• Sonuç bulunamadı

Haftanın Ortası. Güncel konularla her Çarşamba. 2 Kasım Türkiye de idam; dünyada ekonomi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Haftanın Ortası. Güncel konularla her Çarşamba. 2 Kasım Türkiye de idam; dünyada ekonomi"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Güncel konularla her Çarşamba

Önümüzdeki bir kaç ayda hem Türk tipi başkanlık sisteminin ne olacağı

netleşecek hem de ağızlardan düşmeyen ölüm cezasının hayat bulup bulmayacağı açığa çıkacak. Fakat belli ki, AKP-MHP arasında 330 pazarlıkları aşaması henüz tamamlanmış değil. Bu tartışmalar devam ederken de, ekonomiye bakmakta fayda var.

ABD tarafında enflasyonun hedef seviyesinin 2017’de üzerine çıkacağı beklentileri Fed faiz artışlarının 2017- 2018’de etkin hale geleceği mesajını vermeli. AB ise, tahvil alım programında geri sayım sürecini kolluyor.

Türkiye’de ekonominin sorunlarına palyatif çözüm önerilerinden öteye kafa yoracak zaman yok gibi bir görüntü var.

15 Temmuz şokunun ardından gelen süreç, başkanlık referandumu, idam tartışmaları, olası genel seçimler- başkanlık seçimleri politik hamlelere bağlı savrulmaların esas risk olduğunu anlatıyor. Türkiye’de yatırımcı ve tüketici açısından sorun çok katmanlı nedenlerle varoluşsal bir şekilde gelecek korkusu haline gelmişken, ekonomik büyümede bir hareketlenme beklemek de mümkün olmaktan çıkıyor.

2 Kasım 2016

Türkiye’de idam; dünyada ekonomi…

Türkiye’de işler çok karışık. 2017’de politikanın gündemin tek ağırlıklı konusu olurken aynı zamanda en büyük belirsizlik kaynağı da olacağını, geçen hafta zaten detaylıca yazdık.

Gidişatta fazla bir değişiklik yok o anlamda. Fakat idamın başkanlık için kaldıraç olarak kullanılma olasılığı ciddileştikçe durumun ağırlaştığını düşünmek mümkün. Cumhuriyet

Gazetesi’nde çok sayıda yazarın FETÖ/PKK bağlantıları iddiasıyla gözaltına alınmaları ise Türkiye içindeki ifade özgürlüğü

tartışmalarını da aşan ve uluslararası niteliğe bürünen bir dalga yarattı son birkaç günde.

İdam Türkiye’nin hukuk sisteminde son 14 yıldır yok. 32 yıldır da hiç kullanılmamış. AB üyeliği sürecinin resmen açılması öncesinde AKP tarafından 2004’te de hukuk sisteminden tamamen silinmişti.

Şimdi ise açıkça ifade edildiği şekliyle, AKP’nin önermesi başkanlık sistemine önce Meclis’te MHP’li vekillerin; ardından olası bir referandumda MHP tabanının desteğini almak için ölüm cezasının geri getirilmesi pazarlıkları var. Böylesi bir adımın;

Haftanın Ortası

(2)

Fetullahçı darbenin ardından adalet sistemi alt üst olmuşken atılması elbette uygulamaya yönelik büyük riskler içermekte. Diğer yandan, popülist bir yaklaşımla idam cezası, referandumda

gereken %50 için kaldıraç olabilse de, gerçekte Fetullah Gülen ve Cemaatçilerin Türkiye’ye iadelerini neredeyse imkânsız hale getirmekte. İdamın İmralı’da uzun yıllardır hapis yatan Öcalan’a da uygulanabileceği tartışmaları ise, büyük olasılıkla ülkedeki Kürt-Türk ayrışmasının ateşine benzinle gitmekle eşdeğer mevcut Suriye-Irak-Türkiye ekseninde. Ölüm cezasının geri getirilmesi, sorunlu da olsa Türkiye-AB arasında açık duran kapının kapanması anlamına gelerek ekonomide büyük hasar yaratabilecek boyutta ayrıca.

İdam tartışması ve başkanlık sisteminin varacağı nokta çok kritik. Önümüzdeki bir kaç ayda hem Türk tipi başkanlık sisteminin ne olacağı netleşecek hem de ağızlardan düşmeyen ölüm cezasının hayat bulup bulmayacağı açığa çıkacak. Fakat belli ki, AKP-MHP arasında 330 pazarlıkları aşaması henüz tamamlanmış değil. Bu tartışmalar devam ederken de, hazır zaman bulmuşken yeniden ekonomiye odaklanmakta fayda var.

