• Sonuç bulunamadı

1.2. ŞİİRSEL İFADENİN DOĞUŞU: ŞİİRDE DİLİN İŞLEVLERİ, ŞİİRSEL İLETİŞİM VE DİZİSEL-DİZİMSEL İLİŞKİLER İLETİŞİM VE DİZİSEL-DİZİMSEL İLİŞKİLER

1.2.3. Çağrı İşlevi

Üçüncü işlev dilin çağrı işlevidir. Alıcı (okur), vericinin mesajı gönderdiği kişidir. Çağrı işlevi “görüşme ve konuşma sırasında, çağrı, buyurma ya da seslenme işlevi gönderilen üzerine yoğunlaşır, gönderilene yönelmeyi belirtir” (Günay, 2007, s. 391). Bu işlevde çoğunlukla ikinci tekil ya da çoğul kişi adılı tercih edilir. Bu noktada gönderilenin “sen”

olduğu oldukça açıktır. Dilin çağrı işlevine şiirlerde de çoğunlukla rastlanır. Bu açıdan Abdülhak Hâmid şiirleri de değerlendirilebilir. Özellikle Makber sonrası ve son şiirleri olarak adlandırdığımız dönemlerde dilin çağrı işlevinin, diğer dönemlere nazaran daha sık kullanıldığı görülebilir. Bunun en büyük sebebi Makber öncesi ve Makber dönemlerinde Abdülhak Hâmid şiirinin “ben” dairesi etrafında şekillenmesidir. Ele aldığımız şiirlerin tamamında bu daire hâkim olmakla beraber -ki bu dilin anlatım işlevinin sıklıkla kullanılmasına yol açmıştır- dilin göndergesel işlevinde olduğu gibi çağrı işlevine dair örneklere de rastlanır. Bu durum şiir dilinin dinamikliğini de göstermesi bakımından önemlidir.

Yukarıda da zaman zaman değinildiği gibi Makber sonrası ve son şiirleri olarak adlandırdığımız dönemlerde Abdülhak Hâmid şiirinin oluşumunu ve gelişimini tam anlamıyla tamamlandığı söylenebilir. Şair-i Azam, Sinema Şiiri gibi hem yüzey yapı hem de derin yapı bağlamında çarpıcı birkaç şiir dışında Makber sonrası dönemde yenilik kıvılcımları, Abdülhak Hâmid şiirinin dizelerinden uzaklaşmıştır. Bu noktada zaman zaman Millî Edebiyat cereyanını destekleyen bir tavır takındığını da gördüğümüz Abdülhak Hâmid şiirinin, Tanzimat ve Servet-i Fünûn’dan sonra gelişmeye devam eden Türk şiirine ayak uydurabildiği söylenemez. Dilin işlevleri ve kullanımları üzerinden de görebildiğimiz bu husus sayesinde Abdülhak Hâmid şiirinin Tanzimat’tan sonra gelişen herhangi bir kanona dâhil edilemeyeceğini söyleyebiliriz.

Çağrı işlevinin nasıl kullanıldığını da ilk olarak Makber Öncesi: Garam, Sahra, Divaneliklerim yahut Belde ve Diğer Şiirler adı altında ele almak gerekir. Makber öncesi olarak adlandırılan dönemde, dilin çağrı işlevinin Makber sonrası ve son şiirleri dönemine nazaran çok daha az kullanıldığı belirtilmişti. Ancak bu dönem şiirlerinin bir kısmında şiir öznesinin özellikle “sen” kişi adılı, ikinci tekil kişi iyelik eki ve ikinci tekil kişi çekim

ekleriyle bu işlevi kullandığı kolaylıkla söylenebilir. Bu bağlamda ilk ele alacağımız şiir Garam’dır. Garam’da dilin çağrı işlevinin nasıl kullanıldığını görebilmek adına şu dizelere bakmak yeterlidir:

“Sen ziyan ettin benim imânımı;

Sen unutturdun bana Yezdanımı;

Makber ettin sen benim devranımı;

Mahşer ettin külbe-i ahzânımı” (2013, s. 410).

