• Sonuç bulunamadı

III. ORHAN PAMUK’UN HAYATI VE ESERLERİ

1. GÜRCÜ VE TÜRK EDEBİYATLARI ARASINDAKİ İLİŞKİLER VE ORHAN PAMUK’UN ESERLERİNİN GÜRCÜCE ÇEVİRİLERİ

3.5. ÇEVİRİDE ADLARIN NAKLEDİLME MESELESİ

Yer ve kişi adları genel olarak doğrudan çevrilemez, ancak transliterasyon yolu ile yabancı okura iletilir, fakat, bu durumun da istisnaları vardır. Bazı yerler, aynı coğrafyayı paylaşan halkların dillerinde farklı adlarla bilinir ve tanınır, bu durumlarda, çevirmen, orijinal dilde kullanılan isim yerine kendi dili ve kültüründe yaygın olarak kullanılan ismi tercih etme hakkına sahiptir. Örneğin, İstanbul ve Çanakkale boğazları, Türkiye dışında Bosphorus ve Dardanelles olarak bilinir ve Türkçe isimleri, bir yabancı için çok anlamlı olmayabilir. Bu yüzden, benzer durumlarda çevirmen hedef kitlesinin talepleri ve kültürel özelliklerine dikkat ederek çalışmak zorundadır.

Çeviride kişi adları ve lakapları Türkçe aslında olduğu gibi bırakılmıştır, yer adları ise ikiye ayrılabilir – doğrudan, olduğu gibi nakledilenler ve çeşitli nedenlerden farklı dillerde tercih edilen isimlerle ifade edilenler.

Örneğin, yer ve kişi adları, çeviri geleneğinde kabul edielen ve yaygın kurallara uyularak, sadece Gürcü alfabesiyle yazılarak nakledildi, coğrafik isimler dışında, apartman ve gazete isimleri de, çevrilmesi teknik olarak mümkünken yine transliterasyon yolu ile aktarıldı. Mesela, Şehrikalp apartmanının ismi, çeviride de Şehrikalp olarak yer alır, bu açıdan, Kara Kitap’ın Gürcüce çevirisi, aynı eserin Vera Feonova’ya ait Rusça çevirisiyle benzerlik gösteriyor, orada da, bu ve benzer isimler sadece farklı alfabeye aktarılarak verilir. Bunun sebebi, adların çevirme kurallarından ziyade, kaynak dili ve kültürü ile de alakalı ve duruma göre değişir, örneğin, evlere veya apartmanlara isim verme geleneği, her ülkede uygulanmıyor ya da yaygınlığı Türkiye’deki gibi değildir. Maureen Freely’ye ait İngilizce çevirisinde bu konu farklı şekilde ele alınıyor ve Freely, uygun bulduğu

noktalarda isimleri çevirmekten çekinmez. Örneğin, Şehrikalp Apartmanının isminin geçtiği aynı cümlenin üç çevirisindeki hali şöyledir:

“წლების შემდეგ „შეჰრიქალფი“ სართულ-სართულ გაიყიდა და მართლაც სხვაგან გადავიდნენ, აქ კი მეზობელი შენობების მსგავსად, მზა ტანსაცმლის პატარ-პატარა მაღაზიები, უკანონო აბორტმახერი ქალებისა და სადაზღვევო აგენტების ოფისები განთავსდა...“ (Pamuk, Çev. N. Canaşiya, 2014:10)

“Позднее, когда они, продав, этаж за этажом, дом Шехрикальп (),

переехали в новый, похожий на все окружающие, где рядом с ними жили мелкие торговцы готовой одеждой, где размещались кабинеты гинекологов, делающих подпольные аборты, и страховые конторы...” (Pamuk, Çev. V. Feonova, 1999:10)

“Years later, after they’d sold off the City-of-Hearts Apartments one by one, and the building, like so many others in the area, was colonized by small clothing manufacturers, insurance offices, and gynecologists who did abortions on the sly” (Pamuk, Çev. M. Freely,2009:14)

Gördüğümüz gibi, üç çeviri örneğinde, sadece Maureen Freely, apartman işmini çevirmeyi tercih etmiştir. Bu açıdan, Freely’in tercihi enteresan bir örnektir. Freely, çevirilerine damga vuran bir özellik olarak, çevrilmesinin çevirinin ‘otantik’ havasına zarar vereceğini varsaydığı adlarla betimlemeleri çevirmekten kaçınıyor. Örneğin, hem Rusça, hem ondan esinlendiğini tahmin ettiğim Gürcüce çevirilerde, orijinal kitapta yer alan,

“Babaanneyle Dede, sabahtan akşama kadar açık duran ve Türk köpeklerine benzemeyen bol tüylü ve huzurlu bir köpek biblosunun üzerinde uyuduğu radyodaki alaturka ve alafranga müziği, haberleri ve banka, kolonya ve milli piyango reklamlarını dinlerlerken sürekli konuşurlardı.”

