19. YÜZYIL’DA EVREN VE İNSAN DÜŞÜNCESİ
19. Yy’da bilimin her dalındaki ilerlemeler dikkat çekmekedir. Yeni bilim cemiyetleri kuruldu ve bilimin günlük insan yaşantısındaki avantajları, bilimi daha popüler hale getirdi.”Scientist” (Bilim Adamı) kelimesi de ilk kez bu yüzyılda (1840 yılında) kullanılmaya başlandı.
Jean-Baptiste Lamarck (1744-1829): Fransız doğa bilimci Lamarck, Darwin öncesi evrimi en ayrıntılı şekilde anlatan bilim insanıdır. Botaniğe duyduğu ilgi sonucu
1778’de üç ciltlik botanik araştırmalarını yayınlar. 1798 yılında Ay’ın Dünya’nın iklimi üzerine etkisini anlatan bir makale yayınladı. Başlangıçta türlerin değişmezliğine ve canlıların yaratıldığına inansa da, daha sonraki araştırmalarında canlıların tür içinde ve türler arasında farklılaştığını anladı ve ilk kez 1800 yılındaki bir konferansında bu
konudan bahsetti. 1801’de türleri evrimsel olarak sınıflandırdığı makalesini, 1802’de kıtaların kaymasını anlattığı makalesini yayınladı. 1809’da yayınlanan “Philosophie Zoologique” (Zooloji Felsefesi) ve 1815-1822 arasında yayınladığı 7 ciltlik “Histoire Naturelle des Animaux Sans Vertebres” (Omurgasız Hayvanlar Üzerinen İncelemeler) isimli eserlerinde hayvanları sınıflandırmadaki başarısını gösterdi ve Linnaeus’un
sınıflandırmasındaki yanlışların bir kısmını düzeltti. Omurgalı ve omurgasız ayrmını ilk
kez Lamarck yapmış, aslında canlılardaki sınıflandırmaların yapay olduğunu ve tüm
canlıların sürekli diziler oluşturduğunu belirtmiştir.
Lamarck, evrim ile ilgili görüşlerini iki temele dayandırıyordu. İlki çevrenin canlıları değiştirmesidir. Lamarck’a göre çevreye uyum sağlayabilme sürecinde canlılar sürekli olarak kullandığı organlarını geliştirmekteydi. Gelişen bu organlara ait özellikle, üreme ile yavrulara aktarılmakta ve uzun yıllar sonra farklılaşmaya yol açmaktaydı. İkincisi ise
canlıların küçük parçalardan oluştuğu ve bunlarda oluşan değişimlerin canlıları da değiştirebildiğiydi.
Sir Richard Owen (1804-1892): İngiliz zoolog ve karşılaştırmalı anatomisttir.
Edinburg’da tıp okumuştur. British Museum’da doğa tarihi bölümünde çalışmıştır. Müze koleksiyonlarını korumak için 1871’de yeni bir binayı (Londra Natural History Museum) kurmuştur. Owen’ın bilime katkıları oldukça çok ve önemlidir. Evrim teorisine karşıt olmasına rağmen homoloji ve anoloji kavramlarını bilim dünyasına paleontoloji
bulgularını kullanarak tanıtmıştır. Başlıca çalışması “Descriptive and Illustrated Catalogue
of the Physiological Series of Comparative Anatomy” (5 cilt)’dir. Darwin’in 1859 yılında
yayınladığı Türleri Kökeni adlı eserine karşı çok şiddetli eleştirilerde bulunmuştur.
Thomas Henry Huxley (1825-1895): İngiliz biyolog ve eğitimcidir. Huxley, biyolojik araştırmalarını etkili bir şekilde tanıtmış ve İngiltere’de Darwinizmin başlıca savunucusu olduğu için Darwin’in buldoğu adı verilmiştir. Kuşların bugün bile geçerli olan sınıflandırmasını yapmış, insan ile apeler arasındaki farkın, apeler ile diğer maymunlar arasındaki farktan daha az olduğunu açık bir biçimde göstermiştir. En önemli eserleri arasında 1863’te yazdığı “Evidence as to Man’s Place in Nature” (İnsanın Doğadaki Yerine İlişkin Kanıtlar) ve 1892’de yazdığı “Essay Upon Some Controverted Questions” (Bazı Tartışmalı Sorular Üzerine Denemeler) yeralır.
