• Sonuç bulunamadı

Bursa' da Dünden Bugüne. Tasavvuf Kültürü-3

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Bursa' da Dünden Bugüne. Tasavvuf Kültürü-3"

Copied!
19
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Bursa' da Dünden Bugüne

Tasavvuf Kültürü-3

(2)

BURSA KÜLTÜR SANAT VE TURİZM V AKFI YA YINLARI BURSA K.İTAPLIGI:17

Bursa'da Dünden Bugüne TasavvufKültürü-3

ISBN 975-7093-15 -7

Birinci Basım

Ekim2004

Y ayına Hazırlayan

Dr. Hasan Basri Öcalan Kapak

Hicabi Gülgen

Baskı

F.Özsan Matbaası

İzmirYolu No:22 ı Beşevier-BURSA Tel: (O 224) 44ı 33 82

e-mail:fozsan@e-kolay.net

••

Açıkhava Tiyatrosu Yanı, Kültürpark-Bursa Tel: (O 224) 234 49 ı2 (3 hat)

Faks. (O 224) 234 49 ı 1 E-posta:info@bkstv.org

(3)

NİYAzİ-İ MISRİ'NİN TUHFETÜ'L-UŞŞAK'INDA P ANTEİZMİN İZLERİ

Doç. Dr. N ezahat Öztekin*

c. Niyazi-i Mısrl'nin "Tuhfetü'l-Uşşak ve Zübdetü'l-Esrar ve Haklkatü'l- Ahbar"ı , Muhiddm Arabl'nin "Tuhfetü'l-Uşşak ve Zübdetü'l-Esrar"1 adlı nsalesinin genişletilmiş bir tercümesi, bir başka deyişle küçük şerhidir;?-

• Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fak. ,Türk Dili ve Ed. Böl.

1 Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmut Efendi 2815 No'lu yazma, aynı isimle, Arapça, müelli:fi Muhiddin Arabl olarak kayıtlıdır.

2 Risalenin ulaşabildiğimiz nüshaları:

!.Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmut Efendi No:3027 İstinsah tarihi: 1250

Müstensih: El-fakir Şeyh Lutfulliihü'l- Mevlevl İstinsah Edildiği Yer: Saray Bosna ·

Kitap Ölçümü:17brl (12Q.7) Cilt: Ebru kağıt kaplı

Varak: 38

Kağıt: Alıarsız kaba sari kağıt Yazı: Rik'a, 13 satır

Baş: H;@i Risale-i Mufıyiddfn 'Arabf $ıdüsse Sırrehü el- 'azfz Tu{ıfetü'l- 'Uşşii/f: ve

Tu{ıfetü'J- Muştiik ve Zübtedü'l- Esrilr nesta '!n bismillahirraf.ımiiniiTa./.ılm bi-tecelli'l-kulüb illellez/ tecella insfini bi- zatihi ve şıfiitihi

Son: ~ceb degül mi bezm-imey-i şarilba bundan şoiira gelen katı; mest olur .tuı:[a olur şaiJ kıla şarilbı ; kevser nüş iden mest-i ebed olur şof.ıbet ve da!Ji 'afiyetde sürer. Bii/f:f hüvelliih temmetü'l-kitiib ü bi- fllZlihi ve keremihi bi- 'avni'l-mülki ev!Jab.

1I.Süleymaniye Ktp. H. Mahmut Efendi No:2980 Kitap Ölçümü: 19Q.13

Cilt: Siyaha yakın kahverengi bez takliti kağıtla ciltlenmiş, sırtı meşin yaldızlı, soğuk baskıyla iç içe dikdörtgenle süslü, cilt içi koyu pembe kağıt.

Varak Sayısı: 22

Yazı: Rika, 18 satır, çerçevesiz, ayet ve hadisler koyu kırmızı mürekkeple yazılmış.

Kağıt: Sarı, aharlı, kaba fligranlı.

(4)

Niyazi-i Mısrl, risaleye yer yer kendi Türkçe beyitlerini, Yunus Ernre'nin dörtlüklerini ayrıca Halveti meşayih silsilesini de ilave etmiştir.

Risalede ele alınan konulan şöyle sıralayabiliriz:

a. İnsanın yaratılış sebebi b. Allah'ın varhip c. Kilinatın varhip d. İtikat ve İman

Başlık: Risiile-i val;detü'/- vucüd el- musemmii be- Tubfetü'l- 'Uşşiifs ve Turfetü'l-Müştiik

ve Zübdetü'/- Esrtir ve lfafslfsatü'l- Ai.Jbiir Eş-Şey!Jü'l- 'Arif Bi'lliih ~udretü'l-evliyiiü'l- kibiir Muf;ammed Mişrlü '/-Niyazi el- Ma/atf fsuddisi sırrehü.

Baş: Kitiib-ı Risiile-i Lübbü'l- lfa/sayıfs-ı Mevlana Şey!Ju'l- 'Arabü'/- Mul;yiddfn

bismillahirral;miinimıf.ılm e/-l;amdulil/iihi bi-tecelli ...

Son:Tul;fetü'l- 'Uşşiifs ve Turfetü'/-Muştiifs ve Zübdetü'l- Esrar ve lfafsifsatü'l- Ai.Jbiir vii/si'

o/dı teng-i keliim-ı 'urüs-ı ma'niiya eliyle l;iciib olmışsuii ol nifsab-ı J;avf-ı dirl.rjı ref' idüp cemiilüii gün gibi 'iyiin gösterdüii mürüvvet-i se!Jii

Beyt: 'Aşfsum selefinden artı/s olur ise

'Aceb degül bezm-i şartiba şoiira gelen fsatı mest olur. Temmet.

..

lfarf zarf o/dı siilsffsiifiye nüş iden abdiila şaf;f.ıii 'iifiyet temmet Er-risii/e-i Şerif.

Sonunda "'Abdullah Malik eydür"diye başlayan bir buçuk varaklık ilave var.

ill.Süleymaniye Ktp. Hacı ArifEfendi No: 2811 Kitap Ölçümü: 24b 17 (17b 1 O)

Ci1t: Kırmızı kağıt kaplı karton ci lt, baskılı köşe bentleri var. İç kap ebru.

Yazı: Nesih, 19 satır, başlıklar kırmızı mürekkeple yazılmış, satırlar yer yer kırmızı ile

çizilmiş.

Kağıt: Alıarlı san renkte.

Varak sayısı: 32, yer yer derkenarlı.

Baş: H~ risii/e-i Tul;fetü'l- 'Uşşiifs ve Turfetü'l- Muştiifs ve Zübdetü'l- Esrtir ve HafsJJsatü'/- Ai.Jbiir e/-J;amduli/liih e/Jezi bi- tecelll-yi fsulübi'l-insiini bi-zatihi ve şıflitihi ve ef'iilihi ...

Son: Ma 'ri fet-i nefs tal;şll itmeyüp perestişden ve Ra bb 'in den gafi/dür ki ma 'büdıdur pes

şeytiina tapma/s anuii gülmesi 'adedince namaz Isılup şeytiin gibi gafil olmalsdur ve's-seliim 'ala min -etba 'u '1- !Judii. Temmet.

N. Özel kitaplığımızdaki nüsha : Kitap Ölçümü: 17.5\} 11.3 (7.3\}12.5)

Cilt: Vişne rengli bez kaplı, soğuk baskı şemseli

Varak: 44

Kağıt: Alıarlı san

Yazı: Rika, çerçevesiz, 14 satır.

Baş: H~ Şey!J Mişrl Efendi ~uddise Sırrehü Bismillahimı/.ımiinimı/.ıiİn EI-l;amdu/i/liihi e/Jed bi- tece/li'/-fsulübi'l-insiini bi-zatihi ve şı!litihi ve ef'iilihi ve ii,şiirihi ...

Son: ... ata oglm yerinde fsa/du.rjın istemez ve 's-selam mafsii/iitü '1-l;ii/ J;arf zarf o/dı ve siilsf fsiifiye nüş iden 'Abdullah şaf.ıf.ıii 'iifiyet.