(Pamuk,1991:S.8)

Cümlede, alaturka ve alafranga kelimeleri, Freely’nin İngilizce çevirisinde dokunulmadan aktarılmıştır ve söz konusu cümle, şu şekildedir:

“Although the radio was on from the first thing in the morning till the last thing at night, the thick-coated and not-at-all-Turkish-looking china dog curled up on top of it never woke from his peaceful slumber. As alaturka music gave way to alafranga—Western—music and the news faded into commercials for banks, colognes, and the national lottery, Grandmother and Grandfather kept up a steady patte.” (Pamuk,Çev. Freely,2009:S.12)

Rusça ve Gürcüce çevirilerinde ise, cümlenin musik türlerine vurgu yapıldığı noktaların aynı, basitleştirilmiş ve Türk kültüründe alaturka ve alafranga ayrımının taşıdığı anlamdan sıyrılmış, Türk ve Batı müziğinin dinlendiğini belirten cümlerele rastlanıyoruz.

И Бабушка с Дедушкой с утра до вечера слушали турецкую и европейскую музыку…”

“ბებია და ბაბუა მთელ დღეს თურქულ და ევროპულ მუსიკას...“

Ayni şekilde, Freely, Kapalıçarşı gibi, çevrilmesi mümkün isimleri çevirmeyi tercih ediyor ve bu ve benzer örneklerin mevcut olması, Canaşia’nin, çeviri sürecinde, kitabın Rusça çevirisine de başvurduğuna işaret ediyor. Freely’nin çevirisinde Kapalıçarşı ismi İngilizce karşıtı olan Covered Bazaar olarak çevrilirken, Gürcüce ve Rusça çevirilerde, ismin özellkle Gürcüceye çevrilmesi mümkünken28 adın transliterasyonlarını görüyoruz, bu, N. Canaşia’nin, metnin Rusça çevirisinden faydalandığına dair şüphelerimizi güçlendiriyor. Ancak, benzer noktalar olduğu gibi, isim çevirirken, N. Canaşia’nin, Rusça çeviriden de ayırdığı noktaları var, örneğin, Şişli Terakki Lisesinden söz edilince, Feonova, okul adından söz etmeksizin, sadece ‘Rüya ile Galip’in birlikte okuduğu lise’ şeklinde cümle kuruyor29. Canaşia ise, okulun Türkçe adının transliterasyonünü tercih ediyor ve Gürcüce dilbilgisi kurallarına göre, შიშლის თერაქის ლიცეუმი (Şişli’nin Terakki Lisesi.) olarak çeviriyor. Adının açıklaması ile okulun kısa tarihçesine ise dipnotta yer veriyor. Bu açıdan, Canaşia’nin Gürcüce çevirisi, Freely’nin çevirisinde izlenen yoldan da ayrılıyor – Freely, okul isminin doğrudan İngilizceye çevirmeyi tercih ediyor ve Şişli Progressive High School olarak çeviriyor. Aynı şekilde, romanın Rusça çevirisinde, İş Bankası ve ilgili kelime oyunu 30 yoktur, Nana Canaşia, bu, İşbank – İsbank kelime oyununu çok fazla değiştirmeden yer verip yine dipnotla açıklamayı tercih ediyor, Maureen Freely ise, Kapalıçarşı ve Şişli Terakki Lisesi örneklerinde başvurduğu yöntemi kullanmaya devam ediyor ve kelime oyununu, yabancı okur için zaten anlaşılmaz olacağı varsayımı ile çıkarıp İş Bankasının adını çevirip Rüya’nın boruları sürekli tüten banka binasına taktığı lakaptan da söz ediyor. 31 Böylece, Freely, kelime oyununu feda ettiği halde, bu noktada metne sadık kalmayı başarıyor.

