• Sonuç bulunamadı

Haftanın Ortası. Güncel konularla her Çarşamba. 1 Temmuz etmeyecek

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Haftanın Ortası. Güncel konularla her Çarşamba. 1 Temmuz etmeyecek"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Güncel konularla her Çarşamba

Çoklu bilinmezliklerle dolu zor bir haftanın içinden geçiyoruz. Fed’in yaratmakta olduğu paradigma değişimi yetmezmiş gibi

Yunanistan, Çin ve İran dışardan;

Suriye, Meclis Başkanlığı seçimi ve hala belirsizliğini koruyan koalisyon görüşmeleri içerden gelerek

birleştiğinde oluşan karmaşık gündem, Türkiye ekonomisinin geleceğinde belirleyici nitelikte.

Türkiye ekonomisi son yıllarda bir yol ayrımına gelmiş ve seçeceği yönü belirleyememiş bir duraklama halinde. Her şeye rağmen, Fed faiz artırmadan önümüzde kalan birkaç ayda Türkiye’nin hangi koldan ilerleyeceğini netleştirmesi ve yeni bir hikaye yaratması için hala zaman var. O nedenle, bu Haftanın Ortası’nda tek bir konuya odaklanmak yerine, çoklu gündem arasından bir değerlendirme yapmaya çalışmak daha doğru geldi.

Öne çıkan konularda, gelişmeler beklentiler çerçevesinde

gerçekleşirse, Fed’in faiz artışı dönemi öncesi ve hatta sonrasında Türkiye’nin hala olumlu bir hikaye ile ekonomiye olumlu yansıyacak şekilde ilgi çekme potansiyeli var.

Keyifli okumalar dileriz.

Ekonomik-Politik gündem bastırırken; Meclis Başkanlığı seçimi koalisyon rengini belli etmeyecek…

Çoklu bilinmezliklerle dolu zor bir haftanın içinden geçiyoruz.

Fed’in yaratmakta olduğu paradigma değişimi yetmezmiş gibi Yunanistan, Çin ve İran dışardan; Suriye, Meclis Başkanlığı seçimi ve hala belirsizliğini koruyan koalisyon

1 Temmuz 2015

görüşmeleri içerden gelerek birleştiğinde oluşan karmaşık gündem, Türkiye ekonomisinin geleceğinde belirleyici nitelikte.

Koalisyon çalışmalarının, bir hükümetle mi yoksa erken seçimle mi sonuçlanacağı ise, belirsizliği en çok artıran faktör tabi.

Türkiye ekonomisi son yıllarda bir yol ayrımına gelmiş ve

seçeceği yönü belirleyememiş bir

Haftanın Ortası

Grafik 1: Suriye — Güncel Genel Durum

Kaynak: AlJazeeraTürk , Egeli&Co.

(2)

duraklama halinde. Her şeye rağmen, Fed faiz artırmadan önümüzde kalan birkaç ayda Türkiye’nin hangi koldan ilerleyeceğini netleştirmesi ve yeni bir hikaye yaratması için hala zaman var. O nedenle, bu Haftanın Ortası’nda tek bir konuya odaklanmak yerine, çoklu gündem arasından bir değerlendirme yapmaya çalışmak daha doğru geldi.

Suriye’deki savaşın ne kadar içine?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde toplanan MGK sonrasında, Türkiye’nin

Suriye’deki çok katmanlı vahşi savaşın, hedefi belirsiz bir şekilde parçası olma ihtimali kısa ve orta vadeli gelecek açısından büyük önem taşımakta.

Çok kısa bir süre sonra

yenilenmesi beklenen

hükümetten gelen açıklamalar, politik bir duruşla fazla renk vermeden, “tampon bölge”

kavramı üzerinden ilerlemekte.

Ancak, söz konusu tamponun 900 küsur kilometrelik sınırın sadece belli bir 100kmsinde, 33 km içeride nasıl, kimi, kimden korumayı amaçladığı; IŞİD,

Suriyeli muhalifler ve Kürt güçlerinin çatıştığı bölgede, tartışma yaratıyor.

Son günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından duyulan, güneyde bir Kürt kuşağı seklinde oluşturulacak Kürt devletine izin verilmeyeceği.