(5)

e. Eylem

f. Tasavvufta melaml!ik (Meyhane "tersa beççe" müşahedesi)

g. Ölümden sonraki hayat h: İnsan ve yıldızlar j. Cebrail ve akl-ı küll k. ibadet

1. Aşk

m. Geçmiş ve Gelecek n. Cebrilik

o. Tasavvuftenmi olarak zülf (Cemal ve Celal sıfatı)

ö. Şeytan

Bu konulann ele alınışında panteist bir söylem dikkat çekmektedir. Yer yer şer'I çizginin dışına taşan bu ifadeler, eseri cazip kılmakta okuyucuyu daha dikkatli inceleme duygusu içine çekmektedir

Risalenin ilk satırlarında, insanın yaratılış sebebi ele alınır. Bu konu ile ilgili Zariyat (5/56) süresinde "Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım" ayetinin anlamı tahlil edilmeye başlanır. Ayetin zahiri

değil batıni anlamına nüfuz etmek gerektiğini kaydeden Mısrl, Kur'an'ın bir zahiri, birden fazla da batıni anlamı olduğunu ileri sürer. Bu konu bir hadisle de güçlendirilerek yedi anlamdan yetmiş anlama kadar genişleyebileceği

yorumu ile Niyazi-i Mısrl, Kur'an'ı te'vil anlayışını da ortaya koymuş olur.

İnsanın yaratılışının sebebi, birinci anlamda ibadet, ikinci anlamda bilmek, üçüncü anlamda birliğe yetmektir:

1B. 91 1/~ subJ.ıanehü ve ta 'ala J.ımetleri bir kimseyi kendü 'inayetine 1 Ol mlJ?]ıar düşerse }fal bine iştiyii}f bırağur ki lll biz bu dünyaya niçün geldik dir. Bı1gil ki 1/~ ta 'ala 121 kelam-ı ]fadlminde buyurur: 'Ye ma !;ıala]ftu '1- 131 cinne ve '1-inse ı1Ja ya 'bu dün •• 141 dir ler; ya

w

ben cini e insi yaratmadam ı11a baiia 2A. ll 'ibadet i tmek içün yaratdum dir. ?iihir ma 'nası

21 budur ve illii Resülu'llah buyurur. 31 enne li'l-$ur'ani ,?ahiren ve biitmen ve li- batnihi bapıen ıla- seb'ati abtanin ve fi- rivayetin iif;eri ila- seb'lne ba.tnin .. didi 51 Ya 'niJr_ur'iin 'uii ,?iihin. ve batmı ve biitmuii 61 bafmı vardur. 1

1 Ba.tm : (Ar.) ''iç, da!Jil, gjzii, pJbir mu]fiibiii,· !Javiişş-ı ba.tna= iç yüz, dii!Jil; bii.twı pjbirine beiizemez, su; riiz; biitma vii]fıf ebi-i 'irfiin, ebi-i bii. tm esriir-ı iiiibiyyeye vii]fıf 'iiriDer.

(6)

Yedi ma 'na ya dek bu ki yetmiş 71 biitma dek. Öyle ise 'ibadet içün yaratdum 81 didügidür. İkinci ma 'nası mütessirln 91 eyitdi '"ibadet IJ.od emr-i i'tibiirldür. Niçün 1 Ol böyle di di ? Ya 'ni "bilmek içün yaratdı lll dimek olur.

Ya "bilmekden murad ne didiler üçüncü 121 ba.tna ma'nası birlige .yetmek içündür didiler. " 2B 31 "Birlige yetmek oldur ki kendini zatla şıfiitla ve ef'alle fena göre. Belki cümle varluf<: lfaldf'uii vucüdı idügin idrak eyleye"

3A 41 "Öyle olsa _fahirde ve batmda andan gayrı kimse yo]fdur dimek olur." .... 8-12 "l{.avluhü ta 'ala vefa ratbin vefa ya 'bisin ı1Ja ii-ki ta bin mübln (yaş ]furu ne varsa illii bu açı]f kitiibdan buyurdugı bu ma 'na dur. İmdi iki cihanda gizli ve aşikiire ol dur. Evvel ve ii!J.iri şıfiit-ı ]fad!miye i'tibiiriyle nB-?ar olmur."

3B 1-3 "Evvel vardlJ! ii!J.ir olduğı ol dur. Ve da!J.i _fahirligi cihandur ve

cisın-i insandur ki cihanuii 'aynıdur ve biitın nişanı candur kigöıinmez."

Yukarıdaki paragrafların ihtiva ettiği önermelen şöyle sıralayabiliriz:

a.Birliğe yetmek, kendini Allah'ın sıfat ve fiilierinde yok etmektir.

b. Bütün varlığı, Allah'ın varlığı oldugunu idrak etmektir .

.Ba.tınf: (Ar.) biitıniyye: iç, da!Jil, !Javaşş-ı bii.tıniyye sırr u f.ıa]Jffsate menşüb ve müte'allils, :{iihirf mufsabili; ayat-ı kerfmeniii ma 'na-yı bif.tınesi; f.ıafsayıfs-ı bii.tıniyyeye vafsıf. Bii.tıniyye me:;:iihib-i biitıfa ve ç!alleden biridir.

Şıfiit-ı ilahiyyeyi teşklkideder. Güya ayat-ı kerfmeniii ma'na-yı biitınasım kendi zu'mlannca a!J~ idüp ma 'iinl-i pjhiresini terk iidükleri içün bu nam ile yiid olınudar." Şemseddin Sami , Kamüs-ı Türki, İkdiim Matbaası, Dersaadet 1317, C.1 ,s.268.

Biitıniyye: " Onlara Batmiyye denilmesinin sebebi şu iddialanndandır. Kuran ve haberlerin zahirierinde biitml manalar vardır. Bunlar kabuğa nispetle özdür. Ziihirl manalar "geri zekalı

cahiller" tarafından apaçık manalar ve şekiller olarak vehm edilirler. Halbuki onlar akıllı ve zeki kimselerce belli gerçeklerin remizlerinden ibarettir. Kim aklını gizli mana ve sırlan araştırınakla kullanmaz, biitın ve derin maniiiara dalmaktan kaçınır ve zahiri maniilarla gaflete

koşarak aklını işlemez hale getirirse şüphesiz o günah ve ağır mesuliyet bukağılan ile

bağlanmış, esir edilmiştir. Bukağılar sözü ile şer'i mükellefiyetieri kastetmektedirler. Çünkü kim biitın ilmine sahip olur, bu mertebeye yükselirse ondan teklif düşer. O, tekiitin yükünden kurtulur. Bu hükümlerini şu ayetten çıkarmaktadırlar. " .... onlann ağır yüklerini, zor tekliflerini

kaldırır.(El-Araf 71157). Yine onlar "biitını inkar eden cahiller" şeklindeki sözlerine Allahü Ta'alii Hazretlerinin şu ayeti ile delil getirirler ve ayeti işlerine geldiği gibi yonımlarlar.

"insanlarla iki yüzlüler arasına, kapısının içinde rahmet ve dışında azap olan bir sur çekilir."

(El-Hadid 57/13) Çünkü onlar ziihirin gereği olan inançlardan vazgeçince, dini kaideleri bir kenara bırakınayı ortaya çıkaracak tarzda batıni iddia hükmünü devreye sokuyorlardı."

Gazziill: Batıniliğin İçyüzü, çev. Avni İlhan, Türk Diyanet Vakfı, Ankara 1993, s.7.; "Bunlar

talİm ashabından olduklannı, hakikatleri imam-ı masumdan öğrendiklerini söylerler." Bkz.

Gazziili:El-Munkız u mine'd-Daliii (çev. Hilmi Güngör) MEB.yay. İstanbull998 s. lO.

(7)

c. Bütün varlık, Allah'ın varhip olursa görünende ve görünmeyende ondan başkası yok demektir.

d.Allah'ın zahirligi, görünürlüğü dünyadır, insan cismidir, gizliligi ise c andır.

