• Sonuç bulunamadı

SOSYAL İZOLASYON OLUŞTURULAN VE OLUŞTURULMAYAN GENÇ ERKEK SIÇANLARDA GİNKGO BİLOBA EKSTRESİ NİN ÖĞRENMEYE ETKİSİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "SOSYAL İZOLASYON OLUŞTURULAN VE OLUŞTURULMAYAN GENÇ ERKEK SIÇANLARDA GİNKGO BİLOBA EKSTRESİ NİN ÖĞRENMEYE ETKİSİ"

Copied!
67
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI

SOSYAL İZOLASYON OLUŞTURULAN VE OLUŞTURULMAYAN GENÇ ERKEK SIÇANLARDA GİNKGO BİLOBA EKSTRESİ’NİN ÖĞRENMEYE ETKİSİ

Hazırlayan Fatoş DENEME

Danışman

Prof. Dr. Meral AŞÇIOĞLU

Yüksek Lisans Tezi

Aralık-2013

KAYSERİ

(2)

i

T.C.

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI Yüksek Lisans Tezi

SOSYAL İZOLASYON OLUŞTURULAN VE OLUŞTURULMAYAN GENÇ ERKEK SIÇANLARDA GİNKGO BİLOBA EKSTRESİ’NİN ÖĞRENMEYE ETKİSİ

Hazırlayan Fatoş DENEME

Danışman

Prof. Dr. Meral AŞÇIOĞLU

İÇ KAPAK

Bu çalışma Erciyes Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından TSY- 12-3970 kodlu proje ile desteklenmiştir

Aralık-2013

KAYSERİ

(3)

BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK

Bu çalışmadaki tüm bilgilerin akdemik ve etik kurallara uygun bir şekilde elde edildiğini beyan ederim. Aynı zamanda bu kural ve davranışların gerektirdiği gibi, bu çalışmanın özünde olmayan tüm meteryal ve sonuçları tam olarak aktardığımı ve referans gösterdiğimi belirtirim.

Adı- Soyadı : Fatoş DENEME

imza

(4)
(5)
(6)

v

TEŞEKKÜR

Yüksek lisans eğitimimin her aşamasında bilgi ve deneyimleri ile beni her zaman destekleyen değerli danışman hocam,

Prof. Dr. Meral AŞÇIOĞLU’ na ve bilimsel birikimime sağladıkları katkılardan dolayı Fizyoloji Anabilim Dalındaki diğer hocalarım

Prof. Dr. Sami AYDOĞANA’a, Prof. Dr. Nurcan DURSUN’a, Prof. Dr. Asuman GÖLGELİ’ye, Prof. Dr. Bekir ÇOKSEVİM’ e, Prof. Dr. Nazan DOLU’ ya

özelliklede tez çalışmanın çeşitli aşamalarında ve bulguların istatistiksel değerlendirilmesinde yardımlarını esirgemeyen değerli hocam Prof. Dr. Cem SÜER’e saygılarımı ve teşekkürlerimi ayrıca beni her zaman destekleyen aileme, sevgi ve teşekkürlerimi sunarım.

Fatoş DENEME

(7)

SOSYAL İZOLASYON OLUŞTURULAN VE OLUŞTURULMAYAN GENÇ ERKEK SIÇANLARDA GİNKGO BİLOBA EKSTRESİ’NİN ÖĞRENMEYE ETKİSİ

Fatoş DENEME

Erciyes Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü Fizyoloji Anabilim Dalı

Yüksek Lisans Tezi, Aralık 2013 Danışman: Prof.Dr. Meral AŞÇIOĞLU

KISA ÖZET

Literatürde sosyal izolasyonun öğrenme performansı ve belleği bozduğunu, Ginkgo biloba yaprak ekstresi uygulamasının ise olumlu yönde etkilediğini gösteren bir çok çalışma bulunmaktadır. Ancak Ginkgo biloba yaprak ekstresinin etkilerinin kronik uygulamayla ilişkili olup olmadığının veya sosyal izolasyonun ve Ginkgo biloba yaprak ekstresinin öğrenme üzerindeki karşılıklı etkilerinin araştırıldığı bir çalışmaya rastlanmadı. Bu nedenle, sunulan bu çalışmada genç erkek sıçanlarda sosyal izolasyon ve Ginkgo biloba yaprak ekstresinin kronik uygulamasının öğrenme ve bellek üzerindeki etkileri ve bu etkide NMDA reseptörlerinin rolünün araştırılması planlandı.

Çalışmada; 54 adet Wistar Albino cinsi 4 aylık erkek sıçan kullanıldı. Çalışma; her biri ayrı kafeste barındırılarak sosyal izolasyon uygulanan, sosyal izolasyon uygulaması ile birlikte Ginkgo biloba yaprak ekstresi verilen, sosyal izolasyon uygulaması ile birlikte serum fizyolojik verilen, kafeslerde 4-5'erli barındırılarak sosyal izolasyon uygulanmayan, sosyal izolasyon uygulanmayan ve Ginkgo biloba yaprak ekstresi verilen, sosyal izolasyon uygulanmayan ve serum fizyolojik verilen sıçanlardan oluşan 6 grup ile yürütüldü. Tüm sıçanlar, çalışma süresince opak malzemeden yapılmış 25×40×15 cm ebatlarındaki standart kafeslerde ve her gün 12 saat aydınlıkta, 12 saat karanlıkta kalacak şekilde barındırıldılar.

Ginkgo biloba yaprak ekstresi günlük 50 mg/kg dozda intraperitoneal olarak uygulandı. Yirmi bir günlük sosyal izolasyon ve Ginkgo biloba yaprak ekstresi uygulama işlemi sonunda 4 gün öğrenme periyodu 1 gün test periyodu şeklinde Morris su tankı testi çalışılarak öğrenme ve bellek test edildi. Ekstrenin akut etkisi değerlendirileceği için Morris su tankı testinin çalışıldığı beş gün boyunca Ginkgo biloba yaprak ekstresi uygulaması yapılmadı.

Bulgular değerlendirildiğinde, 21 günlük sosyal izolasyona maruz bırakmanın 4 aylık Wistar Albino cinsi erkek sıçanlarda öğrenme performansı ve belleği bozmadığı aksine artırdığı ve verilen Ginkgo Biloba ekstresinin öğrenme ve bellek işlevlerinde anlamlı bir değişikliğe neden olmadığı düşünüldü.

Anahtar Kelimeler: Sosyal izolasyon; Sıçan; Öğrenme; Morris su tankı; Ginkgo biloba yaprak ekstresi.

(8)

vii

EFFECT OF GINKGO BILOBA EXTRACT ON LEARNING IN YOUNG MALE RATS IN WHICH SOCIAL ISOLATION WAS AND WAS NOT GENERATED

Fatoş DENEME

Erciyes University, Institute of Health Sciences Department of Physiology

Master of Science Dissertation, December 2013 Supervisor: Prof. Dr. Meral AŞÇIOĞLU

ABSTRACT

Many studies showing deterioration in learning performance and memory induced by social isolation and demonstrating the favourable effect of Ginkgo biloba leaf extract application exist in the literature. However, no studies which investigated the association of effects of chronic application of Ginkgo biloba leaf extract or which investigated the reciprocal influence of social isolation and Ginkgo biloba leaf extract on learning were found. Therefore, in the present study, investigating the effects of social isolation and chronic application of Ginkgo biloba leaf extract on learning and memory and the role of NMDA receptors in the relevant impact in young male rats was planned.

Four month year-old 54 male Wistar Albino rats were used in this study. Study was conducted with 6 rat groups of which; one group included rats which were individually and separately kept in cages and socially isolated, one other group included rats which were socially isolated and given Ginkgo biloba leaf extract, one other group included rats which were socially isolated and given normal saline one other group included rats which were kept as 4-5 rats in every one cage that were not socially isolated and one other group included rats which were not socially isolated and given Ginkgo biloba leaf extract and last group included rats which were not socially isolated and given normal saline All rats were kept in standard non-transparent cages with a dimension of 25×40×15 cm and sheltered for 12 hours in light and for 12 hours in dark every day.

Ginkgo biloba leaf extract was applied for 50 mg/kg/d intraperitoneally. After 21-day social isolation and Ginkgo biloba leaf extract application, learning and memory was tested in Morris water maze by 4-day learning period and 1-day test period. Ginkgo biloba leaf extract was not applied during 5 days when Morris water maze test was done because the acute effect of the extract would be evaluated.

Findings show that social isolation for 21 days did not impair, conversely increase, learning performance and memory in 4-month male Wistar Albino rats and it was thought that Ginkgo biloba extract did not lead to significant alteration in learning and memory functions.

Key words: Social isolation, Rat, Learning, Morris water maze, Ginkgo biloba leaf extract.

