• Sonuç bulunamadı

10.SINIF COĞRAFYA DERS NOTU

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "10.SINIF COĞRAFYA DERS NOTU"

Copied!
89
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

10.SINIF

COĞRAFYA DERS NOTU

MUSA KARAKURT

(2)

DÜNYANIN TEKTONİK OLUŞUMU, YERKÜRENİN YAPISI VE KAYAÇLAR YERKÜRENİN YAPISI ve KATMANLARI

Yerküre, kalınlıkları, sıcaklıkları, yoğunlukları ve bileşimleri yani fiziksel ve kimyasal

özellikleri birbirinden farklı iç içe tabakalardan(katmanlar) oluşmuştur. Bunlara “GEOSFER “ denir. Yeryüzünden merkeze (çekirdek) doğru gidildikçe;

• Sıcaklık her 33 m de 1C artar.

• Yoğunluk ve basınç artar.

• Bu artış bir tabakadan diğerine geçerken ani sıçrama şeklinde olur.

Yerin İç Yapısı İle İlgili bilgiler;

1.Deprem dalgası

2.Volkanik patlamalar sırasında çıkan malzemeler

3.Yeraltında açılan sondaj kuyuları veya maden ocakları sayesinde öğrenilir.

1- YERKABUĞU(LİTOSFER): Yerkürenin dışını oluşturan katı bölümdür. Bu katı kabuk tek parça olmayıp değişik büyüklüklerde ve manto içinde yüzen bloklardan oluşmaktadır.

Depremin enerjisini bu blokların hareketliliği oluşturur. Ayrıca yerkürenin en ince ve hafif tabakasıdır. Taşküre olarak da bilinir. Kalınlığı ortalama 33 km’dir.

a- SİAL(GRANİTİK KABUK): Yerkabuğunun üst tabakasıdır. Bileşiminde daha çok silisyum ve alüminyum bulunduğu için bu tabakaya Sial denir. Hafif ve açık renkli taşlardan(granit, kum taşı ve kalker)oluşmuştur. Kalınlığı okyanus tabakalarında az iken kara tabakalarında fazladır.

b- SİMA(BAZALTİK KABUK): Sial tabakasının altında yer alır. Bileşiminde silisyum ve magnezyum olduğundan bu adı almıştır. Sima tabakası hamur kıvamındadır. Sialin tersine okyanuslarda kalın, karalarda ise incedir.

UYARI: SİAL’in ağır blokları ağırlıklarında SİMA’ya gömülürler ve bir denge oluştururlar.

Bu denge durumuna İzostazi (Eşdenge) denir.

2-MANTO: Yerkabuğundan daha kalın ve daha ağırdır. Ateş küre olarak da bilinir. Sıcak ve akışkan bir yapıya sahiptir. Yerkabuğunda meydana gelen iç kuvvetlerin, dağ

oluşumu(orojenez), kıta oluşumu(epirojenez), volkanizma, seizma(deprem) kaynağını ve

(3)

enerjisini aldığı yerdir. Yerkabuğunu oluşturan bloklar bu bölüm içerisinde yüzerler (CROFESİMA).

3-ÇEKİRDEK: En kalın ve en ağır olan katmandır. Yerin iç kısmında bulunur. Barisfer(ağır küre)olarak da adlandırılır. Dış çekirdek nikel ve demir karışımından meydana gelir (NİFE).

Yüksek sıcaklığa bağlı olarak dış çekirdek sığ konumdadır.

İç çekirdek yüksek basınç ve sıcaklıktan dolayı katı kristal haldedir. Sıcaklık 4000C’yi geçer.

YERKABUĞUNUN OLUŞUMU VE GELİŞMESİ

• Yerkabuğunun oluşumundan günümüze kadar yaklaşık 5 milyar yıl geçmiştir.

• Bu uzun süre boyunca meydana gelen çeşitli olaylarla yer kabuğu durmadan değişmiş, kıtalar ve okyanuslar meydana gelmiş ve yeryüzü günümüzdeki şeklini almıştır

• Dünyayı saran kabuk tabakası mağma üzerinde yüzmektedir. Buna bağlı olarak kabuk tabakası çeşitli yönlere doğru hareket ederek dünyanın şekillenmesinde etkili

olmaktadır.

Kıtalar ve Okyanusların Oluşumu

Kıta ve Okyanusların Oluşumu ile İlgili çeşitli teoriler ortaya atılmıştır.

Kıta ve Okyanusların Oluşumu üç teoriyle açıklanmaya çalışılmıştır 1. Büzülme Teorisi

2. Kıtaların Kayma Teorisi 3. Levha Tektoniği

Levha Tektoniği Teorisi

• Yerkabuğu birbirinden kırıklarla ayrılmış parçalardan meydana gelir

• Bu parçalara plaka(levha) denir.

• Bu teoriye göre magmada “konveksiyonel akıntılar (yükselici)” meydana gelmektedir.

• Bu hareketler sonucunda yerkabuğunun bazı yerlerinde kırıklar meydana gelmekte ve bu levhalar birbirinden ayrılması sonucunda okyanuslar meydana gelmektedir

*Yerkabuğunun bazı alanlarında ise levhalar birleşmekte ve çarpışmaktadırlar.

1. Çarpışmanın olduğu kuşaklarda daha önce birikmiş tortullar kıvrılarak yükselmiş ve bunun sonucunda kıvrımlı dağlar oluşmaktadır.

2. Kabuk tabakasında ayrılma ve çarpışmanın olduğu alanlarda depremler ve volkanizma olayları meydana gelmektedir

*Yerkabuğunun şekillenmesi ile ilgili olarak çeşitli teoriler ortaya atılmıştır. Mantonun yerkabuğuna temas alanında görülen birbirine ters yöndeki mağma akıntıları, karaları oluşturan levhaların birbirinden ayrılmasına neden olur.

• Alfred WEGENER, 1915 yılında kıtaların kayması teorisi ortaya attı.

• Bu teoriye göre karalar bir bütündü ve daha çok Güney Yarımkürede yer alıyordu.

• 2. Zamanın ortalarından itibaren karalar kuzeybatı ve doğuya doğru kayarak parçalandı ve günümüzdeki şekillerini aldılar.

• Wegener buna delil olarak Atlas Okyanusu’nun doğusu ve batısında yer alan karalardaki benzer fosiller ve jeolojik yapıların bulunmasını göstermektedir.

• Yakın veya uzak çevremize baktığımızda birbirinden farklı yeryüzü şekillerinin oluştuğunu görürüz.

• Vadiler, tepeler, dağlar, ovalar vb. yeryüzü şekilleri…

• Yeryüzü şekilleri sanki hiç değişmiyormuş gibi gelir. Ancak yeryüzü şekilleri sürekli bir değişim içindedir. Bu değişim sürecinin etkisiyle milyonlarca yıl sonra çok faklı bir görünüm alacaklar.

• Son 20-25 yıldır kara yüzeylerinde meydana gelen değişiklikler uydu fotoğrafları ile çok yakından izlenebilmektedir.

Bir diğer teori ise LEVHA TEKTONİĞİ (Dilimler Kuramı) TEORİSİ‘dir

(4)

Alfred WEGENER’in teorisi 1950 yılında geliştirilmiş ve Levha Tektoniği Teorisi ortaya atılmıştır.

Bu teoriye göre yerkabuğu Levha adı verilen çok büyük parçalardan oluşuyordu. Bu teoriye göre, kıtalar birinci zamanın ikinci yarısına kadar tek parça halinde idi. İkinci ve üçüncü zamanlarda kıtalar parçalanarak birbirinden uzaklaşmış; kıtaların arsındaki boşluklara suların dolması ile okyanuslar ve denizler meydana gelmiştir.

*Geçmişte kıtaların tekbir parçadan(pangea) oluştuğunun kanıtları 1.Aynı bitki ve hayvan türlerine ait fosillerinin farklı kıtalarda görülmesi

2.Okyanusların doğu batı kıyılarındaki kayaç yapısı ve dağların uzantısının benzerlik göstermesi

3.Kıta sınırlarının bir yapbozun parçası gibi birbirini tamamlaması

LEVHALARA YOLCULUK

Yer Kabuğu daha önceki “Pangea” adı verilen tek kıtadan oluşmaktaydı. Yer kabuğu altında bulunan mantodaki “konveksiyonel” akıntılar sonucu yer kabuğu parçalanarak değişik büyüklükteki levha adı verilen kıta parçasını meydana getirmiştir. Dünyada oluşum sırasında ilk dönemde Pangea halinde iken daha sonra önce kuzeyde yer alan Lavrasya (Kuzey

Amerika, Avrupa, Asya) daha sonra güneyde yer alan Gondwana (güney Amerika, Afrika, Avustralya, Antarktika) haline iki büyük parçaya ayrıldı. Levhaların hareket etmesi sonucu 3.

biçimde levha hareketi ortaya çıkmıştır.

(5)

LEVHA HAREKETLERİ VE ETKİLERİ

Hareket eden levhalar arasında 3 tür ilişki vardır. Bunlar:

- Uzaklaşma(Ayrılma) - Yaklaşma(Çarpışma)

-Yan yana kayma (Yanal Yer Değiştirme)

Levhaların hareket yönleri birbirinden farklıdır. Bu nedenle bazen birbirlerine yaklaşırlar bazen de uzaklaşırlar.

1. LEVHALARIN BİRBİRİNDEN UZAKLAŞMA HAREKETİ

Levhaların birbirinden uzaklaşmasında magmadaki hareketin büyük etkisi vardır. Çünkü yer kabuğundan zamanla bu hareket sonucu “RIFT VALLEY” adı verilen okyanus tabanlarında büyük yarık ve çatlaklar meydana gelmiştir. Bu çatlaklarda magmanın yüzeye çıkması sonucu ve güney doğrultulu “Okyanus Sırtları” meydana gelmiştir.

Böylece bu sırtlar kıtalara ileri ← → bir kuvvet uygulayıp Kuzey ve Güney Amerika, Avrupa ve Afrika’dan uzaklaşmıştır.

2.LEVHALARIN BİRBİRİNE YAKLAŞMASI VE ÇARPIŞMASI HAREKETİ Yer kabuğu hareket halinde olduğu için sürekli olarak kıtasal levhalar sürekli birbirine yaklaşmakta → ← bu sıkışmalar sonucu “Kıvrımlı Dağlar” meydana gelmektedir.

Örnek: Afrika, Arabistan ve Hindistan levhalarının çarpışması sonucu Alp-himalaya dağları meydana gelmiştir. Türkiye’nin de içinde bulunduğu bu kuşaktan bugünkü Toros Dağları ve Kuzey Anadolu Dağları meydana gelmiştir.