Bu önermelerden şu sonucu çıkarabiliriz: Allah'tan başka varlık

yoktur. Kiiinat ve insanın cismi onun görünürlüğüdür. "Panteizm"in tanım ve

açıklaması ise şöyle yapılır:

"Panteizm metafizik ve dini bir görüştür. Sınırlı bir tanımlama ile Tanrı

her şeydir, her şey Tanrıdır ... dünya - evren Tanrı ile aynıdır veya onun tabiatının bir tür kendinTirade edişidir.(OJ;ıen ı97ı:74) Her şey bütün

varlıklan kapsayan ilahi bir akıl içinde birlik oluşturur.(Maclntyre ı967: 34) En açık tanım OJ;ıen tarafından verilir.(ı97ı:65) "Panteizm; var olan her

şeyin tek bir varlık oldugu, bu ve gerçeğin diger formlannın onunla aynı (tıpkı,özdeş) olduğudur." "Spinoza'dan Platon'a kadar panteizm tartışma

konusu içindedir."1

Risaleyi okumaya devam ediyoruz. Tanrı, kainat, insan üçgeninde

"varlık" felsefisini Mısrl şöyle açıklıyor: JB 6/ "İmdi ey ciinum 71 nefs ile

rülı ma <nJde birdür vellkin ş ol ki ayn 8/ düşmişdür. Aiia can u zat dirler ve

şol ki 9/ taşra düşmiş aiia insan ve şıtat dirler."

Bu paragraftan ; "nefs ve rüh"un aynı anlamda olmasıyla birlikte can ve zat ile de anlamdaş olduğunu, "insan ve sıfat"ın da aynı anlam kategorisinde görülmesi gerektiği söylemini çıkanyoruz. Kısaca nefs, rüh, can, zat, insan ve sıfat özde aynı anlamdadır. 2 E. Ruhi Fıglalı, zat ve sıfat hakkında (Çagımızda İtikadi İslam Mezhepleri, İstanbul ı980, s.l07) Ehl-i

sünııetin diger mezheplerden ayıncı görüşlerini şöyle tespit eder: "Allah'ın sıfatlan zatının ne aynı ne de gayrıdır; onlar Allah'ın kendini vasıflandırdıgı sıfatlardır." 20.yüzyıl mezhepler tarihçisinin değerlendirmesini elde tutarak, tasavvuf felsefesi yönüyle İslami naslan tasavvufla bağdaştıran Kuşeyrl (736/986), GazzaH (450/505/ı ı ı ı) ve diger İslam düşünürlerine baktığımızda zat ve sıfat konusunda şu tespitleri buluruz, Kuşeyrl, ''Risale"sinde Tanrı 'yı şöyle anlatır: "Zatında her türlü benzere benzemekten üstün, sıfatında her türlü sonluluktan ve tasvirden arı duru olan" .... "O'nun kendine öz sıfatları ve

yaratıklarına benzemedigini gösteren delilleri vardır." .... "O'nun vasfı sıfatı

1 Daha fazla bilgi için bkz.: Michael Levine, rolevine@ arts.uva.edu.an.Stanford, Encylopedia ofPhilosophy, Ol;ıen H.P. Concepts ofDeity: London, Macmillan, 1971.

2 Nezahat Öztekin, "Mevlana'nın Mesnevl'sinde Kalp, Can, Rüh, Nefs, Gönül Kavramlarının Tartışılması", Uluslar arası Mevlana ve Mevlevlhaneler Sempozyumu, Manisa 2003.

(8)

yoktur; fiili, illeti yoktur. Oluş (kevn) sonsuzdur, yarattığının hallerinden münezzehtir. O'nda halkından bir karıştırma yoktur ve O'nun fiili müdahalesizdir. Yaratıklar, ondan sonradan oluşluluk (hudüs)ları ile

ayrıldıkları gibi O da onlardan kıdemi (ezeliligi) ile ayrılır. O'nunı varlığı

mekana takaddüm etmiştir.

Yine Kuşeyri, Sicistani'den naklen Tanrı'yı anlatmaya devam eder:

"Tevhid, senin Tanrı'nın kudretinin eşyaya karışmaksızın eşyanın içinde bulunduğunu ve eşyayı da müdahalesiz yarattığını bilmeridir."1

Kelebazi, (Ö.38/990 veya 385/994-95) "Taarruf' adlı eserinde2 süfı akaidi tevhid konusunda şöyle der: Hak ta'ala kendisini hangi sıfatlarla vasıflandırmışsa o sıfatlara, hangi isimlerle adlandırmışsa o isimlere sahiptir.

O isim ve sıfatlarıyla kadimdir, ezeHdir. Hiçbir yönden yaratıklara benzemez.

Zatı, diger zatlara; sıfatları diger sıfatıara benzetilemez. Malılük olan

varlıkların sonradan meydana geldiklerini gösteren hiçbir emare ve işaret

O'nda mevcut degildir. O'ndan başka ezeli varlık, ve O'ndan gayri ilah yoktur. O her şeyden evvel mevcut olan bir varlıktır. O cisim madde, şekil, şahıs, cevher, araz degildir, O'nda birleşme , ayrı!Jlla, hareket, sükün,

fazlalık, eksiklik yoktur. Bölümlere ve parçalara sahip, alet ve organıara

malik degildir. Yön ve mekandan münezzehtir .... Bir şeye dokunmak, bir

köşeye çekilmek, bir yere hulül etmek, girmek O'nun hakkında söz konusu olamaz."

Mısrl, yukarıda ele aldığımız zat ve sıfat mülahazasına şöyle cevap verir: 4A 131 "Ceviib budur ki şıfiit-ı ziit-ı lfadimesi 141 bf-zeviildür ammii

şıfiit-ı .f.ıiidisesi fenii bulur. 4B ll Şıfat-ı ismi fel;ıviisıyla ve bir cevabı dahi

fenası dahi 'ayn-ı be]fiidur. Tecelliyiit-ı Biirf gayri tenahi didükleri buiia

işiiretdür. "

Mısrl'ye göre Tanrı 'nın kadim sıfatı zevalsizdir, hadis sıfatı ise sonludur. Bu sonlu oluş da beka demektir. "Feniisı dahi 'ayn-ı be]fiidur. "Ve

Mısrl devam eder; 4B 51 biri imiin-ı 'aviim 61 biri imiin-ı !J.aviişş ve biri imiin-ı

!J.aşşü'l-fıiişdur. 71 imiin-ı 'aviim oldur ki 'ilmile Tengri bilüp peygamberi

IJa!P.!

81 bile ~ur'iin cennet cehennem fıaşr u neşr şıriif 91 u mfziinı

IJa!P.!

diye.

Ve nehy-i münkir ide. Namfiz 1 Ol ve niyiizı göz ıle görmeden fmiin ge türe 'aviimdandur lll Imiin-ı !J.aviişş oldur ki 'aynü'l-yaJPıı fıiişıl idüp göz ile

Taiirı'nun şıfatmı ve ziitmı müşiihede eyleye .... 5A 21 Imiin-ı !J.iisşşü'l-ğ.iişş

ı Kuşeyrl: Risale-i Kuşeyrl, Tasavvufun İlkeleri, çev. Tahsin Yazıcı, Tercüman 1001 Temel Eser,İstanbul 1978, s.29-32. Kuşeyrl, Süleml'ye dayanarak burada bir hadisi yorumlar:

2 Kelebazi: Doğuş Devrinde Tasavvuf, Ta'rruf, haz. Süleyman Uludag,Dergah yay., İstanbul 1992,s.61.

(9)

oldur ki cemi'-i 3/ eşyii şitat-ı Bariye düşüp -?iihiri 'ayn-ı mez]dir 41 göre cemi' 'iilemde ve kendüde olan cümle görünenleri 5/ lfa.t'dan gayri görmeye."

