• Sonuç bulunamadı

S e r gi ve p a n a y ı r l ar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "S e r gi ve p a n a y ı r l ar"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S e r g i v e p a n a y ı r l a r

İnsanların bilcümle müşterek faaliyetleri meyanında en ziyade panayırlar, bir devrin mahiyetini sarahaten gösterir-ler.

Panayırlar geçen asrın ortasından sonra anî olarak büyümüş ve yayılmışlardır. Medeniyetin ilk devirlerinde pana-yırlar mahza zaruret neticesi olmak üzere teessüs etmişlerdir. Onlar asırlarca yalnız emtia mübadelesi ve kültür neşri için yegâne vasıta teşkil eylemiş ve nadiren bir vak'aııın tepcili için tertip olunmuştur.

Elyevm emtia mübadelesine mahsus yerler sabit ve daimî bir hale gelmiştir. Panayırlara mukabil çarşılar mey-dana gelmiştir. Yeni yeni vücude getirilen mallar da gaze-teler, risaleler ve radyo vasıtasile ilân olunuyor.

Bu suretle panayırların eski vazifesi zail olmuştur ve bunlar hemen tamamile muhtelif eğlencelere, vâsi mikyasta saha teşkil ediyorlar. Öyle ki 1933 senesinde Şikagoda açılan beynelmilel panayırın asıl gayesi neden ibaret olduğu an-laşılamamıştır.

Şimdi insanların hayatı o derece karışık bir mahiyet kesbstmiştir ki hiç bir panayır, sadeleştirilmedikçe, onun safhalarını lâyıkile gösteremez. Olsa olsa ancak onu tevile vasıta teşkil edebilir. En ziyade dikkati celbeden şurasıdır ki bu asrın panayırları hem küçük ve hem de her biri içtimaî hayatın ancak hususî bir tek safhasını gösteriyor. Bundan bir asır evvelki panayırlardan artık hiç bir eser kalmamıştır. Aşağıda panayırlajran tarihçefsi deırcedilmiştir, ve bu tarihçede panayırların geçen ahvali ile bugünkü vaziyeti tetkik edildikten sonra müstakbel panayırlar hakkında dahi mütalealar yürütülmüştür. Bu mütalealar ancak bir zandan ibaret ise de şurası aşikârdır, ki her devrin bir müntehası vardır ve bugünkü devir hitam bulduktan sonra yeni bir •devir başlıyacak ve onunla beraber her şeyin olduğu gibi panayırların da mahiyeti değişecektir.

P a n a y ı r l a r ı n b a ş l a n g ı c ı Panayırların başlangıcı çk eskidir. Binlerce sene evvel İnsanlar kendi ihtiyaçlarından fazla istihsalâtta bulunmağa başladıkları zamandan itibaren bir yerde toplanıp, bu istih-salâtı birbirlerile değiştirmişler ve böylece emtia mübadelesi maksadile vuku'oulan bu toplantılar panayırların başlangı-cını teşkil etmiştir. Mamafih, panayırlar ta iptidadanberi eşya mübadelesinden maada diğer hedefler de takip eylemiş-dirler. Bunlardan biri de eğlence arzusudur. (Keyhüsrev) kendi muazzam hükümdarlığının kuvvet ve haşmetini gös-termek için 180 gün panayır kurmuştu. Nasıl ki kendinden sonra gelen sair hükümdarlar da ayni veçhile hareket etmiş-dirler. Mamafih, bu suretle panayırlar doğrudan doğruya ticaret maksadile kurulmamakla beraber, bir takım seyyar satıcılar ve hokkabazlar fırsattan istifade ederler, panayır-lara giderler ve satıcılar mallarını teşhir, hokkabazlar da eğlenceler tertip eylerlerdi.

Bu izahattan anlaşılıyor ki evvelleri panayırların üç mahiyeti vardı ve bu hal pek az istisnalarla, son zaman-lara kadar devam etmiştir.

(Architectural Forum) dan Klâsik devirlerde muayyen fasılalarda muntazam pana-yırlar kurulurdu. Romalılar zamanında panapana-yırlar bir ta-raftan zaptedilen memleketlerde ticaret yapmağa vasıta ve diğer taraftan da Romanın haşmet ve azametini teşhir et-meğe vesile teşkil ederdi. Bilâhare şimalden vukubulan is-tilâları müteakip ticaret durdu, panayırlara nihayet veril-di, tâ ki yedinci asırda Avrupada ticaret işleri yeniden inki-şaf etti ve netice itibarile de tekrar her tarafta panayırlar kurulmağa başladı. Hükümdarların himayesi altmda Fransa büyük bir ticaret merkezi oldu. Bu esnada İngilterede dahi panayırlar kuruluyor ve Venedikli, Cenovalı, Flâman, Fran-sız, İspanyalı ve Norveçli tüccarlar mallarım bu panayırlara götürüp satıyorlardı. Gerek şarkta, gerek garpta ayni se-bepler, ayni neticeleri husule getirdiler.