3.LEVHALARIN YANAL BİÇİMDE YER DEĞİŞTİRMESİ HAREKETİ

Yer kabuğu altındaki mantodaki levhaların hareket etmesiyle levha adını verdimiz kıta parçaları yan yana yer değiştirmekte bu hareketlerin aynı yerde olabileceği gibi zıt yönde de olabilir. Kuzey Amerika kıtasındaki San Anderas Fayı, Kuzey Anadolu Fay Hattı bu şekilde olmuştur.

Not: Yanal yer değiştirme sonucunda odak merkezi yüzeye yakın büyük depremler oluşur.

(6)

Bütün bu levha herketleri sonucunda;

İki kıtasal levhanın birbirinden uzaklaştığı

alanlarda Yarık Vadi(Atlas Okyanusu)

Okyanusal ve kıtasal levhaların karşılaşma alanlarında ,kıtasal levhanın okyanusal levhanın altına daldığı yerlerde oluşan derin çukurlar(Okyanusal levhanın kıtasal levhanın altına daldığı alanlara “dalma batma zonu veya alanı” denir.

Okyanus Hendeği(Pasifik)Büyük Okyanus

Okyanusal levhaların birbirinden uzaklaştığı alanlarda derinlerden gelen magmanın oluşan boşluğu doldurmasıyla oluşan şekiller(Bu yolla okyanus tabanları genişlediği için bu olaya Deniz Tabanı Yayılması denir.)

Okyanus Ortası Sırtı (Atlas Okyanusu)

İki kıtasal levhanın birbirine hareketi sonucunda Jeosenklinallerdeki tortuların sıkışıp yüzeye çıkması ile oluşan şekiller

Dağ Sıraları(Alp-Himalaya-Kayalık-And Dağları)

Basınç altında bulunan magmanın magmanın dalma batma alanlarını takip ederek yeryüzüne ulaşmasıyla oluşan ada toplulukları

Volkanik Ada(Pasifik Ateş çemberi) Yayları

(7)

JEOLOJİK ZAMANLAR (DEVİRLER) Jeolojik Devir Süre Önemli Olaylar

4.Zaman Antropozoik (Kuaterner)

2 Milyon

Yıl *Şiddetli soğuma ve buzul çağları, kara ve denizlerin seviyesinde oynamalar.

*İklimde gittikçe ısınma ve bugünkü şartlara geçiş

*Denizlerin şimdiki seviyesine çekilmesi

*İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının oluşumu

*Ege karasının çökmesi ve Ege Denizi’nin oluşması

*İnsanın ortaya çıkması

*Eski uygarlıkların doğuşu ve gelişmesi

*Kültür bitkileri ve hayvanlar

*Batı Anadolu’da Kula volkanlarının oluşması

*Turba kömür yatakları oluştu.

3.Zaman Neozoik (Tersiyer)

80 Milyon Yıl

*Dünya’da ve Türkiye’de şiddetli yerkabuğu hareketleri

*Alp-Himalaya kıvrımlarının oluşumu(Kayalık,And dağları)

*Torosların ve Kuzey Anadolu dağlarının oluşması

*Türkiye’de ve Dünya’da Linyit, Petrol, Doğalgaz, Tuz yatakları ve Bor minerallerinin oluşması

*Şiddetli volkanik olaylar ve Türkiye’deki yanardağların oluşması

*Atlas ve Hint okyanuslarının belirlenmesi 2.Zaman Mezozoik

170 Milyon Yıl

*Tetis Denizi tabanında büyük ölçüde tortulanma ve birikimlerin oluşması

*Alp Kıvrımlarına Hazırlık Döneminin Başlaması

*Yer Kabuğunun Parçalanarak Ayrı Kıtalara Bölünmeye Başlaması

*Dinozorların ortaya çıkması.

*Lavrasya ve Gondwana şeklinde ikiye ayrıldı.

1.Zaman Paleozoik

“Masif” adı verilen yaşlı-eski araziler oluştu.

370 Milyon Yıl

*Dünya’nın çeşitli bölgelerinde şiddetli kıvrımların oluşması(Kaledonien- Hersinyen kıvrım hareketi sırasında İskoç ve Norveç dağları ile Ural, Altay, Tanrı, Appalaş dağları oluştu ).

*Türkiye’de ve daha birçok bölgelerde gür bitki topluluklarının yetişmesi, daha sonra bunların yeraltında kömürleşmesi sonucu Zonguldak çevresinde Taşkömürünün oluşması

İlkel Zaman

Antikambriyen (Azoik)

4 Milyar Yıl

*Kıtaların çekirdek kısmının oluşumu(PANGEA=Tek Kıta)

*Zamanın sonlarına doğru ilk canlılar bakteri ve alglerin ortaya çıkması

(8)

UYARI: Tetis’in kuzeyinde Fennosarmatia, güneyinde ise Gondwana ana karaları bulunuyordu. Fennosarmatia bugünkü Avrupa kıt’asının, Gondwana ise Afrika kıt’asının çekirdeğini oluşturuyordu. Zamanla kuzey ve güneydeki bu büyük kıt’aların birbirine doğru yaklaşmaları sonucu, Tetis’in dibinde bulunan tortul tabakalar kıvrılıp su yüzüne çıkarak kara parçalarını oluşturmuşlardır. Bu kara parçaları, günümüzde Anadolu’nun temelinde bulunan ve masif adını alan büyük, sert kütlelerdir. Masif adını alan bu kütlelerin bir kısmı, üstteki tabakaların aşınmaları sonucu, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yüzeye çıkmıştır. Bu masiflerin başlıcaları; Trakya’daki Yıldız masifi, Ege Bölgesi’ndeki Saruhan-Menteşe (Menderes) Masifi, Orta Anadolu’daki Kırşehir Masifi, Doğu Anadolu’daki Bitlis Masifi ile Karadeniz Bölgesi’ndeki Daday-Devrekâni Masifi’dir.

YER ŞEKİLLERİNİN OLUŞUMU

Yeryüzü dağ, tepe gibi kabarıklıklar, vadi, çanak gibi çukurluklardan oluşur. Yerkabuğundaki bu şekillerin tümüne yer şekilleri adı verilir. Yer şekilleri iç ve dış kuvvetlerin etkisiyle oluşur. Kaynağını yer yuvarlağının içinden alan, yeryüzünün şekillerinin oluşmasında tesirler yapan kuvvetlere iç kuvvetler adı verilir. İç kuvvetler genel olarak enerjisini yerin

merkezinden alan yapıcı bir etkiye sahiptirler çünkü bunlar dış kuvvetlerin işlenmesine malzeme verirler. Yer kabuğunun üst kısmında görülen bu şekillere “yüzey şekilleri” denir.

Enerjisini güneşten alan yeryüzü şekillerini aşındırma, taşıma, biriktirme yoluyla değişikliğe uğratarak değiştiren bu etkenlere de dış kuvvetler denir. Dış kuvvetler yıkıcıdır. Yer kabuğu hareketlerine yol açan şekillerin kaynağı dünyanın iç kısmındaki mantodaki enerjidir.

İÇ KUVVETLER

Magma üzerindeki yer kabuğunun karşılıklı hareketleri sonucunda kıvrımlar, kırılmalar, alçalma, yükselmeler, püskürmeler ve titreşimler meydana gelir. İç kuvvetlerin etkisi ile oluşan bu olaylar dörde ayrılır.

1-Dağ Oluşumu(Orojenez) 2-Kıta Oluşumu(Epirojenez) 3-Volkanizma

4-Depremler(Seizma)

1- DAĞ OLUŞUMU(Orojenik Hareketler):Yeryüzünde dış kuvvetler tarafından aşındırılan çeşitli maddeler çukur yerlerde özellikle kıta kenarlarındaki denizlerde yığılır. Yer kabuğunun esnek olduğu bölümlerdeki bu birikme alanları jeosenklinallerdir.Oluşumlarına göre dağlar ikiye ayrılır:

A-KIVRIMLI DAĞLAR: Deniz tabanlarında kalınlıkları zamanla artan tortul tabakalar, levhaların birbirine yaklaşması sonucunda yan basınçların etkisiyle yumuşak tortullar kıvrılır.

Kıvrılan dağlar yükselerek deniz yüzeyinin üzerine çıkar. Bu olaya dağ oluşumu “orojenez”

denir. Kıvrım dağlarının kubbe şeklinde oluşan kısmına antiklinal, çukur kısmına senklinal denir.

(9)

Toros Dağları (Akdeniz) Kuzey Anadolu. Dağları (Karadeniz) - Bey Dağları

- Geyik Dağları - Bolkar Dağları - Aladağ

- Tahtalı

- Binboğa Dağları

- Küre Dağları - Ilgaz Dağları - Köroğlu Dağları

- Doğu Karadeniz Dağları - Kaçkarlar

Yer kabuğu tarihinde çeşitli dağ oluşum hareketleri meydana gelmiştir. Bunların en önemlileri Kaledoniyen, Hersinyen ve Alp orojenizidir. Yeryüzündeki dağların büyük bir bölümünü meydana getiren Alp Dağları üçüncü zamanda oluşmuştur.

Kuzeydeki Avrasya Kıtası’yla, güneydeki Gondwana Kıtası’nın çarpışması sonucu Güney Avrupa ile Kuzey Avrupa arasında yer alan Tetis Denizi’ndeki tortul tabakalar kıvrılıp yükselerek Alp- Himalaya dağ sisteminin oluşmasına yol açmıştır. Kıvrım dağlarının en yenisi Alp- Himalaya dağ sistemidir.

(10)

B-KIRIKLI DAĞLAR: Dağ oluşumu sırasında, bazı tortul tabakalar kıvrılamayacak kadar sert ise kırılır. Bu kırık hatlarına “fay” denir. Kırılma sonucunda iki yanındaki faylar boyunca yükselen kısma “horst”, alçalan kısma ise “graben” denir.

Horst (DAĞ) Graben(OVA)

*Menteşe Dağları

*Aydın Dağları

*Boz Dağlar

*Yunt

*Madra

*Kaz Dağlar

* *Amanos Dağları(Hatay)

* Bakır çay

*Gediz

*K. Menderes

*B. Menderes

** Amik ovası(Hatay)

2-KITA OLUŞUMU(Epirojenik Hareketler): Epirojenik hareketler genelde yer kabuğunun belirli bölgelerinde meydana gelen büyük alçalma ve yükselme hareketleridir. Bu hareketler uzun süreli ve yavaştır. Ayrıca yerkabuğundaki en geniş alanlı hareketlerdir.

