• Sonuç bulunamadı

Azmî-zade Haleti Divanı’nın Tahlili

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Azmî-zade Haleti Divanı’nın Tahlili"

Copied!
1179
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

AZMÎ-ZÂDE HÂLETÎ DÎVÂNI’NIN TAHLİLİ

DOKTORA TEZİ

Yavuz ÖZKUL

Enstitü Anabilim Dalı : Türk Dili ve Edebiyatı Enstitü Bilim Dalı : Eski Türk Edebiyatı

Tez Danışmanı: Prof. Dr. İsmail Güleç

EKİM-2019

(2)
(3)
(4)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ... i

KISALTMALAR ... xiii

TABLO LİSTESİ ... xv

ŞEKİL LİSTESİ ... xvi

ÖZET ... xvii

ABSTRACT ... xviii

GİRİŞ ... 1

BÖLÜM 1: DİN VE TASAVVUF ... 13

1.1. Din ... 13

1.1.1. İman ve İman Esasları ... 14

1.1.1.1. Allah ... 15

1.1.1.2. Melekler ... 37

1.1.1.3. Kutsal Kitaplar ... 46

1.1.1.4. Peygamberler ... 52

1.1.1.5. Ahiret ve Ahiretle İlgili Unsurlar ... 91

1.1.1.6. Kaza ve Kader ... 129

1.1.2. İbadet ve İlgili Kavramlar ... 131

1.1.2.1. Namaz ve Namazla İlgili Kavramlar ... 132

1.1.2.2. Oruç ... 137

1.1.2.3. Zekat ... 139

1.1.2.4. Hac ve Hac İle İlgili Kavramlar ... 141

1.1.3. Mübarek Gün ve Geceler ... 147

1.1.3.1. Berât Gecesi ... 147

1.1.3.2. Kadir Gecesi ... 148

1.1.3.3. Bayram, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı ... 149

1.1.4. Muâmelât (İman ve İbadet Dışındaki Kavramlar)... 151

1.1.4.1. Ahval-i Şahsiye Ahkamı ... 152

1.1.4.2. Medeni Ahkam ... 153

1.1.4.3. Davalar veya Medeni ve Cinai Hükümlerin İcrası İle İlgili Ahkam 156 1.1.4.4. Devletler Hukuku Ahkamı ... 158

1.1.4.5. İktisadi ve Mali Ahkam... 162

(5)

1.1.4.6. Ahlak ve Adab (İyilik ve Kötülükler, Güzel ve Çirkin Huylar, Haram

ve Helaller) ile İlgili Ahkam: ... 163

1.1.5. Diğer Dinlerle İlgili Kavramlar ... 179

1.1.5.1. Semâvî Dinler ... 179

1.1.5.2. Semâvî Olmayan dinler ... 184

1.2. Tasavvuf ... 188

1.2.1. Tasavvufta Dört Kapı ve Makamlar ... 189

1.2.1.1. Şeriat ... 190

1.2.1.2. Tarikat ... 195

1.2.1.3. Marifet ... 204

1.2.1.4. Hakîkat ... 210

1.2.2. Diğer Tasavvufi Kavramlar ... 224

1.2.2.1. Cevher-Araz ... 224

1.2.2.2. Hidâyet ... 225

1.2.2.3. Tecelli ... 226

1.2.2.4. Vârid ... 227

1.2.2.5. Velâyet ... 228

BÖLÜM 2: TABİAT ... 230

2.1. Kozmik Âlem ... 231

2.1.1. Felek (Çerh, Felek, Devrân) ... 233

2.1.1.1. Felek İle İlgili Tasavvurlar ... 239

2.1.2. Yıldızlar ... 251

2.1.2.1. Yıldızlarla İlgili Tasavvurlar ... 254

2.1.2.2. Bazı Yıldızlar, Yıldız Kümeleri ve Gök Cisimleri ... 260

2.1.3. Burçlar ... 271

2.1.3.1. Hamel (Koç) Burcu (21 Mart-20 Nisan) ... 277

2.1.3.2. Sevr (Boğa) Burcu (21 Nisan-21 Mayıs) ... 279

2.1.3.3. Cevzâ (İkizler) Burcu (21 Mayıs-22 Haziran) ... 279

2.1.3.4. Seretân (Yengeç) Burcu (22 Haziran-22 Temmuz) ... 281

2.1.3.5. Esed (Aslan) Burcu (23 Temmuz-22 Ağustos) ... 281

2.1.3.6. Sünbüle (Başak) Burcu (23 Ağustos- 22 Eylül) ... 282

2.1.3.7. Mizân (Terazi) Burcu (23 Eylül-23 Ekim) ... 283

2.1.3.8. Kavs (Yay) Burcu (22 Kasım-20 Aralık) ... 285

2.1.3.9. Cedy (Oğlak) Burcu (21 Aralık-20 Ocak) ... 285

(6)

2.1.3.10. Delv (Kova) Burcu (21 Ocak-19 Şubat) ... 286

2.1.3.11. Hût (Balık) Burcu (20 Şubat-20 Mart) ... 287

2.1.4. Seyyâreler ... 288

2.1.4.1. Keyvân (Zuhal, Satürn) ... 292

2.1.4.2. Müşterî (Jüpiter) ... 294

2.1.4.3. Mirrîh, Behrâm (Mars) ... 296

2.1.4.4. Güneş ... 299

2.1.4.5. Zühre (Nâhîd, Venüs) ... 311

2.1.4.6. Utârit ... 313

2.1.4.7. Ay (Kamer, Bedr, Mâh) ... 314

2.1.5. Zaman ve Zamanla İlgili Kavramlar ... 325

2.1.5.1. Seher ... 325

2.1.5.2. Şafak ... 332

2.1.5.3. Sabah ... 333

2.1.5.4. Gündüz ... 334

2.1.5.5. Akşam, Gece (Şâm, Ahşâm, Şeb, Mesâ) ... 335

2.1.5.6. Mevsimler ... 340

2.2. Cisimler Alemi ... 357

2.2.1. Anâsır-ı Erbâa ... 357

2.2.1.1. Ateş ve Ateşle İlgili Unsurlar... 359

2.2.1.2. Hava ve Havayla İlgili Unsurlar ... 369

2.2.1.3. Toprakla İlgili Unsurlar ... 384

2.2.1.4. Su ... 391

2.2.2. Mekan ... 398

2.2.2.1. Ülkeler ve Şehirler ... 399

2.2.2.2. Dağlar ... 415

2.2.2.3. Denizler ve Akarsular ... 418

2.2.3. Mevâlid-i Selâse ... 419

2.2.3.1. Madenler ve Mücevherler İle Elde Edildikleri Yerler ... 420

2.2.3.2. Bitkiler ... 442

2.2.3.3. Hayvanlar ... 504

BÖLÜM 3: İNSAN ... 562

3.1. Dini Şahsiyetler ... 562

3.1.1. Çehâr-ı Yâr-ı Güzîn ... 562

(7)

3.1.1.1. Hz. Ebû Bekir ... 564

3.1.1.2. Hz. Ömer ... 565

3.1.1.3. Hz. Osman ... 567

3.1.1.4. Hz. Ali ... 569

3.1.2. Ehl-i Beyt ... 574

3.1.3. Ashâb ... 576

3.1.3.1. Câfer-i Tayyâr ... 576

3.1.3.2. Ümmü Hânî ... 577

3.1.3.3. Ebû Eyyûb el-Ensâri ... 577

3.1.4. Mutasavvıflar ... 580

3.1.4.1. İbrâhim b. Edhem (Ö. 161/777) ... 580

3.1.4.2. Zünnûn el-Mısrî (Ö. 245/859) ... 581

3.1.4.3. Hallac-ı Mansur (Ö. 309/922) ... 583

3.1.4.4. Feridüdd’in Attar (Ö. 618/1221) ... 586

3.1.4.5. Aziz Mahmud Hüdayi (1541-1628) ... 587

3.2. Tarihi ve Efsanevi Şahsiyetler ... 588

3.2.1. Osmanlı Merkez Teşkilatında Yer Alan Kişiler ... 588

3.2.1.1. Padişahlar ... 588

3.2.1.2. Saray Teşkilatı ... 595

3.2.1.3. Divân Üyeleri ... 598

3.2.1.4. İlmiye Teşkilatı ... 610

3.2.1.5. Diğer Devlet Erkânı ve Şahışlar ... 613

3.3. Edebi Şahsiyetler ... 613

3.3.1. Türk Asıllı Şâirler ... 613

3.3.1.1. Bâkî, Ubeydî, Nesîmî, Ali Şîr Nevâyî ... 613

3.3.2. Arap ve Acem Şâirleri ... 615

3.3.2.1. Sâ’dî (Ö. 691/1292)... 615

3.3.2.2. Hâfız (Lisânü’l-gayb) ... 615

3.3.2.3. Mîr Hüsrev, Mîr Şâhî, Mîr Kâsım ... 616

3.3.2.4. Kemâl-i İsfahânî ... 617

3.3.2.5. Selmân ... 617

3.3.2.6. Hâcû-yi Kirmânî ... 618

3.3.2.7. Nizâmî-i Gencevî ... 619

3.3.2.8. Zahîr-i Fâryâbî ... 619

(8)

3.3.2.9. Hâkânî-i Şirvânî ... 620

3.3.2.10. Hayyâm ... 620

3.3.2.11. Hassân b. Sabit ... 621

3.4. Sanatkar Şahsiyetler ... 621

3.4.1. Bihzad, Mânî ... 621

3.4.2. Yakut el-Mustasımi ... 622

3.5. Yunanî Şahsiyetler ... 623

3.5.1. Aristo, Felâtûn ... 623

3.6. Masal Kahramanları ... 625

3.6.1. Ferhad ile Şirin ... 625

3.6.2. Leylâ ile Mecnûn ... 628

3.6.3. Hüsrev (Pervîz) ... 633

3.7. Kutsal Kitaplarda Zikredilen Şahıslar ... 634

3.7.1. Ebû Leheb ... 634

3.7.2. Nemrûd ... 635

3.7.3. Kârûn ... 636

3.8. İran Mitolojisi Şahısları ... 637

3.8.1. Cem ... 637

3.8.2. Dahhâk ... 639

3.8.3. Dârâ ... 640

3.8.4. Efrâsyâb ... 641

3.8.5. Ferîdûn ... 642

3.8.6. Kahramân ... 642

3.8.7. Keykâvûs ... 642

3.8.8. Keykubâd ... 643

3.8.9. Nûşin-revân (Enûşervân, Nûşervân, Kisrâ) ... 644

3.8.10. Rüstem ... 646

3.8.11 Sâm ... 648

3.8.12. Zâl ... 648

3.9. Diğer Şahsiyetler ... 649

3.9.1. Âsaf ... 649

3.9.2. Fağfûr ... 650

3.9.3. Kızıl Arslan, Timur, Gazneli Mahmud ve Ayâz ... 650

3.10. Tipler ... 651

(9)

