Tuncay Akgöl
- şiirler -
Yayın Tarihi:
05.01.2019
Yayınlayan:
Antoloji.Com Kültür ve Sanat
Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Bu doküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veya temsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılması kopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu ve taraf değildir.
Aforizmalar
Bilgelik ve delilik arasında ince bir çizgi vardır. Biraz zorlarsan deli olarak anılırsın.
Altında kalırsan o sözleri yazamazsın.
İnsan bedenindeki bütün devrimler önce bilgiyle başlar.
Her ruh içinde bir cehennem taşır, insan içindeki cehenneme düşmek istemiyorsa, her daim vicdanını temiz tutmak zorundadır.
İster demir ol, istersen tunç, zaman usta bir demirci, en kralını adam eder. Biraz çekiç ,biraz su
Üşüyordum faşist yüreklere baktıkça, bana yapacaklarından ötürü değil, insanlığa karşı yapacak olduklarından
Hayat usta bir öğretmendir onu iyi dinlemelisin, yoksa kendini sınıfın dışında bulabilirsin.
Düşünmenin yalnızlıktan geldiğine inananlar, hayatları boyunca sadece tuvalette düşünen insanlardır. Düşünmenin bir üstü deliliktir. Her beden deliliği kaldıramaz. Bir toplumda ne kadar akıllı deli varsa. Toplumda o kadar ayrışma fazla olmuş demektir.
Düşüncenin gücüne inanmayanlar onun bir hapishanede kalmasını tercih ederler.
Hayatta bu şekildedir. Kendisini tecrit altına alanlar. Toplumun o düşünceye uygun olup olmadığını düşünürler. Her düşünce bu durumda her ülkeye uygun değildir. Bilgisi bu durumda tamamen yanlıştır.
Gençken dost biriktiren, ölünce tabutu kaç kişi taşır hesabı yapmaz.
Hasta olmuş beyinlerin, ruhsuz kalplerinde yaşıyoruz
Cebinden umudu çıkardı ve sigarasına sardı. Zamanla umudunda sigaranın da biteceğini bile bile
Susmak çok anlamlıdır, özellikle sizi anlamak istemeyenlere karsı Kirli vicdanların mahremiyeti, suç üstü yakalanana kadardır.
Bazen sen susarsın hayat konuşur. Sen başlarsın bazen konuşmaya ama o susmaz hem konuşup hemde yoluna devam eder.
Kötüyü düzeltmek ölüyü düzeltmeye benzer. Gün gelir kötü uyanır, gün gelir ölü uyanır.
Hayattaki en büyük hata yalnız olduğunu bilemeyecek kadar yalnız olmaktır.
Unutma hayat sana ne kadarını sunarsa o kadar özgürsün. Hayatın kurallarını bırakıp, kendi kurallarını koyarsan özgürlüğe anca kavuşursun.
Vicdan insanın en büyük esaretidir. Vicdanını kaybeden esaretinden kurtulur, ama tekrardan esaretine kavuşmak istese de, geride sadece boş bir beden bırakır.
Hayatı anlamadığın sürece, tanrıyı asla anlayamazsın
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Tanrıya ulaşmak için attığın her adım, kör bir adamın yolun karşısına geçmesi kadar zorluklarla doludur
Hayatı ne kadar anlamaya çalışırsan çalış, o hep anlamadığın yerdedir Umudun olmadığı yerde umut ekmek. Bir adamın hayalini
pazarlamasına benzer.
Hayatın en mutlu anını yaşa, tıpkı ölümsüzler gibi, çünkü o anın ne zaman geleceğini asla bilemeyeceksin
Yaşadığın yeri cennet yapamadığın sürece kaçtığın her yer cehennemdir Tuncay Akgöl
Cennet Cehennem Önümde uzun bir yol
Ayağımın dibinde cehennem, yukarıda cennet Peşimde ardın sıra karanlık, önüm aydınlık Bir yanımda geçmiş, bir yanımda gelecek
Hangi yöne gitsem karar veremiyorum. Gözlerimde sonsuz bir perde Sana açılan yollar meşakkatli, kapılar ardına kadar kapalı
Adımımın büyüklüğünü hesap edemiyorum.
Küçük bir adımla geri kalmak mı? yoksa büyük bir adım atıp çukura düşmek mi?
Zor olan mecnun olup çölleri aşmak mı? yoksa kolay olan leyladan vazgeç mi?
Herkes sıradanı severdi. Önemli olan özeli sevmek değil mi?
Sevgiden vazgeçer miydi? insan yoksa sizi sevenler sizden vazmı geçmişti?
İnsanı bitiren karanlık ve kararsızlık değil miydi?
Öyleyse neden herkes kolay olanı seçerdi.