Dizelerde de görüldüğü gibi “sen” kişi adılının yanı sıra özellikle ikinci tekil kişi eki kullanılmıştır. Bu da dilin çağrı işlevinde nasıl kullanıldığına dair etkili bir örnektir. Bu dizelerden hareketle de belirtmek gerekir ki dilin çağrı işlevinin kullanıldığı dizeler, şiirdeki tonun değiştiği dizelerdir. Şiirin öznesi, eleştirel bir tutum içerisinde olduğunda ve duygu durumunda örtük de olsa bir değişiklik hissettiğinde bu işlevin kullanım sıklığının arttığı görülür. İşte bu noktalarda Abdülhak Hâmid şiiri “ben” dairesinden bir nebze de olsa uzaklaşır. Bu bağlamda dikkat çekici bir örnek olması adına Belde-güzîn’in şu dizeleri örneklendirilebilir:

“O kızın nezd-i itibârında, O yerin mecma’-ı kibârında Araban yoksa pek yavansın sen, Gerçi gayet güzel civânsın sen.

Ne gezersin Lak’ın kenârında?

Kimse bakmaz sana yabansın sen.” (2013, s. 29).

Sahrâ’nın dikkat çeken şiirlerinden biri olan Belde-güzîn’de şiirin öznesi, genel bir alafrangalık tablosu çizer. Yine Tanzimat dönemi Türk yazınında sıklıkla görülen bir izlek olan yanlış batılılaşma ve bu bağlamda karşımıza çıkan züppe tiplerinin yaşayışına bu şiirde de rastlanır. Şiirin tonu da bu noktada değişir ve dilin çağrı işlevi kullanılır.

Nitekim “sen” kişi adıllarının yanında ikinci tekil kişi iyelik eklerinin kullanımı görülür.

Makber öncesi olarak adlandırdığımız ve Sahrâ dairesinde gelişen şiirleri de gördüğümüz bu yıllarda dilin çağrı işlevinin kullanımına nadir rastlanır. Toplu bir şekilde ele almak gerekirse bu dönemdeki kullanımların tamamı şu başlıklı şiirlerde görülebilir: Bir Vâize

Mevize112, Mazi Yolcusuna Âti Yolu113, Münacaat114, Melekûttan Sâfiline Bir Nazar115, Dilber-i Nihân-peyker116, Gece Yarısı117, Zamana Birkaç Hitâp118, Mazi119, Davet120, Vil

112 “Görürüm hâl ile kâlin medhûl, Sence ahkâm-ı şer’iât meçhûl!

Sun'unu eylemiyorsun teslîm,

Bu mudur sende Huda'ya ta'zîm?” (2013, s. 509).

113 “Sonra dilenmek mi revâ ailen, Meyl ü heves kılmaz isen câha sen,

Kendini mi atmalısın çâha sen?” (2013, s. 513).

114 “Zerrâta kadar muhît zâtın;

Her devri senin mükevvenâtın.” (2013, s. 522).

115 “Ey şâir, sen bu hayâli kendin bulmadın;

Ey hayâl, sen o zihne hod-be-hod girmedin.

Cihâna bu tahavvülâtı sen vermedin.

Ey hakîm, sen hod re’yinle hakîm olmadın, Zerrât ile sevâbit ü seyyârât birdir,” (2013, s. 540).

116 “Ey sen, ah ey muhâtab-ı pinhân, Ey sen, âh ey nedîme-i vicdân, Ki dü çeşmim sirişk-bârındır, Ey sen, ey necm-i zâhir-i der-hâb, Ki nazîrin felekde hem nâyâb, Ki yüzün seyreden düşer bitâb

Ki şafak nokta-ı karârındır.” (2013, s. 547).

117 “Sen de bu silke sâlik olmuşsun,

Başka bir sırra mâlik olmuşsun. (2013, s. 557).

118 Zîrde bâlâda merfu’ u basît, Cümle mevcûdâta bir sensin muhît.

Sırr-ı hilkat sende olmuş âşkâr! ..

Nâm-ı Hâlık sende kalmış yâdgâr,” (2013, s. 567).

