• Sonuç bulunamadı

Haftanın Ortası. Güncel konularla her Çarşamba. 8 Mart Tanrılar Çıldırmış Olmalı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Haftanın Ortası. Güncel konularla her Çarşamba. 8 Mart Tanrılar Çıldırmış Olmalı"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Güncel konularla her Çarşamba

Kuzey Kore’nin evlere şenlik ve aynı ölçüde vahşi lideri Kim Jong-un, dünyayı ayağa kaldırarak Japonya açıklarına attığı balistik füzelerle aydınlattı bu haftanın başını. Sanki hafta sonu ABD Başkanı Trump’ın, Obama’ya yönelttiği Watergate göndermeli dinleme suçlaması yeterince kozmik gerginlik yaratmamış gibi.

Tüm bu toz dumanın içinde, ekonomi kendi yatağında akmaya çalışıyor. Fakat, tabi suyun başındaki Fed, çeşmeyi kısmak konusunda son derece kararlı artık. Bu hafta Cuma açıklanacak istihdam rakamlarına şöyle bir göz atılacak olsa da, Fed Başkanı Yellen’ın geçen hafta Şikago’da sözlü olarak ilan ettiği üzere 15 Mart’ta Fed’den 25 baz puanlık yeni bir faiz artışı çantaya atılmış durumda.

Türkiye’ye gelince konu, içerdeki politik çalkantılar, uzun süredir ertelenen reformlar, popülizm ötesinde gerekli ekonomi ile ilgili adımların yokluğu ülkeyi cazibe merkezi olmaktan uzaklaştırmış durumda. Şu aşamada, referandumdan ne çıkarsa çıksın, ekonomi yönetiminde rasyonelliğe

dönüleceğini ummaktan başka çare yok.

HAYIR ya da EVET çıkmasına bağlı olarak değerlendirmeyi de ancak en erken üç ay sonra yapabiliyor olacağız.

8 Mart 2017 Tanrılar Çıldırmış Olmalı…

Kuzey Kore’nin evlere şenlik ve aynı ölçüde vahşi lideri Kim Jong -un, dünyayı ayağa kaldırarak Japonya açıklarına attığı balistik füzelerle aydınlattı Pazartesi sabahımızı. Sanki hafta sonu ABD Başkanı Trump’ın, Obama’ya yönelttiği Watergate göndermeli dinleme suçlaması yeterince kozmik gerginlik yaratmamış gibi.

Trump ve ekibinin Rusya bağlantıları hakkındaki soruşturmaya karşılık; Obama ve ekibinin yasadışı şekilde dinleme yapıp yapmadığına dair yapılacak bir araştırma böylece dikkatin dengeli dağılımını yaratacak Trump açısından. Fakat daha şimdiden Trump’ın hangi şartlar altında görevden alınabileceği gazete köşelerinde çoktan yazılıp çizilmeye başladı bile.

Türkiye-Almanya arasında zaten havaleli olan ilişki, W elt gazetesi muhabiri Deniz Yücel’in tutuklanması, “evet”

kampanyası için iktidar kanadının Almanya’da planladığı toplantı iptalleri derken; Nazi suçlamaları sonrasında iyice gerilmiş

durumda. Referandum öncesinde Türkiye içinde milliyetçi kararsızlar üzerinde belki bir anlamı olabileceği ileri sürülen bu gerginlik, Almanya’da seçimlerin tamamlanmasının ardından yılın sonlarına doğru Türkiye ekonomisi açısından maliyetli

Haftanın Ortası

(2)

olabilir.

Diğer yandan, ABD-SDG (YPG) / Rusya-Esad ortak operasyonu ile IŞİD’in son kalesi Rakka’ya taarruz, artık zaman meselesi.