Ankara; Suriye Kürtlerinin Afrin, Kobani ve Cezire kantonlarını birleştireceğini ve Suriye’nin kuzeyinde Esad’ın kontrolü kaybettiği bölgenin IŞİD’den temizlenmesiyle, Irak sınırından Hatay'a uzanacak bir özerk Kürt bölgesi oluşturulacağını

düşünüyor. Bu bölgenin de ilerde Kürt devletine dönüşerek, Grafik 2: Suriye -Irak: Kürt Kantonları ve “Kürt Koridoru”

Grafik 3: Planlanan “Tampon Bölge”

Kaynak: Haber Diyarbakir, Egeli & Co.

(3)

3 Türkiye’nin toprak bütünlüğüne

tehdit oluşturacağını. Hatta AKP’ye yakın basının iddiası, Irak'taki Kürt petrolüne de aynı koridor üzerinden Türkiye dışı bir boru hattı kurulmasının planlandığı yönünde.

Yapılan yorumlara göre de

“tampon bölge” oluşturmanın amacı Türkiye’nin Suriye sınırı buyunca ABD destekli ilerleyen PYD güçlerinin, Kürt

Kantonlarının birleşmesini ve Akdeniz’e kadar uzanmasını engellemek. Tampon bölge için hükümet ve TSK’nın ortaklaşa belirlediği; Fırat nehrinin batısında ve şimdilik IŞİD kontrolünde bulunan Cerablus’ta, yaklaşık 90km’lik bir hatta 30 km kadar sınırın ötesine geçerek yerleşmek.

Burada oluşturulacak güvenli bir hat sayesinde, sıcak takip müdahaleleriyle Rojova’daki üç kantondan ikisi ve henüz PYD kontrolünde olmayan tek bölge olan Kobani ve Afrin arasındaki Creablus’u IŞİD’in elinden alarak, Kürtlerin girmesini engellemek.

İşin biraz daha detayına girmek gerek. Kobani Kürtler ve IŞİD arasındaki yoğun çatışmalar

sonrasında ABD’nin

bombardıman desteği ile Kürt kontrolüne geri dönmüştü hatırlarsanız. Ancak, Tel Abyad’daki çatışmalar iki grup arasında devam eder

görüntüde. ABD’nin IŞİD mevzilerini bombalayarak verdiği askeri destekle, Tel Abyad kentinin yakın zamanda kalıcı şekilde Kürt PYD ve askeri kanadı YPG’ye eline geçmesi bekleniyor. Bu arada Erdoğan’ın ağzından sık sık, Tel Abyad ve civarında PYD/YPG güçlerinin Arap ve Türkmenleri bölgeden sürerek etnik temizlik yaptığı yönünde açıklamalar duyuluyor. Ankara’nın tezi, ABD’nin son dönemde Esad’la anlaşarak rejim güçlerine saldırmayı pas geçen IŞİD’i, bölgeyi PYD’ye vermek için kullandığı, bahane ettiği yönünde.

Suriye Kürtleri ise yetkili ağızlarından amaçlarının bir devlet değil; ancak IŞİD ve benzer terör örgütlerine karşı canlarını garantiye alan bir bölgesel yönetim kurmak olduğunu ifade ediyorlar.

Bu hafta MGK ile iyice somutlaştığı üzere basına

yansıyan kapalı kapılar ardındaki toplantılarda öne çıkan, Türkiye’nin IŞİD’le mücadeleyi sürdürürken,

“PYD'nin Suriye ile ilgili Türkiye’nin kırmızıçizgilerini aşmasına göz yummayacağı”.

Bu “kırmızıçizgiler” ise, PYD'nin Esad rejimi ile işbirliği

yapmaması, Suriye'nin toprak bütünlüğüne aykırı hareket etmemesi, Suriye'nin

geleceğine tüm ülke halkının birlikte karar vermesi ve PYD'nin bunun dışında

kalmaması olarak özetlenebilir.

Hükümete göre, Türkiye’nin kırmızıçizgileri konusunda ABD ile de görüş birliği mevcut; ama iş bu noktada biraz karışık.

Bölgede IŞİD’i yenilgiye uğratacak PYD’den başka yetkin ve istekli bir güç olmadığından, ABD-PYD/YPG çalışması daha uzun süre devam edeceğe benziyor. ABD Türkiye'nin bu konudaki

hassasiyetini anladığı yönünde açıklamalar yapsa da, özellikle Kobani’de ön plana çıktığı üzere, ABD-Türkiye ilişkileri kapalı kapılar ardında daha gergin. Keza yazılanlara göre, ABD, Türkiye’nin muharebe

(4)

alanında savaşanlara, özellikle de Kürt güçlerine, destek olma konusunda daha fazlasını yapmasını istiyor.