Feonova ve Freely ile kıyasla, Canaşia, daha çok aralarında bir yol seçmiş sayılabilir. Feonova’nın çevirisinden yararlandığı bazı noktalarda belli olsa da, seçtiği yöntemler açısından, ortadaki bir yerde konumlanabilir. Freely’den farklı olarak, Canaşia, okul, semt, sokak isimlerini tam olarak çevirmese de, uygun gördüğü yerlerde dipnot veriyor, böylece, metnin orijinalının kültürel özellikleri ve arka planının olası gereksiz değişikliklerden korumaya çalışıyor. Feonova ise, yukarıdan gördüğümüz iki örnekte olduğu gibi, Türk olmayan okurlar için önemsiz sayıdığı isimleri aktarmaktansa, isim kullanmadan, kurum tipi vs yazarak genel, içerik çevirisi yapmayı tercih ediyor, önemsiz veya yabancı okur için fark yaratmayacağını düşündüğü noktaları ise, bazen hiç çevirmiyor, hatta, görmezden geldiği bile söylenebilir. Örneğin, 44 numaralı dipnotta verilen alıntıda, metnin Türkçe aslında ile İngilizce ve Gürcüce çevirilerinde yer alan, İş Bankası binasının tasviri ile Rüya’nın binaya taktığı isim ve ilgili kelime oyunu hiç yer almaz. Canaşia, bu açıdan, kitabın kültürel arka planı için önemli, özel kültürel anlamı olan yerleri değiştirmemeye özen

28 Gürcüler, Kapalıçarşıya სტამბოლის ბაზარი veya სტამბოლის დიდი ბაზარი - İstanbul Çarşısı veya İstanbul Büyük Çarşısı diyorlar ve herhangi bir arama motoründen yaptığımız aramalardan bu isimlerin gündellik hayatta kullanıldığını görebiliriz.

29 “Чем он предполагал: обычно свинцово-серый Нишанташи сверкалнепривычной белизной. Пройдя мимо цветочных лавок с запотевшими окнами,

пассажей, куда то и дело ныряли разносчики чая, лицея, где они с Рюйей учились...” (Pamuk,Çev. V. Feonova, s. 68)

30 “Galip, Nişantaşı Meydanındaki İş Bankası'na girip ("İs Bankası" derdi Rüya meydandaki tozu, dumanı, araba egzoslarını ve bacalardan fışkıran kirli mavi sisi her hatırlayışında)”(Pamuk,1991:68)

31 “After a short visit to the local branch of the Labor Bank (which Rüya called the Vapor Bank, in homage to the bluish clowd of dust, smoke, exhaust, and coke fumes that hung over Nişantaşı Square)” (Pamuk,Çev. Freely:S. 84)

gösterermeye çalışıyor. Örnek olarak, Doğu kültüründen çok fazla öğe içeren, Türkçe aslında ile Gürcüce çeviride ikinci kitabın yedinci, Freely’nin çevirisinde ise yirmialtıncı bölümüne bakabiliriz.

Orada, Fazlullah Astarabadi ile Hurufilerinin hikayesi, mistik yönlerine odaklanarak anlatılır ve Doğu kültürü ile aşına olmayan okur için, bölümün anlaşılması oldukça zor olabilir.

Canaşia’nin çevirisinde, adlar genel olarak çevrilmese de, nisbalar – yani, Arap isimlendirme geleneğinde göre, kişinin özellikleri veya memleketine vurgu yapan ünvan, Gürcücenin dilbilgisi kurallarına göre aktarılır. Örneğin, Fazlullah Astarabadi’nin ismi, ასტარაბადელი ფაზლალაჰ olarak çevrilir, ki, Orhan Pamuk da, kitabın Türkçe aslında Türk Diyanet Vakfı’nın tercih ettiği Fazlullah-ı Hurufi(islamansiklopedisi.org.tr) veya Osmanlı metinlerinde geçen Fazlullah Astarabadi isimleri yerine, söz konusu kişiden Esterebadlı Fazlallah olarak söz ediyor. Bu açıdan, Gürcüce çeviri, Türkçe aslına daha yakındır – Rusça ve İngilizce çevirilerde, nisba yer almadan, Esterebadlı Fazlallah’tan sadece Fazlallah olarak söz ediliyor.

Nisba içermeyen, normal isimlerin naklinde, kurallara uyulur ve sadece transliterasyon yapılıyor.

