• Sonuç bulunamadı

T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SAĞLIK YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SAĞLIK YÖNETİMİ ANABİLİM DALI"

Copied!
191
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SAĞLIK YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

TIPTA UZMANLIK BRANŞLARININ TERCİHİNDE ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

Nazife ÖZTÜRK 1340232514

DOKTORA TEZİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. Mehmet GENÇTÜRK

ISPARTA - 2019

(2)
(3)
(4)

(ÖZTÜRK, Nazife, Tıpta Uzmanlık Branşlarının Tercihinde Etkili Olan Faktörler Üzerine Bir Araştırma, Doktora Tezi, Isparta, 2019)

ÖZET

Bu araştırmanın amacı tıpta uzmanlık alan tercihlerine etki eden faktörleri tespit etmektir. Araştırma kapsamında uzmanlık alan tercihine etki eden faktörler, bu tercihleri etkileyen nedenler ve son yıllarda hekim tercihlerindeki önemli değişiklikler incelenmiş, ayrıca Türkiye’de insan kaynaklarının geliştirilmesine katkıda bulunmak hedeflenmiştir.

Araştırma karma araştırma yöntemi ile yürütülmüş, keşfedici sıralı araştırma deseni kullanılmıştır. Araştırma üç aşama olarak tasarlanmıştır. Bu aşamalar: keşfedici, ölçme aracı geliştirme ve ölçme aracını uygulamadır. Araştırmanın keşfedici aşamasında 14 uzman hekim ile ortalama 43 dakika süren yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile nitel veriler toplanmış, bulgular betimsel ve içerik analizi yöntemi ile analiz edilmiştir. Araştırmanın ikinci aşamasında nitel analiz sonucunda elde edilen verilerden yola çıkılarak ölçme aracı geliştirilmiştir. Geliştirilen ölçme aracı sonuçların bütüncül bir şekilde yansıtılması amacıyla tıp fakültesi öğrencileri ile uzmanlık sınavına hazırlanan toplam 502 kişi üzerinde uygulanmıştır.

Araştırmada nitel bulgular 4 tema altında yapılandırılmıştır. Bu temalar; tıpta uzmanlık branşlarına etki eden faktörler, son yıllarda hekimlerin değişen tercihlerine ilişkin nedenler, değişen tercihlerin ileriki yıllarda oluşturabileceği problemlere ilişkin sorunlar ve sorunların önüne geçebilmek için yapılan öneriler olarak gruplandırılmıştır.

Araştırma sonucunda katılımcıların görüşlerine göre hekimlerin tıpta uzmanlık alan tercihine etki eden faktörler bireysel, mesleki ve sistemsel faktörler olarak sınıflandırılmıştır. Tıpta uzmanlık alan tercihlerini etkileyen birçok faktör olsa da araştırma sonucunda bireysel faktörlerden kişilik özelliklerinin uzmanlık alan tercihinde önemli olduğu, mesleki faktörlerden branşın mortalite oranı, taşıdığı risk ve şiddete maruz kalma durumunun ve sistemsel faktörlerden performansa dayalı ek ödeme uygulamasının bu seçimi etkilediği ve yön verdiği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca son yıllarda tercih eğilimlerinin değiştiği, hekimlerin tercihlerinin klinik branşlardan preklinik branşlara doğru kaydığı bu nedenle ileride çok tercih edilen alanlara yığılma olacağı, önlem alınmazsa bu durumun hastalar açısından nitelikli sağlık hizmeti alamama, sağlık sistemi açısından ise hizmette aksamalara neden olacağı sonucuna ulaşılmıştır. Araştırma kapsamında nitel verilere dayalı olarak 42 madde ve 7 boyuttan oluşan “Hekimlerin Branş Tercih Eğilimleri Ölçeği” geliştirilmiş, bu ölçek ile nitel verilerin nicel veriler ile desteklendiği sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Tıpta Uzmanlık Seçimi, Tıpta Uzmanlık Tercihleri, Uzman Hekimler, Karma Araştırma

(5)

(OZTURK, Nazife, A Research on the Factors Effecting the Preference of Medical Specialization Branches, Doctoral Thesis, Isparta, 2019)

ABSTRACT

The aim of this study is to determine the factors affecting the preferences of specialization in field of medicine. Within the scope of the research, the following were studied: factors that affect preferences of field of specialization by physicains, the reasons for such preferences, significant changes in decision-making in recent years and also important were deductions made in order make suggestions decision-making and development of human resources for health in Turkey.

Mix̄ ed research methods and exploratory sequential research design were used.

The research was designed in three stages: explorative, measurement tool development and application of measurement tool. In the ex̄ plorative phase of the study, qualitative data were collected from 14 specialist physicians using semi-structured questionnare through interviews that lasted on avarage for 45 minutes. The findings were analyzed with descriptive and content analyses methods. In the second stage of the study, the measurement tool was developed from the data obtained from the qualitative analyses during the first stage. The developed measurement tool was applied to medical school students and the physicians prepared for the specialization exam. A total number of 502 participants were recruited for the second stage. Qualitative findings from the second stage were structured under 4 themes. These themes are: the factors affecting the specialization into various field of medicine, the reasons for changing preferences of the physicians in recent years, future challenges related to changing preferences and suggestions made to prevent potential problems identified.

According to the results of the research, the factors affecting the physicians' preference of specialty in medicine were classified as individual, occupational and about systemic factors. Although there are many factors that affect the preferences of medical field, it is concluded that the personality traits of individuals and mortality rates associated with the branch or field of medicine are the most significan professional factors, while the risks and the exposure to violence and the application of the additional payment based on the performance of candidates are the systemic factors that affect selections and preferences. Developed within the scope of the research, which named"

Physicians' Preference Tendencies of Specialty Branch", was composed of 42 items and 7 dimensions.

Keywords: Specialization Choice in Medicine, Specialization Branch Preferences in Medicine, Specialist Physicians, Mixed Research Design

(6)

İÇİNDEKİLER

TEZ SAVUNMA TUTANAĞI ... i

YEMİN METNİ ... ii

ÖZET... iii

ABSTRACT ... iv

İÇİNDEKİLER ... v

KISALTMALAR ... viii

TABLOLAR ... ix

ŞEKİLLER... x

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM TIPTA UZMANLAŞMA 1. TIPTA MESLEK KAVRAMINA İLİŞKİN GENEL ÇERÇEVE ... 5

1.1. Meslek Kelimesinin Kökleri ve Tanımı... 5

1.2. Hekimlik Mesleği ... 7

1.3. Meslek Kavramı Perspektifinden Profesyonellik ... 13

2. İŞ BÖLÜMÜ VE UZMANLAŞMA ... 15

2.1. Toplumsal Açıdan Uzmanlaşma ... 16

2.1.1. Tıpta Uzmanlaşma –Bütünden Parçaya Hastadan Hastalığa Giden Süreç.... 18

2.1.2. Uzmanlaşma ve Tıpta Uzmanlaşmaya Yöneltilen Eleştiriler ... 22

3. TIP EĞİTİMİ VE TIPTA UZMANLIK ALANLARI ... 23

3.1. Tıp Eğitimi ... 23

3.2. Tıpta Uzmanlık Eğitimi ... 25

3.3. Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) ... 27

3.4. Tıpta Uzmanlık Alanları ... 28

4. TIPTA UZMANLIK ALAN TERCİHLERİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER .. 24

4.1. Bireysel Faktörler ... 29

4.1.1. Demografik Özellikler ... 29

4.1.2. Kişisel Özellikler... 32

4.1.3. Kişisel Deneyimler ... 35

4.2. Mesleki Faktörler... 36

4.3. Sağlık Politikalarına İlişkin Faktörler ... 38

İKİNCİ BÖLÜM METODOLOJİ 1. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ ... 45

1.1. Problemin İfadesi... 46

2. ARAŞTIRMANIN DESENİ ... 51

2.1. Araştırmanın Tasarımı ... 52

(7)

2.2. Araştırmanın Süreci ... 56

2.4. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 60

2.5. Katılımcılar ... 60

2.5.1. Nitel Araştırma Katılımcıları ... 61

2.5.2. Nicel Araştırma Katılımcıları ... 62

2.6. Veri Toplama... 62

2.6.1. Nitel Veri Toplama Süreci ... 63

2.6.2. Nicel Veri Toplama Süreci ... 64

2.7. Örneklem Seçimi ... 65

2.8. Verilerin Analizi ... 67

2.9. Geçerlilik- Güvenilirlik... 69

2.9.1. Nitel Araştırmalarda İnandırıcılık, Aktarılabilirlik ve Teyit Edilebilirlik ... 69

2.9.2. Nicel Araştırmalarda Geçerlilik – Güvenilirlik ... 70

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BULGULAR 1. NİTEL ARAŞTIRMAYA İLİŞKİN BULGULAR ... 71

1.1. Hekimlerin Branş Tercihlerine Etki Eden Faktörlere İlişkin Bulgular ... 71

1.1.1. Bireysel Faktörler ... 71

1.1.1.1. Demografik Özelliklere İlişkin Bulgular ... 73

1.1.1.2. Kişisel Özelliklere İlişkin Bulgular ... 75

1.1.2. Mesleki Faktörler ... 78

1.1.2.1. Çalışma Koşulları ... 79

1.1.3. Sistemsel Faktörler ... 90

1.1.3.1. Performansa Dayalı Ek Ödeme Uygulamasına İlişkin Faktörler ... 92

1.1.3.2. Uzmanlık Eğitimine İlişkin Faktörler ... 96

1.1.3.3. Sağlık Politikalarına İlişkin Faktörler ... 97

1.2. Son Yıllarda En Çok Tercih Edilen Branşlara İlişkin Bulgular ... 98

1.2.1. Branşlar... 98

1.2.2. Tercih Edilme Nedenleri ... 99

1.2.2.1. Toplumun Özelliğinden Kaynaklı Nedenler ... 102

1.2.2.2. Branşın Özelliğinden Kaynaklı Nedenler ... 103

1.3. Uzmanlık Alan Tercihlerinin Değişmesi Sonucu Oluşabilecek Problemlere İlişkin Bulgular ... 105

1.3.1. Sağlık Sektörü Açısından Oluşabilecek Problemler ... 105

1.3.2. Hastalar Açısından Oluşabilecek Problemler ... 106

1.4. Öneriler ... 107

1.4.1. Sağlık Sistemine İlişkin Öneriler ... 108

1.4.2. Tıp Eğitimi Ve Asistanlık Eğitimine İlişkin Öneriler ... 109

1.4.3. Performans Sistemine İlişkin Öneriler ... 111

2. NİCEL ANALİZE İLİŞKİN BULGULAR ... 114

(8)

