Güncel konularla her Çarşamba
Türkiye’de 15 Temmuz gecesi yaşananların, Cumhurbaşkanı Erdoğan/AKP iktidarının hem içerde hem dışarda politikalarını gözden geçirmek zorunda kalmasında önemli bir etken olduğu kesin. Fakat net olan, bugünkü askeri harekâtın asıl ABD destekli Suriye Kürtlerinin sahada IŞİD’e karşı ilerleyip Fırat’ın batısına geçerek Menbiç’i IŞİD’in elinden aldıktan sonra sıradaki Cerablus’u da almaları halinde Türkiye’nin güney sınırı boyunca bir Kürt koridorunun tamamlanmasına engel olmak için başladığı.
Fakat tabi asıl soru, Cerablus ve ardından muhtemelen IŞİD için lojistik açıdan kritik önemdeki El Bab da vahşi teröristlerden temizlendikten sonra; söz konusu topraklarda kimin hâkim olacağı.
Bundan sonra asıl izlenecek hikâye, ABD- Rusya-İran ve Türkiye ana ekseninde çevre ülkelerin de isteklerine karşı bir Kürt özerk bölgesinin veya bağımsız devletinin Suriye içinde oluşup oluşmayacağı. Bu çerçevede Türkiye’de iktidar tarafından yeni seçilen Suriye politikasının, Türkiye’nin PYD/YPG’nin iç savaş öncesi konumuna döndürülmesi ne kadar gerçekçi olabileceği.
24 Ağustos 2016
Cerablus ateşi ve Suriye masası
Geçtiğimiz Cumartesi gecesi Gaziantep’teki sokak düğününde kendini patlatan canlı bombanın yarısından fazlası çocuk 54 kişinin hayatını almasının, Suriye topraklarında IŞİD’e karşı bu sabaha karşı başlatılan operasyon için dönüm noktası olduğunu iddia etmek zor. Ki zaten darbe girişimi sonrası TSK içinden halen ayıklanmakta olan Fetullahçıların sayıca çokluğu ordunun böylesi bir harekâta başlamak için en doğru zaman
olamayacağını da düşündürüyor.
Haftanın Ortası
Kaynak: CNN Türk , Egeli & Co.
Grafik 1: Fırat Kalkanı nereye kalkan?
Türkiye’de 15 Temmuz gecesi yaşananların, Cumhurbaşkanı Erdoğan/AKP iktidarının hem içerde hem dışarda politikalarını gözden geçirmek zorunda kalmasında önemli bir etken olduğu kesin.
Fakat net olan, bugünkü askeri harekâtın asıl ABD destekli Suriye Kürtlerinin sahada IŞİD’e karşı ilerleyip Fırat’ın batısına geçerek Menbiç’i IŞİD’in elinden aldıktan sonra sıradaki Cerablus’u da almaları halinde Türkiye’nin güney sınırı boyunca bir Kürt
koridorunun tamamlanmasına engel olmak için başladığı. Türkiye’nin bütün güney sınırı boyunca; Hakkâri’den Hatay Reyhanlı’ya kadar oluşmasına son bir adım kalmış Kürt koridorunun engellenmesi isteği. Koalisyon güçlerinin havadan desteklediği Türk ordusunun kara harekâtına
“Fırat Kalkanı” adı verilmesi ise amacını zaten açıkça ortaya koyuyor. Kısaca Türkiye, kenarda durduğu sürece Cerablus’tan da IŞİD’i temizleyenin Suriyeli Kürtler olacağı; bu durumun da PYD/
YPG güçlerinin Cerablus’ta kalıcı olmasının önünü açacağından hareketle bu sabah IŞİD’e karşı hava ve kara operasyonuna girişmiş durumda. Öncelikli hedefin IŞİD olduğunu kabul etmekle birlikte, ana amaç Cerablus’a Türkiye tarafından PKK’nın uzantısı kabul edilen ancak ABD’nin desteklediği PYD/YPG güçlerinin girmesini engellemek olarak görünüyor.
Söz konusu koridor boyunca Akdeniz’e açılabilen bir bağımsız Kürt devleti, Cumhurbaşkanı Erdoğan/AKP’nin gözünde Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit edebilecek hale gelmesi ve PKK’ya güç kazandırması açısından önemli bir tehdit. Diğer taraftan, oluşmasına engel olunmaya çalışılan “Kürt koridorunun” Türkiye ile Arap Ortadoğu’su arasına girerek iktidarın vizyonu
açısından ayrıca bir tehdit unsuru olduğunu da not etmek gerek.