Epirojenezin Nedenleri:

• İklim değişmeleri(Buzullaşma ve buzul erimesi, buzul çağı ve kıtaların zaman zaman ağırlaşması ve hafiflemesi)

• Kıtalarda aşınma(Erozyon) ve Birikmeler(Depolama sonrası)

• Volkanizma ile yığılan tonlarca materyal

• Yan basınçlar(Kıtaların birbirine yaklaşması Wegener teorisi) Epirojenik Hareketlerin Özellikleri ve Sonuçları:

Son derece yavaş(ağır) geniş alanlı yaylanmaya benzeyen yerkabuğu hareketleridir.

Bu hareketler sonunda yerkabuğu tabakalarında genelde bir değişme meydana gelmez.

Tabaklar bozulmaksızın geniş alanlarda uzun sürede bir takım yükselmeler ve alçalmalar oluşur. Epirojenik hareketlerin sonucunda:

1- Regresyon(Deniz çekilmesi): Akarsu, buzul ve rüzgar gibi dış güçler, sürekli olarak karalardan kopardıkları materyalleri taşıyıp deniz ve okyanus diplerinde biriktirmektedir.

Böylece aşınan kara kütlesi gittikçe hafifler. Yine kıtalardaki buzulların erimesi de karalarda hafiflemeye neden olur. Böylece hafifleyen kara Sima’nın kaldırma gücünün etkisiyle yükselir. Kıta yükseldikçe deniz seviyesi geriler. Bu şeklide Önceden deniz olan bir yer kara durumuna gelebilir. Buna “Regresyon(deniz çekilmesi)”denir. Örnek: Konya Gölünün çekilmesi

(11)

2-Transgresyon(Deniz ilerlemesi): Kara kütlelerinin yükünü volkanik olaylar sonucu karalarda biriken malzemeler ve buzullaşmalar artırır. Yükü artan kara kütleleri çökerek deniz seviyesi yükselir. Epirojenik olaylar sonucunda önceden kara olan yerler zamanla deniz durumuna gelebilir. Buna da “Transgresyon(Deniz ilerlemesi)” adı verilir. Egeid kara parçasının çökmesi sonucunda Ege denizi ve İstanbul ve Çanakkale boğazlarının oluşması.

3-Kıyı çizgisi değişir 4-Deniz seviyesi değişir

5-Kıyıda Taraça adı verilen Basamaklar oluşur

6-Böylece kara ve deniz dağılışında önemli değişikler meydana gelebilir.

Örnek: Venedik yılda 4 mm kadar alçalmakta ve Adriyatik Denizi’ne batmaktadır.

Buzul çağında İskandinavya ve Kanada’da deniz ilerlemesi, sıcak dönemde ise buzulların erimesiyle hafifleyen kıtaların yükselmesi sonucunda deniz gerilemeleri

oluşmuştur.(Günümüzde İskandinav Yarımadası ve Kanada yılda ortalama 2 ile 10 mm kadar yükselmektedir. Bu yükselmeler halen yavaş yavaş devam etmektedir.

UYARI: İç Kuvvetlerden hepsi, epirojenik olaylar hariç, yerkabuğunu meydana getiren tabakaların durumlarında değişmeler meydana getirirken, epirojenik olaylar tabakalarda bir değişme meydana getirmez.

Sebebi ise; Epirojenik olayların gayet yavaş meydana gelmeleridir. Diğer iç kuvvetlerin çok hızlı ve ani bir şekilde oluşmaları tabakaları değiştirir.

TÜRKİYE’DEKİ EPİROJENİK HAREKETLER

Anadolu 10-15 bin yıldan beri yükselmekte, Karadeniz, Akdeniz, Ege denizi gibi çanaklaşma havzaları arasında epirojenik hareketler sonucu Karadeniz ve Doğu Akdeniz havzaları

alçalmaktadır. Adana(Çukurova),Ergene havzaları da alçalmış ve birer tortullanma alanı olmuşlardır.Orojenik hareketler sonucunda oluşan dağlar, uzun süre aşınmalara uğrayarak alçalmış şimdiki yüksekliklerini epirojenik hareketlerle kazanmışlardır.

Örnek: Toroslar, Doğu Karadeniz dağları ve Bitlis Dağları.

Ayrıca ova ve platolarımızın 1000–2000 m gibi yüksekliklerde bulunmalarının nedeni de aşınmış yüzeylerin sonradan(IV. zaman başlarında)yükselmesidir.

Akarsu vadilerinin derinleşmesi, platoların oluşması, Akdeniz ve Karadeniz’de kıyı taraçalarının oluşmasının nedeni de epirojenik hareketlerdir.

3-VOLKANİZMA

Yerkabuğunun iç kısmında kızgın durumda bulunan su ve gazlardan oluşmuş maddelerin çeşitli sebeplerden dolayı dünyanın iç kısımlarındaki magma yerkabuğunun daha az dayanıklı yerlerinden, özellikler kırılmalara(fay) ve çatlaklar uğramış bölgelerinden yeryüzüne çıkarak çatlakları meydana getirirler. Volkanizma sırasında gazlar çıkar, gaz miktarı fazla ise

patlamalar olur.

Volkanlar Esnasında Yeryüzüne Çıkan Maddeler

1-Katı Maddeler: Volkan külü, volkan taşı, volkan kumu, sünger taşıdır. Hepsine birden volkan tüfü adı verilir.

2-Sıvı Maddeler: Lavlardır. Bunlarda çeşitli maden(Altın, Gümüş, Bakır ,Demir) ve değerli taşlar(Granit)dır.

3-Gazlar: Zehirli, kızgın ve yayılan hızı fazla olan gazlardır. Bunlara “mofet” denir.

(12)

VOLKANİZMA SONUCU OLUŞAN ŞEKİLLER

Volkan Konisi: Lavların ve katı malzemelerin üst üste birikmesiyle oluşan tek dağlardır.

Volkan konisinin yüksekliği çıkan lavların bileşimine bağlıdır. Çünkü asit lavlar az akıcı iken bazik lavlar ise daha akıcıdır.

Yoğunluğu az, akıcı lavların geniş bir alana yayılarak soğumalarıyla basık ve geniş alana yayılan volkan konileri oluşur. Eğer lavlar hemen soğursa volkan konisi yüksek olur.

Krater: Volkanik malzemelerin çıktığı bacanın üst kısmındaki çukurluklardır. Bu kraterlerin bir kısmında zamanla göller oluşur. Örnek: Nemrut Krater Gölü

Kaldera: Kraterlerin çökmesi veya patlamasıyla oluşan kraterlerden büyük çanaklardır.

Maar: Volkanik patlamalarla oluşan çanak şeklindeki çukurluklardır. Örnek: İç Anadolu’da Konya- Karapınar’daki Meke Tuzlası ve Acı Göl maar çukurunda oluşan göllerdir.

UYARI: Mağmanın yerkabuğunun içine sokularak yavaş yavaş soğumasına derinlik volkanizması denir. Yerkabuğunun tabakaları arasına kadar sokulan mağma, yüzeye çıkmadan çeşitli derinliklerde katılaşarak batolit, dayk, lakolit, sill gibi şekiller oluşturur.

VOLKANİZMANIN ETKİLERİ

*Tek dağlar oluşur.(Karadağ, Karacadağ, Hasandağı, Melendiz, Erciyes, Nemrut, Süphan, Tendürek)

*Volkanların çevresinde mineral bakımından zengin verimli topraklar oluşur.

*Toprakların verimli olması nüfusun fazla olmasını sağlar.

*Volkanik alanlar maden bakımından zengindir.(Krom, Demir, Bakır, Manganez, Kurşuni Pirit)

*Volkanik topraklarda üzüm bağları yaygındır.

*Volkanik bölgelerde tüflü arazilere, gayzer kaynaklarına ve kaplıcalara rastlanır.

VOLKANLARIN YERYÜZÜNDEKİ DAĞILIŞI

• Büyük Okyanus çevresi

• Atlas ve Hint Okyanusu Çevresi

• Akdeniz Çevresinde görülür.

Dünyada: İzlanda, Yeni Zelanda, İtalya(Etna,Vezüv, Pompei) Japonya (Fujiyama) Endonezya(Toba) ve Malezya ile Pasifik ateş çemberi çevresinde ada ülkelerinde etkilidir.

UYARI: Türkiye Akdeniz Volkan kuşağı üzerindedir. Volkanlarımızın hepsi bugün için sönmüş volkanlardır. Türkiye’de Aktif volkan yoktur.

(13)

Sönmüş volkanik dağlar:

İç Anadolu Bölgesi: Karadağ,Karacadağ, Hasan dağ, Melendiz, ve Erciyes dağı Doğu Anadolu Bölgesi: Nemrut,Süphan,Tendürek, Küçük Ağrı ve Büyük Ağrı Güney Doğu Anadolu Bölgesi: Karaca dağ

Ege bölgesi: Kula Volkanitleri (Manisa) Marmara bölgesi: Uludağ (iç püskürük)

4-DEPREM(SEİZMA)

Yerkabuğunun iyice oturmamış kırık yerlerinin yerinden oynamasıyla oluşan titreşim hareketleridir. Üçe ayrılır:

a)Çöküntü Depremleri: Kolay eriyebilen taşların(kalker, jips, kaya tuzu) bulunduğu yerlerde oluşan yer altı mağaralarının çökmesiyle oluşan depremlerdir. Etki alanı dar ve önemsizdir.

En çok Akdeniz bölgesi(Antalya-Mersin), Yozgat, Çankırı ve Sivas’ta görülür. Son yıllarda Konya- Karapınar çevresinde oluşan obruklar sonucunda çöküntü depremleri yaşanmaktadır.

b)Volkanik Depremler: Volkanizma sırasında oluşan titreşim hareketleridir. Etki alanı dar ve sınırlıdır. Türkiye’de volkanik depremler görülmez. Volkanların patlaması sırasında hissedilen yer sarsıntılarına denir. Etki alanları oldukça dardır. Ancak volkanik patlamanın gücüne bağlı olarak etkisi değişir.

Türkiye’de aktif volkan olmadığı için bu tür depremler görülmez. Dünyada, İzlanda, Yeni Zelanda, İtalya, Japonya, Endonezya, Malezya, Filipinler, PapuaYenigine gibi büyük okyanus içinde bulunan Pasifik Ateş Çemberi içerisindeki ada ülkelerinde görülür.

*c)Tektonik Depremler: Etki alanı en geniş ve en tehlikeli depremlerdir. Fay kırıklıkları üzerindeki oynama hareketleridir. Eski kıtalarda ve I. Zamanda oluşan kıtalarda görülmez.

Deniz altında oluşan depremlere “Tusunami”(Dip Depremi) adı verilir. Deprem dalgalarını gösteren eğrilere “izoseist” denir. Depremin odak noktasına “hiposantr”(iç merkez),

yeryüzüne en yakın noktasına “episantr”(dış merkez) denir.