3.10.1. Âşık ... 651

3.10.1.1. Âşık İle İlgili Tasavvurlar ... 654

3.10.1.2. Âşığın Bedeni ve Uzuvlarıyla İlgili Tasavvurlar ... 662

3.10.2. Sevgili ... 707

3.10.2.1. Sevgili İle İlgili Tasavvurlar ... 710

3.10.2.2. Sevgilinin Bedeni ve Uzuvlarıyla İlgili Tasavvurlar ... 716

3.10.3. Rakip, Ağyâr ... 839

3.10.3.1. Rakip İle İlgili Tasavvurlar ... 847

3.10.4. Zâhid ... 855

3.10.5 Şeyh ... 860

3.10.6. Sûfî ... 861

3.10.7. Rind ... 862

3.10.8. Âbdâl, Dervîş, Kalender, Haydâri ... 865

BÖLÜM 4: TOPLUMSAL HAYAT ... 870

4.1. Meslek Grupları ... 870

4.1.1. Mülkiye ... 870

4.1.1.1. Ayan ... 870

4.1.1.2. Mîr-i Mirân (Beylerbeyi) ... 871

4.1.1.3. Vezir ... 872

4.1.2. Kalemiye ... 873

4.1.2.1. Divan Kâtibi ... 873

4.1.2.2. Rü’ûs Kalemi ... 874

4.1.2.3. Nişancı ... 874

4.1.3. Asayişten Sorumlu Görevliler ... 875

4.1.3.1. Derbend ... 875

4.1.3.2. Pâs-bân ... 875

4.1.3.3. Şahne ... 877

4.1.4. Saray Görevlileri ... 878

4.1.4.1. Cellâd ... 878

4.1.4.2. Der-bân ... 881

4.1.4.3. Perde-dâr ... 882

4.1.4.4. Peyk, Berîd, Kâsid ... 882

4.1.4.5. Mimâr, Bennâ ... 886

4.1.4.6. Hvân-sâlâr ... 888

(10)

4.1.5. Din Görevlileri ... 889

4.1.5.1. Fakîh ... 889

4.1.5.2. İmâm ... 889

4.1.5.3. Vâiz ... 889

4.1.6. Toprak, Bağ ve Bahçeyle Uğraşanlar ... 891

4.1.6.1. Bağbân ... 891

4.1.6.2. Dihkân, Hâris ... 894

4.1.7. Hayvan Bakımıyla ilgili Meslekler ... 896

4.1.7.1. Çûbân ... 896

4.1.7.2. Mîr-âhur, Gâşiye-dâr ... 896

4.1.7.3. Sârbân ... 897

4.1.8. Esnaf ve Zanaat Erbâbı ... 897

4.1.8.1. Attâr ... 897

4.1.8.2. Berber ... 898

4.1.8.3. Ferrâş ... 899

4.1.8.4. Hakkâk ... 899

4.1.8.5. Hammâr, Mey-fürûş ... 900

4.1.8.6. Kannâd ... 900

4.1.8.7. Meşşâta ... 901

4.1.8.8. Nâkıd, Nakkâd ... 903

4.1.8.9. Nakkâş ... 904

4.1.8.10. Sarraf ... 906

4.1.8.11. Zer-ger ... 907

4.1.8.12. Zer-dûz ... 907

4.1.9. Diğer Meslekler ... 908

4.1.9.1. Gavvâs, Şinâver ... 908

4.1.9.2. Haccâm ... 910

4.1.9.3. Kâse-şûy ... 910

4.1.9.4. Mürde-şûy ... 910

4.1.9.5. Ressâm, Sûret-ger ... 911

4.1.9.6. Sakkâ (Saka) ... 911

4.1.9.7. Hoca, Üstâd, Âlim, Ulemâ, Şâkird, Sebak-hân ... 911

4.2. Ayak Takımı ... 914

4.2.1. Ayyâr ... 914

(11)

4.2.2. Düzd, Tarrâr ... 917

4.2.3. Harâmî, Reh-zen ... 918

4.3. Ticaret Hayatı ve Nümismatik ... 920

4.3.1. Paralar ... 920

4.3.1.1. Akçe ... 920

4.3.1.2. Dînâr, Direm (Dirhem) ... 922

4.3.1.3. Filori ... 923

4.3.1.4. Füls-i Ahmer ... 924

4.3.2. Ölçü Birimleri ... 925

4.3.2.1. Ağırlık Ölçüleri ... 925

4.3.2.2. Hacim Ölçüleri ... 925

4.3.2.3. Su ölçüleri ... 925

4.3.3. Ticaretin Tarafları ... 926

4.3.3.1. Hâce ... 926

4.3.3.2. Harîdâr, Müşteri ... 928

4.3.4. Alışveriş Usul ve Hukuku ... 929

4.3.4.1. Erzân (Ucuz) ... 929

4.3.4.2. Kesâd ... 930

4.3.4.3. Mezâd ... 930

4.3.4.4. Narh ... 931

4.3.4.5. Ribh ... 932

4.4. Tekstil Ürünleri ve Giyim Kuşam Kültürü ... 932

4.4.1. Kumaş Çeşitleri ... 932

4.4.1.1. Atlas ... 932

4.4.1.2. Kemhâ ... 934

4.4.1.3. Kettân ... 934

4.4.1.4. Ser-â-ser ... 935

4.4.1.5. Zerbeft ... 936

4.4.2. Giyim Kuşamla İlgili Unsurlar ... 937

4.4.2.1. Genel Olarak Elbise (Câme, Libâs) ... 937

4.4.2.2. Başlıklar ... 940

4.4.2.3. Üst Giysiler ... 947

4.4.2.4. Giysileri Tamamlayan Aksesuar ve Takılar... 953

4.5. Sosyal Hayatta Kullanılan Bazı Araç, Alet ve Eşyalar ... 960

(12)

4.5.1. Deniz ve Kara Ulaşımında Kullanılan Araçlar ... 960

4.5.1.1. Fülk, Keştî, Sefîne ... 961

4.5.1.2. Şayka ... 967

4.5.1.3. Zevrak ... 968

4.5.1.4. Sandal ... 970

4.5.1.5. Gerdûne ... 970

4.5.1.6. Karbân (Kervan) ... 971

4.5.2. Aydınlatma Eşyaları ... 973

4.5.2.1. Çerâğ ... 973

4.5.2.2. Fânus ... 976

4.5.2.3. Meş’al, Meş’ale ... 977

4.5.3. Ölçü Aletleri ... 978

4.5.3.1. Mi’yâr ... 978

4.5.3.2. Mihenk Taşı ... 978

4.5.3.3. Terazi ... 980

4.5.4. Ev Eşyaları ... 981

4.5.4.1. Bâlîn, Bâliş (Yastık) ... 981

4.5.4.2. Bûriyâ (Hasır) ... 984

4.5.4.3. Cârub, Hâk-rûb (Süpürge) ... 984

4.5.4.4. Çıkrık ... 986

4.5.4.5. Kâz (Makas) ... 986

4.5.4.6. Micmer (Buhurdan) ... 986

4.5.4.7. Pister (Yatak) ... 989

4.5.4.8. Rişte, Hayt, Habl, Rîsmân ... 991

4.5.4.9. Sûzen ... 995

4.5.4.10. Şâne ... 995

4.5.5. Mutfak Eşyaları ... 998

4.5.5.1. Sifâl ... 998

4.5.5.2. Gırbâl, Elek, Kef-gîr (Kevgir) ... 998

4.5.5.3. Hâven ... 1000

4.5.5.4. İbrik ... 1000

4.5.5.5. Kâse, Keçkül ... 1000

4.5.5.6. Kûze, Sebû ... 1002

4.5.5.7. Nemek-dân, Hokka-i nemek ... 1003

(13)

4.5.5.8. Tennûr, Kânûn, Dûdmân ... 1003

4.5.6. İçki Takımları ... 1005

4.5.6.1. Ayag (Ayak, Ayağ, Eyağ) ... 1005

4.5.6.2. Câm ... 1006

4.5.6.3. Kadeh ... 1010

4.5.6.4. Peymâne ... 1012

4.5.6.5. Rıtl, Rıtl-ı Girân ... 1013

4.5.6.6. Sâgar ... 1014

4.5.6.7. Kabak ... 1015

4.5.6.8. Sürâhi ... 1016

4.5.7. El Sanatları ve Yazı İle İlgili Araç, Gereç ve Uygulamalar ... 1016

4.5.7.1. Cedvel ... 1016

4.5.7.2. Defter, Kitâb, Dîvân ... 1017

4.5.7.3. Kâğıd, Varak, Evrâk, Sahîfe ... 1021

4.5.7.4. Devât, Hokka ... 1022

4.5.7.5. Lîka ... 1024

4.5.7.6. Mektûb, Nâme ... 1024

4.5.7.7. Mıstar ... 1026

4.5.7.8. Midâd, Dûde ... 1027

4.5.7.9. Beyâz, Sevâd ... 1028

4.5.7.10. Şemse ... 1029

4.5.7.11. Şîrâze ... 1030

4.5.8. Savaş Aletleri ve İlgili Malzemeler ... 1030

4.5.8.1. Savunma Silahları ... 1030

4.5.8.2. Saldırı Silahları ... 1034

4.5.8.3. Ateşli Silahlar ... 1051

4.5.9. Diğer Alet ve Eşyalar ... 1051

4.5.9.1. Âhen-rübâ, Mıknatîs ... 1051

4.5.9.2. Aynek ... 1052

4.5.9.3. Bâd-bîz, Meges-rân (Yelpaze, Sineklik) ... 1052

4.5.9.4. Dâs (Orak) ... 1053

4.5.9.5. Fesân ... 1053

4.5.9.6. Hum (Küp, Şarap Küpü) ... 1054

4.5.9.7. Kullâb (çengel) ... 1055

(14)