(Hurdmar) ve (Mekke) de dinî seyahlar, yani hacılar oralarda panayırlar kurulmasına vesile oluyorlardı. Eski Meksikalılar Azoapazaleoda ve Tascalada panayırlar kuru-yorlar, esir ve çanak çömlek alıp satıyorlardı. On altıncı asra kadar Fransa panayırların en mühim merkezi idi. Her sene, her şehrin muhtelif yerlerinde panayırlar kurulurdu, tâ ki bunlar gittikçe sabit bir mahiyet kesbettiler ve niha-yet daimî çarşılar teşkil eylediler. On altıncı asrın din mu-harebeleri Fransanın hükümranisine nihayet verdi ve Al-manya Avrupa devletlerinin başına geçti. Bu esnada Rus-yada dahi panayırlar gittikçe büyüyor, ehemmiyet kesbedi-yordu. Bilhassa Epijci Povgorod panayırı pek çok büyüdü, dünyanın en büyük panayırı oldu. 1863 senesinde bu pana-yırda 80.000.000 dolar kıymetinde mal satıldı. Belki de bu tarihten evel, ne de bu tarihten sonra, hiç bir panayırda bu kadar mal satılmamıştır.

Ancak nakliyat vasıtalarının inkişafı üzerine panayır-lar gittikçe ehemmiyetlerini kaybettiler ve nihayet bir za-man geldi ki artık pek de vücutlarının lüzumu hissolunma-mağa başladı. Panayırlar artık ancak hususî bir mahiyet kesbetmişlerdi. Böylece tüccarlar keten almak için (Caen) a, hublon almak için (Varşova) ya, balık ve yağ almak için (Arkangel) e ve sadeyağ almak için de (Tobolsk) a gidi-yorlardı. Maamafih bu hususi panayırlar da yavaş yavaş azal-dı ve bugün bir çok memleketlerde ancak yerli mallara mahsus panayırlar kurulmağa başladı. On dokuzuncu asırda panayırlara dair diğer bir değişiklik vukua geldi. Pa-nayırların yerine sergiler kaim oldu. Bu sergilerde fabrika-törler imal ettikleri malları teşhir ediyor, bu suretle onları satıyorlardı.

Sergiler gittikçe çoğalmağa başladı ve (Leipzig), (Lyon), .(Londra), (Bordeau) ve (Birmingham) başlıca sergi mer-kezleri oldular. Ancak ayni zamanda bir taraftan sanayide husule gelen inkılâp ve diğer araftan insanlardaki doymak bilmiyen merak ile şan ve şeref hırsı neticesinde yeni sergi tipi meydana geldi ve gittikçe inkişaf eyledi.

(2)

sergisi açıldı. Bu sergi Marquis d'Arezo namında biri tara-fından tertip olunmuştu. Bu şahsın maksadı (Gobelin), (S6vres) ve (Savonnerie) fabrikalarının mallarını satmak için bir vasıta bulmak idi. Sergi Fransız ihtilâli müddetince kapalı kaldı ise de muvaffakiyetli neticeler verdiğinden er-tesi sene Pariste tekrar bir sergi açıldı ve satılmak üzere muhtelif emtia teşhir olundu. Bilâhare Fransa hükümeti sergi tertip etmek keyfiyetini resmen kabul etti ve artık her sene sergi tertip edilmesine karar verildi. 1806 senesinde açılan sergiye 1400 firma ve 1849 senesinde açılan sergiye ise 4494 firma iştirak ett. Bu tarihten sonra artık millî gilere nihayet verildi. Fransa Ziraat ve Ticaret Nazırı ser-gilere ecnebi milletlerin de iştirak etmesini talep ediyordu. Halbuki Fransız fabrikatörleri kuvvetleri ile muhalefet et-tiler ve neticede ilk beynelmilel sergiyi tertip etmek şerefini İngiltere ihraz eyledi.