Tuncay Akgöl
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Derviş Şiiri
Derviş dedi sor bana ey dost sor bana Krallarla yemek yedim dervişim diye
Önüme altın tepsilerde yemek sundular. Dediler bunlar zenginliğimizden bir hediye Sultana baktım yediği önündedir, yemediği ardında neden diye
Gariban kullar dikkat etselerdi kaptırmazlardı önündeki eti böyle bir yaman kediye Hayatta en ufak çıkarı olan bile, hayır diyemezdi sultana neden diye
Çıkarı biten isyan ederdi. Dönerdi sonra kurak bir araziye
Halbuki tek emir vardı. Kula kulluk etme bu sana tanrıdan bir hediye
Dedim ki sonra sorma bana ey dost sorma anlamadım insanoğlunu neden böyle diye Derviş dedi sor bana ey dost sor bana
Garibanın evinde bir öğün aşı yiyip bölüp paylaştım İki kelime dost sohbetiyle helalleştim
Sultanın kulları sundu bana yemekle aşı
Gariban kendi elleriyle sundu bana ekmekten taşı Biri aşı beğenmezdi, zenginliğin verdiği esaretle Diğeri bilirdi değerini, hakkın verdiği cesaretle
Biri zorla dövüşerek aldığını, diğeri çalıştığını paylaşırdı
Dedim ki sor bana ey dost sor bana ikisinin hakkı hak önünde nasıl eşit paylaştırılırdı Tuncay Akgöl
Derviş,alim,bilge
Ne demiş derviş aşkla çıkan demir her şekli alırdı bu alemde Ateşsiz şekil almam dövsen de demiri bu bedende
Boşuna dövünür durursun isteksizsen kendi heybende
Demiri aşk ile harmanlayıp atsaydın ateşe, alırdı demir kendi şeklini bu alemde Halbuki vuslata giden bir kerecik yanmalıydı bu bedende
Nafile suçlu arama suç senin kendi heybende
Eğer aşk ile çıksaydın bu yola ne sen yanardın, nede beden bu alemde Sormuş kendine alim sevgisiz aşksız halim nice olurdu
Kaybederdim ruhu bedeni, bu durum benden sorulurdu
Kalbi besleyen sevgiyse, ruhu besleyen aşktı, ikisi olmadan elbet beden durulurdu En acımasız adamın içinde bile varsa sevgi elbet birine vurulurdu
İçinde ne beslersen gözlere yansır, içindekine sorsan ne olurdu
İyilik ve kötülük aşkla başlardı. Şeytanın geldiği yerde o ancak zincire vurulurdu Sevap ve günahın hesabı aynıydı ancak birbirlerinden sorulurdu.
Bilge sormuş etrafına iyilik ve kötülük nedir diye
Kimse cevap verememiş halbuki bu tanrıdan bir hediye
Sevgi vermişti tanrı, niçin diyemedi kimse, yaptılar birbirlerine takiye Günahkarları bir günahkarla sınadım dedi. Adı şeytan diye
Hesap günü geldiğinde sordular birbirlerine neden diye Yapsalardı nedensiz bir iyilik düşmezlerdi bu kara deliğe Unutma dedi, gönderdiği kitaplar bir hediye
Tuncay Akgöl
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gecenin Karanlığı
Gecenin karanlığı sarar bedeni
Her bir adımda bir hüzün çalar kapımı Sensizliğin verdiği acı aştıkça bedeni Vücut taşımaz artık bu yükü
Kalp der artık bırak, bırak artık beni Artık her sözde bir efkar var
Soluduğum her havadaysa ayrı bir sessizlik Sana açılan kapılarım karanlık
Ve sana karşı duran sevdam soluksuz
Sensizken atan kalbim, artık daha daha sessiz Yalnızlığımı anlatamıyorum artık kimseye Nasıl, nasıl anlatılabilirdi sensizlik
Gördüğüm ve görebildiğim tüm yüzler artık sana benziyor Ve sesinden tanıyorum artık sensizliği
Her şeyi kaldırırdı bu beden bir tek sensizliği, sensizliği kaldıramadı Tuncay AKGÖL
Tuncay Akgöl
Şimdiki Aşklar
Sessiz şehirdi adı, diğer adıyla hissiz şehir Hisler artık gelip geçici, içinde sönüp kaldığımız Aşklarsa sonbahar mevsimi gibi rüzgarlı
Artık ufak bir fırtınada yıkılıyor aşklar Geriye ne hisler kaldı ne aşklar
Silahındaki son mermiyi atar gibi aşklar Son çıkan sözü ilk söyleyen
Kış ayazı gibi çarpıyor insanı aşklar
Herkes herkesin ilk hatasını yüzünde vuruyor Geriye ne hisler kaldı ne aşklar
Yaz kuraklığı gibi aşklar
Kurak çöllere benziyor sevgisini göstermeden Sahte yağmurlar gibi aşklar
Önce biraz gözyaşı sonra biraz matem sevdasını belli etmeden Geriye ne hisler kaldı ne aşklar
Tuncay Akgöl
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Şükür
Gökyarılmıştı adeta beni senle tanıştıran o gece
Beliki de tanrıda sıkılmıştı benden diye düşündüm o an
Sıkılmalıydı gerçektende benden, geceler boyunca ettiğimiz sohbetten İyi bir dostun yapacağı gibi, git git evlen diyordu bana
Onu yaparken bana hiç bilmediğimiz yollardan çıkarıyordu karşıma Tepemden yıldırımlar hızla düşercesine kaçarken
Karşımda onu görürken şükür et şükür et diyordu bana
Bir gece kondu sokağına girerken, ertesi günün sabahını hayalini kurduyordu bana Ve ben şükür etmenin ne demek olduğunu daha yeni öğreniyordum.
