BAHÇE BİTKİLERİ BÖLÜMÜ ZİRAAT FAKÜLTESİ
BBB309-BAHÇE BİTKİLERİNDE ORGANİK TARIM
Doç. Dr. Ahmet ÖZTÜRK
ORGANİK TARIMIN İLKELERİ VE AMAÇLARI, ORGANİK
OLARAK YETİŞTİRİLEN
TARIMSAL ÜRÜNLERİN ÖNEMİ
Hafta-2
BBB309-BAHÇE BİTKİLERİNDE ORGANİK TARIM
Organik Tarımın İlkeleri
Organik tarımın 4 temel ilkesi vardır:
1. Genetik değişikliğe uğratılmamış tohum kullanmak,
2. Toprakta zararlı etki bırakabilecek kimyasal gübre kullanmamak,
3. Zararlı ve hastalıklarla mücadelede;
kalıcı, doğaya zarar veren ve parçalanmayan kimyasallar
kullanmamak,
4.Ürünün sertifikasyon ve etiketlenmesini yaptırmak
Organik Tarımın Temel İlkeleri
Organik tarımın bu 4 temel ilkesinin yanında;
1-Doğal kökenli hammaddeler kullanılarak üretim yapılmalıdır.
2-İşletme girdileri çevreyi tehdit etmemelidir (mesela; organik tarımda kullanılacak fide, tohum, fidan vs. ilaçsız olmalıdır).
3- Nöbetleşe ekim ve organik gübreleme yapılmalı toprağın işletilmesi ve topraktaki canlı faaliyetinin
devamı için çiftlik gübresi ve organik atıklardan oluşan kompost ve yeşil gübre kullanılmalıdır.
Uygun toprak işleme aletleri kullanılmalı, Gereğinden fazla sayıda toprak işlemeden kaçınılmalıdır. (Organik madde hava ile temas edince kısa sürede parçalanma olur)
4-Dengeli bir bitki yetiştirme düzeni uygulanmalı bu düzende
baklagillere ağırlık verilmelidir.
5- Üretim yapılacak yerin ekolojik koşulları göz önünde bulundurulmalı. Bitki tür ve çeşitlerinin seçiminde ve bu şartlara uygun dayanıklı, tohum ve fidan kullanılmalıdır.
6- Zararlılarla mücadelede
doğal kökenli ilaçlar ve biyolojik yöntemlere önem verilmelidir.
7- Hayvansal üretimde ise;
- Ağıl ve ahırların uygun olması,
- Hayvan beslenme ihtiyacının
mümkün olduğu ölçüde
işletmeden karşılanması
-Yemlere kimyasal maddeler katılmamalı (antibiyotikler, kilo artırıcı katkı maddeleri vs.)dır.
8- Organik hayvansal üretimde yem ihtiyacının karşılanmasında
-1 büyükbaş hayvan için 1 hektar arazi düşünülmelidir.
9- Organik tarımda;
Yeter miktarda ve yüksek kalitede gıda üretmek,
maksimum verimden önce gelmelidir.
10- Enerji kaynağı olarak;
Güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi doğal enerji kaynakları mümkün olduğunca tercih edilmelidir.
11- Organik tarım işletmelerinin
kazançları, üretici ve
çalışanlarını tatmin etmelidir.
12-Sentetik kimyasal gübreler ve sentetik ilaçlar kullanılmamalıdır.
- Özellikle depoda (muhafazada) koruyuculuğu artıran
- Hasattan önce veya sonra
olgunlaşmayı teşvik eden sentetik kimyasal maddeler,
- Bitki ve hayvan yetiştirmede kullanılan hormonlar ve büyüme düzenleyici
maddelerin organik tarımda kullanımı yasaktır.
13- Bitki beslemede;
-Çiftlik gübresi, kanatlı gübresi, -Çiftlik ve sıvı atıkları,
-Saman, torf, mantar üretim artığı, -Organik ev artıkları kompostu,
-Bitkisel atık kompostu
-Hayvansal atıkların işlenmiş ürünleri, -Deniz yosunları ve yosun ürünleri,
-Talaş, ağaç kabuğu, odun artıkları, -Tabii fosfat kayaları gübre olarak
kullanılabilir.
Bitki korumada
;-İzin verilen birtakım ticari ilaçların yanında
-Kükürt, bordo bulamacı, Arap sabunu -Değişik bitkisel karışımlardan elde
edilen doğal ilaçlar kullanılabilir.
Neden Organik Tarım?
-En önemli amacı;
insan ve diğer tüm canlıların ortak yaşam alanı olan dünyamızı
korumaktır.