Dolayısıyla, hızla değişen durum, Türkiye’de iktidarın da pozisyonunu hızla adapte etmesine kapıyı açmış durumda. Şimdiye kadar Esad’ın gidişini ön planda tutan iktidar, 15 Temmuz sonrasının yarattığı öncelikleri değiştirme stratejisi çerçevesinde Esad’ın gidişi yerine Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasını en ön sıraya çekmiş durumda. 15 Temmuz sonrası, bu aybaşında Rusya-İran temaslarının ardından bugün Obama’dan sonra ABD’nin ikinci ismi Biden’in Ankara’ya gelecek olması, bu sabaha karşı Cerablus’ta başlatılan operasyonun Suriye üzerinde etki sahibi tüm güçlerin onayını aldığını anlatıyor.
Fakat tabi asıl soru, Cerablus ve ardından muhtemelen IŞİD için lojistik açıdan kritik önemdeki El Bab da vahşi teröristlerden temizlendikten sonra; söz konusu topraklarda
kimin hâkim olacağı. ÖSO unsurlarının son bir yılda hızla güç kaybetmesi karşısında ana unsurunu Suriyeli Kürtlerin oluşturduğu SDG’nin sahada IŞİD’le savaşta en etkili güç haline gelişi önemli bir gerçek.
Bugünden öteye bakınca Cerablus ve El Bab’ın alınmasının ardından IŞİD’in Suriye’nin ortalarına doğru boğularak güç kaybedeceği varsayılabilir. Bu da tabi Türkiye açısından Suriye topraklarında sınırlı bir alanda IŞİD’le mücadeleyi işin kolay kısmı haline getiriyor.
Bundan sonra asıl izlenecek hikâye, ABD-Rusya-İran ve Türkiye ana ekseninde çevre ülkelerin de isteklerine karşı bir Kürt özerk bölgesinin veya bağımsız devletinin Suriye içinde oluşup
oluşmayacağı.
Kaynak: T24 , Egeli & Co.
Grafik 2: Türkiye Cerablus’ta
Türkiye’nin destek arayışı…
Başbakan Binali Yıldırım’ın ifadesiyle, bugünden itibaren tek hedef toprak bütünlüğü sağlanacak şeklide Suriye’de savaşın bitmesi. ABD-Rusya-İran ve Suudi Arabistan dâhil, zaten kağıt üstünde uzun süredir söylenen amaç bu. Esad’ın kalması veya gitmesi ise sonra
tartışılacak bir konu. Tabi şimdiye dek IŞİD’in temizlenmesinde ABD hava desteği ile en aktif rolü üstlenen SDG birliklerinin içindeki ağırlıklı PYD/YPG Suriyeli Kürtlerin geleceği de.
Bugün boyunca yapılan açıklamalardan anlaşılan, Türkiye’nin kısa vadede isteğinin IŞİD’ten
temizlenen Cerablus’a ÖSO unsurlarının yerleşmesi. Türk Obüslerinin 40-45 km’lik bir alanı vurma gücüne sahip olduğu düşünülürse; ÖSO unsurlarının barındığı alanın Cerablus’u da kapsayacak şekilde sınırın 60-70 km içerisine kadar ilerlemesi. Ve ardından da Suriye’nin geleceğinin
belirleneceği “barış” masasında Türkiye’nin de son dakika manevrasıyla değiştirdiği yeni
pozisyonuyla yer alması. Olası bir YPG saldırısına ise ABD’nin izin vermeyeceği varsayılıyor olsa gerek.
Türkiye’nin yeni planında, gerektiği takdirde Esad’lı Şam yönetimiyle yeniden anlaşmanın yanı sıra İran’la yakınlaşmak ve Rusya ile de açık seçik bir işbirliğine girmek var. Hedef ise tek: Suriyeli Kürtlere karşı kiminle olursa olsun anlaşabilmek.
Fakat görünen, kısa vadede Türkiye’nin Cerablus operasyonuna kimse karşı olmasa da, Rusya ve ABD tarafından da büyük bir desteğin gelmediği. Bölge dışından ABD ve Rusya ile diğer her bölgesel aktörün kendince ince hesapları var Suriye üzerinde. Zaten, barış masasına oturulması zamanı gelince, Şam’ı temsilen Esad dâhil olmak üzere, hiçbir taraf Türkiye’nin son beş senedir izlediği sınır politikası nedeniyle güçlenen IŞİD’e yarayan diğer örgütlerin de varlığını unutmakta istekli olmayacaklar. Bu da Türkiye’nin elini zayıflatan bir faktör olacak şüphesiz.
