• Sonuç bulunamadı

ĠÇĠNDEKĠLER 1. TARIMSAL FAALĠYETLERĠN TANIMI VE KAPSAMI ZOOTEKNĠ FAALĠYETLERĠNĠN TANIMI VE KAPSAMI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ĠÇĠNDEKĠLER 1. TARIMSAL FAALĠYETLERĠN TANIMI VE KAPSAMI ZOOTEKNĠ FAALĠYETLERĠNĠN TANIMI VE KAPSAMI"

Copied!
95
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

ĠÇĠNDEKĠLER

1. TARIMSAL FAALĠYETLERĠN TANIMI VE KAPSAMI ______________________ - 4 - 2. ZOOTEKNĠ FAALĠYETLERĠNĠN TANIMI VE KAPSAMI ____________________ - 5 - a. Genel Zootekni: ________________________________________________________ - 6 - b. Özel Zootekni: _________________________________________________________ - 6 - 3. TÜRKĠYE HAYVANCILIĞININ MEVCUT DURUMU ________________________ - 6 - 3.1. BüyükbaĢ ve KüçükbaĢ Hayvan Varlığı __________________________________ - 7 - 3.2. Süt Üretimi __________________________________________________________ - 9 - 3.3. Et Üretimi __________________________________________________________ - 11 - 3.4. Yapağı, Kıl ve Tiftik Üretimi __________________________________________ - 12 - 3.5. Kümes Hayvanları ___________________________________________________ - 13 - 3.6. Arıcılık _____________________________________________________________ - 14 - 3.7. Hayvansal Ürünlerin Tüketimi _________________________________________ - 14 - 3.8. Çayır ve Mera Varlığı ________________________________________________ - 16 - 3.9. Türkiye Nüfusu (ġehir-Kırsal) _________________________________________ - 16 - 3.10. ĠĢletme Sayısı ve Yapısal Durumu _____________________________________ - 17 - 4. ZOOTEKNĠDE EKSTANSĠTE VE ENTANSĠTE KAVRAMLARININ TANIMI VE KAPSAMI _______________________________________________________________ - 18 - 5. HAYVAN ISLAHINDA BAZI KAVRAMLARIN TANIMI VE KAPSAMI _______ - 19 - 5. 1. Kalitatif Fenotipler __________________________________________________ - 20 - 5. 2. Kantitatif Fenotipler _________________________________________________ - 21 - 5.3. Hayvan Islahıyla Ġlgili Terimler ________________________________________ - 21 -

6. ZOOTEKNĠDE KONSTĠTÜSYON, KONDÜSYON VE AKKLĠMATĠZASYON TERĠMLERĠ _____________________________________________________________ - 22 -

6.1. Konstitüsyon (Natura sağlamlığı): ______________________________________ - 23 - 6.2. Kondüsyon: _________________________________________________________ - 23 - 6.3. Akklimatizasyon (iklime uyma): ________________________________________ - 24 - 7. ZOOTEKNĠDE EKONOMĠK OLARAK ÖNEMLĠ BAZI VERĠMLER __________ - 25 - 7.1. Döl Verimi __________________________________________________________ - 25 - 7. 2. Et verimi ___________________________________________________________ - 35 - 7.3. Süt Verimi __________________________________________________________ - 37 - 7. 4. Yapağı verimi _______________________________________________________ - 40 - 8. ZOOTEKNĠDE GENEL TANIMLAR VE TERĠMLER _______________________ - 41 - 8.1. Sığırla Ġlgili terimler ve tanımlar _______________________________________ - 42 - 8. 2. Koyunlarla Ġlgili terimler ve tanımlar ___________________________________ - 42 - 8.3. Keçi Ġle Ġlgili Terimler ve Tanımlar _____________________________________ - 43 - 8.4. Yük ve YarıĢ Hayvanları Ġle Ġlgili Terimler ve Tanımlar ___________________ - 43 - 8. 5. Mandalarla Ġle Ġlgili Terimler ve Tanımlar ______________________________ - 44 - 8. 6. Develerle Ġle Ġlgili Terimler ve Tanımlar ________________________________ - 44 - 9. ZOOTEKNĠDE IRKLARIN SINIFLANDIRILMASI _________________________ - 45 - 10. TÜRKĠYEDE YETĠġTĠRĠLEN SIĞIR IRKLARI ĠLE ĠLGĠLĠ TANIMLAR _____ - 46 - 11. TÜRKĠYE’DE YETĠġTĠRĠLEN KOYUN IRKLARI ĠLE ĠLGĠLĠ TANIMLAR __ - 50 - 12. TÜRKĠYEDE YETĠġTĠRĠLEN KEÇĠ IRKLARI ĠLE ĠLGĠLĠ TANIMLAR _____ - 56 - 13. TÜRKĠYE’DE YETĠġTĠRĠLEN AT IRKLARI ĠLE ĠLGĠLĠ TANIMLAR _______ - 58 - 14. TÜRKĠYE’DE YETĠġTĠRĠLEN MANDALAR ĠLE ĠLGĠLĠ TANIMLAR _______ - 60 - 15. TÜRKĠYE’DE TAVUK YETĠġTĠRĠCĠLĠĞĠ ĠLE ĠLGĠLĠ TANIMLAR _________ - 60 - 16. HAYVAN BESLEME ___________________________________________________ - 65 -

(3)

Yem, Kaba ve Kesif Yem ile Karma Yem kavramları ve tanımları _______________ - 65 - 16.1. KABA YEMLER ___________________________________________________ - 67 - 16. 2. ENERJĠCE ZENGĠN KESĠF YEMLER _______________________________ - 73 - 16.3. PROTEĠN EK YEMLERĠ ____________________________________________ - 76 - Bitkisel kökenli protein ek yemleri _________________________________________ - 76 - Hayvansal Kökenli Protein Ek Yemleri _____________________________________ - 78 - 16.4. MĠNERAL EK YEMLERĠ ___________________________________________ - 82 - 16. 5. VĠTAMĠN EK YEMLERĠ ___________________________________________ - 85 - Yağda Eriyen Vitaminler (A, D, E, K) ____________________________________ - 85 - Suda Eriyen Vitaminler ________________________________________________ - 86 - 16. 6. Hayvan Beslemede Besin Madde Ġhtiyaçları ____________________________ - 87 -

(4)

1. TARIMSAL FAALĠYETLERĠN TANIMI VE KAPSAMI

Tarım veya ziraat denilince insanların ilk aklına gelen bitkisel üretimdir; hatta dar manasıyla tarla bitkileri yetiştiriciliğidir. Hâlbuki bilimsel olarak ziraatın manası daha geniştir.

Tarla bitkileri yetiştiriciliği, meyvecilik, sebzecilik, çiçekçilik, hayvan yetiştiriciliği, zirai teknoloji, kara ve deniz avcılığı ile ormancılık, ziraatın birer bölümünü ifade etmektedir.

Zirai faaliyet, toprağı ve tohumu kullanarak bitkisel, hayvansal hammaddeleri elde etmek ve bizzat elde edilen bu maddeleri yarı veya tam mamul haline getirmek olarak tanımlanmaktadır.

Kısaca bitkisel ve hayvansal üretimin birlikte yapıldığı faaliyetlere denir.

1960 yılında kabul edilen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunumuzun 52. maddesi uyarınca zirai faaliyet, arazide, deniz, göl ve nehirlerde, ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah yolları ile yada doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle nebat, orman, hayvan, balık ve bunların mahsullerinin elde edilmesi, avlanmasını, avcıları ve yetiştiricileri tarafından muhafazasını, taşınmasını, satılmasını veya mahsullerden sair bir şekilde faydalanılmasını ifade eder.

