• Sonuç bulunamadı

Şam Cihadının Gölgesinde Kehf Suresi Tefsiri 12. Bölüm Şeyh Abdullah Muhaysini

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Şam Cihadının Gölgesinde Kehf Suresi Tefsiri 12. Bölüm Şeyh Abdullah Muhaysini"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Şam Cihadının Gölgesinde Kehf Suresi Tefsiri – 12. Bölüm

Şeyh Abdullah Muhaysini

*Besmele hamdele salvele*

Allah’a hamd, Resulüne selat ve selam olsun.

Bu kıssadan alacağımız ibretlere gelince ilkin bazı içerikleri not edelim;

“İki denizin buluştuğu yer (Fars ve Rum denizlerinin birleştiği yer).”

“Musa, “ya da yıllarca yol yürürüm” dedi.” [Kehf Suresi, 60]

Yani Musa, “Hızır'a ulaşmak için gerekirse uzun hikbeler yol yürürüm.” diyor.

Bir hikbe, 80 yıl demektir.

Yani diyor ki bu adama ulaşmak ve “İlim edinmek için gerekirse birkaç hikbe yıl yol yürürüm.” diyor.

Yüzlerce yıl yürümek sorun değil onun için.

“Balık denizde bir yol tutup gitti.” [Kehf Suresi, 63]

Yani balık yanlarından kaçıp gitti ama arkasında bıraktığı su da donuyordu.

“Hemen izlerinin üzerine geri döndüler.” [Kehf Suresi, 64]

Yani ilerledikleri yolu geri döndüler. İrtedde, yani recea (döndü) demek.

Evet şimdi ibretlere geçelim.

Çıkarılacak ilk ibret, Musa aleyhisselam’ın kibirlenmemiş olmasıdır. Haşa, Allah'ın Nebi’si elbette kibirlenmez.

Allah'ın kendisini ikaz ettiği husus, “O'na senden daha bilgini var mıdır?” diye sorduklarında “Allah var.” dememiş olmamasıydı.

Neden Musa kibirlenmedi dedik?

Eğer kibirlenseydi gidip Hızır'dan ilim talep etmezdi.

Bu bir.

(2)

İkinci çıkarılacak ibret; Kibir, ilmin muhalifidir.

Musa aleyhisselam, tam olarak kibirlenmemiş olmasına rağmen Allah onu ilim öğrenmesi için Hızır'a yönlendiriyor.

İlme, utanan bir de kibirlenen erişemez.

Kibirli neden ilme nail olamaz?

Çünkü kibirli kişi, kendini insanlardan üstün görür.

Hal böyleyken nasıl başkalarından ilim alacak?

Aynı şekilde büyüklenen kişi, hata yaptığında hakkı bildiği halde ona yönelmez.

İlmi ifsad edecektir.

Kibirli kişi velev ki ilim tahsil etmiş olsun o ilim kendisine bereket vermez.

Dolayısıyla kardeşler, kibir ilmin zıttıdır.

İkinci ibret; Musa'nın ilme olan hırsı bize ilmin önemini belirlemektedir.

Peki Musa'nın ilme hırslı olduğunu nerden çıkardık?

“(Gerekirse Hızır'a ulaşmak için Hikbelerce (yüzyıllarca) yürüyeceğim.”

[Kehf Suresi, 60]

Oysaki aramızdan hiç kimse ilim için bir diğer şehre medreseye gitmeye tenezzül etmiyor.

Musa ise ilim öğrenmek için yüzyıllarca yürümeye hazır olduğunu söylüyor.

Bununla birlikte Musa avam mı yoksa alim mi?

Alim tabi ki. Ancak ilmini artırmak istiyor.

Yani ilmi sadece 'İnsanlara namazı öğreteyim vb. yeter.' olarak görmüyor.

Musa aleyhisselam, ilmin faziletini istiyor ve onun arkasından koşuyordu.

Musa aleyhisselam, bizlere ilim talep etme noktasında adeta bir medresedir.

(3)

Bu kıssadan alınacak evveliyatlar arasındaki bir diğer ibret var.

Bu evveliyat nedir peki?

Öğretmeden önce öğrenme evveliyatı.

Musa, bir kavmi eğitiyordu, onlara davette bulunuyordu. Bir Resul idi.

Bununla birlikte daveti kesti ve öğrenmeye yöneldi.

Örneğin Kur'an ezberi, farklı şeylerin ezberinden kesinlikle evveldir.

