlerinden faydalanmayı öğrenebilirler.

¾ Bireyin akademik başarısı ne kadar düşükse öğrenme stiline uygun tercihlerini karşılamak okadar önemlidir

Öğrenme stiline ait değişkenler her öğreneni farklı etkilemektedir. Bazı öğrenciler az bazıları ise daha çok değişkenden etkilenebilmekle beraber öğrencilerin

büyük bir çoğunluğu Dunn ve Dunn Öğrenme Stili Modeli’ne ait değişkenlerden altı ila on dört unsurdan etkilenmektedirler (Dunn vd. 2009: 136, 137). Dunn ve Dunn, öğrencilerin öğrenme sırasındaki tercihlerini beş alanda incelemişlerdir. Bu beş alan kapsamındaki uyaran ve unsurlar şöyledir (Dunn, 1983: 497; Dunn, 1984: 11; Dunn vd., 1995: 356; Dunn vd., 2009: 136):

Çevresel: Ses, ışık, sıcaklık, oturma düzeni

Duygusal: Motivasyon, Kararlılık, Sorumluluk, yapı

Sosyolojik: Bireysel, ikili grup, grup, takım, yetişkin, çeşitlilik Fiziksel: Algısal, yeme, zaman, hareket

Psikolojik: Global-Analitik, beynin sol-sağ yarı küre baskınlığı, tepkisel- düşünceli