4.5.9.8. Mahmil ... 1055

4.5.9.9. Miftâh, Kîlîd ... 1056

4.5.9.10. Muşamma ... 1056

4.5.9.11. Nerd-bân (Merdiven) ... 1056

4.5.9.12. Pûte ... 1057

4.5.9.13. Tâziyâne (Kırbaç) ... 1058

4.5.9.14. Tîşe ... 1058

4.6. Mutfak Kültürü ve Yemekler ... 1060

4.6.1. Sofra ve Sofra Adabı ... 1060

4.6.2. Yiyecekler ... 1062

4.6.2.1. Bal, Asel, Şehd ... 1062

4.6.2.2. Ekmek ... 1064

4.6.2.3. Kebâb, Biryân ... 1065

4.6.2.4. Pâlûde ... 1066

4.6.2.5. Penîr (Peynir) ... 1067

4.6.2.6. Helva ... 1067

4.6.2.7. Turşu ... 1067

4.6.3. İçecekler ... 1068

4.6.3.1. Şerbet ... 1068

4.6.3.2. Süd, Şîr ... 1069

4.7. Müzik Aletleri ... 1070

4.7.1. Çâr-pâre ... 1070

4.7.2. Çeng ... 1070

4.7.3. Def ... 1072

4.7.4. Erganûn ... 1072

4.7.5. Kânûn ... 1073

4.7.6. Kûs ... 1074

4.7.7. Tabl ... 1076

4.7.8. Tanbûr ... 1076

4.8. Eğlence ... 1076

4.8.1. Gösteri sanatçıları ... 1077

4.8.1.1. Âteş-bâz ve Ateş Oyunları ... 1077

4.8.1.2. Cân-bâz, Resen-bâz ... 1078

4.8.1.3. Hokka-bâz, Şa‘bede-bâz, Müş‘abid ... 1080

(15)

4.8.1.4. Kâse-bâz ... 1083

4.8.1.5. Tâs-bâz ... 1083

4.8.2. Bezm Erkanı ... 1083

4.8.2.1. Mutrib ... 1083

4.8.2.2. Pây-kûb (Köçek), Rakkâs, Nevâ-sâz... 1085

4.8.2.3. Nedîm ... 1086

4.8.2.4. Sâkî ... 1087

4.8.3. Alkollü İçkiler ... 1092

4.8.3.1. Şarâb, Bâde, Mey, Sahba, Hamr, Sabûh, Mül, Cür’a ... 1092

4.8.4. Mükeyyif Maddeler ... 1108

4.8.4.1. Berş, Ma‘cûn, Habb, Dârû-yı Hûş-ber, Beng, Esrâr, Gubâr ... 1108

SONUÇ ... 1112

KAYNAKÇA ... 1116

ÖZGEÇMİŞ ... 1158

(16)

KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser a.s. : Aleyhisselam Bkz. : Bakınız

C. : Cilt

c. c. : Celle celaluhu Çev. : Çeviren

G. : Gazel

Ed. : Editör

Haz. : Hazırlayan

K. : Kaside

Kt. : Kıt’a

Mrs. : Mersiye

M. : Mesnevi

Msd. : Müseddes

Mt. : Matla

Müf. : Müfred

s. : Sayfa

S. : Sayı

SBE : Sosyal Bilimler Enstitüsü s.a.v. : Sallallahu aleyhi vesellem

T. : Tarih

TDVİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

(17)

Thm. : Tahmis t.y. : Tarih yok

vb. : Ve benzeri

vd. : Ve diğerleri vs. : Ve sâire

(18)

TABLO LİSTESİ

Tablo 1: Allah’ın Dîvânda Geçen İsimleri ... 19 Tablo 2: Divanda İsmi Geçen Peygamberlerin Nazım şekli ve Türlerine Göre

Dağılımı ... 81 Tablo 3: Divanda İsmi Geçen Peygamberlerin Göstemiş Oldukları Mucizeler ve

Özellikleri ... 82 Tablo 4: Cennet ve Cennetle İlgili Unsurlar ... 121 Tablo 5: Cehennem, Cehennem Tabakaları ve Özellikleri ... 129

(19)

ŞEKİL LİSTESİ

Şekil 1: Allah’ın (c.c.), Dîvânda Geçen İsim, Sıfat ve Özellikleri... 36

Şekil 2: Azmî-zâde- Hâletî Divanında Yer Alan Muamelât Hükümleri ... 178

Şekil 3: Gök Küresinin Sabit Üç Dairesi ve On İki Burç ... 272

Şekil 4: Batlamyus Sistemi ... 290 Şekil 5: Felekü’l-eflak, Burçlar Göğü (Sâbiteler), Seyyareler ve Bunların Sıralanışı. 291

(20)

Sakarya Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Özeti

Yüksek Lisans Doktora Tezin Başlığı:Azmî-Zâde Hâletî Divanı’nın Tahlili

Tezin Yazarı: Yavuz ÖZKUL Danışman: Prof. Dr. İsmail GÜLEÇ Kabul Tarihi: 18.09.2019 Sayfa Sayısı: xviii (ön kısım)+1158 (tez) Anabilim Dalı: Türk Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı: Eski Türk Edebiyatı

Devrinin önde gelen alimerinden birisi olan Azmî-zâde Hâleti, zekası, yeteneği ve gayreti ile müderrislik, kadılık, kazaskerlik gibi çeşitli görevlerde bulunmuştur.

Alimliği yanında şairlik yönüyle de öne çıkan Hâletî, edebiyatımızda daha çok rubaileriyle tanınmıştır. Onun rubai söylemedeki büyüklüğü hem kendi devrinde hem de sonraki devirlerde kabul görmüştür.

Devrinin önemli edebi simalarından birisi olan Hâletî’nin, manzum-mensur diğer eserlerinin yanında bir de hacimli divanı vardır. “Azmî-Zâde Hâletî Divanı’nın Tahlili”

isimli bu çalışmada, Bayram Ali Kaya tarafından hazırlanan tenkitli metin esas alınmıştır. Divanda 9 mesnevi, 41 kaside, 2 mersiye, 8 müseddes, 1 tahmis gazel, 141 kıta, 16 tarih, 895 gazel ve 601 müfret ve matla beyit bulunmaktadır.

Eser tahlile tabi tutulmadan önce benzer çalışmalar incelenmiş, içerikle ilgili hususlar fişleme yöntemi ile tasnif edilmiştir. Çalışmaya ait yapısal nitelikler, metnin muhtevasını oluşturan unsurlar yanında, tahlil üzerine yapılmış olan çalışmalar yardımıyla belirlenmiştir.

Çalışmamızın giriş kısmında çalışmanın konusu, amacı ve yöntemi ile şairin hayatı, eserleri ve sanatı hakkında kısaca bilgi verilmiştir. Tahlil bölümü “Din ve Tasavvuf, Tabiat, İnsan, Toplumsal Hayat” olmak üzere dört ana bölümden müteşekkildir. Bu kısımlarla ilgili hususlar da alt başlıklar altında incelenmiştir. Bu sınıflandırmadan hareketle, söz konusu başlıklara ait unsurların klasik Türk şiirindeki yansımaları üzerinde durulmuştur. Ayrıca bu dört ana başlık altında incelenen her unsurla ilgili beyitler o disipline ait kaynaklarla birlikte ele alınıp açıklanmıştır. Sonuç bölümünde de çalışmanın genel bir değerledirmesi yapılmıştır.

Hülasa, sonraki değerlendirme ve araştırmalara malzeme olabilecek bu çalışma ile şiirlerinden hareketle Azmî-zâde Hâletî’nin duygu, düşünce ve hayal dünyası ile yaşadığı devrin yaşayış ve medeniyetine dair önemli bir kesit ortaya konulmuştur.

Anahtar Kelimeler:Tahlil, Azmî-zâde Hâletî, Klasik Türk Şiiri X

(21)

Sakarya University

Institute of Social Sciences Abstract of Thesis

Master Degree Ph.D.

Title of Thesis: An Analysis Of Azmî-Zâde Hâletî’s Divan

Author of Thesis: Yavuz ÖZKUL Supervisor: Prof. İsmail GÜLEÇ

Accepted Date: 18.09.2019 Number of Pages: xviii (pre-text)+1158 (main body)

Department: Turkish Language and Literature

Subfield: Classical Turkish Literature

Azmî-zâde Hâleti, was one of the leading poets of his period who performed varous duties with his intelligence, talent and effort. Along with his erudition, Hâletî also stands out with his poetry and is a well-known face in our literature with his rubai’s.

His magnitude in rubai discourse was accepted both in his own and in later periods.

One of the important literary figures of his era, Hâletî had a voluminous divan among other works of verse and prose. İn this study, “Analaysis of the Azmî-zâde Hâletî’s Divan”, the criticized text prepared by Bayram Ali Kaya was taken as the basis. There are 9 mesnevis, 41 odes, 2 dirges, 8 müseddes, 1 tahmis ghazal, 141 stanzas, 16 chronicles, 895 ghazals, 601 mufrad and matla in the divan.

Before the work was analyzed, similar studies were examined and the content related issues were classified with the tagging method. The structural characteristics of the study were determined with the help of the studies on the analysis as well as the elements constituting the content of the text.

In the introduction part of the study, brief information about the subject, aim and method of study and the life, works and art of the port is given. The analysis section consists of four main sections: “Religion and Sufism, Nature, Humanity, Social Life”.

Issues related to these sections are also exemined under sub-headings. Based on this clasiffication, the reflections of the elements of these titles in classical Turkish poetry are emphasized. Furthermore, couplets related to each element examined under these four main headings have been discussed and explained togetherwith the resources of that dicipline. In the conclusion part, a general evaluation of the study was made.

As a result, this study which can be used as a material for subsequent estimations and researches, provides an important section on the life and civilization of the era that Azmî-zâde Hâletî lived with his world of emotion, thought and imagination.

Keywords: Analysis, Azmî-zâde Hâletî, Classical Turkish Poetry.

X

(22)

GİRİŞ

Çalışmanın Konusu

Tahlil çalışmalarının, divan metinlerin ihtiva ettiği güzellikleri, eksiklikleri, sanat açısından değerini belirlemede, şâirin yaşadığı dönem, dönemin zevk, kültür, inanç ve sanat anlayışı hakkında fikir edinmede önemli bir yeri vardır.

Biz de bu çalışmada devrinin önemli devlet, ilim ve sanat adamlarından birisi olan, 17.

Yüzyıl’da özellikle rubaileri ile şöhret kazanan Azmî-zâde Hâletî’nin divanını tahlil yoluna gittik. Tahlil çalışmamızda Bayram Ali Kaya’nın büyük bir özveri ve dikkatle hazırladığı tenkitli divan metni esas alınmıştır. Divanda 9 Mesnevi, 41 Kaside, 2 Mersiye, 8 Müseddes, 1Tahmis, 141 Kıt’a, 895 Gazel, 601 Matla ve Müfred bulunmaktadır.

Divanda yer alan şiirlerin incelenmesi sonucu dört ana başlık altında topladığımız çalışmamızı şu şekilde tasnif edebiliriz:

1. Din ve Tasavvuf: Bu bölümde divanda yer verilen dinî ve tasavvufî mefhumlar üzerinde duruldu. Bunu yaparken öncelikle din kavramını kısaca açıklama yoluna gidildi.

Buna bağlı olarak inanç, ibadet ve ahlaki hükümler doğrultusunda din başlığını iman, ibadet, muamelat ve diğer dinlerle ilgili hususlar itibariyle dört bölüme ayrılarak incelendi.