119 “Ne burcunda hâzır o sîmîn-beden,

Anı nezdine sen mi aldın; felek?” (, 2013, s. 51).

120 “Sen tazesin ey gonce-i ranâ, Gül-berg-i ruhun bâd ile lerzân, Gâzen ne kadar olsa da rengin;

Ruhsârını eyler keder-âgin.

Kaldır o sehâb-pâreyi cânâ, Hüsnün güneşi olmaya pinhân.

Vechin ki senin nur-ı Huda'dır;” (2013, s. 54).

Davri121, İsketin122, Yine O123, Randevular124, Robenson125, Bir Rüyâdan Sonra126, Küçük Melek127.

Örneklendirilen kullanımlardan hareketle çağrı işlevinin Makber öncesi dönemde nasıl kullanıldığı tablo aracılığıyla şu biçimde ifade edilebilir:

ŞİİR ADI

Bir Vâize Mevize

Mazi Yolcusuna Âti Yolu

Münacaat

Melekûttan Sâfiline Bir Nazar

Dilber-i Nihân-peyker Kullanılan

Ek

İkinci Tekil Kişi Eki

İkinci Tekil Kişi Eki

İkinci Tekil Kişi İyelik Eki

İkinci Tekil Kişi Eki

İkinci Tekil Kişi İyelik Eki

Kullanılan Adıl

“Sen”

Kişi Adılı

“Sen” Kişi Adılı

“Sen”

Kişi Adılı

“Sen” Kişi Adılı

“Sen” Kişi Adılı

ŞİİR ADI Gece Yarısı

Zamana Birkaç

Hitâp Mazi Davet İsketin

121 “Doğduğun yerden değilsin bî-haber,

Gökte sen gördün mü rûhum böyle yer.” (2013, s. 62).

122 “Hani sen mutekif-i meskendin, Hani müşkildi seninle ülfet?” (2013, s. 68).

123 “Her lezzetimin illeti sensin.

Her illetimin lezzeti senden!

Rûhum var ise rahatı sensin, Nefsim var ise izzeti sensin, Ömrün de bana kıymeti senden!

Her zevkimi senden duyarım ben;

Gönlüm mü hayalim mi nesin sen?” (2013, s. 81).

124 “Sen de sevdinse birâder bil ki encâmın yaman Gönlünü zaptet karışmam sonra bulmazsın aman.

Benzime dikkat edeydin keşfederdin sen heman.” (2013, s. 89).

125 “Bir sukût eylemiş meleksin sen Kaçalım! Şimdi avdet eyler de, Seni dergahına eder îsâl;

Görüyorsun ki pek yakın burası!” (2013, s. 94).

126 “Ey sen ki mesairindir ecrâm, Gahı görürüm, edersin ârâm.

Hücrâ hücrâ harabelerde.” (2013, s. 543)

127 “Her ne giysen kızım, meleksin sen.

Hep mehâsin senin libâsındır.

Şemmeler teşne-i temâsındır, Kendi bağında bir çiçeksin sen.

Andırırsın o şi’r-i sâfîye,

Ki eder nazlar kavâfiye.” (2013, s. 579).

Kullanılan Ek

İkinci Tekil Kişi Eki

İkinci Tekil Kişi

Bildirme Kip Eki

İkinci Tekil Kişi Eki

İkinci Tekil Kişi İyelik Eki

İkinci Tekil Kişi İyelik Eki

Kullanılan Adıl

“Sen”

Kişi Adılı

“Sen” Kişi

Adılı “Sen”

Kişi Adılı “Sen” Kişi

Adılı “Sen” Kişi Adılı

ŞİİR ADI Yine O Randevular Robenson Bir Rüyadan Sonra

Küçük Melek Kullanılan

Ek

İkinci Tekil Kişi İyelik Eki

İkinci Tekil Kişi İyelik Eki

İkinci Tekil Kişi Eki

İkinci Tekil Kişi Eki

İkinci Tekil Kişi Eki

Kullanılan Adıl

“Sen”

Kişi Adılı

“Sen” Kişi

Adılı “Sen”