(9)

İÇİNDEKİLER

Sayfa no

İÇ KAPAK ... i

BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK SAYFASI ... ii

YÖNERGEYE UYGUNLUK SAYFASI ... iii

KABUL VE ONAY SAYFASI ... iv

TEŞEKKÜR ...v

ÖZET ... vi

ABSTRACT ... vii

İÇİNDEKİLER ... viii

KISALTMALAR... x

TABLO VE ŞEKİL LİSTESİ... xi

1. GİRİŞ VE AMAÇ ... 1

2.GENEL BİLGİLER ... 3

2.1. SOSYAL İZOLASYON... 3

2.1.1. Deney Hayvanlarında Sosyal İzolasyon Oluşturulması ... 4

2.1.2. Sosyal İzolasyonun Etkileri... 5

2.2. GİNKO BİLOBA... 6

2.2.1.Ginkgo Biloba Yaprak Ekstresi'nde Bulunan Bileşikler ... 7

2.2.1.1. Ginkgo Biloba Yaprak Ekstresi'nde Bulunan Ginkgolidler ve Bilobalid ... 9

2.2.1.2. Ginkgo Biloba Yaprak Ekstresi'nde Bulunan Flavonoidler ... 9

2.2.1.3. Ginkgo Biloba Yaprak Ekstresi'nde Bulunan Ginkgolik Asitleri ...10

2.2.1.4. Ginkgo Biloba Yaprak Ekstresi'nde Bulunan Diğer Maddeler.10 2.2.2. Ginkgo Biloba Yaprak Ekstresi'nin Etkileri...10

2.2.2.1. Ginkgo Biloba Yaprak Ekstresi’nin Öğrenmeye Etkisi...11

2.3. ÖĞRENME VE BELLEK...12

2.3.1. Tanımı ...12

2.3.2. Belleğin Sınıflandırılması...13

2.3.2.1. Duyusal Bellek ...14

2.3.2.2. Kısa Süreli Bellek...14

2.3.2.3.Uzun Süreli Bellek...14

2.3.3.Hipokampus ve Hipokampusun Öğrenmedeki Rolü...15

(10)

ix

Sayfa no

2.3.4. Nörotransmitterlerin Öğrenmedeki Rolü...16

2.3.5.Öğrenmenin Değerlendirilmesi ...17

2.3.5.1.Öğrenmenin Değerlendirilmesi İçin Kullanılan Testler...17

2.3.5.1.1. Yükseltilmiş T-maze Testi ...17

2.3.5.1.2. Yükseltilmiş Artı Labirent Testi (Elevated plus-maze) ...17

2.3.5.1.3. Pasif Sakınma Testi ...18

2.3.5.1.4. Vogel Zıtlaşma Testi ...18

2.3.5.1.5. Sekiz Kollu Radiyal Labirent Testi ...18

2.3.5.1.6. Morris Su Tankı Testi...19

3.GEREÇ VE YÖNTEM ...21

3.1. DENEY HAYVANLARININ GRUPLANDIRILMASI ...21

3.2. SOSYAL İZOLASYON OLUŞTURULMASI VE KONTROL GRUPLARININ ÇALIŞILMASI...22

3.3.MORRİS SU TANKI YÖNTEMİYLE ÖĞRENMENİN TEST EDİLMESİ ...22

3.4. NMDAR1, NMDAR2A, NMDARB DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ...24

3.5. İSTATİSTİKSEL DEĞERLENDİRME ...24

4. BULGULAR...25

4.1. VÜCUT AĞIRLIĞI DEĞİŞİKLİKLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ...25

4.2.MORRİS SU TANKI TESTİ SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ...26

5. TARTIŞMA VE SONUÇ ...35

6. KAYNAKLAR ...42 EKLER

ÖZGEÇMİŞ

(11)

KISALTMALAR

5-HT1B : 5-hidroksitriptamin1B

5-HT1A :5-hidroksitriptamin1A

D.G. : Gyrus dentatus

EGb 761 :Ginkgo biloba yaprak ekstresi

H2O2 : Hidrojen peroksit

h.f. :Hipokampal fisür IP : İntraperitoneal KK : Kafes kontrol grubu

KK+SF : Serum fizyolojik uygulanan kafes kontrol grubu KK+ EGb761 : EGb761 uygulanan kafes kontrol grubu

LTP : Uzun dönem potansiyalizasyon NE : Norepinefrin

PFK : Prefrontal korteks

PAF : Trombosit aktive edici faktör SF : Serum fizyolojik

Sİ : Sosyal izolasyon grubu

Sİ+SF : Serum fizyolojik uygulanan sosyal izolasyon grubu Sİ+ EGb761 : EGb761 uygulanan sosyal izolasyon grubu

SOD : Süperoksit dismutaz Sub. : Subiculum

pp : Perforant yol

(12)

xi

TABLO VE ŞEKİL LİSTESİ

Sayfa No

Tablo 2.1. Ginkgo biloba yapraklarında saptanan ana bileşikler ...8

Tablo 2.2. Ginkgo biloba yaprak ekstresi içeriğindeki maddeler ve oranları...8

Tablo 2.3. Standardize edilen Ginkgo biloba yaprak ekstresi olan EGb 761’in içeriği ...8

Tablo 4.1. Morris su tankı testi uygulanan sıçanların öğrenme periyodunda kaçma platformunu bulana kadar katettiği yol uzunluğu, platformu bulma süresi ve yüzme hızı parametreleri için anlamlı farklılık belirlenen karşılaştırmalar (anlamlılık düzeyi p < 0,05 kabul edilmiştir)...33

Tablo 4.2. Morris su tankı testi uygulanan sıçanların test periyodundaki hedef kadranda geçirdikleri sürenin toplam sürenin % ‘ si cinsinden değerleri ve yüzme hızı değerleri için anlamlı farklılık belirlenen karşılaştırmalar (anlamlılık düzeyi p < 0,05 kabul edilmiştir)...34

Şekil 2.1. Dişi Gingko yaprakları ve tohumları ...7

Şekil 2.2. Gingko biloba yaprakları ...7

Şekil 2.3. Ginkgo biloba bitkisinin bir görünümü...7

Şekil 2.4. Ginkgo biloba yaprak ekstresinde bulunan ginkgolidler ve bilobalidin kimyasal yapıları ...9

Şekil 2.5. Ginkgo biloba yaprak ekstresi içerisinde en çok bulunan beş flavonoid ve bu flavonoidlerin kimyasal yapıları ...9

Şekil 2.6. Ginkgolik asit, Kardonol ve Kardonollerin yapısı...10

Şekil 2.7. Tavşan hipokampusünün genel organizasyonu. Sub: Subiculum, D.G.:Dentat gyrus, h.f.: Hipokampal fissur,: pp: Preforant yol, mf: Mossy lifleri, S.c: Schaffer kollateralleri, fimb: Fimbria. CA-1-CA-4 Piramidal hücre seridi (Siesjö ve Wieloch, 1986) ...15

Resim 3.1. Moris su tankının kameradan görünümü ...23

Resim 3.2. Öğrenme periyodu sırasında tank içerisinde bir sıçanın görüntüsü...24

Şekil 4.1. KK, KK+SF, KK+EGb761, Sİ, Sİ+SF, Sİ+ EGb761 grubu sıçanların çalışmaya başlanan ilk gün, çalışma boyunca her haftanın son günü ölçülen vücut ağırlığı değerleri ve bu değerlerin gruplar arası karşılaştırılması. (Değerler ortalama± standart hata olarak verilmiştir, anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir). ...26

(13)

Sayfa no Şekil 4.2. KK, KK+SF, KK+EGb761, Sİ, Sİ+SF, Sİ+EGb761 grubu sıçanların Morris

su tankı testi öğrenme periyodunda platformu bulana kadar kat ettiği toplam yol uzunluklarının karşılaştırılması (Değerler ortalama± standart hata olarak verilmiştir, anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir)...27 Şekil 4.3. KK, KK+SF, KK+EGb761, Sİ, Sİ+SF, Sİ+EGb761 grubu sıçanların

Morris su tankı testi öğrenme periyodunda platformu bulma sürelerinin karşılaştırılması (Değerler ortalama± standart hata olarak verilmiştir,

anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir)…...28 Şekil 4.4. KK, KK+SF, KK+EGb761, Sİ, Sİ+SF, Sİ+EGb761 grubu sıçanların

Morris su tankı testi öğrenme periyodunda yüzme hızlarının

karşılaştırılması (Değerler ortalama± standart hata olarak verilmiştir,

anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir) ...29 Şekil 4.5. KK, KK+SF, KK+EGb761, Sİ, Sİ+SF, Sİ+ EGb761 grubu sıçanların

öğrenmeyi test etme (probe) periyodunda hedef kadranda geçirilen sürenin tankta geçirilen toplam sürenin yüzde (%)’si cinsinden değerlerinin karşılaştırılması (Değerler ortalama± standart hata olarak verilmiştir, anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir). ...30 Şekil 4.6. KK, KK+SF, KK+EGb761, Sİ, Sİ+SF, Sİ+EGb761 grubu sıçanların

Morris su tankı testi öğrenmeyi test etme (probe) periyodundaki yüzme hızlarının karşılaştırılması (Değerler ortalama± standart hata olarak verilmiştir, anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir)...31

(14)

1

1. GİRİŞ VE AMAÇ

Sosyal izolasyon kişinin başka bireylerle iletişim kurmadan yaşamını bireysel olarak tek başına sürdürmesi anlamına gelmektedir. Oysa sosyal yaşamın vazgeçilmez koşullarından biri etrafımızdaki bireylerle iletişime geçmek ve onlarla ilişki kurabilmektir. Bu nedenle sosyal izolasyon bireyin düşünme biçimini ve davranışlarını doğrudan olmasa da dolaylı olarak etkileyerek değiştirebilmektedir (1).

Araştırmacılar uyarılar açısından zengin bir sosyal yaşam tarzı olan kişilerde, sinaptik plastisitenin uyarıldığını ve böylece beynin artan sinaptik yoğunluğunun bilişsel kapasiteyi olumlu etkilediğini kabul etmektedir. Yapılan deneysel çalışmalarda, beyin hasarı oluşturulduktan sonra grup halinde yaşayan sıçanlar ile izole halde yaşayan sıçanlar karşılaştırılmış ve grup halinde yaşayıp zamanlarının büyük bir kısmını sosyal oyun ortamında harcayan sıçanlarda kortikal ağırlıkta, nörotrofik faktör düzeyinde, nöronal yoğunlukta artış oluştuğu ve beyin hasarından sonra davranışsal iyileşmenin daha hızlı olduğu; izole halde yaşayan sıçanlarda ise nöroanatomik, nörokimyasal, fizyolojik ve davranışsal anormalliklerdeki düzelmenin daha yavaş ve daha az olduğu belirlenmiştir (2). Postnatal dönemden sonra oluşturulan sosyal izolasyonun da deney hayvanlarında depresyonda ve anksiyetede artışa neden olduğu bunun sonucunda agresifliğin arttığı, dikkatte azalma meydana geldiği belirtilmiştir (3-6).

