• Sonuç bulunamadı

O K UL B İ N A L A R I N DA Y E Nİ T E M A Y Ü L L ER Prof. HANS VOLKART

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "O K UL B İ N A L A R I N DA Y E Nİ T E M A Y Ü L L ER Prof. HANS VOLKART"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

O K U L B İ N A L A R I N D A Y E N İ T E M A Y Ü L L E R

Prof. HANS VOLKART

STUTTGART T. H. Sİ MİMARÎ ŞUBESİ, BİNA BİLGİSİ PROFESÖRÜ

Konferansı tercüme eden :

Ün. Doç. Y. Müh. Mimar Necibe ÇAKIROĞLU

İst. Teknik Üniversitesinde verilen konferans Son birkaç on sene içinde, mektep

ya-pıları mevzuunda, başka hiçbir mevzuda erişilemiyen bir hareket ve mütemadi bir tekâmül görmekteyiz. Nereye baksak köyde ve şehirde yeni okul binaları inşa ediliyor. Bunlar : — İlkokullar, liseler, sanat mektep-leri, meslek mektepleri gibi muhtelif cinsten-dirler. — Büyüklükleri gruplanmaları mi-marileri bakımından değişik formlar göste-riyorlar. Pek muhtelif olan, hattâ çok za-man kontrast halinde dahi bulunan bütün bıı formlarda, müşterek olan yalnız bir va-sıf var ki, o da, bunların eskilere nazaran değişik olmalarıdır.

Eğer mimarlığın bir bölümünde hare-ketli bir hayat mevcut ise bunun nereden geldiğini sormak isteriz. Birçok yerlerde git-gide büro binası karakterini tamamen uy-gulayan büro ikametgâhları yapılıyor. Bu faaliyetteki hakikat, mahallî idarenin veya devlet idaresinin, idare organizmalarının ge-nişlemiş olmasındadır. Sanayi organizasyon-ları, ticaret ve sigorta şirketleri adedi daima artan idareciye ihtiyaç göstermektedirler. Bu münasebetle de, bu gibi binaların organizas-yon ve fonksiorganizas-yonlarının iyi etüd edilmiş olması gerekmektedir. Bu etüdler bazı esas-ların meydana çıkmasına hizmet eder. — Meselâ, çalışma odalarının faydalı ölçü-lerinin tesbit edilmiş olması gibi — bu esas-lar, zamanımızın büro binası tipi meydana getirmektedir.

Eski tarz artık kullanılamıyor. Neler is-tediğimiz belli olmuştur. Bu insiyatifler yeni plânlamada öncülük edeceklerdir.

Acaba yeni mektepler için böyle öncü hareketler mevcut mudur? Bu mevzuda ye-nilik nereden geliyor? Zamanımızın mek-tebi başlangıçtan bugüne kadar nasıl bir in-kişaf göstermektedir? — Bilhassa okul ya-pılarında sözü geçecek memleketlerde —

İn-giltere, Amerika veya İskandinavya, Hollan-da, İsviçre, Almanya'da.

İşte bugün ele almak istediğimiz mevzu budur.

Bu suretle, ilk olarak, eskiye nazaran tamamen başka olan, yeni okul yapılarının değişik olmasını yaratan kuvvetlerin hangi temayüllerden ileri geldiğini sormamız ica-beder.

Yeni formların tekâmülünde ilkel te-mayüller hiçbir zaman mimarlardan gelmez. Bir devrin fikrî tekâmülü veya durumu ile alâkadardırlar. Eğer birçok mimar kafasın-da, yeni mektepleri hayali belirmişse bu ha-yal mektebin vazifelerinin anlaşılmasından hoca ve talebe münasebetlerinin etüdünden evvel belirmelidir ki ancak o halde mimar yeni mektebi tamamen yeni bir yapı prob-lemi olarak ele almağa hem fırsat bulmuş hem de hak kazanmış olsun. Yani henüz, eski, parçalanmış, yeni, doğmaya başlarken veya öğretmen nazarında bazı meseleler henüz askıda iken esasen tedris sahasında ner tarafta yenilikler henüz yerleşmemiştir.