2.1. Branş Tercihini Etkileyen Faktörlere İlişkin Puan Ortalamaları ... 114

2.2. Tıpta Uzmanlık Sınavı Sonucunda Tercih Edilecek İlk Üç Branşa Ve Nedenlerine İlişkin Bulgular ... 117

2.2.1. Tıpta Uzmanlık Sınavı Sonucunda Tercih Edilecek İlk Üç Branşa İlişkin Bulgular ... 117

2.2.2. Tıpta Uzmanlık Sınavı Sonucunda Tercih Edilecek ilk Üç Branşın Nedenlerine İlişkin Bulgular... 118

3. FAKTÖR ANALİZİNE İLİŞKİN BULGULAR... 120

3.1. Ölçeğin Faktör Analizine Uygunluğunun Test Edilmesi ... 120

3.2. Faktör Analizi Sonucunda Toplam Açıklanan Varyans Miktarları... 121

3.3. Faktör Analizi ... 121

4. ÖLÇEĞE İLİŞKİN GÜVENİLİRLİK ANALİZLERİ ... 129

5. ÖLÇEĞE İLİŞKİN İSTATİSTİKSEL ANALİZLER ... 130

5.1. Hekim Çalışma Rahatlığı Boyutunun Değişkenlere Göre Karşılaştırılması... 130

5.2. Statü Boyutunun Değişkenlere Göre Karşılaştırılması ... 132

5.3. Duygusal İlgilenim Boyutunun Değişkenlere Göre Karşılaştırılması ... 133

5.4. Kazanç Boyutunun Değişkenlere Göre Karşılaştırılması ... 133

5.5. Cinsiyet ve Medeni Durum Boyutunun Değişkenlere Göre Karşılaştırılması ... 135

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM SONUÇ TARTIŞMA VE ÖNERİLER 1. NİTEL BULGULARA İLİŞKİN GENEL DEĞERLENDİRME ... 137

1.1. Son Yıllarda En Çok Tercih Edilen Branşlar ve Tercih Edilme Nedenlerine İlişkin Bulguların Değerlendirilmesi ... 141

1.2. Branşlarda Oluşabilecek Muhtemel Yığılmaların Oluşturabileceği Muhtemel Problemlere İlişkin Bulguların Değerlendirilmesi ... 143

1.3. Gelecekte Oluşabilecek Muhtemel Problemlerin Önüne Geçebilmek İçin Yapılan Önerilere İlişkin Bulguların Değerlendirilmesi ... 144

2. NİCEL BULGULARA İLİŞKİN SONUÇ VE TARTIŞMA ... 144

3. ÖNERİLER ... 147

KAYNAKÇA ... 149

EKLER ... 169

EK 1: HEKİMLERİN BRANŞ TERCİH EĞİLİMLERİ ÖLÇEĞİ ... 169

EK 2: İZİN YAZISI ... 172

ÖZGEÇMİŞ ... 173

(9)

KISALTMALAR

ABD : Amerika Birleşik Devletleri akt. : Aktaran

BİMER : Başbakanlık İletişim Merkezi CİMER : Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi Çev. : Çeviren

Ed(s) : Editör(ler)

ILO : Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labour Organization) KMO : Kaiser – Meyer - Olkin

ÖSYM : Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi SS : Standart sapma

sig. : Sigma

SPSS : Statistical Package for the Social Sciences std. : Standart

TUS : Tıpta Uzmanlık Sınavı vd. : Ve diğerleri

WHO : World Health Organisation ILO : International Labour Organisation

(10)

TABLOLAR

Tablo 1:Disiplin Olarak Ortaya Çıkan Tıpta Uzmanlık Branşları ve Yılları ... 21

Tablo 2: Tıpta Uzmanlık Alanları ve Eğitim Süreleri ... 23

Tablo 3:Dahili Branşların 2007 – 2017 yıllarına ait taban puan ortalamaları ... 48

Tablo 4: Cerrahi Branşların 2007 – 2017 yıllarına ait taban puan ortalamaları ... 48

Tablo 5: Temel Tıp Bilimleri Branşlarının 2007 – 2017 yıllarına ait taban puan ortalamaları ... 49

Tablo 6: Nitel Araştırma Katılımcılarının Demografik Özellikleri ... 61

Tablo 7: Nicel Araştırma Katılımcılarının Demografik Özellikleri ... 62

Tablo 8: Katılımcılarla Görüşme Tarihi, Görüşme Yeri ve Görüşme Süresi... 64

Tablo 9: Tema ve Kategori Örnekleri ... 68

Tablo 10: Tanımlayıcı İstatistiklere İlişkin Bilgiler ... 115

Tablo 11: TUS Sınavı Sonucunda Tercih Edilmek İstenen İlk Üç Branşa İlişkin Bulgular ... 117

Tablo 12: KMO ve Barlett’s Testine İlişkin Bulgular ... 121

Tablo 13: Toplam Açıklanan Varyans Görünümü ... 121

Tablo 14: Faktör Analizi Sonuçları ... 122

Tablo 15: Yeniden Yapılan Faktör Analizine İlişkin KMO ve Barlett’s Testi Sonuçları ... 124

Tablo 16: Toplam Açıklanan Varyans Tablosu... 124

Tablo 17: Döndürülmüş Bileşenler Matrisi ... 125

Tablo 18: Hekimin Çalışma Rahatlığı Boyutu KMO Barlett’s Test Sonuçları ... 127

Tablo 19: Hekimin Çalışma Rahatlığı Boyutu Döndürülmüş Bileşenler Matrisi ... 128

Tablo 20: Ölçeğin Boyutlarına ait Cronbach Alfa, Ortalama, Standarta Sapma, Basıklık Çarpıklık Değerleri ... 130

Tablo 21: Hekim Çalışma Rahatlığı Boyutunun Değişkenlere Göre Karşılaştırılması 131 Tablo 22:Statü Boyutunun Değişkenlere Göre Karşılaştırılması ... 132

Tablo 23: Kişisel Özellikler Boyutunun Değişkenlere Göre Karşılaştırılması ... 133

Tablo 24: Kazanç Boyutunun Değişkenlere Göre Karşılaştırılması ... 134

Tablo 25: Demografik Özellikler Boyutunun Değişkenlere Göre Karşılaştırılması .... 136

(11)

ŞEKİLLER

Şekil 1: Araştırmanın Tasarımı ... 55

Şekil 2: Araştırmanın Süreci ... 58

Şekil 3: Bireysel Faktörlere İlişkin Kavram Haritası... 72

Şekil 4: Mesleki Faktörlere İlişkin Kavram Haritası ... 78

Şekil 5: Sistemsel Faktörlere İlişkin Kavram Haritası ... 91

Şekil 6: Son Yıllarda En Çok Tercih Edilen Branşaların Tercih Edilme... 101

Şekil 7: Katılımcıların Önerilerine İlişkin Kavram Haritası ... 108

(12)

ÖNSÖZ

Hekimlerin branş tercihlerini etkileyen faktörleri ortaya çıkarmak amacıyla başladığım bu çalışmada danışmanlığımı üstlenen Prof. Dr. Mehmet GENÇTÜRK’e, çalışmama yön vermemde çok değerli katkılar sunan Doç. Dr. Ali Murat ALPARASLAN’a, çalışmamın son aşamasında desteğini esirgemeyen Prof.Dr.

Ramazan ERDEM’e ve araştırmam süresince çekinmeden fikirlerine başvurduğum Dr.

Öğr. Üyesi Mustafa ÇOBAN’a, Öğr. Gör. Dr. Şerife Alev UYSAL’a ve Dr. Öğr. Üyesi Rukiye ÇELİK’e;

Araştırmamı uygulamam için izin veren kuruma, görüşme yapmayı kabul eden hekimlere, araştırmama katılan tıp fakültesi öğrencilerine ve mezunlarına;

Sadece bu zor süreçte değil her zaman arkamda olduklarını bildiğim, beni bugünlere getiren canım annem, babam ve ablama, tezim süresince beni en çok yüreklendiren, gayreti desteği ve sabrı ile yanımda olan değerli eşim Mustafa ÖZTÜRK’e, okul hayatının henüz başında tezin ne demek olduğunu idrak edemese de

“Annecim tezin bitti mi?” diye soran varlığı ile hayatıma anlam katan, ışık olan canım yavrum ZÜBEYDEM’e bu yaşında bana olan desteğine;

Sonsuz teşekkür ederim…

(13)

GİRİŞ

Baş döndürücü bir hızla artan bilgi, hayatın her alanını olduğu gibi meslekleri de etkilemiştir. Hızla artan bilgi ile baş edemeyen insanoğlu bilgiye hakim olabilmek için uzmanlaşmaya gitmek gibi birtakım çözümler geliştirmiştir. Buna paralel olarak özellikle son yüzyılda tıp alanında hızla artan bilimsel ve teknik bilgi tıpta çığır açan gelişmelere neden olmakla birlikte, tıbbi bilginin bölümlere ayrılması tıp alanında uzmanlaşmanın ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Tıp alanında uzmanlaşma, belli hastalık gruplarına ya da insan vücudunun belli bir organına özgü hastalıkları ilgilendiren alanlarda, tıp eğitiminin üzerine ilave eğitim ile elde edilen ve sonucunda hekimlerin “uzman” unvanını hak ettiği süreç olarak tanımlanabilir. Bir anlamda tıbbi bilgilerin uzmanlık dallarına ayrılması olarak da açıklanan tıpta uzmanlaşma, tıp eğitimini tamamlayan ve bir alanda uzmanlaşmak isteyen hekimlerin karşısına yol ayrımı olarak çıkmaktadır.