Bu paragrafta :I- Kendilerine teblig edilene inananlar

II- Tanrının zatını ve sıfatlannı gözleriyle görüp iman edenler olmak üzere iki grup mü'minin vadıgını ögreniyoruz. Burada dikkatimizi çeken

'-,:

"insanın göz ile Tann'nın sıfat ve zatını görmesi, alemde, kainatta ve kendinde Tanrı'dan başka hiçbir şey görmemesidir. Böyle olunca sonuç "

batılı dahi işleyen· Hak mıdır?" olur: 6A 121 Vemii remeyte iz-remeyte veliikinne'lliihe rem (Enfal 8/17) Yani "Yii Mu.fıammed ol topragı atan 13/

sen de gül idüii ben i düm" di di bu ma 'niidan 141 ma 'I üm o ldı ki cümlenüii elinden lfa.t'dur çı]fan" Bu son cümleden "cebrllik" tartışmasına girmeden risaleyi okumaya devam ediyoruz:

(10)

13B Jl ''İmdi bunun ma 'niisı öyledür ki ehlu 'Jliiha ii.!Jireti 21 ve dünyayı görmek l;ıaram olur. Zira ki Taffn 'nun 31 şıfatıdur. Gayn taşavvur i tmek

bii.tıldur ve l;ıaramdur. 41 La ıliibe illalliih ma <nası remzi ol dur ki meşayiğ

eydürler 51 böyle diye diye iii ilahe rer olur illalİah lsalur 61 andan dahi geçicek illii gider Allah ]falur, ya <ni la dimek yo]f dimekdür ... 11-121 "fena da!J.i 'ayn-ı be]fadur zira sen ölicek heba 131 olmazsuii çar 'unşur ]fatılursun

bir küçük 141 kimse iken bir büyük dünya olursun ki 14A 21 ve dünya

şandugm Qa]ffc'un vucüdı 31 olur. Ba 'Zı kimseler bu mezhebe ill;ı.iid u zeniidl{<a 41 ve tenasü!Jl ve l;ıulül ve ittil;ıad dirler amma bilenler ni~ama 51

!;.alel gelmesün içün dirler. 51 Zira l;ıadlş-i ]fudslde peygamberiiii viisı.tasuz

gizli 71 !;.aberlerinden biri budur ki l;ıai:ret-i şahdan menf.<.üldür ki 81 İmam-ı Ca 'ter ve 'All Müsa Rıza nafd ider .... 1 Ol Allah u ta 'ala buyurur: La yes'ubu'd-dehre te- inne'd-dehre huve'llah ya<ni Ya Mul;ıammed dehri sögmeff zira ki dehr ya'ni zamEin ll 1 Allah'dur. İmdi ey 'aziz böyle alıcak 121 Qa]ffca fena yo]fdur buna dahi fena yo]fdur. ••ı4B ll ''Kullu şey'in 21

!;.ali]f:un illa vechehü ~aşaş 28) O'nun yüzinden baş]fa her şey yo]f olacakdur didügi bu cihandur. .... 81 ya <ni toprakdan 91 .!Jal[c eyledüm sizi ve girü 'avdet idersiz aiia yine 1 Ol andan çı.[carsız didügi ma <na ol dur ki sen lll aş] un bulup yel yele ad oda şu şuya toprak 121 toprağa ]fanşıcak maJ;ı";; olursun yine biri 131 senden pırur eyleyise sende ve senden evvel 141 gelenlerde bu çar 'unşur

ki söz idermiş söz 15A ll benlük senlük didükleri ol çar 'unşur imiş 21 ve ol çar 'unşur fena bulmaz imiş zira Qa]ffc'un 31 şıfatı imiş .... lll agacun neşv ü

neması ve cüz'-i a'zamı ve terkfb-i 121 ekberi toprakdur. Bu mecmü'

müşahid aldı ki 131 bunlar Qa]ffc'un vucüdı imiş öyle görmeyen 141 ]façan görse gerek ••

Yukandaki paragraflarda işlenilen fıkirleri gözden geçirelim:

I. ''Fena da!;.i 'ayn-ı be]fadur·~ "ölicek heba olmazsun çar 'unşura

]fatılursuii, dünya olursun ki dünya şandugun l;ıa#uii vucüdıdur. •• Ölmek, dört unsura katılmak, dünya olmaktır. Dünya, Allah'ın vücutudur.O halde sen ateş, hava, su, topraga dönüşerek dünya, dolayısıyla Halık olduğun için ölümsüzsün.

ll. Bazılan bu anlayışı zındıklık, dinden sapıklık, tenasülı, hulül derler ama aslında doğruyu söylemezler. Din düzeni bozulmasın diye böyle söylerler. İmam Cafer ve Ali Musa Rıza nakl eder: "Ya Mul;ıammed dehre sögmeff dehr Allah' dur. ••

m.

"Çar 'unşur fena bulmaz imiş zira Qali]fuii şıfatı imiş, bunlar Qa]ffc'un vucüdı imiş. ••

(11)

Zat ve sıfat hakkında mezheplerin ve tasavvuf felsefesiyle uğraşan

bilim adamlannın görüşlerine miira_caat ettiğimizde Kuşeyrl, Kelebazi zat ve

sıfatı ayrı düşündüklerini, bunun aksinin hulül olacağına inandıklarını yukarıda söylemiştik. Ancak Mısrl, hulül, tenasüh gibi İslam inancıyla bağdaşmayan anlayışlan ilhad ve zındıklıkla suçlayaniann aslında gerçek

inançlannı sakladıklarını iddia eder. R.isale, Muhiddin Arabi'den

nakledildiğine göre bir de onun fikirlerine bakalım:

Vahdet-i vücüd felsefesini sistemleştiren Muhiddin Arabi'ye (ö.638/1240) göre " alem henüz zuhür etmeden gayb-ı mutlak vardı. Arabi buna gaybü'l-gayb, haklkatü'l-hakayık, Hazret-i cemi', ama-yı mutlak, ahadiyet mertebesi der. İkinci mertebe taayyün-i evveldir. Zuhurlann ilkidir.

Gayb-ı mutlağa göre zahir, kendinden sonraki mertebelere göre batındır. Bu mertebede birlik (ahadiyet), bütünlük (vahdet) halini almıştır. Muhiddin Arabi, bu sözleriyle Plotin ve Aristo'ya çok yakındır. Vahdet mertebesi

Hakikat-ı Muhammed!' dir.

Burada mücerred aşk vardır.Vahdet derecesinde aşık, maşük, alim, ilim aynı şeydir. Üçüncü mertebede Taayyün-i sani, hakikat-ı insaniyye mertebesi

sırasıyla alem-i ervah, alem-i misal, alem-i ecsam gelir. Muhiddin Arabi geniş eklektizminde böylece Platon felsefesiyle birleşir. Alem-i misal (ideal) mertebesi değişmeyen , parçalanmayan, bozulmayan, mürekkeb ve kevni

şeylerden ibarettir. Alem-i ecsam'da cisimler değişir, parÇalanır ve dağılıp

kaybolur, kevni şeylerden ibarettir."1

"Muhiddin Arabi, gayb-ı mutlaktan cisimlere ve maddelere kadar zuhürun mertebelerinden geçtikten sonra, her şeyin ve her mevcudun ayrı bir cihetten Allah'ı temsil ve ifade ettiğini söylerken Kur'an'la imtizac etmektedir. "2

Muhiddin Arabl'nin hiyerarşik sisteminin en altında yer alan alem-i ecsamda cisimler değişir, parçalanır ve dağılıp kaybolur. Çar unsur bunların içiıidedir. Bu hiyerarşide her malılük farklı bir yönden Allah' ı ifade eder. Bu

anlayış Kur'an'la uyuşur.

GazzaH de yaradan ile yaratılmışı ayırır: " Alemin sağlam, intizamlı olup, insanları hayrette bırakan bir takım harikalan ve delilleri içine aldığını,

muhkem, tertipli, üstün bir nizama, eşsiz bir düzene sahip oldugunu belirtir.