Yirminci asrın başından beri, Ç o c u -ğ u n k ı y m e t l e n d i r i l m e s i de-ğiş- değiş-miştir. Bizim için çocuk artık, erginliğin kısa süren bir ön basamağı veya henüz büyüme-miş tamamlanması lâzım gelen bir küçük adam değildir. Bilâkis kendi kanunlarına göre yaşıyan bir varlıktır. Onda bilinmiyen bazı imkânlar pırıldar. İsviçreli pedagog P e s t a l o s s i bile belki bu mevzuda he-nüz başlangıçta idi. 20 nci asrın gençlik psi-kolojisi ancak bugün bizim çocuk hakkın-daki tutumumuzu izah edebilecek durumda-dır.

Psikoloji bize, gençlikte elde edilen te-sirlerin esas olduğunu, muhitin şuur altına yaptığı etkilerin kıymetlendirilmesin! öğ-retti. Biz bu öğrendiklerimizi, yalnızca,

ço-cuğun aile içindeki yerinde kullanmakla kal-mıyacağız, bilâkis, asıl mektep muhitinde, hattâ mektep binasında tatbik edeceğiz, çünkü çocuk okulda gününün mühim bir kıs-mını geçirmektedir.

Okul çocuğunun e v h a y a t ı nasıl olmuştur? Bir asır önce çocuk, henüz sakin olan ebeveyn evinden, psikolojik bakımdan aynı muhitle hiç de hemahenk olmayan, şahsiyetsiz, fakat yine de sakin bir mektebe geliyordu. Gelişinde okul yolu, içinde ancak zamanın akışı sezilen, tamamen sakin biır şehirden geçiyordu. Bu yolu şehir trafiği tehdit etmiyordu.

Halbuki çocuk, bugün çok az hallerde ancak hakikî mânada bir «Ebeveyn evi» nde büyüyebiliyor. Çok zaman ebeveyn evde yoktur, işlerine giderler. Ev artık birçok kimselerin evi olmuştur. Küçük apartman dairelerinde, çok sayıda insanlar beraber ya-şamak mecburiyetindedirler. Çocuğun mu-hiti birçok bölgelerden muhacirlerin sefale-tiyle gölgelenmiştir. Akşamlar, radyonun aralıksız gürültüsüyle doludur. Buna film ve televizyon da yardım ederek çocuğu ken-di muhitinden uzaklaştırıp büyüklerin içine sokmaktadır.

Bugün, okul yolu çok hallerde, bir kargaşalık içinden âdeta bir sığınağa doğru gitmektedir. Ağırlık merkezi kaymıştır. Okul veya bize göre okul binası, çocuğa artık evin sağlıyamadığı imkânları sağlıyacaktır. Za-manımızın okulu bir taraftan eğitim usulleri, yani talebe öğretmen münasebetleri ile, di-ğer taraftan atmosferi yani okul binasının gösterdiği veçhe itibariyle çok hallerde ken-di evinin sağlıyabilken-diğinden fazlasını sağla-malıdır. Bugün okul binası çocuğun esas ha-yat sahası olmuştur.

Öğretimde de istenilenler fazlasiyle art-mıştır. Bugünün ilkokulu, eskilerine

(2)

naza-ran talebelerden çok taraflı ve fazla şeyler istemektedir. Onlardan daha çok konsan-trasyon öğrenmeye hazır bir hal beklemek-tedir. Halbuki, son yüz sene içerisinde her hangi bir zaman periyoduna nazaran bu-günkü muhit bu gibi hallere daha az mü-saittir.

Eski okullara nazaran, bugünkü okul, yukarıda saydığımız istekleri yerine getire-bilmek için daha fazla hacma, hattâ çok sayıda değişik hacma ihtiyaç göstermekte-dir.

Zannediyorum ki, bu kısaca açıklama ile bugünkü okulun vazifesini tebarüz ettir-miş bulunuyorum.

Söylediklerimiz bugünkü mektepleri-mizin vücut bulmasında hangi tesirleri yap-mışlardır. Bunları bazı mühim değişiklikler olarak sıralıyabiliriz :

1 — XIX uncu asrın okulu, şehir plâ-nında tesadüfen boş kalmış bir yerde idi. Ağaç. ve çayırdan uzak herhangi bir şehir merkezi içinde bir.köşeye yerleştirilmişti.

