• Sonuç bulunamadı

R O M A N T İK S A N AT VE B İ Z A N T İ UM

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "R O M A N T İK S A N AT VE B İ Z A N T İ UM"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

R O M A N T İ K S A N A T V E B İ Z A N T İ U M

' Yazan : İ. Runchnan ,

(İstanbul Üniversitesi Bizans tarihi Profesörü) Türkçeye 'çeviren : M. İ. B. Çelebi

Tarihçiler, sion zamanlara kadar, Orta Çağlar-dan bahsederken, cidd'î bir. hataya düşmeğe müs-fceit idiler. Avrupayı, Şarkî ve Garbı Avrupa diye ikiye ayırarak, bu parçaların, yekdiğeri ile alâkası yokmuş gibi, ayrı ayrı tetkik edilebileceklerini zan-netmişlerdi. Bu şekildeki görüş ise hem yanlış, ve hem de tehlikelidir. Siyasî noktayı nazardan, Avru-panın Ibu her iki yarısı arasındaki münasebetler, ger-çi ekseriya dostane değildi. Lisan farklarından do-layı, lâtinıce konuşan Garp, yunanca konuşn Şarkı, anlıyamıyordu. Bütün bunlara rağmen, bu iher iki yarı arasında adeta hiç bir zaman fasılaya ujğramı-yan bir münasebet mevcuttu. Bu münasebet;,

me-selâ, 6ncı, 9uncu ve 12nci asırlarda olduğu gilbi, bazan, meselâ 7nci ve 8inci asırlardakinden çok daha sıkı idi. Bu temasın tesirlerini, gayet bariz bir surette, Garbî Avrupanm ilik Orta Çağlar sanatın-da müşahede edebiliriz. Öyle ki, bu hususu, aklımız-da iyice muhafaza etmiyeeek olursak, teşhisi çok

güç olur. ı Roma İmparatorluğu parçalandığı zaman, Şark

yarısının Garp yarısından daha uzun bir zaman da-yanmış olmasının ibir çok sebepleri vardır: Evvelâ, daha iyi idare ediliyordu; imparatorluğun daha zen-gin ve çok daha, medenî vilâyetlerine sahipti. Ve en mühimmi olarak, büyük İstanbul şehrinde daimî ve salim bir merkeze mâlikti. Garp yarısı böyle bir merkezden mahrumdu. Metin bir kültür merkezi meydana getirebilecek ne maddî kuvvete ve ne de medeniyete sahip olmıyan bir sürü, birbirine rakip nim barbar kırailıklartdan teşekkül etmişti. Sonra-ları, Roma Papalığı manevî ve Garp İmparatorluğu da ehliyetli bir siyasî birlik temin edeceklerdir. Lâ-kin ,ne Papa ve ne de Garp İmparatoru, Bizantiyu-raun âz,im servetine ve. ihlâl edilmemiş an'anelerine dayanan Bizans imparatorunun oynadığı rolü, oyna-yamazlardı. Her ikisi de, tab'alarmın arasında, sa-natkârlara veya daimî bir kültür merkezi yaratacak çapta büyük sanat hâmillerine mâlik değillerdi.

Ba-8 inci asra ait bir Fransız el yazısından Bizans res-minin garbî tipik bir Ikopyası

zı mahallî hükümdarlar, mesielâ Fransa kiralıları bu hususta daha müsait vaziyette idiler. Lâkin, Ibu me-yanda bir takım tesirler mevcuttu ki, bunlar, bütün Garbî Avrupaya, muayyen nispetlerde müessir ol-dular; ve dolayısiyle bir vahdet nüvesi temin et-tiler.

(2)

sa-Romanesk bir kilisenin idahili• Fransa'da St. Savın , sur Gartempe 1Manastırı

natı ile aynı ihatları takip edecekti. Dun bir mede-niyet seviyesine mâlik olmasından dolayı, zaten ba-tı olan inkişafını barbar istilâları yüzünden daha aşa-ğı düşürmüştür. Mamafih bir tek vilâyet, bu hususta bir istisna, çok mühim bir istisna, teşkil ediyordu. Bu da İtalyadır. Yüksek bir kültüre mâlik olan italya, bidayette, Bizans dünyası ile aynı (hizayı muhafaza edebildi. Sanat noktayı nazarından konuşacak olur-sak, Ravenna 8indi asra kadar, Roma, 9uncu asra kadar, Venedik 12nci asır sonlarır-. ^adar ve

Si-cilya. 1 3üncü asırda hâlâ, tamamen bir Bizans şehri sayılıyordu. Bundan da anlaşılacağı gibi, Bizantiyum

1 3üncü asra kadar Garpta daima bir sanat (köprü-başı tabyası) bulundurmuştu. Lâkin, İtalyadan ha-riçte .sanat gayet bati bir şekilde canlanıyordu.