Bu açıklamaların sonucu olarak zirai faaliyetler üç kısımda toplanabilir;

1) Bitkisel üretim: Bitkisel tohum kullanarak, anorganik maddeleri organik maddelere çevirmek, 2) Hayvansal üretim: Hayvansal tohum kullanarak hayvan ve hayvansal ürün yetiştirmek ve

bitkisel üretimden bu iş için istifade etmek,

3) Ziraat Sanatları: Bitkisel ve hayvansal ürünler üzerinde çalışarak, onları yarı veya tam işlenmiş (mamul) hale getirmek.

Hayvansal üretim zirai faaliyetlerin önemli bir kısmını oluşturur. Bir tarım işletmesi hayvan yetiştirmeden kendini uzak tutamaz. Hayvan yetiştirme ekonomik ve uygar gelişmenin her döneminde önemli rol oynamaktadır. İlkel ve göçebe hayatı yaşayan toplumlarda hayvancılık ekonominin temelini oluşturmakla birlikte insanoğlunun var olmasından günümüze kadar önemini korumakta ve ileride de koruyacaktır.

(5)

Bir tarım işletmesinde hayvancılığın faydaları şu şekilde sıralanabilir;

1) İnsanlar tarafından değerlendirilemeyen bitkisel artıklar et, süt ve yapağı gibi hayvansal ürünlere dönüştürülebilir.

2) Hayvancılık yapılan tarım işletmelerinde bazen kaba yem üretimi bazen de baklagil yem bitkilerinin üretimi yapıldığı için tarım arazisinin münavebeye girmesini ve arazinin korunmasını sağlamaktadır.

3) İşletmenin toprak verimliliğini sağlayacak çiftlik gübresini temin ederek.

4) İşletmede yıl boyunca rasyonel bir iş gücü kullanımını sağlamaktadır.

5) Tarım makinalarının kullanılmasının mümkün olmadığı yerlerde hayvanların gücünden yararlanılır.

6) Hayvansal ürünlerin satışı ile yılın her döneminde nakit para elde etmesi sağlanır.

7) Diğer tarımsal faaliyetlerdeki kadar hava şartlarının ani değişimlerinden (sel, don gibi.) fazla miktarda etkilenmez. Bir çeşit tarımsal faaliyetin sigortası şeklindedir.

8) Mera arazilerinin kullanımını sağlar.

Ulusal ekonomide hayvancılığın yukarıda zikredilen hususlara ilaveten önemli görevleri bulunmaktadır. Ulusal endüstrinin muhtaç olduğu hayvansal ham maddeler hayvanlardan sağlanır.

Bazı endüstri kolları doğrudan doğruya hayvancılığa dayanır. Dokuma endüstrisin ihtiyaç duyduğu yapağı, hayvancılıktan sağlanır. Deri endüstrisi ile mezbaha artıklarını değerlendiren çeşitli endüstri kolları için hammadde üretmek suretiyle ulusal ekonomimize büyük katkı sağlar.

2. ZOOTEKNĠ FAALĠYETLERĠNĠN TANIMI VE KAPSAMI

Tarım işletmelerinin hayvancılıktan sağlamakta oldukları faydaları arttırmak, zootekni faaliyetlerinin genel amacıdır. Zootekninin konusu evcil hayvanlar, özellikle çiftlik hayvanları ve bunların verimleridir. Zootekninin temel gayesi, zootekninin konusu olan evcil hayvanlardan insanların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hayvansal ürün elde etmek ve bu amaçla hayvan yetiştiriciliği yapmaktır.

.

(6)

Hayvancılık, tarım işletmelerinde yapılan üretim faaliyetlerinden biridir. Diğer üretim kolları gibi, hayvancılık da tarım işletmelerinin yıllık gelirini arttıracak bir düzeyde ve sistemde yapılmak zorundadır. Hayvancılık işletmesi bulunduğu bölgenin coğrafik, topoğrafik ve ekonomik şartlarına göre kendisi için en uygun ürünleri, en uygun teknikler kullanarak belirli miktarda ve kalitede yetiştirmeye çalışır.

Zootekni genel ve özel olarak üzere iki bölüme ayrılmaktadır;

a. Genel Zootekni: Evciltme, evciltmenin etkileri, türler, ırklar, verimler, yetiştirme metotları, çevre ve hayvan ilişkileri gibi konuları inceler.

b. Özel Zootekni: Genel zootekni bilgileri ışığında çeşitli türlerin (sığır, koyun, keçi, tavuk, manda, at) ve bunlara ait ırkların morfolojik ve fizyolojik özellikleri, çoğaltılması, bakım ve beslenmesi, yetiştirilmesi ve ıslahı gibi konuları inceler.

Zootekni alanında eğitim görmüş ve zootekni faaliyetlerini yürüten kişilere zooteknist denilmektedir. İyi bir zooteknist, her şeyden önce hangi tarım işletmelerinde, hangi çiftlik hayvanlarının ne miktarda ve hangi verim seviyelerinde yetiştirilebileceklerini hesaplayabilmeli, sonrada bu nitelikteki hayvanları elde etme ve yetiştirme metotlarını bilip uygulayabilmelidir.

Bununla birlikte hangi şartlarda, hangi çevre faktörü veya faktörlerinin, hangi seviyelerde iyileştirilmesi ile ekonomik bir verim artışı sağlanabileceğini hesaplayabilmeli ve konusuyla ilgili güncel bilgileri, yayınları ve teknolojiyi takip etmelidir.

3. TÜRKĠYE HAYVANCILIĞININ MEVCUT DURUMU

İnsan beslenmesine uygun olmayan yem kaynaklarının kaliteli insan gıdasına dönüştürmesinin yanında tarıma dayalı et, süt, yem, yünlü tekstil ve deri sanayilerine hammadde ve istihdam sağlaması yönünden hayvancılık tarımsal üretimin lokomotifi konumundadır.

Gelişmiş ülkelerde hayvansal üretimin toplam tarımsal üretimde payı % 50‟nin üzerinde olup, Türkiye‟de ise % 25 dolaylarındadır.

(7)

Genel olarak Türkiye‟deki tarımsal işletmelerde hayvancılık ve bitkisel üretim bir arada yapılmakta olup, işletmeler küçük ölçekli ve çok parçalı yapıda olup verimlilikleri düşük seviyelerdedir.

3.1. BüyükbaĢ ve KüçükbaĢ Hayvan Varlığı

Çizelge 1‟de yıllar itibariyle hayvan varlığındaki değişmeler verilmiştir.

Çizelge 1. Yıllar itibariyle hayvan varlığındaki gelişmeler (x1000 baş)*

Yıllar Sığır Manda Koyun Keçi Deve Domuz 1975 13 751 1 051 41 366 18 763 19** 15**

1980 15 894 1 031 48 630 19 043 12** 13**

1985 12 466 551 42 500 13 336 3** 12**

1990 11 377 371 40 553 10 977 2** 8**

1995 11 789 255 33 791 9 111 2 5 2000 10 761 146 28 492 7 201 1 3 2005 10 526 105 25 304 6 517 0.811 1.934 2010 11 370 84.7 23 090 6 293 1.254 1.558 2011 12 386 97.6 25 032 7 278 1.290 1.848

*www.tüik.gov.tr **http://faostat.fao.org

0 20 40 60 80 100 120 140

1975 1990 1993 1996 1999 2002 2005 2008 2011 Sığır Manda Koyun Keçi Deve Domuz

Şekil 1. Yıllar itibariyle hayvan varlığındaki değişim (1975=100)

Çizelge 1‟de görüldüğü gibi özellikle manda, koyun ve keçi varlığımızda önemli bir düşüş söz konusudur. Manda sayısındaki düşme ekonomik nedenlere dayanmakla birlikte, koyun sayısındaki düşme mera tahribatına, keçi sayısındaki düşme ise kamunun orman varlığının korunmasına yönelik politikalara dayanmaktadır.