Örneğin kendisinden ders aldığım hocam Şeyh Yahya, Kur'an'ı ezberlemeyene dek bizleri ders halkasına almazdı.

Hatta imtihana bile tabi tutar sonra derse başlatırdı.

Dolayısıyla evveliyatları bilmek, oldukça önemlidir.

Musa aleyhisselam’ın himmetinde istifade etmekteyiz.

Zira Musa, himmette bir imam idi.

Öğrenci, ilim için hocaya gidendir.

Hocanın ilim için ayağına geldiği kişi değildir.

Bazı insanlar özel öğretmenler için ciddi bir servet harcarlar.

Yazıklar olsun öyle hocaya.

Neden?

Kendisine amele muamelesi yapılıyor velev ki parası ödenmiş olsun.

Velev ki ücret versinler. O ilmi heybeti ve hakkıyla öğretmelisin ki faydası dokunsun.

Velev ki ücret ödesinler o işi ücreti mukabilinde yapılan bir şey görme.

Bunu kendine şiar edinmelisin ki öğrettiğin ilmin bereketini ve faydasını göresin.

Sayısız ibretler arasından bir diğeri de;

İlim talebesine sohbet vesilesiyle yardımda bulunmaktır.

İlim talebinde daima hırslı ol.

(4)

Tabi kardeşler ben sadece şer'i ilimden bahsetmiyorum.

Şer'i ilim ve dünyevi ilimden de bahsediyorum.

Dil, fizik, kimya, mühendislik, tıp ve çeşitli ilimler de dahil buna.

Tüm bu ilimler güzel faideler barındırmaktadır.

Çıkarılacak derslerden biri; sana ilimde yardımı dokunacak biriyle iletişimde olmandır.

Ama bir şartla.

Himmet seviyesinde ya sana muadil olsun ya da senden üstün.

Zira senden alçak olursa kendinden alt seviyelerle muhatap olmuş olursun.

Musa, kimden yardım aldı?

Bir nebiden (Yuşa).

Kendisinden düşük birinden değil.

Yuşa aleyhisselam'a gelince kendisi Musa'ya hizmet ediyordu.

Bir diğer ders; Sefer berekettir.

Sefer, genel olarak berekettir.

Allah kendisini korusun babam bana; “Bende ticaret ve ilmin sefer dışında elde edilmeyeceği kanaati oluştu.” demişti.

Dolayısıyla Moritanya ve diğer beldelere ilim için gittiğimde babam bunu “Olması gereken” olarak nitelerdi.

Seferde ilmi bir bereket vardır.

Kişi, ilim için çıktığı seferde oldukça ilginç bir bereket görür.

Cabir radıyallahu anh, sadece bir hadis öğrenmek için dahi 1 ay boyunca yol çekmiştir.

Dolayısıyla sefer, berekettir kardeşlerim.

Aynı şekilde ilimde uzun soluklu olmak gerekir.

(5)

İlimde uzun solukluluk...

Yani bu “İki ay ilim iki ay da ticaret yapacağım.” demekle olmaz.

İlim, ancak kendisine tüm zamanını ayırırsan sana sonuç verir.

Haddi zatında şer'i ilimden bahsediyorum.

Dünyevi ilimlerde aynıdır ancak özellikle şer' i ilim daha çok zaman istiyor.

Çünkü sonu görülmeyen bir deniz gibidir adeta.

Aynı şekilde Allah, “Balinayı unuttular.” demektedir.

Unutan kim?

Yuşa.

Ancak Allah ”unuttular” demektedir.

İşte bu da seferin ve sohbetin adabıdır.

Hasar veya kayıp, çoğunluğa etki eder.

Sadece bir kişi yolculuğu zehir etmiş de diğerleri serilmiş diye bir şey yok.

Yani bir araç yolda kalırsa yolcuların tamamı, aracı tamir etmek durumundadır.

Aynı şekilde iyi bir şey olursa da herkes ondan istifade eder.

Dolayısıyla bu seferin edebi, üzüntüye ve sıkıntıya ortaklıktır.

Oldukça enfes bir ibret daha var.

Her ne kadar nefsimize zor gelse de bu ibret Allah'ın kişiyi muvaffak kılması ile bağlantılıdır.

Kardeşlerine hizmet, yüce, seçkin ve asil insanların eylemidir.

Zavallıların işi değil bu.

Kardeşim dostlarına hizmette bulunman bir asalet simgesidir.

“Milletin efendisi, onlara hizmet edendir.” bir atasözüdür ancak Yuşa aleyhisselam'ın da ahlakıdır.