Ginkgo biloba yaprak ekstresi (EGb761) kompleks yapıda bir ürün olup günümüzde standardize edilmiş şekli bir çok patolojide tedavi için kullanılmaktadır. Bu nedenle standart ekstrenin içerik ve miktarının belirlenmesi için değişik yöntemler geliştirilmiştir. Ginkgolik asitleri uzaklaştırılmış olan EGb761 önce Almanya daha sonra diğer Avrupa ülkelerinde ruhsatlandırılmıştır. Standardize edilmiş ve temizlenmiş

(15)

bu ekstre bugün 30 ülkede değişik isimler altında kullanıma sunulmuştur. Günümüzde ise Avrupa, Amerika ve diğer ülkelerde yaşlılığa bağlı hafıza kaybı, Alzheimer, algılama kayıpları, bunama, kulak çınlaması ve baş dönmesi gibi hastalıklarda kullanılmaktadır (7).

Literatürde birbirinden bağımsız olarak sosyal izolasyon uygulamasının öğrenmeyi bozduğunu, EGb761 uygulamasının ise öğrenme performasını artırdığını gösteren bir çok çalışma bulunmaktadır. Ancak sosyal izolasyon uygulaması ile birlikte EGb761 verildiğinde öğrenme üzerindeki karşılıklı etkileşimi araştıran bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu nedenle bu çalışmada genç erkek sıçanlarda oluşturulan sosyal izolasyonun öğrenme üzerindeki olumsuz etkisinin EGb761 ile azaltılıp azaltılamadığı konusunda ve bu etkileşimde NMDA reseptörlerinin rolü konusunda elde edilecek bilgilerle literatüre katkı sağlanması amaçlanmıştır.

(16)

3

2.GENEL BİLGİLER

2.1. SOSYAL İZOLASYON

Sosyal izolasyon, bireyin aynı ortamı paylaştığı insanlarla sosyal etkileşimini kesmesi olarak tanımlanabilir (8,9). Bu tanım doğrultusunda; genellikle bireyin sosyal ilişkilerinin beklediği gibi gitmediği algısı ya da sosyal ilişkilerin nitelik ve nicelik açısından yetersiz olması şeklinde tanımlanan yalnızlıkta bir tür soyal izolasyondur.

Araştırmacılar bir tür sosyal izolasyon olarak düşünülen yalnızlık çalışmalarında; geniş bir şekilde bireysel faktörlerin, derin sosyal ilişki yokluğunun ve kişilik faktörünün üzerinde odaklanmaktadır (10-12).

Ponzetti (1990) yalnızlığı; bireyin mevcut sosyal ilişkisi ile istediği sosyal ilişki arasındaki tutarsızlık sonunda oluşan ve hoş olmayan öznel, psikolojik bir durum olarak ifade ederken (12), Sadler ise yalnızlığı, beş türde ele almıştır:

1)Kişilerarası yalnızlık (kendisini başkalarından uzak algılama);

2)Psikolojik yalnızlık;

3)Sosyal yalnızlık (toplumdan uzaklaşma);

4)Kültürel yalnızlık (kültürel değişmeler nedeni ile başkalarından uzaklaşma);

5)Kozmik yalnızlık (Tanrı’dan uzaklaşma) (10).

Yalnızlık yaşayan bireylerin; sosyal ilgi düzeylerinin düşük olduğu, sosyal ilişkiler kurmaya isteksiz oldukları, sosyal risk almada zorlandıkları, yakın arkadaşlarının az olduğu bildirilmektedir (11).

Yalnız insanların; genelde değersizlik, reddedilmişlik gibi negatif hislere sahip olduğu ve farklı, dışlanmış, içine kapanık, utangaç, gergin, özsaygısı düşük, fazla çalışan, öfkeli ve depresif kişiler olduğu ifade edilmiştir (10,13). Ayrıca, eğitim seviyesinin

(17)

düşüklüğünün, yapılan mesleğin niteliğinin de yalnızlık duygusuna neden olduğu belirtilmiştir. Yalnızlığın diğer nedenleri; yetersiz ulaşım, düşük gelir ve yoksulluğun yanı sıra belirli hizmetlere uzak olmak şeklinde belirtilebilir (10).

Yalnızlığın, ben kimliğini düzenleyen ait olma duygusunu yok ettiği için ruh sağlığını olumsuz etkiliyerek mutsuzluk, keder, korku, öfke gibi duygulara ve yerinde duramama gibi davranışlara neden olduğu belirtilmiştir (10,11).

Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde de belirli yaş dönemlerinde yalnız bırakılıp sosyal izolasyon uygulanan hayvanların da davranış anormallikleri gösterdikleri belirlenmiştir (10,11).

İlk defa 1960 yılında deneysel olarak sosyal izolasyon uygulanan sıçanların çevresel uyarana ve elle dokunmaya karşı aşırı duyarlı olduğu ve anormal tepki gösterdiği, sosyal izolasyon kaldırıldığında ise bu bulguların zamanla düzeldiği belirtilmiştir (2,14- 17). Sosyal izolasyon uygulaması ayılarda da oluşturulmuş ve ayılarda insanlardaki şizofreni ve depresyon gibi psikiyatrik durumlardakine benzer, davranışsal ve nörokimyasal değişikler gözlendiği belirtilmiştir (18).

Sıçanlarla yapılan çalışmalarda genellikle zenginleştirmiş herhangi bir çevre olmaksızın kısa ya da uzun süreli oluşturulan sosyal izolasyon uygulamasının davranışsal ve sinirsel değişikliklere neden olduğu belirtilmesine karşın bazı veriler yaşamın farklı periyotlarında oluşturulan sosyal izolasyon uygulamasının açık alan testindeki davranışlarda etkili olmadığı yönündedir (19).

2.1.1. Deney Hayvanlarında Sosyal İzolasyon Oluşturulması

Sosyal izolasyon çalışmaları genellikle sıçanlar üzerinde gerçekleştirilmektedir. Uzun veya kısa süreli sosyal izolasyon uygulamaları deney hayvanının yaşına göre annesinden veya arkadaş çevresinden ve oyun ortamından yoksun bırakılarak yapılmaktadır. Sıçanlar üzerinde yapılan çalışmalarda sosyal izolasyon uygulaması;

sıçan yavrularının anne sütünden kesildikleri doğumdan sonraki 21. günden itibaren yetişkin kabul edildikleri 3. aya kadar, 21-30 gün boyunca ölçüleri 59x38.5x20cm olan kafeslerde ve her bir kafeste bir sıçan olacak şekilde barındırılması şeklinde yapılmaktadır. Fare için yapılan sosyal izolasyon çalışmalarında ise ölçüleri 20x12x10cm olan kafesler kulanılmaktadır (20). Sosyal izolasyon çalışmaları süresinde hayvanların dışarıdan uyaran almaması ve görsel iletişiminin engellenmesi için dışarıdan siyah kağıtla kaplanmış ya da opak malzemeden yapılmış kafesler

(18)

5

kullanılmakta ve kafes ortamında 07.00-19.00, 19.00-07.00 saatleri arası 12 saat aydınlık -12 saat karanlık döngüsü uygulanmakta ve oda sıcaklığı 21± 10°C veya 23±

10°C olacak şekilde ayarlanmaktadır (21-25).

2.1.2. Sosyal İzolasyonun Etkileri

Yapılan birçok çalışmada sosyal izolasyonun bilişsel işlevleri ve öğrenme performansını bozduğu gösterilmiştir (2,26-28).

Yapılan sosyal izolasyon çalışmalarında sıçanların uzun süre sosyal izolasyona maruz bırakılması sonucunda, beynin nörokimyasında değişiklik oluştuğu, hipokampüste ve kortekste birçok alanda dopaminerjik, nöradrenerjik fonksiyonlarda azalma olduğu, kortikal ve hipokampal hacimde ve nöronal dentrit seviyesinde azalma meydana geldiği, yanıt olarak lokomotor aktivitede artış olduğu belirtilmektedir (17,29-33). Sosyal izolasyonun sıçanlarda, beyindeki dorsal ve ventral striatumundaki, frontal korteksteki ve nükleus akumbensteki dopamin düzeylerinde ise artışa neden olduğu ve bu artışın mezolimbik ve mezokortikal sistemdeki bozukluklardan kaynaklandığı belirtilmektedir (2,34-38). Yarı gelişmiş rodent türü olan Octodon degus yavrularını ailesinden ayırarak sosyal izolasyon oluşturulduğunda ise infralimbik korteksin katman II΄ deki piramidal nöronların sinaptik yoğunluğunda artış meydana geldiği, anterior singulat kortekste bozulma oluştuğu, medial prefrontal ve orbitofrontal koretks kısımlarında serotonerjik ve dopaminerjik kortikal inervasyon arasındaki dengede değişme meydana geldiği bildirilmektedir (39).

Sosyal izolasyonun sıçanlarda beyindeki serotonerjik sistem üzerinde özellikle striatumda önemli etkiye sahip olduğu ve ventral hipokampüste serotonin (5- hidroksitriptamin 5-HT) salınımında artış oluşturduğu, ancak 5-hidroksitriptamin1B (5- HT1B) reseptör yoğunluğunda azalmaya neden olduğu belirtilmiştir. Bu nörokimyasal değişikliklerin sosyal izolasyon uygulanan sıçanlarda görülen hafıza ve öğrenme performansında ki bozulmanın ve birçok davranışsal bozukluğun temelini oluşturduğu ileri sürülmektedir (2,35,36,40-44).

Sosyal izolasyonun rodentlerde bilişsel işlevler ve öğrenme performasınındaki bozulmanın dışında agresyona, duyarsızlığa, anksiyeteye ve aşırı hareketliliğe yol açtığı, ağrı eşiğini azalttığı prepuls inhibisyonun başlamasında eksiklik oluşturduğu, hormonların sentezini bozduğu, glukokortikoid hormonlarını daha fazla salgılatıp, plasma kortikosteron seviyesinde artışa neden olduğu belirtilmektedir (14,15,34,41,45- 48).

(19)

İnsanlarla ilgili çalışmaların ve gözlemlerin sonuçları ise sosyal izolasyonun özellikle gençler üzerinde olumsuz etkilerinin olduğunu göstermektedir. Gençlerdeki intihar olayını açıklarken sosyal izolasyon üzerinde duran araştırmacılar, intihar girişiminden sonra hastanede yatan gençlerle yaptıkları çalışmalarda, bu gençlerin aktif olarak katıldıkları sosyal gruplarının olmadığını, sosyal yaşama dair aktivitelerde minimal düzeyde yer aldıklarını belirlemişlerdir (49).

