• Sonuç bulunamadı

7. ZOOTEKNĠDE EKONOMĠK OLARAK ÖNEMLĠ BAZI VERĠMLER

7.1.1. Sığırlarda Döl Verimi

Süt sığırlarında ıslah ve süt üretiminin karlılığı büyük ölçüde üreme etkinliğine yani döl verimine bağlı olmaktadır. Üreme etkinliğinin tamamen yokluğuna kısırlık (sterilite) denilmekte ve hayvanlar döl verememektedirler. Bu hayvanların belirlenip sürüden ayıklanması gerekmektedir. Ayıklama hayvanların belirli sebeplerden dolayı sürüden uzaklaştırılması işlemidir. Buna örnek olarak kısırlık verilebilir. Bununla birlikte belirli bir özellik bakımından

daha önce damızlığa ayrılmış fakat sonradan hastalık, yaşlanma, sakatlanma ve kısırlaşma gibi özellikler bakımından hayvanların sürüden uzaklaştırılmasına da ayıklama denilmektedir. Üreme etkinliğinin normal olamayışı, yani düşük fertilite olmasına ise infertilite denilmektedir. Aşağıda açıklanacak olan bazı ölçütlerden sapma gösteren hayvanlar infertil olarak kabul edilir ve süt sığırcılığında ciddi sorunlara yol açarak sürü yönetimini olumsuz yönde etkilemektedir.

a-Ġlkine doğurma yaĢı: Erkek ve dişi hayvanların dölleme ve döllenme yeteneğine sahip cinsiyet hücrelerini üretebildikleri yaşa ergenlik yaşı (pubertas) denilmektedir. Kültür ırkı ve melezlerinin ergenlik yaşı 6-9 aylık yaştır. Hayvanlar bu yaşa geldiklerinde istenmeyen gebelikten korunmak için cinsiyetlerine göre ayrılmalı ve bakım ve beslemelerine dikkat edilmelidir. İlkine damızlıkta kullanma yaşına yani hayvanın gelecek yıllarda kendisini ve ayrıca dişiler için doğuracağı hayvanların büyüme ve gelişmelerine ekonomik ve fizyolojik olarak etkilemeyeceği ve verimlerinin hayatı boyunca maksimum olacağı yaş olarak kabul edilmektedir.

Genellikle bu yaş 15-16 aylık yaş kabul edilmektedir. 15-16 aylık yaşta damızlıkta kullanılıp 270-280 gün gebelik süresinden sonra doğuracağı yaşı ilkine doğurma yaşı olarak kabul edilmektedir. İdeali 24 aydır. Bu yaşın 24 ayı aşması sürünün iyi idare edilmediğine işaret sayılabilir.

b- Buzağılama aralığı : İdeali 12 ay olup, sürü ortalamasının 13 ayı aşması durumunda, servis periyodunu uzatan sebeplerin bulunması ve ortadan kaldırılması gerekir.

c-Servis periyodu : İdeali 85 gün olup, ineğin buzağılamasından müteakip gebeliğe kadar geçen süreye verilen isimdir. Bir yılda bir buzağı hedefine gebelik süresi 280 gün olduğuna göre servis periyodunun 85 gün olmasıyla ulaşılabilir. Bu sürenin 110-115 günü aşması ya kızgınlıkların zamanında tespit edilememesine ya da hayvanda döl tutmayla ilgili bazı sıkıntıların olduğuna işaret etmektedir. Bu durumda gebelik başına düşen tohumlama sayısı artar.

d-Gebelik baĢına tohumlama sayısı : İdeali 1 olup, her bir gebelik için gerekli olan aşım sayısına verilen isimdir. Ortalama 1.5 olarak kabul edilmekle birlikte, bu değerin 1.75‟i aşması sürüde üremeyle ilgili problemin varlığına işaret etmektedir.

Üreme etkinliğinin hesaplanmasında aşağıdaki eşitlik kullanılmaktadır.

Üreme etkinliği (%) : 12x(Doğurduğu buzağı sayısı)x100/

(İneğin o andaki yaşı (ay)-İlk aşım yaşı (ay)+3)

Örneğin 4 yaşındaki (48 ay) bir inek 16 aylıkken aştırılmış ve 2 yavruya sahip olmuştur.