1975 yılı verileri 100 kabul edildiğinde 2011 yılı hayvan varlığının türlere göre dağılımı Şekil 1‟de gösterilmiştir. Genel olarak bütün türlerin 1975 yılına kıyasla sayısal olarak azaldığı görülmektedir. Ancak 2003 yılından 2011 yılına kadar sığır varlığı yaklaşık olarak % 18.89‟luk bir artış göstermiştir. Keçi, deve ve domuzda ise sırasıyla % 2.70, 2.54 ve 8.07‟lik artışlar olmuştur. 2011 yılındaki toplam keçi varlığının 151 091 başı tiftik keçisidir.

2011 yılı itibariyle toplam hayvan varlığının % 56‟sı koyun, % 28‟ini sığır, % 16‟sını keçi, % 0.2‟sini manda, % 0.004‟ünü domuz ve % 0.003‟ünü deve oluşturmaktadır (Şekil 2).

(8)

2011 Yılında Toplam Hayvan Varlığı İçerisinde Farklı Türlerin Payı (%)

deve

0,003% Keçi

domuz 16%

0,004%

Manda 0,2%

Sığır 28%

Koyun 56%

Şekil 2. Hayvan varlığının türlere göre dağılımı (%)

1975 yılından 2011 yılına kadarki dönemde hayvan varlığımızda meydana gelen azalma, nüfustaki değişimle (Çizelge 2) karşılaştırıldığında durum çok daha net ortaya çıkmaktadır.

Çizelge 2. Yıllar itibariyle kişi başına düşen hayvan sayısı

Yıllar Nüfus

Sabit indeks (1928=100)

Hayvan Sayısı

(baĢ)

Sabit indeks (1928=100)

KiĢi baĢına

düĢen hayvan

sayısı 1975 40 348 000 100 74 965 000 100 1.86

1980 44 737 000 111 84 623000 113 1.89

1985 50 664 000 126 68 868000 92 1.36

1990 56 473 000 140 63 288000 84 1.12

2000 67 804 000 168 46 604000 62 0.69

2008 71 517 000 177 40 517000 54 0.57

2010 73 723 000 183 40 840000 55 0.55

2011 74 724 000 185 44 780 000 60 0.60

1980‟li yıllardan sonra yaşanan terör, göç ve politikaların bir sonucu olarak hayvan sayıları azalmaya devam etmiştir. 2011 yılı itibariyle yaklaşık olarak 74.724.000 olan nüfus 1975 yılına göre % 85 artış gösterirken, aynı yıl itibariyle hayvan sayısı % 40 azalmıştır. Kişi başına düşen hayvan sayısı 1975 yılında 1.86 iken 2011 yılında 0.60 başa gerilemiştir.

Hayvan varlığında meydana gelen sayısal azalmanın yanında yıllar itibariyle verimlerindeki değişikliklerinde incelenmesi önem arz etmektedir.

(9)

3.2. Süt Üretimi

Yıllar itibariyle sayısal olarak azalan hayvan sayısına bağlı olarak, sağılan hayvan sayılarının da düşmesine rağmen hem toplam süt üretiminde hem de hayvan başına verim ortalamalarında yükselme meydana gelmiştir (Çizelge 3). Ancak, sığırlar için hayvan başına düşen süt verimi (2899 kg/laktasyon) hayvancılığı ileri ülkelerden (5000-6000 kg/laktasyon) oldukça düşüktür.

Çizelge 3. Toplam süt üretimi (ton), toplam süt üretiminde türlerin payı (%) ve hayvan başına süt verim ortalaması (kg)

Yıllar Toplam Toplam Süt Üretiminde

Türlerin Payı (%) Hayvan Başına Süt Verimi Ortalaması (kg) Süt Üretimi

(ton) Koyun Keçi Sığır Manda Koyun Keçi Sığır Manda

1991 10 239 942 11 3.3 84 1.6 49 57 1408 943

1992 10 279 060 11 3.1 85 1.5 49 57 1436 943

1993 10 406 264 10 3.0 86 1.3 49 57 1476 948

1994 10 561 006 9 2.8 86 1.4 48 57 1501 957

1995 10 601 552 9 2.6 87 1.1 49 56 1576 936

1996 10 760 938 9 2.5 88 1.0 49 56 1586 951

1997 10 076 527 8 2.5 88 0.9 48 57 1593 940

1998 9 970 531 8 2.5 89 0.8 48 58 1609 940

1999 10 082 009 8 2.3 89 0.7 49 58 1619 941

2000 9 793 962 8 2.2 89 0.7 49 58 1654 967

2001 9 495 550 8 2.3 89 0.7 49 58 1669 969

2002 8 408 568 8 2.5 89 0.6 48 59 1705 986

2003 10 611 011 7 2.6 90 0.5 62 89 1888 850

2004 10 679 406 7 2.4 90 0.4 78 105 2479 998

2005 11 107 897 7 2.3 90 0.3 78 105 2508 996

2006 11 952 100 7 2.1 91 0.3 78 105 2595 1000

2007 12 329 789 6 1.9 91 0.2 77 105 2667 997

2008 12 243 040 6 1.7 92 0.3 77 105 2758 999

2009 12 542 186 5.9 1.5 92.4 0.3 78 105 2803 1003

2010 13 543 674 6 2 91.7 0.3 77 106 2847 1004

2011 15 056 211 5.9 2.1 91.7 0.3 77 106 2899 1004

2010 yılı itibariyle Türkiye süt üretimi diğer ülkelerle kıyaslandığında (Şekil 3) dünyada 11. sırada, AB ülkeleri arasında da 4. sırada yer almaktadır.

(10)

Toplam Süt Üretimi (milyon ton)

41,15 35,49 31,84 30,86 29,63 24,21 17,01 14,08 13,54

87,47

121,85

0 20 40 60 80 100 120 140

Hindistan Amerika Çin Pakistan Rusya Brezilya Almanya Fransa Yeni Zelanda

Birleşik Krallık

Türkiye

Şekil 3. Dünya‟da toplam süt üretimi (milyon ton)

2010 yılı itibariyle sığırlardan elde edilen süt üretimi diğer ülkelerle kıyaslandığında ise (Şekil 4) dünyada 11. , AB ülkeleri arasında da 4. sırada yer almaktadır.

Sığır Sütü Üretimi (milyon ton)

87,47 54,90 36,04 31,59 30,72 29,59 23,30 17,01 14,08 12,44 12,42

0 20 40 60 80 100

Amerika

Hindistan Çin Rusya

Brezilya Almanya

Fransa Yeni Zellanda

Birleşik Krallık Pakistan

rkiye

Şekil 4. Dünya‟da sığır sütü üretimi (milyon ton)

Türkiye‟de 2011 yılında toplam süt üretiminde sığırların payı % 91.7 dolayında olup, sığırlardan elde edilen sütün (13 802 428 ton) % 52‟si kültür, % 39‟u melez ve % 9‟u ise yerli ırklardan elde edilmektedir (Şekil 5). Hayvan başına süt verim ortalamaları ise sırasıyla 3875 kg, 2721 kg ve 1313 kg‟dır.

Sığır Sütleri İçerisinde Genotiplerin Payı (%, 2011)

Kültür Melez 52%

39%

Yerli 9%

Şekil 5. Sığırlardan elde edilen sütte genotiplerin payı (%)

(11)

Sağılan sığır varlığı içerisinde (4 761 142 baş) genotiplerin payları dikkate alındığında % 39‟u kültür, % 41‟i melez ve % 20‟si ise yerli ırklardan elde edilmektedir (Şekil 6).