ABD enflasyonu seneye hedefin üzerinde

Bugün itibarıyla gündemde Fed Başkanı Yellen’ın akşam yapacağı konuşmada vereceği sinyaller var. ABD ekonomisi, küresel ölçekte toparlanma konusunda en elle tutulur verilerin geldiği belki de tek yer. Bu da tabi zaten Aralık ayına yönelik 25 baz puanlık faiz artışı beklentisini diri tutuyor.

Fakat dinamikler o kadar basit değil; hem sadece ABD ekonomisi ile sınırlı değil hem de ABD seçim sonuçlarına yönelik tartışmalar ekonomide belirsizliği beslemekte halen.

Seçime günler kala Clinton e-mail server skandalında yeni bir araştırma başlatılmasıyla bazı anketlerin Trump’ın Clinton ile açılan arayı kapattığına işaret etmesi, Fed’in halen diken üstünde kalmasına neden oluyor.

Genel beklenti bugün Yellen’dan Aralık ayında faiz artışına yönelik net bir sinyal. Mevcut şartlar altında ise bu sinyalin gelmeme olasılığı var. Mesajın ne yönde geleceği ise en önce doların ve altının değeri üzerinden piyasaları etkileyecek haliyle.

(3)

Tabi bir de işin asıl odak noktası olan enflasyon tarafından bakmak gerek. ABD’de açıklanan en son enflasyon verisinin gösterdiği, enerji ve gıda hariç tutularak hesaplanan çekirdek enflasyonun (PCE)

%1,7 ile sabit devam ettiği. Fakat 2015’in ikinci yarısından bu yana içinde olduğu ılımlı yükseliş eğilimini de sürdürerek. Bu kapsamda sene sonunda çekirdek enflasyonun %2,0 hedefine

yaklaşarak %1,9’a ulaşması beklenmekte. Bunun anlamı da, seçim nedeniyle ara versin veya vermesin; Fed’in 2017’de faiz artış adımlarını daha sıklıkla atmak durumunda olması.

Önümüzdeki yıl için konuşursak sadece, varil Brent fiyatının 2016 sonunda 50 dolar, 2017 sonunda da 55 dolar olacağı varsayımı altında 2017’de çekirdek enflasyonun mevcut %1,7’nin üzerine

çıkarak %2,1 olması beklenmekte. Bu da %2,0 hedefinin 2017 ortalarında geçileceği anlamına geliyor. Bu gidişatın 2017’de önemli bir yansıması olacak haliyle; o da Fed’in faiz artışları konusunda küçük adımlarla beklenti yaratmanın ötesine geçerek daha etkili adımlar atmaya yönelecek olması. Muhtemelen de 2017 ikinci çeyrek sonu; ikinci yarı başı gibi.

Grafik 1: Altın yeniden 1300 dolara ama 2017’de kalıcı olması zor

Kaynak: Bloomberg, Egeli & Co.

(4)

Üstelik enflasyon oluşmaya başladıktan sonra aniden ivmelenmesine yol açabilecek şekilde düşük işsizlik seviyesi nedeniyle, ABD’de ücretlerin ne yöne doğru gitmekte olduğu da çok yakından ilenmekte. Atlanta Fed’in ücret artışı grafiğine göre 2015 başından bu yana artış eğilimi hız kazanmış durumda.

Dolayısıyla, bugün hakim olan beklenti, Fed’in Aralık’ta ikinci bir 25 baz puanlık artış kararıyla politika faizini %0,75’e çıkarması. 2017 içinde ise eli tetikte bekleyerek en az iki belki üç faiz artış adımı daha atması.

Fakat ABD tarafında enflasyon söz konusu olduğunda ilginç bir gelişme yaşanıyor. Yellen’ın da sıkça vurgu yaptığı üzere, enflasyon beklentilerinde yapısal olduğu izlenimi veren önemli bir düşüş var. Hem de 5-10 yıl gibi uzun vadeli enflasyon beklentilerinde. Bu değişen beklentilerde, artık enflasyonun yükselme noktası %3,5 civarı değil; %2,5’lara kadar gerilemiş durumda. Temel neden olarak da tabi arka planda petrol fiyatlarının Çin yavaşladıkça, kaya gazı devrimi

Kaynak: Pictet, Egeli & Co.