2.2. GİNKO BİLOBA

Ginkgo biloba bitkisi 30 m. boyunda yapraklarını döken ve vatanı Çin olan bir ağaçtır.

Ginkgoiae sınıfının dünyada yetişen tek üyesidir. Cins adı Japonca Yin-Kwo = Gümüş renkli meyveden gelmektedir. Ginkgo biloba; 200 milyon yıllık bir tarihi geçmişe sahip olup Jurrasik ve Triassik (135-210 milyon yıl önce) dönemlerine ait çökeltilerde görülen Ginkgo biloba yaprak ve gövde fosilleri ile günümüzdeki yapraklar arasında biçimsel açıdan çok az bir farklılık gözlenmiştir (7,50-52).

Yapraklar derimsi, yelpaze şeklinde, dikotomik damarlı ve bilobat oluşu ile kolayca tanınır ve Japon Eriği olarakta bilinir. Ginkgo biloba ağacı Japonya'da ve Çin’de kutsal olarak kabul edilir ve Ginkgo biloba ağacının tapınakların etrafında yetiştirildiği bilinmektedir. 1700’ lü yıllarda ise Ginkgo biloba süs bitkisi olarak yetiştirilmek için Avrupa’ya getirilmiştir. Ginkgo ağacı Asya’da, Avrupa’da, Kuzey Amerika’da, Yeni Zellanda’da ve Arjantin’de hala yetiştirilmektedir. Ginkgo biloba yapraklarının ekstresi yaklaşık 5000 yıldır Çinliler tarafından tıbbi amaçlarla kullanılmaktadır (7,53-56).

Ginkgo biloba yaprak ekstresinin standardize edilmiş şekli EGb761’ dir. Ginkgo biloba yaprak ekstresi ilk defa 1965 yılında önce Almanya’ da sonra Fransa’da ruhsatlandırılmıştır. Bu yıllarda Tebonin adıyla önce tablet ve damla sonra ampul olarak piyasaya sürülmüştür. Standardize edilmiş ekstre ise ilk defa 1974 yılında Fransa’da, 1978 yılında Almanya’da ruhsat almıştır. EGb761 özellikle serebral iskemi, öğrenme ve hafıza üzerindeki olumlu etkileri sebebi ile geniş kullanım alanı bulmaktadır (7,54,57,58).

(20)

7

Şekil 2.1. Dişi Gingko yaprakları ve tohumları (56). Şekil 2.2. Gingko biloba yaprakları (59).

Şekil 2.3. Ginkgo biloba bitkisinin bir görünümü (60).

2.2.1.Ginkgo Biloba Yaprak Ekstresi'nde Bulunan Bileşikler

Ginkgo biloba yaprakları (Şekil 2.1, Şekil 2.2, Şekil 2.3.) tıbbi özellikleri nedeniyle binlerce yıldır işlenmekte ve Ginkgo biloba yaprak ekstresi içeriğindeki aktif bileşenlerden dolayı tedavi amaçlı kullanılmaktadır (56,59-61). Ginkgo biloba yaprak ekstresi'nin etkisi içeriğindeki bir çok maddenin kombine etkilerine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. İçerdiği en önemli maddeler ise flavonoidler ve terpenoidlerdir (62).

Ginkgolidler Ginkgo biloba yaprak ekstresinin karakteristlik bileşikleridir. Ginkgolidler ilk defa 1932 yılında izole edilmiştir (56).

Gingko biloba yapraklarında bulunan maddeler ve yaprak ekstresinin içeriği Tablo 2.1. , 2.2. ve 2.3. 'te görülmektedir.

(21)

Tablo 2.1. Ginkgo biloba yapraklarında saptanan ana bileşikler (7).

Tablo 2.2. Ginkgo biloba yaprak ekstresi içeriğindeki maddeler ve oranları (63-67).

Etken madde grubu Bileşikler ve oranları

Flavonoidler % 22 -27 İsoramnetin, Kemferol,

Mirisetin

[Proantosiyanidinler, organik asitler (hidroksikinurenik asit, kinurenik asit,

protokateşik asit ve vanilik asit), ozlar, polisakkaritler, ginkgolik asit =anakardik asit.

% 70 Diğer bileşenler

Terpenler

% 2.8–3.4 A, B, ve C Ginkgolidler ve % 2.6–3.2 Bilobalid

Tablo 2.3. Standardize edilen Ginkgo biloba yaprak ekstresi olan EGb 761'in içeriği.

Bileşikler Oranları

Ginkgo flavon glikozitleri % 24 Terpenler; Ginkgolid A, B, C, J ve

Bilobalid Ginkgolid A, B, C % 3.1

Ginkgolid J % 0,5 Bilobalid % 2,9 Organik asitler ve polifenolik bileşikler % 5-10

Tabloda görüldüğü üzere Ginkgolid A ve C nin miktarı Ginkgolid B ye göre daha yüksektir. Ginkgolid J miktarı en düşük olanıdır. Gikgolid M ise bitkinin kökünde bulunur (52, 53,62, 68, 69, 70).

(22)

9

2.2.1.1. Ginkgo Biloba Yaprak Ekstresi'nde Bulunan Ginkgolidler ve Bilobalid Ginkgolidlerin ve bilobalidin yapıları 1967 yılında aydınlatılmıştır. Bu güne kadar Ginkgolid olarak bilinen 5 madde izole edilmiştir (A, B, C, J ve M). (Şekil 2.4.) (56).

Bilobalid ise ginkgolid’lerin degredasyonu sonucu oluşan bir üründür ( 52,62,68,69,71).

Şekil 2.4. Ginkgo biloba yaprak ekstresinde bulunan ginkgolidler ve bilobalidin kimyasal yapıları (56).

2.2.1.2. Ginkgo Biloba Yaprak Ekstresi'nde Bulunan Flavonoidler

Ginkgo biloba yaprak ekstresinde flavonol, flavonol monoglikozit, flavonol diglikozit, flavonol triglikozit, biflavonoid ve kumarik ester flavonol glikoziti ve benzerleri olmak üzere toplam 39 adet flavonoid izole edilmiştir. Ginkgo biloba yaprak ekstresi içinde en çok bulunan bileşikler kersetin, kemferol, isoramnetin, mirisetin ve epigenindir (52, 62, 69, 72).

Şekil 2.5. Ginkgo biloba yaprak ekstresi içerisinde en çok bulunan beş flavonoid ve bu flavonoidlerin kimyasal yapıları (72).

(23)

2.2.1.3. Ginkgo Biloba Yaprak Ekstresi'nde Bulunan Ginkgolik Asitleri

Ginkgolik asitleri 6- alkilsalisilik asit türevleridir (Şekil 2.6). Ginkgolik asitleri Ginkgo biloba meyvelerinin özellikle tohumunun ana bileşikleridir. Daha çok meyve ve tohumlarda bulunan bu maddelere yaprakta da rastlanmıştır (7).

2.2.1.4. Ginkgo Biloba Yaprak Ekstresi'nde Bulunan Diğer Maddeler

Kardanol = Ginkgol 3 alkil fenol türevleri, Kardol = bilobol, hidrobilobol (Şekil 2.6) 'de Gingo biloba yaprak ekstresinde bulunan maddelerdir (52).

Şekil 2.6. Ginkgolik asit, Kardanol ve Kardollerin yapısı (7).

2.2.2. Ginkgo Biloba Yaprak Ekstresi'nin Etkileri

Yapılan çalışmalarda EGb761'in, antioksidan, antimikrobiyal, antienflamatuar, damar genişletici ve kalbi koruyucu etkiye sahip olduğu; astım, bronşit, depresyon, diyabetik nöropati gibi hastalıkların ve baş dönmesi, kısa dönem hafıza kaybı, duyma bozukluğu, kulak çınlaması, damar tıkanıklığı, dikkat eksikliği ve yaşlılıkta gözlenen serebral fonksiyon bozuklukları ile ilişkili şikayetlerin tedavisinde kullanıldığı, biyomembranları oksidatif strese karşı koruduğu, trombosit aktive edici faktör (PAF) inhibisyonu sayesinde arterler, kapillerler ve venlerde vazoregülator etki yapıp kan akımını artırdığı, nötrofil filtrasyonunu engellediği, kan viskozitesini azaltığı, serebral kan akımını artırdığı, Alzheimer ve Parkinson hastalarında hasar gören önemli bölgeler olan striatum, substantia nigra ve hipokampüste lipit peroksidasyonunu, hidrojen peroksit (H2O2) oluşumunu azalttığı ve süperoksit dismutaz (SOD), katalaz aktivitesinde artış sağladığı beyin monoamin oksidazlarının güçlü bir inhibitörü olduğu belirtilmektedir

(24)

11

(52,64,66,73-76). Bu etkilerine bağlı olarakta EGb761'nin ürogenital sistem, dolaşım sistemi, akciğer ve beyin hastalıklarında oksitatif hasara karşı koruyucu olabileceği gösterilmiştir (52,77). Birçok etkisinde, hücresel hipoksiyi önleyip iskemik bölgedeki ödemi azaltmasına bağlı olarak kapiller ve post kapiller seviyedeki vazomotor tonusu düzenlemesi önemli rol oynar (67,68,71,78-81). Bu nedenle EGb761'in davranış, öğrenme ve hafıza üzerindeki olumlu etkilerini özellikle kalp ve beyin gibi organların dokularındaki kan akımını arttırıp, santral sinir sistemindeki iskemiyi düzelterek gerçekleştirdiği bildirilmektedir (67,73).

Ginkgo biloba ekstresinin reçeteli ve reçetesiz ürünler şeklinde sunulan katı ve sıvı dozaj formları dolaşım sistemi üzerindeki yararlı etkilerinden dolayı güvenilir ve etkili bir drog olarak kullanılır. Ginkgo biloba kuru ekstresinin önerilen kullanım dozu (katı ve sıvı formlarda) 120-240 mg/gün Ginkgo biloba ekstresi’dir. Tedavi süresi belirtilerin şiddetine bağlıdır ve kronik hastalıklarda en az 6-8 hafta kullanılmaktadır (79, 82, 83) Ayrıca uzun süreli toksisite çalışmalarında sıçanlarda 500 mg /kg (27 hafta) ve köpeklerde 400 mg/kg dozda oral olarak uygulanmış (26 hafta) ve herhangi bir toksik veya teratojenik etki gözlenmemiştir (7).