Tuncay Akgöl
Yalnızlık
Sonbaharın son gecesinde ve kışın başladığı gece
Belden aşağı ayaklarım titriyor, bedenimin yukarısında sonsuz bir yalnızlık Cehennem trampetleri çalıyor beynimde
Sıcaklık vuruyor bedenime, aynı zamanda soğukluk, senin soğukluğun Kış ayazının çarptığı vücudumda, hafif kırıklar düşüyor, ak olan saçlarıma Anlamsız gülüşmelerimiz geçiyor aklımdan, Yaşlandığımı fark ediyorum Zincirler vuruyorum bedenime, kendini zincire bağlamış bir deli misali
Olmadığını biliyorum artık yanımda, insan sevdiğini kaybedince anlıyor, zincire vurulduğunu
Bir yıldız misali insanlar çevremi aydınlatırken, ben bir kara delik gibi her şeyi çekiyorum içime
Ufak bir cam parçası gibi tuzla buz oluyorum, aynı şehirde olup kavuşamamanın yokluğunu yaşıyorum
Sen toprak altında çürürken, ben kendi yalnızlığımda çürütüyorum bedenimi ve bütün hislerimi
Bütün cephelerde savaşırken hayatın her safhasında, yalnızlıkla imtihan ediliyorum Hayat imtihanının en büyüğünde sınıfta kalmıştım. Beni sınıfta bırakan sendin tekrar, tekrar ve tekrar
Karanlık aydınlığa açarken, ben kendi karanlığımda boğuluyordum, yeniden yeniden ve tekrar
Şimdi anlıyorum yalnızlığımı yeni ışığımı bekliyorum en azından kendimi kurtaracak kadar
Fark ediyorum ki şimdi insanın en büyük ışık kaynağı sevgi ve yaşam sevinciymiş Ben bunları kaybetsem de, kendimi kurtaracak bir sevgili arıyordum en azından
Onu da insan ne kadar arasa da gözünün önündekini göremiyormuş ve ben bunu fark ettim
Tüm yalnızlığı hissedenlerin en büyük acısı buydu ve her kesin bir gün kendi ışığını bulacağına inanıyorum
Tuncay Akgöl
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yalnızlık Rıhtımı
Yalnızlık Rıhtımı Düz Yazı Yalnızlık rıhtımıdır buranın adı
Bir kere geldi mi insanın dönüşü olmaz
Demir atarsın yalnızlığa ve etrafı izlersin sadece
Seni kurtarmalarını beklersin. Ama kendini kurtaracak olan yine sensindir Dalgalar üzerine üzerine gelir insanın. Ve sen sadece seyredersin
Herkes etrafta delicesine yer değiştirirken. Sen sadece bakakalırsın Onlarda sana bakar neden sürekli durduğunu düşünür.
Ve zaman geçer sen yine ordasındır.
İnsanların ve gemilerin ortak noktası yalnız olmalarıdır Onlara göre çalışabilen herşeyin yeri onların yanıdır
Sende bir gariplik vardır. Ne olduğunu düşünürler. Sadece sormaya cesaret edemezler Ama düşünmezler onu yalnızlığa iten sahipsizliğidir.
Bu dünyada herkesin bir sahibi var
Sadece onu sahiplenecek bir sahip bulmasıdır.
Gemilerin işleri bittiği zaman onu bir söküm merkezine alırlar.
İnsanlarda öyledir yalnızlık bir söküm merkezidir. İnsanın sadece yeniden yenilendiği Önce insanı parçalara ayırırlar. Sonra onun toplanmasını beklerler.
Gemiler ne kadar çok olursa olsun. Açık denizde tek başınadır her zaman.
Ve tek başına olan her şey yalnızlığa mahkumdur.
Tuncay AKGÖL Tuncay Akgöl