Filvaki 1849 senesinde haziranda İngiltere Kraliçesi Viktoryanın kocası Prens Albert güzel sanatlar birliğinin bir içtimaında hazır bulundu ve bütün milletlerin iştirakile sanayie mahsus bir sergi tertip edilmesini teklif etti, bu tek-lif kabul olundu. Halbuki Fransız fabrikatörleri İngilterede beynelmilel bir sergi açılmasını da kendi menfaatlerine mu-vafık bulmuyorlar, sanat sırlarını kaptırmaktan korkuyor-lardı. Diğer memleketlerde de bu sergi hakkında bir şevk hasıl olmadı. Bütün hükümetler kendi ahalilerinin İngiliz «Radikalizm» fikrinin bulaşmalarından endişe ediyorlardı. Mamafih Prens Albert bu sergi işini kendisi için sabit bir fikir edinmişti ve herhalde onu vücude getirmek için bütün kuvvetile çalışıyordu. Hakikaten de sarfettiği gayretler boş çıkmadı, bütün hükümetlerin korkularını, endişelerini iza-leye muvaffak oldu ve 1850 senesinde İngilterede ilk bey-nelmilel serginin temelleri atıldı. Nihayet bütün memleket-lerin iştirakile İngilterede beynelmilel serginin küşat resmi büyük tantanalarla icra olundu. Amerika bu sergiye sun'i dişler, gazeteler, havayı boşaltıcı sandıklar, Macormikin orak makinesi, Colt'un tabancası, sun'î bacaklar ve sair bu gibi yeni yeni aletler ve cihazlarla iştirak eyledi. Zaten serginin hemen her tarafında mütenevvi makineler teşhir olunmuştu ve ziyaretçilerin çoğu bu makinelerin büyük kısmını henüz görmemişti.

Son zamanlarda yanan 1851 senesi İngiltere beynelmilel sergisinden yadigâr olmak üzere ancak Crystal Palace binası kalmıştı. Sırf demir ve camdan yapılmış olan bu muhteşem bina 1848 ayak uzunluğunda olup ceman on dokuz (akr) yer işgal etmekte ve kaideleri de zemin sahasının ancak iki bin-de bir kısmını işgal eylemektedir.

İşte dünyanın en muazam panayırlarından biri bu bina-nın muhteşem kubbesi altında oldu ve yine burada ilk defa bütün dünya makinenin kerametlerini tamamile öğrendi.

Serginin ana binası kusursuzdu, fakat cazibeli değil-di. Mamafih ziyaretçiler üzerine büyük bir tesir icra etti. Bilhassa makineler dairesinde pek uzun bir zamanın mah-sulü olan muazzam tekâmül eserleri herkesin dikkatini celp eyledi. 1855 senesinde Pariste tekrar sergi açıldığı gibi 1868 senesinde dahi Londrada ve 1867 senesinde yeniden Pariste sergi tertip edildi, yeni bir Crystal Palace inşa olundu.

Amerikanın ikinci beynelmilel sergisi 1876 senesinde Philadelphiada tertip olundu ve pek büyük muvaffakiyet ih-raz eyledi. Bu sergide, sanki her sergide vücudü elzem görü-len Crystal Palace binası da dahil olduğu halde 187 bina yapılmış ve 50 memleketten 30.000 fabrikatör ve tüccar mal-larını teşhir etmişlerdi. Bu mallar arasında pek çok ehem-miyetsiz eşya bulunduğu gibi pek mühim mamulât ta

görü-nüyordu. Bilhassa Amerikanın ziraat, nakliyat, ve imalâta müteallik olmak üzere teşhir etmiş olduğu muhtelif alât, e-devat ve cihazlar ile makineleri bütün dünya ilk defa görü-yordu. Japonya dahi ticaret mukavelenamesinin imzalandığı tarihtenberi ilk defa olarak mallarını Amerikada teşhir et-meğe vesile buluyordu. 1851 senesinde Londra sergisinde eğ-lencelerden ziyade yeni ihtiralar herkesi teshir eylemiş ve bütün ahali mahza Krup toplarile, Viyana fırınlarını, Çin paviyonunu ve dikiş makinelerini seyretmeğe şitap etmişti. Bu kere Philadelphia sergisinde dahi herkes en ziyade her türlü yeni Amerikan makinelerini görmeğe koşuyordu. Bu esnada Amerika için makine devri açılmıştı ve yeni yeni ih-tiralar hemen fasılasız tevali ediyordu. Müteakip nesil bü-tün bu mucizeleri görecek, hayretten hayrete düşecekti.

1893 senesinde Amerikanın büyük sergilerinden biri a-çıldı. Bu beynelmilel sergi (Chicago) da tertip olundu ve bir çok yenilikler teşhir edildi. Elektrik asrın mucizesini teş-kil ediyordu. Fabrikaların miktarı yüz kat artmıştı ve bun-lar çeşit çeşit ve büsbütün yeni sistemlerde emtia imal edi-yorlardı. . Serginin tertip sureti hakikaten hayretlere şayan-dı. Ötede beride göller yapılmış, hadsiz hesapsız sütunlar yük-seltilmiş, bir çok heykeller ı-ekzedilmiş ve muhteşem resim-ler çizilmişti. Muazzam güzel sanatlar dairesinin yanmda sırf Roma, sırf eski Yunan ve sırf Fransız sarayları vü-cude getirilmişti.

