Güncel konularla her Çarşamba
Türkiye’de konu ekonomi olunca söylenebileceklerin çoğunu, aylardır bu bültenden söylemiş olmak, içine girdiğimiz zorlu sarmalın ağırlığını hafifletmiyor. Gerçekleri takip edenler, Türkiye’nin başına gelmekte olanın dışarda havanın bozduğu kış aylarında Ağustos böceğinin başına gelenlerden çok farklı olmadığının ayrımında.
Ekonomide işler güllük gülistanlıkken yapılan hataların faturası geçmiş tecrübelerle sabit şekilde, böylesi sorunlu dış konjonktür dönemlerinde kesiliyor. TL’nin değer kaybından, içerde aktivitenin giderek
durgunlaşmasından yansıdığı ölçüde Türkiye ekonomisinde olmakta olan da aslında tam anlamıyla bu.
Bu noktadan sonrasında olacakları belirleyecek faktörler açısından ok zaten çoktan yaydan çıkmış durumda.
Dışarıda da içeride de mihenk taşları da belli.
Peki biz ölümlüler gelen dalgadan kendimizi nasıl koruyacağız?
30 Kasım 2016
Enflasyona hazır mısınız?
Türkiye’de konu ekonomi olunca söylenebileceklerin çoğunu, aylardır bu bülten aracılığı ile söylemiş olmak, içine girdiğimiz zorlu sarmalın ağırlığını yine de hafifletmiyor.
Özellikle son üç senenin ekonomi yönetimine bakınca gerçekleri takip edenler, Türkiye’nin başına gelmekte olanın dışarda havanın bozduğu kış aylarında Ağustos böceğinin başına gelenlerden çok farklı olmadığının ayrımında. Özel sektörün dış borç yükünün son yıllarda
Haftanın Ortası
Grafik 1: Özel Sektör Açık Pozisyonu – USD mn
Kaynak: TDM, Egeli & Co.
2
göstere göstere arttığı; Fed faiz artışları dönemecinde bu borç yükünün Türkiye ekonomisi için Aşil’in Topuğu anlamına geldiği; seçimler silsilesinin ardından ekonominin gündemde tam hak ettiği yeri alması gerekirken başkanlık gibi siyaseten zorlayıcı bir gündemin ağırlıkta oluşu
elimizde son derece somut bulgular. Darbe denemesi sonrası OHAL içinde yaşananlar ve Suriye topraklarında Türk askerinin savaşa dâhil olmasının ise ekonomik anlamda göstergelere henüz tam olarak yansıdığı da söylenemez.
Bu veriler elde iken, ufukta beliren ekonomik “depremin” dış güçlerin bir oyunu olarak popülist bir söyleme indirgenmesi ve böylece çözümün de “#Dolarboz” kampanyası ile gelmesi; belki de en hafif tabirle oldukça naif bir yaklaşım anlamına geliyor. Hele bir de Türkiye’nin dış borç/GSMH grafiğinde özel sektör ve dolayısıyla toplamın sadece yukarı yönlü eğimine bakınca, görünen köy pek de kılavuz istemiyor.
30 Kasım 2016
Grafik 2: Türkiye Özel Sektör-Kamu ve Toplam Dış Borç Stoku
Kaynak: TDM , Egeli & Co.
Bu noktadan sonrasında olacakları belirleyecek faktörler açısından ok zaten çoktan yaydan çıkmış durumda. Mihenk taşları belli: Dışarda, ABD’de belki bir kaç dönem boyunca yükselmesi beklenen enflasyon beraberinde Fed’in hızlanacak faiz artırım döngüsü;
Trump’ın “ABD’yi yeniden şahane” yaparken ekonomide seçeceği çetrefilli yollar; Çin’in bu dönemle başa çıkış derecesi, OPEC üretim kısıntısının petrol fiyatlarına etkisi ve tabi Avrupa’da politik ayrışmanın seçimlerle varacağı nokta. Tüm bu olumsuz dış konjonktür içinde Türkiye’nin fazla bir söz hakkı zaten yok. Suriye’deki savaşın alabileceği boyutu da bu hesaba eklemek gerek.
İçerde ise dışarda toplaşan bulutların yaratma potansiyeli olan fırtınaya dair elle tutulur bir koruma planı görülemiyor. Varsa yoksa tek bir konu gündemde, o da siyasi tarafta başkanlık uğruna yapılan pazarlıkların varacağı nokta.
Grafik 3: Net Uluslararası Yatırım Pozisyonu (GSMH’ye oran)
Kaynak: TDM, Egeli & Co.