2.2.2.1. Ginkgo Biloba Yaprak Ekstresi’nin Öğrenmeye Etkisi

Ginkgo biloba ekstresi’nin hafızayı güçlendirici ve öğrenme performansını artırıcı etkisi; antioksidan etkisi aracılığı ile vazomotor tonusu düzenleyip beyin kan akımını artırmasına ve beynin ilgili bölgelerinde öğrenmede rol alan monoaminlerin metabolizmasını düzenlemesine bağlı olarak gelişir. Ayrıca EGb761 ve onun ana bileşenlerinden flavanollerin, ginkgolidlerin ve bilobalidin beyindeki prefrontal korteks ve striatum bölgelerinde öğrenmede rol alan; dopamin, 5-HT, glutamat, glisin gibi monoamin türevi nörotransmitlerin seviyelerini düzenlediği rapor edimiştir (52,57,80,82-85).

Yapılan çalışmalarda Alzheimer hastalarında serotonerjik nöronlarda dejenerasyona bağlı kayıp olduğu tesbit edilmiştir. Bu bilgiden yola çıkarak yapılan çalışmalarda ise sıçanlarda EGb761 tedavisinden sonra beyindeki katekolamin ve serotonin seviyelerinde değişme ve serotonerjik iletide uyarılma ile birlikte uzamsal öğrenme ve hafıza performansında artış gözlendiği belirtilmiştir (82,86). Bunun yanında EGb761’in striatum ve hipokampüste nörotansmitter olarak görev alan ve öğrenmenin kavramsal sıralamasında rol oynadığı gösterilen dopaminin serbestleşmesinde önemli bir artış sağladığı da belirtilmektedir (79,83,87,88).

(25)

Ayrıca bir çok çalışmada EGb761’in, hippokampüste asetilkolin serbest bırakılmasını ve muskarinik reseptör yoğunluğunu artırdığı ve asetilkolinin reseptöre bağlanma aktivitesini uyardığı da belirtilmiştir (87,89-91).

2.3. ÖĞRENME VE BELLEK 2.3.1. Tanımı

Öğrenme; canlının davranışlarında tekrarlar ya da yaşantıları yoluyla kalıcı değişiklilikler meydana getirme sürecidir (92).

Öğrenmenin habitüasyon, sensitizasyon, klasik şartlanma ve operan şartlanma olmak üzere 4 temel şekli bulunmaktadır. Bu öğrenme biçimlerinin hepsi de duyusal nörondaki eksitatör nörotransmitter salınmasında azalma ya da artma gibi nörokimyasal bir değişiklik sonucunda gerçekleşmektedir (92). Hayvanlarda ve insanlarda habitüasyon biçimindeki öğrenme; aşırı ya da zararlı stimuluslara karşı oluşan kaçınma ve korunma refleksinin şiddetinin uyaran yinelendiğinde gittikçe azalmasıdır. Refleks şiddetindeki bu azalma duyusal nöronlarca oluşturulan monosinaptik uyarıcı potansiyellerin giderek azalması ile birliktelik gösterir ve canlıda uyarana aldırış etmeme meydana gelir (92,93). Sensitizasyon öğrenme biçimi ise habitüasyonun tersi biçimde canlının, zararlı bir uyarana tekrarlayan biçimde maruz kalması durumunda hem o uyarana hemde benzer başka uyaranlara karşı daha güçlü cevap vermeyi öğrenmesidir (92). Klasik şartlanma öğrenme biçimi daha karmaşık bir öğrenme türüdür ve klasik şartlanmada canlı, bir tip uyaranı diğeriyle eşleştirmeyi öğrenmektedir. Operan şartlanma tipi öğrenmede ise canlı, bir davranış ve onun karşılığı arasındaki ilişkiyi öğrenmektedir (92,94).

Öğrenme elektro-kimyasal bir süreçtir. Öğrenme öncesinde ve sonrasında beyindeki değişiklikler gözlenerek öğrenmenin nasıl meydana geldiği açıklanabilir. Öğrenme sırasında; duyular tarafından üretilen uyarı sinyalleri beynin orta bölgesindeki talamusa gelir ve buradan beynin çeşitli alanlarına gönderilir. Gelen uyarılar ile nöronun hücre gövdesi aksonu uyarır sonrasında akson ucunun uyarılması ile ilgili kimyasallar sinaptik aralığa boşaltılır ve postsinaptik nöronlarla etkileşir. Böylece nöronlar birbirileri ile iletişim kurduğunda öğrenme olayı meydana gelir (95,96). Diğer bir ifadeyle öğrenme;

beyinde bilginin işlenme aşamalarına dayalı olarak gerçekleşir. Bu aşamalar; ilk olarak bilginin alınması ve kaydedilmesi (input = girdi), ikinci olarak kaydedilen bu bilginin anlaşılması (entegration = bütünleşme), üçüncü olarak bilginin beyinde saklanması ve

(26)

13

istendiğinde hatırlanması (memory = hafıza) ve en son olarakta bilginin beyinden dışarı iletilmesi (output =çıktı) şeklinde gerçekleşir (94). Araştırmacılara göre beyinde öğrenmeyle birlikte iki değişim meydana gelmektedir. Bunlardan ilki beyindeki sinapsların iç ve dış yapısındaki değişim, diğeri ise sinapsların sayısındaki artıştır. Buna göre; öğrenme santral sinir sisteminde nörokimyasal değişiklikler ve beyindeki nöronlarda yeni akson iplikçiklerinin oluşması ile gerçekleşmektedir. Buda her bir öğrenme olayının gerçekleşmesinde yeni sinaptik bağların oluşması anlamına gelmektedir. Buna göre öğrenmenin oluşabilmesi için nöronlarda sinaptik iletimde uzun süreli artış anlamına gelen “uzun süreli potansiyalizasyonun” (long-term potentiation=LTP) oluşması gerekmektedir (92,95-98).

Öğrenme performansını etkileyen çeşitli etmenler vardır. Bunlar; ilgili konuyu önceki bilgilerle ilişkilendirime, dikkat, çevre, duygular, isteklendirilme (motivasyon), beslenme, su alımı ve uyku olarak sıralanabilir (95).

Öğrenilenlerin kalıcılığı ise büyük ölçüde bellekle ilgilidir ve öğrenme ile bellek süreçleri birbirini tamamlayan süreçler olup, öğrenmenin çoğu şeklinde tekrarlayan öğrenme denemeleri kısa süreli bellekteki bilgilerin uzun süreli belleğe kaydını sağlamaktadır (92,98).

Bellek bilgiyi kodlama veya ilişkilendirme, depolama, hatırlama veya geri çağırma gibi süreçleri kapsamaktadır (94,98). Kodlama, bilginin bellek sistemine yerleştirilme süreci olarak tanımlanabilir. Önce bilgi alınır, bu bilgiden bazı ayırt edici özellikler algılanır ve bellek izleri oluşturulur. Bu anlamda belleğin yeniden üreten bir merkez değil, yeniden yapılandıran bir süreç olduğu ifade edilir (94,98). Bellekle ilgili temel anatomik bölgelerin medial temporal lobun hipokampüs bölgesi ve prefrontal korteks olduğu bilinmektedir (99).

2.3.2. Belleğin Sınıflandırılması

Bellek, farklı özelliklerine göre sınıflandırılmaktadır. Belleğin zamansal değerlere göre sınıflandırılması kabul görmüşken, içeriğe dayalı sınıflandırma üzerinde tam bir fikir birliği oluşturulamamıştır. Zamansal sınıflamanın, 19. yüzyıl sonlarına doğru birçok araştırmacı tarafından; duyusal (anlık) bellek, kısa süreli bellek (çalışma belleği) ve uzun süreli bellek olarak yapıldığı bilinmektedir (100).

(27)

2.3.2.1. Duyusal Bellek

Duyusal bellek bir nesne algılandıktan sonra ilk 200-500 milisaniye içerisinde meydana gelmektedir. Duyusal bellek için bireyin gördüğü, işittiği, duyduğu tattığı ya da hissettiği birçok şeyle ilgili bilgileri kaydetmesi örnek olarak verilebilir. Duyusal bellekte görsel bilgi 1 saniyeden az bir sürede, dokunma ile ilgili bilgi 2–3 saniyede, işitsel bilgi ise 4 saniyede kaybedilmektedir. Duyusal bellek ile yapılan çalışmalarda, bireylere çok kısa bir süre için gösterilen nesneler hakkında bireylerin ancak ikinci bir gözlem sonrasında daha fazla bilgi verebildikleri ifade edilmiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere duyusal kayıttaki bilgilerin yeterli dikkat harcanması durumunda kısa süreli belleğe aktarılması mümkün olabilmektedir (94,101).

2.3.2.2. Kısa Süreli Bellek

Kısa süreli bellek; bilgilerin birkaç saniyeden birkaç dakikaya kadar uzayan bir süre bellekte tutulmasıdır. Kısa süreli belleğin en bilinen özelliği gelen bilgiyi kaydetme konusunda sınırlı kapasiteye sahip olmasıdır (95,98). Kısa süreli belleğin oluşumunda parietal korteks ve parietal korteksin özellikle arka-yan bölümü (dorsolateral PFK) görev alır (94,100,101).

Kısa süreli bellekteki bilgilerin çoğu ses olarak saklanan bilgilerdir. Saklanan bilginin miktarı ve bilginin saklanma süresi yaşa göre değişmektedir. Kısa süreli belleğe gelen bilgi için üç alternatif söz konusudur. İlk olarak bilgi ihmal edilir (unutulur), ikinci alternatif olarak tekrar edilerek kısa süreli bellekte tutulur ya da üçüncü alternatif olarak tekrarlar ile daha önceki bilgilerle birleştirilerek uzun süreli belleğe aktarılır (94,95).