Bu ineğin üreme etkinliği, Ü.E = 12x(2)x100/(48-16+3) = 2400/35 = % 68.57‟dir.

Şekil 7.1‟de süt verimi ile döl verim ölçütlerinin ilişkisi verilmiştir.

ġekil 7.1. Süt verimi ile döl verim ölçütlerinin iliĢkisi

7.1.2. Kızgınlık ve Belirtileri

Ergenlik çağına gelmiş olan düve ve ineklerin çiftleşme isteği göstermelerine kızgınlık (östrus) denilmektedir. Kızgınlık döngüsü bir kızgınlığın başından onu izleyen kızgınlığın başına kadar olan süredir. Gerek kızgınlık gerekse kızgınlık döngüsü süresi hayvan türüne göre değişmektedir. Kızgınlık döngüsü birbirini izleyen farklı dönemlerden meydana gelmektedir. Bu dönemler proöstrus, östrus, metaöstrus, diöstrus ve anöstrus dönemleridir. Anöstrus dönemi mevsime bağlı kızgınlık döngüsüne sahip olan hayvan türlerinde veya ırklarında görülmektedir.

Sığırlar gebe olmadığı sürelerde belirli aralıklarda (ortalama olarak 21 günde bir) kızgınlık gösterirler. Kızgınlık ise hormon denilen kimyasal moleküllerin etkisiyle ortaya çıkan bir durumdur. Hormonlar endokrin bezleri tarafından vücudun bir tarafında üretilen kan yoluyla taşınarak etkisini diğer doku ve organlarda göstererek onların aktivitesini değiştiren kimyasal

moleküllerdir. Kızgınlığın oluşmasında hipofiz bezinin ön lobundan salgılanan gonodotropik (FSH ve LH) hormonlar rol oynamaktadır.

Foliküllerin gelişmesi FSH‟ın (Folikül Uyarıcı Hormon) etkisiyle olmaktadır. Föliküllerin primer, sekonder, tersiyer ve graaf fokilülleri olmak üzere farklı gelişme safhaları vardır. Primer foliküller ufak ve diploid kromozomlu oositleri (yumurta hücresi) bulundururlar. Sekonder foliküllerde ise daha büyük ve haploid kromozomlu oositleri bulunur. Tersiyer ve graaf folikülleri ise daha gelişmiş, antrum (boşluk) giderek büyümüş, folikül sıvıyla dolmuş ve içerisinde ovumu (yumurtayı) bulundurmaktadır. Hipofiz bezi ön lobundan salgılanan gonodotropik hormonlarından FSH‟ın etkisiyle foliküller yumurtalıkta gelişmeye ve büyümeye başlarlar. Bu foliküllerden biri ya da bir kaçı hızlı bir gelişme göstererek graaf folikül haline gelir. Yumurta hücresini içinde bulunduran graaf folikül ve diğer foliküller östrojen denilen kızgınlık hormonunun salgılanmasını sağlarlar. Folikülün iyice gelişmesi sonunda kanda östrojen salgısı en yüksek düzeye ulaşır ve kızgınlık belirtileri gözlenir. Östrojen hormonunun kandaki yüksek seviyesi hipofizin ön lobunu etkileyerek FSH‟ın salgı miktarını düşürmesine sebep olur ve buna karşılık LH (Lütein Yapıcı Hormon) hormonunun salgı miktarı artarak olgunlaşan graaf folükülün zarının yırtılıp yumurtanın serbest kalmasını sağlamaktadır. Olgunlaşan yumurtanın serbest kalmasına ovulasyon denilmektedir. Ovulasyon domuz ve kısrakta daha çok sol, inek ve koyunda ise sağ yumurtalıkta gerçekleşmektedir. Ovulasyonun oluşmasıyla teorik olarak östrus bitmiş sayılır. Ancak ineklerde genellikle östrus bitiminden sonra (ortalama olarak 10-18 saat sonra) ovulasyon meydana gelmektedir. Bu nedenle pratikte tohumlama işlemi sabah kızgınlık gösteren hayvanların akşam, akşam kızgınlık gösteren hayvanların da ertesi sabah tohumlanması ile gerçekleştirilmektedir. Ancak bundaki başarı kızgınlığın görsel veya bilgisayar destekli kayıt sistemlerinin iyi takip edilmesi ile artırılabilir. Bunun yanında tohumlamada boğa kullanılıyorsa boğada herhangi bir üreme probleminin olmaması, suni tohumlama yapılıyorsa tohumlama yapanın başarısı önem kazanmaktadır. Hayvancılığı gelişmiş AB ülkelerinde suni tohumlamadaki başarı % 90‟ın üstünde olup, Türkiye‟de bu oran %50‟lerin çok altındadır.