Bunun için alemi muhkem ve mürettep bir varlık olarak vasıflandırır. Sonra bu fıilin kadim olamayacağını izah ederek alemin bir ''fıil" oluşunun

1 Hilmi Ziya Ülken: İslam Düşüncesi, Rıza Koşkun Matbaası., İstanbul 1946,s.156-157.

2 Hilmi Ziya Ülken: ag.e., s.157.

(12)

manasını onun yok iken sonradan var olması şeklinde açıklar. Gazz~Hl alemin zaruri değil, mümkün olduğuna, ilahi bir irade ile sonradan yaratıldıgına ve bu muhkem fıilin :failinin Allah oldı.iguna kani'dir."3

Son devir ulemiisından Mahir İz, bu konuyu şöyle yorumlar: "Vahdet-i vucüd iki muhtelif görüşte tecelli eder. Biri "heme y)t" (ne varsa odur),

diğeri "heme ez-u'st" (ne varsa ondandır.) Yani kainatta varlık olarak ne varsa hep O'nun kendisidir. Bizce bu sözü söyleyenler sünnet-i seniyye yolunda bulunuyarıarsa bu sözden maksatlan " gördüğün bütün eşya hep onun esmii ve sıfatlannın tecellisinden ibarettir. Kudreti her mahlukta ayrı ayrı tecelli etmiştir. O'nun kudreti ise kendisinden ayrılmaz. Biz eşyaya

bakarken O'nun kudretini temaşii ederek, kendisini buluruz. Yani eserden müessiri düşününce eseri unuturuz. Esasen eser, Zat-ı Bari'nin buyurduğu gibi mahküm-ı feniidır .... "Sırtımdaki cübbenin içinde Hak'dan başka bir şey

yoktur" (Cüneyd-i Bagdadi'nin sözü) demek, bana bak da Hakk'ın kudretini gör demektir. Keza Halliic'a nispet edilen "Ene'l-Hak" sözü de .... "ben

Hakk'ın mecliisıyım" yani Allah beni yaratmakla, kainatta tecelli etmiştir,

demektir ki burada şahıs mevzü-ı bahis degildir, cins-i Adem kastedilmiştir.1 Ve S.Hüseyin Nasr, İslam Sanatı ve Maneviyatı isiml?'eserinde (İnsan yay. İst. 1992); "Ziit dışında hiçbir şey kendisi degildir. Her şey var oluş zincirinde üstündeki makamlann sembolüdür." demektedir.

Mısrl, insan varlığındaki nefs ve rühun zat ve sıfatla aynı kategoride veya aynı oldugunu söyleyerek Kuşeyri, Gazziili, Kelebazi ve hatta Muhiddin Arabi'den ayrıldığı, Şia'nın İmamiyye ve İsmiiilik itikatlanyia uyuştuğu görülür. İşte bu noktada panteizmle birleşir.2

3 Süleyman Hayri Bolay: Aristo Metafiziği ile Gazziili Metafiziğinin Karşılaştırılması, MEB.

Yay., İstanbul 1993, s. 199-200.

ı Malıir İz: Tasavvuf, Ralıle yay., İstanbul 1969,s.215-217.

2 İmamiyye: "Hz. Peygamber (SAS) vefatından sonra Hz. Ali ve sırasıyla on bir oğlunu Allalı'ın emri , peygamberin tayini ve vasiyetiyle meşru imam kabul eden , böylece on iki imama inanınayı dinin aslına dahil bir rükün olarak görenlerin mezhebidir. Bu gün Şia

denilince umumiyetle bu fırka anlaşılır .... Allalı'ın ziitı ve sıfatları hususunda İmamiyye, Ehl-i sünnet'den şu üç meselede ayrılmış olmaktadır. Bunlardan birincisi Ehl-i sünnete göre

Allalı'ın sıfatları zatının ne aynı ne de gayrı dır; onlar Allalı'ın kendini vasıflandırdığı sıfatlardır. İmamiyye sıfatiarın Allalı'ın ziitına muzlif olmayıp zatının aynı olduklarını söylerler. İkincisi Allalı'ın keliim sıfatı dolayısıyla Kuran-ı Kerim'in yaratılmış olup olmadığı konusudur. Ehl-i sünnet'den Eşari'ye göre Kuran, Allalı'ın keliirrııdır ve malıluk değildir.

Maturidiyye'ye göre ise keliim, Allalı'ın ziiti sıfatlarındandır ve Onun kıdemiyle kadimdir.

Ancak Kuran'ın iki kapak arasında yazılı metni harfler ve kelimelerden ibaret şekli hiidistir, sonradan olmadır. İmamiyye ise Mu'tezile'ye uyarak Kuran-ı Kerim'in malıluk olduğunu söyler. Üçüncüsü Allalı'ın ahirette görülme meselesidir. Ehl-i sünnete göre Cenab-ı Allalı ahirette müminlere görülecektir. İmamiyye'ye göre ise ahirette kesinlikle görülmeyecektir."

(13)

Mısri'nin 'Vehr Alliilı 'dur" hükmüne gelince; onun bu konuda zikrettigi hadis Müsned (V. 299,311), Buharl (Edeb, 10) , Müslim (Elfaz ,4),ve Keşşiif (1 11,512,513) gibi kaynaklarda mevcuttur; ve hadisin sonu

~'Sizin dehre nispet ettiğiniz olayların fiiili ve yaratıcısı Allah'tır; bu sebeple zamana sövmekle Allah'a hakaret etmiş olursunuz"1 Burada dehr "mutlak zaman" olarak kullanılmıştır. Mısrl, 13B 121 sen ölicek heba olmazsuii çar

'unşura katılursuii bir küçük insan iken bir büyük dünya olursuff. ki 14A 21 ve dünya şandugm lfaf;:]f'uii vucüdı olur. 3/ Ba ':iı kimseler bu met:fıebe ı1i).iid ve zenadl]fa 41 tenasühl ve J;ıulül dirler" derken Dehriyyün'u2 kastetmiş

olmalıdır. Fakat Mısrl, "çar 'unşura ]falursuii dünya olursuii dünya şanduguii

Allah 'uff. vucüdıdur'' deyince bu söylem, panteizmin tanımıyla örtüşmektedir;

"Her şey Tanrı 'dur." Mısrl'nin bu söyleminin vahdet-i vücut felsefesinin genel bir formülü "heme u'st" oldugunu yukarıda Mahir İz'den alıntılamıştık. Vahdet-i vücutçular içinde bir ikinci görüşün formülü ise

"heme ez-u'st" yani her şey ondandır. İşte bu formüllerden ''heme u'st"

panteizrnle uyuşmaktadır. Bu sebeple Batılı entellektüeller, Yunus ve Mevlana'yı panteist olarak tanımlarlar. Mısrl, delil olarak İmam-ı Cafer ve Musa Rıza'dan nakl yapar. Böylece İmamiyye fırkasının fikirlerinden de faydalandıgını izhar eder. İmamiyye'nin uluhiyyet anlayışını Hilmi Ziya Ülken şöyle açıklar: " Şii doktrininin keliim telallisine göre Allah kiiinattan tamamen ayrı degildir. Yaratılış bir nevi zuhurdur. Şiilige göre bu zuhur ferdi hulül şeklinde vuk:üa gelir. Yani Allah insanı da tecessüd eder. "Ademi

yarattım ve ona kendi ruhumdan üfledim" ayeti buna delil olarak kullanılır.

Adem'e Allah'ın ruhunun nüfuz ettiğini ve onun nesilden nesile geçerek Ali'ye kadar geldiğini ve Ali'den sonra Al-i abii'ya geçtiğini kabul ederler.

Hulül telakkisi ile ilahiyat ve beşeriyet arasında devamlı bir bağlantı kurulur.

Ethem Ruhi Fığlalı: Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri, Selçuk yay. Fakülteler Matbaası, İstanbul 1980, s.l07-122.