Kişi Adılı “Sen” Kişi

Adılı “Sen” Kişi Adılı

Tablo 3: Dilin Çağrı İşlevinin Makber Öncesi Dönemde Ek ve Adıl Bakımından Kullanımları

Tablodan da anlaşıldığı üzere, ele aldığımız okumabirimlerinin tamamında “sen” kişi adılı kullanılmıştır. Bunun yanı sıra ikinci tekil kişi iyelik eki, ikinci tekil kişi eklerinin kullanımı da dikkati çeker. Bu ek ve adıl kullanımlarına baktığımızda şiir öznesinin dilin çağrı işlevini belli bir ton değişiminde kullandığını söyleyebiliriz. Bu ton değişimi genel olarak şiir öznesinin eleştirel bir tavır takındığında, Tanrı’yı ya da gerçek bir kişiyi gönderge olarak ele aldığında dikkati çekmektedir.

Abdülhak Hâmid şiirinin ikinci dönemi Kara Bir Mahşerden Kabullenişe Doğru:

Makber, Ölü ve Hacle’de dilin çağrı işlevi, özellikle Makber’de kullanılır. Makber’de şiir öznesinin Tanrı’ya yakardığında veya Fatıma Hanım’ın ölümü üzerine yaşamış olduğu duygu buhranını alıcıya aktarmak için dilin çağrı işlevini kullandığı görülmektedir. Bu açıdan şu okumabirimi örnek olarak gösterilebilir:

“Yarabbi bu emri sen buyurdun, Ol savt-ı hazîn nedir duyurdun.

Neydi ya o dest ü pây-ı barîd? ..

Bir böyle kaza olur mu varîd?

Ey mevt, niçin bu dâmı kurdun?

Canpâremi urmasan nolurdun?.

Bu haste-i bî-şifâyı ey mevt,

En ölmeyecek yerinden urdun.” (2013, s. 113).

Okumabiriminin hemen ilk dizesinde “Yarabbi” göstergesi dikkati çeker. Bu gösterge doğrudan yakarışın başlayacağını alıcıya bildirir. Ardından “sen” kişi adılı ve ikinci tekil kişi eki kullanılarak yakarışın etkisi arttırılır. Beşinci ve altıncı dizelerde ise “Yarabbi”

göstergesi yerini ölüme bırakır. Bu bağlamda ölüme “ey mevt” diye seslenilir. Ölüm, şiirin öznesine bir tuzak olarak görünür ve bu tuzağı kuran da ölümün kendisidir. Bu yüzdendir ki “kurdun” ile ikinci tekil kişi eki kullanılır. Yedinci ve sekizinci dizede de aynı kullanımlar yinelenerek dilin çağrı işlevinin kullanıldığı görülebilir. Buna benzer kullanımlara Makber dairesinde değerlendirdiğimiz Ölü’de128 de rastlamak mümkündür.

Makber Sonrası dönemde yer alan şiirlerde ise çağrı işlevinin rolü büyük ölçüde artmıştır.

“Biz” dairesine geçilmesi ve birtakım sosyal olaylara değinilmesi şiir dilini bu bağlamda dönüştürüme uğratmıştır. Bunlar Odur129 ve Kahpe’de130 de dilin çağrı işleviyle kullanıldığı dizelere yer yer rastlansa da bu iki eser sonrasında yayımlanan şiir kitapları ve tekil şiirlerde bu işlevin daha baskın bir şekilde kullanıldığını görmek mümkündür. Bu bağlamda ilk olarak ı Vatan’da yer alan şu şiirler örnek olarak gösterilebilir: İlhâm-ı Nusret131, Hilâl-i Ahmer Menfaatine Müretteb Bir Müsamere İçin132, Merkad-ı Fatih-i

128 “Olaydı sen onu da şüphesiz yok eylerdin,” (2013, s. 194).