(6)

Yuşa b. Nun'un kendisi Nebi’dir.

Allah'ın enbiyaları arasında olmasına rağmen Musa aleyhisselam’a hizmet ediyordu.

Musa'ya hizmet ederdi.

Üstelik Allah'ın kendisine ona hizmet etmesini emretmemesine rağmen.

Emin olun kardeşlerine hizmet eden kişi, kalbinde bir prestij hissedecektir.

Bazen kişi tek başına hizmet etmek durumunda kaldığında üzerindeki sorumluluk diğerlerinden fazla olur.

Size cihad hayatımda gördüğüm bir acayip durumdan bahsedeyim.

Sahada bulunan istediğiniz kardeşe sorun, kardeşlerine hizmette öncü olan şehadete en önce kavuşan kişi oluyor.

Gerçekten acayip bir şey.

Zira kişi burada tevazu ile birlikte kardeşlerine hizmet ediyor.

Bunun da üstünde herkes tarafından sevilen biri oluyor.

Çıkarılacak bir diğer ibret de hayatta bazen göz yummak-sabretmektir.

Göz yumma dersi.

Kardeşin, patronun, eşin, oğlun, çocuğun, küçük kardeşin..

Yaptıkları her hatayı yüzlerine vurmaktan veya uyarmaktan kaçın.

Eğer hata tekrar ederse belki uyarırsın ancak normal bir hata da yapma bunu.

Bazen görme.

Yoksa eşin kaçacak, oğlun uzaklaşacak, kendine hiçbir dost bulamayacaksındır.

Dolayısıyla göz yumma-sabretme önemlidir kardeşler.

Musa aleyhisselam, nerede göz yumdu peki?

-Yuşa balığı unuttuğunda.

Nitekim Yuşa'nın hatası büyüktü.

(7)

Musa aleyhisselam, ondan çok bir şey istememiş “Sadece balığa göz kulak ol.”

demişti.

Aynı şekilde yolculuk bu balık üzerine dayanıyordu.

Bu hatanın sonucunu düşünsenize.

Musa aleyhisselam o kadar yürümüş, en sonunda bitap düşmüş, “Yemek yiyelim.”

dediğinde ise Yuşa aleyhisselam, “Ben balığı unuttum.” dedi.

Musa aleyhisselam, “Balığı nasıl unutursun.” demedi.

“Olsun bir şey olmaz biz de bunu bekliyorduk zaten.” diyor.

Zira balığın unutulduğu yer, Hızır aleyhisselam’ın bulunduğu yerdi.

Özet olarak bu husus oldukça önemlidir.

Göz yumma ve sabretme.

Bu hiçbir şekilde karşı tarafı ikaz etmemek anlamına gelmiyor.

Zira bu kişiyi hatasını devam ettirmesine yol açar.

Bunun ölçüsü, Hikmet ehli insanların nezdindedir.

Allah'tan sizden ve bizden kabul buyurmasını diliyorum.

Referanslar

Benzer Belgeler

Şeytanın emrettiklerine karşı Allah korkusu ile birlikte şeytana olan inadınız da engelleyici olsun.. “Şeytana inat olsun ki bunu

Ayrıca, nazik davransın (gizli hareket etsin) ve sakın sizi kimseye sezdirmesin.” [Kehf Suresi, 19].. Hakkı haykırmalarına rağmen, hak ehli

“Belki Rabbim bana, senin bağından daha iyisini verir.” [Kehf Suresi, 40]..

اَذَخَّتا َو ا هَليِبَس يِف اِرْحَبْلا hatırlıyorum da denize baya garip bir şekilde geldiğinden bahsediyor ben hikayenin arka planına çok da ikna olmadım ama yine

“Resullerin ve ona tabi olanların görevi, insanlara cenneti müjdeleyip cehennemden sakındırmaktır.” [Kehf Suresi, 56].. Bugün muhafazakar, Arap ve İslamcı olduğunu iddia

“İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için makam olarak Firdevs cennetleri vardır.” [Kehf Suresi, 107].. Bu Kur'anda defalarca tekrar

“ve bunlar hakkında onlardan hiçbirine bir şey sorma.” [Kehf Suresi, 22]. Yani Yahudilere Ashab-i

Ancak Allah; ''Kuluna Kur'anı indirene hamd olsun.'' [Kehf Suresi, 1] demeyi tercih etti.. Çünkü ayetin akışında Nebi ﷺ'yi