İtikat esasları amentüye göre tasnif edildi. İlk olarak Allah (c.c.), Allah’ın isim ve sıfatlarının divandaki tezahürleri, esmâ-i hüsnada ve bunun dışında Allah’ı tavsif etmek için kullanılan isim ve sıfatlar üzerinde duruldu. Melek kavramının şairin zihninde yer bulan tasavvurları ile divanda isimleri doğrudan ve görevleri dolayısıyla dolaylı olarak zikredilen meleklerden bahsedildi. Bu bahsin ardından divanda söz konusu edilen kutsal kitaplar ve Kur’ân-ı Kerîm’den sure ve ayetlerin kullanıldığı şiirlerden örnekler verilerek açıklandı. Amentü esaslarından peygamberlere iman esasına göre de divanda adı geçen peygamberler ve bu peygamberlerin mucize ve kıssalarına yer verildi. Hz. Muhammed (s.a.v.) ise şahsiyeti, peygamberliği, fiziksel özellikleri, şefaati ve mucizeleri sebebiyle ayrı başlıklar altında incelendi. Bu tasnifte Hz. Muhammed (s.a.v.) hakkında yazılan na’t ve miraciyenin yanı sıra divanın genelinde, diğer şiirlerde bahsedilen özelliklerine yer verildi. Ahirete iman ile ilgili konular “ahiret ve ahiretle ilgili unsurlar” başlığı altında incelendi. İslam inancında imanın gereklerinden biri olan kaza ve kaderin Hâletî’nin şiirine yansıyan özelliklerinden bahsedildi.

(23)

İbadet ile ilgili kavramlar ve bu kavramların şiirdeki tezahürleri “namaz, oruç, zekat ve hac” ibadetleri özelinde ele alındı. Bu ibadetler ve bunlarla ilgili hususların şairin hayal dünyasındaki karşılıklarının ne olduğu gösterilmeye çalışıldı.

Muamelat başlığı altında İslam hukukunda iman ve ibadet dışındaki hususlar “ahval-i şahsiye ahkamı, medeni ahkam, davalar veya medeni ve cinai hükümlerin icrası ile ilgili ahkam, devletler hukuku ahkamı, iktisadi ve mali ahkam, ahlak ve adab ile ilgili ahkam”

şeklinde tasnif edilmiş ve şiirlerde bu hükümler doğrultusunda bahsedilen konular üzerinde durulmuştur.

Son olarak diğer dinlerle ilgili kavramlarda ise semavi ve semavi olmayan dinlere ait hususların divandaki yansımaları üzerinde durulmuştur.

Tasavvuf bölümüne tasavvufun kısa bir tanımı ve mahiyeti ile başlanmış, ardından tasavvuf anlayışına göre “dört kapı ve makamlar” ile bunların barındırdıkları alt kavramlara yer verilmiştir. Dört kapı ve makamlar dışında kalan kavramlar da “diğer tasavvufi kavramlar” başlığı altında incelenmiştir. Daha sonra ise tasavvuf tarihinin, divanda ismi zikredilen mümtaz şahsiyetlerinden bazılarının üzerinde durulmuştur.

2. Tabiat: Bu bölüm “kozmik alem” ve “cisimler alemi” olmak üzere iki alt başlık ile tasnif edilmiştir. Bu tasnifte kozmik alem, “felek ve ilgili kavramlar, yıldızlar ve ilgili kavramlar, burçlar, seyyareler, zaman ve mevsimler” olmak üzere altı başlığa bölünmüş, divanda bu hususlarla ilgili çeşitli teşbih, mecaz ve inanışlara yer verilmiştir.

Bu bölüme tabiat kavramının terim manası ve İslam’daki tabiat anlayışı ile divan şiirindeki tabiat telakkisi ve kozmik alemin ne olduğu hususuyla ilgili kısa bir girişle başlanmıştır. Daha sonra genel olarak felek kavramının ne olduğu ve şairde uyandırdığı hayaller üzerinde durulmuş, felekle ilgili çeşitli teşbihlere yer verilmiştir.

Ardından yıldızlar, yıldız kümeleri ve gök cisimlerinin şairin muhayyilesinde bulduğu karşılıklar üzerinde durulmuştur. Burçlar ve seyyareler başlıkları altında divanda zikredilen “Sevr, Cevza, Seretân vs.” burçlardan ve “Keyvân, Müşterî, Mirrîh vs.”

seyyareler ve bunlarla ilgili çeşitli hayaller ile teşbihlerden bahsedilmiştir. Zamanla ilgili unsurlar “seher, şafak, sabah, gündüz, akşam, mevsimler (sonbahar, kış, ilkbahar, yaz)”

başlıkları altında incelenmiş, bu unsurların beyitlerdeki yansımaları üzerinde durulmuştur.

(24)

Cisimler alemi, “anasır-ı erbaa, mekan ve mevalid-i selase” başlıkları altında incelenmiştir. Bu başlıklar altında dört unsurun ne olduğu, bu unsurlarla yapılan teşbih ve mecazlara; mekan başlığı altında divanda ismi zikredilen çeşitli mekanlara; mevalid-i selase başlığı altında ise divanda zikredilen edilen maden, bitki ve hayvan türleri incelenmiştir.

3. İnsan: Bu bölümde, “dini şahsiyetler, tarihi ve efsanevi şahsiyetler, edebi şahsiyetler, sanatkar şahsiyetler, Yunanî şahsiyetler, Masal Kahramanları, kutsal kitaplarda ismi zikredilen şahsiyetler, İran mitolojisi şahsiyetleri, diğer şahsiyetler ve tipler”

incelenmiştir.

Dini şahsiyetlerde peygamberler dışındaki dört halife, ehli beyt, ashab vs.; tarihi şahsiyetlerde, Osmanlı merkez teşkilatı içerisindeki hiyerarşik yapıya göre divanda adı geçen padişahlar, veziriazamlar vs.; edebi şahsiyetlerde “Türk, Arap ve Acem” şairleri;

sanatkarlar şahsiyetler, Yunanî şahsiyetler, masal kahramanları, kutsal kitaplarda adı geçenler ve İran mitolojisindeki şahsiyetlerin adı geçenlerinden bazılarının çağrıştırdığı hayal, teşbih ve mecazlar üzerinde durulmuştur.

Tipler başılığı altında ise müstakil olarak “sevgili, aşık, rakip, zahid, şeyh, sufi, rind abdal” tipleri ve şairin bunlarla ilgili düşünceleri ile hayallere yer verilen şiirler üzerinde durulmuştur.

4. Toplumsal hayat: Bu bölümde divanda toplum hayatının içinden görüntülere yer verilen şiirler üzerinde durulmuştur. Buna göre toplumun geneliyle ilgili olarak “meslek grupları, ayak takımı, ticaret ve nümizmatik, tekstil ve giyim kuşam, kullanılan eşyalar, mutfak kültürü, müzik, eğlence, alkollü içkiler ve mükeyyif maddeler” ile ilgili şiirlere yer verilmiş, bu kavramlar Osmanlılar’ın kültürel hususiyetlerini yansıtan âdetler, inanışlar ve çeşitli uygulamalar çerçevesinde kullanımlarına yer verilmiştir.

Çalışmanın Amacı ve Önemi

Bu çalışmayla Azmî-zâde Hâletî özelinde Osmanlı ve divan şairlerinin inanç, eşya, tabiat, insan telakkilerini ortaya koymak, tespit edilen hususlarla şairin, dolayısıyla dönemin objektif olarak değerlendirilmesi amaç edinilmiştir. Bunun yanında çalışmamızda divanı meydana getiren unsurları tespit etmeye, bu unsurların nerede, nasıl, neden ve hangi manada kullanıldığını ortaya koymaya ve izah etmeye çalıştık. Buradan hareketle şairin

(25)

kavram dünyasını değerlendirmeye tabi tutarak edebiyat tarihindeki yerini göstermekle birlikte bu alanda yapılacak yeni çalışmalara malzeme sunmayı amaç edindik.

Azmî-zâde Hâletî Divanı üzerine Abdülnaim Buluç, Lütfi Alıcı ve Ali Akşit tarafından biri metin tenkidi, ikisi inceleme ve metin olan çalışmalar yapılmıştır.1 B. Ali Kaya tarafından da divanın tenkitli metni yapılmıştır. Ayrıca B. Ali Kaya’nın, divanda yer alan atasözleri ve deyimler2 ile Sâkî-nâme’si3 üzerine birer çalışması bulunmaktadır. Rubaileri Cevat Yerdelen tarafından çalışılmıştır.4 Ayrıca divanda Medhî Çelebi adına yazılan mersiye ile ilgili bir makale hazırlamıştır.5 Bundan başka Hasan Kaya tarafından Divandaki adet ve gelenekler üzerine bir makale yayınlanmıştır.6 Divan tahlilinde bu çalışmadan yer yer yararlanmakla birlikte bu çalışmaya ek olarak burada yer verilmeyen bazı adet ve geleneklerden de bahsettik. Son olarak Nusret Gedik tarafından hazırlanan bir çalışma da Hâletî’nin “Hadd-i Mestân hicviyyesi” üzerine olmuştur.7 Belirlenen bu çalışmaların dışında müstakil olarak Azmî-zâde Hâletî Divanı’nın tahlili üzerine yapılmış ayrıntılı bir başka çalışmaya rastlayamadık.

Çalışmanın Yöntemi

Çalışmamızda divanda tespit edilen malzemeler, daha önce yapılmış divan tahlili çalışmaları da dikkate alınarak, “din ve tasavvuf”, “tabiat”, “insan” ve “toplumsal hayat”

olmak üzere dört başlık hâlinde tasnif edilmiştir. Bu başlıklar da kendi içinde gruplar oluşturan alt başlıklara ayrılmıştır.

Maddelerin yazımında kolaylık sağlaması maksadıyla divandaki tüm şiirleri nesre çevirme yoluna gidildi. Böylece söz konusu kavramların hangi beyitte ne şekilde

1 Abdülnaim Buluç, Azmî-zâde Hâletî, Hayatı, ve Dîvânı’nın Tenkidli Neşri, İstanbul Ü., Edebiyat Fakültesi, TDE Bölümü, Mezuniyet Tezi, İstanbul, 1942-1943; Lütfi Alıcı, Azmî-zâde Mustafa Hâletî Dîvânı I (İnceleme-Metin), Erciyes Ü., SBE Eski Türk Edebiyatı ABD Yls. Tezi, Kayseri 1992; Ali Akşit, Azmî-zâde Mustafa Hâletî Dîvânı I (Metin), Erciyes Ü.,SBE Eski Türk Edebiyatı ABD Yls. Tezi, Kayseri 1992.