Buna karşın, YPG’nin Suriye’nin kuzeyinde IŞİD’e karşı üstlendiği role rağmen Türkiye’ye, Esad’a, İran’a ve Suudi Arabistan’a rağmen açık açık da bir Kürt devleti kurulması ya da Irak benzeri özerk bir Kuzey Suriye Kürt Bölgesinin oluşması kolay değil.
Fakat bu YPG’ye ihitiyaç olmadığı anlamına gelmiyor.
Cerablus IŞİD’den temizlendiğinde, Türk ordusunun veya ÖSO’nun zayıflamış haliyle Suriye’de daha derinlere; IŞİD’in başkenti sayılabilecek Rakka’ya ilerlemesi söz konusu değil. Rakka’nın IŞİD’den temizlenmesinde, yani vahşi IŞİD’lilere asıl ölümcül darbenin vurulmasında ise Rusya ve ABD’nin hava desteği eşliğinde hiç kuşkusuz Şam’a bağlı ordu kadar YPG de gerekli olacak. Rakka da alınıp, Suriye için barış masası (en iyi olasılıkla) 2017’nin içlerinde bir zaman kurulduğunda ise;
anlaşma sağlanması, seçime gidilebilmesi süreçleri boyunca da Suriye’de IŞİD’in yeniden palazlanmaması için YPG güçleri aktif rol üstenmiş konumda kalacak.
Kısaca, Suriyeli Kürtlerin partisi PYD ile PYD’nin askeri gücü YPG’ye sahada ihtiyaç bu nedenle azalmayacak. Türkiye Cerablus’tan öteye geçmeye, Suriye batağına tam olarak bulaşmaya gönüllü olmayacağından/olamayacağından, Türkiye’nin kurulacak masada söz hakkı
Grafik 3: IŞİD’in Kalbi Rakka’y ı Almak için YPG Gerekli
Kaynak: AlJazeere, Egeli & Co.
diğer tüm unsurlara göre sınırlı kalacak gibi görünüyor. Suriye’de politika değişikliği hamlesine ve bugünkü askeri manevrasına rağmen.
Konunun uzmanı gazeteci-yazar Fehim Taştekin’e göre zaten, Rusya, İran ve Suriye’nin önceliği Kürtleri kazanmak. Bu açıdan, Esad’la anlaşıldığı takdirde, Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin özerkliğe ya da federasyona kavuşmaları mümkün. Rusya ve İran açısından önemli olan, ABD’nin bölge üzerindeki etkisini azaltmak. Eğer Suriyeli Kürtlerin özerk bir yapıda veya bağımsız bir devlet olarak ABD güdümünde olacağını düşünürlerse (ki bu gerçekçi bir beklenti), Rusya ve İran
Kürtlerin geleceği konusunda Türkiye ile aynı tarafta yer alabilirler. Ancak, özellikle PYD/YPG’nin Rusya ofisi, Rusya-İran ekseni açısından Suriyeli Kürtlerle yakınlaşmanın da bir yol olarak açık tutulduğunu anlatıyor.
Cumhurbaşkanı’nın bugün PYD lideri Müslim’e yönelik cevap niteliğindeki sözlerine bakılırsa, Türkiye’nin amacı Kürtler söz konusu iken bir orta yol bulmak değil. Aksine, Suriyeli Kürtlerin Suriye’deki tüm kazanımlarının silineceği anlamına gelen bir düzeni garantilemek. Taşketin’e göre ise Türkiye’nin bu arzusuna desteği ne ABD’den ne de Moskova-Tahran hattından bulması imkân dâhilinde değil. Bir kere IŞİD’e karşı durmaya devam için Türkiye hariç neredeyse her “tarafın”
YPG’ye ihtiyacı var. Ayrıca, barış konuşmak üzere masaya oturulması ufukta tam ilk kez gerçekten belirmişken, kimse savaşa idmanlı Suriye Kürtlerinin ABD desteğinde oluşabilecek direnişi ile uğraşmaya istekli değil. Başka bir ifade ile Suriye Kürtleri ile Şam’a bağlı Suriye Ordusu’nu karşı karşıya getirmek; Rusya ve İran’ın hatta ABD’nin de isteyeceği bir durum değil Suriye’nin geleceği açısından.