Sağılan Sığır Varlığında Genotiplerin Payı (% , 2011)

Kültür 39%

Melez 41%

Yerli 20%

Şekil 6. Sağılan sığır varlığı içinde genotiplerin payı (%)

3.3. Et Üretimi

Çizelge 4‟te yıllar itibariyle kesilen hayvanlardan elde edilen toplam et üretimi (ton), toplam kırmızı et üretiminde türlerin payı (%) ve kesilen hayvan başına karkas ortalamaları (kg/karkas) verilmiştir.

Çizelge 4. Yıllar itibariyle et üretimi (ton), et üretiminde türlerin payı (%) ve karkas ortalamaları (kg/karkas)

Yıllar Toplam Toplam Kırmızı Et Üretiminde

Türlerin Payı (%) Hayvan Başına Karkas Ortalaması (kg/karkas)

Et Üretimi (ton) Koyun Keçi Sığır Manda Deve Domuz Koyun Keçi Sığır Manda Deve Domuz

1991 466 780 28 4.19 66 1.89 0.022 0.024 16 16 143 147 280 50

1992 448 943 27 3.85 67 1.77 0.009 0.024 16 17 146 146 272 50

1993 432 293 26 3.74 68 1.65 0.007 0.022 16 17 142 142 285 50

1994 466 154 27 3.20 68 1.75 0.009 0.017 17 16 141 144 278 50

1995 415 239 25 3.40 70 1.47 0.003 0.107 19 17 161 159 180 80

1996 416 797 24 2.94 72 0.75 0.001 0.342 18 17 166 156 180 75

1997 516 946 22 3.02 73 1.09 0.003 0.010 18 17 159 155 276 75

1998 532 504 27 4.40 67 0.89 0.004 0.059 18 17 163 175 297 75

1999 511 296 26 4.63 68 1.02 0.002 0.047 19 18 174 184 284 75

2000 491 499 23 4.35 72 0.82 0.002 0.056 18 18 169 172 283 75

2001 435 778 20 3.70 76 0.53 0.002 0.020 18 18 180 183 387 80

2002 420 595 18 3.67 78 0.39 0.004 0.009 19 20 185 161 400 80

2003 366 961 17 3.13 79 0.47 0.007 0.076 18 19 183 180 359 80

2004 447 154 16 2.30 82 0.44 0.004 0.039 18 18 197 198 422 49

2005 409 423 18 3.03 79 0.39 0.004 0.003 18 18 197 177 370 50

2006 438 530 19 3.22 78 0.40 0.004 0 17 18 195 184 345 -

2007 575 622 20 4.19 75 0.35 0.002 0 18 19 216 209 333 -

2008 482 458 20 2.85 77 0.28 0.003 0 17 18 213 184 298 -

2009 412 621 18.1 2.83 79 0.24 0.004 0.0007 18.7 19.3 217 207 324 74

2010 780718 17.38 2.95 79.23 0.43 - - 20 19 238 215 - -

2011 776 915 13.78 3 83.01 0.21 - - 20 19 251 223 - -

(12)

Çizelge 4‟den görüleceği gibi yıllar itibariyle toplam kırmızı et üretiminde türlerin payı dikkate alındığında sığırların payının artış gösterdiği, hayvan başına karkas ortalaması dikkate alındığında ise 1991 yılına kıyasla en fazla artış % 75.5 ile sığır ve % 51.7 ile manda karkaslarında meydana gelmiştir. 2011 yılı toplam et üretiminde sığırların payı yaklaşık olarak % 83, koyunların % 14 ve keçilerin ise % 3 dolayında olmuştur.

2010 yılı FAO verilerine göre, Türkiye dünyada toplam et üretiminde 26. sırada, sığırlardan elde edilen et üretiminde 35. sırada, koyunlardan elde edilen et üretiminde ise 8.

sırada ve keçilerden elde edilen et üretiminde 22. sırada yer almaktadır.

3.4. Yapağı, Kıl ve Tiftik Üretimi

Çizelge 5. Yapağı, kıl ve tiftik üretimi (ton)

Yıllar Yapağı (ton)

Sabit Değer

(1991=100) Kıl (ton) Sabit Değer (1991=100)

Tiftik (ton)

Sabit Değer (1991=100)

1991 60 492 100 3 955 100 1 379 100

1995 50 776 84 3 397 86 797 58

2000 43 140 71 2 697 68 421 31

2005 46 176 76 2 654 67 302 22

2006 46 776 77 2 728 69 274 20

2007 46 751 77 2 536 64 237 17

2008 44 166 73 2 238 57 194 14

2009 40 270 67 2 002 51 174 12.6

2010 42 823 71 2 607 66 200 14.5

2011 46 586 77 3 062 77 194 14.1

Yapağı, kıl ve tiftik üretim miktarları incelendiğinde yapağı üretiminde % 23, kıl üretiminde % 23 ve tiftik üretiminde % 86‟lık bir azalma olmuştur. Ancak, hayvan başına yapağı üretimi dikkate alındığında 1991 yılında yerli ve merinos hayvanlarda sırasıyla 1.46 ve 3.08 kg olan verimler 2011 yılında sırasıyla 1.80 ve 3.15 kg olmuştur. Hayvan başına kıl veriminde 1991 yılından (0.56 kg) 2011 yılına (0.59 kg) kadar önemli bir artış olmamakla birlikte hayvan başına tiftik üretimi dikkate alındığında 1991 yılında 1.53 kg/baş olan tiftik üretimi 2011 yılında (114 682 baş kırkılan tiftik keçisinden 194 ton tiftik elde edilmiştir) 1.69 kg/baş‟a yükselmiştir.

(13)

3.5. Kümes Hayvanları

Türkiye ekonomisinde önemli bir yere sahip olan ve diğer hayvan türlerine kıyasla dünyadaki gelişmeleri daha yakından takip edebilen kanatlı hayvan yetiştiriciliği özellikle küresel boyutta piyasa dalgalanmalarından ve hastalıklarından önemli derecede etkilenmektedir.

Çizelge 6. Türlere göre kümes hayvan sayıları (adet)

Yıllar Yumurta Tavuğu (adet)

Et Tavuğu (adet)

Hindi (adet)

Kaz (adet)

Ördek (adet) 1995 57 324 654 71 689 773 3 291 000 1 745 163 1 199 925 2000 64 709 040 193 459 280 3 681 558 1 496 604 1 104 176 2005 60 275 674 257 221 440 3 697 103 1 066 581 656 409 2008 63 364 818 180 915 558 3 230 318 1 062 887 470 158 2009 66 500461 163 468 942 2 755 349 944 731 412 723 2010 70 933 660 163 984 725 2 942 170 715 555 396 851 2011 78 956 861 158 916 608 2 563 330 679 516 382 223

Çizelge 6‟dan da görüleceği gibi 1995 yılından 2011 yılına kadar yumurta ve et tavuğu sayısı artmış, kaz ve ördek sayısında ise önemli düzeyde azalmalar olmuştur.

Kanatlı hayvanlardan üretilen et ve yumurta sayısı dikkate alındığında (Çizelge 7), hayvan sayısındaki değişime benzer bir durum burada da göze çarpmaktadır.

Çizelge 7. Kanatlı hayvan ürünleri üretimi Yıllar Piliç eti

(ton)

Hindi eti (ton)

Kaz eti (ton)

Ördek eti (ton)

Yumurta Sayısı (1000 adet)

1995 282 038 - - - 10 268 668

2000 643 457 19 274 13 4 13 508 586

2005 936 697 42 709 5 2 12 052 455

2008 1 087 681 35 451 - - 13 190 696

2009 1 293 315 30 242 - 68 13 832 726

2010 1 444 059 - - - 11 840 396

2011 1 613 309 - - - 12 954 686

(14)

3.6. Arıcılık

Çizelge 8 ve Şekil 7‟de dünyada koloni sayısı (adet) ve bal üretim (kg/koloni) değerleri verilmiştir.