Arapların, Suriyeyi istilâ edip, donanmaları ile Akdeniiz ticaretine sekte verdikleri 7nci asra ge-linceye kadar, Suriyeli tacirler, sık sıik, bütün Garbı Avrupaya, hattâ Britanya adalarına kadar sokulu-yorlar ve buralarda, Şarktan getirdikleri ticaret eş-yası arasında ekseriya sanat parçaları da [bulunuyor-du. Bun'lar, umumiyetle, kalitesi düşük parçalar o-lup kıymetlileri Şarkta muhafaza ediliyordu. Lâkin, bu eserler barbar müşteriye çok tesir ediyor ve onun sanat fevkini tel»'biye ediyordu. Bairbar Sanatkâr,

bizzat bu gibi sanat parçalarını meydana, getirmeğe teşebbüs edecek olursa, vücuda getirdiği eserler çok kaba oluyorlardı. Ancak, bir tek memlekette, mahal-lî bir sanat do)ğmuştu. Bu memleket, hiç bir zaman Roma İmparatorluğunun bir parçasını teşkil etme-miş olan İrlanda idi. (Celltic ) İrlanda medeniyetinin menşeleri, şimdiye kadar bizleri tatmin edecek bir surette izah edilmiş değildir. Buranın sanatı, mûğ-lâk ve zengin renkli hendesî desenleri ihtiva eden

tezyini bir sanattır. Bu sanat, 6 inci asır sonlarında ve 7nci asırda en yüksek devirlerini yaşıyordu.

Bu «Celt» sanatı, 8inei asırda, Iskoçya yoluy-la,, Şimalî İngiltereye yayıldı. İngiltere, bu tarihler-de Roma ile gayet sıkı dinî temaslarda

bulunuyor-du. Bu suretle orada, Roma-Bizans sanatının izleri «Celt» sanatı ile karışarak, hem «Celt» desenlerini ve hem de çclk sadeleştirilmiş Bizans Figürlü resim-leri jlhlt'va. eden oyma taştan «Haçlar» ve müzeh-hep yazima eserler »Northumibrian Sanatı» ismini alan sanat kolunu vücuda getiriyorlardı. Bu sanat, 9uncu asırda, Danimarka istilâlara yüzünden nihayet bulmuş; ancak ortadan kalkmadan evvel tesirleri Avrupa kıtalarına da yayılmıştı.

8 inci asır sonunda, Şarlman, Franko - Germen d evi eltini kurarak, italya ile temasa geçti. Bu büyük imparatorun ve haleflerinin sarayında sanat inkişaf etti. Nortıhumbrian sanatkârları, orada yerleşti. Fa-kat esas ilham menbaı İtalya, yâni Bizans Roması ile Bizans Ravennası idi. Karolenj sanatı ismini a-lan ıbu saAat, biraz sunî idi. İmparatorluk sanayinin vücuduna ve italya ile münaselbata dayanıyordu. Ancak, ibu unsurların devam ettiği müddet, esas iti-bariyle Bizans Taşro-Sanatını andıran ve bilhassa

«Celt» menşeli pek cüz'î mahallî Vasıfları hamil bİT sürü sanat parçaları vücuda getirildi.

Ancak Kaılolenj devrinden sonradır ki, asıl Romanesk sanat başlamıştır. Halk ,meskenleri yal-nız ahşap malzeme kullanıyordu. 9uncu asırdan iti-baren, klişe ve şatolar taştan inşa edilmeğe başladı. Bidayette o tarihlerde mevcut İtalyan binaları kop-ve ediliyordu. «Aachen» de, Şarlman'in inşa ettir-diği büyük Katedral, Ravenna'daki «San Vitale» ki-lisesinin aşağı yukarı, aynıdır. Fakat İtalyan Bazili-kaları, en ziyade rağbet gören bina modellerini teş-kil etti. Aynı zamanda, münhani hatlarla vücuda getirilen kemerlere ve ikaburgalı tonozlara karşı da büyük bir temayül görüldü. Lâkin, pek azı müstes-na, Garp mimarları, kubbe gibi küç bir inşa tarzını kullanacak kabiliyette değillerdi. Zaten İtalyada, bu

mimarlara örnek teşkil edebilecek mühim kubbeli binalar da mevcut değildi. Bu sebeplerden, mahrutî

(3)

ter-ci'h ed'ilirdi. Yavaş yavaş, (bu kuleler daha mürtefi olarak inşa edilmeğe ve ma'hrutî çatılar - daha zi-y a d e uzatılarak külah şeklinde çan kulelerini teşkil

etmeğe başladılar. Bu nev'i külâhlı kuleler, 1 linçi asır sonlarında tamamen inkişaf etmiş bir vaziyette idi. San Vitale'den veya Kudüsdeki «Mukaddes Lâ-ihit» Rotundasınd&n kopye edilen dairevî klişeler de

1 linçi asır ortala,rina kadar, ancak pek nadir olup, bilhassa eski modeller üzerinde vücuıda getirildi. Lâ-kin, bazıları 5inci asır modellerinden kopye edilmiş olan ve diğerleri de, sanatkârın şahsî zevkini gös-teren oyma sütun başlıkları, günden güne ziyade-leşiyordu. Ancak bu oymalar, bilhassa yüz ve vü-cutlarını temsil; edenler çok kaba bir tarzda meyda-na getirilmişlerdi. Bunun sebebi, belki de Bizans modellerinin ımevcult olmamasıdır. O tarihlerde, ar-tık pek az Bizans figürlü h'eykeltraşı asarı vücuda ge-tiriliyordu. ,Taş oymalar ise el yazmaları gibi ko-laylıkla nakledil'emezlerdi.