ABD ise, PYD’yi, cephede birlikte çalışabileceği bir ortak olarak görmesine rağmen, PYD lideri Müslim'e üç yıldır vize vermeyerek, bir anlamda, PYD’yi de Türkiye’yi çiğneyerek bölgenin siyasi aktörleri arasına sokmaktan geri duruyor.

Kısaca askeri çözüm ortağı olarak görülen Kürtler, iş siyasi platforma taşınınca, henüz, ABD tarafından siyasi ortak olarak konumlandırılmıyor.

ABD, Türkiye’yi şimdiye kadar, gelişmelerin tam ortasında olmasına karşın yaşananları seyretmek ve dışında kalmayı seçmekle suçlamıştı. Ancak, MGK’nın son toplantısından çıkan açıklamayı, TSK’nin

“tampon bölge” yaratmak için Suriye topraklarına kalıcı olarak girme isteği ilanını; Türkiye- ABD yakınlaşma hamlesi olarak değerlendirmek de zorlama olur.

Cerablus’ta TSK’nın düzenli orduları yönetiminde

muhalif güçlere destek

verecek şekilde kurulmak istenen tampon bölge

arzusunu, Türkiye’nin güney sınırının tamamıyla PYD tarafından ele geçirilmesini engellemek amacıyla son bir hamle yaparak denkleme eklenme; ABD’nin müdahale edemeyeceği şekilde PYD’nin yolunu kesme çabası olarak görmek daha doğru.

Bu açıdan bakıldığında, TSK’nın ABD desteği olmadan bölgeye girerek, önce IŞİD’e arkasından da PYD ile savaşması; Türkiye içinde var olduğu son

zamanlarda sıkça yazılan IŞİD terör birimlerini tetikleyeceği gibi, PKK saldırılarının da yeniden başlamasıyla sonuçlanabilir.

Ucu böylesine açık bir macera, küresel ekonomik belirsizliğin zaten yüksek olduğu bir ortamda Türkiye ekonomisine ekstradan risk primi eklenmesi anlamına gelerek; son derece olumsuz bir senaryonun

gerçekleşmesine yol açabilir.

Diğer yandan, Türkiye’nin ABD-Kürt ilişkilerini, askeri ortaklık siyasi zemine

taşınmadan frenleme isteği mesaj olarak, ABD yönetimi tarafından, TSK söz konusu bölgeye girmeden de

alınabilir. Hatta çok yüksek olasılıkla da Ankara’nın TSK’nın Suriye’ye girişini masanın üzerine bu kadar gürültüyle taşınması, ABD’ye bir mesaj olarak, bir kaldıraç olarak kullanılmaktan öteye de geçmeyebilir.

Kısacası, Suriye kartını açıkça çeken Ankara, büyük olasılıkla savaş noktasına ilerlemeyecek; ancak

ABD’nin bölgede Türk-Kürt dengesini yeniden

değerlendirmesine yol açmayı hedefleyerek hükümet kurulana kadar ortaya çıkan atıl zamanda (ve belki de sonrasında) baskıya devam edecek.

Koalisyon ihtimali canlı;

ancak Meclis Başkanlığı seçimi koalisyonun rengini belli etmeyecek…

Meclis Başkanlığı ilk tur seçimleri dün tamamlandı. Sonuçlar

beklendiği gibi her partinin kendi adayına destek vermesiyle

sonuçlandı. Şimdi gözler bugün

(5)

5 öğleden sonra başlayacak ve

Meclis Başkanı’nı belirleyecek son iki turda.

Dün parti liderlerinden gelen açıklamalardan anlaşılan, Meclis Başkanı seçimlerinin beklenen koalisyon hükümetinin AKP-CHP mi yoksa AKP-MHP mi olacağı konusunda bir ipucu

vermeyeceği. Hatta mevcut verilerle, bir koalisyon hükümeti kurulması veya erken seçim, bugünden bakınca hala eşit mesafede duruyor. Keza, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün gece katıldığı iftar yemeğinde, azınlık hükümetini istemediğini belirtmesi de, ya koalisyon ya erken seçim seçeneklerinin kalışını destekler nitelikte.