Diğer yandan, Türkiye YPG’nin “dağıtılması” karşılığında PYD’nin Suriye içinde Kürtleri temsil eden bir parti olarak devam etmesine razı olabilir. PYD lideri Salih Müslim’in geçmişteki Türkiye
ziyaretleri unutulmamalı. Ancak, koalisyon güçleri açısından PYD/YPG’nin ayrıştırılması yerine Suriye içindeki IŞİD ve benzer Selefi terörist odaklara karşı dinamik tutulması şu aşamada daha arzu edilen bir durum. Türkiye’nin kırmızı çizgilerine rağmen.
İçişleri Bakanı Efkan Ala, Cerablus operasyonu için, Türkiye’nin Koalisyon güçleri ile ortak karar alındığını söyledi öğle saatlerinde. Tabi IŞİD-FETÖ-PYD/YPG bağı kapsamında “kokteyl terör”
kavramına da vurgu yapmayı ihmal etmeden. Reuters'a konuşan ve isim belirtilmeyen bir ABD'li yetkilisi ise, Türkiye’nin harekâtına ABD’nin havadan koruma sağlayacağını belirtti.
Fakat gerçekten ABD’nin biri NATO üzerinden resmi; diğer Suriye içinde gayri resmi iki ortağının karşı karşıya gelmesine uzun soluklu bir destek vermesi mümkün mü?
Biden’in bugünkü Ankara ziyaretinde Fetullah Gülen’in arapsaçı durumundaki iade süreci kadar;
Türkiye’nin IŞİD ötesinde Suriye topraklarında Suriyeli Kürtlerin geleceği konusundaki isteklerinin de masada olacağı bu açıdan kesin. Biden’in Türkiye’nin hem Fetullah Gülen, hem de PYD/YPG isteklerine karşılık ABD olarak neleri ortaya süreceği ise yakından izlenecek önümüzdeki günlerde.
Şu aşamada Suriye devletinden geriye kalan kısımdan gelen resmi açıklamalar Türkiye içinde pek önemsenmiyor. Ancak, Şam’dan gelen seslerin Rusya ve İran’da yankı yaptığı ise kesin. Bu açıdan, Suriye Dışişleri'nin TSK’nin Cerablus’a yönlendirdiği tankların sınır ötesi bu harekâtının
“Suriye’nin egemenliğinin ihlali” açıklaması da Türkiye’nin Cerablus harekâtının geleceğine ışık tutması açısından önemli.
Türkiye’nin Suriye politikası…
Tüm bu yazılanlardan ortaya çıkan tek ve acı gerçek esasta Türkiye’nin Suriye politikasının uzun denebilecek bir süredir çökmüş olduğu uyarılarının Cerablus harekâtı ile çıplak bir gerçek haline gelişi. Davutoğlu’nun başbakanlıktan uzaklaştırılmasının sonrasında ve darbe denemesi öncesinde yeni Başbakan Yıldırım zaten Suriye politikasının yanlışlığının kabul edildiğinin ve değiştirileceğinin sinyallerini vermişti. Bu açıdan Esad’la dâhil masaya oturulabileceğine yönelik spekülasyonlar çok sürprizli değil.
“Bölgede büyük değişimlerin yolda olduğunu” söyleyen Irak Kürdistanı Başkanı Barzani’nin bugün Ankara’da Erdoğan ve Yıldırım’la temasları ardından yaptığı açıklamada Türkiye ile IŞİD’e karşı daha aktif bir işbirliği içine girileceği; PYD/YPG’ye karşı Ankara’nın kafasındaki alternatif senaryo hakkında ipuçları vermekte.
Konu; ya da sorun, Türkiye’de iktidar tarafından yeni seçilen Suriye politikasının ne kadar gerçekçi olabileceği. Esad’ın gitmesi ve Müslüman Kardeşler ekseninde bir Suriye hükümeti üzerine kurulu Suriye politikasının başarısızlığının açığa çıkmasının ardından; Suriyeli
Kürtleri sıfırlamaya yönelik yeni politikanın hedefleri karşısında elde edebileceklerin ne kadar gerçekçi olduğu.
Bugün Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun beyan ettiği üzere mesela YPG güçlerinin acilen Menbiç’i terk ederek Fırat’ın doğusuna geçmeleri isteğinin pratikte bir karşılığının olup olamayacağı. Çünkü hemen akla gelen ilk soru, YPG Menbiç’i bırakırsa IŞİD’in bölgeye girmesine kimin engel
olabileceği? Adaylar arasındaki Suriye ordusu veya ÖSO’nun, IŞİD’e karşı direnebilecek güce ve lojistik desteğe sahip olup olamayacağı gibi soruların cevapları bugün için olumsuz
cevaplanabilmekte. Bir de ABD ile Rusya’nın yakın zamanda anlaştıkları üzere, El Kaide’nin kolu El Nusra Cephesi’ni (adı ne olursa olsun) vurma kararları yanında, ılımlı muhalifleri de Suriye içinden temizleme kararları hatırlandığında.