Çizelge 8. Dünya‟da koloni sayısı ve bal üretimi (FAO, 2010)

Ülkeler Koloni Sayısı (adet)

Bal Üretimi (kg/koloni) Hindistan 10 600 000 3.73

Çin 8 777 150 45.35

Türkiye 5 602 670 14.48 Etiyopya 5130320 10.46

İran 3 500 000 13.43

Rusya 3047240 16.91

Dünya 77 619 201 19.84

Koloni Sayısı (adet)

3047240 3 500 000

5 130 320 5 602 670

10 600 000

8 777 150

0 2000000 4000000 6000000 8000000 10000000 12000000

Hindistan Çin Türkiye Etiyopya İran Rusya

Hindistan Çin Türkiye Etiyopya İran Rusya

Şekil 7. Dünya‟da koloni sayısı (adet)

Koloni sayısı (5 602 670) ve bal üretimi (81 115 ton/yıl) bakımından dünyada 2. sırada yer alan Türkiye bal mumu üretimi (4 148 ton/yıl) bakımından 4. sırada yer almaktadır. Koloni başına bal üretimi bakımından dünya ortalaması 19.84,48 kg iken, Türkiye‟de 14.48 kg‟dır.

Bal Üretimi (ton/yıl)

59 000 70 900

79 789 81 115

407 367

0 100000 200000 300000 400000 500000

Çin Türkiye ABD Ukrayna Arjantin

Çin Türkiye ABD Ukrayna Arjantin

Şekil 8. Dünya bal üretimi (ton/yıl)

Balmumu Üretimi (ton/yıl)

3 9876 4 148

4.500 4 700

21 200

0 5000 10000 15000 20000 25000

Hindistan Arjantin Etiyopya Türkiye Kore

Hindistan Arjantin Etiyopya Türkiye Kore

Şekil 9. Dünya bal mumu üretimi (ton/yıl)

3.7. Hayvansal Ürünlerin Tüketimi

İnsanoğlunun beslenmesinde önemli bir yer tutan hayvansal ürünler hem büyüme ve gelişmede hem de zihinsel gelişim için önemli bir yere sahiptir. Dünya genelinde enerjice yetersiz beslenmenin yanında yeterli hayvansal proteinin tüketilmemesi dengesiz beslenmeye yol

(15)

açmaktadır. Dengesiz beslenmeden de önemlisi dünya genelinde açlıkla karşı karşıya kalan ülkelerin sayısı da oldukça fazladır (Şekil 10).

Şekil 10. Dünya açlık haritası

Ortalama olarak günde kişi başına hayvansal protein tüketimi dünya genelinde 27 gr olduğu halde, günde kişi başına tüketim, gelişmiş ülkelerde 44 gr gelişmemiş ülkelerde 9 gr ve Türkiye'de 20 gr olarak bildirilmektedir. Dengeli beslenmede bir insanın, günde her kg. vücut ağırlığı için 1 gram protein tüketmesi gerekir. Protein gereksiniminin en azından üçte biri, hayvansal ürünlerden sağlanmalıdır. Bunun için; süt, yumurta, beyaz et ve kırmızı etin günlük olarak düzenli şekilde tüketilmesi önemlidir. Hayvansal gıdalardaki protein miktarı; ette % 15-20, balıkta % 19-24, yumurtada % 12, sütte % 3-4, peynirde % 15-25 olarak bulunur. Balık tüketimi dahil edilse bile (6.93 kg/kişi/yıl) Çizelge 12 incelendiğinde yılda kişi başına tüketilen hayvansal ürünlerden sağlanan protein tüketiminin yetersiz olduğu ve kırmızı ve beyaz et ile yumurta tüketiminin Dünya ve AB ülkelerinden düşük olduğu görülebilir. Türkiye‟de kişi başına tüketilen içme sütü (≈24.5 kg) AB ülkelerinin (≈75 kg) neredeyse üçte biri dolayındadır.

Çizelge 9. Tüketilen hayvansal ürünler (kg/kişi/yıl)

FAO-2005 Süt* Kırmızı Et (kg) Kanatlı Yumurta Bal

Sığır,Manda,Koyun

Keçi ve Deve eti Domuz eti Eti (kg) (kg) (kg)

Dünya 82.14 12.14 15.22 12.49 8.31 0.22

AB (15) 249.03 25.14 41.90 20.88 11.93 0.72

Türkiye 125.06 8.77 - 12.43 9.08 1.1

*Süt ve sütten yapılan ürünler için tüketilen yağsız süt miktarının tümüdür.

(16)

3.8. Çayır ve Mera Varlığı

Şekil 10‟da Türkiye mera varlığının yıllar itibariyle miktarı (milyon da) verilmiştir.

Türkiye Mera Varlığı (milyon da)

146,17 146,17 146,17 146 146 124 124 142 217 261 280 432

443 442

378 310

286

0 100 200 300 400 500

1935 1945

1955 1970

1980 1995

2001 2008

2010

Şekil 10. Türkiye Mera Varlığı (milyon da)

1940‟lı yıllardan itibaren gerilemeye başlayan çayır mera alanları, 1950 yılından sonra meraların gelişi güzel tarımsal üretime açılmasıyla özellikle hayvan yetiştiriciliğinde çok olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Hayvan yetiştiriciliği için çayır mera alanlarının azalması ciddi bir sorun olmakla beraber, erken ve aşırı otlatma mevcut alanların kalitesinin bozulmasına yol açmıştır. Ancak 1998 yılında Mera Kanunu‟nun çıkarılmasıyla bu alanda önemli gelişme ve ilerleme sağlanmıştır. Şekil 10‟dan da görüleceği gibi 1998 yılından 2001 yılına kadar çayır mera alanlarında bir miktar iyileşme gözlenmekte ve daha sonraki yıllarda en azından mevcut durumunu korumaktadır.

3.9. Türkiye Nüfusu (ġehir-Kırsal)

Çizelge 11. Yıllar itibariyle Türkiye nüfusu ile şehir ve kırsal nüfusta meydana gelen değişiklik Yıllar Nüfus

(*1000)

Şehir

Nüfusu Kırsal Nüfus

1940 17821 25 75

1950 20947 27 73

1960 27755 32 68

1970 35605 42 58

1975 40348 42 58

1980 44737 44 56

1985 50664 53 47

1990 56473 59 41

2000 67804 65 35

2008 71517 75 25

2010 73723 76 24

2011 74724 77 23

%77 Şehir

% 25

% 23 Kırsal

% 75

0 10 20 30 40 50 60 70 80

1940 1950

1960 1970

1975 1980

1985 1990

2000 2008

2011 Şekil 11. Yıllar itibariyle Türkiye nüfusundaki değişim (%, 2011)

(17)

Kırsal kesimde çalışan nüfusun tarımsal faaliyeti çeşitli nedenlerle (terör, göç ve uygulanan yanlış hayvancılık politikaları vb.) terk etmesi, özellikle 1980 yılından itibaren kırsal nüfusun hızlı bir düşüş eğilimine girmesini sağlamıştır. Şehir nüfusunun hızla artması beraberinde bir takım zorluklar yaratmıştır. Günümüzde köye dönüşleri artırmakla ilgili bir takım uygulamalar yapılsa da kırsal nüfusun toplam nüfus içerisindeki payı Avrupa Birliği ülkelerinden daha yüksektir.

