• Sonuç bulunamadı

EROS / THANATOS

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "EROS / THANATOS"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EROS / THANATOS

1

SAVAIMINDAN ZLENMLER

Osman SENEMOLU

Galatasaray Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü, STANBUL

2 1 0 ANKEM Derg 2005;19(4):210-212.

1Freud’un kullandıı anlamda: “Eros”, bireyi yaama balayan itkiler, dürtüler ve içgüdüler bütünü; “Thanatos”, bireyin ölümüne yatkınlıı, ölme eilimi

Tıp ve edebiyat… lk bakıta birbiriyle ilintisiz ve badamayan ura alanlarıymı gibi görünür. Oysa, bu iki dal biraz yakından ve alıcı gözle incelenince, ortak yanların

aırtıcı derecede çok olduu ortaya çıkar. Böylesine ortak yan içeren iki dalı da tümü kapsayıcı biçimde irdelemek kısıtlı bir makale çerçevesinde neredeyse olanaksızdır. Bu nedenle, her biri ayrı bir yazı, dahası kitap konusu olabilecek deiik izleklere, serbest çarıımla deinmeyi yelemek, bir ölçüde, kaçınılmaz eksiklerin, bolukların, atlamaların özrünü oluturacaktır.

Bilindii gibi, herhangi bir aratırmaya dayanmasa da, toplumumuzda yaygın bir inanı vardır: “Tıp fakültesinden, ressam çıkar, air ve yazar çıkar, besteci çıkar, siyaset adamı çıkar; arada bir de doktor çıkar.”

Aykırı bir düünceden, mizah ve hiciv yanı aır basan bir sözden öte anlamı olabilir mi bu gözlemin? Eer yukarıdaki sözler bir gerçei yansıtıyorsa bu yönelim tek yanlı mıdır?

Gerek tıpçıların edebiyata, gerekse edebiyatçıların tıp konularına yüzyıllardır süren ilgisi, hiç kukusuz, söz konusu baıntının karılıklı olduunu kanıtlar. Üstelik, yalnızca ülkemiz hekimlerine de özgü bir durum deildir tıp-edebiyat yakınlaması.

Müzik ve siyaseti bir yana bırakırsak resim ile edebiyatın, birçok düzlemde tıpla dorudan etkileim içinde bulundukları söylenebilir kolaylıkla. Birçok ressamın, heykeltraın ve yazarın, özellikle de romancının, tıpla yakından ilgilendii bilinen bir gerçektir. aırtıcı ve yadırgatıcı bir yanı yoktur bu ilginin. Nasıl tıp insan bedenini konu ediniyorsa, nasıl hem bireysel, hem de toplumsal salıı korumak ve gelitirmek için çaba harcıyor, bir bakıma insanların mutluunu amaçlıyorsa aynı kaygıların, baka bir düzeyde, sanatçılarda, özellikle de bedeni konu olarak seçen heykelcilerde, ressamlarda ve yazarlarda da bulunduunu söylemek olanaklıdır.

nsan anatomisini resimleyen Leonardo da Vinci’den

“anatomi dersi”nde terih yapan hekimleri tablolatıran Rembrant’a, dünyanın kökenini kadının cinsel organıyla anlatan Gustave Courbet’den, “Düünen Adam” ve “Öpü”

gibi heykelleriyle Auguste Rodin’e kadar görsel sanatlarla uraan nice deha, insan bedenini ve insanın ruhsal durumlarını en ince ayrıntılarına dek yapıtlarına yansıtabilmek için incelemilerdir.

Edebiyatçılara gelince…

Hastanelerde, özellikle de sanatoryumlarda, “olgunlaan”

yazarların sayısı küçümsenmeyecek kadar çoktur. 19. yy sonuyla 20. yy ortalarına kadar sanatoryumlarda yatan “ince hastalıklı” yazarların, olaan yaamlarından soyutlandıkları tedavi dönemleri, “eros” ile “thanatos”, yaamla ölüm, umutla umutsuzluk arasında gidip gelen dalgalanmalarıyla yeni esin kaynakları sunmulardır.