İsmailik: " Bir bütün olarak İsmailiyye görüşleri Batıniyye'ye istinad etmektedir. Eski Yunan felsefesi ve eski Orta Doğu dinlerinden alınmış bir takım fıkirlerle örülü bu inanış, kendine mahsus tevillerle tamamen batıni ve İslam'a zararlı bir anlayışın mümessili olmuştur .... Ancak iman, sadece imama veHiyetle mümkün olur ve zaten imanın ve İslam'ın diğer esasları, yalnızca velayetin yardımcı unsurlarıdır. İmanın açıklarunası da "her zahirin bir batını vardır"

anlayışı içinde ele alınmakta ve Allah'ın varlığı ve sıfatları gerek alemin yaratılışı gerek karmaşık felsefi izahtarla yapılmakt<ıdır ... Üstelik bunlarda biitıni tevil (yorumlama) zarfiri olduğundan , İslam esaslarının her birine ayrı birer biitıni anlam verilmekte ve görünüşte mevcut olan esaslar, kendilerine yok farz edilmeh.'tedir." Ethem Ruhi Fığlalı: a.g.e., s.IOI- 103.

ı Hayrani Altıntaş: "Dehriyye", TDV,C.9,s.107.; Goldziher: "Dehriye",İA, C.II,s.512.

2 Hayrani Altıntaş: a.g.m., "Şehristiini Dehriyye'yi Allah ve ahiret inancına sahip olmayan materyalistler olarak tanımlar ... Gazziili peygamberi ve peygamber gönderen Allah'ı inkar ettikleri için kiifır sayar."

(14)

İmam ise kendisinde Allah tecelli etmiş olan insandır. Yani insan süretine girmiş olan Allah'tır. Onun sözü Allah'ın sözüdür."3

16A 41 J(jşinüii lpışafsdan yu.karı cemi' ehlu'lliih 51 ittitalpıle yedi fsat göge müıı/fasım eylemişler 61 aiia göredür. Rüfı güneşe ma?fıar düşmişdür 71 ve

'aiJJ

aya ma?fıar düşmişdür ve tefekküriit-ı riil;ıiinl 81 yıldızlardur. •: .... 121

"lfafsdan gayrı nesne olmadugı şiibit aldı ve cennet ve cehennem bu 'iilemde

olduğı mu]farrer aldı. Bu cihiin ma'nası şaf:ıfl;ı olur. 17A 51 Eşya egerçi ki cümle eşya ene'l-fıafs çagırur çeng defve ney yalancıiii iliihe illiiya düşmiş

61 Eşya egerçi cümle eşya ene'l-fıafs der amma 71 ehl-i şer'a bu söz muf;ıafs_((afs

olmaz. 19A 1 Ol Eger falebi nihayet mertebesinde ise 'fiş* dirler tii gel üp

vuşlat 121 bulmca amma eger ki şerl'at fıaddinden 131 ]forlpıp iidiib-ı farl]fat gözleyüp ri'iiyet 141 iderse mafsiimı 'iişı[d* mafsiimıdur. 19B 61 amma bir .tii'ife dahi 71 vardur ki aiia mec~bı~viin dirler. f<ufbiyyet ve 81 nübüvvet fl.i:imet mafsiimıdur ve lpıllu]f 91 mafsiimıdur bu .tii'ife ol mafsama tenezzül idüp begenmez... 131 Bu !ii 'ifenüii 141 fıa]flaııda buyunnışlar. Ya 'ni ebriirUii

şeviibı 20 A ll mu]farreblnüii günahıdur zlrii namfiz lplmafs şeviibdur ve du 'ii

olpımafs ve illa mu]farreblne 'ubüdiyyetden ikilik bulındugı içün günah gelür.

Zlrii bir fıiile vardur ki kendü yirde ve gökde lfafs'dan gayPI yo]fdur gördügi cümle lfafs_(( odur ve lfafs_(( görür. 21A 131 lfa2ret-i resül mi'riicda kendi cismiyle 141 felek 'arşma çılpıp '']fa'be ]favseyni ev- edna .. ya 21B ll vardı.

Ya'ni kendüden ]fii'ib aldı. 21 .lfafs'la mu'ammer aldı, hemlin kendü de mevcüd olan lfa]flc aldı ... 71 riil;ıı lfafs_(( olur ki zatdur ve biifmdur ve cismi

şıfat- ılfafs_(( olur ki ,?iihirdür bunı böyle 91 görenler görür.

22B 91 nitekim fıadlş-i lpıdslde buyurur. i Ol insiinuii cismi ve riil;ıı ve lfafbi ve sem 'i lll ve gözi ve eli ve ayağı ve nef.si ve her nesne ki bir 121

nefJ;ıa çün ,?iihir ola ol bendendür gayrıdan 131 degildür ve ben andan gayrı

degilüm ya 'ni bu cümlesi 141 benümdür dir.

Risiilenin 16A ve 22B arasındaki paragraflara göz gezdirdiğimizde

"heme u'st"- her şey O'dur" un izahına daima rastlamaktayız:

I. Ehlu'llHih, insanın kuşaktan yukansını yedi kat göğe ayırarak rühun güneş, aklın ay, rühanl fıkirlerin de yıldızlar oldugunda birleşmişlerdir. Ölüm

geldiğinde gök ve yıldızlar helilk olur ama bunlar (insanlar) Hak'tan gayn nesne olmadığının delilidir.

II. Cennet ve cehennemin bu illernde oldugu sonucuna vanlınca bu

ellianın ma'nası "sahlli"tir.

3 Hilmi Ziya Ülken:a.g.e.,s.98-99.

(15)

ill.Eşya "ene'l-hak" der ama şeriat ehli bunu gerçek kabul etmez.

IV. AşL.Idık makamına şeriat cezasından korkma ve tarikat adabını

yerine getirme sonucunda vanlır. Ancak bir meczüpluk makamı vardır ki bu kutbiyyet ve nübüvvet makamından da üstündür. Bu makamdakilerin

yaptıklannı yapmak meczüplar için günahtır. Çünkü onlar için ibadet, kulluk, ikiliktir. Onlar öyle bir makamdadırlar ki kendileri ve yer gök Hak' tır.

V. Hz. Muhammed miraçta Hak'la bir varlık olmuştur. Rühu Hak

olmuş, bu zat ve batındır. Cismi de Hakk'ın sıfatıdır.

VI. Bir hadis-i kudside "insanda her ne varsa bendendir, cümlesi benimdir" der.

Hak'la birleşip " Ben Hakk'ım" diyenlerden örnekler vererek risale devam eder:

23B 31 " Bayezıd-ı Bistam! ]faddise sımıhü buyurur ki 41 zamlin-ı

evai'Jümde kim ki beni görse 'abd u ,?lihid olurdı şoiira evii!J.irümde 61 gören

müJJ.ıid ve zındı]f olurdı dimiş 71 ne sebebde dİmişler "Ya 'ni evvel .!;ıli! ümde gice 81 ]faim ve gündüz şli'im idüm ta 'alem-i vuşlat bulunca çünki ba]fdum birlig e yitdüm ... lll 'ibadet benden ]fal]fdı. "24B 21 Şey!J Şi bl! JjaZJ"etleri bir gün namfiz Jplmaga 31 ]fal]fdı. .. 51 ve .turdı ço]f zamlin 61 anda ]faldı fiirig

olıca]f 61 eyitdi Ya veyla 71 eger namazı Jplursam münkir olurum ve eger Jplmazsam 81 kiltir olurum ... 91 !Jod bir I Ol ma}flima vardı ]fullu]f ]falmadı,

hep Tafin ]faldı. "

Mısrl, şeriat ulemasının fikirleriyle ters düştügünün farkındadır. Zahir

ulemasına şöyle seslenir: 25A 61 "Geçmiş didügi 'alem-i ervlif;ıdur ki 'ulemli-

?lihir eydürler 71 Elest deminde ervlif;ı dirildi kimi fmlin getürdi 81 ve kimi inkiir eyledi dirler. Biz eydürüz ]fo geçmişi 91 zfrli evvel didügün zamlin budur kimi inkiir ider 1 Ol ve kimi ikriir ider ve gelecek didügi 'alem-i Jpyametdür lll 'ulemli-yı ?lihir eydürler yann Jpyamet 121 güni olur biz eydürüz ol da!Ji el'an bu demdür ire kimine 131 'azlib kimine it'lib kimine iyilifder ve kimine cennetler 141 ve kimine dldiir vinnişdür miiil ve isti]fblili ]fo .l;ıale. "

26A'da Mısrl, Tanrı'nın "muçl.ıll" ismini ele alır ve cüretkar fikirler ileri sürer:

26A ll "Affa ne ziylin zira lfaf.df'uii bir ismi 21 bifi isminden biri

Muçlıll'dür. Ya 'ni azduncıdur ve tettlindur. Ya 'ni fitne edicidür.... 71 Ya 'ni Tafin kendü ile aş]f oynar. Arada erkeldik ve dişilik 91 babline olmışdur .... lll Ya'ni eydür niçün kend'özinden glififsüii ki lfaf.df senden hem görinür ve

(16)

hem 131 söylüyor. İmdi 'aziz-i men i'tı]fahfi-yı müşriklnden ırag 141 ol kim Jja]f'la birlüge gelüii." 28B 41 şol şeytan didükleri Jja]f:f<'uff şıfat-ı muçlıllidür. JJ

Bu paragrafta Mısd, Tanrı'nın "muçlıll" sıfatından hareketle "Tabrı

kendü kendüsiyle aş]j: oynar, arada erkeklik dişı1ik bahline olmışdur"

fiikihlerin söylediklerine aldanmayın demektedir.