2.3.2.3.Uzun Süreli Bellek

Uzun süreli bellek; bilgilerin günlerden aylara ve yıllara kadar değişen bir süre için bellekte uzun bir süre boyunca kaydedilmesi saklanması şeklinde ifade edilmektedir.

Uzun süreli bellekte ses, koku ve görüntülerin saklanması gerçekleşmektedir. Uzun süreli bellekte sözcükler genellikle işitildikleri sesleriyle değil, taşıdıkları anlamları ile ilişkili olarak saklanmaktadır. (95,98). Bir bilginin bellekte uzun süreli saklanması ancak beynimizdeki nöral bağlantılarda meydana gelen kalıcı; biyokimyasal, yapısal ve fonksiyonel değişikliklerle mümkündür. Bilginin kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe geçmesinde, hipokampüs rol oynamaktadır (94,95).

Uzun süreli bellek; sekonder (intermediate) bellek ve tersiyer bellek olarak iki aşamada oluşmaktadır. Sekonder bellekte detaylar geri planda, genellemeler ise ön plandadır. Bir

(28)

15

bilginin sekonder belleğe aktarılması için 30 dakika ile 3 saat arasında bir zaman dilimi gerekmektedir. Kısa süreli bellekteki bilgilerin sekonder belleğe aktarılması için bilgilerin kodlanması gerekmektedir. Bu bilgilerin uzun süreli belleğe aktarılması, bilgilerin tekrar edilmesi ile gerçekleşmektedir (94,95,98,101).

2.3.3.Hipokampüs ve Hipokampüsün Öğrenmedeki Rolü

Hipokampüs; medial temporal lobun yapılarından (hipokampüs, amigdala, parahipokampal korteks, peririnal korteks ve entorinal korteks) biri olup öğrenme ve bellek konusunda önemli işlevleri vardır (102). Limbik sisteminde önemli bir yapısı olan hipokampüs lateral ventrikülün alt boynuzu boyunca uzanan serebral korteks parçasıdır. Yaklaşık 5 cm uzunluğundadır, kesitlerdeki yapısı C harfine benzemektedir.

Hipokampüs; subikulum, gyrus dentatus, cornu ammonis yapılarından meydana gelmiştir. Gyrus dentatus ve cornu ammonis farklı yapıda nöronları içeren iç içe kıvrılmış iki şerit durumunda bir oluşumdur. Gyrus dentatus granül hücrelerini cornu ammonis piramidal hücrelerini bulundurur. Cornu ammonis (ammon boynuzu) baş harfleri temsilen CA bölgesi olarak ifade edilir ve subiculumdan dentat gyrusa doğru sırası ile CA1, CA2, CA3 ve CA4 olmak üzere 4 bölgeye ayrılmıştır (103,104).

Öğrenme ve hafıza fonksiyonları üzerinde önemli role sahip olan hipokampus subkortikal alanlarla olan bağlantısı sayesinde, beyinde birçok bölge ile iletişim halindedir (103,105).

Şekil 2.7. Tavşan hipokampusünün genel organizasyonu. Sub: Subiculum, D.G.: Dentat gyrus, h.f.:

Hipokampal fissur,: pp: Preforant yol, mf: Mossy lifleri, S.c: Schaffer kollateralleri, fimb: Fimbria. CA-1- CA-4 Piramidal hücre seridi (Siesjö ve Wieloch, 1986) (103).

(29)

Hipokampusün üç önemli işlevinin olduğu bilinmektedir. Bu işlevlerden birincisi normal diurnal ritmin sürdürülmesinde ve hipotalamo-pitüiter-adrenal eksen aracılığıyla strese cevapta rol alması, ikincisi emosyonel bilginin işlenmesi, üçüncüsü ise yeni elde edilen bilgilerin depolanması ve anıların kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe geçirilmesidir. Hipokampüs kısa süreli belleğin uzun süreli belleğe dönüştürülmesi sırasında bilginin pekiştirilmesini sağlar. Hipokampüs’ü çıkarılmış kişiler, anıları kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe geçirme yeteneklerini kaybederler, hatta orta süreli bellekte depolama fonksiyonları da kaybolur (104,106, 107).

2.3.4. Nörotransmitterlerin Öğrenmedeki Rolü

Medial temporal lobun kortikal ve subkortikal yapılarının insanlardaki farklı bellek türlerinde rol aldığı düşünülmektedir. Bu anatomik bölgelerde, başta kolinerjik ve glutamaterjik sistem olmak üzere birçok nörotransmitter sistem birbirleriyle etkileşim halindedir (99). Serotonerjik nöronların paraventriküler çekirdek, amigdala ve hipokampüse uzanan yapılarda bulunması ve noradrenalin (NE) ' nin de beyin sapında, özellikle de lokus seruleus'ta yerleşmiş nöronlarda bulunduğu bu bölgelerde; NE ve serotonin sentez ve salgılanmasındaki değişikliklerin, demans hastalarındaki anksiyetede veya davranış bozukluklarında rolü olduğu belirtilmektedir (109,110).

Bunların yanında muskarinik reseptörlerin de bilişsel işlevlerde, bellekte, öğrenmede, uykunun düzenlenmesinde rol oynadığı, muskarinik reseptör sayısındaki azalmanın Alzheimer’in nedenlerinden biri olduğu belirtilmektedir (99). Ayrıca asetilkolinin NE ile birlikte özellikle duyusal kortikal bölgelerde plastisite süreçlerini etkilediği de düşünülmektedir (99,109). Aynı şekilde dopaminin de santral sinir sistemin 'de hareket, motivasyon, öğrenme, uyku ve beslenme ile ilgili işlevlerde önemli rolü olan bir nörotransmitter olduğu bildirilmektedir (108,111). Hipokampusla ilgili farklı tiplerdeki öğrenmenin oluşumunda, glutamat reseptörlerinin alt tipleri ile ilişkili reseptör sonrası sinyal yolağının aktivasyonunun rol aldığı da bildirilmektedir. Özellikle iyonotropik glutamat reseptörlerinin [α amino-3hydroxyl-5methyl-4 isoxazole-propionat (AMPA), N-Methyl-D- aspartat (NMDA) ve Kainat reseptörleri ] ve farklı alt tiplerinin ( NR1, NR2a -2d ve NR3a-3b) sinaptik plasitite dolasıyla öğrenmede rol aldığını gösteren çalışmalar vardır. Glutamat reseptörleri özellikle nöron membranlarında bulunurlar ve postsinaptik iyon akımına neden olan mekanizma dikkate alındığında ikiye ayrılırlar. 1- İyonotropik glutamat reseptörleri, glutamat bağlandığı zaman açılan

(30)

17

iyon kanal proteindirler. 2- Metabotropik resptörler ise G proteini içeren bir sinyal yolağını aktive etmek suretiyle iyon kanallarını aktive ederler. İyonotropik reseptörler AMPA, NMDA ve Kainat reseptörleridir. Bu reseptörlerin herbirinin de farklı alt tipleri belirlenmiştir. NR1, NR2a-2d ve NR3a-3b reseptörleri NMDA; GluR1-4 reseptörleri AMPA ve GluR5-7, KA1 ve KA2 ise Kainat reseptörleridir. Glutamat reseptörlerini en önemli işelevlerinden biri öğrenmeyle ilişkili olarak sinaptik plastisiteyi modüle etmeleridir. Hem metabotropik hem de iyonotropik reseptörler sinaptik plasititeyi etkilerler (112,113).

2.3.5.Öğrenmenin Değerlendirilmesi

Yapılan literatür taramalarında, sıçanlarda ve farelerde öğrenmenin değerlendirilmesi için; yükseltilmiş T-maze testi, yükseltilmiş artı labirent testi, pasif sakınma testi, ayak şoku duyusal testi, Vogel’in çekişme testi, dört levha testi, merdiven testi, sekiz kollu radiyal labirent testi ve Morris su tankı testi gibi testlerin kullanıldığı belirlenmiştir (114-123).

2.3.5.1.Öğrenmenin Değerlendirilmesi İçin Kullanılan Testler 2.3.5.1.1. Yükseltilmiş T-maze Testi

Öğrenmenin değerlendirilmesi için kullanılan yükseltilmiş T-maze testinde fare ve sıçan için farklı ebatlarda ve pleksiglastan hazırlanan yerden 50 cm yükseklikte ve birbirine dik açılı konumda olacak şekilde yerleştirilen 3 koldan oluşan bir deney düzeneği kullanılır. Bu kollarda taban 50x10 cm ebadlarında olup birinin yan tarafları plastik levhalarla kapatılmıştır. Test için sıçan kapalı kolun sonuna konulur ve kapalı koldan dışarı çıkması için geçen zaman kaydedilir (baseline latansı). Yükseltilmiş T- maze testi ile aynı hayvanda şartlı korku (conditioned fear) şartsız korku (unconditioned fear) cevapları değerlendirilebilir (114-116).

2.3.5.1.2. Yükseltilmiş Artı Labirent Testi (Elevated plus-maze)

Sıçanlar için kullanılan yükseltilmiş artı labirent testi 50 cm yükseklikteki bir ayak üzerine oturtulan tahtadan yapılmış ve birbirine zıt yönde 50 x10 cm ölçülerindeki iki açık kol ve 25×8×20 cm ölçülerindeki iki kapalı koldan oluşan bir deney düzeneğinde gerçekleştirilir. Kollar, 10x8 cm ebadlarındaki merkez alanın kenarlarında konumlanmıştır. Böylece düzenek artı şeklini almaktadır. Fareler için kullanılan yükseltilmiş artı labirentte ise açık ve kapalı kol ölçüleri birbirine eşittir (30x5 cm).