2 B. Ali Kaya, Azmî-zâde Hâletî Dîvânında Atasözleri ve Deyimler, Türk dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı 118, Şubat 1999, s. 149-168.

3 B. Ali Kaya, Azmî-zâde Hâletî’nin Sâkî-nâmesi, Journal of Turkis Studies: Türklük Bilgisi Araştırmaları, In Memorium, (Agah Sırrı Levend Hatıra Sayısı), 24/II, 2000, s. 59-106.

4 Yerdelen, Cevat (1992), Azmizâde Hâletî’nin Rubâileri, Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yayımlanmamış Doktora Tezi.

5 Cevat Yerdelen, Azmî-zâde Hâletî’den Bir Mersiye, Atatürk Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı 12, Erzurum, 1999, s. 133-141

6 Hasan Kaya, Azmî-zâde-Hâletî Dîvânı’nda Adet ve Gelenekler, Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi (5), s. 133-183.

7 Nusret Gedik, Azmî-zâde Hâletî’nin Derviş Paşa Hicviyyesi: Hadd-i Mestân, Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 15, İs tanbul 2015, s. 133-166.

(26)

kullanıldığını görerek tasnifte kolaylık sağlamayı amaçladık. Maddelerin yazımında bölüm başlıklarıyla ilgili beyitlerin açıklanması yöntemi uygulanmıştır. İçeriği bakımından disiplinlerarası bir bakış açısını gerektirdiği için ilgili beyitlerdeki her bir mefhum kapsamına girdiği disiplinine ait kaynaklarla bir arada ele alınmıştır. Her bir başlık için elde bulunan tüm beyitler teşbih ve mecazlar açısından tasnif edildikten sonra sırasıyla açıklanmıştır.

Maddelerin açıklanmasında başlıkla ilgili kısa bilgiler verildikten sonra konuyla ilgili beyitlere ve açıklamalarına yer verildi. Metin içerisinde kullanılan beyitlerin beyit numaraları beyitlerin yanında parantez içinde gösterildi. Aynı veya benzer konuları ele alan beyitlerin sayısı üçe kadar olanları metin içerisinde, üçten fazla olanları numaralarıyla birlikte dipnotta gösterdik. Bu yolla ele alınan kavramlara ait beyitlere ulaşma kolaylığı sağlanmış oldu. Bununla beraber beyitlerin açıklanması sırasında metnin bütünlüğünü bozabilecek olan bazı referanslara ait bilgiler ve kaynaklar dipnotta gösterildi. Metnin imlasında uzatmalar ve tamalamar arasındaki (‘/-/^) işaretler gösterilmiştir.

Azmî-zâde Hâletî’nin Hayatı8

17. yüzyıl divan şiirinde daha çok rubâîleriyle tanınan Azmî-zâde Hâletî’nin asıl adı

“Mustafa”dır. Hicri 977 (m. 1570) senesinin şaban ayının 15. Berat gecesinde dünyaya gelen Hâletî’nin babası, Sultan III. Murad’ın hocası âlim ve şair Azmî Efendi'dir. (Kaya, 2003: 2; Gibb, 1999: 162; İpekten, 1991: 348)

Hâletî, amcası Nişancı Mehmed Nâmî Paşa’nın kızlarından biriyle evlenmiştir. Hâletî’nin bu evlilikten dünyaya gelen kızı, müderris Mustafa ile evlenmiştir. (Kaya, 2003: 3) Ayrıca Dîvân’da genç yaşta kaybettiği oğlu adına yazılmış bir mersiye (Mrs. 1), bir tarih kıtası (T. 10) ve bir gazel (G. 884) bulunmaktadır.

8 Çalışmamımızın konusu Azmî-Zâde Hâletî’nin hayatı, edebi kişiliği ve eserlerini incelemek olmadığı için, bu konudaki bilgiler İslam Ansiklopedisi’nin Haluk İpekten tarafından yazılan “Azmî-Zâde Mustafa Hâletî”

maddesi (c.4, 1991, s. 348-349), E.J. Wilkinson Gibb’in Osmanlı Şiir Tarihi (c. 3, Ankara 1999, s.162-165) adlı eseri ve Bayram Ali Kaya’nın “Azmî-Zâde Hâletî Dîvânı-Giriş ve Dîvân’ın Tıpkıbasımı Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Hazine 814 (Harvard Üniversitesi Yakındoğu Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü Yayınları, 2003, s. 2-33)” adlı çalışmalarından özetlenerek alınmıştır.

(27)

Genç yaşta eğitime başlayan ve devrinin pekçok âliminden ders alan Hâletî, medrese eğitimi görmüş ve Hoca Sâdettin Efendi’den mülazemet rüûsu9 almış ve 21 yaşında müderris olmuştur. (Gibb, 1999: 162)

Hoca Sadettin’den mülazım olduktan sonra Hoca Hatun , Mehmed Ağa, Eyüp, Sahn-ı Süleymâniye, Sultan Selîm-i Kadîm, Süleymâniye, Hâkâniye-i Vefâ medreselerinde müderris olarak görev yapmıştır.

Hâletî’nin bu müderrislik hayatından sonra, dikkat çekici kabiliyeti kendisine terfi getirir ve h. 1011 Recebinde (m. 1602) Şam kadılığına tayin edilir. Şam kadılığının ardından Kahire kadılığına tayin edilmiş; fakat görevli bulunduğu sırada, Mısır valisi Hacı İbrahim Paşa’nın öldürülmesi üzerine görevinden azledilmiştir. H. 1015 (m. 1606)’de Bursa kadısı olur. Kalenderoğlu’nun Bursa’nın çevresini yakıp yıktığı hengamede görevine daha fazla devam edemez ve h. 1016 (m. 1608)’da buradaki görevinden ayrılır. Bundan iki yıl sonra h. 1020 (m. 1611)’de Edirne kadılığına tayini ile yeniden göreve döner.

Ancak bir kadıya hakaret etmesi sebebiyle, onun husumeti neticesinde tekrar Şam’a tayin edilir. Daha sonra h. 1023 (m. 1614)’te İstanbul kadılığına tayin edilen Hâletî, buradaki görevinden de azledilir. Bir yıl sonra h. 1024 (m. 1615)’te kendisine Gümülcine kazası arpalık olarak verilmiştir. H. 1027 (m. 1618)’de ikinci defa olarak Mısır kadılığına tayin edilmiş; fakat aradan bir yıl bile geçmeden yerine bir başkası tayin edilmiş ve kendisine mahalle kadılığı verilmiştir. Hâletî, h. 1030 (m. 1621)’da Uzuncaova kadılığına tayin edilmiş, h. 1032 (m. 1623)’de Anadolu Kazaskerliğine getirilmiş; ancak bir yıl dahi geçmeden h. 1033 (m.1624)’te bu görevinden alınarak kendisine Ruscuk arpalığı tekaüdlüğü verilmiş ve nihayet üç yılın ardından h. 1037 (m. 1627-28)’de Rumeli kazaskeri olmuştur. H. 1038 (m. 1629)’de Silistire arpalığı ile tekaüd edilmiş, yaklaşık bir buçuk yıl bu arpalık ile yetinmek zorunda kaldıktan sonra kendisine h. 1040 (m.

1631)’da Süleymâniye dârü’l-hadîsi verilmiştir. Bu son görevine başladıktan birkaç ay sonra h. 1040 senesi Şabanının 26. günü (m. 1631, 30 Mart Pazar) vefat etmiş ve evinden

9 Rüûs sınavları üç derecedir. Birincisi edebiyat, hukuk ve ulûm kısımlarına mahsus mülazemet sınavıdır.

İkincisi edebiyat, hukuk ve ulûm kısımlarına mahsus mezuniyet sınavlarıdır. Üçüncüsü tıp, edebiyat, ulûm ve hukuk kısımlarına mahsus müntehilik sınavlarıdır. Mülazemet sınavlarını icra etmek için yılda üç ay tahsis olunur. Bir öğrenci mülazemet imtihanına girip başarısız olursa o senenin imtihanı için ayrılmış sürenin sonuna gelindiğinde tekrar sınava girebilir. Eğer yine başarısız olursa bir sonraki yıl yapılacak sınavlara kalır ve bir önceki yıl olduğu gibi iki kere daha sınava girer. Dördüncü girdiği sınavda da başarısız olursa mülazemet rüûsundan mahrum olur. Fatih Demirel, “Osmanlı Eğitim Sisteminin Modernleşmesi Sürecinde Hiyerarşi”, Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 2/ 25 , 2012, s. 507-530.

(28)

fazla uzakta olmayan bir medresenin avlusuna defnedilmiştir. (Gibb, 1999: 162; İpekten, 1991: 348)

Azmî-zâde Hâletî’nin Edebi Kişiliği

Hâletî’nin yaşadığı XVII. yüzyıl, padişahlarından bir kısmının da şair olduğu (III.

Mehmed-Adlî, I. Ahmed-Bahtî, IV Murad-Murâdî) dîvân edebiyatının zengin devirlerinden biri olmuştur. Bu asırda, kasîdede Nef’î, gazelde Nâbî, Nâilî, Neşâtî, Şeyhülislam Yahyâ ve Şeyhülislam Bahâî olmak üzere pek çok değerli şair yetişmiştir.

Hâletî de bu aradadır ve devrin daha başında şöhret bulmuştur. (Kaya, 2003: 14)

Öğrencisi olan Atâî, seçkinler arasında en bilgili olan bu şairi övmede hitabet gücünü göstererek “Rum şairlerinin üstadı” olarak tanımlar. Yine Hâletî’nin çağdaşı olan Kaf- zâde Fâizî de Bâkî’den sonra en fazla Hâletî’den şiir seçmiş ve şiirlerini “gazeliyyât-ı şerîfelerindendür” vb. övücü başlıklarla vermiştir. (Kaya, 2003: 14) Aynı şekilde Nedim, şairlerden bahsettiği kasîdesinde, “Hâletî evc-i rubâîde uçar ankâ gibi” ifadesiyle şairi över. (Gibb, 1999: 163)

Pek çok dîvân şairi gibi Hâletî de kendisini över ve şiirinin her mısrasının marifet bağının fidanı olduğundan (G. 662/9), kasîdelerinin fahriye bölümleri başta olmak üzere pek çok şiirinde kasîde ve gazelleriyle cihanda mümtaz olduğundan (K. 21/32), nazmının pak incinin bir örneği olduğundan (K. 9/25), nazmını Kemâl-i İsfahânî dahi görse aşkının yolunda tıpkı Hz. İsmail (a.s.) gibi kurban olacağından (K. 33/37), hüner meydanının en iyi resen-bâzı olduğundan (K. 20/29), söz tahtının sahibi olarak iklim-i sühânın, iklim-i nazmın onun fermânı altında olduğundan (K. 20/34) ve artık mânâ mülküne kendisinin hükmettiğinden (K. 2/29) ve bu hükümranlığının haşre dek süreceğinden söz eder (G.