Tıpta uzmanlaşma süreci hasta ve hastalık süreçlerini etkilediği gibi, temeli tıbbi uygulamalara dayalı olan, hekimlik mesleğini de etkilemiştir. 19. yüzyılda hem tek başına icra edilen hem de tanı, tedavi ve eğitim sürecinde standarttan yoksun olan, aynı zamanda kuşaktan kuşağa, babadan oğula usta – çırak ilişkisi ile aktarılan hekimlik mesleği, yüzyıllar içerisinde hastalıkların sadece bulgulardan oluştuğu süreçten laboratuvar dönemine, hastalıkların koruyucu sağlık uygulamaları döneminden yoğun teşhis ve tedavi sürecine geçiş gibi birtakım süreçlerden geçerek evrimleşmiş ve 20.

yüzyıl ile birlikte tıp eğitiminin belli kurallara bağlanması neticesinde profesyonel kimlik kazanmıştır (Aslan ve Odabaşı, 2013: 44; Belek, 2003: 9). Hekimlik mesleğinin profesyonel kimlik kazanması ve tıpta modern uygulamaların da artması sonucunda hekimlik mesleği ivme kazanmış modern tıbbın içerisinde hekimler uzman profesyoneller olarak yerini almıştır.

Modern tıpta uzman profesyoneller olarak yer alan hekimler, giderek artan ve çeşitlenen uzmanlaşma alanlarının da etkisiyle tıp fakültesinden mezun olduktan sonra

“uzman hekim” olmayı adeta zorunlu bir hal olarak görmekte ve hekimlerin büyük çoğunluğu uzmanlaşmaya yönelmektedir. Bu durum tıpta aşırı uzmanlaşma gibi

(14)

eleştirilere neden olsa da bugün hem uzmanlaşma süreci hem de hekimlerin uzmanlaşma isteği artarak devam etmektedir.

Hekimlerin uzmanlaşma süreci çok hızlı ve dinamik bir süreç olarak ifade edilmekte, sürecin aynı zamanda rekabetçi ortamı içerisinde barındırdığı ve bu ortamın yüksek düzeyde akademik başarıyı gerektirdiği bilinmektedir. Tıbbın her geçen gün gelişmesi, yeni teşhis ve tedavi yöntemlerinin bulunması, yaşam boyu öğrenme sürecini beraberinde getirmekte ve hekimlerin başarı isteğini artırmaktadır. Bu istek genellikle mesleğin ilerleyen yıllarında da devam etmekte, tıpta uzmanlaşma eğitimlerinin zorluğu, yeni teşhis ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi ve hastaların sürekli artan bakım ihtiyacı gibi nedenlerle hekimlerin mesleki başarı ihtiyacının yanı sıra birtakım koşulları sağlamak gibi zorunlulukları da bulunmaktadır (Babenko et al., 2017: 75).

Örneğin Türkiye’de hekimler meslek hayatına 6 yıllık tıp eğitimi sonrası başlamakta, tıp eğitimini tamamlayan hekimlerin mezun olduktan sonra pratisyen hekim olarak kalmak, uzman hekim olmak ya da prekilik alanlarda doktora eğitimine yönelmek gibi seçenekleri bulunmaktadır. Hekimlerin “Uzman” olabilmek için Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) gibi bir mesleki sınavı geçmek zorunluluğu bulunmakta ve tercihlerini genellikle uzman hekim olmaktan yana kullandıkları düşünülmektedir. 2017 yılı Sağlık İstatistik Yıllığı verilerine göre uzman hekim sayısının (80.951 kişi) toplam hekim sayısının (149.997 kişi) yaklaşık %50’sini oluşturması bu durumu destekler niteliktedir.

Meslek hayatının geri kalanında seçtiği uzmanlık alanında başarıya ulaşmak gibi hedefleri bulunan hekimler için uzmanlık karar süreci, bu süreci etkileyen doğrudan ve dolaylı birçok değişkenin varlığı nedeniyle karmaşık ve birçok etkiyi içerisinde barındıran dinamik bir süreçtir. Bu karmaşık süreci ve sürece etki eden faktörleri anlamak derinlemesine bir bakış açısını gerektirmektedir.

Hekimlerin uzmanlık alan tercihini etkileyen pek çok faktörden bahsedilmektedir. Bu faktörler kimi zaman ayrı ayrı ele alınmakta kimi zaman belli kategori ve temalar altında toplanmaktadır. Eğitim ve psikoloji gibi disiplinlerde yapılan araştırmalarda uzmanlık alan seçimi kararının arkasında eğitim ve iş tecrübesi gibi bireysel tecrübelerin ve demografik özellikleri içeren kişisel nedenlerin etkili olduğu savunulurken, sosyoloji ve ekonomi alanındaki çalışmalarda bu kararın arkasında sağlık çalışanlarının iş gücü piyasası ve mesleğin gelecekteki konumu gibi

(15)

mesleki özelliklerin etkili olduğu savunulmaktadır. Bu etkilerin dışında ülkelerin değişen politik kararlarının da uzmanlık alan tercihinde önemli olduğu tartışılmaktadır.

Giderek artan ekonomik ve sosyo – politik faktörler birçok ülkede hekimlerin uzmanlık alan tercihlerine yön vermekte ve bu durumun gelecekte sağlık sektörünü nasıl etkileyeceği konusu henüz tam olarak bilinmemektedir (Barat et al., 2018: 1). Bu nedenle hekimlerin uzmanlık alan seçimini etkileyen faktörleri tespit etmek için derinlemesine araştırmalara ihtiyaç bulunmaktadır.

Hekimlerin uzmanlık alan tercihlerini etkileyen faktörlerin ve bu tercihler arasında tutumlarının nasıl değiştiğinin araştırılması, hekimlerin eğitim ve öğretimini planlayanlar, sağlık politika yapıcıları ve gelecekte uzmanlık alan tercihi yapacak olan hekimler için önemli bir konudur. Ayrıca bu tür araştırmalar uzmanlık alanlarına yönelik politikaları planlayan politika yapıcılara da bilgi sağlaması ve yardımcı olması açısından da önem taşımaktadır (Smith et al., 2015: 397).

Türkiye’de tıpta uzmanlık alan tercihleri incelendiğinde, son yıllarda hekimlerin uzmanlık alan tercihlerinde dramatik değişiklikler olduğu, tercihlerin doğrudan hasta bakımı ile ilgilenen klinik branşlardan çok dolaylı olarak hasta bakımı ile ilgilenen preklinik branşlara kaydığı, özellikle Kadın Hastalıkları ve Doğum, Beyin Cerrahi, Kalp ve Damar Cerrahisi gibi önemli hastalıkları ilgilendiren branşlarda TUS taban puanlarının tedrici olarak düştüğü ortaya çıkarılmıştır. Kaya ve arkadaşlarının (2014) 2007 – 2013 yılları arasında gerçekleşen 13 TUS sınavını incelediği çalışmasında Kadın Hastalıkları Doğum, Genel Cerrahi ve Çocuk Sağlığı Hastalıkları branşlarının TUS taban puanlarında belirgin düşüş olduğu, Tıbbi Mikrobiyoloji ve Tıbbi Biyokimya branşlarının TUS taban puanlarında yükselme olduğu bildirilmektedir. Buradan hareketle bu çalışmada tıpta uzmanlık branşlarının tercihinde etkili olan faktörlerin tespit edilmesi amaçlanmış ve bu amaç doğrultusunda araştırma planlanmıştır.

Araştırma karma yöntem olarak tasarlanmış, keşfedici sıralı desen yöntemi ile nitelden nicele iki aşamalı olarak yürütülmesi planlanmıştır. Araştırmanın birinci aşamasında uzman hekimler ile derinlemesine görüşmeler ile nitel araştırma yapılmış, elde edilen veriler betimsel ve içerik analizi tekniği ile analiz edilmiştir. Araştırmanın ikinci aşamasında ise nitel araştırmadan elde edilen keşfedici verilerden “Hekimlerin Branş Tercih Eğilimleri Ölçeği” oluşturulmuş, bu ölçek henüz uzmanlık alan tercihi

(16)

yapmamış olan uzman adayı hekimlere ve tıp fakültesi öğrencilerine uygulanmıştır.

Araştırma sonuçlarının bütüncül ve zengin bir şekilde yansıtılması, değişen sosyo- ekonomik ve politik koşullar altında tıp fakültesi öğrencileri ve uzman hekim adayları ile uzman hekimlerin tutumları arasında farklılık oluşup oluşmadığının belirlenmesi amacıyla araştırma grubunu uzman hekimler, öğrenciler ve TUS sınavına girecek hekimler oluşturmaktadır.

Araştırma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde meslek, ve profesyonellik kavramlarına ilişkin kavramsal çerçeveye yer verilmiş, profesyonel bir meslek olan hekimlik mesleği aktarılmış, iş bölümü, uzmanlaşma ve tıpta uzmanlaşma hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca tıp eğitimi, tıpta uzmanlık eğitimi ve tıpta uzmanlık alan tercihlerine etki eden faktörler anlatılmıştır. İkinci bölümde araştırmanın amacı, önemi ve metedolojisi açıklanmış, üçüncü bölümde araştırmanın nitel ve nicel bulgularına yer verilmiş, dördüncü bölümde ise nitel bulgulara ilişkin genel değerlendirme, nicel bulgulara ilişkin sonuç ve tartışmaya yer verilmiş, öneriler bölümü ile çalışma sonlandırılmıştır.

(17)

BİRİNCİ BÖLÜM TIPTA UZMANLAŞMA

1. TIPTA MESLEK KAVRAMINA İLİŞKİN GENEL ÇERÇEVE

Bu ana başlık altında tıpta meslek kavramına ilişkin genel çerçeveye yer verilmiştir. Meslek kavramı, kökleri ve bu kavramın tanımı yapılmış, hekimlik mesleği ve meslek kavramı perspektifinden profesyonellik kavramı tartışılmıştır.

1.1. Meslek Kelimesinin Kökleri ve Tanımı

Meslek kelimesinin etimolojik köklerine bakıldığında, Fransızcada profession

“mezhep, itikat, meslek” sözcüklerinden; İngilizcede profession “uzmanlık alanı, uğraş, sözcüklerinden; Latincede profiteri, profess “lehe konuşmak” sözcüğünden alıntılı olarak türetilmiştir (Profesyonel Kelime Kökeni). Küçük Ox̄ford Sözlüğünde ise

“Profes” kelimesinin ilk anlamının dinsel bir kökten geldiği ve “dinsel düzen adına yemin etmek” olarak geçmiş, ancak 1675 yılından itibaren bu anlamını yitirerek “yeteri kadar nitelikli olma” anlamında kullanılmaya başlanmıştır (Cirhinlioğlu, 1996: 26).

