19. YÜZYIL’DA EVREN VE İNSAN DÜŞÜNCESİ (DEVAM)
Henry Walter Bates (1825-1892): İngiliz Doğa Bilginidir. 1848’de A.R. Wallace ile birlikte Brezilya’ya gitmiş ve Yukarı Amazon’da incelemelerde bulunup
1859’da 8.000 yeni zoolojik tür ile birlikte ortaya koymuştur. “The Naturalist on the River Amazon” (1863) en ünlü eseridir.
Thomas Belt (1832-1878): Charles Darwin’in “tüm doğa tarihi dergilerinin en iyisi” olarak tanımladığı “A Naturalist of Nicaragua” (1874) ekolog Thomas Belt tarafından yayınlanmıştır. Belt, maden jeoloğu ve mühendis olarak dünyanın çöl alanlarında çalışmalar yapmış ve buralardaki hayret verici ortamı gözlemleyerek kaydetmiştir. Belt çalışmalarında her bir kuşu, bitki ya da böceği kaydetmiş ve onların adaptasyonları ile evrimleri konusunda bilgiler vermiştir.
Edward Blyth (1810-1873): Edward Blyth, yaşamını doğa tarihine adamış, sürekli bir şekilde bitki ve hayvanları gözlemlemiştir. İngiltere’de eczacılık yaparken, daha sonraları Hindistan Calcutta Müzesi’nde zoolog olarak çalışmaya başlamıştır.
Fikirleri Darwin ile uyuşmaktadır. 1868 yılında “Variation in Plants and Animals
under Domestication” adlı eserini yazmıştır. Blyth, 1855’te Wallace tarafından
yayınlanan ve Darwin’in de büyük önem verdiği görüşlere katılmaktadır. Blyth,
evrim teorisine son derece önemli katkılarda bulunmuş ve desteklemiştir.
William Chambers (1800-1883): İskoç yazar ve yayıncıdır. 1832’de kardeşleri ile birlikte
“Chambers’s Encyclopedia”yı yazmış ve “Chambers’s Edinburg Journal” ile ünlü olmuşlardır.
Tarih ve jeoloji üzerine çok sayıda eser yazmışlardır. Ünlü “Vestiges of Creation” (1844) adlı eseri Darwin’in “Türlerin Kökeni” adlı eserinin öncülüğünü yapmıştır.
Hugo de Vries (1848-1935): Hollandalı bilim adamıdır. Genetik ve botanik alanlarına ünlü çalışmaları bulunmaktadır. 1900 yılında Mendel’in kalıtım yasalarını gün ışığına çıkarmış ve ortaya attığı mutasyon kuramıyla genetik biliminin kurulmasına öncülük etmiştir. 1889
yılında “Intracellular Pangenesis” (Hücrelerarası Pangenesis), 1901-1903 yılında “Die
Mutations Theorie” (Mutasyon Kuramı) ve 1907 yılında “Plant Breeding” (Bitki Islahı) adlı eserlerini yazmıştır. 1892 yılında başladığı bitki çaprazlama araştırmaları sekiz yıl devam eden de Vries, 1900 yılında bulduğu sonuçları, Mendel’in 1866 yılında bulduğunu öğrenince bunu bilim dünyasına açıkladı. De Vries, kendi oluşturduğu tarlalarda yıllarca süren
araştırmaları sonucunda tarladaki bitkilerin çabuk çoğalma nedeniyle çok kısa sürelerde büyük değişiklikler gösterdiğini saptamış ve aynı mutasyonların tekrarlandığını gözlemlemiştir
(Mutasyon teorisi).
Herbert Spencer (1820-1903): İngiliz Felsefecidir. “Synthetic Philosophy” adlı 10 ciltlik eseri evrimsel sürecin prensiplerini ele almaktadır. Darwin ve Huxley ile birlikte evrim teorisinin kabul görmesi için çalışmıştır. “First Principles” (1862) adlı eserinde herşeyin kökeninde olan bilinmeyen ve açıklanamayan güç olarak adlandırdığı fenomen üzerinde durmuştur. Fenomen bilgisini bilinmeyenin ortaya çıkması ile sınırlamıştır. Bu “ortaya çıkmaları” evrim sürecine göre kaynaklandırıp açıklamaya çalışmıştır. Spencer, bu çalışmasının ikinci cildinde ve “The Principles of Psychology” (1855) adlı eserinde, yaşamın sürekli adaptasyonlarla nasıl süregeldiğini açıklamaya çalışmıştır. “The Principles of Sociology” ile bireyin gruptan nasıl farklılaştığını ve özgürlüğünü kazandığını anlatmıştır.