Aydınlanma Çaı’nın ikinci yarısından sonra, uygarla- manın insanlıı yozlatırdıını, ilkel insanın “iyi” olduunu ancak çadalamanın onu bozduunu savunan Jean-Jacques Rousseau, kurtuluu doaya dönmekte görür. Doaya dönüle, insanın kendi kendisiyle ba baa kalacaını, duygu ve düüncelerini kefedebileceini, böylelikle de bireyselliinin bilincine varacaını, uygar toplumun yıkıcı ve yozlatırıcı etkisinden kurtulacaını savunur Rousseau ve büyük ölçüde, bilmeden de olsa romantizmin öncülüünü de yapar. te bu etkilerle, 19. yy romantikleri de, ıssız doada tek baına yaamanın erdemlerini iirlerine ve anlatılarına yansıtmayı amaç edinmilerdir. Ormanlar, göl kıyıları, dalar, mutlak yalnızlıın gerçekletii, doadan esinlenmenin dorua çıktıı uzamlardır. Bu balamda hastane odaları da, sanatçının toplumdan yalıtılarak “thanatos”a karı direndii, hatta savaım verdii yaratım ortamlarına dönüür.

Doktor ve hasta ilikisinde her ey anamnezle balar ya tıpta. Anımsama ve anlatmayla yani… Sözcüün en geni

anlamıyla bir “öykü” oluur her karılamada. “Acı çeken”

ile “tedavi eden” arasındaki ilikinin temel taını oluturur bu metin. Belirtiler, izler ve göstergeler peindedir doktor… Her ne kadar bir sanat yapıtı oluturmak deilse de amaç, bir insanı tanımaya, neden-sonuç ilikilerini bulmaya ve hastalıı belirmeye yöneliktir çabaları. Hastanın yaı, cinsiyeti, alıkanlıkları, yaam koulları, ailesi, ilikileri vb üstüne toplanan bilgilerle bir portre çizilir. Nesnel biçimde deerlen- dirilen tüm bu bilgiler de “yazı” ile saptanır.

Gerçekçi romanın büyük ustası Balzac’ın çizdii insan portrelerinde de aynı öeler yok mudur? O da döneminin toplumunu “nüfus kütüklerinin” nesnelliiyle yarıarak betimlemeyi amaçlar.

Yalnız Balzac mı? nsan bedenini, salıı, hastalıı, yaamla ölüm ikilemini konu edinen yazar ve airlerin sayısı, neredeyse bu alanda ura veren insanların sayısına denktir.

Baka bir deyile, yazınla uraanların hemen hemen tümü

(2)

doktorlarla aynı malzemeyi, “insan”ı, kullanır.

Kendimizi bu konuya ilikin çarıımlara bıraktıımızda, Gustave Flaubert, Mihail Bulgakov, Archibald Joseph Cronin, Louis Ferdinand Céline, vb gibi ilk akla geliveren yazarların dıında Albert Camus’nün Veba’sını sayabiliriz.

Bu romanda anlatılan olaylar Cezayir’in Oran kentinde, 194 yılında geçer. Binlerce fare, binalarda, sokaklarda ölmeye balar. Her yeni fare lei, veba salgınının giderek yaygınlatıına kanıttır. Kentin kapıları kapanır. Artık tam bir yalıtım ve yalnızlık söz konusudur. Yava yava ilerler hastalık: bir yandan direni, ama insanı yüceltmekten çok içini karartan bir direni, öte yandan da, insanı aldırmazlıa vardıracak derecede bir yıpranma söz konusudur. Bu direnii örgütleyen ve etkin biçimde sürdüren balıca iki kahraman ise doktor Rieu ile doktor Tarrou’dur. Salgına, dolayısıyla da ölüme boyun emeyi yadsıyan, masum küçük bir çocuun ölümünü örnek göstererek bunun ilahi bir ceza olamayacaını söyleyen, böylesi bir yaklaımı içine sindiremeyen insanlar, bata da doktor Rieu sürdürür bu mücadeleyi. Ölümün ablukaya aldıı bir kentte, ölüme bakaldıran insanlar arasındaki dayanımayı anlatır Albert Camus Veba’da.