Türk Dil Kurumu güncel Türkçe sözlüğünde meslek, “Belli bir eğitim ile kazanılan sistemli bilgi ve becerilere dayalı, insanlara yararlı mal üretmek, hizmet vermek ve karşılığında para kazanmak için yapılan, kuralları belirlenmiş iş” olarak tanımlanmıştır (Türk Dil Kurumu). Gövsa (1930: 1079)’nın Yeni Türk Lugatı eserinde ise “Herkesin geçinmek için tuttuğu yol” olarak ifade edilmiştir.

Kabaca emeğin profesyonelleşmesi olarak tanımlanan meslek (Wilensky, 1964:

138); bireylerin geçimini sağlayan, toplum içerisindeki statülerini belirleyen, kendine has yasal ve etik kuralları barındıran kesintisiz faaliyetlerdir. Toplumsal yapı ve iş bölümü içinde işlevleri belirlenen meslek, sosyal konumu nedeniyle birey ve toplum arasındaki önemli etkileşim bağıdır (Eke, 1987: 377).

Meslek, kuralları belirli, belli eğitimler sonucunda edinilen bilgi ve becerilerin kişilerin hayatlarını kazanmak için yerine getirdikleri etkinlikler olarak tanımlanmaktadır (Yılmaz vd., 2012: 9). Bir başka tanımda ise meslek belli bir eğitim ve öğretim sonucu elde edilen bilginin insanların yararına kullanılması, insanlara yararlı mal üretmesi ve hizmet vermesi, karşılığında para kazanmak için yapılan özellikli iş ve

(18)

bu işe sahip olacak kişilerin işin gerektirdiği niteliklere sahip olması olarak ifade edilmiştir (Mıdık vd., 2015: 84).

Meslek kelimesinin anlamı içerisinde yüksek sesle deklare etmek ve bir şeyleri duyurmak anlamları da bulunmaktadır. Bu görüşe göre meslek sahipleri yani profesyoneller kendilerini adadıkları mesleğin gerektirdiği, kendilerinden beklenen davranışları taahhüt ederek “meslek” edinmektedirler. Bu davranışlar mesleğin özü olmakla birlikte, kişinin mesleğinin gereklerini yüksek sesle deklare etmesinin nedeninin bir anlamda söz vermesinin ilanı olduğu ileri sürülmektedir. Hekimlik mesleğinde bu eylem tıp fakültesinden mezuniyetin ilan edilmesi ve bir diplomaya sahip olunması ve hekimin mesleğine başlarken yüksek sesle yemin etmesi olarak iki şekilde gerçekleşmektedir: (Pellegrino, 2002: 379).

Meslek kavramı farklı sistemler açısından da ele alınmış bir kavramdır. Modern sanayi toplumlarında ekonomik sistemlerin temeline dayandırılan meslekler toplumsal ve ekonomik düzeni devamını sağlamakta, toplumsal düzenin istikrarına katkıda bulunmakta ve aynı zamanda kişilere sosyal statü kazandırmaktadır (Tuncer, 2011: 64).

Bu yönü ile ekonomik sistemin merkezinde bulunan mesleklerin, devletler açısından ekonomik sistemin devam etmesinde önemli rolü olduğu söylenebilir.

Meslek kavramının sosyolojik anlamı, önemli tartışmalara neden olmuştur.

Bununla birlikte, sosyal bilimciler mesleklerin toplum içerisinde ayrıcalıklı bir yere sahip olduğu ve mesleki başarının ölçütleri bulunduğu konusunda hemfikirdirler (Yam, 2004: 978). Buna göre Sosyoloji perspektifinden bakıldığında meslek, belirli faaliyet alanında toplanan insani ilişkilerden oluşan bir bütündür ve sosyal ve kültürel düzenlemeler bağlamında sosyal yapı, kültür ve toplumsal süreçlerle de yakından ilişkili olması nedeniyle (Yıldız, 2010: 135); toplumun yapılaşmasında, örgütlenmesinde ve işleyişinde hayati rol oynamaktadır (İlhan, 2008: 314). Mesleklerin hem bireysel hem de toplumsal açıdan önemi düşünüldüğünde, bireylere kazanç sağlamaktan daha fazla anlam ifade ettiği, her geçen gün yeni mesleklerin ortaya çıkması ve çeşitlenmesi ile meslek kavramının öneminin gelecek yıllarda da artarak devam edeceği düşünülmektedir.

Amerikan Çalışma Bakanlığı Meslekler Sözlüğü’nde dünyada yaklaşık 12.000’den fazla meslek tanımlaması yapılmıştır (Birkök, 2004: 2); geçmiş yıllara göre

(19)

özellikle profesyonel meslekler bugün daha çok çeşitlenmiş ve emek gücünün büyük kısmını bu çeşitlenen alanlardaki profesyoneller oluşturmaktadır. Profesyonel eylemler arttıkça profesyonelleşme yani uzmanlaşma eğilimi artmakta bu psikoloji giderek yaygınlaşmakta ve insanlar profesyonel statülerin peşinde koşmaktalar (Cirhinlioğlu, 1996, 25).

Meslek, Maslow’ un ihtiyaçlar hiyerarşisinde yer alan temel fiziksel ihtiyaçlar ve güvenlik ihtiyacından sonra gelen ait olma, prestij, başarı, takdir edilme ve benimsenme ihtiyacının giderilmesinde önemli bir paya sahiptir (Wahba and Bridwell, 1976: 213).

Prestij, başarı, taktir edilme gibi öğeleri içerisinde barındıran meslek, aynı zamanda toplumda saygınlık ve statü elde etme gibi durumlara yardımcı önemli bir araçtır.

Bununla birlikte, bireyin toplumca bilinen bir mesleğe sahip olması özellikle ekonomik ve sosyal birtakım ayrıcalıklara sahip olmasına ve bunun sonucunda prestij ve saygınlık elde etmesine neden olmaktadır (Arslan, 2001: 75).

Meslek kavram olarak salt kelime anlamıyla ya da sözlükteki karşılığına hapsedilemeyecek kadar derin bir anlamı ifade etmektedir. Kökleri insanlık tarihine dayanan bu kavramın tarihsel süreç içinde kat ettiği yol anlamı ve derinliğini artırmıştır.

Meslek kavramı farklı disiplinlerin de ilgisini üzerinde toplayan önemli bir kavram olup toplumsal açıdan düzeni, ekonomik açıdan emeğin karşılığını, psikolojik açıdan statü ve saygınlığı, politik açıdan ise yasalarla belirli standartları bulunan bir sürecin ürünü olarak ifade edilmektedir. Ayrıca kişilerin yirmili yaşlarda meslek sahibi olduğu ve gündelik hayatın nerdeyse üçte birinin mesleki faaliyetler ile geçmesi meslek ve meslek seçiminin insan hayatındaki önemini ortaya koymaktadır.

Meslek kavramının tanımlarına bakıldığında standartları belli olan, belli bir eğitim sonucu elde edilen, ücret karşılığında yapılması tüm tanımların ortak özellikleri olduğu görülmektedir. Buradan yola çıkıldığında meslek, kuralları yasalarla belirlenen, formel eğitim yolu ile elde edilen, ücret karşılığı yapılan işlerin bütünü olarak tanımlanabilir.

1.2. Hekimlik Mesleği

Mesleklerin toplumsal yaşamın içinde çok eskiden beri var olduğu bilinmektedir. Meslek olarak hekimliğin neredeyse insanlık tarihi kadar eski olduğu tahmin edilmektedir. Bayat (2010)’ın Tıp Tarihi kitabının önsözünde “Yeryüzünde vücut

(20)

acısının koparttığı ilk çığlık, hekim çağıran ilk ses olmuştur. Ancak bu sese ne zaman cevap verildiğini bilememekteyiz” ifadesine yer vermesi bu durumu açıklar niteliktedir.

Tarih öncesi çağlara ait olup günümüze kadar ulaşan prehistorik resimlerden, kemik, diş gibi tarihi kalıntılardan hekimlik uygulamalarının yapıldığı anlaşılmaktadır.

Bu dönemde iyileştirici rolünde olan kişilerin tedavi usulleri sihir ve büyü ile açıklanmaktadır. Bu ilkel dönemde hekimlere biçilen toplumsal rol sihir ve büyü ile açıklansa da hekimlerin ağrıları dindirme gibi mucizevi yetenekleri olduğu kabul edilmektedir. (Elçin, 2010: 196; İlgili vd., 2016: 138). Tarih öncesi dönemlerde tıp mesleklerinin alışılmış sistemlerin aksine bağımsız oldukları ileri sürülmektedir.

Hekimler tarih boyunca insanların acı çekmesini engellediklerinden, kişisel olarak ilgilerini insanlara yansıttıklarından ve yarı mistik, gizemli bir şekilde ölüm ile yaşam arasındaki insanların tedavilerini bizzat üstlendiklerinden dolayı toplum içinde oldukça saygın bir ve özel bir konumda bulunmaktadır (Soyer, 2005: 94).

Hekim rolü üstlenen iyileştiricilerin özel konumu sağlık ve hastalık kavramlarının arasındaki ilişkiden ileri gelmektedir. Zira insanoğlu tarihin ilkel dönemlerinden itibaren sağlık ve hastalık kavramları ile bu kavramların aralarındaki ilişkiyi anlamaya ve yorumlamaya çalışmıştır. Çok eski çağlarda sağlık ve hastalık arasındaki ilişki sezgisel ve bireysel tecrübeler ile anlaşılmaktaydı. Bu tecrübeler sayesinde insanlar yaşamlarından çıkarımlar yapmışlar, varsayımlar üretmişler ve bu varsayımlar sihirbazlık, büyücülük ve dini işlerle bütünleştirilmiştir (Sarı, 2007: 15).