309/5). (Kaya, 2003: 15-16)

Sultan II. Osman’a sunduğu arzuhâlde şair pek çok sıkıntılar çektiğinden, devrin kendisini bunalttığından ve üzdüğünden, sahip olduğu hünerin sadece akranları arasında hasede yol açtığından hatta gökdeki yıldızlarla dahi onu düşman yaptığından bahsederek uzun uzun şikayette bulunur. Diğer şiirlerinde de bulunan bu şikayetlerin akabinde padişahın (II. Osman) lütfunu ve ihsanını ister ve kendisinin zaten buna layık olduğunu ve kadr ü kıymetinin bilinerek hakettiği muameleyi görmek istediğini belirterek adaletin yerini bulmasını ister.

(29)

Hâletî, başta hükümdarlar ve devlet ricâli olmak üzere devrin ileri gelenlerine sunduğu kasîdelerinde içerik ve kullanılan dilin zenginliği bakımından gazellerine nazaran daha başarılı görünse de Nef’î ile kıyaslandığında hayli sönük kalır. Müseddesleri, kasîde ve gazellerine oranla daha fazla tasavvufî içerik barındırır. Kıt’aları genelde aşk, sevgiliye duyulan hasret, gurbet hasreti ve tasavvufî bir söyleyişe sahiptir. (Kaya, 2003: 17) Övünmelerine kıt’alarında da devam eden Hâletî, Mîr Hüsrev, Mîr Şâhî, Mîr Kasım gibi İran şairlerinden bahsederek önce onların derecesinin yüksekliğini bildirir, ardından onlardan daha üstün olduğunu ifade eder:

Mîr Husrev Mîr Şâhî Mîr Kâsım her biri Râyet-i şi‘rün makâmın burc-ı Keyvân eyledi Mülk-i nazma bunları mîr itdi sultân-ı ezel

Ben kulın iklîm-i fazla mîr-i mîrân eyledi Kt. 135

Gazellerinde daha çok aşk teması etrafında dönen Hâletî’nin üzerinde durduğu aşk genellikle beşerîdir. Gazellerde işlenen diğer konular arasında şarap, tabiat, felekten şikayet, kadrinin bilinmeyişi ve şairlik gücü bulunmaktadır.

Hâletî, geleneğe uygun olarak Türk edebiyatında en çok kullanılmış vezinlerden olan Remel bahrinden “Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün”, Hezec bahrinden “Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün”, Muzâri bahrinden “Mef’ûlü Fâ’ilâtü Mefâ’îlü Fâ’ilün”, ve yine Remel bahrinden “Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilün” vezinlerini kullanmıştır.

(Kaya, 2003: 35)

Sonuç olarak hususi ve mesleki hayatında karşılaştığı hayal kırıklıklarından izler taşıyan dîvânındaki şiirlerinin devrin ünlü şairlerinin şiirleriyle karşılaştırıldığında, Nef’î, Şeyhülislam Yahyâ, Nâilî ve Nâbî gibi üstadların hayli gerisinde kaldığı görülür. (Kaya, 2003: 20) Bizde bu çalışmadan hareketle şairin, şiirlerinde başarılı olmakla beraber devrinin önde gelen isimlerinin gerisinde kaldığını söyleyebiliriz.

Azmî-zâde Hâletî’nin Eserleri

Azmî-zâde Hâletî’nin manzum ve mensur birçok eseri vardır. Edebi içerikli eserleri arasında Dîvân, Rubâiyyât, Sâkî-nâme ve Münşeat yer almaktadır. Hâletî’nin diğer eserleri arasında ise Mihr ü Müşterî Hâşiyesi, Dürer ve Gurer Hâşiyeleri, Menar Şerhi

(30)

Hâşiyesi, Muğni’l-Lebîb Şerhi, Hidâye ve Miftah Şerhleri’ne talîkatı ve ile tefsire dâir Kelimât’ı bulunmaktadır. (Kaya, 2003: 23; Gibb, 1999: 164; İpekten, 1991: 349)

Rubâiyyât

Azmîzâde edebiyatımızda şiirlerinden çok rubâîleriyle tanınmıştır. İran’da rubâînin gerçek üstadı olan Ömer Hayyam gibi Türk şiirinde de Azmîzâde’nin büyüklüğü hem kendi devrinde hem de daha sonraki yüzyıllarda genel bir kabul görmüştür. Azmîzâde rubâîlerinin değerleri yanında sayıları bakımından da aşılamamış bir şair olup rubâîlerinin toplamı 900-1000 civarındadır. Onun rubâilerinde kullandığı aşk, kâinat, gönül gibi temler de genellikle tasavvufi bir yaklaşımla işlenmiştir. (İpekten, 1991: 349)

Şairin asıl şöhretini borçlu olduğu rubâileri hakkında tespit edilen dördü mezuniyet, biri de doktora tezi olan çalışmalar yapılmıştır.10

Sâkî-nâme11

Hâletî’nin Sâkî-nâme’si, değişik yazmalarda 500, 501, 515, 518 ve 520 beyitten ibaret olan mesnevi şeklindeki bir eserdir. Aruzun “feûlün feûlün feûlün feûl” kalıbıyla yazılmıştır. Bir giriş ile on beş bölüm ve bir sonuç kısmı içinde alışılmış sâkînâme konuları tasavvufî bir anlayışla ele alınmıştır. Hâletî’nin Sâkīnâme’sinin benzerlerinden ayrıldığı nokta, övülen şarabın ilâhî aşk şarabı olması dolayısıyla eserin tasavvufî özelliğidir.

Münşeât

Azmîzâde’nin devrindeki bazı kişilere yazdığı mektuplarının toplandığı bu eser, onun inşâ sanatındaki ustalığını göstermesi bakımından önemlidir. (İpekten, 1991: 4/349) Şair, mektubu kime hitaben yazmış ise ona evvela dua eder, akabinde metheder, daha sonra da kendi halinden bahseder. Daha sonra ise genellikle hitap ettiği şahsın ayrılığından, gece gündüz hüzünlü ve kederli olduğundan, bütün ömrünün ona dua ile geçtiğinden,

10 Bkz. Bayram Ali Kaya, Azmî-Zâde Hâletî Dîvânı-Giriş ve Dîvân’ın Tıpkıbasımı Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Hazine 814, Harvard Üniversitesi Yakındoğu Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü Yayınları, 2003, s.27.

11 Şairin Sâkî-nâme’si, Bayram Ali Kaya tarafından ayrı bir çalışma olarak hazırlanmıştır. Bkz. B. Ali Kaya, “Azmî-zâde Hâletî’nin Sâkî-nâme’si”, Journal of Turkish Studies: Türklük Bilgisi Araştrmaları, (Agah Sırrı Levend Hatıra Sayısı), 24/2, 2000, s. 59-106.

(31)

kendisinin henüz âlem-i fenâdan intikal etmeyip vaktini mihnetle geçirdiğinden vs.

bahseder. (Kaya, 2003: 27)

Araştırmalarımız sonucu şaiirin münşeâtları hakkında Özlem Kafa tarafından “Koca Rağıp Paşa ve Azmî-zâde Hâletî’nin Münşeâtları üzerine Mukayeseli Sentaks İncelemesi, Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2000” isimli bir yüksek lisans tezi hazırlanmıştır.

Hâşiye Alâ Mihr ü Müşterî

Hâletî, babası Azmî Efendi’nin Sultan II. Selim’in emriyle Farşça’dan manzum olarak tercümeye başladığı ve 1000 kadar beyitini tercüme ettiği, ancak sultanın vefatı sebebiyle tamamlanmamış olan, Tebrizli Şeyh Mehmed Assar’ın (ö. 1383) her türlü cinsi aşk ve ihtirastan uzak bir aşk hikayesi olan Mihr ü Müşterî (Mihr ü Mah) adlı 5120 beyitlik mesnevisini tercümeye devam etmiş, ancak kendisi de 500 beyitten fazla çeviremediği için eser yine noksan kalmış ve tamamlanamamıştır. (Kaya, 2003: 29)

Dürer ve Gurer Hâşiyeleri

Azmîzâde’nin bu eserlerinden başka pek çok şerh, hâşiye ve ta‘likatı da vardır. Bunlardan Hâşiye alâ Düreri’l-Hükkâm, Molla Hüsrev’in eserine yapılan en meşhur hâşiye olup birçok yazması bulunmaktadır. (Kaya, 2003: 29)

Hâşiye Alâ Şerh’il-Menâr (Netâicü’l-Efkâr)

İbn-i Melek’in “Menâr Şerhi”ne yapılan ve “Netâicü’l-efkâr” adıyla da anılan hâşiyedir.

(Kaya, 2003: 30) Muğni’l-Lebîb Şerhi

Hâletî’nin Nahvî’den Muğni’l-Lebîb’e yaptığı şerh de tanınmış eserleri arasındadır.

Eserin tespit edilen tek nüshası Millet Ktp. Feyzullah Efendi 1998 numaradadır. (Kaya, 2003: 30)

Hidâye ve Misbah Şerhlerine Ta’lîkatı İle Tefsire Dair Kelimâtı ve Diğer Ta’lîkatları

Hâletî’nin kaynaklarda zikredilen ancak haklarında hemen hemen hiç bilgi verilmeyen Hidâye ve Misbah Şerhleri’ne Ta’lîkatı ile Tefsir’e dair Kelimât’ı ve diğer pek çok ilmî

(32)

risâleye ait ta’lîkatları bulunmaktadır. (Kaya, 2003: 30) Hadd-i Mestân

Nusret Gedik, “Azmî-zâde Hâletî’nin Derviş Paşa Hicviyyesi: Hadd-i Mestān” isimli makalesinde eserin metnine yer vermekle beraber, eser hakkında etraflıca bilgi vermiştir.12

Devrin sadrazamlarından Derviş Paşa’ya yazılmıştır. Eserle ilgili olarak Naîmâ Târîhinde ilgili bölümün sonunda “Merhûm Azmîzâde Hâletî Efendi'nin Hadd-i Mestân ile müsemmâ seksen beyt kasâ’id-i garâ’ib-nümâsı merkûmun kâşif-i hâlidir” bilgisi bulunmaktadır. Kaynaklarda belirtilen bu eser, Nuruosmaniye 4962 numaralı Mecmû’a- i Müntehebât-ı Kasâ’id ve Eş’âr adlı mecmuanın 141a-142b varakları arasında Hadd-i Mestān hicviyyesi adıyla kayıtlıdır.