Giderek artan nüfusa orantılı olarak yaşadığımız çevre ve yediğimiz ürünlere dikkat etmek gerektiği gibi hassas konular günümüzde tartışılmaya başlamıştır. Türkiye’de Örneğin organik tarım ile ilk önce yediklerimizin önlemini almalıyız. Bu açıdan organik tarımın uygulanma nedenleri olarak;
Organik Tarımın Uygulanma Nedenleri
1. Gelecek nesilleri korumak;
Bitkilere püskürtülen bir çok pestisit
(insektisit, fungusit, akarisit, herbisit) - Besinler yoluyla insan vücuduna
alınmaktadır
- Bu maddelerin çoğu kansere sebep olmakta
- Bu pestisitli gıdaların, pestisitsizlere göre en az dört kat daha fazla olumsuz etki
yaptığı araştırmalarla ortaya konmuştur.
2. Toprak erozyonunu önlemek;
-Toprak tarımın temelidir
-Bu temelin hiçbir zaman sarsılmaması gerekmektedir
-Yetiştiriciler aşırı ürün elde etmek amacıyla topraklara kimyasal gübreleri uygulamaktadır -Bu da toprak erozyonuna sebep olmaktadır.
(Suni gübreler topraktaki organik maddeyi parçalar bu da erozyona neden olur. Toprakta en az %5 oranında organik madde bulunmalıdır.)
- Toprakta, belirli bir dönemde belirli bir miktardan fazla besin maddesi
kaldırmanın toprağın düzenini bozduğu unutulmamalıdır.
- Toprağı ölmekten kurtaran organik maddenin
Toprağa ilave edildiği miktarda verim elde edilebileceği bilinmelidir.
- Yine organik maddenin toprağın ömrünün uzamasına sebep olacağı
unutulmamalı.
Sürdürülebilir tarımsal üretimin;
- Toprak verimliliği ve suyun devamlılığını sağlamaktan geçtiği unutulmamalıdır
Türkiye topraklarının yaklaşık % 15’i verimli topraklar olarak kabul edilmektedir.
Türkiye’de her yıl yaklaşık olarak 1 milyar 400 milyon ton toprak erozyonla kaybolmaktadır.
Bu toprak kayıplarının 500 milyon tonu tarım arazilerinden olmaktadır. Bu gerçek göz önüne alındığında standart yetiştiricilikte toprağa verebileceğimiz zararları daha da iyi anlamamız gerekmektedir.
3. Su kalitesini korumak;
-İnsan vücudunun 2/3 ü ve dünyanın 3/4 ünü su oluşturmaktadır,
-Tarımda kullandığımız kimyasallar, pestisitler ve sentetik gübreler yer altı sularını kirleterek,
-İçme suyumuzun ana kaynağını kirletmektedir.
-Yeraltı sularının kirlenmesine, atmosfere püskürttüğümüz birçok kimyasal
madde de yol açmaktadır.
Bunlar arasında;
-Fabrika gazları (karbondioksit, karbonmonoksit, kükürtdioksit) da bulunmaktadır
-Bu sebeple, bu gibi gazları yayan kaynakların yakınlarında organik tarım yapılamamaktadır.
-Günümüzde dünya üzerinde 1 milyardan fazla insanın temiz sudan yoksun olarak yaşadığı düşünüldüğünde,
-Su kaynaklarımızın korunmasının önemi daha da artmaktadır.
Diğer taraftan sondajlarla bilinçsizce yer altı
sularının yeryüzüne
çıkarılışı çok hızlı olmakta ancak bu suyun geri
dönüşü yavaş olur. Buda yer altındaki su dengesini bozuyor.
4. Enerji tasarrufu sağlamak;
-Sentetik gübreleri üretmede oldukça fazla enerji harcanmaktadır, -Organik tarımda kullanılan unsurlar
örneğin; yeşil gübreleme işlemleri, kompostlama ve ayrıştırmada
daha az enerji kullanılmaktadır.
-Ayrıca organik tarımda asıl amaç bitkiyi değil, toprağı beslemektir.
-Beslenen toprak zaten kendisine tutunanlara fayda sağlayacaktır.
-Organik yolla beslenen topraklar daha uzun süre bitkiyi besleyecek ve tasarruf sağlayacaktır.
-Organik orijinli gübreler toprakta daha uzun süre besleme görevi yapar ve sentetik gübreler gibi yıkanma fazla olmaz, bu da tasarruf sağlamış olur, -Şu anda ülkemizde organik gübre
fabrikalarının kurulmuş olması da, organik tarımın gelişmesine katkı sağlayacaktır.
5. Kimyasalları tabağımızdan uzak tutmak;
Önemli entomologlara göre;
-Son 50 yılda pestisit kullanımı 30 kat artmış, -Buna karşılık olarak pestisitlerin toksisitesi
100 kattan daha fazla artmıştır.