Charles Robert Darwin (1809-1882): İngiliz doğa bilimcidir ve evrim kuramının babası olarak tanınmaktadır. Çocukluğundan beri doğaya ilgi duymuş, böcek, kuş yumurtası, bitki ve çakıl taşı
toplamakla geçirmiştir. Tıp alanındaki eğitimini yarıda bırakarak, Cambridge’de ilahiyat eğilimine başladı.
Lamarck ve dedesi Erasmus Darwin’in çalışmalarını okudu ve çok etkilendi. 1831’de İngiliz Deniz Kuvvetleri, Güney Amerika kıtasının güney kıyılarının haritasını çıkarmak için HMS Beagle gemisini görevlendirdi. Bu gemide bir doğa bilimci aranmaktaydı. Beagle ile 5 yıl sürecek olan ünlü deniz yolculuğuna başladı. Yolculuğu sırasında Afrika’nın Batı kıyılarının jeolojisiyle yakından ilgilendi ve kayaç sıraları içerisindeki fosilleri inceledi. Brezilya’da tropikal ormanları gezdi. Şili’de yaşadığı deprem sonrasında kayaçların nasıl yer değiştirdiğini fark etti. Afrika’daki devekuşlarının Amerika’daki
devekuşlarıyla benzerliklerini fark etti.
Galapagos Adalarında yaşayan canlılara benzemeyen fosiller buldu. Yine Galapagos’ta yaşayan
kuşların bir adadan diğer adaya farklılık göstermesine karşın hepsinin aynı karakterde olduğunu anladı.
Gezide topladığı örneklerin ayrıntılı tanımlamalarını resmi bir raporda yayınladı. Geziye çıkarken sorgulamadığı türlerin değişmezlik ilkesini sorgulamaya başladı ve gezisi sırasında karşılaştığı
sorunların çözümünün en basit anlamda türlerin değişebileceği ile mümkün olabileceğine inandı. Tüm çalışmalarını türlerdeki bu değişime neyin neden olabaileceği üzerine yoğunlaştırdı. Değişimlere yol açtığı bilinen çevredeki değişimler canlılar üzerinde nasıl bir etki yapıyordu? Bu soruya cevap
bulabilmek için yapay seçilimler üzerine çalıştı. Çevreye uyum yapamayan canlı türlerinin yok
olduğunu fark etti. Malthus’un nüfus ilkesi üzerine bir deneme adlı kitabını okudu ve sonunda “hayatta kalan türlerin çevreye en iyi uyum sağlayan türler olması gerektiğini” anladı. Teorisini Wallace ile birlikte aynı anda ve benzer şekilde ortaya koymuştur. 1859’da yazdığı “Origin of Species by Means of Natural Selection, or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life” (Doğal Seçilim
Yoluyla Türlerin Kökeni veya Hayat Mücadelesi İçinde Elverişli Irkların Korunması İle Türlerin
Oluşumu), 1868’de yazdığı “The Variation of Animals and Plants Under Domestication” (Evcilleştirme Altında Bitki ve Hayvan Varyasyonları), 1871’de yazdığı “The Descent of Man and Selection in
Relation to Sex” (İnsanın Soyu ve Cinsiyet İle İlişkili Seçilim) adlı eserleri başlıca eserleridir. Türlerin Kökeni adlı kitabını farklı kaynaklardan elde ettiği pek çok delil arasında ilişkiler kurarak yazmıştır ve kitabın ilk baskısı, yayınlandığı gün tükenmiştir. Bu kitap gösterdiği ayrıntılı deliller sayesinde evrim kavramının bilimsel açıdan büyük saygı kazanmasına da yol açmıştır. Kitabın uğradığı yoğun
eleştirilere karşın o dönemin önde gelen bilginleri Lyell, Wallace, Hooker ve Huxley Darwin’e destek
verdiler. Darwin eserlerinde canlıların ortak bir kökenden geldiğini savunmuştur.
Harita: Darwin’in Beagle yolculuğu (1831-1836)