AKP lideri Davutoğlu, Meclis Başkanlığı seçiminde, sadece katılanların çoğunluğunun arandığı son tur dahil, AKP’li milletvekillerinin kendi adaylarını destekleyeceğini açıkladı. Bir başka ifadeyle, AKPliler koalisyon jesti olarak CHP adayı Baykal’a destek vermeyecekler; koalisyon mu erken seçim mi gergin bekleyişi daha bir süre devam edecek.

Buradan, umulanın aksine,

devam ettiği bilinen AKP-CHP pazarlıklarının henüz bir uzlaşmaya yaklaşmadığı ve halen kıran kırana devam etmekte olduğu anlamı da elbette çıkarılabilir. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, yeniden partisinin müzakere zemini olarak öne çıkardığı 14

maddeyi hatırlatmasını, devam eden pazarlıklara işaret olarak almak da mümkün.

HDP ise, Cumhurbaşkanı ve Başbakanlık koltuğunun AKP’lilerin elinde olduğunu söyleyerek, Meclis Başkanı için yapılacak son tur seçimde, AKP’nin karşısında kim

kalacaksa onu destekleyeceğini açıkladı. Daha doğrudan

ifadeyle, sandalye dağılımı gereği son tura AKP ve CHP adayları kalacağı için, HDP’nin desteği CHP’den yana olacak.

MHP ise, en ilginç yaklaşımla, HDP’yi belirleyici alarak,

HDP’nin destekleyeceği adayın aksi yönünde oy

kullanacaklarını açıkladı.

Böylece, dolaylı olarak AKP’li adayın Meclis Başkanı olmasına kapıyı açtı.

AKP’nin 258 milletvekiline karşı

CHP’nin 132 sandalyesi var.

HDP’nin son turda CHP’li adaya destek vermesi ile AKP’li İsmet Yılmaz’ın alacağı 258 oya karşılık;

HDP destekli CHP’li Baykal’ın alabileceği oy 211. Eğer MHP’nin çekimser kalırsa, Meclis

Başkanlığını 258’e karşılık

211oyla AKP alıyor; MHP, HDP’nin aksi yönde oy kullanırsa da, 338 oya karşılık 211 oyla elbette yine AKP’li Yılmaz alıyor.

Peki, HDP sadece AKP'nin

rakibine oy desteği vaat ederken açıkça “Baykal” demediğine göre, MHP’nin de Baykal'a oy verme şansı hala var mı? Pek yok gibi.

Mevcut açıklamalar çerçevesinde anlaşılan Meclis Başkanlığı’nı AKP’li adayın alacağı. Bu şekilde gerçekleşen bir Meclis Başkanlığı seçiminden, AKP-CHP uzlaşması sinyali alınamazken, MHP’nin desteğiyle seçilmiş olmasına rağmen bir AKP-MHP mesajı da almak mümkün değil.

Dolayısıyla, 45 günlük geri sayım geçen hafta başlamış olmasına rağmen, Meclis Başkanı seçiminden sonra hükümet görevini

Cumhurbaşkanından resmen alacak olan AKP lideri

(6)

ile ayakta durabilen

Yunanistan’da iflas bayrağının çekilip, Euro ile bağların kopmasından önceki son

dönemeçte, Pazar günü yapılacak referandum kritik. SYRIZA lideri Tsipras, devam edeceğini

varsaydığı görüşmelerde Troyka’ya karşı elini güçlendirmesi için Yunan

halkından “hayır” cevabını talep ediyor.

Referandumdan “evet” çıkması”

Tsipras’ın istifası ve erken seçimle sonuçlanacak gibi duruyor ki bu durumda hızla yenilenecek seçimlerin sonuna kadar AB tarafının borç geri ödemelerini dondurma kararı alması çok olası. Üstelik

referandumdan “evet” çıkmasının bir diğer anlamı da SYRIZA yerine reform taraftarı partilerden birinin iktidara gelerek, kemer sıkma adımlarına devam edileceği olacak. Bu da Yunanistan’da iflas ve akabinde Euro birliğinin

çözülmesi gibi endişelerin yeniden ertelenmesi anlamına gelecek. Ertelenmesi kelimesini kullanmak doğru, keza IMF’nin hesaplarında bile mevcut

programın devamı halinde borç stokunun GSMH’ye oranı 2030’da ancak %118’e iniyor; yani hızla Davutoğlu’nun temaslarını

izlemeye devam edeceğiz.