129 Hacle ile birlikte Abdülhak Hâmid şiiri bir kabulleniş ve aydınlık düzleme geçer. Bundan sonra şiir öznesi tekrardan “ben” dairesine dönmüştür ve bu yüzden Bunlar Odur’da yer alan şiirlerde dilin anlatım işlevi baskındır. Ancak Gayîbe şiirinde yer alan şu okumabirimi dilin çağrı işlevi bağlamında değerlendirilebilir:

“Sen ey taş seng-i râha benzemezsin Senin halinde nisbet var ilâha Niçin ey mâh o mâha benzemezsin

Niçin ey mâh benzersin o mâha” (2013, s. 214).

130 “Sen benim neslimi ihlâk ettin;

Ehl ü evlâdımı vurdun, gittin.” (2013, s. 278).

131 “Türk askeri askerliği tam eyledi ızhâr Sen zulm ile kahir, o fakat âdil-i kahhar!..

Vahşiliğin olsun senin ey kuvve-i nâmerd,

İnsan sıfatından o erin tâlib-i zinhar” (2013, s. 361).

132 “Bîkes o yolda kalmış iken sen, bugün seni Aç kor mu mâder-i vatan ey zâde-i yetîm, Dil-mürdegân-ı hâkine bî-hisse bir denî

Sen ey yetîm, sîne-i ümmettesin mukîm!..” (2013, s. 370).

Ziyaret133, Ziya Paşa134, Şinasi Merhum135. Tekil şiirler arasından ise şu şiirler örnek olarak gösterilebilir: Nâ-kâfi136, Yine O Kamere137, İhkak-ı İstihkak138. Bu şiirlerin büyük bir çoğunluğunda baskın olan işlev çağrı işlevi değildir. Ancak yine de şiir dilini bir bütün olarak ele ama adına bu örnekler verilmiştir.

Abdülhak Hâmid Son Şiirleri’nde de dilin çağrı işlevinin kullanıldığı görülür. Bu işlevin kullanıldığı şiirleri şu şekilde sıralayabiliriz: Şiirde Bazen Eski Şeyler Yeni Görünür139, Müfâaletün Mütefâilün140, Elli Üç Yaşına Basmış Bir Manzume141, Diğer142, Huzûr-ı

133 “Sen cism idin fenâ-yâb, ol rûh-ı câvidânî,

Düştün cüdâ sen amma, bâkidir iştihârın.” (2013, s. 375).

134 “Ziya, sâ'îsi bir kavm-i garîbin

Sen oldun arş-ı Rabb-i Zü’l-Celâl'e.” (2013, s. 385).

135 “Ey huzurunda zâirân mebhût, Yine sensin ıyân memâtında;

Mütefekkir idin hayatında Denilir fikr-i pür-sebâtında.

Mülhak olmuş sana bu mülk-i sükût.” (2013, s. 387).

136 Acep hûn-ı dil-i mecrûhumu sen mey mi zannettin?

Sadâ-yı makberi bir na’ra-ı heyhey mi zannettin Veyahut kendini alemde sen, bir şey mi zannettin?

Bugün ben yazdım, elbette yazar ahfâd, nâ-kafi.

137 “Cansız, yine lâkin dirisin sen.

Göklerde uçan mucizelerden birisin sen! ..” (2013, s. 631).

138 “Halk ederdin sen, isteseydin, o

üdebâdan büyük küçük rukabâ.” (2013, s. 642).

139 “Senin elvân-ı hüsnündür, senin ilhâm-ı aşkındır” (2013, s. 663).

140 “Güzelim, hayâl

görmüyor musun bu zulmeti sen,” (2013, s. 666)

141 “Vâiz yetişir Rabbine isyan mı edersin?

Ya Hak tarafından bizi gufrân mı edersin?

Evhâmını takrîr ile zu’munca umûma

sen terceme-i âyet-i Kur’an mı edersin?” (2013, s. 696).

142 “Ey dil yine sen meyl-i gülistân mı edersin?

Tekrar emel-i sohbet-i cânân mı edersin?” (2013, s. 697).

Hilkatte143, Umman144, Seherî Bir İntibah145, Büyük Gazi’ye146, Amerika’da Mahkûme-i İdam Olan Madam Sınayder’in Tahassüsâtı147, He ile Fe148, Halk149 ve Eski Bir Hatıra150.