Galip, Rüya, Celal gibi isimler aynen naklediliyor, değişiklik ancak isim Gürcücede mevcut olmayan ses içerirse yapılır ve mevcut sese en yakın harf tercih edilir – Ö, o harfine eşdeğer ო harfiyle, ü, u’ya eşdeğer უ , ı ise i sesine eşit ი harfla ifade edilir. Y harfi, duruma göre ve aktarılan ismin Gürcüceye nasıl geçtiğine göre, ი veya იე/ია olarak aktarılır. Sessiz harflerden, Gürcü alfabesinde Türkçede mevcut bütün sessiz fonemlerine eşdeğer fonemler için simgeler mevcut olduğu için, aynen aktarmak mümkün olmuştur. Fakat, Türk alfabesinde kullanılan bazı harflerin karşılıkları, Gürcücede benzer, ancak farklı şekilde telaffuz ediliyor. Örneğin ğ harfının karşılığı, Gürcücede genel olarak ღ harfıdır, onun telaffuzu da hiçbir zaman sessiz olmuyor ve r harfının Fransızca telaffuzuna yakın şekilde telaffuz edilir. Bu açıdan, bu harfın telaffuzu, ya hiç telaffuz edilmeyen, ya da önündeki sesliyi uzatan ğ harfininkiden farklı, ancak, Anadolu Türkçesinin bazı şivelerinde sesli ğ harfine rastlanmak mümkündür.

Bunun dışında, harf transliterasyonü ile ilgili farklar daha çoktur. Türkçe telaffuzuna rağmen, zaman boyunca Gürcüceye farklı şekilde geçmiş isimlerde görülür. Örneğin, Türkçe telaffuzu თ harfininkine eşit t harfi, İstanbul’un Gürcüce ismi სტამბოლი örneğinde hep t’ sesine eşit, ტ harfiyle ifade edilir ve bunun nedeni olarak, kültürel detayları görebiliriz. Çevirmen, bu durumlarda, teknik olarak ve metnin orijinal diline göre yanlış olsa da, okur kitlesinin fikirsel yapısı, benimsediği isimleri ve kültürel arka planını göz önüne alarak çeviri yapmayı seçiyor. Bu durum, okurlara kendi dillerinde de otantik görünebilecek metin ulaştırma isteğiyle açıklanabilir. Kaynak dilde yaygın ve kabul edilen isimlerle seslerin aynen aktarılması, kültürel hasassiyetleri ihmal edilerek gerçekleştirilse, okurların olumsuz tepkisi ve ilgili olumsuzluklara neden olabilir.

Sokak, gazete ve kurum isimleri, bazı örneklerden farklı olarak, hiç çevrilemez, Hürriyet, Milliyet gibi gazete isimleri her çeviride dokunulmadan bırakılsa da, ösokak veya işyeri isimleri, İngilizce çevirisinde bazen uyarlamaya tabii tutulacak seviyede çevrilmiştir. Örneğin, ikinci kitabın 13.

Bölümünün sonundan bahsi geçen Ömür Pastanesinin ismi, Canaşia’ya ait çeviride aynen bırakılmış, ancak, Freely, çevirmene tanınan özgürülüklerden faydalanarak, pastanenin ismini The

Long Life Pastry Shop olarak çevirir.(Pamuk, Çev. Freely:443) Sokak isimleri de, Gürcüce çeviride çevrilmeden veriliyor, ancak Freely, sokak adlarını da çevirmeye tercih ediyor – örneğin, Canaşia, çevrilebilmesi mümkün olan, Çadırcılar, Keserciler, Tezgahçılar, Halıcılar,Okumuş Adam gibi sokak isimlerini çevirmeden, sadece isimlerini Gürcüce alfabesine naklederek veriyor. Bu açıdan, Canaşia’nin, Fatih Camii veya Hattat İzzet isimlerini de İngilizceye Mosque of the Conqueror ve İzzet the Caligrapher olarak uyarlayan Freely’den farklı olarak, Venuti’nin de öne sürdüğü çevirmenin görünmezliği teorisinie ters düştüğü söylenebilir, ancak, bu konuda tek etken bu değil, Canaşia’nin, Kara Kitap’ın Rusça çevirilerine referans olarak başvurduğunu varsaysak, ondan etkilendiğini söyleyebiliriz. Kara Kitap’ın her iki Rusça çevirisinde, sokak ve kurum isimleriyle ilgili olarak aynı yol izlenmiştir.