Camus’nün burada dile getirdii ahlak, insanlar arası dayanımanın önemini vurgulayan bir ahlaktır. Yazar, özverili doktor kahramanlarıyla din-dıı bir “azizlik” anlayıı yaratır.

nsan için geçerli olacak bir ahlak arayııdır bu. Her türlü eylemden önce de varolan, sürekli bir insani deer bulunduunu ileri süren yeni bir ahlak anlayıı. Böylesi bir yaklaımda, somut durumlarda, eldeki olanaklarla özgürlüü, akı, dostluu, hogörüyü dile getirebilmek ve yaatabilmek için neler yapılabilecei önem taır. Yazar, tüm bunları anlatmaya elverili ortamı, “salgın hastalık ve onunla mücadele eden doktorlar”

temasında bulur.

Veba’daki bu yalıtılmılıın, yalnızlıın ve her yerde kol gezen ölümün, deiik yorumlara açık bir simgesel kurgusu vardır: Çeitli yorumcular, Veba’da Camus’nün, Alman igali altındaki Fransa’ya; toplama kamplarının acımasızlıına; atom savaının ölümcüllüüne göndermeler yaptıını ileri sürmülerdir.

Simone de Beauvoir ise, Sessiz Bir Ölüm balıklı anlatısında, hasta ve doktor; tıbbın yararlandıı teknolojiyle insan iliikleri açısından yaklaır konuya. Yazar, kanser olan yetmi sekiz yaındaki annesinin ölüm sürecini betimler. Tanı kesinletikten sonra, yakınları hastaya önemli bir eyi olmadıını söyler ve bu yalanı sürdürme çabaları her eye egemen olur. Yine de, beklenen acıları çekmedii için, “anslı”

ve “yumuak” bir ölümdür annesi Françoise de Beauvoir’ın ölümü.

“Hastalık” temasını ileyen yazar örneklerini tüm dünya edebiyatında bulmak hiç de zor olmasa gerek.

Hastalıın dıında, “bilgi” ve “iktidar” ilikisi açısından da benzerlikler sunar tıp ve edebiyat alanları. Örnein, 20.

yüzyılın ikinci yarısına gelinceye dek roman yazarları okur- larına karı tanrısal bir tavır içindedir. Her eyi bilen ve gören

“kadir-i mutlak” yaratıcılardır. Çada dünyadaysa, deien koullar yazarları da “insan” boyutlarına indirgemitir. Artık her eyi bilen, her istediini yapmaya hakkı olan yazar türü yerini, bilgisini gerekçelendiren, anlattıı her öykünün, kahramanına verdii her özelliin hesabını vermek zorunda olan bir “insan”a bırakmıtır. Okuru da, yapıtı bütünleyen bir parça olarak görme yani okurla ibirlii yapma çada yazarın temel yükümlülükleri arasında yer alır. Çaımıza özgü bu sorumluluk anlayıının yanı sıra, günümüz edebiyatçıları için

“yazma edimi” akıp giden zamana direnmenin temelini oluturur. Bu balamda, yazılan her sözcük ölüme karı kazanılmı bir zaferdir.

Uzmanlamanın günümüzdeki kadar derinlemedii eski dönemlerin doktorları da tanrısal bir tutum sergilemezler miydi?

Bilgileri onlara Olympos tanrıları gibi davranma hakkı verir, her

eye egemen davranılarıyla, doa üstü bir güç kaynaını ellerinde tuttukları izlenimini uyandırırlardı. Ama günümüzde, tıp biliminin giderek derinleen uzmanlık alanları, doktorları da tek baına karar veren bilgelerden, ekip olarak çalıan bireylere dönütürmü,

“bilgi”den kaynaklanan “iktidar”larını, en azından, meslektalarıyla paylamak zorunda bırakmıtır. Dahası, ötanazi isteinin gündeme geldii özel durumlarda karar verme yetkisini hastasıyla birlikte kullanır olmulardır.