Grafik 2: ABD Çekirdek – Manşet Enflasyon ve Beklentiler

(5)

derinleştikçe, bir daha uzun süre eski yüksek seviyelerine ulaşmayacağı varsayımı var. Bu da Fed’in 2017-2018’de yoğunlaşacağı düşünülen faiz artışlarının, neden uzun soluklu olmayacağının ve hatta %3’ün de kolay kolay üzerine çıkamayacağının bir başka açıklayıcısı.

Grafik 4: ABD Uzun Vadeli (5-10 yıl) Enflasyon Beklentileri

Kaynak: Pictet, Egeli & Co.

Grafik 3: ABD Ücretler Eğrisi

(6)

Ya Avrupa’da enflasyon?

Dünyanın gözü merkez bankalarının üzerinde; dolayısıyla enflasyon verilerinin ne yöne doğru gittiğinde. Erken kalkar yol alır deyimini doğrularcasına, en erken hareket eden Fed, şimdi en önce canlanmakta olan ABD için dümende artık iyice faiz artırmaya doğru yelken açmış durumda.

Avrupa tarafında ise hem ekonomik büyüme verileri hem de enflasyon verileri henüz karmaşık.

Fakat bu durum, geçtiğimiz haftalarda Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) 2017 Mart sonrasında

“tapering” başlatabileceği tartışmalarına engel olmadı. AMB tarafından bir süre geçtikten sonra yalanlanmasına rağmen.

Mevcut dengede, Fed daha hızla faiz artırırken, AMB’nin parasal genişlemeye aynı tempoda devam etmesi, kurlar üzerinde doların istenenden daha fazla güçlenmesi sorununu yaratacaktır. Euro- dolar paritesinin 1,00-1,03 aralığına gelmesi soluksuz bile olabilir. Bu anlamda, Fed faiz

adımlarını hızlandırırken, AMB’nin de tapering başlatmaya geçmese bile tapering sinyali vermesi, sürecin daha yumuşatılması anlamına gelecek. Bu nedenle AMB’de Aralık toplantısında çok

Grafik 5: Euro Bölgesi Enflasyon

Kaynak: Pictet, Egeli & Co.

(7)

Kaynak: Pictet, Egeli & Co.

muhtemel, Mart 2017 sonrasında tahvil alımlarında kademeli azalma ve 2018 başlarına denk gelecek şekilde de tahvil alım programını sonlandırma açıklaması yapabilir. Bu durum, kurlar üzerinde oluşabilecek sert hareketlerin yumuşatılması anlamına geliyor tabi.

Peki, makro veriler AMB’nin bu adımlarını desteleyecek noktada mı?

Euro Bölgesinde (EB) manşet enflasyon %0,5’te, çekirdek enflasyon da %0,76 civarındayken AMB tarafında parasal sıkılaştırma hakkında net adımlar, açıklamalar gelmesi zor.

Fakat, varil petrol fiyatında 55 doların üzeri 2017 sonuna kadar beklenmese de, unutulmaması gereken bir faktör, baz yılı etkisi nedeniyle Ocak ayından itibaren özellikle enerji fiyatındaki mevcut seviyenin dahi enflasyonist olacağı. Yani, geçen sene beklenmedik şekilde 30 doların altını gören varil petrol fiyatının bu sene başında 45-50 dolar civarında olmasının kısa süreli de olsa enflasyon üzerinde artırıcı bir etkisi olacağı. Verilerle konuşursak, çekirdek enflasyon

seviyesinin 2017 ilk çeyrek sonunda neredeyse iki katına çıkarak %1,5 civarına ulaşması makul bir beklenti EB için. AMB’nin de aynı dönem için manşet enflasyon beklentisi zaten bugünkü %0,5 seviyesinin hayli üzerinde %1,2’de.

Grafik 6: AMB Manşet Enflasyon Beklentisi

(8)

Grafik 7: Euro Bölgesi Büyüme ve PMI

Aralık toplantısında, AMB’nin enflasyon beklentileri üzerinde anlamlı bir değişiklik yapması

beklenmiyor. Petrol fiyatındaki baz yılı etkisi zaten rakamlara yansımış durumda. Dikkat edilecek nokta bu aşamadan sonra büyüme tarafından, ücretler tarafından gelen sinyaller. Avrupa

tarafında PMI verisi olarak gelen son rakamlar büyüme tarafında kımıldanmanın devam ettiğini gösteriyor. Bu zayıf da olsa hareketlenmenin üstelik tüketim tarafından kaynaklanması da Avrupa gerçekliği içinde olumlu bir gelişme. Almanya, Fransa, İspanya liderliğinde beklenti anketlerinin sonuçları genel olarak iyimser bir havanın varlığına işaret etmekte. Bankalar tarafında henüz aynı olumlu verilerin gelmemesi tabi Avrupa’nın zaten zayıf karnının neresi olduğunu yansıtıyor.

