Güncel konularla her Çarşamba
Haftasonu tamamlanan G20 toplantılarının asıl konusu, parasal politikaların büyümeyi tetiklemekteki
“yetersizliği” nedeniyle; bir yandan gevşek para politikalarına devam edilirken, eş zamanlı şekilde küresel ekonomiye destek atacak mali politika uygulamalarının nasıl koordine
edileceğiydi.
G20’den bir “mali teşvik paketi”
üzerinde anlaşma çıkamadı. En olumlu ve elle tutulur açıklama Çin Maliye Bakanı’nın parasal genişleme kadar maliye politikasında da iç talebi destekleyecek şekilde genişlemeye gidecek kaynakları ve niyetlerinin olduğunu söylemesiydi.
IMF’e göre büyüme beklentisi %3,2-3,6 arasında takılı Türkiye ekonomisi açısından, toplantıda adı geçen riskler, başta sermaye kaçışının hızlanması olmak üzere, geçerli. Bizim bir de, Suriye –Rusya sıkıntımız, Rusya Güneydoğu sorununun yeniden alevlenmesi, demokrasi ve başkanlık sistemi tartışmaları, referandum-erken seçim olasılıkları gibi risk primini
ekstradan yükselten problemlerimiz var.
2016 kötü başladı, zorlayarak devam edecek. Ne kadar kötüleşebileceğini kestirmek için iç ve dış gündemi yakından izlemek çok önemli.
Küresel Büyüme: G20’de hayaller başka gerçek başka…
Dünya ekonomisinin %80’ine karşılık gelen gelişmiş ve gelişmekte olan 20 büyük ülkenin (G20) maliye bakanları
2 Mart 2016
ve merkez bankası başkanları toplantısı 26-27 Şubat’ta Şanghay’da yapıldı.
Toplantının öncelikli gündemi, küresel talebin 2015 son çeyrekten bu yana yeniden zayıflayan seyri, finansal
Haftanın Ortası
Grafik 1: Büyümede Yavaşlama (1990-2008 ve 2003-2008 ortalaması ile
Kaynak: World Bank, Egeli & Co.
piyasalar ve döviz kurlarındaki oynaklıklar, azalan toplam küresel talep, yatırım
iştahındaki düşüklük ve G20 ülkelerinin koordineli bir şekilde bu sorunlarla ilgili neler yapabileceğiydi. Keza, toplantı öncesinde konuşulan çözüm yollarının başında G20 ülkelerinin büyük bölümü tarafından destek gördüğü şekliyle ekonomiyi
desteklemek amacıyla hem koordineli karar almak hem de alınan kararları koordineli şekilde uygulamaya geçirmek vardı.
Ama asıl tartışma konusu, parasal politikaların büyümeyi tetiklemekteki “yetersizliği”
nedeniyle; bir yandan gevşek para politikalarına devam edilirken, eş zamanlı şekilde
küresel ekonomiye destek atacak mali politika
uygulamalarının nasıl koordine edileceğiydi.
Ki aslında bu tartışma için dahi çok geç kalınmış durumda.
Paul Krugman ve Joseph Stiglitz’in küresel krizin başından beri defalarca
vurguladıkları para politikası ile krizin akut dönemi atlatılsa da, büyüme tarafında fazla mesafe alınamayacağı idi.
Küresel büyüme açısından gelinen aşama ve G20 öncesi para ve maliye politikaları ile yapısal reform düzleminde aynı anda ilerlenmesi gereği
hakkında yapılan çağrılara rağmen, G20’den yine koordineli hareket kararı çıkamadı.
G20’den akortlu ses çıkamadı
Söz konusu G20 toplantısında somut bir yere varılamaması ve sorunların Nisan’daki IMF Bahar Toplantılarına
ertelenmesinin nedenlerinden en önemlisi, Alman Maliye Bakanı Schaeuble’ın “mali politikalarla” ekonomilere teşvik verilmesine karşı net duruşuydu.
Schaeuble’a göre,
devletlerin ve şirketlerin aşırı derecede
borçlanmasını sağlayan genişletilmiş para
politikaları şimdi gevşek mali politikalarla da
desteklenirse, bir sonraki ekonomik krize yol
açabilecek. Schaeuble, reel ekonominin büyümesi için mali politikalara yüklenmek yerine daha önceden G20 tarafından belirlenmiş ancak çok yavaş ilerleyen reform takviminin küresel ölçekte
hızlandırılmasını öneriyor.