UYARI: Depremlerin sebep olduğu zarar derecesi üç etkene bağlıdır:

1- Depremin şiddetine 2- Arazinin yapısına 3- Yapıların özelliğine

(14)

1.Pasifik Çember Deprem Kuşağı

Dünyada meydana gelen depremlerin %80-%90’i bu kuşak üzerinde görülür. Amerika, Meksika, Haiti, Dominik Cumhuriyeti, Peru, Şili, Japonya, Papua Yenigine, Filipinliler, Malezya, Endonezya, yeni Zelanda ve Ateş çemberi içerisinde yer alan ada ülkelerinde şiddetli depremler görülür.

2.Alp-Himalaya Deprem Kuşağı

Dünyada görülen depremlerin %10-%20 si bu kuşak üzerinde görülür. İtalya, Yunanistan, Türkiye, İran, Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Çin, gibi ülkelerde şiddetlerde görülür.

Dünyada Deprem Riski Az Olan Yerler

Kanada, Grönland, İskandinav Ülkeleri (Norveç, İsveç, Finlandiya). Rusya, Afrika’nın batısı, Arabistan, Avustralya ve Antarktika’dır.

UYARI: Dünyada deprem riski az olan yerler 1. jeolojik zamanda oluşturdukları için “masif arazi” durumundadır.

TÜRKİYEDE DEPREM

(15)

Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF)

Çanakkale’deki Saroz körfezinden başlayarak Marmara denizi içerisinden geçer İstanbul, İzmit, Adapazarı, Bolu, Düzce, Kastamonu, Amasya, Tokat ve Erzincan da son bulur Türkiye’de en uzun fay hattıdır.

Güney Anadolu Fay Hattır (GAF)

Hatay dan Başlayıp Gaziantep, Adıyaman, Malatya, Elazığ Tunceli ve Erzincan da gaf ile birleşerek DGAF (Doğu Güney Anadolu Fay Hattı) adı verilir. Muş Bingöl Bitlis ve Van dan geçerek İran’a gider.

Batı Anadolu Fay Hattı(BAF)

Türkiye’de kırıklı arazinin en geniş yer kapladığı Ege bölgesi,Marmara ve göller yöresi çevresinde şiddetli depremler görülmektedir. Afyon, Kütahya, Uşak, Denizli Burdur Isparta, Muğla, Aydın, İzmir Manisa Balıkesir, Bursa, Yalova, ve İzmit’te GAF ile birleşir.

Türkiye’de Deprem Riski En az Olan Yerler 1-Ergene Havzası

2-Konya Ovası 3- Taş Eli Platosu 4- Mardin Eşiği

KAYAÇLAR(TAŞLAR)

Kayaç: minerallerden ve organik maddelerden oluşan katı maddelere taş (kayaç) adı verilir.

Yer kabuğunu meydana getiren taşlar, oluşum şekillerine göre üç gruba ayrılır:

1. Volkanik Kayaçlar - Magmatik kayaçlar - Katılışım kayaçlar

*Püskürük kayaçlar

Yerin altındaki mantoda bulunan lavların yer kabuğundaki fay adı verilen çalak ve kırıklar boyunca yeryüzüne çıkması soyut katılışımı sonucu oluşur.

Oluşumlarına göre ikiye ayrılır.

a. İç püskürük kayaçlar b. Dış püskürük kayaçlar

(16)

a. İç püskürük kayaçlar

Yerin altındaki mantoda bulunan mantodaki magmanın yeryüzüne çıkmadan yerin derinliklerinden soğuması sonucu meydana gelir.

Özellikleri

❖ Soğuma yavaştır.

❖ İri gözeneklidir.

❖ Kristalli yapıdadır.

Örnek

❖ Granit - Siyenit - Diyorit - Gabro

b. Dış püskürük kayaçlar

Yerin altındaki mantoda bulunan magmanın çatlak ve kırıklar yeryüzüne çıkarak soğuması sonucu meydana gelir.

Özellikleri

❖ Soğuma hızlıdır.

❖ İnce gözeneklidir.

❖ Kristalli yapıdadır.

Örnek

❖ Andezit ve Bazalt - Volkan tüfü(Kül) - Volkan camı(Obsidyen) - Sünger taşı(Pomza taşı) -

Not: Volkanik kayaçlar içerisinde Fosil bulunmaz.

UYARI: Tor topografyası : Granit bloklarının zamanla üzerindeki toprakların aşınmaya uğraması sonucu yüzeye çıkarak görüntü vermesidir. “Tor Topografyası”denir. Dünya’da Kuzey İskoçya çevresinde yaygındır. Türkiye’de Aydın Çine’de görülür.

2-Tortul Kayaçlar (Sediment-Birikme)

Dış kuvvetler tarafından (akarsular, rüzgârlar, buzullar, dalgalar, erozyonlar, heyelan) karstik şekiller parçalanma ufalanma kırılma veya çözünme yoluyla taşınan malzemelerin okyanus, deniz, göl veya çukur alanlar içeresinde üst üste birikerek sıkışmaları sonucu Tortul Kayaçlar meydana gelir.

(17)

Özellikleri

❖ Tabakalı yapıdadır.

❖ İçinde bol miktarda fosil bulunur.

❖ Geçmiş zamanla ilgili çalışmalar tortul taşlara bakılarak yapılır.

Tortul Kayaçlar 3’e ayrılır:

A)Fiziksel tortul kayaçlar

Dış kuvvetler tarafından parçalanma kırılma ve ufalanma yoluyla taşınan malzemenin çukur alanlar içerisinde birikmesi ve sıkışması sonucu meydana gelir.

❖ Kum taşı(Gre)

❖ Çakıl taşı(Konglomera)

❖ Kil taşı(Şist)

❖ Mil taşı

❖ Breş

B)Kimyasal Tortul Kayaçlar

Kolay eriyebilen kayaçlar olan kireçtaşı (Kalker) alçı taşı (Jips) ve Kaya Tuzu’nun suyun etkisiyle çözünerek zamanla tortulanıp birikmesi sonucu oluşur. Kimyasal tortul kayaçların oluşturduğu şekillere “Karstik şekiller”, oluşturduğu araziye “Karstik arazi” denir. Ülkemizde en çok Akdeniz Bölgesinde (Antalya-Mersin)çevresinde yaygındır.

C) Organik Tortul Kayaçlar

Bitki ve hayvan kalıntılarının tabakalar arasında kalarak zamanla taşlaşıp kayaç haline gelmesi sonucu oluşur.

BİTKİ HAYVAN

❖ Kömür ❖ Petrol

❖ Turba (4.zaman) ❖ Doğalgaz

❖ Linyit (3.zaman) ❖ Tebeşir

❖ Taş kömürü (1.) ❖ Mercan Kayası

❖ Antrasit

❖ Grafit

2.BAŞKALAŞIM (Metamorfik) KAYAÇLAR

Yer kabuğundaki volkanik veya tortul kayaçların yüksek sıcaklık (ısı) ve basınç altında kalarak zamanla değişime uğraması sonucu meydana gelen kayaçlardır.

Granit ısı+basınç ---GNAYS

Kalker ---→ MERMER

Kömür ---→ ELMAS

Kumtaşı ---→ KUVARSİT

Kil taşı ---→ MİKAŞİST

(18)

DIŞ KUVVETLER

AKARSULARIN OLUŞTURDUĞU YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ

Ülkemiz akarsuların yaptığı aşındırma ve biriktirme faaliyetleri sonucunda engebeli bir görünüm almıştır. Akarsular, ülkemizin şekillenmesinde birinci dereceden etkili oldukları için ve dış kuvvetler içerisinde de önemli bir paya sahiptir.

Akarsu: Yağışlar, eriyen kar ve buz suları ile kaynaklardan çıkan suların belli bir yatak eğimini takip ederek akmasıyla oluşan sulardır.

Kaynak: Bir akarsuyun doğduğu yere denir.

Ağız: Akarsuların deniz ya da göllere döküldüğü yerlere denir.

Akarsu Akımı(Debi): Bir akarsu yatağının herhangi bir kesitinden bir saniye de geçen su miktarına m³/sn cinsinden değerine denir.

Akarsuyun Akımını -Rejimini Etkileyen Faktörler : 1- Havzaya düşen yağış miktarı.

2- Yağış Biçimi(Kar yağmur suları) 3- Yatağın geçirgenliği

4- Kaynak zenginliği(Kar veya buzlarla beslenme durumu) 5- Yatak eğimi

6- Buharlaşma derecesi 7- Bitki örtüsü

8- Havzanın genişliği

Akarsu Rejimi: Bir akarsuyun yıl içeresindeki akış durumuna rejim adı verilir. 2’ye ayrılır:

a) Düzenli rejim: Bir akarsuyun yıl içerisinde akışında çok fazla değişme olmuyorsa

“düzenli rejim”denir. Böyle akarsuların, yatakları da olanak sağlayacak genişlik ve derinlikteyse ulaşıma da elverişlidir.

Dünya’da; Amazon-Kongo nehirleri, Türkiye’de ise Çoruh Nehri en güzel örnektir.

Düzensiz rejim: Bir akarsuyun yıl içerisinde birden fazla alçalmasında ve yükselmesinde oluyorsa Akarsu yıl boyunca bol su taşımıyorsa ve akım değişiklikleri gösteriyorsa “düzensiz rejim” denir. Türkiye’deki akarsuların rejimi genellikle düzensizdir.

Dünya’da; İndus-Ganj nehirleri, Türkiye’de ise Kızılırmak, Gediz vb..gibi akarsular en güzel örnektir.

(19)

Örnek:

AKARSU HAVZASI

Bir akarsuyun bütün kolları ile birlikte sularını topladığı alana “havza” adı verilmektedir.

Açık havza ve kapalı havza olmak üzere 2’ye ayrılır.

1-Açık havza; Sularını denize boşaltan akarsulardır. Açık havzalar genelde kıyılarda bulunur.

Türkiye’deki akarsu havzalarının çoğu açık havza özelliğindedir.

2-Kapalı havzalar ise sularını denize ulaştıramayan akarsulardır. Genellikle karaların iç kısımlarında oluşurlar. Bunlar kurak ve yarı kurak iklim sahalarının akarsularıdır.

Açık havza – tatlı su (çıkışı olduğu ve kendini yenilediği için)

Kapalı havza – tuzlu / sodalı (bulunduğu toprağın içeriğine göre değişir) Türkiye’deki kapalı havza alanları 3 kısma ayrılır:

1. İç Anadolu kapalı havzaları: Afyon-Akarçay kapalı havzaları, Konya kapalı havzası, Tuz Gölü havzası.

2. Göller Yöresi Kapalı Havzaları: Erime sonucunda meydana gelmiştir. Burdur Gölü, Bucak ve Ketsel Gölleri, Acıgöl ve Salda Gölü.