Tarihçi Naîmâ’nın “kasâ’id-i garâ’ib-nümâ” olarak tavsif ettiği hicviyye, belirtilen eserde kayıtlı olduğu gibi kaside nazım şekli ile yazılmış olup seksen beyitten müteşekkildir.

Eser aruzun hezec bahrinin, “mefā’ílün / mefā’ílün / mefā’ílün / mefā’ílün” kalıbı ile yazılmıştır. Hâletî kasidesinin sonunda manzumenin ismini de sarahate kavuşturur ve her beyti bir asa olan şiiriyle o hadsize haddini bildirmek gayesinde olduğunu belirtir. (Gedik, 2015 :145-146)

Olup her beyt-i mevzūnı bu nažmuñ bir ‘asā gūyā

O haddin bilmeyen bed-meste urdum Hadd-i Mestānı (Beyit 73) Dîvân

Eser, h. 1012 (m. 1603) yılında Sultan III. Mehmed adına tertiplemiştir. Şâirin divanında mesnevi nazım şekliyle yazılan 2 manzum arzuhal, 1 Tevhid, 1 Münâcât, 1 Na’t, 1 Mi’râciye, 1 Çehâr-Yâr-ı Güzîn Medhiyesi, 1 Ebî Eyyûb el-Ensârî Medhiyesi, 1 Sultan Mehmed-i Sâlis Medhiyesi; 41 Kasîde, 2 Mersiye, 8 Müseddes, 1 Tahmis, 141 Kıt’a, 16 Tarih, 895 Gazel ve 601 Matla ve Müfret bulunmaktadır.

Hâletî, Sultan II Osman’a ve IV. Murad’a birer arzuhâl, Sultan Mehmed-i Sâlis’e (dördü medhiye, biri Nev-rûziye ve ikisi bahariye olan) yedi adet kasîde, Sultan Ahmed Hân’a

12 Bkz. Nusret Gedik, Azmî-zâde Hâletî’nin Derviş Paşa Hicviyyesi: Hadd-i Mestān, Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 15, İstanbul 2015, 133-166.

(33)

(dördü medhiye, biri temmûziye, ve ikisi bahâriye olan) yedi kasîde, Sultan IV. Murad’a (üçü medhiye, biri rahşiye olan) dört adet kasîde, Hoca Sâdeddin Efendi’ye (medhiye olan) bir kasîde, Şeyhülislam Hoca-zâde Efendi’ye (medhiye olan) iki kasîde, Şeyhülislam Hoca-zâde Efendi’ye (medhiye olan) bir kasîde, Vezîriazâm İbrahim Paşa’ya (medhiye olan) bir adet kasîde, Vezîriazâm Lala Paşa’ya (biri medhiye, biri bahâriye olan) iki kasîde, Tırnakçı Hasan paşa’ya (ikisi kasrına yazılmış, biri de temmûziye olan) üç kasîde, Cerrah Mehmed Paşa’ya (medhiye olan) bir adet kasîde, Kapu Ağası Gazanfer Ağa’ya (ikisi medhiye, ikisi bahâriye olan) dört adet kasîde, Eşref- i ûlemâdan birinin kasrına bir kasîde, Kapudan Cağala-zâde Sinan Paşa’ya (medhiye olan) iki kasîde, Fâtih-i Estergon Veziriazâm Mehmed Paşa’ya (medhiye olan) bir adet kasîde, Mehmed Ağa’ya (medhiye olan) bir kasîde, Veziriazâm Nasuh Paşa’ya (biri şitâiye, biri de medhiye olan) iki adet kasîde ve Veziriazâm Ali Paşa’ya (medhiye olan) bir adet kasîde sunmuştur.

Hâletî Dîvânı üzerine ilk tenkitli metin çalışması Abdülnaim Buluç tarafından mezuniyet tezi olarak hazırlanmıştır. Buluç’un tezi dışında, Ali Akşit ve Lütfi Alıcı tarafından hazırlanan yüksek lisans tezleri bulunmaktadır. (Kaya, 2003: 31-33)

(34)

BÖLÜM 1: DİN VE TASAVVUF

1.1. Din

İnsanın mutlak varlık, metafizik, kutsal aşkın veya tanrı fikri çerçevesindeki inanç dünyasına bağlı olarak meydana gelen iman ilkeleri, ibadet şekilleri, öğretiler, davranış kalıpları, ahlaki ilkeler ve cemaat yapılarını ifade eden (Yılmaz, 2006: 428) din kelimesi, lügatlarda “dâne, yedînu, dînen ve diyâneten” şeklinde yer almaktadır. (Tümer ve Küçük, 1993: 1)

Arap dilinde çok geniş bir anlamı olan bu kelime “ceza-mükafat, âdet-durum, itâat-isyan, hesap, zül, inkıyad, hüküm-kaza, galebe, kahr, isti’lâ, mülk, fermân, tevhîd, ibâdet, millet, şeriat, takva, hizmet, ihsan, ikrah” gibi anlamlara gelir. Terim olarak “din”; akıl sahiplerini kendi arzuları ile bizzat hayırlara sevk eden ilahi bir nizam, Allah tarafından konulmuş ve insanları ona ulaştıran bir yoldur. (Karagöz, 2010: 122)

Din, en yalın biçimiyle Tanrı'ya inanma ve ona ibadet etme olduğuna göre, onun bir inanç sistemini ve bir ibadet sistemini içermesi zorunludur. Bu iki temel unsur yanında, dinin ahlâkî hükümleri de içermesi gerekir. Tanrı'ya iman ve bunun etrafında oluşturulan inanç sistemi dinin temelini oluşturur. Dinin ikinci unsuru olan ibadetler (ritüel), Tanrı'ya itaatin biçimsel göstergeleri sayılır. Dinin üçüncü unsuru "ahlâk"tır. Dinin ilk iki unsuru olan inanç ve ibadet, kişinin doğrudan Tanrı ile teorik ve pratik bağlantı ve iletişimini sağlaması yönüyle insan-Tanrı ilişkisinin dikey-metafizik boyutuna ilişkin iken ahlâk, inanç ve ibadet yoluyla tesis edilmiş bulunan insan-Tanrı ilişkisinin, dünyevî planda her türlü tutum ve davranışa yansıması olarak değerlendirilir. (Karaman vd., 2004: 16-17) Bir din olarak ise İslam, vahiy geleneğine göre hem ilk hem de son dindir. Özünü Allah’ın emir ve iradesine teslimiyetin oluşturduğu ve adını da bu özelliğinden alan İslâm, son peygamberin tebliğ ettiği dinin özel ismi olmakla birlikte13, tebliğlerinin esasını Allah’ın varlık ve birliğini tanıyıp O’nun iradesine teslim olma ilkesinin oluşturduğu daha önceki peygamberlerin tebliğ ettikleri dinin de adıdır. (Harman, 2001:

3)

Bu bağlamda din bahsi üzerinde dururken, İnanç, ibadet ve ahlaki hükümlerinde ferdî olduğu kadar toplumu da hedef alan İslam’ı, imân, ibâdet ve muâmelat (inanç ve ibadet

13 “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim. ( Mâide:5/3 )

(35)

dışı bahisler) şeklinde üçe ayırarak incelemeyi uygun gördük. Bu çerçevede önce iman ve iman esasları, sonra ibadet ve muâmelat, son olarak da Divan’da yer alan diğer dinlerle ilgili kavramlar üzerinde durduk.

1.1.1. İman ve İman Esasları

Sözlükte “güven içinde bulunmak, korkusuz olmak” anlamındaki emn (emân) kökünden türeyen îmân “güven duygusu içinde tasdik etmek, inanmak” demektir.

“Sağlamlaştırmak, kesin karar vermek, tasdik etmek” mânasındaki akd kökünden türeyen i‘tikād da “iman” karşılığında kullanılır. Terim olarak iman genellikle “Allah’tan alıp din adına tebliğ ettiği kesinlik kazanan hususlarda peygamberleri tasdik etmek ve onlara inanmak” şeklinde tanımlanabilir.

Kur’ân-ı Kerîm’de iman kavramı 800’den fazla yerde geçer. İman etmeyi ve inananları nitelemek için “doğru söylemek” anlamındaki sıdk kökünün, ayrıca kalbin iman sayesinde huzura kavuşmasını ifade etmek için “şüpheden uzak olarak bilmek”

mânasında yakn (yakîn) kökünün türevleri ve “huzur bulmak, güven duymak”

anlamındaki itmi’nân kavramı kullanılır. (Sinanoğlu, 2000: 212)

İman, mutlak tasdik anlamındadır ve bu tasdikin üç mertebesi vardır: 1. Kalp ile 2. dil ile 3. fiil ile tasdik. Bu noktadan bakıldığında dil ile tasdik, kalbin tasdikiyle birleşirse bu gerçek bir tasdik olur. Fiil ile tasdik ise kişinin inandığını işiyle göstermesidir. (Tümer ve Küçük, 1993: 306)

İman, inanılacak hususlar açısından icmâlî ve tafsîlî iman olmak üzere ikiye ayrılır. İcmâlî iman, İnanılacak şeylere kısaca ve toptan inanmak demektir. İmanın en özlü ve en kısa şekli olan icmâlî iman, tevhid ve şehadet kelimelerinde özetlenmiştir. Tafsîlî iman ise, İnanılacak şeylerin her birine, açık ve geniş şekilde, ayrıntılı olarak inanmaya denir.

Tafsîlî iman üç derecede incelenir:

Birinci derece, Allah'a, Hz. Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğuna ve âhiret gününe kesin olarak inanmaktır.

İkinci derece, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, öldükten sonra tekrar dirilmeye, cennet ve cehennemin, sevap ve azabın varlığına, kazâ ve kadere ayrı ayrı inanmaktır. Tafsîlî imanın ikinci derecesi amentüde ifade edilen prensiplerdir.

(36)

Üçüncü derece, Hz. Muhammed'in Allah katından getirdiği, bize kadar da tevâtür yoluyla ulaştırılan bütün haberleri ve hükümleri tasdik etmektir. (Karaman vd., 2004: 71)

Dîvânda iman olgusu çeşitli kavramlar kullanılarak ele alınmıştır. Bu bağlamda iman esasları çerçevesinde divanda yer alan, Allah, Allah’ın isim ve sıfatları; melekler ve adı zikredilen melekler; kutsal kitaplar; peygamberler; ahiret ve ilgili kavramlar; kaza ve kader mefhumları üzerinde duruldu.

1.1.1.1. Allah

Amentü’nün ilk esası olan Allah’a iman, dinin de temelini oluşturur. Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’a iman üzerinde önemle durulur.14

Allah lafzı, esmâ-i hüsnâyı meydana getiren diğer isimler ve genel olarak ulûhiyyet bahisleri müslüman milletlerin dinî hayatında önemli bir yer tuttuğu gibi onların edebiyat, kültür ve sanat hayatına da büyük çapta tesirler icra etmiştir.