Reform takviminde gecikme, gelecekle ilgili yaratacağı belirsizlikler üzerinden hem büyüme performansını daha da Grafik 2: 2013’te Planlanan Reform Takviminde Gerçekleşme
Kaynak: IMF, Egeli & Co.
düşürecek hem de ekonomide çıpa yaratılamaması nedeniyle yeni bir krizin altyapısının oluşmasına katkı yapacak.
Zaten 2014’te “Brisbane Action Plan” olarak hazırlanan yapısal reform takviminde amaç 2013’teki büyüme
trendinin üzerine 2018’e kadar
%2 eklemekti. Tamamlanmış ve uygulanmakta olan
reformların planlanın %50’si civarında oluşu, %2 yerine ancak %0,8 ekleyecek
durumda ki bu da reformların hızlandırılmasının küresel büyümeye önemli bir katkı sağlayacağı anlamına geliyor.
Burada iş, politikacıları bu işe motive edebilmek.
Almanya Maliye Bakanı, borçla finanse edilen büyüme
modelinin kendi sınırlarına ulaştığını; yaratılan paranın varlık balonlarına ve aşırı risk almaya çoktan neden
olduğunu; ekonominin
gerçekleriyle finansal piyasalar arasındaki bağı kopardığını ve birçok ekonomiyi
zombileştirdiğini düşünüyor.
Kelimelerini oldukça sert seçen Schaeuble, daha fazla
teşvik için çağrı yapanların asıl görevlerinden uzaklaştığını da sözlerine ekliyor.
Almanya Maliye Bakanı düşüncelerinde yalnız değil.
İngiltere Merkez Bankası Başkanı Carney de
hükümetleri önceliği, geçmiş yıllarda söz verdikleri ekonomik reformlara vermeye çağırdı. Carney’e göre küresel büyüme oranı hayal kırıklığı oluşturmasının nedeni hükümetlerin para politikasına ağırlık verme arzuları kadar yapısal reformlarda ilerleme arzuları olmayışı.
Buna karşılık ABD tarafından küresel
durgunlukla olabilecek her aracın kullanılarak
mücadele edilmesi çağrısı açıkça yapıldı. ABD Hazine Bakanı Lew, küresel talebin zayıflığı karşısında açıkça para politikası yanında maliye politikalarının da devreye girmesinin zamanı geldiğini söyledi. G20 toplantısından birlikte hareket konusunda taahhüt bekleyen ABD, aradığını bulamamış oldu.
Eurogroup Başkanı
Dijsselbloem de Alman Maliye Bakanı’na karşı çıktı.
Eurogroup’a göre para politikasından fayda sağlamanın AB için sonu henüz gelmiş değil. Bu
sözlerle Dijsselbloem beklenen daha fazla ECB parasal
genişlemesi (Avrupa Merkez Bankası Parasal Genişlemeyi Genişletmeye Hazır http://
www.epyas.com/Content/
Files/Reports/35f1d597-044c- 449e-8840-
35e180389632.pdf ) hakkında sinyal verenler kervanına da katılmış oldu.
Ancak, IMF Başkanı Lagarde kapanış
konuşmasında Almanya ve İngiltere’nin tavrına
rağmen, önemli çağrılar yapmaktan geri durmadı.
Lagarde herkesin hemfikir olduğu şekliyle G20 ülkelerine bir an önce reform yapılması gereğini hatırlattı. Detaylara girmese de, G20 toplantısı için hazırlanan notta zaten reform kapsamında neler yapılması gereği bölgeler bazında çok net.
Lagarde’ın kapanış notunda vurguladıkları arasında IMF’nin küresel büyümede izlenen ivme kaybını yakın bir tehdit olarak görmekte oluşu ve bu nedenle de G20 ülkelerinin cesur adımlarla, birlikte
hareket etmeleri gerektiği var.
IMF Başkanı para ve maliye politikaları konusunda tüm cephede eyleme geçmeleri gerektiğini yüksek sesle tekrarladı. Lagarde para politikalarının etkilerinin giderek zayıfladığını açıkça
söylerken, Çin'deki büyük sermaye çıkışlarının küresel büyüme için risk oluşturduğunu da sözlerine ekledi.
G20’de bir araya gelen maliye bakanları ve merkez bankası başkanlarının hem fikir olabildiği tek konu ise 23
Haziran’da AB’de kalıp kalmama üzerine referandum yapacak İngiltere’nin, AB'den
ayrılmasının (Brexit) küresel ekonomi için şok etkisi yaratacağı.