Yukarıda başlıklarını belirttiğimiz şiirlerde çağrı işlevi kullanıldığı açıktır. Daha önce de yaptığımız gibi bu işlevin şiirlerde adıl ve ek dâhilinde kullanımını şu şekilde gösterebiliriz:

ŞİİR ADI

Şiirde Bazen Eski Şeyler Yeni

Görünür

Müfâaletün Mütefâilün

Elli Üç Yaşına Basmış Bir

Manzume Diğer Kullanılan

Ek

İkinci Tekil Kişi İyelik Eki

İkinci Tekil

Kişi Eki İkinci Tekil Kişi

Eki İkinci Tekil

Kişi Eki Kullanılan

Adıl

“Sen” Kişi Adılı

“Sen” Kişi

Adılı “Sen” Kişi Adılı “Sen” Kişi Adılı

Şiir Adı Huzûr-ı

Hilkatte Umman Seherî Bir İntibah

Büyük Gazi’ye

143 “Sen ki mağrursun mefâhirine söyle, ey şehsuvâr-ı zî-nahvet!

Şu eşekten senin ne farkın var?” (2013, s. 700).

144 “Ne hâcet! Sen de onlardansın, elbet âşnâsın sen.

Bilirsin semt-i maksûdu;

ararsın belki ma’bûdu.” (2013, s. 703).

145 “Beşerin aklı ki in’âmındır;

o senin abdine ilhâmındır.” (2013, s. 730).

146 “Sen dururken ona gelmez noksan kaplıdır toprağı zırhınla senin;

hep rehâkârı değil, ey Gazi bu müsallah vatanın sen hem de ebedî bekçisisin;” (2013, s. 732).

147 “Âh ey ilâh, ey ilâh! Nerde senin kanunun?

Acep yeryüzündeki hâdisâtın, şuûnun, seninle râbıtası kalmadı mı? Sen, Hâlık, bütün mahlûkatınla acep terk-i alâık, terk-i münâsebet mi ettin?” (2013, s. 759).

148 “Doğrusu söz yok bu ictihada.

Gidecek misin sen de cihada?” (2013, s. 772).

149 “Sen, ey yüce halk, tâ ezelden mülhemdin o manevî güzelden.

İnsanlığa has o bir muhabbet,

çoktan onu sen dilerdin elbet.” (2013, s. 782).

150 “Pertev Paşa! Pertev Paşa! Ahvâle ne dersin?

Elbette bu mel’ûnlara sen lânet edersin!

Asker sıfatıyla hele mahkûm-ı kedersin:

Hangi vatana, hangi hudud üzre gidersin?” (2013, s. 785).

Kullanılan Ek

İkinci Tekil Kişi İyelik Eki

İkinci Tekil Kişi Eki

İkinci Tekil Kişi İyelik Eki

İkinci Tekil Kişi İyelik Eki

Kullanılan

Adıl “Sen” Kişi

Adılı “Sen” Kişi

Adılı “Sen” Kişi Adılı “Sen” Kişi Adılı

Şiir Adı

Amerika’da Mahkûme-i İdam Olan Madam Sınayder’in Tahassüsâtı

He ile Fe Halk Eski Bir Hatıra

Kullanılan Ek

İkinci Tekil Kişi Eki

İkinci Tekil Kişi Eki

İkinci Tekil Kişi Eki

İkinci Tekil Kişi Eki Kullanılan

Adıl

“Sen” Kişi Adılı

“Sen” Kişi

Adılı “Sen” Kişi Adılı “Sen” Kişi Adılı

Tablo 4: Dilin Çağrı İşlevinin Son Şiirlerde Adıl ve Ek Bakımından Kullanımları

Tablodan da anlaşılabileceği üzere şiir öznesi önceki dönemlerde olduğu gibi dilin çağrı işlevini kullanmaya devam etmiştir. Ancak bu dönem şiirlerinde dilin çağrı işlevi daha çok belirli bir kişiye yazılmış şiirlerde kullanılmıştır. Büyük Gazi’ye, Halk ve Eski Bir Hatıra isimli şiirler bu durumun en belirgin örnekleridir.