Tarih öncesi çağlarda sihirbazlık, büyücülük ve dini işlerle bütünleşerek kökleri atılan hekimlik, modern çağ olarak adlandırdığımız bugün hekimlerin insanların hayatlarını kurtaran ya da hastalıklardan koruyan kimlikleri sayesinde zanaatkârlığa oradan bilim insanı olmalarına evirilen bir sürecin ürünüdür (Elçin, 2010: 196). Bu evrimleşme süreci içerisinde hekimlerin mesleğin öğretilerini kimi zaman aile içinde kuşaktan kuşağa aktardıkları kimi zaman usta – çırak ilişkisi ile yanına aldıkları yardımcılarına aktardıkları bilinmektedir (Sarı, 2007: 15). Aradan yüzyıllar geçmiş olsa da güncel pratikte hekimlik meslek öğretilerinin usta – çırak ilişkisi içerisinde aktarıldığı bu yönü ile hekimliğin geleneksel özelliklerinin devam ettiği bilinmektedir. Modernizmin hayatın her alanına yansıması ile bazı mesleklerin yok olması, yeni mesleklerin ortaya çıkması gibi hızlı dönüşümün yaşandığı günümüzde hekimlik mesleğinin geleneksel özelliklerinin devam etmesi bu mesleğin önemli ve özel yönünü ortaya koymaktadır.

(21)

Hekimliğin tarih sahnesinde meslek olarak doğuşuna ilişkin bilgiler içinde bulunduğu medeniyetlerden elde edilmektedir. Medeniyetin beşiği olarak adlandırılan Mezopotamya’nın en eski dönemlerinde hayatın özünün su olduğuna inanılmakta, bu dönem hekimlerinin suya bakarak hastaya bilgi vermesi nedeniyle hekimler “suyu tanıyan kişi” olarak adlandırılmaktaydı. Yine bu dönem tıbbi uygulamalar dini uygulamalarla iç içe geçmiş, hekimler rahiplerin yanında çalışan zanaatkârlar olarak yerini almıştır (Uncu, 2013: 108). Mezopotamya’nın ilerleyen dönemlerinde hekimliğin gerçek anlamda bir meslek olarak oluşması yönündeki ilk adımlar Babil Kralı Hammurabi tarafından atılmıştır. Hammurabi yasaları olarak adlandırılan bu yasalarda hekim ücreti ve özellikle cerrahi uygulamalara ait yargıların yer alması, hem tıbbi deontolojinin hem de tıp mesleğinin varlığına işaret etmektedir. Ayrıca bu dönemde ilaç reçeteleri olduğu da bilinen kanıtlar arasındadır (Vehid vd., 2001: 91). Bu dönem yasalarında cerrahi uygulamalara ilişkin yasaların bulunması daha o dönemde en ilkel anlamda hekimlerin cerrahlar ve diğer hekimler olarak ayrılması hekimlikte branşlaşmanın en eski haline işaret etmektedir.

Eski Mısır’da hekimlik mesleğinin özel bir yeri olsa da hastalıkların tedavisinde ve iyileşmesinde doğaüstü inanışlar etkili olmuştur. Hastalık nedeni olarak kötü ruhlar ve şeytanlar gösterilmekte iken hastalıkların kötü ruhlar ve şeytanlara yapılan karşı büyülerle yok edileceği inancı hakim olduğu günümüze ulaşan bilgiler arasındadır.

Zamanla büyülerin yerini dualar almış, bazı tanrıların hastalıkları iyileştirdiği inancı yaygınlaşmıştır. Bu dönemde bilinen ilk hekim olarak bilinen “İmhotep”in daha sonra ölümsüzleştirilerek tıp tanrısı olarak sembolleştirilmesi (Ceran, 2008: 3) bu inancı açıklar niteliktedir.

Benzer bir şekilde Antik Yunanda da Eski Mısırda yapılan uygulamalara benzer uygulamalar yapılmaktaydı. Bu dönemde tanrıların varlığından söz edilmekte hatta

“Tanrı Asklepios”a inananların hastalıkların kötü ruhlar tarafından insan vücuduna yerleştiği düşüncesinin hakim olduğu bilinmektedir. Antik Yunan uygarlığı mitolojinin beşiği olarak adlandırılmakta ve Yunan kültürünün çoğunlukla mitolojik düşünceden etkilendiği ileri sürülmektedir. Bu kültürde çok Tanrılı olan yaşamın bütün alanlarında hekimlik ile mitoloji iç içe geçmiş durumda olduğu bilinmektedir (Gürel ve Alaçam, 2018: 107). Bu dönem tıbbi uygulamalar ve mitoloji ile ilgili bazı yaklaşımlar bulunmaktadır. Örneğin Galen vücudun her yanında değişik ruhlar olduğunu, kanın

(22)

karaciğer tarafından yenen besinlerden yapıldığını sonra doğal ruhla birleşerek, besleyici nitelik kazandığını ileri sürmekteydi. Aristo ise evren ve sağlık yaklaşımını öne sürmekte, evreni “ateş, hava, su ve toprak” tan ibaret görmekte ve bunların dengesine dayandığını belirten yaklaşımının insana indirgenmiş halini de “kan, balgam, sarı safra ve kara safra” ile açıklamakta, hastalıkların bunların arasındaki dengenin bozulmasından kaynaklandığını ileri sürdüğü bilinmektedir. Hipokrat öncesi dönem olarak adlandırılan bu dönemde aynı zamanda hekimlik pratiğinin de tanımlanması dikkat çekmektedir (Soyer, 2005: 11 -12). Antik Yunan’ın ilerleyen dönemlerinde yaptığı tıbbi uygulamalar ile Hipokrat damgasını vurmuştur. Bu dönemde Hipokrat, tıbbı gözleme dayanan ve deneysel uygulamalar dâhilinde uygulayan yaklaşımı öne sürmüştür. Aynı zamanda hekimlik mesleğine güven ve saygınlık kazandıran, tıbbın bilim dalı olmasına zemin hazırlayan kişi olması nedeniyle bugün hekimlik ahlakının da sembolü olarak kabul edilmektedir (Çelik ve Erdem, 2016: 63).

Eski Türklerde ise ailenin ve buna bağlı olarak toplumların ayakta kalabilmesi için kişilerin sağlıklı olması gerekliliğine inanılmakta bu nedenle tıbba ve tıbbi uygulamalara büyük önem verilmekteydi. Özellikle 11. ve 13. yüzyılda gelişmelerin yaşandığı ve sayısız hekimin yetiştiği önemli bir dönem olarak tarihte yerini almıştır.

Bu dönem özellikle hastaneler ve tıp medreselerinin yapılması tıbbi uygulamalara verilen önemin göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Bu dönem Bursa’da 8 tane hastane olduğu ve bu hastanelerde bütün fakir insanlara bakıldığı (Kayhan, 2010: 224) günümüze aktarılan bilgiler arasındadır.

İslam öncesi Arap toplumlarında tıbba ilişkin kısıtlı bilgiler bulunmakla birlikte bazı ot tohumlarının ilaç olarak kullanıldığı bilinmektedir. İç organları ilgilendiren hastalıklarda kişilere bal yedirilmekte, kan almak faydalı olarak görülmekte ve çeşitli dağlama yöntemleri kullanılmaktaydı. Bu dönem tıp, canlıların beden ve ruhlarını iyileştirmek için ilaç vermek anlamına gelmekte, hastalıkları ilaçlarla ve ustalıkla tedavi etmesi nedeniyle tabiplere “alim, usta” gibi sıfatlar kullanılmaktaydı (İnce, 2018: 71).

İslamiyet dönemine bakıldığında ise bu dönem sadece tıp alanında değil astronomi, kimya gibi diğer bilim alanlarında da önemli gelişmeler yaşandığı bilinmektedir. Hz.

Muhammed’in hastalandığında günün şartların uygun olarak tedavi olması ve çevresindekileri tedavi olmaya teşvik etmesi nedeniyle İslam tarihinde tıbba önemli derecede ilgi gösterilmiştir. Öyle ki bu dönem tıbba ilişkin hadisler ve rivayetler

(23)

Tıbbü’n-Nebevi adı altında kitaplaştırılmıştır. İslam tıbbının temelinde sağlığı koruma davranışı bulunmaktadır hatta sağlığı korumak ibadet olarak görülmektedir. Bu dönem doktor unvanı ile anılan ilk kişi Haris b. Kelede olup yine bu dönemde hekimlerin konumlarının oldukça iyi olduğu günümüze aktarılan bilgiler arasındadır (Bakkal, 2013:

14).

Batıda Tıp alanındaki bilgiler yaklaşık dört asır boyunca Müslüman kaynaklarından elde edilmiş, İbn Zühr’ün uyuz hastalığına yol açan paraziti keşfetmesi gibi, Müslümanlar tıp alanında sayısız buluş yapmışlardır. Bunun dışında botanik bilginlerinin çalışmalarından faydalanarak Farmakoloji (ilaç bilimi) alanına katkıda bulunmuşlar, halka açık, ücretsiz tedavi edilen hastanelere öncülük ederek Avrupa’da Bologna, Napoli, Ox̄ ford, Cambridge ve Enciye gibi Tıp Okullarına örnek olmuşlardır (Okuyan, 2011: 106). Batıdaki üniversitelerde geleneksel meslekler arasında sayılan hekimlik mesleği, tek başına bilim ve teknoloji ile sistematik bağlantı geliştiren önemli mesleklerden biri olmuştur. Bilim ve teknoloji ile ilişkide olması haricinde kanun ve kuralları da içeren tıp bilimi insanlığın hastalıklarını teşhis ve tedavi etme görevi konusunda giderek artan karmaşık bir iş bölümü haline gelmiştir (Freidsen, 1970: x̄vi).

Yüzyıllar boyunca süregelen hekimlik uygulamalarına bakıldığında hekimliğin manevi yönü dikkati çekmektedir. Her ne kadar maliyetleri kısıtlama çabaları gibi nedenlerle hekimlik artık iş ve işletme değerlerine maruz kalmış olsa da yaşam ve ölüm, iyileşme ile bedensel iyilik gibi kavramlarla bağlantılı olduğu için hekimlik mesleği sadece hizmetle ilgili bir kavramdan daha fazlasını ifade etmektedir (Astrow, 2013:

102).

Hekim ve hekimlik mesleğine ilişkin onlarca tanım ve değerlendirme bulunmaktadır. Hekimlik, teorik bilgi, beceri, yetenek, sanat, dikkat gerektiren dinamik ve kritik öneme sahip mesleklerden biridir (Uzun ve Elçin, 2018: 38). Arapça’ da tabib ve tıb kelimelerinin kökü olan “tabbe” kelimesinin Türkçe karşılığı olan hekim ve hekimlik, işin ehli kişi, bir işte usta olan ve o işin ilmini bilen kimse anlamında kullanılmaktadır. Hastanın teşhis ve tedavisini yapan, işini titizlikle yapan, işinin ehli kişiye tabib denilmektedir (Gökler vd., 2017: 27).