4
Geçtiğimiz hafta merkez bankasının beklenen 25 baz puanın üzerine çıkarak 50 baz puan faiz artırımı pek fazla işe yaramış görünmüyor. Hem geç hem de güç olmasının yanında, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’de fazlasıyla aşınan insan hakları sonucunda müzakereleri
dondurma önerisi alması zaten başlı başına büyük bir olumsuz gelişmeydi. Türkiye’nin dış sermaye ihtiyacı ortada veri iken (bu yazıdaki çeşitli grafiklerden bakın lütfen), en kritik Avrupa çıpasının;
hani o büyümede sıçramanın yolunu açan adaylık müzakerelerinin dondurulmasının gündeme gelişi
ekonomik anlamda çok önemli bir geri düşüş. Yazının girişinde başlıklar olarak sıraladığımız olumsuz ekonomik gidişat ise zaten çoktan Türkiye’nin “yatırım yapılabilir” statüsünü
kaybetmesiyle sonuçlanmıştı. Her ikisinin ekonomi konusunda eylemsiz bir ekonomi yönetimi ile birleşmesi sonucu ise, dış borç finansmanı ihtiyacı açısından bakınca kusursuz fırtınanın başlangıcı
30 Kasım2016
Grafik 4: TL ve Bazı Diğer Gelişmekte Olan Ülke Kurları
Kaynak: https:/ / tw itter.com/ akcakmak , Egeli & Co.
anlamına geliyor belki de. Dolayısıyla dostlar böyleyken düşman aramaya gerek yok hesabı, TL diğer gelişmekte olan para birimlerine kıyasla çok daha fazla ve hızlı değer kaybediyor.
2004-2008 arası Türkiye’nin yaşadığı ekonomik ve sosyal sıçrama; bu sıçramanın
uzatmalarının 2013’e kadar ta ki Fed’in geri sarım sinyali vermesine kadar devam edişi Türkiye açısından tatlı bir rüya dönemi olarak tarihe geçebilir bugün ufukta görünen zorluklara bakınca. 2017’de yaşanabilecek potansiyel bir ekonomik kriz ise Türkiye’nin ekonomik anlamda da, sosyal anlamda da, politik anlamda da 1990’lar kâbusuna geri dönüş potansiyelini barındırmakta içinde. Böylesi çetrefilli bir dönemde ekonomi yönetimi ikinci planda kalırken, başkanlık konusunda gelişmeleri izlemek de kritik önem teşkil ediyor haliyle.
O tarafta ise sular hayli bulanık. AKP içinden çatlak sesler, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Yıldırım arasında düşük dozlu da olsa OHAL’e devam mı tamam mı laf çarpmalarında
Grafik 5: Doğrudan Yatırımların Cari Açığa Oranı
Kaynak: TDM, Egeli & Co.
6
iyice su yüzüne çıktı. Derken, AKP’nin 1 Kasım seçimi öncesi ses getiren transferi Türkeş’in MHP’nin AKP’ye neden yardım ettiğini sorgulayan açıklamaları kafaları karıştırmaya devam etti.
Basında Erdoğan ve Yıldırım arasında Davutoğlu’nun Başbakanlıktan gidişi öncesi dönemi
anımsatan haberler çıkmaya başladı. Fakat diğer yandan da AKP-MHP arasında başkanlık paketi üzerinde anlaşmalarda ilerlendiği, Mart-Nisan 2017’de referandum planlandığı da AKP içinden söze dökülmekte.
Bir taraftan da kamuoyu yoklamalarında hükümete yakın diye nitelendirilen araştırma şirketlerinin çalışmalarında başkanlık halktan yüksek destek buluyor görüntüsünde. Daha nötr diye bakılan şirketlerin anketlerinde ise desteğim %50’nin altında kalışı dikkat çekici derecede belirsizliklere ekleme yapmakta.
Aralık ayı, başkanlık paketi hakkında belirleyici olacak gibi görünüyor. Türk askerinin Suriye’de hedefinin IŞİD sanılırken Cumhurbaşkanı tarafından Esad olarak dillendirilince Rusya ile
30 Kasım 2016
Grafik 6: Faiz Artışı Sonrasında…
Kaynak: TDM, Egeli & Co.
olası yeni bir tur gerginlik de tabi izlenmesi gereken bir diğer faktör. Çünkü, Putin-Erdoğan
yakınlaşmasının ardından turizm sektöründe beklenen canlanma Avrupalı turistin Türkiye’den terör korkusu ile uzak durması sonucunda yakalanamadı. Dış ticaret açığı ise zaten artış eğiliminde.