3.10. ĠĢletme Sayısı ve Yapısal Durumu

2001 yılı Genel Tarım Sayımı (GTS) sonuçlarına göre (Çizelge 12) yaklaşık olarak 3.1 milyon tarımsal işletme ve bu işletmelerin toplam arazi varlığı 184 milyon da dolayında olup, ortalama işletme büyüklüğü 60 da‟dır. Artan nüfus ve parçalanma nedenleri ile tarım işletmelerinin sahip olduğu araziler sürekli parçalanmakla birlikte ortalama arazi varlığı bakımından 1980-2001 yılları arasında 2 dekarlık bir azalma meydana gelmiştir. İşletme yapıları bakımından yalnız bitkisel üretim yapan işletmelerin sayısının 1980 yılına kıyasla (%11.45) 2001 yılında (%30.21) daha da arttığı görülebilir. Ancak yalnız hayvansal üretim yapan işletme sayısı dikkate alındığında herhangi bir artış olmamıştır. Bununla birlikte 2001 yılında yalnız hayvansal üretim yapan işletmelerin yaklaşık olarak %75‟nin arazisi bulunmamaktadır.

Çizelge 12. İşletme tiplerine göre tarımsal işletmeler (2001 GTS)

Yıllar ĠĢletme sayısı

Hem bitkisel hem de hayvansal üretim yapan iĢletme sayısı

%

Yalnız bitkisel üretim yapan iĢletme

sayısı

%

Yalnız hayvansal

üretim yapan iĢletme sayısı

%

Ortalama arazi varlığı

(da) 1980 3650 910 3140 638 86.02 418177 11.45 92095 2.52 62 1991 4068 432 2935 055 72.14 993685 24.42 139692 3.43 53 2001 3076 650 2074439 67.43 929582 30.21 72629 2.36 60

TÜİK (2011) verilerine göre büyükbaş ve küçükbaş hayvanı olan işletmelerin işletme büyüklüğüne göre işletme ve hayvan varlığı dağılımları (%) incelendiğinde, büyükbaş hayvan yetiştirme ile ilgili olarak işletmelerin % 59.7‟sinin 1-4 baş arasında hayvana sahip oldukları ve toplam büyükbaş hayvan sayısının ise % 21.6‟sını kapsadığı görülmektedir. Bununla birlikte büyükbaş hayvan sayısına göre işletme büyüklüğü dikkate alındığında genel olarak işletmeler 50 başa kadar yetiştiricilik yapmaktadırlar. Küçükbaş hayvan yetiştirme ile ilgili olarak, küçükbaş hayvanı olan işletmelere (%) bakıldığında işletme büyüklüklerinin (baş) 20-150 baş arasında

(18)

yoğunlaştığı ve hatta toplam küçükbaş hayvan sayısının (baş) yarısının bu işletmelerde bulunduğu görülmektedir. Özellikle 20 baştan az küçükbaş hayvana sahip olan işletme toplam işletmelerin yarısını oluşturmasına rağmen hayvan sayısı toplam hayvan sayısının ancak % 7.5‟ini meydana getirmektedir.

Çizelge 13. Büyükbaş ve küçükbaş hayvanı olan işletmelerin işletme büyüklüğüne göre işletme ve hayvan varlığı dağılımı (%)

Büyükbaş hayvan sayısına göre işletme büyüklüğü

(baş)

Büyükbaş hayvanı olan

işletme (%)

Büyükbaş hayvan

Küçükbaş hayvan sayısına göre işletme büyüklüğü

(baş)

Küçükbaş hayvanı olan

işletme (%)

Küçükbaş hayvan

1-4 59.7 21.6 1-4 18.6 1.0

5-9 21.3 21.3 5-9 10.8 1.6

10-19 12.8 25.4 10-19 17.2 4.9

20-49 5.4 22.9 20-49 25.3 16.8

50-149 0.7 7.0 50-149 21.1 36.1

150-299 0.0 1.2 150-299 5.6 24.1

300 + 0.0 0.6 300 + 1.5 15.6

4. ZOOTEKNĠDE EKSTANSĠTE VE ENTANSĠTE KAVRAMLARININ TANIMI VE KAPSAMI

Tarımsal üretimde iş ve sermayenin kullanılma derecesini ifade etmek için genellikle entansite ve ekstansite terimleri kullanılmaktadır.

Entansite; iklim, pazar ve toprak karakteri dikkate alınmaksızın, belirli bir araziye, fazla miktarda bina, hayvan, makine sermayesi düşen ve fazla miktarda iş ünitesi, kimyevi gübre ve kesif yem kullanan işletmeler için kullanılır ve böyle işletmelere entansif işletmeler denilir.

Entansif işletme tipine örnek olarak koyunların ağıllarda yetiştirilmesi, seracılık ve topraksız tarım uygulamaları örnek verilebilir. Entansif işletmelerde dar alanda yoğun üretim yapılmaktadır.

Entansif hayvancılık işletmelerinde harcamaların yaklaşık olarak % 70‟ini yem giderleri oluşturmaktadır. Yem giderlerinin dışında bakıcı, elektrik, ısıtma, soğutma ve su gibi daha birçok gider bulunmaktadır.

(19)

Ekstansite; entansitenin aksine işletmede nispeten az sermaye ve iş kullanılmasını ifade etmektedir. Ekstansif işletme tipine merada koyun yetiştiriciliği örnek olarak verilebilir. Entansif işletmelere nazaran bakım, besleme ve idare giderleri minimum düzeydedir.

Entansif ve ekstansif işletme tiplerinin yanı sıra bir diğer işletme tipide yarı entansif işletmedir. Yarı entansif işletme tipi entansif ve ekstansif işletme tiplerinin özelliklerini taşır.

Yarı entansif işletme tipine koyunların hem meralarda otlatılıp hem de ağıllarda yemlenmesi örnek olarak verilebilir.

Türkiye‟de tarımsal yapı, özellikle de sığır yetiştiriciliği, ciddi ve hızlı bir değişim yaşamaktadır. Önceleri hemen hemen tamamen meraya bağımlı olan ve düşük verimli hayvanlarla yürütülen ekstansif nitelikli sığır yetiştiriciliği, yerini hızla entansif sığır yetiştiriciliğine terk etmektedir. Bu değişim;

İşletme masraflarının artmasını,

Yem üretiminin hemen tamamının işletme bünyesinde yapılmasını,

Üreticilerin pazarlama, üretim ve girdi temininde birlikte hareket etmesini, Damızlıkçı işletmelerin kurulması ve nitelikli damızlık üretimini,

Süt kalitesinin iyileştirilmesini

Mekanizasyon derecesinin arttırılmasını,

Hayvan sağlığı konusundaki vurdumduymazlığın terk edilmesini,

Üretim maliyetlerini düşürecek yollar aranmasını ve yoğun bilgi kullanımını sağlayacaktır.

5. HAYVAN ISLAHINDA BAZI KAVRAMLARIN TANIMI VE KAPSAMI

Canlının şu veya bu şekilde tespit ve ifade edilen özelliklerinin tümüne fenotip denir. Fenotip genotiple çevrenin ortaklaşa etkisi sonucunda ortaya çıkar. Bu kavram özelliklerin tümü için kullanılabileceği gibi yalnızca bir özellik için de kullanılabilir. Özel olarak bir koyunun yapağı verimi bakımından fenotipi demek yanlış olmaz. Bakmak suretiyle tespit edilen ve sözle ifade edilen özelliklere kalitatif, ölçmek, tartmak veya bir analiz yapmak suretiyle belirlenen ve rakamla ifade edilen özelliklere de kantitatif fenotipler denir. Bu ifadelerden anlaşılacağı üzere

(20)

fenotip sadece dış görünüş demek değildir. Örneğin bir hayvanın 100 ml kanındaki Ca ya da Zn miktarı dışardan görünmez ama bir fenotiptir.