Kapalı kolların yan tarafları 15 cm yüksekliğindeki levhalarla kapatılmıştır. Kollar

(31)

yerden 45cm yükseklikte olacak şekilde yerleştirilmiştir. Yükseltilmiş artı labirentin bulunduğu ortam loş bir ışık tarafından aydınlatılır. Ortamda tavana monte edilmiş bir kamera sistemi ve aynı odanın bitişiğinde bulunan bir monitör ile hayvanın davranışları gözlenir. Yükseltilmiş artı labirent düzeneğine konulan deney hayvanının 5 dakika boyunca kollara girişi takip edilir. Canlının açık ve kapalı kolda harcadığı zamanın yüzdesi aracılığı ile şartlı ve şartsız korku cevapları değerlendirilir veriler anksiyete ve lokomotor aktivite değişikleri konusunda da bilgi verir (15, 117-120).

2.3.5.1.3. Pasif Sakınma Testi

Pasif sakınma testi için, bir kapı ile ayrılmış iki bölmeli bir düzenek kullanılır.

Bölmelerden biri büyük, karanlık ve hayvana ayaktan elektrik uygulanmasına uygun şekilde tasarlanmıştır. Diğer bölme ise küçük, aydınlık ve hayvanın eletrik almadığı bir bölmedir. Testin uygulanmasında farklı yöntemler kullanılabilir. Örneğin; küçük ve aydınlık bölmeye konulan hayvanın karanlık bölmeye geçmesi için geçen süre kaydedilir ve 30 sn sonra aynı işlem tekrarlanır. İkinci kez aydınlık bölmeye konulan hayvan, elektrik alacağını hatırlayıp karanlık bölmeye geçmez ise olayı öğrendiği kabul edilir.

Pasif sakınma testi için yapılan ikinci bir uygulama şeklide ilk gün, hayvanlar aydınlık bölmeye konulup, ortama alışması için 20 sn bekletilir. İki bölmeyi ayıran kapıdan hayvanın karanlık kısma geçmesinin ve kapının kapanmasının ardından ayaktan 3 sn süreyle 0,5 mA elektrik verilir. İkinci gün, hayvanlar aydınlık bölmeye bırakılıp karanlık bölmeye geçmesi için 30 sn bekletilir. Bu sürenin sonunda karanlık bölmeye geçmeyen hayvanların ortamdaki koşulu öğrendiği kabul edilir (99, 118, 121, 122).

2.3.5.1.4. Vogel Zıtlaşma Testi

Vogel zıtlaşma testi 1971 yılında tanımlanmıştır. Vogel testinde hayvan su içerken belirli aralıklarla ayaktan elektriksel uyarı verilir. Bu testin çeşitli şekillerde uygulama biçimleri mevcuttur. Örneğin; 24 saat susuz bırakılan sıçanların 5 dakika su almasına izin verilir, daha sonra su kabını her 21. yalamada sıçanlara ayaktan elektrik uygulanır (115)

2.3.5.1.5. Sekiz Kollu Radiyal Labirent Testi

Sekiz kollu radiyal labirent testi ahşaptan yapılmış, sekizgen şeklinde, yarı çapı 37 cm olan bir platformda gerçekleştirilir. Düzenek; platformdan 30 cm yükseklikte 45’er derecelik eşit açılarla yerleştirilmiş, üstü açık yan tarafları kapalı sekiz koldan oluşur.

(32)

19

Sekiz kollu radiyal labirent testi, vücut ağırlıkları başlangıç değerinin %80’ine indirilmiş sıçanların, düzenek kollarının en uç noktasından 2 cm içeride, 4 cm çapında ve 1 cm derinliğindeki bölmeye gizlenen besini (ödül) bulmaları esasına dayanmaktadır.

İlk iki gün beşer dakika labirentte bırakılan hayvanların, ortama alışmaları sağlanır.

Üçüncü günden itibaren beş gün boyunca, rastgele seçilmiş dört kola yiyecek konulur ve bu kolların başlangıç kısmı açık tutulup, diğer dört kolun başlangıcı sıçanın giremeyeceği şekilde kapatılır. Merkezi alana bırakılan sıçandan kollardaki yemleri bulması beklenir. Test, deneğin dört koldaki yiyeceği bulması ya da 10 dakikalık sürenin tamamlanması ile sonlandırılır. Sekizinci günden itibaren, kapalı tutulan diğer dört kol da açılır; ancak bu kollara yem konmaz. Testin bu aşamasında, sıçanlar merkezi platforma konularak, giriş yaptıkları kollar ve test süresi kaydedilir. Hayvanlar, üç gün üst üste, ilk dört girişinin üçü doğru olana kadar eğitilir. 15. gün sonunda bu ölçütleri sağlayamamış sıçanların yem konulan kolu öğrenmediği kabul edilir (116,123).

2.3.5.1.6. Morris Su Tankı Testi

Uzamsal öğrenmenin değerlendirilmesi için kullanılan bu test, sıçanlar için uygulanırken 160 cm çapında ve 50 cm derinliğinde paslanmaz çelikten yapılmış dairesel bir su tankı kullanılır. Tank 30 cmderinliğine kadar sıcaklığı 23± 1°C’de olan su ile doldurulur ve toksik olmayan bir boya kullanılarak içerisindeki su opak hale getirilir. Tank alanı kuzey- güney, doğu- batı olacak şekilde sanal olarak dört kadrana bölünür.

Kadranlardan herhangi birinin tabanına, su yüzeyinin 1 cm altında kalacak şekilde 9 cm çapında silindir bir platform yerleştirilir. Tankın dışında çevreye sıçanın ya da kullanılan deney hayvanının platformu bulması için ipucu olarak kullanabileceği görsel işaretler yerleştirilir. Sıçan, platformun olduğu kadran dışındaki diğer üç kadrandan herhangi birinden, yüzü tankın duvarına dönük olacak şekilde tanka yüzmeye bırakılır.

Deney süresi ardışık beş gündür. İlk dört gün öğrenme periyodu ve beşinci gün test periyodudur. Yüzdürme işlemi ilk dört günlük öğrenme periyodunda her gün 20 dakika ara ile dört kez tekrarlanır. Beşinci gün yüzdürme işlemi platform kaldırılarak yapılır.

Her bir yüzme işlemi sıçan kaçma platformunu bulana kadar veya en fazla 2 dakika olacak şekilde uygulanır ve bu işlem kameralı sistemle (Ethovision 2.0, Noldus, Wagenigen, Netherlands) kaydedilir. Kayıtlardan deney hayvanının izlediği yol, platformu bulma süresi, yüzme hızı belirlenir. Tekrarlayan denemelerde, deney hayvanının her bir seferde bir öncekine göre gizlenmiş platformu daha kısa sürede ve

(33)

daha az mesafe kat ederek bulması, test periyodunda da platformun kaldırıldığı hedef kadranda daha fazla zaman geçirmesi beklenir (122,126,127).

(34)

21

3.GEREÇ VE YÖNTEM

Çalışma; Erciyes Üniversitesi Yerel Etik Kurulunun 12/99 karar numaralı onayı ve Erciyes Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Biriminin TSY- 12-3970 kodlu proje desteği ile Erciyes Üniversitesi Deneysel ve Klinik Araştırma Merkezi (DEKAM)’ nden sağlanan vücut ağırlığı 294,55±26,78 gr olan 4 aylık genç Wistar Albino cinsi 54 adet erkek sıçan kullanılarak gerçekleştirildi. Deney süresince sıçanların barındırıldığı ortamda 08.00 - 20.00 ve 20.00 - 08.00 arasında 12 saat aydınlık - 12 saat karanlık döngüsü uygulandı. Ortam sıcaklığı 23± 1°C olacak şekilde ayarlandı. Sıçanların beslenmeleri için standart pellet yem ve musluk suyu ortamda sürekli hazır bulundu beslenmede herhangi bir sınırlama uygulanmadı. Gingko biloba yaprak ekstresi prepatı olarak ekstre konsantrasyonu 9.6 mg /ml olan Tebokan Fort (Abdi İbrahim) 50 ml damla kullanıldı.

Çalışmada “Deney Hayvanları Kullanımı ve Etik İlkeler” prensipleri doğrultusunda hayvan hakları korundu (124). Tüm gruplarda deneyin ilk günü ve deney süresince her haftanın son gününde sıçanların vücut ağırlıkları ölçüldü.

3.1. DENEY HAYVANLARININ GRUPLANDIRILMASI

Ellidört adet 4 aylık genç Wistar Albino cinsi erkek sıçan aşağıdaki gibi altı grup olarak çalışılmıştır;

KK : Kafes kontrol grubu (n=8)

KK+SF : Serum fizyolojik (SF) uygulanan kafes kontrol grubu (n=9) KK+ EGb761 : EGb761 uygulanan kafes kontrol grubu (n=9)

Sİ : Sosyal izolasyon grubu (n=9)

Sİ+SF : SF uygulanan sosyal izolasyon grubu (n=9)

(35)

Sİ+ EGb761 : EGb761 uygulanan sosyal izolasyon grubu (n=10)

3.2. SOSYAL İZOLASYON OLUŞTURULMASI VE KONTROL GRUPLARININ ÇALIŞILMASI

Çalışma; sosyal izolasyon oluşturulması için sıçanlar 21 gün süreyle, görsel iletişimi engellemek amacıyla opak malzemeden yapılmış, 25×40×15cm ebatlarındaki standart kafeslerde ve her bir kafeste bir sıçan olacak şekilde barındırılarak gerçekleştirildi.

Kafes kontrol grubu için ise sıçanlar aynı özelliklerdeki standart kafeslerde ve her bir kafeste 4-5 sıçan olacak şekilde barındırıldılar. Öğrenme deneyleri ve NMDA reseptör analizlerinin rahat bir şekilde ardışık günlerde çalışılabilmesi için sıçanlar ardışık üç günde sırası ile 4, 4 ve 2 sıçan olacak şekilde çalışmaya alındılar.