Moritz Wagner (1813-1887): Alman kaşif, coğrafyacı ve doğa bilimci Wagner, Darwin’in seçilim teorisine karşı çıkmıştır. Wagner’a göre, evcilleştirme çeşitliliği insanlar tarafından kontrol
edilebiliyorsa, vahşi populasyonlar içerisinde birkaç jenerasyon eski yerine çekilebilir. 1837’de
Darwin-Wallace teorisinden 20 yıl kadar önce, bir nehirin iki kıyısı arasındaki canlıların birbirine çok benzemesine karşın farklı türler olduklarını saptamıştır. Wagner, yaratılışı göç yasalarıyla
hareketlendirmeye çelışmıştır. O’na göre sadece küçük populasyonlar coğrafik olarak izole edilebilir
ve atasal populasyonlar ile karşılamaları engellenirse yeni türler ortaya çıkar (İzolasyon teorisi).
Alfred Lothar Wegener (1880-1930): Alman jeolog, meteorolog ve arktik gezginidir.
Kıtaların kayma teorisi ile bilinmektedir “The Origins of Continents and Oceans”.
Wegener’e göre günümüzdeki kıtalar orijinalde Pangaea adlı tek bir kara parçasıydı ve dereceli olarak ayrılmış ve birbirlerinden uzaklaşmışlardır. Hala da bu değişme sürecinin sürdüğünü savunmuştur.
Ernst Heinrich Haeckel (1834-1919): Alman biyolog ve felsefecidir. Almanya’da Darwinizmin öncülerindendir ve Darwin’in çalışmalarını temel alarak mekanistik formunu geliştirmiştir. “Generelle Morphologie” (1866), “The History of Creation”
(1868) ve “The Evolution of Man” başlıca yapıtlarıdır. “Recapitulation Teorisi”ni
geliştirmiştir. Ayrıca omurgasız sucul organizmalar üzerinde çalışmaları bulunmaktadır.
Sir Joseph Dalton Hooker (1817-1911): 19. Yüzyılın en dikkate değer
araştırmacılarındandır. Gelişme çağlarında Darwin’in 1839’daki gezi yazılarını başucu kitabı olarak kullanmış ve yararlanmıştır. Darwin gibi yarı gönüllü olarak medikal eğitimi almış, Erebus gemisinde gayri resmi doğa bilgini olarak incelemelerine başlamıştır.
Çalışmalarının arasında en önemlilerinden birini Antartika’daki bilinmeyen bitki türleri koleksiyonu oluşturmaktadır. Genç botanist, İngiltere’ye dönüşünden sonra Darwin ile karşılaştığında çok mutlu olmuş ve birkaç ay içinde 40 yıl devam edecek yakın
arkadaşlıkları başlamıştır.
Sir Charles Lyell (1797-1875): İngiliz jeologdur. Hayatının büyük bir kısmı bilimsel
fikirlerini popülarize etmek ve sayahat etmekle geçmiştir. İlk olarak “Principles of Geology”
adlı yayınıyla Hooton tarafından ortaya atılan Uniformitarianizm Teorisinin nedenleri ve kabulü için çalışmıştır. Lyell, Uniformitarianizm fikriyle günümüzdeki sürecin dünya üzerinde zaman içinde aynı şekilde ve aynı hassasiyetle süregeldiğini savunmuştur. Ayrıca tüm süreçlerin hassasiyetle dengede olduğunu belirtmiştir.
Abbot Gregor Mendel (1822-1884): Kalıtım ve deneysel çalışmalarıyla dikkat çekmiştir.
1843’te Brno manastırına katılmış ve bahçe bezelyeleri ve diğer bitkiler üzerindeki bağımsız bilimsel araştırmalarını 1868’de piskopos seçilene kadar sürdürmüştür. Oscar Hertwig’in yumurtanın sadece bir erkek cinsiyet hücresiyle döllendiği buluşuna rağmen bu bulgular yayınlanmamıştır. Mendel ilk olarak kontrollü deneylerinin sonuçlarındaki istatistiksel analiziyle kalıtımı açık ve analitik bir şekilde ortaya koymuştur. Deneyleri ve sonuçlarını 1866’da “Experiments in Plant Hybridization” (1926) yazmış, ancak yaşamı boyunca kabul görmemiştir. Correns, de Vries ve Tschermark 1900’de ayrı ayrı Mendel’in buluşlarını keşfetmişler ve Mendel’in sonuçları genetiğin temelini oluşturarak bitki ve hayvan melezlerinde dikkate değer bir hale gelmiştir.