Bir canlının sahip olduğu özelliklerin tümünü determine eden emir ve şifreler topluluğuna genotip denir. Genotip ya da genetik yapı kavramı yalnızca bir özellik için de kullanılabilir.

Örneğin süt verimi bakımından genotip gibi. Genotip ya da genetik yapı kavramından başka genotipik değer denilen bir terim daha vardır. Bir örnekle açıklamak gerekirse bir sığırın düz ya da alaca oluşu bir allel gen çiftinin kontrolu altındadır (Düz oluşu determine eden B geni alaca oluşu determine eden gene (b) dominanttır.). Bu gen çifti bakımında üç genotip söz konusudur.

Bunlar BB, Bb ve bb dir. Buna göre; BB ve Bb sığırın genotipidir ve bu genotipteki hayvanların düz oluşu genotipik değerleridir.

5. 1. Kalitatif Fenotipler

Bakmak suretiyle tespit edilen ve sözle ifade edilen özelliklere kalitatif fenotipler denir.

Bu tip fenotipler renk (siyah, beyaz gibi), şekil (boynuzlu, boynuzsuz) gibi tanımlanan ve herhangi bir ölçüme dayanmayan niteliktedir. Kalitatif nitelikteki bu fenotiplerde genel olarak genotipin etkisi söz konusudur. Çevre şartlarının etkisi ya hiç yoktur ya da çok azdır.

Kalitatif fentiplerin bir diğer özelliği varyasyonlarının kesikli olmasıdır. Yani bu tip fenotipler kesin çizgilerle birbirinden ayrılırlar. Bu sınırlar arasında başka tanımlamalar yapılamaz. Örneğin bir sığır sürüsünde hayvanlar ya boynuzlu ya da boynuzsuzdur. Boynuzlu ya da boynuzsuz hayvanlarla belirlenen bu sınırlar dahilinde yeni bir tanımlama söz konusu değildir. Ayrıca sığırlarda resesif bir gen tarafından determine edilen boynuzluluk bu gence homozigot bir bireyde ortaya çıkar. Mesela boynuzluluk genine b dense, bb homozigot bireyleri çevre şartları ne olursa olsun boynuzlu olurlar.

Kalitatif fenotipler genel olarak bir ya da birkaç gen çifti tarafından determine edilirler.

Bu genler büyük etkilidirler ve çevre şartlarından fazla etkilenmezler.

(21)

5. 2. Kantitatif Fenotipler

Bu tip fenotipler ölçmek, tartmak ya da bir analiz sonucunda tespit ve rakamlarla ifade edilen özelliklerdir. Mesela, göğüs çevresi ölçülerek, yapağı ağırlığı tartılarak veya sütte yağ bir analiz neticesinde belirlenir ve kantitatiftirler. Kantitatif nitelikteki bu fenotiplerde genel olarak genotipin payı az, çevrenin etkisi çok daha fazladır.

Kalitatif fenotiplerin aksine kantitatif fenotiplerin varyasyonları süreklidir. Yani bu tip fenotipler kesin sınırlarla birbirinden ayrılmış sınıflara sokulamazlar. Bir başka ifadeyle mesela 54 kg canlı ağırlıkta olan bir hayvanla 55 kg ağırlıkta bir hayvanın tanımlanan aralığında sonsuz sayıda hayvan bulunabilir.

Kantitatif fenotipler genel olarak çok sayıda gen çifti tarafından determine edilirler. Bu genlerin etkileri çok küçüktür ve birbiri üzerine eklenebilir. Ayrıca çevre şartlarından büyük ölçüde etkilenen bu genlere çok olmalarından dolayı poligen denir. Kantitatif fenotiplerin sürekli varyasyon göstermeleri bunların ortaya çıkmasını sağlayan genlerin etkilerinin küçük eklenebilir ve çevre şartlarından büyük ölçüde etkileniyor olmasıyla açıklanabilir.

5.3. Hayvan Islahıyla Ġlgili Terimler

Mevcut çevre şartlarına en iyi reaksiyon gösteren hayvanların sürüdeki nispi miktarını artırmak için yapılan çalışmalara hayvan ıslahı denir. Bunun da yegane yolu seleksiyondur.

Seleksiyon; gelecek generasyonun ebeveynlerini (yani ana ve babalarını) belirleme işlemidir.

Bu yapılırken de en iyi reaksiyon gösterenlerin döllerinin de en iyi reaksiyon göstereceği düşüncesi hakimdir. Bundaki başarı da seleksiyondaki isabete bağlıdır.

Herhangi bir kantitatif verim ya da özellik bakımından sürüdeki her hayvan farklı bir değere sahiptir. Buna fenotipik varyasyon veya kısaca varyasyon (farklılık) denir. Aynı şekilde üzerinde durulan herhangi bir özellik bakımından sürüdeki her hayvanın genotipi de farklıdır. Buna da genotipik varyasyon denir. Herhangi bir özellik (mesela süt verimi) bakımından fenotipik varyasyonda genotipik varyasyonun payına kalıtım derecesi denir.

Damızlığa ayrılan hayvanların ortalamasının sürü ortalamasından üstünlüğüne seleksiyon üstünlüğü denir ki bu üstünlüğün döllere geçen kısmı kalıtım derecesi kadardır. Kalıtım derecesi h² ile gösterilir. Bunun karekökü (h) seleksiyonda isabet derecesi olarak bilinir.

(22)

Anlamı; fenotipik üstün olduğu için damızlığa ayrılan hayvanların genotipik olarak ta üstün olma ihtimalidir. Varsayalım süt veriminin kalıtım derecesi 0.25 olsun, bunun karekökü (h) 0.5 olur. Yani süt verimi bakımından üstün olduğu için damızlığa ayrılan hayvanların genotipik olarak da üstün olma ihtimalleri % 50‟ dir.

Damızlığa ayrılan hayvan sayısının sürüdeki hayvan sayısına oranına seleksiyon entansitesi (seleksiyon yoğunluğu), yukarda da ifade edildiği gibi damızlığa ayrılan hayvanların sürü ortalamasından üstünlüğüne de seleksiyon üstünlüğü denir. Ne kadar yoğun bir seleksiyon yapılırsa (yani seleksiyon entansitesi ne kadar küçükse ) seleksiyon üstünlüğü de o kadar büyük olur. Döllere bu üstünlüğün kalıtım derecesi kadar kısmı geçer. Buna hayvan ıslahında genetik ilerleme denir ve ∆G= i * h² eşitliği ile hesaplanır. Bu eşitlikten de görülebileceği gibi genetik ilerleme (∆G), i ve h² ile doğru orantılıdır. Yoğun bir seleksiyon yapılması durumunda mesela 100 hayvandan en üstün 10‟u damızlığa ayrıldığında (seleksiyon entansitesi 0.1) bunların ortalaması, seleksiyon entansitesinin 0.5 olduğu hale göre elde edilecek ortalamadan çok büyük olur. Birinci haldeki seleksiyon üstünlüğü, ikinci hale göre yine çok büyük olur ki, h²‟ye de bağlı olarak döllere geçen kısım, yani ∆G artar.

Ancak bu konuyla ilgili ayrıntılar, avantajlar veya dezevantajlar ileriki sınıflarda hayvan ıslahıyla alakalı derslerde ele alınacaktır.