Gingko biloba yaprak ekstresi verilen kafes kontrol (KK+EGb761) (n=9) ve sosyal izolasyon (Sİ+EGb761) (n=10) gruplarında ekstre Fouda ve arkadaşlarının (125) uygulama yöntemi dikkate alınarak her bir sıçana intraperitoneal (IP) olarak 21 gün boyunca 50 mg /kg /gün dozda uygulandı. Bu dozda uygulama için ağırlığı 300gr olan bir sıçana günde 15mg ekstre hesabına göre; içeriği 9.6mg/ml olan EGb761 solusyonundan 1.6 ml insülin enjektörüyle sıçanın sağ ve sol intrapeitoneal bölgesine gelecek şekilde ikiye bölünerek uygulandı, SF uygulanan grublarda ise SF her bir sıçan için intraperitoneal olarak 21 gün boyunca günlük bir kez 1.6 ml iki eşit hacime bölünerek sağ ve sol taraftan intraperitoneal yolla uygulandı. Yirmibir günlük barındırma süresi tamamlanan sosyal izolasyon ve kafes kontrol grubu sıçanlarda Morris su tankı testi ile öğrenme değerlendirildi. Sosyal izolasyon olusturulan sıçanlarda sosyal izolasyon uygulamasına 24 saat ara verilmesi sosyal izolasyonun etkilerinin ortadan kalkmasına sebep olduğu için Morris su tankı deneyleri sırasında da sosyal izolasyon oluşturma işlemine devam edildi. Ancak EGb761 'in öğrenme performansı ve hafıza üzerindeki akut etkisini, elimine edip kronik bir etkisinin olup olmadığı araştırmak amacıyla öğrenme deneyleri süresinde EGb761 uygulaması yapılmadı.

3.3.MORRİS SU TANKI YÖNTEMİYLE ÖĞRENMENİN TEST EDİLMESİ Sıçanlarda öğrenmenin test edilmesi için; 160 cm çapında ve 50 cm derinliğinde daire şeklinde paslanmaz çelikten yapılmış silindir bir su tankı kullanıldı. Tank 30cm yüksekliğe kadar sıcaklığı 23± 1 º C olan su ile doldurudu. Su, suda çözünen ve toksik olmayan koyu renkli bir boya ile renklendirilerek opaklaştırıldı. Deney esanasında tank

(36)

23

alanının sanal olarak kuzey-güney ve doğu-batı doğrultusunda iki eksenle dört kadrana bölündüğü düşünüldü. Sıçanın öğrenme testlerinde bulması için kullanılan 12 cm çapında ve su yüzeyinin 1cm altında kalcak şekilde 29 cm yüksekliğinde bir kaçma platformu dört kadrandan herhangi birinin (hedef kadran) merkezine yerleştirildi. Yer bulma öğrenmesini kolaylaştırmak amacı ile tankta bulunan sıçanın görebileceği şekilde tankın çevresindeki duvarlara zıt renkli resimler veya şekiller yerleştirildi. Yer bulma öğrenmesinin değerlendirilmesi için; ardışık 4 gün süresince her gün, her bir deneme arası 20 dakika olmak üzere 4 yüzdürme denemesi yaptırtıldı. Dört günlük öğrenme fazı sonunda 5.gün (test periyodunda) platform kaldırılarak test fazı çalışıldı. Tüm yüzdürme işlemleri görüntülemeli bilgisayar sistemi (Ethovision 2.0, Noldus, Wagenigen, Netherlands) ile kaydedildi. Öğrenme deneylerinin yapıldığı 4 gün sıçanlar her denemede platform bulunan kadran dışındaki bir kadrandan yüzleri tank duvarına dönük olacak şekilde ve her seferinde farklı bir kadrandan suya bırakıldı. Her bir yüzdürmede sıçanlara platformu bulmaları için 60 saniye süre verildi, bu sürede platformu bulamayan sıçanlar elle platforma konularak etrafı tanımaları için platform üzerinde 20 saniye bekletildi. Belleğin değerlendirildiği 5. gün (test periyodunda) platform kaldırılarak sıçanlar hedef kadranın karşısındaki kadrandan suya bırakılıp 90 saniye süre ile yüzdürüldü. Kayıtlar değerlendirilerek Morris su tankındaki sıçanın öğrenme periyodundaki denemelerde platformu bulana kadar kat ettiği toplam yol uzunluğu, platformu bulma süresi, yüzme hızı ve test periyodundaki denemelerde hedef kadranda geçirdiği sürenin tankta geçirdiği toplam sürenin yüzde (%)’si cinsinden değeri belirlenip istatistiksel olarak değerlendirildi (80,126,127).

Resim 3.1. Morris su tankının kameradan görünümü.

(37)

Resim 3.2. Öğrenme periyodu sırasında tank içerisinde bir sıçanın görüntüsü.

3.4. NMDAR1, NMDAR2A, NMDARB DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ

Öğrenme ve bellek çalışmaları tamamlanan sıçanların beyni transkardiyak olarak %10 formalin ile perfüze edildikten sonra çıkartıldı. Çıkarılan beyinlerden hazırlanan hipokampal kesitlerde NMDA reseptörlerinin alt tiplerinin (NR1, NR2A ve NR2b) düzeyleri uygun antikorlar kullanılarak immunohistokimyasal olarak belirlendi (112,113).

3.5. İSTATİSTİKSEL DEĞERLENDİRME

Vücut ağırlıklarının ve Morris su tankı testi sonuçlarının istatistiksel analizi için SPSS version 17.0 (2008) paket programı ile Windows 7 Starter bilgisayar programı kullanıldı. Değerlerin günler arası farklılıklarının karşılaştırmaları için tekrarlı ölçümlerde ANOVA testi, gruplar arası karsılaştırmalarda Post-hoc T testi (LSD), kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık için olasılık düzeyi p<0.05 olarak kabul edildi.

(38)

25

4. BULGULAR

Çalışmada; KK, KK+SF, KK+EGb761, Sİ, Sİ+SF, Sİ+EGb761 grubu sıçanların çalışmaya başlanan ilk gün ve çalışma boyunca her hafta haftanın son günü ölçülen vücut ağırlığı değerleri ve Morris su tankı testi değerlendirme sonuçları aşağıda ayrı başlıklar altında verilmiştir.

4.1. VÜCUT AĞIRLIĞI DEĞİŞİKLİKLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Her bir gruptaki sıçanların çalışmanın ilk günü ve çalışma süresince her haftanın son gününde belirlenen vücut ağırlığı ortalama değerleri, bu değerler için grup içi ve gruplar arası karşılaştırmalar Şekil 4.1’ de sunulmuştur.

Şekil 4.1. KK, KK+SF, KK+EGb761, Sİ, Sİ+SF, Sİ+ EGb761 grubu sıçanların çalışmaya başlanan ilk gün, çalışma boyunca her haftanın son günü ölçülen vücut ağırlığı değerleri ve bu değerlerin gruplar arası karşılaştırılması. (Değerler ortalama± standart hata olarak verilmiştir, anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir).

(39)

a : Sİ grubu sıçanların 7. gün değeri ile karşılaştırıldığında p<0,05 b: Sİ grubu sıçanların 14. gün değeri ile karşılaştırıldığında p<0,05

Her bir gruptaki sıçanların çalışma başlangıcında ve 21 günlük çalışma süresince her haftanın son gününde belirlenen vücut ağırlığı ortalama değerleri istatistiksel olarak değerlendirildiğinde (Post-hoc LSD testi kullanılarak) sosyal izolasyon oluşturulan sıçanların vücut ağırlıklarında sosyal izolasyon süresince anlamlı düzeyde bir değişme olmadığı (F[3,144]=18,465; p>0,001) ancak sıçanların vücut ağırlıklarının EGb761 uygulamasından F[6,144]= 6,139; p<0,001), SF uygulamasından (F[3,144]= 6,552;

p<0,001) ve sosyal izolasyon + EGb761 uygulaması işleminden (F[6,144]= 6,139 ; p<0,001) etkilendiği bulunmuştur.

Yapılan Post- hoc T Testi sonucunda ise KK ve Sİ+SF grubu sıçanların vücut ağırlıklarının 7. günde Sİ grubu sıçanlarınkine göre daha düşük olduğu tesbit edilirken, Sİ+SF ve Sİ+ EGb761grubu sıçanların vücut ağırlıklarının da 14. günde Sİ grubu sıçanlarınkine göre daha düşük olduğu bulunmuştur.

4.2.MORRİS SU TANKI TESTİ SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ Sıçanların Morris su tankı testi değerlendirme sonuçları Şekil 4.2., Şekil 4.3., Şekil 4.4., Şekil 4.5., Şekil 4.6.’ da sunulmuştur.

Şekil 4.2 KK, KK+SF, KK+EGb761, Sİ, Sİ+SF, Sİ+ EGb761 grubu sıçanların Morris su tankı testi öğrenme periyodunda platformu bulana kadar kat ettiği toplam yol uzunluklarının karşılaştırılması (Değerler ortalama± standart hata olarak verilmiştir, anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir).

Referanslar

Benzer Belgeler

İsminde “K” sesi olanla- rın kutusunu

Romanın başkişisi Mehmet Reşit Efendi (İstanbullu Hoca), İstanbul Hükümeti tarafından Akşehir’e gönderilmiş olup Akşehir’deki insanların ve genel olarak

Bunun asıl sebebi, her hikâye yaratıcısının ayrı bir yazar olması ya da olma endişesi, belki de kendi tarzının kabul görmeyeceği korkusudur.. Başka bir deyişle

Küçük Adam’ın yozlaşan ve makineleşen benliği, annesi ve temsil ettiği öz değerlerin yitirilmesiyle onu bütünüyle kuşatır.. Hayat yolculuğunda tek başına kalan

Ancak „bazı kelimelerle bazı eklerin kaynaşarak oluşturdukları yeni eklerin bir kısmında ise bir kelimenin ekleşme sürecini tamamlamadan bir ekle, veya bir

Bazen de bir kaç kelime ile yapıhp gerisi okuyucuya bırakılmış tasvirler görülür. &#34; Uzunca bir boy, hayalin üstünde güzel bir çehre, mutlaka bir dahinin elinden

Ve ben şimdi o hazzı bir kere daha tadabilmek, karımın elini o yıllar öncesi duyguyla bir kere daha tutabilmek, bir on- sekiz yaş saffetinin o en masum uzvunun önce

Laparoskopik f›t›k cerrahisi teknik olarak zor bir ifllem olup, ö¤renme e¤risi çok diktir.. Ameliyat s›ras›nda ve ameliyat sonras› oluflabilecek komplikasyonlar cerrah›n