Sonuç olarak da, G20
toplantısından asıl öncelikli konu olduğu şekliyle bir
“mali teşvik paketi”
üzerinde anlaşma çıkamadı.
Görünen, koordineli hareket yerine, her ülkenin şu anda olduğu gibi kendi ekonomisine yönelik önlemleri kendi
kendine almaya devam edecekleri.
Zaten ekstrem parasal genişleme, çok düşük veya negatif faizler yoluyla çoktan kur savaşları içinde
Kaynak: Bloomberg, WEF, Egeli & Co.
Grafik 3: Dünyada Büyüme-2016
olan G20 ekonomileri, Şanghay’daki toplantıda kur politikaları tarafında da somut adımlar atmayı
başaramadı. Kur
savaşlarının önlenmesi gereği konusunda hem fikir
olunurken, söz konusu
ülkelerin her birinin rekabetçi devalüasyonlarla çoktan savaşın ortasında bulunuyor olmaları, kazananı olmayan bu oyunun daha devam edeceği anlamına geliyor. Avrupa Merkez Bankası, Japon Merkez Bankası ve Çin merkez
Bankası zaten bu konuda ilerlemesi beklenen ülkeler.
Ancak, yine de G20’de
rekabetçi kurla zaten sorunlu olan küresel büyüme
açısından ihracat pazarı elde etmek kolay değil. Bu amaçla iç talebi güçlendirmeye
yönelik önlemler alınması daha önemli.
En olumlu ve elle tutulur açıklama Çin tarafından geldi. Çin Maliye Bakanı, parasal genişleme kadar maliye politikasında da iç talebi destekleyecek şekilde genişlemeye gidecek kaynakları ve niyetlerinin olduğunu söyledi.
Çin ekonomisindeki
yavaşlamanın planlananın ötesine geçebilme riski küresel anlamda en büyük tehdit olduğundan, Çin’in bu şekilde güçlü sözlerle hem para politikasıyla hem maliye politikasıyla büyümesine destek atacağını açıklaması aslında G20’den çıkan çok önemli bir haber.
G20 ile “şimdi” değil ama
“sonra” neler yapılacak?
IMF, Ekim 2015’te açıkladığı Dünya Ekonomik Beklentileri Raporunu (World Economic Outlook) Ocak içinde
güncelleyerek; hem küresel büyüme tahminini aşağıya çekmişti hem de yavaşlayan küresel büyüme hakkında önemli uyarılarda bulunmuştu.
Benzer bir rapor da Şubat sonlarına doğru OECD’den gelmiş, Kurum küresel büyüme tahmininin aşağı revize ettiği gibi bir de hükümetleri
yavaşlayan büyümeye karşı acil eylem almaya çağırmıştı.
G20 toplantısı öncesinde IMF yayımladığı “Küresel Beklentiler ve Politika Zorlukları” raporu ile Grafik 4: Küresel İmalat Sanayi PMI
Kaynak: CPS, Egeli & Co.
ekonomik uyarılarda bulunmanın yanı sıra hükümetlere
yapılabilecekler tarafında bir yol haritası da önerdi.
IMF’ye göre “düşük büyüme - düşük faiz – düşük
enflasyon” aşılması
gereken önemli bir tuzak.
Fon raporunda, küresel ölçekte toparlanmanın aynı ivme ile devam etmediğine ve belli bir platoda yerinde saydığına dikkat çekerken; bu duruma aralarında G20 ülkelerin de yer aldığı ulusal ve çok yönlü güçlü bir politika ile cevap verilmesi gerektiği çağrısını yaptı.
IMF’ye göre zayıf küresel büyümenin birçok nedeni var.
İçlerinde öne çıkanlar Çin ekonomisindeki büyümenin
yavaşlaması ve bu durumun hem gelişmiş hem de
gelişmekte olan ülke
ekonomilerine etkisi ve emtia fiyatlarını aşağı çekmesi; aşırı düşen petrol fiyatlarının petrol ihraç eden ülke ekonomilerini zorlamakta oluşu; gelişmiş ekonomilerde yatırımların yavaşlamasıyla potansiyel büyüme hızının gerilemesi ve sonuç olarak ortaya çıkan finansal oynaklık yanında küresel ölçekte zayıflamış olan iç talep.