***

Dünyaya ve insanlara aykırı bakılarıyla, eytansı bir yerginin, yol gösterici bir bakaldırının simgesi olan Neyzen Tevfik:

Bir hazâkatzedeyim, midemi tıp tepti benim, Kırk katır tepseydi yıkılmazdı bu salam bedenim, Kapladı her yanımı sancı, elem, arı, bere, Bir mezar oldu cihan, sanki etıbba2 haere, Hastane sanarak çok yere girdim çıktım;

bret aldım oralardan da canımdan bıktım.

dizelerinde kendi deneyiminden yola çıkarak hastaların sıkıntılarına karı doktorları uyarırken, kızdırmaktan çok gülümseten isyankar bir eletiri sergiler. Ama, “bildiklerinle baının çaresine bak!” denilerek kırsal kesimlere salıverilen genç doktorların, yanılgı ve / ya da baarılarının duygusal fırtınalarını tüm ömürleri boyu yaayan hekimlerin sıkıntı ve sorunlarını göz ardı eder. Ne var ki, baka yazarlar konunun bu yönünü ileyerek bir denge kurarlar edebiyat dünyasından yükselen aykırı sesler karısında.

Öte yandan, edebiyatın, özellikle de iirin youn anlatım gücü, sayfalar dolusu yazıyla aktarılanları birkaç sözcüe indirgeyebilmektedir. Örnein, Celal Sılay’ın insanın anatomik

2“Etıbba” : doktorlar.

211

Eros /Thanatos savaımından izlenimler

(3)

ve ruhsal kırılganlıını vurgulayan dizeleri bu gerçein en çarpıcı örnekleri arasında sayılabilir.

Göz sinir ucunda; koptu kopacak Us çizgi üstünde; atı aacak Can fanus içinde; kırıldı kırılacak3

Her ne kadar, kopan siniri ekleme, çizgiyi aan usu eski yerine döndürme becerisini ellerinde tutsalar da, er ya da geç fanusun kırılacaı gerçei, tıpçıları, smet nönü’nün altmıın- dan sonra viyolonsel örenmek istemesi, A.B.D. bakanlarından Richard Nixon’un piyano, Bill Clinton’un saksofon çalmaya heveslenmesi gibi, sanatın “ölümsüz insanlar” yaratan tılsımına yaklatırmaktadır. Doal bir içgüdü olan bu “öldükten sonra yaama” istei, sonsuza dek sanatçı hekimler çıkartacaktır.

Sanatçılarsa… ölüme karı direnilerinde insanı örenmek için tıptan yararlanmayı sürdüreceklerdir.

3Celal SILAY, Hüsran Filizleri (Toplu iirleri) Yapı Kredi yayınları.

Çöl Yolcuları (1932) , Dört Kapı (1933), Hayat ve Merhaleler (1933), Lacivert Iıklar (1934), Ebedi Renkler (1936), Hüsran Filizleri (1937), Merhamet iirleri (1943), Acaba (1945), Sonra (1946), Bolukta Duran Ta

(1949), Zaman ile Yarı (1956), Adamca (1959), Doa (1965)

liki Devimleri (1969).

212 O Senemolu

Referanslar

Benzer Belgeler

Alana Olan Katkılarından Dolayı Değerli Hocalarım Olan Kitap Yazarlarına.

• Protokol; sosyal ilişkilerde iki veya daha fazla insanın karşılaşabilecekleri her yerdeki davranışlarının gelenek, görgü, nezaket kuralları içinde yapılmasına denir..

• Dosyalardan veya personelden, büro programları veya periyodik raporlar ile ilgili rutin araştırmalar hakkında bilgi toplar.. • Yöneticiye bağlı diğer elemanlara

Her insan stresten şu veya bu şekilde etkilenir ve her insanın stres katsayısı yani stres toleransı farklıdır.. Yani her insanın kaldırabileceği stres

Alana Olan Katkılarından Dolayı Değerli Hocalarım Olan Kitap Yazarlarına.

beraber çalıştığı kişileri etkilemek için iş ararken, ortaya koyduğu kararlılığı ve mücadeleyi dikkatle ve acele etmeden sergilemesi gerekir.. Yöneticinizi, sizi

PROBLEMLİ KİŞİLERLE BAŞA ÇIKMA YOLLARI.. Sekreterler, kendi etkinlik

14.Kendinize alanla ilgili birini danışman olarak seçin.