3. Van Gölü Kapalı havzaları: Nemrut Dağı tarafından çıkarılan malzemelerle oluşturulmuştur.

UYARI: Akarsu havzasının kapalı ya da açık olmasında;

1- Yer şekilleri: Dağların uzanış doğrultusu(en önemli faktör) 2- Akarsuyun uzunluğu

3- İklim(Sıcaklık -buharlaşma) önemli rol oynar.

Su Bölümü Çizgisi: Komşu iki akarsu havzasını birbirinden ayıran sınıra denir. Genelde bu sınır dağların üst noktalarından yani doruklardan geçer. Çöller ve bataklıklarda bu sınır belirsizdir.

Denge Profili: Akarsular tarafından derinlemesine aşındırma en fazla deniz seviyesine (0 m) kadar olur. Buna “kaide seviyesi” veya “taban seviyesi” denir.

• Yatağını büyük ölçüde taban seviyesine ulaştırmış bir akarsuyun ağız kısmından kaynağına kadar uzanan profili içbükey bir eğri halindeyse bu profile “denge profili”

adı verilmektedir.

(20)

Denge Profiline Ulaşmış Akarsularda Bulunan Özellikler 1- Yatak eğimi azalmıştır.

2- Akış hızı azalmıştır.

3- Aşındırma gücü azalmış ya da durmuştur.

4- Biriktirme ön plandadır.

5- Su potansiyeli fazla değildir.

6- Taşımacılığa ve ulaşıma elverişlidir.

7- Baraj kurmaya elverişli değildir.

UYARI: Ülkemiz akarsuları denge profiline ulaşmamışlardır. Bunun sebebi Türkiye’nin genç ve tektonik açıdan aktif bir ülke olmasıdır. Türkiye’de Bartın Çayı dışında denge profiline ulaşan akarsu yoktur ayrıca Türkiye akarsularında ulaşım amaçlı kullanım söz konusu değildir.

TÜRKİYE AKARSULARININ GENEL ÖZELLİKLERİ Ülkemiz akarsu bakımından zengin bir ülkedir. Yağışlar, eriyen kar ve buzullar ile kaynaklardan çıkan suların birleşmesi ile oluşan ve doğal bir yatak içerisinde eğime bağlı olarak akan su kütlelerine “akarsu” adı verilmektedir.

1. Türkiye’nin kuzeyinde ve güneyinde kıyıya paralel uzanan yüksek dağ sıraları, kaynağını iç kısımlardan alan küçük suların denize ulaşmalarını engeller.

2. Kıyıdaki kaynaklardan kaynaklanan akarsuların boyları kısa iken, iç kesimlerden kaynağını alan akarsuların boyu uzundur.

3. Bazı büyük akarsular dışında, yurdumuzda akarsular dağların uzanış doğrultusuna uyar.

(Doğu-Batı)

4. Kaynağını Doğu Anadolu’dan alan akarsular genellikle ülkemiz sınırları dışında akışlarını sürdürürler.

5. Akarsularımızın yatak eğimleri fazladır. Bu yüzden akış hızları fazla, hidroelektrik enerji potansiyelleri yüksek, aşındırma güçleri fazladır.

6. Ülkemiz akarsuları denge profiline ulaşmamışlardır. (Bartın Çayı dışında). Bu durum ülkemizin genç yapıda olduğunu göstermektedir.

7. Ulaşıma ve taşımacılığa elverişli değildirler. Sebebi ise; rejimlerinin düzensiz olması, eğimlerinin fazla olması, denge profiline erişmemiş olması, debisi (akımı), derinliği ve genişliği ulaşıma uygun değildir.

8. Türkiye akarsularından daha çok enerji üretiminde, sulamada, kullanma suyu, içme suyundan yararlanılır. Çok az da turizm amaçlı kullanılmaktadır.

9. Rejimleri genelde düzensizdir.

10. Kuzey Anadolu Dağları’nın kuzeye bakan yamaçlarından doğan akarsuların boyları kısadır.

11. Havzaların büyük bir kısmı denizle bağlantılıdır.

12. Akarsuların taşıdıkları su miktarı azdır.

13. Akdeniz Bölgesi’ndeki akarsulardan bazıları yaz döneminde yağış almamasına rağmen kaynak sularıyla beslendikleri için akmaya devam ederler.

14. Türkiye akarsularında balıkçılık yapılmaktadır.

15. Türkiye akarsuları fazla miktarda alüvyon taşımaktadırlar.

BAŞLICA AKARSULARIMIZ

a. Karadeniz’e dökülen akarsular: Kızılırmak, Yeşilırmak, Çoruh, Harşit Çayı, Sakarya, Bartın Çayı, Filyos Çayı’dır. Türkiye’nin en uzun akarsuyu Kızılırmak’tır. (Sivas’ta) Kızılırmak’ın doğduğu yer Kızıldağ’dır. Çoruh Nehri kaynağını ülkemizden alıp Gürcistan topraklarından Karadeniz’e dökülür.

(21)

b. Marmara’ya dökülenler: Susurluk, Gönen, Kocabaş Çayı, Kemalpaşa çayı, Kocaçay ve Nilüfer Çayı, Orhaneli Susurluğun koludur.

c. Ege’ye dökülenler: Bakırçay, Gediz, Küçük Menderes, Büyük Menderes ve Meriç Nehri’dir. (Meriç Nehri: Bulgaristan’dan kaynağını (Rodos dağlarından) alıp daha sonra ülkemiz topraklarından denize dökülür. Bulgaristan’dan Arda, Yunanistan’dan Tunca kollarını alır. Yunanistan ve Türkiye arasında sınır çizer.

d. Akdeniz’e dökülenler: Dalaman, Manavgat, Seyhan, Ceyhan, Göksu, Aksu, Köprüçay ve Asi Nehri’dir. Asi Nehri ülkemiz toprakları dışından doğup (Lübnan dağlarından) Suriye’den geçerek; Hatay üzerinden Akdeniz’e dökülür.

e. Hazar Denizi’ne dökülenler: Aras ve Kura Nehirleridir. Aras, Palandöken ve Kargapazarı Dağları’ndan doğup Hazar Gölü’ne dökülür. Kura, Yalnızçam ve Allahuekber Dağları’ndan doğup Hazar Gölüne dökülür.

f. Basra Körfezi’ne dökülenler: Fırat ve Dicle Nehirleri’dir. (Irak)

NOT: Uluslararası akarsular birden fazla ülkeden geçen akarsulardır. Örneğin, Çoruh, Meriç,Fırat, Dicle, Asi, Aras ve Kura gibi bu tür akarsular zaman zaman ülkeler arasında sorunlara neden olurlar.

Türkiye’deki akarsular beslenme özelliklerine göre 5 gruba ayrılır.

1. Yağmur suları ile beslenen akarsular: Akdeniz iklim özelliklerinin görüldüğü

bölgelerdeki akarsulardır. Kışları yağışlı geçtiği için kış aylarında akmaya devam ederler. Yaz döneminde ise kuraklıktan dolayı kuruma görülmektedir.

Akdeniz ve Ege Bölgesi’ndeki akarsulardan karstik kaynaklarla beslenenler yaz döneminde bile akmaya devam ederler. Ocak ve Şubat aylarında seviye en yüksektir.

Haziran ile Ekim arasında ise seviyesi en düşüktür. Örn; Dalaman Çayı, Eşen (Fethiye), Gediz, Küçük ve Büyük Menderes örnek olarak verilebilir.

2. Kar ve buz sularıyla beslenen akarsular: Bu akarsular yağışların genelde kar şeklinde olduğu yüksek dağlardan kaynağını alan akarsulardır. Bu akarsuların rejimlerinde Ağustos- Mart arasındaki dönemde akım düşer. İlkbahar mevsiminde Mart’tan itibaren Haziran ayına kadar havanın ısınmasıyla akım yükselir. Doğu Anadolu Bölgesi ile Doğu Karadeniz Bölümü’ndeki yüksek dağlardan kaynağını alan akarsular buna örnektir. (Fırat ve kolları, Murat, Karasu Nehirleri)

(22)

3. Kaynak suları ile beslenen akarsular: Kalkerli arazilerde yağan yağmur suları

çatlaklardan sızarak yeraltına geçer. Bu arazilerde akan akarsular kurak dönemde bile akmaya devam ederler. Karstik kaynaklarla beslenen akarsulara genelde Akdeniz Bölgesi’nde

rastlanmaktadır. Manavgat ve Köprüçayı örnek olarak verilebilir.

4. Gölden kaynağını alan akarsular: Göllerden çıkan suların oluşturduğu akarsulara

ülkemizde sıkça rastlanılmaktadır. Bunlar Beyşehir Gölü’nden çıkan Çarşamba Suyu, Eğirdir Gölü’nden çıkan Kovada Çayı, Kuş (Manyas) Gölü ve Ulubat Gölü’nden çıkan Susurluk Çayı ve kolları, Çıldır Gölü’nden çıkan Arpaçay Suyu’dur. (Arpaçay Suyu’nun en büyük özelliği Türkiye-Ermenistan arasındaki sınırı oluşturmasıdır).

5. Karma rejimli akarsular: Hem yağmur hem de kar sularıyla beslenen akarsulardır. Yani beslenmeleri birden fazla faktöre bağlıdır. Fırat, Kızılırmak, Sakarya örnek olarak

verilebilir.Not:Türkiye akarsuları beslenme rejimine göre genelde Karma rejimlidirler.

AKARSU AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ

Akarsular tarafından meydana getirilen bu aşındırma için;

1-Yatak eğimi fazla olmalıdır.

2-Akış hızı fazla olmalıdır.

NOT:Akarsuyun kaynak tarafında genellikle aşındırma, ağız tarafında ise birikme görülür.

Akarsular tarafından aşındırma iki yolla gerçekleşir:

1-Fiziksel Aşındırma: Akarsuların kayaları parçalayarak aktıkları yatağın alt kısımlarını yana ve derine doğru aşındırarak, buralardan çeşitli büyüklükteki materyalleri koparması olayıdır.

Fiziksel aşındırmayı genelde akarsuyun renginden anlarız.

Mekanik parçalanma üzerinde;

a- Su miktarı b- Akış hızı

c- Yatağın eğimi ve yapısı d- Yük miktarı etkilidir.

Akarsular yataklarının en çok deniz seviyesine kadar aşındırabilir. Bu seviyenin altında aşındırma yapamaz. Yapacağı son yer taban seviyesidir.

2-Kimyasal Aşındırma: Akarsuların kayaların içinde bulunan ve kolay eriyebilen mineralleri eritip dağıtması olayıdır. Bu aşındırma genelde sıcak ve nemli bölgelerde çok görülür.

(Örn. Ekvator ve çevresi).

Kimyasal aşındırmayı genelde akarsuyun tadından anlarız.