-Yani, bizleri ve gelecek nesillerimizi sinsice zehirleyen ve insan sağlığına zararlı olan kimyasalların, tükettiğimiz gıdalardaki tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Birçok sağlık örgütü;
- Günümüzde kullanılan herbisitlerin % 60’ının,
-Fungusitlerin % 90’ının, -İnsektisitlerin % 30’unun,
Kansorojen olduğunu ortaya koymuştur.
- Kimyasal pestisitler, yaşayan organizmaları öldürmek için
hazırlanmış zehirler olup, - İnsanlara da zarar verirler.
- Bu zararlar arasında, kansere ilave olarak doğumdaki anormallikler, sinir sisteminin zarar görmesi ve genetik mutasyon sayılabilir.
- Bütün bu riskleri bertaraf edecek organik yetiştiriciliğin özellikle çocuklardan başlamak üzere sağlayacağı katkılar çok önem kazanacaktır.
Bu yüzden;
-Organik yetiştiriciliğin ön plana çıkarılması gerekmektedir.
-Güvenilir gıda her şeyden önce temel insan hakları arasındadır.
-Bununla birlikte bir sağlık meselesi ve bir tüketici hakları meselesidir.
-Organik tarıma bu yüzden destek verecek bilinçli halk kitleleri harekete geçmeli,
-Bu sistemi vazgeçilmez geleneksel yetiştirme şekli haline sokmaları önem
kazanmaktadır.
6. Çiftlik çalışanlarının sağlığını korumak;
-Uluslararası bir kanser enstitüsünün
yapmış olduğu araştırmaya göre, -Kimyasal pestisidlerle muhatap olan
çiftçilerin çiftçi olmayanlara göre altı kat daha fazla kanser riski
taşıdıklarını ortaya koymuştur.
-Ayrıca çiftçiler arasındaki pestisit
zehirlenmeleri, her yıl %14 artış göstermektedir.
-En yüksek etkilenme oranı tarlada çalışanlarda görülmektedir.
-Yakın geçmiş yıllarda Taylant’tan Bangkok’a gönderilen 100.000
tonun üzerindeki sebzenin
pestisitle bulaşmış olduğu ortaya çıkmıştır.
-Aynı paralelde yapılan bir inceleme,
-Bu sebzeleri yetiştirenlerin kanında pestisit bulunduğunu göstermiştir.
-Asıl dehşet veren sonuç ise, yetiştiricilerin ürettiği bitkilerdeki pestisit miktarları ile uygulanan pestisit dozları arasındaki önemli paralellik olmuştur.
-Bu bitkilerle beslenen annelerin sütünde de yüksek miktarlarda pestisitlerin bulunması diğer bir ürkütücü sonuç olarak kayda geçmiştir.
7. Gerçek ekonomiye destek vermek;
-Organik yetiştiriciliği, standart
yetiştiricilikten daha ucuz olarak sürdürmek söz konusudur.
-Standart yetiştiriciliğin bazı gizli masrafları vardır. Bunlar, pestisit düzenlemeleri, testlerinin yapılması, zararlı ve tehlikeli atıkların temizleme işlemleri,
-Çevreye verilen zarar ve bu durumun normale çevrilmesi için sarf edilecek çabalar,
-Büyük masraflar karşılığında gerçekleşmektedir.
-İnsanlarda pestisitlerden dolayı oluşan hastalıkların tedavisinde ülkeler büyük servetler harcamaktadırlar.
-Bu masraflarla, dünya üzerinde 1.2 milyar insanın günde bir doların altında, dünya nüfusunun yarısının ise günde iki doların altındaki bir parayla geçimlerini sürdürmeye çalıştıkları bir ortamda,
-İnsanların gıda ihtiyaçları, temiz içme suyu ve sağlık hizmetlerinden yoksun olduğu düşünüldüğünde, neler yapılabileceği unutulmamalıdır.
Ayrıca,
-Gelişmekte olan ülkelerde her yıl 5 yaşından küçük 11 milyon çocuğun önlenebilir hastalıklar nedeniyle hayatını kaybettiği düşünüldüğünde,
-Tasarruf edilecek olan bu paralarla neler yapılabileceği üzerinde çok iyi düşünmek gerekmektedir.
Bütün bu soruların cevapları arasında,
-Mevsime bağlı ve sürdürülebilir bir şekilde
-Bölgesel olarak üretilecek gıdaların devamlılığını sağlayan sistemlerle,
-Köyden kasabaya, ilçeye veya şehirlere kadar,
-Gıda güvenilirliğini artırma çabalarını destekleme fikri ön plana çıkmaktadır.
-Yani kırsal alanlarda gıda üretim sektörleri oluşturarak bunların desteklenmesi,
-Bölgesel olarak organik ürünlere olan talebin arttırılması,
-Tüketici ve üreticiler arasında daha dürüst ve sürekli ilişkiler sağlayacaktır.