Hekim, mesleği ve mesleğin doğası gereği insanı tanımak ve bilmekle sorumlu olan kişidir. Ancak, canlılar dünyasında en değerli, en özellikli ve en mükemmel varlık

(24)

olarak bilinen insanı tanımak çok zordur. Çünkü insan vücudu; bir şair için ruhun sarayı, bir Psikiyatrist için aklın ve karakterin evi, bir Antropolog için kültürel şahsiyet, bir filozof için çamurdan yapılmış bir ev, bir hekim için tamir edilmesi gereken bir gemi enkazı ve bir biyolog için ise bir organizma olarak görülmektedir. Şüphesiz her bilim dalının insana yaklaşımı kendi bilim alanları içerisinde doğrudur ancak özellikle Tıp Bilimi için yani hekimlik bakış açısı ile insana bakış bir mantık silsilesi ile ilerlemektedir. Bu silsilenin birinci basamağında insanın yapısını ve fonksiyonunu anlamaya çalışan anatomi ve fizyoloji gibi temel bilimler; ikinci basamağında zamanla değişen ve deforme olan organizmaları ve onların hastalıklar ile mücadelesini anlamaya çalışan patoloji, mikrobiyoloji, biyokimya ve üçüncü basamakta ise hastalıklardan korunma, hastalıkları tanıyarak tedavi etmeyi anlamaya çalışan Klinik Bilimler bulunmaktadır (Candan, 2002: 176).

Hekimler meslekleri gereği teknik bilgi ve donanıma sahip olan kişilerdir.

Hekimlerin teknik uzmanlığı sistematik bilim teorisine dayanmasına rağmen pratikte yani uygulama alanında tıp sanatı olarak adlandırılan içerisinde daha az rasyonellik barındıran önemli hususlar bulunmaktadır. Yeterli olmayan ve hiçbir belirti göstermeyen durumlarda bir anlamda iz sürerek ipuçlarını birleştirerek teşhis koyma, el becerilerini kullanma gibi durumlar tıp sanatı olarak adlandırılan durumlara örneklerdir ve bütün bunlar hekimin uzmanlık alanı ve tıp bilgisi ile yakından ilişkilidir (Cirhinlioğlu, 1996: 85).

Hekimlik mesleğine ilişkin yasal dayanak 1928/1219 Tababet ve Şuabatı Sanatların Tarzı İcrasına Dair Kanun’da “Türkiye'de icrayı tababet için bu kanunda gösterilen vasıfları haiz olanlar umumi surette hastalıkları tedavi hakkını haizdirler.

Ancak her hangi bir şubei tababette müstemirren mütehassıs olmak ve o unvanı ilan edebilmek için Türkiye Tıp Fakültesinden veya Sıhhıye Vekaletince kabul ve ilan edilecek müessesattan verilmiş ve yahut ecnebi memleketlerin maruf bir hastane veya laboratuvarından verilip Türkiye Tıp Fakültesince tasdik edilmiş bir ihtısas vesikasını haiz olmalıdır.” şeklinde 8. maddede açıklanmıştır. Aynı maddede “Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde tababet icra ve her hangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için tıp fakültesinden diploma sahibi olmak şarttır.” hükmü konularak hekimlerin tıp fakültesini bitirdikten sonra “hekim” unvanına sahip oldukları ve tedavi etme haklarının bulunduğu belirtilmektedir.

(25)

1.3. Meslek Kavramı Perspektifinden Profesyonellik

Profesyonellik kavramı meslekler için önemli olduğu kabul edilen aynı zamanda da tam olarak bilinmeyen bir kavramdır. Bir kavramın belirsizlik derecesi arttıkça, bu kavramın analitik bir kavram olarak kullanılması daha güç hale gelmektedir (Freidson, 1988: 3). Profesyonellik kavramının belirsizlik derecesinin artmasının en önemli sebebinin konuyla ilgili pek çok araştırmacının değişik bakış açısına sahip olması söylenebilir (Volmer and Mills, 1966: v).

Swick (2000: 613) profesyonellik kavramının bugün çok yaygın kullanımı nedeniyle neredeyse anlamını yitirdiğini ifade etmektedir. Nitekim pek çok alanda profesyonellik çeşitli anlamlara gelecek şekilde kullanılmaktadır. Örneğin, meslek sahibi bir kişi için, kişinin yaptığı işten zevk alıp almadığına bakılmaksızın, ücret olarak karşılığını aldığında, bir müzisyen eskisinden daha iyi şarkı söylediğinde ya da bir yöneticinin yeterliliğini ifade etmek için (Watson, 2002: 98) bu kişilere profesyonel denilmekte, profesyonel yetkinlikleri meslekleri ile bağdaştırılmaktadır.

Kavram olarak profesyonellik, çoğu zaman meslek ve meslekleşme kavramları ile yan yana kullanılmakta ve bu kavram mesleki bilgi bütünü ve uzmanlık gerektiren beceriler ile (Mokk et al., 2009: 81); mesleklere uygun nitelik ve davranış biçimlerinin toplumun lehine hizmet etmesi olarak açıklanmaktadır. Profesyonellik kavramı özel bilgi birikimine sahip olma, uzmanlık, etik kurallar dâhilinde uygulanma, toplumsal ihtiyaçların karşılanması, belli eğitim standartlarına sahip olma, bireylerin belli bir performans ve taktir yetkisine sahip olması gibi terimlerle de tanımlanmakta (Pellegrino, 2002: 378) bu yönü ile meslek kavramına benzerliği ile dikkat çekmektedir.

Profesyonellik, belirli bir mesleğe sahip olma ile mesleğe bağlılık seviyesi arasındaki tavır, davranış, düşünce ve tutumların tamamını ifade etmektedir (Hwang et al., 2009: 314). Profesyonellik, profesyonel olarak gösterilen kişilerin mesleki görev ve sorumluluklarını en iyi şekilde yaptıkları taktirde gelişecek (Richardson, 1999: 462), toplum tarafından anlaşılacak ve anlamı derinleşecek bir kavramdır. Meslek kavramından yola çıkılarak geliştirilen profesyonellik kavramı, meslek sahibi kişinin ahlaki yeterlilikleri anlamında kullanılmakta, çalıştığı alanda bulunan konuları dürüstlükle dile getirme ve işini diğerlerinden daha iyi yapma olarak da nitelendirilmektedir (Cirhinlioğlu, 1996: 41).

(26)

Bir mesleğin profesyonel meslek olarak kabul edilmesinin en önemli özellikleri mesleğe özgü ilkelerin bulunması ve belli bir formel eğitim sonucunda alınan lisans sonucunda elde edilerek sahip olunmasıdır. Bu özellikler nedeniyle sağlık alanında hekimlik mesleği ve hukuk alanında avukatlık mesleği profesyonel meslekler olduğu düşünülmektedir (Shell, 2003: 4). Tıp alanında profesyoneller olarak adlandırılan hekimler yaptıkları işin karşılığında ücret alarak kendilerine yarar sağlasalar da profesyonellik gereği hastalarının çıkarlarını kendi çıkarlarından üstün tutmak zorundadırlar (Board, 1999: 1613). Bu durum aynı zamanda hekimlik mesleğinin etik boyutunu da ilgilendirmektedir. Roberts ve arkadaşları (2004), hekimlerin profesyonelliğini etik bir çaba olarak ifade etmekte, bu çabanın günlük yaşantıda ahlaki ideallerin somut ifadesi olduğunu belirtmektedir.

Profesyonellik kavramının önemli özelliklerinden biri de teorik bilgi birikiminin bulunmasıdır. Mesleki faaliyetlerinde mesleğe özgü bilgilerini kullanan profesyonel meslekler bu yönü ile diğer mesleklerden ayrılmaktadır. Mesleğe özel bilgi birikiminin profesyonelliğin kilit özelliği olduğu öne sürülmekte (Herdman and Korkmaz, 2012: 4), mesleki bilginin sadece formel eğitim ile elde edilebileceğine dikkat çekilmektedir. Bir hekimin hastası ile ilgili kararları vermesi, bir avukatın müvekkilini savunması mesleki bilginin kullanılmasına örnek gösterilebilir.

Tüm bu açıklanan özellikler ışığında profesyonelliğin temel özellikleri; teorik bilgiye sahip olma, teorik bilgileri pratikte de kullanma, toplumun değerleri ile bağlantı, eğitim, etik kurallar, meslek örgütüne sahip olma ve otonomi (Özlük ve Sur, 2017: 99), hesap verilebilirlik, fedakarlık, mükemmellik, dürüstlük, onur ve başkalarına saygı olarak sıralanmaktadır (Van Mook et al, 2009: e86).

Bugün neredeyse her alanda kullanılan profesyonellik kavramının tıp alanında daha özel bir durumu bulunmaktadır. Tıpta profesyonellik kavramının izlerine batı toplumlarında, Antik Yunanda ve Ortaçağ İngilteresi’nde rastlanmıştır. Antik Yunan’da hastalara sunulan hizmetler kapsamında düşünülen bu kavram, Ortaçağ İngilteresi’nde ise hastalara özgü yükümlülükleri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Daha sonra ABD’de profesyonellik kavramlarına mükemmellik ve öz – düzenleme kavramları da eklenerek yeni bir boyut kazandırılmıştır. Tıp gittikçe bilime dayandığından ve bu bağlamda bilimsel çalışmalar da hızla arttığından tıpta uzmanlık, profesyonelliğin bir

(27)

parçası olarak düşünülmüş ve zamanla tıpta uzmanlık zorunluluk haline gelmiştir (Spandorfer et al., 2010: 8).

Profesyonel meslek grubu içerisinde sayılan hekimlik, tıpta uzmanlaşma sürecinin de etkisiyle evrimleşmiş, bugün uzman hekimlerin profesyonel hekim olarak düşünülmesi gibi bir anlayışın yerleşmesine sebep olmuştur. Herhangi bir sağlık sorunu nedeniyle hastanelere başvuran bireylerin öncelikle uzman hekime gitmek istemesi bu durumu doğrular niteliktedir.