Bu aşındırma üzerinde;

a- Suyun sıcaklığı b- Kayanın cinsi

c- Suyun bileşiği(mineral yapısı) d- Yatağın zemin özellikleri etkilidir.

Akarsular yataklarını derine, yana ya da geriye doğru aşındırırlarken çok çeşitli aşındırma şekilleri oluştururlar.

AKARSU AŞIDIRMA ŞEKİLLERİ 1-VADİ

a- Çentik vadi b- Boğaz vadi c- Kanyon Vadi d-Yatık yamaçlı vadi

e- Geniş tabanlı(Alüvyon) vadi 2- MENDERES(BÜKLÜM)

3- DEV KAZANI(ŞELALE-ÇAĞLAYAN) 4- PERİ BACASI

5-KIRGIBAYIR(BADLAND)

(23)

6- PLATOLAR

7- PENEPLEN(YONTUK DÜZ) 8- TARAÇA(SEKİ)

1-VADİ: Akarsular tarafından meydana getirilen bu yer şekilleri eğimin ve yükseltinin fazla olduğu yerlerde derine aşınım kuvvetli olduğu için vadiler genelde derin ve dik yamaçlı olurlar. Ülkemizde Dicle, Fırat, Kızılırmak, Yeşilırmak, Ceyhan ve Sakarya

Nehirleri dar ve derin vadiler içerisinde akarlar.

a-Çentik(Genç) Vadi: ”V” şekilli genç vadilerdir. Genelde akarsuyun yüksek kısımlarında (yukarı çığırında) derine aşındırmanın fazla oldu

yerlerde oluşmuşlardır. Türkiye’de en çok görülen vadi çeşididir. Ülkemizde en çok Doğu Anadolu ve Karadeniz Bölgesinde görülür.

b-Boğaz(Yarma) Vadi: ”U”şekilli vadidir. Yine genç vadilerden olup vadi yamaçları arasındaki mesafe azdır. Ülkemizde en çok Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinde görülürler. Bu vadiler geçit özelliği gösterdiği için ulaşım açısından önemlidir. Örnek:Gülek Boğazı (Akdeniz) Kızılırmak ve Yeşilırmak vadisi (Karadeniz)

c-Kanyon(Basamaklı ) Vadi: Boğazların daha derin ve uzun olanlarıdır.

Farklı dirençteki tabakaların farklı aşınması nedeniyle Yamaçlarında basamaklı bir görünüm vardır. Karstik bölgelerde yoğun olarak görülür.

Akdeniz Bölgesi’nde Taşeli platosundaki Göksu Kanyonu ve Antalya yöresindeki Köprülü Kanyon buna en güzel örnektir.

d-Yatık Yamaçlı (Yayvan) Vadi: Akarsu eğiminin azalması ve yanlara doğru aşındırmanın artması ile oluşmuş sığ ve geniş yataklı vadilerdir. İç Anadolu Bölgesinde görülür.

e-Geniş Tabanlı(Alüvyon) Vadi: Vadi oluşumunun son

safhalarında meydana gelir. Derine aşındırma zayıflar, yanlara doğru aşındırma hakimdir. Tabanda alüvyon birikmeleri olur ve vadi yamaçları arasındaki mesafe açılır. Eğim azaldığı için vadi

tabanındaki akarsu menderesler çizerek akarlar. Ege Bölgesindeki Küçük Menderes ve Büyük Menderes en güzel örnekleridir.

Alüvyon Menderes

(Büklüm)

(24)

2-MENDERES(BÜKLÜM):Yeryüzünde eğimin azaldığı yerlerde akarsu düz yatağında salınımlar yaparak akmaya başlar, Buna Menderes(büklüm)adı verilir. Ülkemizde en çok Ege Bölgesinde görülür.

Menderesler çizerek akan akarsularda;

1-Yatak eğimi çok azdır.

2-Akarsuyun akış hızı azdır.

3-Aşındırma gücü azalmış ve biriktirme ön plandadır.

4-Akarsuyun uzunluğu artmıştır.

5-Akarsu sık sık yatak değiştirir.

3- DEV KAZANI(ŞELALE):Özellikle yataklarında eğim kırıklıkları bulunan akarsularda şelaleler oluşmaktadır. Akarsu şelale yaptığı yatağında yüksek kısımdan alçak kısma doğru dik düşerken aşındırma çok güçlü olduğu için orada açılan çukurluk alanlar zamanla büyürler.

Buna “Dev Kazanı” adı verilir. Her şelalede dev kazanı bulunur.

Ülkemizde Akdeniz Bölgesinde ve Doğu Anadolu Bölgesinde yaygın olarak görülür.

4- PERİ BACALARI: Volkanik sahalarda oluşur. Sel ve heyelan

sularının çıplak kaya yüzeyinde yaptığı aşındırma sonucunda tepe kısımlarında şapka şeklinde dik kalıntı tepeler oluşur. Türkiye’de peribacaları Nevşehir Ürgüp, Göreme (Kapadokya)’da görülür. Peri bacalarının oluşabilmesi için;

1-Volkanik bir arazi (Tüf ve sert bazaltlar) 2-Eğimli bir arazi(Suyun hızlı hareket edebilmesi için)

3-Sel suları ve Akarsular

4-Zayıf bir bitki örtüsü gereklidir.

UYARI: Tüfler üzerinde meydana gelen bazaltların herhangi bir nedenle yere düşmeleri sonucunda peribacası ortadan kalkar. Çünkü tüfler çok hızlı aşınırlar Ayrıca peribacalarının oluşumunda rüzgâr dolaylı bir etkiye sahiptir.

5- KIRGIBAYIR(BADLANDS=KÖTÜ ARAZİLER): Kurak ve yarı kurak iklim

bölgelerinde, bitki örtüsünden yoksun alanlarda oluşur. Zamanla sağanak yağışların etkisiyle çıplak toprakta suyun aşındırma gücü yükselir. Kolay aşınan bu zeminde kanalcıklar açılır ve bunlar gittikçe derinleşir. Böyle arazilerde tarım olanaksızdır. Çünkü arazi sel yarıntılarıyla keskin sırtlar şeklinde parçalandığı için üzerinde yürümenin çok güç olduğu bir yüzey

meydana gelir. Buna “kırgıbayır” veya kötü arazi anlamına gelen “badlands” adı verilir.

Ülkemizde en çok İç Anadolu bölgesinde ve Bitki örtüsünün zayıf olduğu yerlerde görülür.

Sert Bazalt

Tüf Tüf

Peribacaları

(25)

6- PLATO: Akarsular tarafından derin vadilerle parçalanmış, çevresine göre yüksekte kalmış, hafif dalgalı geniş düzlüklere plato adı verilir. Ülkemizde platoların en yaygın olduğu bölge İç Anadolu bölgesidir.

Ülkemizdeki belli başlı platolar ise;

İç Anadolu Bölgesi Platoları: Obruk, Cihanbeyli, Haymana, Bozok (Kızılırmak) en geniş platomuzdur. Uzun yayla(bir kısmı Doğu Anadolu bölgesinde yer alır) Yazılıkaya(bir kısmı Ege Bölgesi içerisinde yer alır.)

Doğu Anadolu Bölgesi Platoları: Erzurum, Kars,Ardahan ve Sarıçiçek platolarıdır.Bu platolar çukur alanları lav akıntılarının doldurması sonucunda meydana gelmiştir.Ayrıca yaz yağışlarının etkisiyle bu platolarda yüksek otlar ve çayırlar gürdür.Buralar büyükbaş

hayvancılığa elverişlidir.

Güney Doğu Anadolu Bölgesi Platoları: Gaziantep, Şanlıurfa ve Dicle platoları ile Diyarbakır havzası yer alır.

Akdeniz Bölgesi Platoları: Teke ve Taşeli Platolarıdır. Bu platoların üzeri traverten taşlarıyla kaplı olmasından dolayı tarıma pek elverişli değildir.Ayrıca Taşeli Platosu nüfus bakımından tenhadır.

Marmara Bölgesi Platoları: Çatalca-Kocaeli Platosudur.

Ege Bölgesi Platoları: İç Batı Anadolu Bölümü’nde “Bayat” platosu yer alır.

(26)

NOT 1: Türkiye’de Karadeniz Bölgesi’nde eğim fazla olduğu için plato yoktur. Ayrıca Türkiye’deki platolar genellikle dağlık,yüksek sahalarda görülür.Bunun nedeni Epirojenik yükselmelerden dolayı akarsuların yataklarını hızlı bir şekilde derine aşındırmalarıdır.

NOT 2: Platolarımızda aşır erozyon görülmesi sebebiyle toprak kaybı fazladır. Bu da her geçen gün verimli topraklarımız verimsiz hale getirerek tarımı ve hayvancılığı olumsuz etkilemektedir.

7- PENEPLEN (YONTUK DÜZ): Akarsu aşındırmasının son safhalarında meydana gelen geniş aşınım düzlüklerine peneplen denir. Peneplenin oluşumu milyonlarca yıl gibi uzun zaman içerisinde gerçekleşir.Türkiye’de peneplen veya geniş aşınım düzlüklerinin çok çeşitli yükseklikte yayılmasının ve görülmesinin sebebi, III. Jeolojik zamanda penepleşen alanların IV. Jeolojik zamanın başlarında Epirojenez ile toptan yükselmesidir

8- TARAÇA(SEKİ):Hem aşındırma hem de biriktirme sonucunda oluşan basamak şeklindeki düzlüklerdir. Bir akarsu vadisinde tektonik hareketlerden dolayı

yükselmenin meydana gelmesinden sonra alüvyonlar içerisinde gömülen akarsuyun her iki yanında taraça adı verilen eski vadi tabanları oluşur. Taraçalar bir, iki, üç, hatta dört seviyede oluşabilir.

Sayılarının artması tektonik hareketlerle yükselmenin sayısına bağlıdır. Bu yüzden en eski taraça en üstte, en yeni taraça en altta bulunur.

AKARSU BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ

Akarsular tarafından biriktirme şekillerinin oluşabilmesi için;

1-Eğimin azalması

2-Alüvyon miktarının artması 3-Akış hızının azalması gerekir.

Akarsu Biriktirme Şekilleri 1- Birikinti konisi

2- Birikinti yelpazesi 3- Dağ eteği ovası 4- Dağ içi ovası

5- Irmak adası(Kum adası) 6- Deltalar

1- BİRİKİNTİ KONİSİ: Dağların etek kısımlarından ovalık sahalara geçiş kısımlarında eğimin azalması sonucunda akarsuyun taşıdığı alüvyonları

bırakmasıyla oluşur.

Genelde Koni ve Yelpaze şeklindeki biriktirmelerdir.

Yurdumuzda genelde en yaygın biriktirme şekli birikinti konileridir.