Referandum geri sayımında gergin görünen iktidar

açısından sözlü ifade edilmiş hedefler olan Menbiç ve Rakka’nın şu durumda bir operasyonel karşılığı kalmamış görünüyor. Üstelik

Pentagon’dan yapılan bir açıklamada, ABD askerinin Menbiç’te görev tanımına Türk -Kürt-Rus unsurlar/askerler arasında olası bir çatışmayı engellemeyi resmen eklemiş

durumda. Bunun anlamı da Türkiye’nin hızla Suriye ve Orta Doğu’da etki alanının daralmakta olduğu. Önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanı’nın Rusya ziyareti, turizm, enerji gibi konularda olumlu haberler getirse de; Suriye konusunda Türkiye’ye yeni bir manevra alanı yaratabilir mi izleyeceğiz.

Bu hafta referanduma yönelik anketler hakkında yeni bilgi bulunmuyor. A& G yayınladığı ankette sadece “referanduma katılım oranında” artış olduğundan bahsederken, yaptığı anketin sonuçlarını kamuoyu ile paylaşmadı. Basında yazılan çizilen, OHAL içinde tamamlanacak 16 Nisan referandumunda halkın tercihlerini etkilememek için anket sonuçlarının yayınlanmasının

istenmediği yönünde. Fakat sandığa neredeyse 40 gün varken, anketlerin yayınlanmaması da Şekil 1: Menbiç Yolu TSK’ya Kapalı

Kaynak: Bild , Egeli & Co.

(3)

normal bir durum değil. Hatırlanacağı üzere, eldeki son anketlerde referandum sonucu henüz berrak değil; %13-15 civarındaki kararsızların yaklaşımı belirleyici olacak. Katılım artmakta olduğuna göre, karasızların oranı azalmakta ve “Hayır-Evet” arasında bir tarafa yönelmekte.

Kaynak: Çeşitli, Egeli & Co.

Şekil 2: 16 Nisan Referandum Anketleri (Kararsızlar dağıtılarak)

Evet (%) Hayır (%)

10-18 Şubat 2017 Themis 1985 42.4 57.6

21.Şub.17 AKAM 4060 43.6 56.4

14.Şub.17 Gezici - 48.9 51.1

11.Şub.17 Konsensus - 52,0 48,0

9.Şub.17 Sonar - 51.8 48.2

1.Şub.17 Gezici - 41.8 58.2

26 Ocak - 1 Şubat

2017 MAK 5400 52,0 48,0

28-30 Ocak 2017 GENAR - 55,0 45,0

10-11 Ocak 2017 ORC 2340 62,0 38,0

6.Oca.17 GENAR 3900 55,0 40.8

3-10 Ocak 2017 Optimar 2043 53.6 46.4

1.Oca.17 AKAM - 42.4 57.6

1.Oca.17 Mak - 59.8 40.2

27.Ara.16 Gezici - 42,0 58,0

1-25 Aralık 2016 SONAR 5000 48.7 51.3

26-27 Kasım 2016 A&G 3010 52.4 47.6

10-16 Ekim 2016 ORC 21980 55.9 36.2

Tarihi Anketi Yapan Katılımcı

sayısı

(4)

Fed 15 Mart’ta sürpriz yapmayacak…

Tüm bu toz dumanın içinde, ekonomi kendi yatağında akmaya çalışıyor. Fakat, tabi suyun başındaki Fed, çeşmeyi kısmak konusunda son derece kararlı artık. Bu hafta Cuma açıklanacak istihdam rakamlarına şöyle bir göz atılacak olsa da, Fed Başkanı Yellen’ın geçen hafta Şikago’da sözlü olarak ilan ettiği üzere 15 Mart’ta Fed’den 25 baz puanlık yeni bir faiz artışı çantaya atılmış durumda.