Bugün biz, okul binasını yolun trafik tehlikesinden uzaklaştırmak istiyoruz. Onu şehrin yeşili içine, oyun ve spor sahaları ya-nına veya bir park kenarına yerleştiriyoruz. Okula tehlikesiz yollar sağlıyoruz.

2 — Eski okullarda mektebin büyük-lüğü tahdit edilmemişti. 1920- 1930 senele-rinde bile yapılan konkurlarda, 24 veya da-ha fazla sınıflı okuilar isteniyordu.

Bize 1 2 - 1 6 sınıflı bir okul kâfi geliyor. Meselâ İsviçre, her okulda öğrenci sa-yısını 500 civarında tutmak istiyor.

Biz büyük bir okul yerine çok adette küçük okulu plânlamayı tercih ediyoruz.

3 — Sınıfların yerleştirilmesinde, orga-nizasyon formu olarak, 20 nci asrın başla-rına kadar, «sınıf-koridor» sistemi kullanılı-yordu. Ekseriya, cihetlendirme hiç nazarı itibara alınmıyarak, bir koridorun iki tara-fına sınıflar yerleştiriliyor böylece loş, ışık-sız, diziler elde ediliyordu.

Bıı hal mektepleri kışlaların ilk basa-mağı haline sokuyordu. Zamanımızda bun-ları gruplandırmak ve serbestleştirmek için gayret sarfedilmektedir. Aynı sınıfların uzun bir koridor etrafında sıraya dizilmesi, her talebe üzerinde daha çocukluk yaşında iken.

kendisinin sanki bir büyük kitlenin bir par-çacığı imiş hissini yaratır. Biz bu büyük kit-leleri, küçük parçalara ayırarak, çocuk his-siyatını tazyik altında tutmaktan çekiniyo-ruz. Çocuk için kavranabilen hacım birim-leri vücuda getirmeğe uğraşıyoruz. Bu ha-cımlar içinde sosyal bünye teşekkül edecek-tir. Yapılan her şeyde çccnk. ölçüsünde kal-mağa dikkat ediyoruz.

4 — Şimdi ds sınıf, dikdörtgen idi. Al-man şairi Christian Morgenstern'i, bir hatı-ratında şikâyet ettiği gibi, ayakkabı kutusu formunda idi,. Tek başına idi. Hiçbir yar-dımcı hacmi yoktu. Plânda, plân hazırlayı-cısının üzerine «sınıf» yazdığı bir dikdört-genden ibarettir.

Bugün onun için ne yapılmıştır, muka-yese edersek, sınıf hacminin, tamamen gün ışığı ile aydınlatıldığını, çocuk gözüne hoş gelecek renkleri ihtiva ettiğini, form olarak da, sandık şeklinden kurtulduğunu müşa-hede ederiz. Okııl sınıfı yalnızca 40 veya daha çok sayıda çocuğu barındıracak bir yer olmaktan daha başka şeyleri ihtiva etmeli-dir. Dinlemenin, yazmanın ve grup halinde çalışmanın icabettirdiği muhtelif imkânları sağlamalıdır. İstikbal için arzuladığımız nıf, yalnızca tek bir hacım değildir. Esas sı-nıf, hacminin yanında, ona lüzumlu bazı ha-cımlar kazanmıştır. Bu haha-cımlar, ya hazır-lık ya grup çalışmaları için kullanılırlar. Yani çocuğu toplum olarak produktiv çalış-maya alıştırırlar. Sınıf, çocuğa göre ayar-lanmış, onun küçük bir ülkesidir.

Okul sınıfı, bugün, yüksek mektepteki müşkülpesent arzularımıza yaklaşmakta-dır. Halbuki bunları İsviçreli Pestalozzi 150 sene evvel istemişti. Ona göre okul evcil ya-şama kuvvetini emniyete almalı, onu yük-seltmeli ve umumileştirmelidir. Elemanter eğitime dair tecrübe ve görüşler. 1806)

Zamanımızda evcil yaşama kuvveti, eğer aldanmıyorsak zayıflamıştır. Bu bakımdan da okulun vazifesi artmıştır.