PYD/YPG’nin yakın gelecekte Suriye’de önemli aktörler arasında kalacağı, son beş yıllık Suriye iç savaşının geldiği noktayı biraz anlamlandırabilenler açısından somut bir gerçek. Türkiye’nin Suriye içinde YPG birliklerini dağıtmak, PYD’ye biçilen rolü iç savaş öncesi konuma çekerek sadece bir politik parti konumu ile sınırlamak isteği Türkiye’nin Suriye iç savaşının başındaki hedefleri açısından anlaşılabildiği ölçüde; gelinen aşamada gerçekçi olmaktan uzak görünüyor.
Türkiye içindeki terör şimdi daha fazla tehdit
Daha Antep’te yeni yaşanan IŞİD katliamının tekrarları, bugün TSK’nın Cerablus’a girmesi ile Türkiye içinde daha büyük bir tehdit haline gelmiş durumda. IŞİD’in başta Gaziantep olmak üzere Türkiye içindeki örgütlenmesi, sınır boyundaki varlıklarının ve hareketlerinin kısıtlanması hedef alındığı ölçüde yeni terör saldırılıları için zemin oluşturmakta.
Diğer yandan, TSK’nın Suriye’nin kuzeyinde YPG’nin batıya ilerlemesini engellemek üzere
konumlanması, iktidarın uluslararası düzeyde PYD/YPG karşıtı yükselen söylemleri zaten devam eden PKK saldırılılarının da artabileceğinin habercisi.
Bu çerçeveye bir de darbe denemesi sonrası devlet bürokrasisinde, ordu ve emniyet güçlerinde açılan büyük yara eklendiğinde, Türkiye içinde politik istikrarın sürekli sorgulanır durumda kalacağını öngörmek çok uçuk bir beklenti değil. Derecelendirme kuruluşları açısından da
görülebilecek bu resim içinde, sonbahar aylarından itibaren not indirimlerinin önüne geçilmesi için
iktidarın ekonomi tarafında somut ve etki yaratacak adımları atması şimdi çok önemli.
Grafik 4: IŞİD Suriye dışında, her yerde; ama en çok da Türkiye’de
Kaynak: ISW , AlJazeere, Egeli & Co.
Suriye'de kim kiminle savaşıyor? (Kaynak: ©Deutsche Welle Türkçe)
Suriyeli farklı muhalif gruplar hem birbirleri ile hem de Şam rejimine karşı savaşıyor. Ortak düşmanı Şam rejimi olsa da farklı ideolojileri benimseyen grupların çıkarları ve hedefleri muhalif grupları da birbirine düşürmüş durumda.
Şam rejimi: Suriye ordusu hala Beşar Esad liderliğindeki Şam rejiminin kontrolünde. Şam, Humus, Halep'in bir bölümü gibi büyük şehirler ve sahil bölgeleri de Şam'ın kontrolünde. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad yanlıları, Lübnan'daki Şii Hizbullah milisleri ve İranlılar tarafından destekleniyor. Ayrıca Rusya da Esad'a hava desteği sağlıyor.
IŞİD: Hem Suriye'de hem de Batı ülkelerinde düzenlediği kanlı saldırılar nedeniyle IŞİD uluslararası terörizmin başlıca sorumlusu. Son aylarda ise Şam rejiminin ve Kürt güçlerinin saldırıları sonucu kontrolündeki bölgelerden büyük bölümünü kaybetti. Şu anda savunma durumuna geçen IŞİD, Suriye'de güç kaybediyor. Ancak Suriye'nin kuzeyi ve doğusunda hala büyük bir alan IŞİD'in denetiminde.
Kürt birlikleri: Kürtler özellikle ABD'den destek alıyor. YPG (Kürt Halk Savunma Birlikleri), ABD'nin hava desteğiyle Suriye'nin kuzeyinde ilerleyerek IŞİD'i önemli oranda püskürttü. Rejimle daha önce IŞİD'e karşı işbirliği yapan Kürtler, şimdi rejimle karşı karşıya. Suriye'nin kuzeyindeki Haseke kentini tamamen kontrolüne almak isteyen Şam birlikleri geçen hafta geniş çaplı bir taarruz başlattı. Kentte Kürt birlikleri ile Şam'a bağlı askeri birlikler arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Nüfusunun büyük bölümü Arap olan Haseke kenti 2011'de iç savaş patlak verdiğinde Kürtlerin denetimine geçmişti.