Beraberinde cari açık da. TL’deki değer kaybının ise rekabet gücüne bir fayda sağlamadığı
herhalde son iki yılın verileriyle tecrübe edilmiş olsa gerek. Hem petrol fiyatlarının artması, hem dış ticaret açığının yükselmesi, hem iyice yavaşlayan büyüme hem de TL’de hızlı değer kaybı cari açık/GSMH oranını, yani bir anlamda dış risk primini yükseltme döneminde.
Ekonomide işler güllük gülistanlıkken yapılan hataların faturası geçmiş tecrübelerle sabit şekilde, böylesi sorunlu dış konjonktür dönemlerinde kesiliyor. TL’nin değer kaybından, içerde aktivitenin giderek durgunlaşmasından yansıdığı ölçüde Türkiye ekonomisinde olmakta olan da aslında tam anlamıyla bu.
Trumpflasyonla nasıl mücadele edilir?
ABD’de daha Clinton’ın seçileceği düşünülürken bile, 2007’de patlak veren Büyük Durgunluk’tan en çok etkilenen gelişmiş ülkelerde enflasyonun yavaş yavaş 2017’de elle tutulur hale geleceği konuşuluyordu. Şimdi Trump ve bilinmezliklerle dolu ekonomi yönetimi devreye girdiğinde işte bu dinamiğin dünyada hız kazanması bekleniyor. Deflasyon korkusu derken bir anda dünyada
enflasyon korkusu baş göstermiş durumda diğer bir ifadeyle ki, Trump’ın da bu enflasyonu yaratmada katalizör olması bekleniyor.
Son bir yılın ekonomik verilerine bakınca, başta ABD olmak üzere ekonomik veriler toparlanmaya işaret ediyor ki bu tabi bir sır değil. 2007 finansal krizi sonrası dönemde bilinen parasal araçların çok ötesinde yöntemlerle alınan parasal önlemler, tatlı tatlı enflasyonist baskılar oluşturmaya zaten başlamıştı. Miktarsal Genişleme adı altında merkez bankaları tarafından elektronik ortamda salınan muazzam miktarda paranın tam anlamıyla enflasyonist eki yaratmaya henüz başlamadığı özelikle tartışılan konular arasında. Ki bu bile enflasyon başladığında nasıl bir sarmalın
doğabileceğinin habercisi.
Diğer yandan çokça dikkat çekildiği üzere petrol fiyatı 2016 başından sonuna kadar iki katına çıkmış durumda. Mevcut dinamikler altında petrol fiyatlarının çok hızla yükselmesi beklenmezken,
8 Grafik 8: Seçilmiş Ülkeler Faiz Oranları
Kaynak: TDM, Egeli & Co.
düşük petrol fiyatıyla yaşamayı sevmeyen üretici ülkeler, kısaca OPEC’in daha taze taze vardığı üretim kısıtlaması anlaşması varil başına petrol fiyatının benzer bir vadede 5o0 dolardan 70’e doğru yolculuğunun başladığının habercisi.
Türkiye özelinde, TL’nin hızlı ve ani değer kaybı ile petrol fiyatlarında artışın genel enflasyonist etkileri, ÖTV zamları gibi faktörler bir de sorunlu gıda fiyatları ile birleştiğinde TÜFE enflasyonunun yeniden çift hanelere çıkması riskini barındırıyor. Uzak bir dönemde de değil üstelik 2017’de.
Zayıf iç talebe rağmen.
Peki biz ölümlüler gelen dalgadan, enflasyondan kendimizi nasıl koruyacağız?
Hisse senedi yatırımlarından enflasyonun üzerinde kazanç sağlamak için ekonomik aktiviteye olan inancın güçlü olması, en azından bazı sektörlerde büyüme hikâyelerinin yaratılması gerekiyor.
30 Kasım 2016
Kaynak: TDM, Egeli & Co.
Grafik 9: Döviz Kuru ve Faiz
Nakit para sahiplerinin enflasyonu yenmesi için, faizlerin mevcut sıfır civarı reel faiz yerine anlamlı bir seviye, en azından %2’ler civarına çekilmesi yükselmesi gerekiyor. TL’de değer kaybının
durdurulması bu açıdan önemli. Bunun bilinen yolu da bunca belirsizlik içinde dolarboz gibi tatlı kampanyalardan değil, tarihin tekerrür ettiği anlamına gelecek şekilde anlamlı ve ekonomik büyümeyi acıtıcı faiz artışlarından geçiyor.