Bu hafta itibarıyla elimizde plan yapacak somut bir veri olmamasına rağmen,

koalisyon kurulmasına yönelik aktivitenin

hızlanarak olumlu bir alan yaratma olasılığı halen canlı bulunuyor.

Yunanistan’da taslak reform paketi

referandumda…

IMF’ye 1,7 milyar Euro borç ödemesinin son günü olan 30 Haziran’a üç gün kala pazarlık masasından kalkarak, 5

Temmuz’da taslak reform paketini referanduma götürme kararını alan Yunanistan’ın sol hükümeti SYRIZA, böylece hem kendisinin hem de Yunanistan’ın, borç verenler bloğu Troyka ile ilişkisini de kopma noktasına taşımış oldu.

Kapsamlı kemer sıkma programına rağmen ve program nedeniyle borcunun milli gelirine oranı %178’de olan, sermaye piyasalarının dışında IMF-AB desteği ve Avrupa Merkez Bankasının sağladığı 89 milyar Euro likidite

yoksullaşamaya devam edecek olan Yunanistan’da sert

dalgalanmalara yol açan ekonomik dinamiklerde

programa göre daha uzun yıllar değişim beklenmiyor.

Referandumdan “hayır” çıkması ise, SYRIZA’nın elini güçlendirse de, borç verenlerin yeniden masaya oturacaklarını garantilemiyor. Masaya oturulmazsa zaten ayladır konuşulan Yunanistan’ın iflası gerçekleşerek, bankacılık sisteminin çöküşü ile,

Yunanistan’ın eurodan çıkışı da garantilenmiş olacak. Tsipras’ın buradaki görüşü, “hayır”

cevabına rağmen, AB tarafının hiçbir şekilde Yunanistan’ın eurodan çıkmasını istemeyeceği ve bu nedenle masaya

oturacakları. Yunanistan Başbakanı, “hayır” kararını kreditörlerle borç yeniden yapılandırmasına kapıyı açacak gücü sağlayacağına inanıyor.

Atina'nın asıl istediği, Yunanistan'a üçüncü bir kurtarma paketi verilmesi ve mevcut borçların da yeniden yapılandırılarak daha uzun vadeye yayılması. Dün akşam itibarıyla, Euro Bölgesi maliye

(7)

7 bakanları, bu son revize teklifi

reddederek referandum sonuçlarını bekleyeceklerini açıkladılar.

Şimdi Yunanistan tarafında bütün dikkatler, Pazar günü yapılacak referandumda. Şok referandum kararının ardından henüz anket yapılmadı. Ancak, 27 Haziran’da görüşmeler kopmadan hemen önce reform paketine yönelik yapılan iki kamuoyu anketi var. İlkinde Yunan halkı %57 ile “evet” ve

%29’unun “hayır” oyu

kullanırken, karasızlar %14.

İkinci anketteyse, “evet” oranı

%47’de; “hayır” oranı %33’te ve kararsızlar %19,8’de bulunuyor.

Reformlara kıl payı da olsa

“evet” çıkma olasılığının daha ağır bastığı

Yunanistan, şok dalgasının bir kez daha

ertelenmesiyle, bitmeyecek bir öykü halinde gündemde yerini koruyacağa benziyor.

Çin’de borsa - ekonomi dengesi kuruluyor…

Çin borsasındaki son bir senedir oluşmuş balon, artık çok bilindik bir hikaye olduğu üzere, parasal genişleme ile ekonomiye destek olarak yaratılan paranın, Çin’e özel kuralsız çalışan gölge

bankacılık sektörünün gayrimenkul yerine yüksek kaldıraç oranlarıyla borsaya

yönelmesi ile birleşince oldu. Çin hükümetinin bu tarafı regüle etme haberi bile, zaten ekonomik yavaşlama ile boğuşan ülkede şok etkisi yarattı ve sert satışlar dikkatleri Çin ekonomisindeki dinamikler üzerine bir kez daha yoğunlaştırdı.

Ekonomik gidişattan bağımsız okunması doğru olmayan Çin hisse senedi piyasasındaki erime, şimdilik bulaşıcı değil. Değil ancak, Çin piyasasında

yaşananlar Fed’in faiz artırmasına neredeyse sayılı günler kalmışken gelişmekte olan ülkelerdeki ruh halini yakından ilgilendirme potansiyeli ile öne çıkıyor.