Bunların arasında işe büsbütün yenilik olmak üzere elektrikli tramvaylar, otomobiller teşhir edilmişti. Bütün sergi bembeyazdı. Chicago şehri bu zamana kadar böyle klâ-sik bir bina görmemişti. Sergi geniş caddeler ve Romen üslûbunda cepheleri haiz muhteşem binalarla müzeyyen gü-zel bir şehir manzarasını irae ediyordu

Yirminci asır yüksek ümitler ve yeni ilmî ve fennî mu-cizeler ile başladı. İspanya muharebesi hitam bulmuştu. Atlı araba yerine otomobil kaim olmuştu. Motörler ihtira edilmişti.

Nihayet 1904 senesinde (Lüisiania) sergisi açıldı. Bu sergi Chicago sergisinden iki misli büyüktü ve kat kat daha güzeldi. Bu sergi için 15,000,000 dolar sarf olunmuştu. Teşhir edilmiş olan eşya arasında yüz otomobil göze çarpıyordu. Bunların biri Nevyorkdan Saint Luis şeh-rine kadar gidip gelmişti. Sergiye bu kere pek çok Avrupalı iştirak etmişti. Bilhassa Almanlar bir hayli yeni keşfedilmiş kimyevî maddeler teşhir etmişlerdi. Fransızlar Versailles sa-rayının bahçesindeki Grand Trianon şatosunun bir nümu-nesini yapmışlardı. İngilizler de Kensington sarayının bir kısmını ve İtalyanlar dahi eski bir Romen villâsını teşhir etmişlerdi. Japonya seksen bin kadar muhtelif maddelerle temsil olunmuştu. Yalnız Filipin adaları için 47 arlık yer tahsis edilmişti ve bunda Amerikalıların bu adalardaki bü-tün icraatı, imalâtı ve istihsalâtı bilcümle teferrüatile gös-teriliyordu. Chicago sergisindeki binalar bu sergideki bina-lara nisbeten çok çıplak kalmıştır. Bütün binalar Fransız üslûbunda yapılmış ve ilerlemiş dekadans bir mimariyi tem-sil eyliyordu. Mimarlar mimarî noktasmdan bütün düşüne-bildikleri projeleri bu sergide tatbike çalışmışlardı.

(3)

Chi-Cagodaki White City binasına benziyordu ise de bir dere-ceye kadar yeni bir fantazi de karışmıştı. Bu suretle sergi binasının üslûbu eski seı-gilerinkinden büsbütün başka idi. Louisiania sergisi Amerikanın son beynelmilel sergisi oldu. Çünkü bu serginin kapanmasını müteakip Umumî Harp başladı ve bütün dünyayı altüst etti. Vakıa 1925 senesinde Wembley sergisi açıldı ise de bu sergi sırf güzel sanatlardan, mimari şubesinin tezyinat kısmına ait idi. Bu sergide an-cak eskiliklerden usanç gösteren ve yenilik hevesile meşbu olan bir takım modern üslûpta eserler teşhir edilmiş idi. Diğer taraftan ötede beride birbirini müteakip bir takım ufak tefek sergiler açıldı ise de bunların pek te büyük bir ehemmiyeti olmasa gerektir. Bu sergilerin hemen kâffesi de tek bir mevzua dair idi. Binaenaleyh halkın ancak bir kısmını alâkadar edebilirdi. Böylece bir-birini müteakip sırf kitaplara mahsus bir sergi, ev inşaatının inkişaflarına ait bir sergi ve güzel sanatların sanayi-leştirilmesine dair bir sergi açıldı. Mamafih bu sergiler büs-bütün muvaffakiyetsizlikle de geçmediler ve bu husus sergi tertibatınca yakında mühim değişiklikler husule gelebilece-ğini gösteriyordu. Hakikaten de artık bir sergide her şeyin teşhir edilemediği anlaşılıyordu. Zaten artık sergilerin vüs-atinden ziyade müessir olmasına itina ediliyordu.

Y e n i m i m a r î

Sergilerin mimarî üzerine büyük bir tesir icra eyle-diği bedihidir. Kraliçe Anne sarayının arşitektürünü temsil eden üslûp sergi vasıtasile Amerikaya girdi. Orystal Palace sarayının üslûbu mimarlara arşltektür hakkında yeni bir fikir telkin etti. Klâsik arşitektiirün şöhret bulmasının sebe-bi ise 1893 sergisi olmuştur. Mimar Gropius ile mimar Meye-rin 1914 senesinde Kolonyada açılan sergi için tertip ettikleri vâsi hol, gayet parlak bir tarzda olmak üzere, yeni bir arşl-tektür üslûbu meydana getirdi.