EB GSMH’sinin bu sene %1,5 seneye de %1,4 büyüyeceği beklentisi üç aşağı beş yukarı

kurumların ortak görüşü. Büyük resimde, AMB’nin tahvil alım programında Mart 2017’den öteye miktar azaltmadan aylık 80 milyar Euro şeklinde devam etmesi büyümeye yapacağı marjinal katkı olarak tartışılmakta. Diğer yandan, Mart 2017 sonrası tahvil alım programını kademeli olarak azaltarak 2018’e geçiş daha akla yatkın bir beklenti.

Bu çerçevede hem Avrupa hem de ABD tarafında merkez bankalarının Aralık ayında yapacakları açıklamalar 2017’nin gidişatını büyük ölçüde belirleyecek gibi.

Kaynak: Pictet, Egeli & Co.

(9)

Grafik 8: Verimlilik Düşüyor

Çin’den de tabi bahsetmeden geçmemek gerek. O tarafta resim büyümenin %6,5 civarında seyrettiği; bu büyümenin arzu edildiği gibi hizmet sektörü odaklı değil halen imalat sanayi üzerinden yaratıldığı; borç artışının yavaşlasa da devam etmekte oluşu ve tabi piyasaları ilgilendirdiği şekliyle Çin’de merkez bankasının 2017 başlarında yeni bir destek paketi açıklayabileceği.

Kısa vadeli ve önemli bu tartışmaların, ya da dengelerin ötesinde dünya ekonomisi hakkında orta ve uzun vadeli problemlerin çözümü konusunda fazla bir adım atılamamış durumda.

Gelişmiş ülkeler için uygun örnek kabul edilebilecek şekilde ABD ve İngiltere verilerine bakınca verimlilik oranının son 10 yılda üçte bire indiği izleniyor. Bu düşüşle beraber büyüme sorunlarının yaşanması ekonomik ve sosyal anlamda küreselleşmenin sorgulanmasına yol açıyor. Para

politikaları ile bir yere kadar mesafe alınacağının kabulü ardından koordineli bir yaklaşımla büyüme sorununa temelden çözüm için ortaya çıkan bir öneri henüz yok. Yerine, Trump ve

Kaynak: Schroders, Egeli & Co.

(10)

benzer ruh hallerini çeşitli ülkelerde ön plana çıkaran korumacılık duvarının yükseldiği izleniyor.

Küreselleşmenin dışarda bıraktıklarını daha kapsayıcı hale nasıl getirilebileceği sorusuna cevap aranırken, kolaycı yaklaşımla küreselleşmeyi düşman bellemek daha popülist bir çözüm hale geliyor. Kısaca büyük resimde düşük büyüme (%2,5) ve reel ücretlerin yerinde sayması sorunun çözüm henüz geliştirilebilmiş değil. Bu da hem güvenlik algısını etkiliyor hem de teknolojinin işsiz bıraktığı kesimleri daha keskin bir sorun haline getiriyor. Küresel ölçekte yüksek borç yükü de resme eklendiğinde gelecek hakkındaki beklentiler biraz daha karamsar hale geliyor.

Başa dönerek Türkiye’den bahsedersek; politikanın ötesinde ekonominin sorunlarına palyatif çözüm önerilerinden öteye kafa yoracak zaman yok gibi bir görüntü var.

Hâlbuki politik anlamda Türkiye çok sıra dışı bir dönemeçten geçiyor. 15 Temmuz şokunun ardından gelen süreç, başkanlık referandumu, idam tartışmaları, olası genel seçimler-başkanlık seçimleri önümüzdeki aylar boyunca politik hamlelere bağlı

savrulmaların esas risk olduğunu anlatıyor.

Diğer yandan, konjonktürel olarak Fed faiz artış dönemi özellikle 2017-2018 döneminde gelişmekte olan ekonomiler üzerinde zorlayıcı etkiler yaratırken, Çin-Avrupa-Japonya

ekonomilerinden gelen belirsizlik dalgaları da oynaklığı yüksek tutacak. Türkiye özelinde bir de Ortadoğu’daki gelişmeler, ordunun Musul-Rakka’da aktif olması çabaları risk priminin

yükselmesine neden oluyor. Not indiriminin bugünden yarına etkisi sınırlı olsa da orta vadede etkisi mutlaka hissedilecek. AB ile kâğıt üzerinde donuk kalmış da olsa devam eden bağların idam inatlaşması üzerinden açık açık kopması hali, şüphesiz ekonomik anlamda olumsuz bir dönüm noktası haline gelebilecek.