Niyazi Mısd, nefs= ruhtur/batındır hükmüne kalp= gönüldür hükmünü de ekleyerek şöyle açıklar:1

27A ll Adem oglanlarınuil gövdesinde bir et piiresi vardur. f>.açan ol şfilil;ı olsa cemi' a '.ili şfilil;ı 21 olur. OJ et piiresi ]falbdür didi İmdi ma 'lüm 41 ol ki göilül cesetde su]tlin imiş ki ol nice 51 olursa a ':ili da.!Ji aiia mal;kiim."

28B 131 "şıfatını 141 zfitına ya 'ni bu cismi rüf;ıa ya'ni yofdugı varlığa" 29B ll "fiylne idüp kendü kend'özin temfişfi ider. Balsan 21 balplan gören görülen ve görinen bendedür. ... 51 Ya 'ni gören ve görinen kendüdür. Çün gayrı

kimse yo]fdur senden gayrı. "

3JB ll "Gerek Iu.tfa ve gerek ]fahıra anı işlese gerek ,, 21 Gelen birdür giden birdür ]falan bir

31 Hemlin birdür hemlin birdür hemlin bir 41 Eşya kendü imiş kendüni seyrider

Beyt: 1 ll Gfih Adem şud ki Jjavvfi gfih Leyll şud ki Mecnün

121 Gfih zevciyye ve gfih 'fişı]f ve ma 'şü].du]f şüretinde

görinür

131 Pes Ad em 'den tfi Mufıammed gelince andan bu deme 141 Degin Jja]f:f< ta 'fiili kendiniseyrider birinden birine"

32A 51 "tenüme elindur ve hem elinuma ten dür"

28B- 3 lB' de işlenilen temler:

I. Bakan, bakılan, gören, görülen ve görünen Tanrı'dır.

II. Eşya kendisi imiş kendini seyr eder. Eşya Tanrı'dır.

ı Nezahat Öztekin: "Mevlfuıa'nın Mesnevi'sinde Kalp, Cfuı, Ruh, Nefs ve Gönül

Kavramlarının Tartışılması", Uluslar arası Mevlana ve Mevlevihaneler Sempozyumu, Manisa 2003.

(17)

ill. "Tenime can dır, canıma ten dir." "Tanrı hem ruhum hem de bedenimdir."

Görüldüğü gibi tek bir tem vardır. O da insan, eşya, Tanrı'dır. Tanrı her

şeydir. 32B'de "hizmet ehli" dediği Kutbü'l-evliya'yı Hz. Ali'den başlatarak

nakl eder:

32B 51 "meşiiyi{;ı ittifiif.c ile lfasan BaşrFye 61 degdi andan lfablb-i 'A.ceml'ye degdi andan 71 Daver-i Tarşl''ye andan Ma'rüf-ı Kerhl'ye andan 81 Serir-i Saf.ca.tl'ye andanCüneyd-i Bagdiidl'ye andan 91 En-nüru'd-Dehrl'ye andan 101 Vaf.ıyeddln'e andan 'Ömer el- Bekrl'ye Neclb lll Sühreverdi'ye andan JK.u.tbeddln 'e andan Rükneddln 121 andan Mu{ıammedü'n-Naf.ciişl

andan Şehiibeddln'e andan 131 Seyyid Tebriz! Cemiileddln'e andan Şey.ğ. 141 İbrahim Ziihid'e andan" 33A ll "Ahı Şey.ğ. Mu{ıammed'e andan 'Ömer el- lfalvetl'ye andan.Ahıljurrem 21 Jjalvetl'dür aiıdan lfiicı 'İzzeddln'e andan Pir Şadreddln 'e 31 andan Seyyid Yaf.ıyii'ya andan Rüşenl'ye andan 41 Şey.ğ.

ibriihim'e ve lfa2:ret-i 'AIFden sonra ve'l-l;ıiişıl 51 her kim esrlira ma4ıar düşdiyise cemiile 'All'nüff inşiidıyladur. 71 Jjalvetller didükleri lfa2:ret-i

'All' den 81 irşiid olup esrlira ma4Jar düşenlerdür derler. 91 Ammii meczüblar ki Jfafdc'a maf.ıbüblardur. Anlar teklif-i şer'iyye 101 meslekine yaramaz.

Anlar Üveysü'l-./K.ariinl'ye ma4Jar düşmişlerdür."

32B/5'den 33A/9'a kadar her biri birer kutb olan Halveti meşayihinin

isimleri kaydedilmiştir. Bunlar Hz.Ali'nin ma'nevi irşadıyla "esrar"a mazhar

olmuşlardır. Ancak meczübluk makamının mazharı Veysel Karanl'dir. Şer'i

mükellefiyetieri yoktur.

Mısrl, 33B/1- 14 arası Şia-İmamiye ve Hanefi mezhepleri hakkında

düşündüklerini kaydeder:

33B ll İmdi Şl'a mezhebinde olanlar 21 eydürler ki esriir silsilesi 'All' den şoiira evliida 31 degdi. Bu l;ıadl§-i şerif mücibince "f.ciile Resülulliih

şallalliihu 'aleyhi ve sellem el-e'immetu min- ba 'di 51 işnii 'aşaretin min- .fK.ureyşin 'Aliyyin ve abjrin hem 61 Mehdi buyurdı ve Şl'a mezhebi İmiim Ebü lfanlfe 71 mezhebinde bii.tıldur. Ammii 'Acem Maliisı eydür. Şl'a 81 mezhebi İmiim Ca 'ter-i Şiidıf.c ve İmiim Müsii-ı Rı:iii 91 mezhebidür ki lfafdcu'l-inşiif her biri bunca 101 kitiiblar te'Jlf itdı1er. İmam-ı A ':tam Ebü lfanlfe İmiim-ı Ca 'fer'üff lll şiikirdi idi dirler ol başf.ca mezheb tutdı 121 dirler zira İmiim lfanefJ mezhebinde Mu'iiviye'ye la'net 121 olmaf.c !Ja.tiidur.

Ta 'zir iderler .ğ.od Mu 'iiviye 'ye la 'net 141 olmaz ki lfa2:ret-i 'All'nüff üstine 'asker çekdi " 34 A ll " kendülerine inkar itmezler nice kerre gelüp ceng idüp 21 on iki bifi şaf.ıiibe lalıçdan geçmege sebeb o/dı."