1925 senesinde Pariste tertip edilen sergideki Le Corbu-siernin paviyonu bilhassa kubbesinin örtülmesi hususunda sarfedilmiş olan mesaiden dolayı banisine cihanşümul bir şöhret kazandırdı. Arka arkaya sair sergi binaları da yapı-labildise de modern arşitektür prensiplerinin tamamile tat-bik edildiği ilk sergi 1930 senesinde Stokholmde tertip edilen sergi oldu. Bu sergi İsveç mimarlarından Gunner Asphundun eseri idi ve bütün İsveç sanatlarını temsil ediyordu. Burn-hamm klâsik cepheleri gibi, modern sergiler arşitektür üze-rine büyük bir tesir icra eylemişlerdir.

B i r a s r ı n t e r a k k i s i u n v a n l ı 1933 s e n e s i s e r g i s i Son Chicago sergisi pek parlak surette tasavvur edildi ise de sönük surette neticelendi. Serginin plânı tertip edil-diği zaman 100.000.000 dolar masraf takdir edilmişken, bilâ-hare 30.000.000 dolar masrafla iktifa olundu. Ancak şurası dikkate şayandır ki zamanın müsait olmamasına rağmen sergi 600.000 dolar kâr bıraktı.

Bir asrın terakkisi unvanını haiz olan 1933 senesi ser-gisi Amerikanın beşinci büyük serser-gisi olmakla beraber bey-nelmilel mahiyeti haiz değildir. Yoksa bu sergiye iştirak için bütün memleketlere de davetnameler gönderildi ise de ikti-sadî ahvalden ve işlerin durgun olmasından dolayı pek az memleket sergiye iştirak etti. Sergide ehemmiyete şayan ol-mak üzere yalnız üç ecnebi paviyonu görünüyordu. İngiliz şubesinin masrafları hususî surette yapılmıştı ve yalmz on bir memleket sergiye dahil olmuştu. Serginin mevzuu başlıca ilmî bir mahiyeti haiz idi ise de eğlenceler ve bilhassa dans-lar eksik olmadı. Bu sergide en ziyade göze çarpan eserler mimarlar tarafından hususî surette yapılmış olan binalardır.

Bu binaların bazısı pek mükemmel idi ise de serginin umu-mi heyetinin irae eylediği çirkinliği gidereumu-miyordu. Serginin çıplaklığı tamamile göze çarpıyordu.

1933 C h i c a g o s e r g i s i Chicago sergisinin sahası oldukça geniş idi, bu sebep-ten dolayı serginin plânı vâsi bir mikyasta tertip olunmuş-tu. Hususî sergiler ayrı ayrı gruplara taksim edilmişti. Bu suretle sanayie mahsus hususî sergiler ile umumî sergi kı-sımları birbirine karışmamıştı.

Chicago sergisinin teşkilâtı tipik bir mahiyeti haizdir. Evvelâ mimarlardan mürekkep bir heyet teşkil olundu. Bu heyet serginin mevzuu ile yerini intihap ettikten sonra mi-marlardan her biri serginin şemasını hazırladı. Bunlarm içe-risinden en muvafık olan ittifakla tercih edildi. Bilâhare resimlerin çizilmesi için ayrıca bir heyet ve renklerin, ışık-ların tertibi ve heykeller ile sairenin yapılması için de mü-şavirler seçildi. Sergi teşkilâtının ilk devresi hitam bulduk-tan sonra sergiye iştirak edenlerin tertibatına yardım et-mek ve umum sergi işlerine nezaret eyleet-mek üzere hususî bir heyet teşkil olundu.

Sergilerde en büyük terakki eserleri teknik sahasında görülüyordu. Artık sergilerde Montananm semiz inekleri ile Floridanın portakal ağaçlarından yapılmış banyo kabineleri teşhir edilmiyordu. Bu zamanlar çoktan geçmişti. Modern sergilerde başlıca dört noktaya dikkat olunuyordu: 1) Ser-ginin maddî mahiyeti, 2) Sergiye müntehî yolların intizamı, 3) Serginin merak uyandırmasma müteallik tedbirler, ve 4) Serginin mevzuu.

Umumî nazariye mal satmaktan ziyade fikir satmaktan ibaretti. Bu fikir de muhtelif usullerde, diagramlar, ışıklar, renkler, duvar resimleri ve saire ile tecessüm ettiriliyordu. Artık karışıklıklar sadeleştirilmiş ve sadelikler de hareket vasıtasile merak uyandırıcı bir hale getirilmişti.

Chicago sergisi modern bir sergi addolunabilir. Sergiyi teşkil eden bütün binaların yüzü düzdür ve muvakkat bir zaman için yapılmış gibi görünürler. Yalnız White City bi-nasının irae eylediği muazzam manzara henüz şöhretini kaybetmemiştir. Mücessem projektörlerin ve civa buğusile tertip edilmiş lâmbaların neşrettikleri gayet parlak ışığın tesiri henüz unutulmamıştır. Bunlar sergiyi gündüz ışığın-dan kat kat ziyade aydınlatıyorlardı, öyle ki sergide geceleri gündüze nisbeten çok fazla ışık oluyordu.