İran’la görüşmeler ve Petrol fiyatları

Tüm bunlara ek olarak, bir

taraftan da dünya yan gözle, P+1 (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya) ile İran arasında, Viyana’da devam

etmekte olan nükleer görüşmeleri izliyor. Şimdilik pazarlıkların bitiş tarihinin 7 Temmuz'a ertelenmiş durumda. Hem ABD hem de, İran tarafında bir noktaya varmak için çaba elle tutulur halde olsa da, kısa vadede tüm dikenli

konularda anlaşma sağlamak Grafik 4: Çin Hisse Senedi Piyasası

Kaynak: Zerohedge, Egeli & Co.

(8)

mümkün görünmüyor. ABD’nin çok yakında seçim sürecine girecek olması, çalışmaların muhtemelen sonuçsuz kalmasına yol açacak; ancak ABD’de

yeniden Demokratların iktidara gelecekleri beklentisi, gelecekte sağlanacak bir uzlaşma için zemin yaratabilir.

Şu aşamada, 5+1 ülkeleri;

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) denetçileri İran'ın barışçıl nükleer faaliyetler içerisinde olduğunu kanıtlayıncaya ve onaylayıncaya kadar

yaptırımların sürmesini; UAEA onayından sonra yaptırımların kademeli olarak kaldırılmasını savunuyor. Bu süreç işlerse, anlaşmayı takiben yaptırımların kaldırılması en az bir yıl sürecek.

Bu süre içinde, İran anlaşmayı ihlal ederse yaptırımlar yeniden uygulamaya sokulacak.

Uzmanlar, yaptırımların karmaşıklığı nedeniyle hızlıca kaldırılması veya uygulanmasının pratikte zor olacağını söylüyorlar.

İran bütün yaptırımların

kaldırılmasını savunurken ABD insan hakları, teröre destek ve balistik füze programına ilişkin yaptırımların devam etmesinde ısrarcı şimdilik.

Halen ABD, Avrupa Birliği (AB) ve BM tarafından İran'a üç ayrı kategoride uygulanan yaptırımlar arasında, AB ve BM tarafı

kaldırılsa bile kısa vadede ABD tarafından uygulanan

yaptırımların, Kongre'de çoğunluğun Cumhuriyetçilerin elinde olması nedeniyle

kaldırılmasının sorun olması bekleniyor. İranlı diplomatlar ise, ABD’nin iç politikasında oyuncak olmamak için, mevcut

yönetiminden yaptırımların kaldırılması konusunda garanti istiyor.

Uzun lafın kısası, kısa vadede P+1 ve İran arasındaki

görüşmelerden, petrol fiyatlarının seyrini aşağıya çevirecek boyutta bir olumlu haber gelmesi pek gerçekçi değil. Diğer yandan,

görüşmelerin koptuğu haberi de beklenmediğinden, İran- P+1 görüşmelerinden petrol fiyatlarını sert şekilde yukarı veya aşağı yönde etkileyecek gelişme çıkması zor

görünüyor.

Türkiye’nin hala yeni bir hikaye üzerinden ilgi çekme potansiyeli var…

Bahsi geçen konularda, gelişmeler beklentiler

çerçevesinde gerçekleşirse, Fed’in faiz artışı dönemi öncesi ve hatta sonrasında Türkiye’nin hala olumlu bir hikaye ile ekonomiye olumlu yansıyacak şekilde ilgi çekme potansiyeli var.

Tüm risklere rağmen, olumlu senaryonun birkaç aylığına ön plana çıkması için gündemdeki sorunlu konular hakkında, yukarıdaki analizlerin ışığında bazı varsayımlarda bulunmak gerekiyor:

1. TSK’nın gerçekte Suriye topraklarına yerleşmek niyetinde olmadığı,

2. Meclis başkanlığı seçimi sonrası erken seçim

ihtimalinin elenerek geriye kaldığı görünen en geçerli senaryo AKP-CHP

koalisyonun kurulacağı; ve mutlaka sürtüşmelerin yaşanacağı bu ortaklığın ilk etapta piyasalara olumlu yansıyarak bir refah penceresi açacağı,

3. Yunanistan’da referandum sonucunun “evet” çıkmasıyla ani ve sert hareketlerin bir süre daha ötelendiği.

(9)