Mevcut durumun devam etmesi hali elbette miktarsal genişlemeler sonrasında gelişmiş ülkelerde yükselen varlık fiyatlarının daha da düşmesi sonucunu
yaratabileceğinden, yeni bir
ekonomik şok dalgasının
gelmesi önemli bir risk. Düşen varlık fiyatlarının tüketim seviyesi üzerinde de olumsuz etkileri zaten kaçınılmaz.
Gelişmiş ülkelerden başlayacak bir dalga, başta Avrupa’daki batık krediler ve gelişmekte olan ekonomilerdeki özel sektör borçları üzerinden sonuçta bütün dünya
ekonomilerini etkileyebilecek boyuta hızla gelebilir.
Gelişmiş ekonomilerin finansal piyasalarında oluşabilecek bir girdap gelişmekte olan
piyasalardan sermaye kaçışını hızlandırarak, gelişmekte olan ekonomileri daha da
zorlayacak kur hareketlerine, enflasyon yükselişlerine ve büyüme temposunda daha sert
Grafik 5: Küresel Ticaret Hacmi ve Küresel GSMH
Kaynak: IMF, Bloomberg, Egeli & Co.
düşüşlere sahne yaratabilir.
Gelişmekte olan ekonomilerin özel sektörünün miktarsal genişlemeler boyunca artan borçluluk oranları hesaba katılırsa, zincirleme iflaslar gündeme gelebilir.
Suriye kaynaklı jeopolitik risklerin daha da yükselmesi, bölgedeki ticareti, turizmi (bknz. Türkiye örneği) vurarak ekonomik gidişatın yönünü hızla değiştirebilir.
IMF Şanghay’daki G20
toplantısı öncesinde yayınladığı raporda, politika yapıcıların ekonomik büyümeyi
destekleyecek ve söz konusu
risklerin gerçekleşmesini durduracak adımlar atması gerektiğini vurgulamakta.
Yapısal reformlar konusunda ise daha hızlı ilerlemenin ne kadar acil olduğunun altını çizmekte.
IMF gelişmiş ülkelerin genişlemeci para politikasına devam ederken, arz ve talebi destekleyici mali politikaları devreye sokmalarını önerdi.
Teknoloji ve inovasyonu destekleyecek altyapı
yatırımlarını öne çıkarmaları gereğini vurguluyor. ABD’de Fed’in bundan sonra vereceği mesajlarda çok daha dikkatli
olması gerektiğini; ECB’nin ise parasal genişlemeye devam ederken maliye politikaları, bilanço düzeltme planları ve yapısal reformların devreye girmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Yapısal reformların odağına da uzun vadeli büyümeyi artıracak şekilde güveni; dolayısıyla yatırımları ve tüketimi artıracak politikaların düzenlemesini öneriyor. Özellikle Euro bölgesi için, istihdam piyasalarını, hizmet ve üretim sektörlerini verimlilik- rekabet ekseninde güçlendirmeyi; iflas rejimini basitleştirmenin gereğini hatırlatıyor.
Grafik 6: Sığınmacıların Avrupa Ekonomisine Orta Vadede Katkısı
Kaynak: IMF, Egeli & Co.
Avrupa için yaptığı önemli vurgulardan bir tanesi de Suriyeli sığınmacıların başta maliyetli olsa da hızla
adaptasyonlarının orta vadede Avrupa ekonomisine yapacağı katkı.
Tarihsel ortalamalarla kıyaslandığında büyüme sıkıntısı çeken gelişmekte olan ekonomiler içinse farklılaşan ekonomik
kırılganlıkları yönetmek, azalan dış finansman olanakları
karşısında dayanıklı kalmaları için rezerv biriktirmenin
önemine dikkat çekiyor.
Gelişmekte olan ülkelere “en iyi uygulamaları” örnek alarak yapısal değişim programlarını hızlandırmalarını önermekte.
Öncelikli olarak sermaye
piyasalarının güçlendirilmesi ve mülkiyet haklarının daha iyi korunması gereğine dikkat çekiyor. Petrol ihracatçısı ülkeleri düşük büyüme – düşük enflasyon konusunda
uyarırken; Türkiye gibi diğer gelişmekte olan ülkeleri de sermaye çıkışlarının hızlanması sonucu oluşacak
devalüasyonlardan düşük
büyüme-yüksek enflasyon riskine vurgu yapıyor.