Çevrilmeden nakledilen bir diğer isim grubu, yemeklerle bazı nesnelerin isimleridir. Bunların bir kısmı, mesela simit, çevrilebilir. Ancak, çevirinin 134. sayfasında gördüğümüz örnekte olduğu gibi, Canaşia, simit kelimesini Gürcüce karşıtı ბლითი (Bliti) ile aktarmak yerine, simit kelimesini olduğu gibi nakledip dipnotta onun blitinin bir çeşidi olduğunu açıklıyor. Fakat, bazı yerlerde,çevirmen, isimleri çevirmediği gibi, herhangi bir dipnot da vermiyor. Örneğin, Gürcüce karşıtı olmadığı gibi, Türkçe karşıtı da olmayan, dolayısıyla, romanın Türkçe aslında da adı Petit Four olarak geçen Fransız usulü tatlının adı, Gürcüce fonetik karşıtıyla aktarılsa da, Fransızca bilmeyen bir Gürcü okuru için birşey ifade etmeyen bu ad, herhangi bir açıklamalı not olmadan metinde yer alır.

Neden bir Gürcü çevirmen çevirdiği metinin Rusça çevirisini, orijinalden çevirdiği halde referans olarak kullanır? Bu sorunun cevabi, biraz uzun ve Gürcistan’ın Sovyet geçmişine dayanır. Sovyet döneminde, müteffik cumhutiyetlerde yerel diller, hatta bu dillerde eğitim bile serbestken, fiili durum oldukça farklıydı, eğitimde veya gündellik hayatta herhangi kısıtlama söz konusu değilken32, özellikle tercüme ve yayıncılık faaliyetlerinde, yerel dillere çevrilen eser sayısı oldukça kısıtılıydı ve Rusça kullanımı teşvik edilirdi (Markozia,2015:64-75). Dolayısıyla, dünya edebiyatının Rusça çevirilerini okumak, özellikle eğitimli sınıflarda çok yaygındı. Bir diğer mesele, dışa kapalı ülkede (SSCB, ülkeden çıkışı ile ilgili yasaklarla kısıtlamaları ancan 1980’li yılların sonunda kaldırdı.) yakın ülkeleri ve Lingua Franca olarak görülen, İngilizce, Fransızca gibi diller dışında kalan, daha az yaygın ve popüler dillerden çeviri yapan yetkili kadro eksiğiydi. Bu açıdan, Türkçe, Gürcistan’ın coğrafi konumu ve topraklarında Azeriler gibi, Türki dil konuşan halkın varlığından ötürü, bilinmeyen, yabancı bir dil sayılmazdı, dolayılı olarak da, SSCB döneminde bile Türk edebiyatı genelde orijinallerden çevrildi, fakat, bu durum özellikle İspanyol, Portekiz, kismen İtalyan ve diğer, hükümet yetkililerince daha az önem verilen dillerde yaratılan edebiyatı derinden etkiledi ve pek çok eser, orijinal yerinde Rusça çevirilerinden Gürcüceye uyarlandı. Bu durum, uzun vadede, pek çok çevirmenin Rusça çevirileri, orijinalden çevirirken bile referans olarak kullanmasına yol açtı.

Sonuç olarak, isimler çevirisinde, Gürcüce çevirinin, uyarlama yolunu seçmediğini söyleyebiliriz.

Çevirmen, romanın, hedef dilinin kullanıldığı ortamda yer alıyor gibi göstermeyi amaçlamıyor, metnin çeviri olduğunun açık olması, çevirmenin, Anglo – Sakson ekolünden de ayrıldığına işaret

32 Ancak, bu durum resmi devlet politikasında Rusçaya tercih edilmeyeceği anlamına gelmiyordu ve devlet, çiftdilliği her fırsatta teşvik ediyordu.

ediyor. Çevirmenin görünmez kalma isteği ya da çeviri metni orijinal gibi gösteme arzusu hiç gözlemlenemiyor, sokak adları gibi bazı ayrıntıların çevrilmeyerek aktarılması da çevirmenin buna tamamen zıt isteklerle hareket ettiği anlaşılıyor. Çevirinin verdiği genel izlenim, çevirmenin, okurların metni, bir çeviri, yabancı edebiyatının bir parçası olarak görmelerini istemesidir ve Kara Kitap’ın Gürcüce çevirisinin bir diğer ilginç özelliği de belki bundan kaynaklanıyor. Her iki baskısında sayfa dizimi Türkçe aslının ilk baskısını takip ediyor ve diller arasında bütün farklılıklara karşın, orijinal metinin, örneğin 70. Sayfasında yer alan içerik, Gürcüce çeviride de aynı sayfada yer alır.