Mart faiz artışıyla beraber ilginç bir denge de yakalanmış oluyor dünya piyasalarında. İlk iki faiz artışında oluşan deprem bu sefer fazla yaşanmıyor. Türkiye’yi bir kenara koyarsak genel resim içinde enflasyon beklentileri kontrol altında bir görüntü içinde ve uzun vadeli tahvil faizleri de beklentilere paralel konumlanmış durumda. Bu da Fed Mart’ta bir hamle daha yaptığında ne gelişmekte olan piyasalarda ne de doların değerinde büyük bir hareketlenme olmayacağı anlamına geliyor.

Kaynak: Fed, Egeli & Co.

Şekil 3: Efektif Fed Faizi ve 10 Yıllık Tahvil (%)

(5)

Tabi şimdi gözler Mart’ta öteye Fed’in neler yapacağı üzerinde.

Genel beklentiler Eylül ve Aralık toplantılarında Fed’den 25’er baz puan artış daha geleceği

yönünde şekillenmekte. Bunun anlamı da 14 Aralık 2016’da %0,5-0,75 olan Fed faiz aralığının bir hafta sonra %0,75-1,0’a; ardından sene sonunda da %1,25-1,50’ye ulaşacağı. Trump’ın kendisinin ve hala muamma olan ekonomi politikalarının nereye varacağı önemli bir bilinmezlik unsuru olsa da, 2018 boyunca da Fed’in faiz artırmaya devam etmesini beklemek makul görünüyor. Duruma göre 75 baz puan ile 100 baz puan olarak. Güçlenmeye devam eden bir ekonominin yanında yeni Başkan Trump’tan beklenen agresif vergi indirimleri Fed’in temposunun daha da artmasıyla

sonuçlanabilir.

ABD ekonomisinin biraz detayına bakarsak, Trump’ın söylediği ölçekte bir mali gevşeme

Kongre’den onay alacağa benzemiyor. Sadece demokratlar değil, Cumhuriyetçi kanat da bütçe açığı üzerinde kontrolün kaybedilmesi riskini almak istemiyor. Bu büyümede hayal edilen patlamanın gelmeyeceği anlamında aynı zamanda. Diğer yandan ithalat üzerine konması

planlanan vergi ise doğrudan enflasyon anlamına gelecek ki, bu da Fed’in adımlarını garantileyecek bir tercih.

Faiz artışları genel olarak hisse senedi tarafını olumsuz etkilese de, krizden çıkıldığının ve başta bankaların kar marjlarında artışlar olmak üzere işlerin açıldığının iyice tescillenmesi faiz artışlarının

Kaynak: ScottGrannis,, Egeli & Co.

Şekil 4-5: ABD Çekirdek Enflasyon ve 5 Yıllık Faiz (%)-ABD Reel Faiz ve Büyüme (%)

(6)

bulunduğu seviyede piyasalarda olumlu etki yaratmaya devam ediyor. İçinde bulunduğumuz yıl boyunca da bu durumun devamı beklenebilir. Trump’ın bol keseden verdiği sözlerin önemli kısmını tutamama olasılığına rağmen.

Ancak, 2018 sonlarından itibaren, enflasyon beklentilerinin tahvil satışlarını hızlandırması, faiz artışlarının %2,5’in ötesine geçerek ekonomik aktiviteyi dizginlemeye başlamasıyla, güçlenen doların kar marjlarını azaltmasıyla birlikte hisse senedi piyasalarında genele yayılan bir keyifsizlik kaçınılmaz.

ECB de tonunu biraz sertleştirecek alana sahip artık…

O çok kullanılan piyasa deyimiyle Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) “güvercin” olmaktan “şahin”

olmaya dönecek kadar olmasa da, açıklanan son veriler Avrupa ekonomisi adına işlerin yavaş da olsa iyiye gittiği yönünde. Güven endeksleri olumu beklentilerin güçlendiğine işaret ederken, ilk çeyrek büyümesi %2’nin biraz üzerinde olacak gibi görünüyor. Zaten dört senedir ilk defa manşet enflasyon Şubat itibarıyla ECB’nin hedefi olan %2’ye yükselirken, PMI verisi de hızlanan

toparlanmayı doğrular nitelikte. Finansal sektör hariç özel sektöre verilen kredilerdeki artış ise

Kaynak: Pictet , Egeli & Co.