Yırtılan folüküllerden yumurtanın serbest kalmasından sonra kandaki östrojen miktarı büyük ölçüde düşer ve LH‟ın ve kısmen de LTH‟ın (lüteotropik hormon) etkisiyle folükül üzerinde sarı cisim (corpus luteum) denilen bir cisim metaöstrus döneminde oluşmakta ve progesteron denilen bir başka hormon salgılamaktadır. Progesteron ise hem daha fazla gonodotropik hormonun (FSH ve LH) salgılanmasını engellemekte (yeni bir ovulasyonu

engellemekte) hem de döllenmeden sonra yumurtanın alınıp beslenmesi için uterusun mukus astarını hazırlama işlevini yerine getirmektedir. Corpus luteumun oluşmaya başlamasından fonksiyonunun bitmesine kadar olan süre östrus döngüsünün lüteal fazı, bu dönemin bitmesiyle başlayan döneme de foliküler faz adı verilmektedir. Lüteal faz hem metaöstrus hem de diöstrus dönemini kapsamaktadır.

Metaöstrus döneminden sonra gelen disöstrus dönemi mevsime bağlı olmayan hayvanlar için bir dinlenme dönemidir. Bu dönemde progesteron salgısı devam etmektedir. Eğer bu dönemde yani ovulasyondan sonra ovuduct‟a gelmiş olan yumurta hücresi spermatozoit tarafından döllenmiş ve meydana gelen zigot uterusa yapışmış ise (nidasyon) corpus luteum gebeliğin sonuna kadar LTH‟ın etkisi altında fonksiyonunu sürdürerek progesteron salgılamasına devam etmekte ve yeni bir kızgınlığı engellemektedir. Ancak zigot olmamış yada nidasyon gerçekleşmemiş ise corpus luteum atrofiye olmaya (küçülmeye) ve sonunda yok olmaya yönelir.

Bu durumda corpus luteumun atrofisiyle orantılı olarak hipofizin ön lobundan tekrar FSH salgısı artmaya başlar ve östrus döngüsü içinde yer alan fizyolojik olaylar tekrar eder.

ġekil 7.1. Sığırlarda kızgınlık ve kızgınlık döngüsü

Sığırlarda kızgınlık belirtileri aşağıdaki gibidir.

a-Vulva hafif şişkin, kızarık olup, vulvadan sümüksü, berrak ve yapışkan bir sıvı gelir.

b-Kızgınlık gösteren hayvan diğer hayvanların kendi üzerine atlamasına müsaade etmektedir.

c-Hayvan huzursuz, aralıklı böğürme hali ve çevresiyle çok ilgili olup gece dahi sürekli hareket halindedir.

d-Komşu hayvanları ve uzatılan eli yalar.

e-Kuyruk sokumunun üzerindeki tüylerin kabarık veya o bölgenin ıslak veya çamurlu olması hayvanın diğer hayvanların kendisini aşmasına izin verdiği anlamına gelir ki bu da kızgınlık gösterdiği kanısına vardırır.

f- Süt veriminde anlık bir düşüş olur.

Yukarıda bahsedilen olaylar meydana geldiğinde hayvanın kızgınlık gösterdiği anlaşılır ve uygun zamanda tohumlama yapılır. Kızgınlık dönemi dışında düve veya inekler boğayı kabul etmemektedirler. Başarılı bir tohumlamadan sonra gebelik kontrolünün yapılması gerekmektedir.

Gebelik kontrolü için en erken tohumlamadan 21 gün sonra sarı cisim tarafından salgılanan progesteron hormonunun sütteki seviyesine bakılır. Gelişmiş ultrason cihazları ile de 21.günden itibaren gebelik kontrolü yapılabilmektedir. Diğer bir gebelik kontrolü ise 7. haftadan sonra rektal muayene yöntemidir. Gebe tanısı konulan inekler ise yaklaşık olarak 270-280 gün gebe kalırlar.

Benzer Belgeler