Suriye'deki Kürtler Türkiye açısından da bir hasım ve Türkiye, YPG'yi PKK ile bağlantılı bir örgüt olarak görüyor. Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin ilerlemesinden rahatsız. Türkiye, güney sınırında bağımsız bir Kürt devleti kurulmasını istemiyor. PYD'nin silahlı kanadı YPG'nin 50 bin mensubunun olduğu tahmin ediliyor.
Ceyş el Feth (Fetih Ordusu): Ilımlı ve radikal farklı grupların bir araya geldiği büyük muhalif yapılanmalardan biri. Cihatçı Fetih el Şam, Ahrar el Şam ve Tugayları, ayrıca ılımlı Özgür Suriye
Ordusu da Fetih Ordusu'na dâhil olan örgütlenmelerden biri. Bu ittifak Suriye'nin İdlib vilayetinde varlık gösteriyor. Bu grup içindeki bazı İslamcılar Suudi Arabistan ve Katar tarafından destek görüyor.
Bu doküman Egeli & Co. Portföy Yönetim A.S. (“Egeli & Co.“ Mersis No: 0-3254-1422-0400018) tarafından hazırlanmıştır. Egeli & Co. SPK düzenlemelerine tabi ve SPK tarafından düzenlenen yetki belgesine sahip, kendine değer yaratmaya adamış bağımsız bir portföy yönetim şirketidir. (Yetki belgeleri: 03.11.2010 PYS./PY. 35/946 ve 03.11.2010 PYS./YD. 15/946). Portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı hizmeti veren Egeli & Co. 2002 yılından bu yana, dürüst ve seçkin yaklaşımı ile yerli ve yabancı kurumsal yatırımcılara, aile şirketlerine ve özel bireysel portföylere hizmet etmektedir. Başarısı, yatırımcıları için yurtiçi ve yurtdışında geliştirdiği finansal ürünler ile değer yaratma becerisinden gelmektedir. Egeli & Co.’yu diğerlerinden ayıran fark alternatif varlık sınıflarına ve yatırım temalarına odaklanmasıdır. Egeli &
Co. Türk sermaye piyasalarındaki alternatif yatırım temaları alanında bulunan geniş bilgi, tecrübe ve geçmiş performansı ile yatırımcıları için uzun vadeli yatırımlarla önemli getiriler yaratmaktadır.
YASAL UYARI:
Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan (ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil ve surette ön ihbara ve/veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/veya ortadan kaldırabilir. Bu rapor hangi amaçla olursa olsun çoğaltılamaz, dağıtılamaz ve yayınlanamaz.
Fetih el Şam (Şam'ın Fethi Cephesi): El Kaide'nin uzantısı olarak görülen El Nusra Cephesi, geçen temmuz ayı sonunda faaliyetlerini artık Fetih el Şam olarak sürdüreceğini açıkladı. Terör örgütü olarak sınıflandırılan ve IŞİD'le benzer özellikler taşıyan örgütün ideolojisinde ise bir değişiklik olmadı. Öte yandan aynı ideolojiyi benimsemiş olsalar da IŞİD ve Fetih el Şam Cephesi de birbiri ile çatışıyor. Bu örgüt de özellikle ülkenin kuzeybatısında varlık gösteriyor.
Ahrar el Şam (Şam'ın Hürleri): Bu da Suriye'deki güçlü sayılan radikal İslamcı gruplardan biri. Ancak biraz daha pragmatik bir özelliğe sahip olan örgüt, uzantısı olduğu belirtilen El Kaide'den daha az
radikal. Ahrar el Şam'ın Türkiye'den destek aldığı iddia ediliyor.
Özgür Suriye Ordusu: ÖSO aslında bir ordu değil ve merkezi bir yönetimi de yok. Çok sayıda ılımlı grubun oluşturduğu ÖSO'ya bağlı gruplar ülkenin kuzeybatısında ve güneyinde geniş kesimleri kontrolü altında tutuyor. Özgür Suriye Ordusu'na Türkiye de destek veriyor.
İletişim: Güldem Atabay Şanlı
Direktör, Araştırma ve Strateji +90 532 347 82 06