Şekil 6: ECB Beklentileri

(7)

yıllık %2,4 ile son sekiz yılın zirvesinde.

Fakat geçmişte ECB’yi faiz artışına götürebilecek bu veriler, günün şartlarında değerlendirildiğinde Banka’nın bu adımı atması hiç gerçekçi değil. Bir kere ne büyüme ne de enflasyon kendini besler bir döngüye girebilmiş değil. Hesaplara göre miktarsal genişleme bugün sonlandırılsa, orta

vadede enflasyon seviyesi yine %1,5 civarına gerileyecek. Bunun anlamı da ECB’nin parasal genişlemede geri sayımı iyice ağırdan almak zorunda olması. Hatta 2017 sonuna kadar devam etmesi büyük olasılık.

Avrupa’da bu sene Fransa- Almanya gibi önemli

seçimlerinden sürprizler çıkması halinde ECB’nin tepki vermesi ise düşük olasılık. Fed’in Trump için vermemesi benzeri.

Banka yarınki toplantısında ilk olarak artık faizlerin daha düşük seviyelere inebileceği

konusundaki vurgusunu değiştirecek; ardından da canlanan ekonomik aktivite ve petrol fiyatlarının seyrine paralel enflasyon beklentilerinde önemli bir yukarı güncelleme yapacak muhtemelen. Bankanın faiz planları konusundaki spekülasyonlar da bu mantık çizgisinde Eylül ayı civarında ateşlenecek.

Fed’in de Eylül-Aralık aylarında beklenen faiz artışların ile beraber düşünüldüğünde Euro-dolar paritesinde fazla değişiklik olması mantıklı görünmüyor. Diğer yandan hem ABD ekonomisinin hem de homojen olmasa da AB genelinde aktivitenin yükselmesi, hisse senedi piyasaları açısından işlerin cazip gideceğinin habercisi.

Kaynak: ScottGrannis, Egeli & Co.

Şekil 7: AB ve ABD İmalat Sanayi ISM

(8)

Kaynak: Schroders, Egeli & Co.

Küresel dinamizm eninde sonunda enflasyonla karşılaşacak…

2007-2017 arasında dünyada yaşananlar çoktan hem ekonomi hem tarih kitaplarına geçti. Şimdi ilk çeyrek itibarıyla artık elle tutulur hale gelen, 2017 yılının bir önceki seneye kıyasla çok daha hareketli başladığı. Fakat küresel büyüme beklentilerinde 2017 ötesine bakınca, 2008 krizi önceki dönemine henüz yaklaşılamadığı çok net. Hatta Çin’in deri değişiminin kalıcılığı ve yeni bir Çin hikâyesinin çıkma olasılığının düşüklüğü, belki de on yıllarca küresel büyüme hızının %5’lere ulaşmayacağı anlamına geliyor. Kısaca, 2016/17 dönüşünde stokların yeniden artışı büyümeye ivme verirken, bu hareketin 2018’e kadar sarkmasının beklenmeyişi de büyümede ivmenin;

yükselmesi beklenen enflasyonla birlikte artmayacağına delalet.

Böylesi biz düzeltmenin 2017’nin ikinci çeyreğinden sonraya başlaması tabi Eylül faiz artışını riske sokabilir. Bu nedenle verilerin söyledikleri, önemli olmaya devam edecek. Fakat yine de 2017’nin 2016’ya göre ekonomik büyüme anlamında kayda değer ölçüde güçlü geçeceği de ortada.