Her ülkenin kendi ekonomik döngüsünün bulunduğu yere göreyse, eğer ülke potansiyel büyümenin altındaysa; mali çarpan etkisi yüksek
olacağından yol, köprü vs. gibi yatırımların gündeme alınması gereğinden bahsediyor.
Raporda G20 ülkelerinin, ekonomide aşağı yönlü
risklerin gerçekleşmesi halinde bu soruna acil cevap
verebilecek mekanizmaların üretilmesi de istenmiş. Yapısal reform sürecinin koordineli götürülmesi gereği, odak noktasına büyümenin
konmasının gerektiği de öne çıkarılmakta.
G20 toplantısından, IMF ve OECD’nin beklediği “ortak- planlı” çaba, evet çıkmadı.
Ancak, sorunun net ifade edilmiş olması, risklerin açıkça sıralanması ve hareket için artık bir aciliyet gereği
hükümetlerin önüne bırakılmış oldu. G20 ülkelerinde
yöneticiler, 2008 krizinin yeniden yaşanmaması için bir arada alacakları kararlarla
Kaynak: IMF, Egeli & Co.
Grafik 7: Gelişmekte Olan Piyasalar İç Talep Göstergesi
Kaynak: IMF, Egeli & Co.
Tablo 1: IMF Büyüme Tahminlerinde Güncellemeler
cesur adımlar atarak riskleri kontrol altına alma gereğinin ciddiyeti konusunda ortak bir dil yakalamış oldular. Büyüme sağlamak maliye politikalarının para politikalarıyla el ele
yürütülmesi gereği, küresel finansal sistemin
regülasyonunun hızlandırılması, küresel ticarette entegrasyonu artırıcı çalışmaların gereği
sonunda, krizden sekiz yıl sonra 2016’da artık gündeme daha
fazla alınacağa benziyor.
IMF tahminlerinde 2016-2017 büyüme beklentisi %3,2-3,6 arasında takılı Türkiye
ekonomisi açısından, elbette yukarıda bahsi geçen bütün riskler, başta sermaye kaçışının hızlanması olmak üzere, geçerli.
Bizim bir de, Suriye ile olan ilişkilerimiz yarattığı sonuçlar, Rusya ile ilişkilerimiz,
Güneydoğu sorununun yeniden
İletişim: Güldem Atabay Şanlı Direktör, Araştırma ve Strateji
+90 532 347 82 06
Bu doküman Egeli & Co. Portföy Yönetim A.S. (“Egeli & Co.“ Mersis No: 0-3254-1422-0400018) tarafından hazırlanmıştır. Egeli & Co. SPK düzenlemelerine tabi ve SPK tarafından düzenlenen yetki belgesine sahip, kendine değer yaratmaya adamış bağımsız bir portföy yönetim şirketidir. (Yetki belgeleri: 10.07.2015 PYŞ /PY.34 –YD.14/638). Portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı hizmeti veren Egeli & Co. 2002 yılından bu yana, dürüst ve seçkin yaklaşımı ile yerli ve yabancı kurumsal yatırımcılara, aile şirketlerine ve özel bireysel portföylere hizmet etmektedir. Başarısı, yatırımcıları için yurtiçi ve yurtdışında geliştirdiği finansal ürünler ile değer yaratma becerisinden gelmektedir. Egeli &
Co.’yu diğerlerinden ayıran fark alternatif varlık sınıflarına ve yatırım temalarına odaklanmasıdır. Egeli & Co. Türk sermaye piyasalarındaki alternatif yatırım temaları alanında bulunan geniş bilgi, tecrübe ve geçmiş performansı ile yatırımcıları için uzun vadeli yatırımlarla önemli getiriler yaratmaktadır.
YASAL UYARI: İşbu araştırma raporu, ticari iletişim ve ticari elektronik ileti olmayıp sadece ekonomik konjonktür ile ilgili bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan (ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin
uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil ve surette ön ihbara ve/veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/
veya ortadan kaldırabilir. Bu rapor hangi amaçla olursa olsun çoğaltılamaz, dağıtılamaz ve yayınlanamaz.
alevlenmesi, demokrasi ve başkanlık sistemi tartışmaları, referandum-erken seçim olasılıkları gibi risk primini ekstradan yükselten problemlerimiz var.
2016 kötü başladı, zorlayarak devam edecek. Ne kadar kötüleşebileceğini kestirmek için iç ve dış gündemi yakından izlemek çok önemli.