2-BİRİKİNTİ YELPAZESİ: Birikinti konilerinin zamanla birleşmeleri sonucunda oluşurlar.

3- DAĞ ETEĞİ OVASI: Birikinti konisi ve birikinti yelpazelerinin bir dağ eteği boyunca yan yana sıralanmaları ve zamanla

birleşmeleriyle oluşurlar. Örneğin; Bursa Ovası ve İnegöl Ovası tipik dağ eteği ovasıdır.

1 1

2 2

3 3

Vadi

Alüvyon

(27)

4- DAĞ İÇİ OVASI: Yüksek ve engebeli dağlık sahaların az eğimli kısımlarında oluşmuşlardır. Bazende Karstik çanaklarda yada Tektonik çöküntülerde Alüvyonların birikmesi sonucunda oluşan ovalardır. Muş, Elazığ, Malatya gibi Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaygındırlar.

5- IRMAK ADASI(KUM ADACIĞI):Geniş akarsu yataklarında görülen kum ve çakıl birikintileridir. Bunlar zamanla akarsuyun güçlü hale

gelmesinden sonra ortadan kalkabilirler. Türkiye’de Göksu, Kızılırmak, Gediz vb. akarsularda yaz aylarında sıkça görülür.

6-DELTA OVASI: Akarsuların taşıdığı alüvyonları denize döküldükleri ağız kısmında

“Δ”şeklinde biriktirmeleri sonucunda oluşur. Bu ovalar oldukça verimli aynı zamanda eğimleri düşüktür.

*Deltaların oluşabilmesi için;

1-Eğimin azalması

2-Akarsuyun bol miktarda alüvyon taşıması 3-Akarsuyun akış hızının azalması

4-Gelgit olaylarının güçlü olmaması 5-Dalga ve akıntılarının olmaması 6-Denizin sığ olması gerekir.

UYARI: Türkiye’de Güçlü Üst ve Alt Akıntılardan dolayı Filyos, Bartın, Sakarya, Susurluk gibi akarsuların ağzında delta ovası oluşmamıştır.

Karadeniz Kıyı Ovaları:

Çarşamba Ovası ---Yeşilırmak ağzında Bafra Ovası ---Kızılırmak

Ege Kıyıları Ovaları:

Bakırçay Ovası ---Bakırçay Delta Ovası Gediz Ovası --- Gediz(Menemen) Küçük Menderes Ovası --- Küçük Menderes(Efes)

Büyük Menderes Ovası --- Büyük Menderes (Milet) (Balat)

Kum Adası

(28)

UYARI: 1886 yılında Gediz Nehri’nin İzmir Körfezi’ni doldurmaması için yatağı değiştirilmiştir.

Akdeniz Kıyı Ovaları:

Çukurova ---Seyhan ve Ceyhan (Bu ova Türkiye’nin en büyük delta ovasıdır.) Silifke Ovası---Göksu Irmağı

Asi Ovası ---Asi Nehri

UYARI:Meriç Nehri ve Asi Nehri’nin en önemli özelliği yurdumuz dışından doğup ülkemizde denize dökülmeleridir.( Meriç-Yunanistan’dan, Asi-Suriye’den doğar.) Kıyı ovaları ılıman(denizel) iklim özelliklerinden dolayı ve akarsuların getirdikleri alüvyonlardan dolayı toprak içerisindeki mineraller bakımından zengindir. Bu yüzden bu alanlar genelde verimli tarım alanlarıdır. Buralarda tarımsal faaliyetler fazla olduğu için nüfus yoğundur. Ayrıca kıyı ovalarımızın tamamı 200 m’nin altındadır. Fiziki haritalarda bu ovalar Koyu Yeşil renklerle gösterilmektedir.

İÇ BÖLGELERDEKİ OVALAR:

1-Tektonik Ovalar:İç bölgelerdeki ovaların çoğu tektonik(çöküntü) kökenlidir. Bu ovalar belirli kırık hatlar(fay) üzerinde sıralandıkları için günümüzde de bu kırık hatlar hareket halindedir. Bu yüzden bu ovalar Türkiye’nin etkin deprem kuşağı üzerinde bulunurlar.

a.Ege Bölgesi’ndeki Tektonik Ovalar

Bakırçay Vadisi’nde --- Bergama- Soma- Kırkağaç Ovaları

Gediz Vadisi’nde --- Manisa-Akhisar- Turgutlu-Salihli ve Alaşehir Ovaları Küçük Menderes Vadisi’nde---Torbalı- Tire- Ödemiş Ovaları

Büyük Menderes Vadisi’nde ---Söke- Koçarlı-Aydın- Nazilli ve Sarayköy Ovaları bulunur. Bu ovaların dışında Kütahya, Simav, Afyon, Sandıklı Ovaları bulunur.

b.Kuzey Anadolu Fay Kuşağındaki Tektonik Ovalar

Ezine, Bayramiç, Biga, Gönen, Manyas, Ulubat, Bursa, İnegöl, Yenişehir, İznik, Orhangazi, Gemlik, Adapazarı, Gölcük,Düzce, Bolu, Kaynaşlı, Ilgaz,Tosya, Kargı,Vezirköprü, Suluova, Zile, Turhal, Tokat,Erbaa, Niksar, Suşehri, Erzincan, Erzurum, Pasinler, Ağrı ve Eleşkirt Ovaları bulunur.

c.Doğu Anadolu Fay Kuşağı’ndaki Tektonik Ovalar

Amik, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya, Elazığ, Muş, Varto,Henez, Karlıova, Göynük, Iğdır, Pasinler, Oltu, Narman, Tercan, Malazgirt, Yüksekova yer alır.

NOT: Doğu Anadolu’da en verimli ovalar Malatya, Elazığ ve Iğdır Ovaları’dır. Diğer ovalar yükseltinin etkisi ile ve sıcaklığın azlığıyla fazla verimli değildir.

(29)

d.İç Anadolu Bölgesi’ndeki Tektonik Ovalar

Konya, Ereğli, Aksaray, Kayseri, Develi, Ankara, Çubuk, Akıncı ovaları bulunur.

e.Akdeniz Bölgesi’ndeki Tektonik Ovalar

Amik, Kahramanmaraş, Burdur ve Isparta Ovaları bulunur.

f.Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki Tektonik Ovalar

Dicle, Gaziantep, Kilis, Nizip, Suruç, Harran(Altınbaşak), Ceylanpınar Ovaları bulunur.

NOT: İç ovalarımızın yüksekliği 500 m’nin üstündedir.

Türkiye’de tektonik ovaların bir bölümüne havza adı verilmektedir. Havzalar platolarla ovalar arasında geçiş özelliği gösterdiği için bu adı almaktadır. En güzel örneği Diyarbakır Havzası ve Ergene Havzası’dır.

2-Karstik Ovalar: Türkiye’deki iç bölgelerdeki ovaların bir bölümü ise

karstik(erime)kökenli ovalardır. Bu ovalar genelde Batı ve Orta Toroslar üzerinde bulunurlar.

Bu ovalara aynı zamanda polye ovaları da denir. Başlıcaları ise; Tefenni(Burdur), Tavas, Acıpayam(Denizli), Antalya: Korkuteli, Kestel, Elmalı(Antalya- Burdur arası),

Gembos(Isparta), Atabey polyeleridir.(TAKKE)

RÜZGÂRLAR Türkiye’de Rüzgârların Oluşturduğu Yeryüzü Şekilleri:

Kurak ve yarıkurak iklim bölgelerinde genelde rüzgarlar aşındırma ve biriktirme faaliyetinde bulunurlar. Bir bölgede rüzgarların etkili olabilmesi için öncelikle şu şartlar gereklidir:

1. İklim (Kurak ya da yarıkurak olması) 2. Bitki örtüsü (Cılız ya da seyrek olması)

3. Arazinin yapısı (Gevşek unsurlu malzemelerden olması) 4. Rüzgârın hızı (Hızlı esmesi) gerekir.

5. Sıcaklık farkından dolayı Mekanik(Fiziksel) ayrışma fazla olması gerekmektedir.

Türkiye de Rüzgârların En çok etkili olduğu bölge İç Anadolu. Bölgesi Konya-Karapınar ve Tuz Gölü çevresindedir. Güney doğu. Anadolu Bölgesinde ise Şanlıurfa çevresidir.

Dünyada ise Çöller Sahra Çölü ve Orta Asya Çöllerinde etkilidir.

1. Rüzgarların Oluşturduğu Aşındırma Şekilleri 1. Mantar kaya (Şeytan masası)

2. Şahit kaya 3. Yardang 4.Tafoni

(30)

1. Mantar kaya: Bunlar şekil olarak mantar şeklindedir. Rüzgarlar taşıdıkları toz ya da kumları alt kısımlara vurarak ve bizzat aşındırıcı gücüyle oyucu etki yaparlar. Böylece alt kısımları aşındığı için İncelirler, üst kısma doğru ise masa görünümünü alırlar. Ülkemizde en çok İç And. Bölgesinde Konya-Nevşehir çevresinde görülür.

2.Şahit Kaya: Sertlik derecesi farklı olan tabakalar aşındırıldığında sert tabaka veya kayalar ayakta kalarak “şahit kayaları” meydana getirirler. . Ülkemizde en çok İç Anadolu

Bölgesinde görülür.

3. Yardang: Aşındırmaya karşı dirençsiz olan unsurlar bilindiği gibi kolay aşınırlar. Direnci fazla olan kayalar ise ana kaya üzerinde çıkıntılar meydana getirirler. Bu aşındırma şekline

“yardang” adı verilir. Bu yer şekli Türkiye’de görülmez. Orta Asya çevresinde yaygındır.

4- Tafoni (Rüzgar kovuğu):Rüzgarlar tarafından aşınmış delikli şekillerdir.

2. Rüzgarın Oluşturduğu Biriktirme Şekilleri 1. Lös

2. Barkan 3. Kumullar

(31)

1. Lös: Rüzgârların biriktirmesiyle oluşmuş ve taşınmış olan topraklardır. Humus bakımından zengin olduğu için verimlidir. Türkiye de İç Anadolu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesinde görülür.

2. Barkan: Rüzgârların esiş yönüne ve arazinin yapısına bağlı olarak oluşan “hilal”

şeklindeki kumullardır. Tek tek olabildiği gibi sıralar halinde de olabilirler. Örneğin; Orta Asya çölleri.

3. Kumullar: Rüzgârın hızını kesen engellerin önünde oluşurlar. Kumullar daha çok bitki örtüsü bulunmayan yerlerde oluşurlar.

BUZULLAR Buzulların Oluşturduğu Şekiller

Kutuplar ve yakınındaki yerler ile dağların yüksek kesimlerinde etkili olan dış kuvvettir.