Genetik ilerleme bir generasyonda elde edilen ilerlemedir. Dolayısıyla generasyonlar arası süre dikkate alınmamıştır. Damızlığa ayrılacak döller doğduklarında ebevenlerin yaş ortalamasına generasyonlar arası süre denir. Generasyonlar arası sürenin uzun olması halinde yıla isabet edecek ilerleme (∆Gy), dolayısıyla ıslahın hızı azalır. Çünkü yıl başına düşen genetik ilerleme ∆Gy= (i * h²)/ y eşitliğiyle bulunur. Dikkat edilirse bu eşitlikte y yani generasyonlar arası süre bölen durumundadır. Bir başka ifadeyle ∆Gy, i ve h² ile doğru, y ile ters orantılıdır.

6. ZOOTEKNĠDE KONSTĠTÜSYON, KONDÜSYON VE AKKLĠMATĠZASYON TERĠMLERĠ

Hayvan yetiştiriciliğinde konstitüsyon, kondüsyon ve akklimatizasyon gibi bazı kavramların önemi büyüktür. Örneğin damızlık seçiminde öncelikli olarak döl verimi, konstitüsyon ve verim seviyesi dikkate alınır.

(23)

6.1. Konstitüsyon (Natura sağlamlığı) : Organ ve organ sistemlerinin karşılıklı bir uyum içerisinde çalışmaları ve mevcut veya değişen çevreye karşı koyma kabiliyetine denilmektedir.

Verim seviyesi yükseltilen hayvanların çevreye karşı koyma kabiliyetleri yabani türlere kıyasla önemli ölçüde gerilemiştir. Herhangi bir verim bakımından yapılacak damızlık seçiminde aynı çevre şartlarında yetiştirilen hayvanlardan sağlam konstitüsyonlu olanların tercih edilmesi gerekmektedir. Çiftlik hayvanlarında konstitüsyon tipleri çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir.

a. Belli organ sistemlerinin gelişme durumu dikkate alınarak yapılan sınıflandırma

-Solunum tipi: Beslendiğinde aşırı canlı ağırlık artışı sağlamayan, yediklerini daha çok süte dönüştüren, dar yapılı, uzun göğüs kafesli, kaburgaları dışarıdan sayılabilecek derecede belirgin ve geriye doğru meyilli olan hayvanlara denilir. Örnek olarak süt sığırları verilebilir.

-Sindirim Tipi: Beslendiğinde canlı ağırlık artışı sağlayan, yediklerini daha çok ete dönüştüren, yuvarlak gövdeli, kısa ve kalın boyunlu, sırt kısmı geniş, kemikleri kas ve yağ kütlelerine gömülmüş yani kaburgaları görülemeyen hayvanlara denilir. Örnek olarak etçi sığırlar verilebilir. Bu hayvanlarda süt verimi ancak yavrularına yetecek kadardır.

Solunum ve sindirim tipleri arasındaki hayvanlara da kombine tipler denilmektedir.

b. Yetiştirme yönüne göre -Sağlam konstitüsyon -Kaba konstitüsyon -İnce konstitüsyon -Zayıf konstitüsyon

c. Sağlık durumu dikkate alınarak yapılan sınıflandırma - Kuvvetli konstitüsyon

- Sağlam konstitüsyon - İnce konstitüsyon

6.2. Kondüsyon: Hayvanın yemleme ve bakım durumuna göre değişen dış görünüşüdür. Çiftlik hayvanlarının farklı fizyolojik dönemlerinde (gebelik ve laktasyon gibi) sağlıklı ve verimli bir

(24)

şekilde elde tutulmasını sağlamak amacıyla bakım ve beslemenin düzenli yapılıp yapılmadığını anlamak amacıyla yapılan bir sürü yönetimi işidir. Yetiştiricililikte kondüsyon puanlaması sürü yönetimi açısından önemli bir uygulama olmakla birlikte canlı hayvanlar üzerinde yapılacak puanlama hayvan ıslahı açısından da önemlidir. Rakamlara dayalı olarak yapılacak damızlık seçimi subjektif olarak yapılan puanlama ile yapılacak damızlık seçimindeki başarıdan daha isabetli olacaktır. Ancak seleksiyonu rakamlara dayandırmanın zor olması, uzun süre gerektirmesi ve masraflı olmasından dolayı bazı durumlarda seleksiyon subjektif değerlendirmelere dayandırılmaktadır. Bu sebeple koyun yetiştiriciliğinde de kayıt tutmada karşılaşılan zorluklar sebebiyle günümüzde halen damızlık seçimi ve sürü yönetimi subjektif olarak yapılmaya devam etmektedir. Genel olarak çiftlik hayvanlarında bu uygulama et ve yağlılık durumlarına göre 3 eksper tarafından sınıflandırarak (1 ile 5 veya 0.5 lik aralıklar da olabilir) hayvanlar farklı gruplara ayrılırlar.

Yetiştiricilikte canlı ağırlık, yetiştirme aşamalarının en iyi göstergesi olmakla birlikte ırk içerisinde veya ırklar arasındaki ergin hayvanlarda büyük bir varyasyon göstermektedir.

Dolayısıyla doğru kondüsyon puanını tespit etmek için canlı ağırlığı kullanmak son derece zordur.

Dolayısıyla vücut kondüsyon puanlaması hayvanların kondüsyonunun belirlenmesi için daha uygun ve kesindir. Diğer bir ifadeyle kantitatif bir özelliğin kalitatif bir özellik gibi ele alınarak değerlendirmeye alınması işlemidir. Böyle bir uygulama puanlama ile hayvanın kondüsyonu arasında yüksek bir korelasyonun olması durumunda isabeti artıracaktır. Puanlama elle yapılan kontrolde bel kasının dolgunluğu ve yağ tabakasının kalınlığı ile bel bölgesinde yer alan omurun üst çıkıntısı (Spinous process) ile yan çıkıntısının (Transverse process) keskinliği ve düzgünlüğü/yuvarlaklığı ile yapılır. Aşağıda küçükbaş hayvanlarda puanlamada kontrol edilecek bölgenin kesit görüntüsü verilmektedir.

6.3. Akklimatizasyon (iklime uyma): Bir hayvanın herhangi bir yöredeki iklim, toprak, bakım, besleme gibi çevre şartları altında yaşayabilmesi, üreyebilmesi, verimli olabilmesi, kendisine has

Referanslar

Benzer Belgeler

b) Cilt Aşınması / Tahrişi: Kuru çimentonun ıslak cilde teması veya nemli-ıslak çimentoya maruz kalma halinde; ciltte çatlama veya cilt fissürleri, kalınlaşmasına

Metal İşleme Makineleri içinde talaş kaldırmadan işlemeye mahsus diğer makineler grubunda Türkiye’nin ihracatı 2011 sonrası 2013 yılı GRAFİK 34: METALLERİ

Tarımsal pazarlama, çoğu kez sanıldığı gibi genel pazarlamanın bir dalı olarak gelişmemiştir; tam tersi önce tarım alanında pazarlama çalışmaları

Taraflardan birinin ya da her ikisinin çalışma imkânlarının veya söz konusu sözleşme ile yüklenmiş olduğu yükümlülüklerden herhangi birinin kısmen veya

Sistem analizi mevcut bir sistemin özelliklerinin araştırılması, tasarımı ise belirli bir işlevi gerçekleştirmek için sistem bileşenlerinin seçimi ve düzenlenmesidir..

a) Yarışma konuları, sınıfın düzeyine ve programlara uygun olarak belirlenir. b) Bu yönetmelikte belirtilen konularda veya inceleme, kompozisyon, şiir, hikaye, resim,

Bu rapor; mülkiyeti Halk Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Anonim Şirketine ait, tapu kütüğünde İstanbul İli, Fatih İlçesi, Hobyar Mahallesi, 25 pafta 418 ada, 2 parsel

Bu rapor; mülkiyeti Halk Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Anonim Şirketine ait, tapu kütüğünde İstanbul İli, Şişli İlçesi, Halaskargazi Mahallesi, 64 pafta 680