Buna dair birkaç resim

10 Mart 1806 da Goethe'nin hususî ho-cası, NVeimar Maarif Müdürü Reimer, Goe-the ile olan konuşmasından bazı kelimeler not etmiştir.

«Goethe'nin Maxime paradoxe'u

üze-rinde öğle münakaşası, Almanya'da bütün resmî eğitim müesseselerini kaldırmalı, müf-redatı serbest yapmalı, pansiyon veya onun gibi yerleri hususî sermayeye devretmelidir.

O gün Goethe herhangi bir şekilde sı-kılmış da, öfkesini mekteplerden mi alıyor-du veya o günkü mektepler, şairin bu kes-kin kritiğine hak mı kazanmışlardı, bunu bilmiyoruz.

Tam bir asır sonra, 1905 senesinde, şair Maria Rilke, bir İsveç mektebine yap-tığı seyahati küçük bir makalede «Samskola» diye şöyle anlatıyor :

«Gothenburgda geçenlerde ne olduğunu anlatacağım. Üstünde durulacak bir mesele. Bu şehirde pek çok çocuk ailesine gelip, ders olmasa bile öğleden sonra da, daima, mümkün olduğu kadar fazla okulda kalmak istediğini söylemiştir.

Bu okulda çocuklar esastırlar. İnsan öyle bir okuldadır ki, burada toz, mürek-kep ve koku değil, güneş, ışık, açık renk ahşap ve çocukluk kokusu vardır.

Odalar bir villânın odaları kadar güzel-dir. Orta büyüklüktegüzel-dir. Açık renk duvarlar, kenarlarında birçok çiçek bulunan, büyük pencereler, alçak, sarı kehribar renginde ma-salar, istenirse sıralar halinde de dizilebi-lirler. Fakat umumiyetle, oturma odalarında olduğu gibi, ortada büyük bir masa halin-dedirler. Tabiî hakikî bir okul binasına ya-kışan her şey vardır (ama mütevazı). Öğ-retmen masası yazı tahtası v.s. Fakat bu eş-yalar gösteriş için değil, sınıfa uygun şekil-dedirler».

Bu haber o zaman, Maximilian Har-dens mecmuasında çıkmıştı. «İstikbal» adını taşıyan bu mecmuanın bir okuyucusu şöyle cevap veriyordu. «... Samskola makaleniz, acaba son yirmi seneden beri Almanya'da mektep reformu üzerinde söylenenlerden veya yazılanlardan başka bir şey midir?»

Bu 1905 idi. Zannederim ki zamanımı-zın en hassas Alman şairi bize bugün pek mühim bir vazife gibi görünen bu mevzuu, yarım asır önce sezmişti.

Gittikçe mekanikleşen ve. tehlikeli du-ruma düşen dünyamızda okul inşaatına, gençlik eğitiminde, kısmen dahi olsa, insan olmaya yardım etmek vazifesi verilmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Yönetim Kurulu Başkanımız Abdulvahap Olgun ve Meclis Başkanımız Erkan Aksoy öncülüğündeki 30 kişilik işinsanı heyet, Karadeniz iş ve inceleme gezisi

Uluslararası TURAZ Adli Bilimler, Adli Tıp ve Patoloji Kongresinde "Evalution ps-13 MKEK Yapımı 9x19 mm Parabellum Fişekleri Kullanarak Yapılan Atışlardan

[r]

[r]

Bir iş sahibinin arzusu üzerine mimar tarafından hazırlanan proje mevkii tatbike konulmaz ise, o binanın inşası için miktarı tesbit edilen malzemenin ve bütün binanın

Direkler evin dere- cesine göre işlenmeden bırakıldığı gibi ayrı ayrı renklere d

Adreslerini değiştiren aboneler

MATRA programlar kapsam ndaki “ KUR’un Kurumsal Yap n Güçlendirilmesi, Özürlüler için Geli mi Bir stihdam Stratejisi ve Mesleki Rehabilitasyon Projesi” nin faaliyet