(18)

Mısrl, yukarıdaki satırlarda Hanefi mezhebince "hatıl" diye hüküm

verilmiş Şia ve Ali taraftarlarını savunmaya başlar: 35B ll akça ile altun ile kendüye döndürmiŞ Resülullliih şallalliihu 'aleyhi ve sellem buyurmış ki ... 1 Ol ümmetüm yetmiş lll üç bölük olsa gerek külllsi ehl-i cehennemdür illii biri 121 ol biri didügi lfairet-i 'All bölügidürdirler ve İmam-ı A 'zam 131 l;ıa{dpnda aydurlar İmam neden olsun evliiddan 141 degül idi !Jiiricden idi Yezld'e .tabi' olup Küfe 36A ll ulularından idi onlanıii zu 'mınca ki tablar söyledi 21 ayet ve l;ıadl§i ana göre te'vll eyledi işte bir şahidi 31 budur ki lfane!I mezhebinde Mu 'aviye ye la 'net i dene 41 ta 'zir iderler !Jod ana la 'net olmaz ki 'Allye lfaşd 51 itdi nice kerre 'asker çeküp ceng itdi ii!Jir hlJe ile 61 şehld itdürdi ve da!Ji on iki imam Ebübekr ve 71 'Ömer ve 'O§miin ve 'All ve lfasan ve lfüseyıı 'dür. Yedinci Merviin 81 neslinden bir padişiih lfoymış

'Ömer ibn-i 'Abdü'l'azlz dür 91 ler O'dur dir lfalanı kim geldi kimi geliser hepisi on 1 Ol ikinci vell Mehdl dia'i J;ıuietadan biri anlanıii neslP'

Müteakip varaklarda "aşere-i mübeşşere" diye ad verilen on sahabenin Muaviye'nin emri ve Ebü Harlre fetvasıyla Ali'ye kılıç çektiklerini, Muaviye'ye la'net etmenin hak oldugı,.ınu kaydeder. Ayrıca on iki imarnın

mehdi oldugu anlayışını da reddetmez. ''

Mısrl kendisinin "Hak mezhebi"nden oldugunu, Hak mezhebinin Ali mezhebi demek oldugunu, mehdi makamını kendisinin bulması gerektigini söyler: 36A 51 Manşür 61 l;ıatretlerine,şormışlar ki mezhebüii nedür ana 'All mezhebi 71 ya 'ni Taiirı mezhebindenüm ... lll öyle ise l;ıak mezheb olaydı bu zor mıydı imdi 121 cehd icfüp kişi kendü Mehdi olup makam-ı Mehdlyi 131 bulup lfa# mezhebin bulmak gerek."

Mısrl, insanın görünüşünün ve elinin Allah lafzına benzerligini iddia eder: 37B 71 İ!Jlaş tefslrinde eydür bir eli elite belizer ve iki ayagı liima belizer ve şol eli laf?atulliih 'uii hiisına belizer 91 amma başı gitmeyince bu olmaz ve pençe-i insan dahi Laf?atulliih 'dur."

İnsan bir sürertir ama Hakkın süretini gösterir: 39B 21 süret amma insiin lfa#'uii şüretin gösterdi 21 Resülullah S.A.S. eydür Alliihu ta 'ala Adem 'i 61 bir esmiiya mEL?fıar düşürdi ve Ral;ımiin şüreti üzerine 71 yaratdı.

Ve kendü kendüyi seyr ider. " 41A 141 "Ya 'm· görürsüii ki lfa# esmiismı

kendü şıfiıtına" 41B l;ıükm lfayup ol şıfi:ıtuii adı Adem ola ne esmiinuii

l;ıükmi olursa ol işi işlese gerek"

Mısrl, Hak süretinde, Ralıman süretillde Adem'i yarattıgını, kendi sıfatlarının hükmünü t~şıyan Adem gibi "feyz-i zat" ile dogrudan irtibatı olan

"kutb"un iki yanında bulunan üçlerin ondan sonra imamların ve yedilerin de

T

(19)

Hak

sıfatını taşıdıklannı

kaydeder: 41B 41 Bunlar

mafciim-ı

MJammed ü

'All'de ]fariir itmişlerdür 51 zamane bunlardan l;ıali degildür. Bunlara üçler dirler üçüff 61 ikisi .fmtbuii iki tarafmda otururlar vezlrlerine 71 İmamlin dirler her ne ki fey:i-i zatdan 81 nazif olsa .{mfba irişür andan imamana andan 91 yediler da.f;.i şıfat-ılfafc'dur 1 Ol ya 'ni yedi yıldızlara emr iderler."

Hak sıfatı taşıyan bu insanlar, yıldızlara da emrederler. Tanrı'nın zatı

gizli fakat isimleri sürettir: 42A ll "Şıtatı hüve '1-biitm ki gizlü gayb zatı,

imdi esmii-ı 21 mııl}.telife kendüyi şüret ismi olsun içün m ura d itdi" 42B lll İmdi 'alemüff ve Adem'üff aşlı lfafc'dur buiia şahid oldur ki 'alem ve Adem

131 yog iken yalnız lfa]f]f var idi dirler. İmdi lfafc'dan :çahir oldı kendü kendüyi kendüde seyr ider." Mısrl'nin bu tarz ifadelerinin ehl-i sünnetin zat ve sıfat anlayışından uzaklaşmakta, batıl bir düşünce sistemi olan panteizıne yaklaşmakta olduğunu yukanda da söylemiştik. Mısrl söylemiyle Şia ve İmamiyye'ye yakındır. Ancak Mısrl mezhep aynlıklarından hoşlanmaz. Onun için bir mezhep vardır oda "hak mezhebi"dir. Mısrl, tevhid inancıyla

müslümanlar arasındaki fırkaların zahirde olduğundan emindir. Ona göre bu

fırkalaşma zahir ulemasının işidir. Mısri, risalenin sonlarında çizgi dışına çıkmasının sebebini ve yazdıklarını şu satırlarla tasvir eder: "Nükte- iimlz ü fitne -englz olup 121 nice gamzeler oldıki zev]fımuz sımm ve fitnesin i:çhiir 131 eyledi" O'nun yazdıklan "nükte-amlz" ince, gizli herkesin kolayca

anlayamayacağı ma'nalarla doludur. Aynı zamanda "fitne-engfz" akıl karıştıncıdır. Çünkü bu ma'nalar ilahllutf-gamzeler- sonucu ortaya çıkmış ve

Mısri'nin sırrını açıklamıştır.

Tuhfetü'l-Uşşak'ın birinci okunuşu ile edindiğimiz bu intiba şüphesiz

ki derinlemesine okuma ile birlikte tasavvufı remizlerin açıklığa kavuşmasıyla farklılaşacak, zihinlerdeki sorular çözülecektir. Mısri'nin dediği gibi bu "nükte-am1z ve fitne-eng!z•• eser , Mısri'nin sırlarını :fiiş

etmektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu iki doktor, çörek otu ile ilgili laboratuvar çal ışmalarında şu sonuca ulaştılar: &#34;dört hafta boyunca günde iki kere bir gram çörek otu kullan ımı, lenf

Bu üç nitelik şu demektir: Güzel olan ı doğrulamak ki güzel olan cennettir, Allah’a isyandan sakınmak ve tüm hayat ını Allah için vermek üzerine inşa etmek.. Bunlar

İnsanlardan Allah’a dua eden ama Zeyd’e, Ubeyd’e ümit ba ğlayanlar vardır. Allah Teala yine bir kudsi hadiste şöyle buyurmuştur:.. امع لمع نم ، كرشلا نع ءاكرشلا ىنغأ انأ

Haklıya hakkını vermek, mazluma insaflı davranmak, güçsüz insanlar için güçlü insanlardan, fakirler için zenginlerden, mazlumlar için zalimlerden al ıp, hak edene hakk

Özetle mesele şudur; şayet bir beldede Allah'tan başkasına dua etmek ve bunun tamamlayıcıları olan ameller ortaya çı- karsa; belde ehli bunu devam ettirirse; bunun için

“Hiçbir küçük günah da ısrar edildiği takdirde, küçük kalmaz/büyür Hiçbir büyük günah, tövbe ve isti ğfar edildiği takdirde, büyük kalmaz.”.. (Ebu Hureyre

Zira buna göre ilim, kudret, yaratma gibi herkesin ittifakla kabul ettiği sıfatla- rın da manası bilinmeyen mutlak müteşabih olması gerekir ki bunu aklı başında hiç

Bu kan zehirli maddelerle de akar, yine vücutta ürik asit vard ır, zararlı ve faydalı maddeler vardır, vitaminler, mineraller, mineral benzeri maddeler, çözünmü ş gazlar,