Şekil 8: Küresel Büyümede Beklenti ve Katkı

(9)

Gelişmekte olan ülkelerde henüz Trump etkisi hissedilmiş değil. Çin zaten kendi yarattığı parasal destekle büyüme hedefini %6,6 civarında canlı tutarken; Brezilya ve Rusya hem kuvvetlenen ABD ekonomisinden hem de artan hammadde fiyatlarından fayda görecek konumdalar. Eksi

büyümeden %2 büyümeye doğru yönelen Rusya ekonomisi, yüksek askeri harcamalarını

taşıyabilecek bir noktaya da hızla ulaşıyor. BRIC’lerin içinde Hindistan para politikası nedeniyle büyümede ivme kaybetmiş olsa da, sene sonunda %7-7,5 civarı GSMH artışı hala makul bir beklenti.

Dün açıklanan OECD raporu da benzer bir yaklaşımla, gözlenen küresel

büyümenin var olan risklere kurban gidebileceğinden

bahsediyor 2017 ötesinde.

Genel olarak güven endekslerinden yansıyan iyimserliğin, yatırım ve

tüketim verileriyle aynı şekilde desteklenmiyor oluşu da büyümenin zayıflayacağına dair sinyaller. OECD’nin vurguladığı önemli noktalardan bir tanesi de, gelir dağılımı sorunu ile verimlilik artışlarındaki durağanlığa bir çözüm yolunun henüz ortak akılla geliştirilemediği. Mali destek olmadan son 30 yılın büyüme seviyesinin de yakalanamayacağı uyarısını yapıyor OECD. Hatta finansal piyasalardaki iyi havanın ekonomik temellerinin olmadığına vurgu yaparak aradaki farkın finansal piyasalarda düzeltme şeklinde kapanacağını ima ediyor. Pek kimsenin bu aralar yazmadığı (ya da belki de yazmaktan bıktığı) yükselen borç yükü ile batık kredilerdeki artışın yarattığı risklere dikkat çekiyor. Gerçi İtalyan bankacılık sektörü ile Japon bankacılık sektörünü karşılaştıran araştırmalar bulmak mümkün.

Konuya dönersek, OECD 2017 ötesinde büyümenin gücünü koruyabilmesi açısından çözüm olarak bütçeden yaratabilecek kaynaklarla gelir dağılımı sorunu ile yatırımlardaki zayıflığa destek

Şekil 9: Petrol Fiyatı ve Rusya’nın Nominal GSMH’si

Kaynak: Schroders , Egeli & Co.

(10)

atılmasını öneriyor. OECD tabi bu uyarılarını ilk defa yapmıyor ve genellikle politik sebeplerle de önerilerinin hayata geçtiğini görmek mümkün değil.

Türkiye’ye gelince konu,

içerdeki politik çalkantılar, uzun süredir ertelenen reformlar, popülizm ötesinde gerekli ekonomi ile ilgili adımların yokluğu ülkeyi cazibe merkezi olmaktan uzaklaştırmış

durumda. Hele ki, önümüzdeki en az üç yıllık sürede

büyümenin asıl kaynağı olarak gelişmiş ülkeler ön plandayken.

AB ekonomisinde devam eden toparlanma ihracat olarak

2017’de Türkiye’nin lehine yansıyacak gibi görünse de, bu ivmenin devamı konusunda AB ekonomisine bağlı belirsizlikler mevcut. Çift haneli bir ihracat artışından bir kaç yıl üst üste bahsetmek bu nedenle söz konusu değil. TCMB’nin adı konmamış faiz artışları zaten ekonomik büyümeyi baskılayıcı

Kaynak: OECD, Egeli & Co.

Şekil 10: OECD’nin Dikkat Çektikleri

(11)

İletişim:

Güldem Atabay Şanlı

Direktör, Araştırma ve Strateji +90 532 347 82 06

guldem.atabaysanli@egelico.com

yönde etki yapıyor doğal olarak. Diğer yandan, reel sektörün döviz borç yükü/kur zararı

konusunda bankalarla oturulan masalarda pazarlıkların bir yere varmadığı haberleri çok yaygın.