Dîvân edebiyatında Cenâb-ı Hak ile doğrudan ilgili olarak müstakil neviler mevcuttur.

Allah’ın âyet ve hadislerde yer alan isimleriyle tanınması, bilinmesi, bunlarla anılması (zikir), yine bunlarla övülüp yüceltilmesi ve bu isimlerin ihtiva ettiği engin ilâhi rahmet ve muhabbeti vesile kılarak O’na dua ve niyaz edilmesinin gereği ve fazileti hem naslarda yer almış hem de bu husus Hz. Peygamber’den, hatta daha önceki peygamberlerden itibaren Allah’ın sâlih kullarınca uygulana gelmiştir. Bu sebeple bilhassa Türk edebiyatında, kısmen de Fars edebiyatında esmâ-i hüsnâ etrafında birçok eser kaleme alınmıştır. Ayrıca tevhîd, münâcât, ilâhi, zikir, tesbih ve şathiye gibi müstakil nevilerin yanında Türk edebiyatının manzum-mensur çeşitli örneklerinde Allah ile ilgili pek çok mazmun bulunmaktadır. (DİA, 1989: 499)

Bilindiği üzere klasik dîvân tertibinde tevhidler başta yer alır. Dîvânını klasik tertibe göre hazırlayan Azmî-zâde Hâletî de dîvânına bir tevhidle başlamakta, ardından bir münacaâtla devam etmektedir. Beyitlerde Allah, birçok isim ve sıfatı ile birlikte, İslâmî inançlara uygun olarak tavsif edilmekte ve O’nun ezelî ve ebedî oluşu ifade edilmektedir.

Ayrıca kaside ve gazellerde Allah’ın isim ve sıfatları sıkça anılmaktadır. Allah’ı ifade etmek için Allâh, Hazret-i Hak, Dest-i kudret, feyyâz-ı ezel, Feyyâz-ı mutlak, Hâlık-ı

‘âlem, Hakk, Hâyy-ı Lâ-yenâm, Hazret-i Bârî, Hudâ, İlâh, kâtib-i kudret, kudret-i

14 Bakara, 2/62, 177, 256; Nisâ,4/136; Ahkâf,46/31; Hadîd,57/7, 8...

(37)

Perverd-gâr, mahbûb, Mevlâ, nakkâş-ı kazâ, nakkâş-ı kudret, Rab, Rabbü'l-‘âlemîn, Rabb-i Celîl, Rabb-i Gafûr, Rabb-i müste‘ân, sun‘-ı Kird-gâr, üstâd-ı ezel, üstâd-ı kazâ, Vehhâb, yaratan, Yezdân gibi isim, sıfat ve tamlamalar kullanmıştır.

Allah Yaratandır

Yaratmak bir nesneyi yokluktan varlık sahasına çıkarmaktır. Bu anlamda yaratmak Allah’a mahsustur. Kur’ân-ı Kerîm’de birçok ayet, Allah’ın yaratıcılığına delâlet eder.15 O, dünya fabrikasını, üzerindekileri ve insanları yoktan var edendir. (M. 2/29) Bir tek sözüyle dünyayı ve mevsimleri yaratan Allah (M. 1/5-6) yeryüzüne indirdiği su ile ağaçları meyve yüküyle yükler (M. 1/12), toprağa yeşil bir elbise giydirir. (M. 1/13)

Zâhir olan bu nakş-ı gûn-â-gûn

Hâme-i kudretinden oldı birûn M. 1/14

“Dünya üzerinde görünen bütün renkler onun kudret kaleminden çıkmıştır.”

Allah, gökleri, yıldızları, dünyayı saran katmanları yaratandır. Ayı, Batının şâhı eden ve yıldızları onun askeri yapan, (M. 1/32) felek çadırını ipsiz ve sütunsuz ayakta tutan, (M.

1/33) cihânı ve onu sarmalayan katmanları yaratan da O’dur (c.c.).

Ol geyürdi cihâna bî-minnet

Birbiri üstine tokuz hil‘at M. 1/36

“Hiç bir karşılık beklemeksizin cihâna birbiri üstüne dokuz kat kaftan giydiren de O’dur.”

Yeryüzünü, gökyüzünü, yıldızları ve diğer varlıkları yarattıktan sonra insanı yaratan Allah, yeryüzünü insan ile gökyüzünü ise yıldızlar ile zinetlendirmiştir. (M. 1/25) Ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’de insanın bir sudan yaratılışından bahseden ayetlere16 atıfta bulunan şâire göre insanı eşref-i mahlukat olarak bir nutfeden yaratan Allah, insana bir beden verip yaratılış gayesini anlayabilmesi için onu akıl nuruyla aydınlatmıştır.

15 En’âm, 6/73, 102; Fatır,35/3; A’raf, 7/54...

16 Yâsin, 36/77; Furkan, 25/54; Nur, 24/45

(38)

Nutfeden hâsıl itdi insânı

Yazdı âb üzre sûret-i cânı M.1/26

“İnsanı bir sudan yarattı ve su üzerine cân suretini serdi.”

Olmasun diyü târ hücre-i ten

Nûr-ı ‘akl ile eyledi rûşen M.1/27

“Bedeni karanlıkta kalmasın diye onu akıl nuruyla aydınlattı.”

Lütuf Sahibidir

Allah, kullarına karşı son derece cömerttir. Dünyada iman edenlerin dostu olduğu gibi ahirette de iman sahiplerine yardım ederek onlara lütufta bulunacaktır. Zîrâ, onun öncesi ve sonrası olmadığı gibi ihsanının da sonu yoktur.

Zâtına ibtidâ vü gâyet yok

Lutf u ihsânına nihâyet yok M. 1/11

“Lütuf ve ihsanı sonsuz olan Allah’ın ne öncesi ne de sonrası vardır.”

Allah yarattıklarına karşı sonsuz kerem sahibidir. Allah’ın ihsanı öylesine büyüktür ki dilediği anda kulunu zor durumdan kurtarıp onu felaha erdirir.

Bâd-ı lutfın kaçan vezân eyler

Nâr-ı sûzânı gül-sitân eyler M.1/37

“Ne zaman onun lütuf rüzgarı esse (o rüzgar) yakıcı ateşi bir gül bahçesine dönüştürür.”

Beyitte ayrıca Hz. İbrahim’in (a.s.) ateşe atılması ve ateşin ona karşı selametli oluşu hadisesine de telmih yoluyla işaret edildiğini söyleyebiliriz. Yine beyitte ateş ile gül arasında kırmızı rengi bakımından benzerlik ilgisi kurulmuştur.

Kahhârdır

Allah, inkarcıları ve günahkarları cezalandırandır. İman edenlere karşı ne kadar merhametli ise küfür içinde olanlara ve bunda inat edip tövbe etmeyenlere karşı da

(39)

kahredicidir. Onun kahrı cenneti cehenneme çevirmeye yetecek kadar büyüktür.

Kahrı ammâ ider cinânı cahîm

Zehr ü zakkûm olur içinde na‘îm M.1/38

“Kahrı, cenneti cehenneme çevirir, na’im cennetini zehirli zakkumlarla doldurur.”

Âdil-i Mutlaktır

Allah (c.c.) adaletli ve insaflı olması, hakla hükmetmesi, haklıya hakkını, haksıza cezasını vermesi, her şeyi yerli yerinde yapması ve her yaptığı hak ve doğru olan asla zalim olmayan (Karagöz, 2011: 250) ve hükmünde mutlak adaleti sağlayan olması yönüyle

“Dâdâr” sıfatıyla tavsif edilir.

Zâhir olan cihânda şehâ rûz u şeb degül Hıfz eylesün diyü seni Dâdâr-ı kün-fekân Bir âsmânî kâgıda yazar debîr-i çerh

Gâhî du‘â-yı Nûr gehî sûre-i Duhân Kt. 80

“Ey padişah! Dünyada görünen gece ve gündüz değil. Felek katibinin, ol deyince olduran âdil-i mutlak olan Allah (c.c.) seni korusun diye gök rengi bir kağıda yazdığı Nûr ve Duhân sureleridir.”

Hâletî, mutasavvıf bir şair olmamakla birlikte dîvândaki Allah inancı, islam dini ve tevhid inancıyla paralel olarak ele alınmıştır. Allah bütün kâinatı yoktan var eden, ezeli ve ebedi olan, herşeye gücü yeten, ihsan ve ikram sahibi olarak her yeri rahmetiyle kaplayandır.

İnsanlar, Allah’ın zâtını, hakikat ve mahiyetini bilmezler. O’nu eserleri ve eserlerin delâlet ettiği sıfatları ve isimleriyle tanıyabilirler. Allah’ın güzel isimleri, Allah’ı çeşitli yönlerden tanıtan sıfatlarıdır. (Karagöz, 2011: 98)

Bu bölümde Allah’ın, divanda anlatılan yaratıcılığı, yarattıklarına karşı cömertliği, inkarcılara karşı cezanlandırıcı ve kahrediciliği, ezelî ve ebedî oluşu ile iman esasları

Referanslar

Benzer Belgeler

Kur’ân-ı Kerîm, insanları Allah Teâlâ ile birbirleriyle ve tabiatla ilişkilerinde, doğru yola sevk etmek için gönderilmiş bir kitaptır. Kur’ân insanı ve

Peygamber’in üstünlüğüne, mükemmelliğine işaret edilen bir diğer husus da kültürümüzde “temmet”i yani bitişi, sona ermeyi gösteren “mim” harfinin

"Fele[in her igi tersinedir" gekli de olan bu atas6ziiniin anlam bakrmrndan aynr fakat kelime dizimi bakrmrndan farkh bir diSer gekli de g6yledir:.

Gençlerin zararlı akımlardan kendilerini korumaları ve bu dünyada mutlu ve huzurlu bir hayat sürüp ahirette ebedi kurtuluşa erişebilmeleri için ibadet

Ruhi Su’nun, 1961-1965 yıllan arasında bir bankanın halk kültürü geliştirme birimi için yaptığı "Türk Halk Oyunlan” derlemesi, 1965 yılında başka biryazann

Bu akşamki piyesimiz ğayet gülünçlü olduğundan pek sinirli ve çok gülm eğe tahammül edemeyenle*• bayılm am ak için lütfen yanlarında bir adet limon

Kaynak: Koç, Din Eğitiminde Etkili İletişim; Köylü, Psiko-Sosyal Açıdan Dinî İletişi; Hasan Tutar vd., Genel İletişim, Kavramlar ve Modeller (Ankara: Seçkin

Attığını vurmak kolay değil, boşa atmak da heves kırıcı ya; ormanlarda, daha kuşlar yumurtadayken, geniş alanlar üstüne ag gererlermiş.. Uçuş