Bununla birlikte meslekler sosyolojisi disiplini içerisinde hekimlik mesleği, uzun zamandan beri özel bir konuma sahip olmuştur. Günlük hayatın içinde üretici - ticari etkinlikleri yapan kasaplar, fırıncılar, elektrikçiler gibi meslek sahipleri aynı zamanda toplumsal bir işbölümünün de bir parçası haline gelmişler, toplumda uzmanlaşmış işçiler olarak yer almışlardır. Ancak profesyonel meslek üyeleri her zaman uzmanlaşmış işçilerden farklı olarak eğitim, yetenek ve bilgi gerektiren mesleklere sahip oldukları için çok yüksek değerdeki toplumsal görevleri yerine getiren meslekler olarak da görülmüşlerdir (Cirhinlioğlu, 1996: 100). Hekimlik mesleği de, iyileştirici gücü nedeniyle, yüzyıllar boyunca gerek geleneksel gerekse profesyonel meslek grubu olarak toplum içerisinde her zaman saygın ve özel bir meslek olarak yerini almıştır. Bu nedenle hekimlik mesleği, uygulamaları, değerleri gibi pek çok konuda araştırmacıların ilgi odağı olmakta ve halen devam eden araştırmalar yapılmaktadır.

2. İŞ BÖLÜMÜ VE UZMANLAŞMA

İnsanlar doğada bir tür olarak varlığını sürdürebilmek için sadece içgüdüsel davranış kalıpları geliştirmekle kalmayıp özellikle davranışlarını da organize etmek zorunda kalmaktadır. Yani insanlar yaşamak için normalde kendi başlarına yapamayacakları kadar çok şey yapmalı; bununla birlikte mümkün olduğu kadar amaca yönelik olmalıdırlar. Tür olarak insanın doğada ayakta kalabilmesi için en önemli araç, davranışları organize etmenin yanında, eylemlerin de organize edilmesidir. En eski ve hala da en önemli organize biçimi, iş bölümüdür (Zijderveld, 2013: 70).

İş bölümü zamanla uzmanlaşmayı da beraberinde getirdiğinden aslında uzmanlaşmanın temelinde iş bölümü bulunmaktadır. Dünya üzerinde endüstrileşme ile birlikte kitlesel üretim iş bölümüne gidilmesini zorunlu kılmış, iş süreçleri değişmiş ve uzmanlaşmaya dayanan meslekler ortaya çıkmıştır (Yeşiltaş, 2018: 1). Uzman

(28)

mesleklerin toplumdaki rolüne ilişkin analizler genellikle sosyoloji biliminin araştırma konusu olmuştur. Sosyologlar serbest mesleklerin özgeci değerlerin kurumsallaşmasını temsil ettiğini, bu mesleklerin toplumsal işbölümü içinde farklı kişisel ve toplumsal hizmet biçimlerini yerine getirdiklerini ve toplumsal rollerinin toplumun değerlerine toplumun değerlerine ters düşmeyen, çıkar gütmeyen bir bağlılığın cisimleşmesini ifade ettiğini bildirmiştir. Aynı şekilde Weber din, bilim ve siyasette uzman mesleklerin analizinde uzmanı ne kişisel çıkarların ne de basitçe ekonomik kazanç arzusunun motive ettiğini; uzmanın sorumluluk ahlakına bağlılık ile motive olduğunu bildirmiştir (Turner, 2011: 155).

İş bölümünün, kültür tarihinin başlangıcında, kadın ve erkekler arasındaki görev bölümü olarak başladığı tahmin edilmektedir. Erkekler ava giderken kadınların çocuk bakma ve basit bahçe işlerinde çalışma gibi görev bölümleri bulunmaktadır. Bu iş bölümü zamanla örgütlenme gerektirmiş, örneğin bazı kişiler toplum yönetiminde uzmanlaşmış, bazı kişiler mızrak, zıpkın, ok ve yay yapımında uzmanlaşmış böylece toplum içindeki rollerinden dolayı uzman kişiler ortaya çıkmıştır (Zijderveld, 2013: 71).

Zamanla insanlar görevlerini organize etmişler ve bu bağlamda yapılması gereken işi farklı uzmanlık alanlarına ayırmışlardır.

Böylece toplum olmanın da temelleri atılmış, uzmanlaşmaya zemin hazırlanmıştır. Nitekim Platon Devlet adlı eserinde (2012: 54/369 a bölümü) düzenli bir toplumun doğuşunda insanın tek başına, kendi kendine yetememesi olduğunu, mutlaka başkalarına gereksinim duyduğunu, toplumda bütün işleri tek bir kişinin göremeyeceğini işlerin ancak bölünerek yapılabileceğini aktarmış; düzenli bir toplumun iş bölümü ile olacağını vurgulamıştır.

2.1. Toplumsal Açıdan Uzmanlaşma

Toplum, ortak bir kültür etrafında toplanan, belli bir yere yerleşerek varlık gösteren bireylerden oluşan bir grup (Marshall, 2009: 733) olarak tanımlanmaktadır.

Çağlar boyunca insanlar hep bir arada, bir topluluk içinde yaşamlarını sürdürmüşler (Uslu, 2018: 182); bireyler arasında farklılıklar olmasına rağmen toplumsal hayatta oluşan bazı kurallar sayesinde birlikte yaşamışlardır (Karaca, 2012: 224). Toplum içerisinde bulunan bireyler iş bölümü sonucunda örgütlenmiş, örgütlenmenin de temelini iş bölümü oluşturmuştur (Turhan, 2017: 35). Bu örgütlenmeden doğan iş

(29)

bölümü toplumlarda uygarlaşmanın da temel fonksiyonu olarak görülmüştür. Yani ilkel toplumlara göre uygar toplumlarda artan refahın makineleşme ile başladığı üretkenlik kapasitesi arttıkça iş bölümünün arttığı (Esin, 1982: 14) oradan da uzmanlaşmaya dönüşen sürecin başladığı bilinmektedir.

İbn Haldun toplumsal hayatın iş bölümü ile başladığını ileri sürmekte, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak için birbirlerine ihtiyaç duyduğunu ancak iş bölümü ile ihtiyaçlarını karşılayabileceklerini bu durumun iktisadi anlamda etkileşime yol açtığını iddia etmektedir. Mukaddime eserinde bu duruma şöyle yer vermiştir (Haldun, 2007a:

213’den akt: Gölçek ve Gülşen, 2017: 581):

“İnsanların yaşaması ve hayatta kalması için muhtaç olduğu gıdayı tek başına elde etmesi mümkün değildir. Bu surette mutlaka, yekdiğerinin yardımına ihtiyaç duyar.

Hayatını idame ettirebilmesi için muhtaç olduğu besini elde etmesi, ancak hemcinslerinin yardımı ve iş bölümü ile gerçekleşecektir. Bu yardımlaşma suretiyle üretime ortaklık edenlerin ihtiyaçlarının kat kat fazlasını karşılayabilecek yeterli miktarda ürün elde edebileceklerdir.”

Bireylerin toplum içerisindeki mevcut işleri paylaşmasından doğan iş bölümü kuramsal anlamda 18. yüzyılda ortaya atılmıştır. İş bölümü kavramına ilk defa kuramsal olarak yaklaşan Adam Smith (1723-1790) Ulusların Zenginliği isimli kitabında iş bölümü kavramının, emeğin üretim gücündeki en büyük gelişme olduğunu ifade etmiştir. Smith, işçi sayısı sabit olduğu halde üretimdeki artışı iş bölümü sayesinde her bir işçinin becerisinin arttığı, bir işten diğerine geçişte zaman kaybını önlemesi gibi nedenlerle açıklamaktadır. Sonuç olarak bir toplumda genel refah ve zenginliğin koşulu, iş bölümü ve iş bölümü sayesindeki üretim artışının sonucudur (Turhan, 2017: 36 - 37).

Uzmanlaşma yaklaşımı sosyolojide iki farklı ve bağımsız perspektif içinde analiz edilmiş, birinci yaklaşımda uzmanlaşmanın niteliklerin artışı olduğunu, yani bir uğraşının uzman meslek olup olmadığının becerinin temeli olarak teorik bilgilere dayanma, ihtisaslaşmış bir eğitim – öğretim programının olması, üyelerin yetkinliklerinin formel sınavlarla test edilmesi, mesleki örgütlenme ve meslek kurullarının oluşması gibi bazı özelliklerinin olması gerektiği bildirilmiştir. İkinci yaklaşıma göre ise uzmanlaşma bilgiler ve becerilerin sosyal sistemin sürekliliğine yönelik ihtisaslaşmasını gerektirdiği için toplumsal düzen için işlevsel öneme sahip

(30)

olduğudur. Bu yüzden işlevselcilik, uzman mesleklerin ayrıcalıklı konumunu onların toplumsal açıdan değerli hizmetler sunmaları ile açıklamaktadır (Turner, 2011: 158).

Toplumsal hayatın başlamasıyla birlikte bireyler arasında yardımlaşmadan doğan iş bölümü uzmanlaşma sürecine zemin hazırlamıştır. Kentlerde yaşayan medeni insanlar artık geçimlerini sanayi ve ticaretle uğraşarak kazanmaya başlamış, böylece toplumda işin ehli kişiler bulunmaya başlamıştır.

2.1.1. Tıpta Uzmanlaşma –Bütünden Parçaya Hastadan Hastalığa Giden Süreç

Uzmanlaşma tıp alanında yaklaşık iki yüzyıl boyunca bilimsel ilerlemelere paralel olarak ortaya çıkmış, tıpta daha fazla araştırmaya dayanan eğitim gerekliliği, bilimsel ve modern tıbbın ortak görüşü olan fizyoloji temelli ve insan hastalıklarının araştırılmaya başlanması ile birlikte tıpta indirgemeci yaklaşım olarak ortaya çıkmış, hastalıklarının nedenlerini ortaya çıkarmaya olan muazzam ilgi tıpta uzmanlaşmaya gidilmesine sebep olmuştur (Cassel and Reuben, 2011: 1167). Tıp bilimlerinde net bir şekilde ortaya çıkan bilgi yoğunluğu, var olan disiplinlere eklenen yeni bilgiler yeni disiplinlerin doğuşuna neden olmuş (Davis et al., 1995: 702), toplumlarda uzmanın ve profesyonellerin yükselişi bir dönem toplumların en önemli özelliği olmuştur.