Bilhassa kabili nakil el yazmaları, ve resim sa-natları - Fresko ve müzehhep el yazmaları sayesin-de, Bizans sanatı 1000 tarihlerinde en ziyade Al-manya ve İngiltere de tesirler icra, etti. Zaten, bu tarihîlerde, ibu her iki memlekette Bizans - İtalyan tesirleri de çok kuvvetli olarak hissedilmekte idi.

Rarbaroi yaziSimn devamı

barolsu'n tarafey nindeki levendlerin güzel jkomıpo-ze edildikleri görülmektedir. Yalnız Barbaros hey-kel: bir den' z kutrdunaı 'has cevvaliydi ve enerjik te-siri haiz değildir.

Kaide Profesör L. M. Süe tarafından tanzim e-dıillmilşftir. Heykellere baz ve fon teşkil eden mail kit-le asil ve temiz bir tesıir ifade etmektedir.

Belediye buradaki istimllâlklere 255,500 lira atfetmiştir. Heykel 30000 liraya, kaide 43000 li-r&yeı mal olmuştur. Kaide küfekî taşından imal edil-miştir. Heykel brlonz olup sanatkâr Yusuf tarafın-dan heykeltıraşlarımızın nezareti altında dökülmüş-tür. Velhasıl, şdhr'ımiz bu anıt ve civarı ile imar e-dıüllmiş bir muhit daha kazanmış olmaktadır. Bu işte emeği geçenleri tebrik ederiz.

Fransa kendine mahsus, kaba bir resim sanatı eko -lü vücuda getirmişti. Maamafih, 1 linçi asırda,

ken-di sade canlılığına halel getirmeden, yine eski esas an'aneye döndü. İşte, bu halk sanatının Aristokrat Bizans an'anesi ile birleşmesiledir ki, Fransaya, Ro-manesk ve İlk Gotik dünyasının Hegemonyası ver-miştir.

Romanesk veya - 9uncu ve 1 Ouncu asırda in-kişaf eden bu sanata verilen ismi oldukça keyfî ola-rak kullanaola-rak - Roman Sanatı - en yüksek merte-besine 1 100 senelerinde erişti. Bu devirde mima-maride, heykekraşide ve resimde, ilk devirlerde görülen kabalıktan kurtulmuş, her ne kadar teknik kabiliyet asla ilerlemiş değilse de, büyük vakara ve zenginliğe ulaşmış, yüksek bir mektep vücuda ge-tiren eserler meydana, çıkardı. Lâkin, vücuda geti rilen bütün ıbu eserlerde sanatın başlıca şubelerinde ve daha ziyade küçük çapta sanatlarda, hâlâ eski Greoo-Roman ve Bizans an'anesi müşahede edilmek-tedir.

Haçlılar, 12nci asırda Garibî Avıupayı, Suri-yed-e Ve İspanyada, Şark sanatı ile ve Bizansm daha, hayalî üsljupları ile temasa geçirdi. Gelecek maka-lemde, ıbu tesirlerin «Gotik Sanat» ismini verdiği-miz sanata nasıl müessir olduklarım izah edeceğim.

Ingilterede modern şehir inşaatı yazısının devamı kadar iyi güdüldüğünü ^öz önünde tuîımak alâka-bahştır; meselâ, Vferner O. Rees tarafından West-morland Eyalet Binasına ı yerli malzemenin kulla-nılmış olduğu gibi.

Referanslar

Benzer Belgeler

Salon ,şömineli iç salon ve yemek salonu o şekilde birleştirilmiş ve yerleştirilmiştir ki kabul kısmı her iki cihetteki manzaradan da istifade edebilecektir...

Direkler evin dere- cesine göre işlenmeden bırakıldığı gibi ayrı ayrı renklere d

Necmettin Erbakan Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi 2010-2011 öğretim yılında Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Bölümü, Bilgisayar ve Öğretim

Bu amaçlara ulaşmak için Fakültemiz, verilmekte olan derslerin ve içeriklerinin bilimsel araştırmalara temel teşkil edecek kaliteye ulaştırılması ve sürekli

2 Haziran 2008 tarihinde sizlik Sigortas kapsam nda, 20 i siz için Ayval k Halk E itim Müdürlü ü i birli inde bayanlara yönelik “Gümü Has r Tak Örücülü ü” mesle inde

[r]

Necmettin Erbakan Üniversitesi üst yönetimi tarafından belirlenen amaç ve ilkelere uygun olarak; yüksekokulun vizyonu, misyonu doğrultusunda eğitim ve öğretimi

Batı Trakya, geçmişten günümüze birçok devletin hâkimiyeti altında bulunan, 1923 Lozan Barış Antlaşması’ndan bu yana da resmi adı “Helen Cumhuriyeti”