Bugünkü sergiler pek büyük gayretlerle meydana geli-yorlar. Vâkıa sergi mimarlarının emri altında paranın elde edebileceği, ilmin düşüneceği ve sanatın ihtira eyliyebileceği bilcümle vasıtalar hazır bulunuyor ise de, yine onlar mem-nun değildir, daima müştekidirler ve bilhassa ahalinin ser-gilere karşı gösterdiği kayıtsızlık onların şevkini kırıyor. Crystal Palace sergisi devrinde ahali bu serginin tertibatın-dan o derece teshir olunmuştu ki hiç bir eğlence düşünmü-yordu. Şimdiki sergilerde ise herhalde eğlenceler tertip et-mek zaruridir. Çünkü aksi takdirde serginin pek sönük ola-cağı şüphesizdir. Son Chicago sergisinde eğlence tertibatına çok ehemmiyet verilmemiş olduğundan dolayı milyonlarca kişi esnemiştir. Her zaman her sergide her şey iyi olmaz.

S e r g i l e r s ö n ü y o r : Frank Lloyd Wright diyor ki:

«1893 senesi Chicago sergisi her veçhile 1933 senesi Chi-cago sergisinden daha iyi idi. Zaten sergilerin ehemmiyeti gittikçe azalıyor. Alelhusus ki bunların ekserisinin mahi-yeti .âdeta malûmu ilân kabilindendir.

(4)

mey-dana getirdikleri arşitektür sahtedir. Onların ibda eylediği inşaat ne kadar süslenmiş te olsa arşitektür değildir.»

Ralph Adams Gran şu fikri dermeyan eyliyor: «Chicago sergisinde ancak ilim ve teknoloji sahalarında bazı terakki eserleri görülmüştür. Arşitektür ise tedenni ha-lindedir. Mimarlarca kabul edilmiş olan üslûbda hiç bir ye-nilik eseri yoktur. Bilâkis bu üslûp pek köhnedir.»

Bruce Bliven şu mütaleayı söylüyor:

«Chicago sergisinin arşitektür noktasından tesiri pek ehemmiyetsiz olacaktır. Arşitektür kendi modern üslûbunda devam edecek ve sergi onun ne lehinde, ne de alyhinde hiç bir tesir gösteremiyecektir.»

Henry Rusell Hithecock dahi söylüyor:

«Amerikada modernizm, arşitektür noktasmdan, her türlü kompozisyon veya süs fantezilerini doğrudan doğruya davet etmiyordu bile. Herhalde onlara müsait bir vaziyet gösteriyor. Bilhassa muhtelif ahvale dikkat edilmeksizin ala-bildiğine renkler kullanılması mimarların estetik kusurlarını bir kat daha ağırlaştırıyor.

Chicago sergisinde en ziyade nazarı celbeden Belçika köyleri idi. Bu köylerdeki evlerin damları tamamile kar ta-bakalarile örtülmüştü ve hakikaten kış manzarası irae eyli-yordu.»

Yukardaki mülâhazalar mahza Chicago sergisinin ar-şitektürüne matuf olup omın mündemiç bulunduğu fikre şa-mil değildir. Bu mülâhazalar sergiler hakkında pek de müsa-it olmasalar bile herhalde tenkmüsa-it mahiyetini haizdirler ve bu mülâhazalara karşı arşitektür müdafaa edilebilse bile Chicago sergisi umumî heyeti dahilinde takdire şayan olma-sa gerektir. Bu serginin asıl mahiyetini teşkil eden mevzu beşeriyetin terakkisini mütezammm olmakla beraber bu te-rakki keyfiyeti, teferruatı dahilinde, lâyıkı veçhile gösteril-memiş, fikir ile onu temsil eden maddeler arasında tam bir münasebet ihdas edilememiştir. Evvelce sergiden ayrı bir kısım teşkil eden eğlence binası ise bilâhare birleştirilmiş ve bu eğlence merkezi serginin en muvaffakiyetli kısmı

olmuş-Chicago sergisinden evvelki sergiler tetkik edilirse on-ların başlıca bir fikir temsil ettikleri ve bu fikrin de zamana uygun olduğu görülür. Herhalde sergi dernek^ bir takım göl-, ler, imtiyazlar, binalar ve saire kolleksiyonu demek değildir. Bir serginin muvaffakiyeti onun temsil ettiği fikre bağlıdır. Chicago sergisinin iflâsından sonra Nevyork'un Ame-rikada şimdiye kadar misli görülmemiş pek büyük bir sergi tertip etmek tasavvurunda bulunduğu bir sırada «sergi ne-dir?» Suali irad edildiği takdirde bu suale «1939 senesinde» ibaresini de ilâve etmek icap eder.