Aslında tıp alanında uzmanlaşma yaklaşımı tıpta uzmanlaşmadan çok önce var olmuşlardır. Hipokrat bir uzman hekim olamamasına rağmen onun döneminde ilaçlarını fizyolojik presnsipler üzerine uygulayan dogmatistler; sağlığın sırrının gerginlik ve rahatlama arasındaki dengeye bağlı olduğunu düşünen metodistler; tüm hastalıkları ve rahatsızlıkları kötü ruhlar ile açıklayan pneumatistsler; hastalıkları başparmakları ile tedavi eden ve deneyimleri ile iyileştiren empiricistsler olarak beş çeşit ekol bulunduğu ve bu ekollerin uzmanlaşmaya zemin hazırladığı bilinmektedir (Bevan, 1981: 383).

Antik Roma’da ve Mısır’da da uzmanların izlerine rastlamak mümkündür. Antik Mısırda her vücut parçası ayrı bir etkinlik olarak kabul edilmiş bu görüşün temelini de insan bedeni sistemik olarak ayrılması oluşturmuştur. Antik Roma’da ise insanları iyileştiren sayısı gitgide artması ile hekimliğin yaygınlaştığı bilinmektedir (Weisz, 2006: x̄ viii). İslamiyet’te hekimler arasında tabip, göz hekimi, cerrah, ortopedist, eczacı ve berber gibi gayrı resmi sınıflamalar bulunmaktadır (Uysal, 2018: 43).

(31)

18. ve 19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde ise sağlık alanında iyi uygulama yapan kişilerin, örneğin iyi doğum yaptıranlar, diş çekimi yapanlar, cerrahi işlemler yapanlar en göze çarpan kişiler olduğu ve toplum nazarında statüsü artan kişiler arasında yer aldıkları bilinmektedir. 1900’lü yılların başından itibaren ise resmi olarak uzmanlık alanları tartışılmaya başlanmış, 1950’lerden itibaren de oldukça görünür hal alan bu durum tıpta uzmanlık alanlarına eğilimin artmasına neden olmuştur (Weisz, 2006: x̄ vi;

Furedi, 2014: 59).

Geçtiğimiz 50 yıl içerisinde tıp bilimi, teknolojik, yenilikçi, yaratıcı gelişmelerin etkisiyle ve yoğun klinik ve laboratuvar araştırmaların katkısıyla çok ciddi bir evrim geçirmiş, sürekli olarak artan tıp bilgisi kaçınılmaz olarak uzmanlaşma ve alt- uzmanlaşmaya gidilmesini zorunlu kılmıştır. Günümüzde uzmanlaşma tıbbi uygulamaların temel unsuru haline gelmiştir (Avgerinos et al., 2006: 103; Guraya and Almaramhy, 2017: 1097). Tıp biliminde uzmanlaşma bir hastalığa, bir organa, bir ameliyata özgü uzmanlaşma biçimine dönüşmüş bugün yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Tıp bilimleri ile doğa bilimlerinin özünde indirgemeci yaklaşım olduğu savunulmakta, bazı psikolojik olgular biyolojik düzeye ve biyolojik süreçlere, kimya ve fiziğe indirgenmektedir. Zaman içerisinde tıp alanındaki artan uzmanlıklar nedeniyle insan ve sağlık kavramları da bölünmüş, hekimlerin ve tedavi yöntemlerinin hastaya yaklaşımları da ister istemez tek yönlü olmuş bir anlamda hastalık süreci rahatsızlığa indirgenmiştir (Özdemir, 2017; erişim tarihi: 11.04.2017).

Tıp alanındaki bu indirgemeci yaklaşımın tarihte iyi bir örneği Alman Patolog Rudolf Virchow (1821 – 1902)’un hücresel patoloji çalışmaları olarak bilinmektedir.

Virchow öğrencilerini mikroskop kullanmaya teşvik ederek onları mikroskobik düşünmeye teşvik etmiştir. Virchow, bütün bir organizmanın hastalanmadığını sadece belli hücreler ve hücre gruplarının hasta olduğunu yani hastalıkların bütün insan bedeninde olmadığını vücudun bir bölümünde klinik semptomlar ve tipik anatomik değişiklikler ile ortaya çıktığını ileri sürmüştür (Pawlikowski, 2002: 5; Schultz, 2008:

1480). Hastalığı rahatsızlığa indirgeyen bu görüş, tıp alanında uzmanlaşmanın mantığını açıklamaktadır.

(32)

Hastalığın (illness) rahatsızlığa (disease) indirgenme sürecinde hekimlerin dikkati, bütünlüğe sahip bir insan suretindeki hastadan uzaklaşmıştır. Hastalık top yekün bir insanlık durumu iken, rahatsızlık insan bedeninin özel bir kısmının durumu olmuş ve hekimler hastalarının hastalıklarından çok onların rahatsızlıklarını tedavi etme noktasına yoğunlaşmışlardır (Capra, 2014: 178). Tıp alanında oluşan aşırı bilgi ve bu teknolojilerin getirdiği etkileşim sağlık sisteminin statik olmayan dengesi içerisinde kaçınılmaz olarak tıbbı da etkilemiş; bir taraftan tıbbi bilgi önlenemez bir şekilde artarken diğer taraftan tıp teknolojisindeki hızlı gelişim nedeniyle hekimlerin kullanmaya mecbur oldukları teknik cihazlar ve tıbbi uygulamalar bir hekimin sınırlarını çok aşmış ve bunun sonucunda tıpta birçok uzmanlık alanının ortaya çıkmasına neden olmuştur (İzgi ve Çoban, 2014: 26 - 27).

Tıp bilimciler tıpta spesifik konuları daha fazla anlama amacıyla konularında uzmanlaşmaya yönelmiş ve ilgi duydukları alanlara ilişkin daha fazla araştırma yapma eğilimine girmişlerdir. Zamanla tıpta uzmanlık kurulları oluşturulmuş tıpta ayrı disiplinler ortaya çıkmıştır. 1917 yılında Amerika Birleşik Devletler’inde (ABD) Göz Hastalıkları kendi uzmanlık kurulunu oluşturan ilk tıbbi uzmanlık dalı olmuştur. Diğer uzmanlık dallarının disiplin olarak ortaya çıktığı yıllar Tablo 1’de gösterilmiştir (Cassel and Reuben, 2011: 1167; Freeman, 2004: 4).

(33)

Tablo 1: Disiplin Olarak Ortaya Çıkan Tıpta Uzmanlık Branşları ve Yılları

BRANŞLAR YIL

UZMANLIK BRANŞLARI

Cerrahi Branşlar

Göz Hastalıkları 1917

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları 1924

Kadın Hastalıkları ve Doğum 1930

Ortopedi ve Travmatoloji 1935

Üroloji 1935

Patoloji 1936

Anesteziyoloji ve Reanimasyon 1941

Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi 1941

Genel Cerrahi 1949

Göğüs Cerrahisi 1970

Dâhili Branşlar

Cildiye 1932

Pediatri 1933

Psikiyatri 1935

Nöroloji 1935

Radyoloji 1935

Dâhiliye 1936

Nörolojik Cerrahi 1940

Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon 1947

Koruyucu Hekimlik 1949

Aile Hekimliği 1969

Allerji ve İmmünoloji 1971

Acil Tıp 1979

Temel Tıp Bilimleri

Nükleer Tıp 1971

Tıbbi Genetik 1993

Kaynak: Cassel CK, Reuben DB.(2011). Specialization, Subspecialization and Subsubspecialization in Internal Medicine. England Journal of Medicine. 364 (12), 1170

Türkiye’de hekimler özel hekimliğin özendirilmesi ve piyasada ağırlık kazanması gibi nedenlerle uzmanlaşma eğilimine girmişlerdir. Tıpta uzmanlık alanlarının ortaya çıkmasından bugüne uzman hekim sayısı hızla artmış ve hekimler arasında uzman olma eğilimi artarak devam etmektedir. Artık hekimler arasında uzman olma bir seçenekten çok zorunluluk haline gelmiş, iş TUS nedenli “bunalım”, yani uzman olamama bunalımına kadar gitmiştir. Diğer taraftan uzmanlar belli bir doygunluğa ulaşınca “alt uzmanlaşmalar” yani yan dal uzmanlığı adıyla “süper ihtisaslar” ortaya çıkmış (Soyer, 1999: 39) bu durum uzmanlaşmanın uzmanlaşması, yani aşırı uzmanlaşma olarak karşımıza çıkmıştır. Sonuç olarak bilimsel ve teknolojik ilerleme, başlı başına rasyonel ve zihinsel bir dönüşüm halini almış ve bu tek yanlı

Referanslar

Benzer Belgeler

Buna karşılık Prunus cerasifera grubuna giren (2n=16) erik çeşitleri kendine kısırdırlar, iyi bir verim için çeşit karışımı yapılmalıdır. Grup kısırlığı

Kalıtımın büyüme ve beden yapısı üzerindeki etkisini ortaya koymada ikizler üzerinde yapılan çalışmalar önemli bir yer tutar.. Wilson (1979), yaşları 0-8

İşte selektif toksisite, bir kimyasal maddenin belirli konsantrasyonda seçici olarak belirli bir hücre doku veya türe spesifik olarak toksik etkimesine denir... • Kimyasal

Kimi Çerkeş, kimi Kürt, deyip yurdu ayırma; incitme hiç kimseyi, yurtdaşlarını kırma. Ülke bütün, ülkede, her gönül bir, ruh bütün; Temeli bu birliğe

(2017) designed the integrated STEM Education application process as, 1) face to face workshops, 2) integrated teaching courses, 3) writing science-based life problems and

Bu çalışmada; sivil toplum kavramı, sivil toplumun lokomotifi konumunda olan sivil toplum kuruluşları ve Türkiye’de eğitim alanında faaliyet gösteren sivil

In this study, using the enzyme-linked immunosorbent spot (ELISPOT) assay, we aimed to investigate the in vitro effects of clinically relevant, therapeutic concentrations of

Gemi yapı elemanlarında oluşan gerilmeler sadece ısıl yükler için ve hem yapısal hem de ısıl yükleri içeren farklı yükleme durumları için ayrı ayrı