Sıcaklığın bütün yıl 0ºC’nin üzerinde olmadığı yerlerde yağan karlar erimez. Yıl boyunca erimeden kalan bu karlara “Toktağan (kalıcı) kar” adı verilir.

Bu karların başladığı sınıra da kalıcı “kar (Toktağan) sınırı” denir. Bunlar; enleme, bakıya, yükseltiye, karasallığa ve yağan kar miktarına bağlı olarak değişir.

5000m Ekvator 3000m TÜRKİYE O-500 m Kutuplar

Buz kar: Başlangıçta yumuşak ve gevşek olan kar örtüsü soğuğun ve daha sonra yağan karların sıkışması ile sertleşir. Buna “buz kar” adı verilir.

Buzul karlar erime sularının alt kısma sızması ve üst üste yağan karların basıncı ile

kaynaşarak katılaşırlar. Buzul haline gelirler. Geniş alan kaplayan buzullara “örtü buzulu”

adı verilir. (Antartika ve Grönland). Dağların zirvelerindeki buzullara ise “dağ buzulu” adı verilir. Ülkemizde en fazla dağ buzulu görülür. Ülkemiz orta kuşakta bulunduğu için buzullaşmadan fazla etkilenmemiştir.

(32)

Yani Türkiye’nin matematik konumu buzullaşmaya olanak vermemiştir. (36º, 42º) Buzullar sadece yüksek dağların zirve kısımlarında görülmektedir. Ülkemizde kıyı dağlarında 2200 metrelerde; Doğu Anadolu Bölgesi’nde 2500 metrelerde buzullaşma söz konusudur.

Buzullar: Ülkemizin bugünkü görünümünü almasında en az etkiye sahiptir. Ayrıca buzullar en fazla Doğu Anadolu’da; en az Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde görülür.

Buzul Şekillerinin Oluşturduğu Dağlar:

Toroslar – Bolkar, Aladağ, Bey Dağları ve Sultan Dağları Göller Yöresi – Dedegöl, Davras Dağları

Marmara Bölgesi – Uludağ

Karadeniz – Kaçkar ve Giresun Dağları İç Anadolu Bölgesi – Erciyes

Doğu Anadolu Bölgesi – Yalnızçam, Mescit, Süphan, Bingöl, Ağrı, Sat ve Cilo Dağları.

1. Buzul Aşındırma Şekilleri 1. Buzul Vadileri

2. Hörgüç Kayalar 3. Fiyord tipi Kıyılar 4. Sirkler

1. Buzul Vadisi: Buzulların açtığı dik yamaçlı ve “U” profilli vadilerdir. Buzul vadilerini dolduran buzullara “Vadi Buzulu” denir. Cilo Dağları’nda yaygındır.

2. Hörgüç Kayalar: Buzul vadilerinde görülen deve hörgücüne benzeyen sırt şeklindeki oluşumlardır.

3. Fiyord Tipi Kıyılar: Buzul vadilerinin deniz istilasına uğraması sonucunda oluşan çok girintili çıkıntılı ve karaya doğru derince sokulan kıyılardır. Ülkemizde bu tip kıyılara rastlanmaz. Çünkü Türkiye’nin 36º-42º enlemi buna elvermez. Yüksek enlemlerde yaygındırlar. Özellikle Kanada ve Norveç kıyılarında görülürler.

(33)

4. Sirkler: Buzulların, dağların doruk kısımlarında açtıkları çukurlardır. Bu çukurlar buzul vadilerini besledikleri için ön kısımları buzul vadilerine doğru açıktır. Genellikle daire şeklinde olurlar. Su ile dolduklarında “sirk gölleri” oluşur. Dağlık alanlarda çukurlar içerisinde oluşan küçük buzullara ise “sirk buzulu” denir.

Ülkemizde Uludağ (Aynalıgöl)’da, Karadeniz dağlarının yüksek kesimlerinde, Nemrut, Erciyes, Kaçkar, Cilo, Bolkar, Ağrı Dağlarında sirk buzullarına rastlanır.

1.Buzul Biriktirme Şekilleri:

1-Moren: Buzullar tarafından meydana getirilen birikim şekilleri “morenlerdir”. Moren, buzullar tarafından taşınan unsurlardır ve buzulların alt, ön, yan kısımlarında birikerek setler oluştururlar. Bunlar taşınan toprak olduğu için verimlidirler. Ülkemizde moren az sayıdadır.

Çünkü 4. jeolojik zaman morenleri akarsular tarafından taşınarak ortadan kaldırılmışlardır.

2-Sander Ovası-Düzlüğü: Moren depolarının biriktiği yere denir.

3-Durumlin:Balina sırtına benzeyen moren yığınlarına denir.

KARSTİK ŞEKİLLER

Kolay eriyebilen Kalker (Kireç taşı), Jips (Alçı taşı), Kaya tuzu üzerinde meydana gelirler.

Aşınım ve birikim şekilleri olmak üzere 2 türlü bulunurlar. Karstik şekiller en fazla Akdeniz Bölgesi’nde özellikle Batı Toroslar(Antalya), Teke Yarımadası, Göller Yöresi ve Orta Toroslarda(Mersin), Taşeli Platosu’nda yaygındır. Ayrıca İç Anadolu’nun bazı yörelerinde (Konya Karapınar,Tuz gölü, Sivas, Çankırı) görülür.

Karstik şekillerin oluşabilmesi için;

1-Kolay eriyebilen kaya 2-Su 3-Sıcaklık gereklidir.

1-KARSTİK AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ

Karstik aşındırma şekilleri cm boyutundan km’lerce uzunluk ve genişliğe kadar çeşitli büyüklükte olurlar. Bunlar;

olarak sıralanabilir.

1-LAPYA: Kalkerin erimesi sonucunda oluşan küçük çukurlardır. Kaya üzerinde delik, kanalcık gibi şekillerde oluşurlar. Derinlikleri birkaç cm ile 1-2m arasında değişir. Bolkar ve Aladağların yamaçlarında görülürler.

(34)

2-DOLİN: Kabaca daire veya elips şeklindeki karstik şekillerdir. Erime yada çökme

sonucunda oluşabilirler. Uvalalardan daha küçüktürler, çapları birkaç metre ile 200m arasında değişir.

Örnek: Karamanın güneyinde, Göller Yöresi’nde, Bolkar ve Aladağ’da, Geyik dağları’nda görülürler. Dolin tabanlarında sular birikirse dolin gölleri oluşur.

3-UVALA: Dolinlerin birleşmesiyle oluşan uvalalar, kalkerin belli süreçlerle erimesi sonucunda meydana gelirler. Orta Toroslar’da çok yaygındır.

4-POLYE: Karstik şekillerinin en büyüklerini oluşturan polyeler erime sonucunda oluşurlar ve oluşumlarında Akarsu vadilerinin karşılaşmaya uğraması ile fayların etkisi vardır.Verimli tarım alanlarıdırlar,tabanlarını su kaplarsa sığ polye gölleri oluşur.Üzerleri kırmızı renkli Terra rossa topraklarıyla kaplıdır.Ülkemizde Tefenni, Tavas, Acıpayam, Kestel, Korkuteli, Elmalı önemli polye alanlarıdır.(TAKKE)

5-OBRUK(AVEN): Kuyu biçimindeki karstik şekillerdir. Hemen hemen hepsi yeraltı suları ile ilişkilidirler.

Ülkemizde İç Anadolu`nun güneyi ile Orta Toroslar`da yaygındırlar. Cennet ve Cehennem obrukları, Kızılören Obruğu ve Kuru Obruk örnek olarak verilebilir.

6-KURU VADİ:( KÖR / ÖLÜ VADİ):Yatağında su bulunmayan vadilere verilen addır.

Genelde suların derine sızması nedeniyle su bulunmaz (Kovada gölü, Suğla gölü)

7-DÜDEN: Suyutan veya Subatan da denilir. Karstik alanlarda çatlakların genişlemesi ve yer altı mağara ve galeri ile birleşmeleri sonucunda oluşurlar. Batı Toroslar çevresinde görülür.

8-MAĞARA VE GALERİLER: Suların kalkeri eritmesi sonucunda oluşan yeraltı

boşluklarına mağara denir. Mağaraların uzunlamasına şekillenmiş olanlarına ise galeri denir.

Mağaraya, aşağıdakiler örnek olarak verilebilir:

*Alanya - Damlataş Mağarası

*Mersin - Narlıkuyu Mağarası

*Burdur - İnsuyu Mağarası

*Seydişehir- Tınaztepe Mağarası

*Gümüşhane- Karaca Mağarası

*Tokat- Ballıca Mağarası

2)KARSTİK BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ

Karstlaşma sonucunda oluşan, şekilleri 2 ana grupta toplanır. Bunlar:

1.Sarkıt, Dikit, ve Sütun (Damlataşı) 2.Traverten

1-SARKIT, DİKİT VE SÜTUN: Mağaralarda oluşurlar. Bunlardan sarkıtlar; mağara tavanlarından damlayan suların tavanda eriyik haldeki kalsiyum bikarbonatı bırakmaları ve bunların zamanla birikmesi sonucunda oluşurlar.

Referanslar

Benzer Belgeler

7. Aşağıda verilen bilgilerden hangisi doğru değildir A) Tuz Gölü ve çevresi seyrek nüfuslanmıştır.. B) Doğu Karadeniz kıyı şeridi

Bu durumda deniz suyuna oranla 10 kez daha tuzlu olan göl suyu sürekli NaCl'e doygundur.. îkinei büyük anyon olan SO 4 -~ 4,7-44,5 g/l arasında

tektonik ovalardır. Akarsuların biriktirmesiyle oluşan çevresine göre alçakta yer alan düzlüklere ova denir. Türkiye'de ovaların belirli bir yükselti sınırı yoktur.

Toprak: Uzun vadede kendini yenileyebilen doğal kaynak olan toprak insanların tüm ihtiyaçlarının temin edildiği doğal kaynaktır. Hava: Madde ve enerji kaynaklarının bir

Kırgıbayır (badlands);Kurak ve yarı kurak iklim bölgelerinde bitki örtüsünün de seyrek olması sonucu sağanaklarla oluĢan seller, yamaçlarda yarıntılar meydana

• Laktoz; Birbirine bağlanmış bir glikoz ve bir galaktoz molekülünden oluşur.Süt şekeri olarak bilinen laktoz; süt, yoğurt, dondurma ve peynir gibi süt ürünlerinde

Biyomlardaki canlılar, suyun özelliklerine göre su biyomları, (tuzlu su ve tatlı su biyomu olmak üzere iki gruba ayrılır.) kara üzerinde hâkim olan bitki türüne göre de

Önceleri ağır sanayi merkezi durumunda olan kent, günümüzde kültür kenti konumundadır... Şam: MÖ 14 yüzyılda kurulan şehir köklü bir geçmişe