9

Bu doküman Egeli & Co. Portföy Yönetim A.S. (“Egeli & Co.”) tarafından hazırlanmıştır. Egeli & Co. SPK düzenlemelerine tabi ve SPK tarafından düzenlenen yetki belgesine sahip, kendine değer yaratmaya adamış bağımsız bir portföy yönetim şirketidir. (Yetki belgeleri:

03.11.2010 PYS./PY. 35/946 ve 03.11.2010 PYS./YD. 15/946). Portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı hizmeti veren Egeli & Co. 2002 yılından bu yana, dürüst ve seçkin yaklaşımı ile yerli ve yabancı kurumsal yatırımcılara, aile şirketlerine ve özel bireysel portföylere hizmet etmektedir. Başarısı, yatırımcıları için yurtiçi ve yurtdışında geliştirdiği finansal ürünler ile değer yaratma becerisinden gelmektedir. Egeli &

Co.’yu diğerlerinden ayıran fark alternatif varlık sınıflarına ve yatırım temalarına odaklanmasıdır. Egeli & Co. Türk sermaye piyasalarındaki alternatif yatırım temaları alanında bulunan geniş bilgi, tecrübe ve geçmiş performansı ile yatırımcıları için uzun vadeli yatırımlarla önemli getiriler yaratmaktadır.

YASAL UYARI:

Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan (ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil ve surette ön ihbara ve/veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/veya ortadan kaldırabilir. Bu rapor hangi amaçla olursa olsun çoğaltılamaz, dağıtılamaz ve yayınlanamaz.

Bu varsayım kümesinde ayrı ayrı her maddenin %50ve biraz üzerinde olasılık taşıdığı düşünüldüğünde,

gerçekleşmeleri Türkiye için en olumlu senaryonun da ortaya çıkması anlamına geliyor.

Yeni hükümetin, yaşayacağı tahmin edilen tüm sürtüşmelere rağmen, yeni bir ekonomik

İletişim: Güldem Atabay Şanlı

Direktör, Araştırma ve Strateji +90 533 347 82 06

guldem.atabaysanli@egelico.com ajanda ile yola başlayacağı,

çevresel koşulların Fed faiz artışı ötesinde daha fazla zorlayıcı olmadığı ortam Türkiye’nin önümüzdeki dönemde

yakalayabileceği en iyi senaryo şimdilik.

Ve bu olumlu senaryo bile esasında, koşulların ne kadar değiştiği ve gelecek beş yılın,

ekonomik anlamda nasıl da geçmiş beş yıldan daha zor geçeceğini anlatıyor aynı zamanda.

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkiye özelinde, TL’nin hızlı ve ani değer kaybı ile petrol fiyatlarında artışın genel enflasyonist etkileri, ÖTV zamları gibi faktörler bir de sorunlu gıda fiyatları

Fed’in kısa vadede dinlenmeye çektiği dolar, artarda düzenli faiz artışlarıyla şahlandırılmadan, belirsizlik korunarak yapılan yönlendirmelerle en az iki yıl daha

Karlov suikastının FETÖ değil de, Suriye’de dolaylı desteklenen bir grup tarafından yapılması hali Rusya tarafından inandırıcı bulunursa, Rusya ile ilişkilerini

Fakat net olan, bugünkü askeri harekâtın asıl ABD destekli Suriye Kürtlerinin sahada IŞİD’e karşı ilerleyip Fırat’ın batısına geçerek Menbiç’i IŞİD’in

açısından sorun ise, bu hedefi vurmaya çalışırken ABD’nin bölgedeki hangi güçlerle yan yana gelerek operasyona girişeceği. Obama ile Suriye konusunda anlaşma

ABD gibi hukukun üstünlüğünün çok önemsendiği, demokrasiye doğrudan askeri veya sivil müdahalenin yaşanmadığı bir ülkede Trump’ın başa gelmesiyle demokrasi ile

Bu hafta Cuma açıklanacak istihdam rakamlarına şöyle bir göz atılacak olsa da, Fed Başkanı Yellen’ın geçen hafta Şikago’da sözlü olarak ilan ettiği üzere 15

Türkiye’nin geleceği açısından en önemli belirleyici faktör ve tabi esas izlenmesi gereken aslında, referandum sonucuna- referandum sonrası olası bir erken seçim