T a r i h n o k t a s ı n d a n p a n a y ı r l a r v e s e r g i l e r

Nefsini tebcil e'mek arzusu umumî bir mahiyeti haizdir. Ahasverus nefsinin tebcili için 180 günlük bir panayır tertip etti. Roma generalleri zaferlerinin tebcili için panayırlar ter-tip ederlerdi.

Otelcilerin, dükkâncıların, tiyatro sahiplerinin yerli pa-nayırlar ve sergiler açılmasını son derece arzu ettikleri be-dihidir. Çünkü bu gibi hâdiseler işleri açarlar, bir çok kim-selere mühim kazançlar temin ederler. Mamafih bu husus gaye noktasından tâli bir keyfiyet teşkil eyler. Halk ötekinin berikinin işlerini açmak, onlara para kazandırmak maksadile panayırlara ve sergilere gitmez.

Sergiler reklâm hususunda büyük bir ehemmiyeti haizdir-ler. 1851 senesi Londra sergisi ile Philadelphia sergisi hemen

münhasıran diğer memleketlerden gelen yeni mamulâtın ilâ-nına tahsis olunmuşlardı. Maamafih şimdi artık reklâm husu-sunda gazeteler, sinemalar, mecmualar, kitaplar ve radyo gayet mühim bir mevki işgal etmişler ve sergilere hiç bir ihtiyaç bırakmamışlardır.

Sergiler terbiye noktasından büyük bir rol oynarlar. On-lar halkm merakını tahrik etmek suretile bir çok şeyler öğ-retirler. Bilcümle memleketlerin güzel sanatlarından, bil-hassa arşitektürü ile sair sanatlarına ve istihsalâtma dair vâsi malûmat verirler. Böylece White City sergisi Amerika-nın arşitektürünü, 1853 senesi Nevyork sergisi AmerikaAmerika-nın makinelerini ve Wembley sergisi de Amerikanın bilcümle istihsalâtım teşhir etmiş ve halk dahi onları tetkik ederek memleketin iktisadî hayatına yakından vâkıf olmuştur.

Evvelleri eğlence sergilerinde meddahlar ve soytarılar tarafından bir takım tuhaflıklar yapılır ve halk eğlenir-di. Şimdi bu gibi eğlenceler daha muntazam surette yapılı-yor. 1889 senesinde Paris sergisinde Kahirenin sokakla-rı ve muhtelif panoramalar teşhir edildiği gibi Cavalı-lar da dansediyorCavalı-lardı. Kolombiyanın beynelmilel sergisinde büsbütün yeni eğlenceler tertip olundu ve 1915 senesi San Francisco sergisinde dahi bir harp gemisi berhava edildi, Panama kanalının modeli gösterildi.

Amerikanın yüz ellinci senesi münasebetile tertip olu-nan serginin en parlak noktası 80 ar ittisaındaki bir sa-hada yapılmış olan göller ile bunların üzerinde dolaşan Ve-nedikli gondolculardı. A century of Progress tesmiye olunan Chicago sergisinde ise her şey mevcuttu: Lokantalar, konser-ler, varieteler ve saire. Eğlenceler bir serginin neşri aksamın-, dırlar. Zaten halk bilhassa bunlar için, daha doğrusu, öyle zannolunur ki, tiyatro yerine ve belki de terbiyeye mütedair modası geçmiş temaşalardan sıkıldığından dolayı, sergiye gider.

S e r g i m e s e l e s i h a k k ı n d a m ü n a k a ş a l a r

Sergi meselesi bir müddettenberi Amerikada mühim bir mesele olmuştu.

1935 senesi birinci kânununun 11 ci gecesi City Clübünde verilen gayri resmî bir ziyafette Amerikada yeni bir beynel-milel sergi tertibi teklif olunması üzerine bu mesele hakkın-da ciddî bir münakaşa başladı ve bir çok hatipler söz aldı. Bunların ekserisi serginin ehemmiyetinden bahsetti ve sergi tertibinin, şimdiki sistem dahilinde her memleket için, bil-hassa iktisad noktasından elzem olduğunu iddia eyledi. Yal-nız bir hatip sergi meselesini başka bir cihetten tetkik ede-rek parmağını şimdiki sergilerin asıl kusuru üzerine koydu ve «bizim makine devrimiz artık mucizeler devri addoluna-maz» dedikten sonra, modern sergilerim mündemiç olduğu fikre şiddetle itiraz etti, makinelerin her zaman beşeriyet için hayır teşkil etmediğini, çok defa ve bilhassa bütün dünyanın yeniden silâhlandığı şu anda medeniyet için felâket olduğu-nu, bundan maada makineler yüzünden dünyanın her tara-fında vâsi mikyaslarda işsizlik husule gelmiş bulunduğunu, milyonlarca kişinin sefalet içinde çırpındığını dermeyan etti, sözüne şu yolda hitam verdi: «Bugünkü teknik vaziyetine uygun bir cemiyeti temsil eden herhangi bir sergi müstak-bel medeniyetimizi gösteren bir model teşhir etmeli ve arşi-tektür hususunda ihtiyatkâr olmalıdır, garibelerden içtinap etmelidir.»