Türkiye’de yatırımcı ve tüketici açısından sorun çok katmanlı nedenlerle varoluşsal bir şekilde gelecek korkusu haline gelmişken, ekonomik büyümede bir hareketlenme beklemek mümkün mü?

Merkez bankası yeniden faiz indirimine devam etse, bankalar gelen baskılarla kredi faizlerini %1’in altına da çekse gerçekten ekonomik aktiviteye etkisi olabilir mi?

Verimlilik, yükselen işsizlik, azalan dış kaynaklar, eksik iç tasarruflar gibi yapısal

(11)

Bu doküman Egeli & Co. Portföy Yönetim A.S. (“Egeli & Co.“ Mersis No: 0-3254-1422-0400018) tarafından hazırlanmıştır. Egeli & Co. SPK düzenlemelerine tabi ve SPK tarafından düzenlenen yetki belgesine sahip, kendine değer yaratmaya adamış bağımsız bir portföy yönetim şirketidir. (Yetki belgeleri: 03.11.2010 PYS./PY. 35/946 ve 03.11.2010 PYS./YD. 15/946). Portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı hizmeti veren Egeli & Co. 2002 yılından bu yana, dürüst ve seçkin yaklaşımı ile yerli ve yabancı kurumsal yatırımcılara, aile şirketlerine ve özel bireysel portföylere hizmet etmektedir. Başarısı, yatırımcıları için yurtiçi ve yurtdışında geliştirdiği finansal ürünler ile değer yaratma becerisinden gelmektedir. Egeli & Co.’yu diğerlerinden ayıran fark alternatif varlık sınıflarına ve yatırım temalarına odaklanmasıdır. Egeli &

Co. Türk sermaye piyasalarındaki alternatif yatırım temaları alanında bulunan geniş bilgi, tecrübe ve geçmiş performansı ile yatırımcıları için uzun vadeli yatırımlarla önemli getiriler yaratmaktadır.

YASAL UYARI:

Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan (ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil ve surette ön ihbara ve/veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/veya ortadan kaldırabilir. Bu rapor hangi amaçla olursa olsun çoğaltılamaz, dağıtılamaz ve yayınlanamaz.

İletişim:

Güldem Atabay Şanlı

Direktör, Araştırma ve Strateji +90 532 347 82 06

guldem.atabaysanli@egelico.com

sorunların çözümü gündeme gelemezken, Türkiye ekonomisinde son iki üç yıllık zayıf performansın bile tekrarı beklenebilir mi?

Bu soruların cevaplarını detaylıca düşünmek için çok vaktimiz olacak. Çünkü zaten önümüzdeki senenin konusu tüm bu açmazlara rağmen ekonomi değil; iç ve dış politikada güç savaşları olarak çoktan belirlenmiş durumda.

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkiye özelinde, TL’nin hızlı ve ani değer kaybı ile petrol fiyatlarında artışın genel enflasyonist etkileri, ÖTV zamları gibi faktörler bir de sorunlu gıda fiyatları

Fed’in kısa vadede dinlenmeye çektiği dolar, artarda düzenli faiz artışlarıyla şahlandırılmadan, belirsizlik korunarak yapılan yönlendirmelerle en az iki yıl daha

Karlov suikastının FETÖ değil de, Suriye’de dolaylı desteklenen bir grup tarafından yapılması hali Rusya tarafından inandırıcı bulunursa, Rusya ile ilişkilerini

Fakat net olan, bugünkü askeri harekâtın asıl ABD destekli Suriye Kürtlerinin sahada IŞİD’e karşı ilerleyip Fırat’ın batısına geçerek Menbiç’i IŞİD’in

açısından sorun ise, bu hedefi vurmaya çalışırken ABD’nin bölgedeki hangi güçlerle yan yana gelerek operasyona girişeceği. Obama ile Suriye konusunda anlaşma

ABD gibi hukukun üstünlüğünün çok önemsendiği, demokrasiye doğrudan askeri veya sivil müdahalenin yaşanmadığı bir ülkede Trump’ın başa gelmesiyle demokrasi ile

Bu hafta Cuma açıklanacak istihdam rakamlarına şöyle bir göz atılacak olsa da, Fed Başkanı Yellen’ın geçen hafta Şikago’da sözlü olarak ilan ettiği üzere 15

Türkiye’nin geleceği açısından en önemli belirleyici faktör ve tabi esas izlenmesi gereken aslında, referandum sonucuna- referandum sonrası olası bir erken seçim