Enflasyonun bu süreçten önce %11-12’le çıkma potansiyelinden tabi yeniden bahsetmek
gerekmiyor şu noktada. Şu durumda, önce TCMB’den gerçek bir yangın söndürme adımı, ardından da birleşik faizlerde %11’in üzerine bir yöneliş beklemek makul. Keza, yüksek enflasyon her
zaman ve her zaman bono faizlerini yükseltici etki yapan en temel faktör. Kısaca önümüzdeki dönem enflasyona endeksli bonoların rağbet göreceği bir dönem. Enflasyona karşı kendisini korumak isteyenler için. Altın ise, dolar endeksinin net şekilde değer kazandığı bir dönemde riskli bir yatırım aracı olarak görünüyor ancak yükselmesi beklenen enflasyonun emtia fiyatlarını da yuları çekme potansiyeli altını ilginç hale getirebilir.
10
Kaynak: TDM , Egeli & Co.
Gelişmiş ülkelerde beklenen enflasyon sorunu ile Türkiye’de beklenen enflasyon sorunu arasında önemli farklar var. Y ılların mücadelesi sonucunda Avrupa bile dâhil olmak üzere gelişmekte olan ekonomilerde enflasyon ekonomik aktivite ile yükselmeye başlarken;
Türkiye’de sorunların yıllarca ertelenmesi nedeniyle enflasyonist bir döneme girilmekte. Bir tarafta
enflasyon talep tarafından kaynaklanıyor ve bu sayede enflasyona karşı korunmak için bonolar satılırken emtialar ve dönemsellikten faydalanacak hisseler gibi makul yatırım alanları da ortaya çıkıyor. Gelişmiş ekonomiler tarafında enflasyon bankalar açısından da toparlanma anlamına geliyor artacak kar marjları üzerinden.
Türkiye özelindeyse enflasyon maliyet tarafından yükseliyor. Korunmak için de geriye ya faize ya da yabancı paraya sığınma şansı kalıyor. Faizleri yükseltme konusunda isteksizlik veri iken, doları satmaya yönelik kampanyaların zorlukları her gün yaşayarak farkında olan seçmen açısından fazla bir anlamı olması zor. Bir de yüksek dış borç
30 Kasım 2016
Grafik 10: Almanya-İtalya-İspanya-Fransa Faiz Oranları
Bu doküman Egeli & Co. Portföy Yönetim A.S. (“Egeli & Co.“ Mersis No: 0-3254-1422-0400018) tarafından hazırlanmıştır. Egeli & Co. SPK düzenlemelerine tabi ve SPK tarafından düzenlenen yetki belgesine sahip, kendine değer yaratmaya adamış bağımsız bir portföy yönetim şirketidir. (Yetki belgeleri: 03.11.2010 PYS./PY. 35/946 ve 03.11.2010 PYS./YD. 15/946). Portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı hizmeti veren Egeli & Co. 2002 yılından bu yana, dürüst ve seçkin yaklaşımı ile yerli ve yabancı kurumsal yatırımcılara, aile şirketlerine ve özel bireysel portföylere hizmet etmektedir. Başarısı, yatırımcıları için yurtiçi ve yurtdışında geliştirdiği finansal ürünler ile değer yaratma becerisinden gelmektedir. Egeli & Co.’yu diğerlerinden ayıran fark alternatif varlık sınıflarına ve yatırım temalarına odaklanmasıdır. Egeli &
Co. Türk sermaye piyasalarındaki alternatif yatırım temaları alanında bulunan geniş bilgi, tecrübe ve geçmiş performansı ile yatırımcıları için uzun vadeli yatırımlarla önemli getiriler yaratmaktadır.
YASAL UYARI:
Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan (ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil ve surette ön ihbara ve/veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/veya ortadan kaldırabilir. Bu rapor hangi amaçla olursa olsun çoğaltılamaz, dağıtılamaz ve yayınlanamaz.
İletişim:
Güldem Atabay Şanlı
Direktör, Araştırma ve Strateji +90 532 347 82 06
ihtiyacı düşünüldüğünde reel sektör de bankalar da giderek köşeye sıkışmaya başlıyor.
Yükselecek enflasyon kökleri itibarıyla her iki önemli birimin de kar marjlarına önemli darbeler vurabilecek niteliğe bürünüyor. Dışarıda daha az riskle kazançlı yatırım
fırsatları artarken, Türkiye’nin portföy yatırımları çekebilme olanağı da her geçen gün azalıyor.