-Böylece özellikle kırsal kesimde yaşayan kadınlara arazi kullanım hakları sağlanarak da organik tarımda önemli adımlar atılabilir.
-Örneğin; Hindistan’da kadınlara ayrılan arazi verimsiz ve tarım yapılması zor arazilerdir.
-Ancak bu kadınlar kadının taştan gıda üretme yeteneklerinin olduğunu ortaya koymuştur.
-Böylece pestisit ve kimyasallarla bulaşmamış gıdalar üreterek pazara ulaştırmış ve kendilerine maddi olarak yeterli olmanın huzuru içerisinde çalışmalarını hızlandırmışlardır.
-Sonuçta zaten meyilli oldukları doğal yetiştirme sistemlerini kavrama bilgisi
kazanmanın yanında,
-Bitkisel zenginliğin korunmasında ve
artırılmasında önemli hizmetler sunmaya başlamışlardır.
8. Üretimde biyolojik farklılığı geliştirmek;
-Bilindiği gibi yetiştiricilerin tek ürün yetiştirme arzusu, yıldan yıla aynı ürünle büyük arazilerin kullanılmasına sebep olmaktadır.
-Bu yaklaşım, çiftlik üretimini artırmakla birlikte toprağın doğal mineral ve besinlerini azaltmaktadır.
-Besinleri tekrar toprağa vermek için kimyasal gübreler kullanılmakta ve bu da sadece daha önce bahsedilen bir çok problemi beraberinde getirmektedir.
9. Sağlıklı beslenme;
-Organik yetiştiricilik toprağa doğal yollarla besin elementlerinin yeteceği kadar verilmesiyle başlar,
-Bu da toprağın besleme yeteneğinde devamlılığı sağlamaya yardımcı olur,
-Beslenen toprak, gerçek lezzet ve tada sahip sağlıklı besin içeren güçlü bitkilerin oluşmasına sebep olur,
-Birçok usta aşçının yemek tariflerinde organik ürünleri kullanmasının sebeplerinden bir tanesi de budur.
10. Çevreyle dost olmak;
-İnsanoğlunun dünya üzerindeki olumsuz etkisi, bir çok hayvan ve bitki türünün ortadan kalkmasına sebep olmuştur.
-1600 yılından sonra 162 tür kuşun insanoğlu tarafından yok edildiği ortaya konmuştur.
-Son yıllarda ülkemizde özellikle pamuk, tütün, zeytin ve narenciye gibi önemli tarım ürünlerine zarar veren canlılara karşı,
-Kullanılan tarımsal ilaçlar zincirleme bir şekilde bazı canlı türlerinin ortadan kalkmasına yol açmıştır.
-Örneğin, tütün veya pamuklara uygulanan ilaçtan ölen zararlıları yiyen kuş, yılan gibi diğer canlıların da öldükleri,
-Yağmur sularıyla kanallara ve oradan da göllere ulaşan tarımsal ilaçların, gölleri cansız hale getirdikleri sık sık rastlanan olaylardandır.
-Hepsinden kötüsü, ürkütücü boyutlarda gelişen teknolojik sistemler, kontrolden çıkmış, hayat ve tabiatla uyuşma noktasının dışına fırlamış ve bir zehir ağı oluşturmuştur. Böylece havamız suyumuz ve topraklarımız kirletilmiştir.
-Bunun sonucu olarak, tabiatın bu zehirleri bitkilere ve diğer hayat formlarına geçerek, bizleri yavaşça zehirlemeye başlamıştır.
-Organik tarımda kullanılan organik girdiler, biyolojik olarak kendiliğinden parçalanabilmektedir.
-Bu bakımdan rezüdi etkisi yapması söz konusu değildir.
-Bu girdiler kullanıldığında tabiattaki dengenin korunabileceği unutulmamalıdır.
-Gelişmekte olan ülkelerde yürütülmekte olan geleneksel sistemleri, uygun bir şekilde organik tarım sistemleriyle birleştirerek, tarımsal verimliliğin artırılabilmesi ve tabii kaynakların korunması da söz konusu olacaktır.
Unutulmamalı ki;
-Bozduğumuz tabiat dengesinin (ekosistemlerin) belirli bir zamandan sonra, tekrar geriye kazanılması zorunlu hale gelecek ancak başarılı olunup olunamayacağı ise hep soru işareti olarak kalacaktır.
Ana özet olarak;
-Organik tarım sistemlerine geçiş, farklı amaçlardan dolayı hızlanması gerekmektedir.
-Bu amaçlar;
- Uluslararası pazarlarda bir yer edinmek, - İhracat artışını sağlamak,
- Ekonomik olarak kendi güvenini kazanmak,
- Tarım girdilerini azaltacak alternatifler bularak doğal kaynakları korumak,
- Kendine yeterli gıda üretmek,