Tabi Türkiye’de son dönemde ana belirsizlik kaynağı 16 Nisan’daki referandum ve onun sonucuna göre politikanın alacağı şekil. Bu yolun nereye doğru yöneleceği belli olmadan Türkiye

ekonomisinden esen rüzgârla yalpalayarak yol almanın ötesinde bir hareket beklemek gerçekçi değil. Esen rüzgârdan en azından faydalanmak için gereken ana direğin de Şubat ayında çift haneye ulaşan enflasyon nedeniyle hasar gördüğünü belirtmek gerekli elbette.

Şu aşamada, referandumdan ne çıkarsa çıksın, ekonomi yönetiminde rasyonelliğe dönüleceğini ummaktan başka çare yok. HAYIR ya da EVET çıkmasına bağlı olarak değerlendirmeyi de ancak en erken üç ay sonra yapabiliyor olacağız.

Bu doküman Egeli & Co. Aile Ofisi Yönetim Danışmanlık ve Destek Hizmetleri A.Ş.

(“Egeli & Co. Aile Ofisi“ Mersis No: 0325054296800015 ) tarafından hazırlanmıştır.

Egeli & Co. Aile Ofisi ailelere, varlıklarının sürdürülebilirliği için aile üyeleri ile koordineli oluşturduğu yatırım felsefesi ve hedefler doğrultusunda farklı alanlardaki uzmanların koordinasyonunu sağlayan; objektif ve profesyonel yaklaşımla tek bir merkezden servet yönetimi, ilişki yönetimi ve varlık optimizasyonu hizmetleri veren ve aile içindeki tüm nesiller ve paydaşlar için yol gösterici olan bağımsız ve butik bir danışmanlık şirketidir.

YASAL UYARI:

Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi

niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan (ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil ve surette ön ihbara ve/veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/veya ortadan kaldırabilir. İşbu araştırma raporu, ticari iletişim ve ticari elektronik ileti olmayıp sadece ekonomik konjonktür ile ilgili bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Bu rapor hangi amaçla olursa olsun çoğaltılamaz, dağıtılamaz ve yayınlanamaz.

Referanslar

Benzer Belgeler

Fakat net olan, bugünkü askeri harekâtın asıl ABD destekli Suriye Kürtlerinin sahada IŞİD’e karşı ilerleyip Fırat’ın batısına geçerek Menbiç’i IŞİD’in

ABD gibi hukukun üstünlüğünün çok önemsendiği, demokrasiye doğrudan askeri veya sivil müdahalenin yaşanmadığı bir ülkede Trump’ın başa gelmesiyle demokrasi ile

Türkiye’nin geleceği açısından en önemli belirleyici faktör ve tabi esas izlenmesi gereken aslında, referandum sonucuna- referandum sonrası olası bir erken seçim

daha sonra Irak Ordusu’na resmen bağlanan ve Türkiye’nin Musul’u “kurtarmasını-girmesini” istemediğini Erdoğan’ın bizzat kendi ağzıyla çok net ifade ettiği Haşd

Hâlbuki yükselen enflasyonla beraber artan kamu harcamaları paralelinde genişleyen bütçe açığı faizleri çift hanelerde yukarılara taşımaya devam etikçe, ister

Yeni dönemde Almanya’da merkez sağ ile merkez sol (CDU-SPD) ortaklığı ile yürütülen sekiz yıllık “büyük koalisyon” hükümeti artık olmayacak.. Diğer yandan,

2014’e kadar adını pek kimsenin duymadığı, geçen sene kurduğu siyasi partiyle 60 yıllık sağ ve sol merkez partileri deviren Macron, şimdi Fransa için aşırı sağcı Le

Uzun soluklu olacak bu Cesur Yeni Dünya’da, Türkiye’de yükselmekte olan ekonomik sıkıntılarla doğru yöntemlerle mücadele belki de her zamankinden daha önemli bir