(5)

esaslı bir noktaya hemefkâr bulundu. Hatibin teklifi radikal bir mahiyeti haiz idi, ancak fikir tam zamanında ileri sü-rülmüştü. Bunun üzerine bu teklif hakkında bir program tanzimi için gene mimarlardan bir heyet teşkil edildi, bu heyet programını geçen mayısta neşreyledi.

«Müstakbel sergi» serlevhasını taşıyan bu programda şöyle deniliyor: «Sırf makineye ait terakkiler artık beynelmilel sergiler için münasip veya pratik bir mevzu teş-kil edemez. Herhangi bir sergi cazip bir mahiyeti haiz olmak için asrî hayatın mucizelerini alelade insanların anlıyabile-ceği tarzda teşhir etmelidir. Bundan maada sergide uygun-suz binalar yapmaktan sakınmalı ve mesken, terbiye, iş, eğ-lence, sıhhat ve sairelere müteallik şubeler tertip edilmeli ve bu şubeler çok tafsilâtlı olmalıdır. Bu program tetkik edil-mek üzere Sergi müdürlüğüne tebliğ olunmuştur.»

1939 s e n e s i N e v y o r k s e r g i s i 1939 nesesinde Nevyork'da açılması mutasavver olan ser-ginin büyük beynelmilel sergilerden biri olacağı melhuzdur. Bu serginin ne gibi meziyetleri haiz bulunacağı malûm değildir. Ancak sergi heyeti reisi bu serginin Amerikada be-şeriyete refah ve saadet temin eden ve henüz meydana

çı-karılmamış olan vâsi kuvvetler mevcut bulunduğunu isbat edeceğini söylemiştir. Herhalde bu sergi Amerikanın istikba-lini teşhir etmiştir.

Eğer sergiler ilmî bir meziyet göstermeyip ancak teknik bir mahiyet teşhir ederlerse onlardan hiç bir ciddî netice hasıl olmaz ve bu husus sergilerin iflâsı demekdir. 1851 se-nesi Crystal Palace sergisi, 1868 sese-nesi beynelmilel Colombia sergisi ve 1930 senesi Stokholm sergisi bu mahiyette bulun-muşlar, binaenaleyh de panayırdan farklı olmamışlardır.

Eğer Nevyork sergisi de bu sergiler gibi ilmî bir mahi-yet göstermezse panayırdan farklı olamıyacağı ve bu surette tamamile iflâs etmiş bulunacağı şüphesizdir.

Serginin plânı henüz meydana çıkarılmamıştır. Ancak sergi için tayin edilmiş olan yerin toprağı büyük inşaata müsait olmadığından öyle yüksek binalar yapılamıyacağı aşi-kârdır.

Yalnız zannedildiğine göre sergi oldukça geniş bir sa-ha işgal edecek ve iki ya üç büyük metsa-hali bulunacaktır. Bu geniş sahanın ancak bir kısmında yüksek binalar inşa edilebilecek ve ağır makineler konulabilecektir. Göl tarafın-da ise belki de eğlence yerleri tertip edüecek, lokantalar, konser salonları ve saire yapılacaktır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bir iş sahibinin arzusu üzerine mimar tarafından hazırlanan proje mevkii tatbike konulmaz ise, o binanın inşası için miktarı tesbit edilen malzemenin ve bütün binanın

Bal i Işın, Affan Galip Kırımlı, Atıf Ceylân Bedi Sargın, Reha Ortaçlı, Muzaffer Seven, Ve- dat Erer, Ekrem Yene!, Cevdet Beşe, Fethi Tulgar, Feyyaz Baysal, Münir Arısan,

Büyükdere Prese

[r]

Zeki üayâr - Neşriyat müdürü

Nihayet 1904 senesinde (Lüisiania) sergisi açıldı. Bu sergi Chicago sergisinden iki misli büyüktü ve kat kat daha güzeldi. Teşhir edilmiş olan eşya arasında yüz otomobil

[r]

12 — Tatbik edilecek proje sahibi krema- toryom hariç olmak üzere tekmil İnşaat bahçe, ağaçlanma, çlçeklenme ve meydan ve mey- dancık plânları ve yol maktaı tulânî ve