• Sonuç bulunamadı

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi tıp fakültesi birinci ve son sınıfa devam eden öğrencilerin beslenme bilgi ve alışkanlıkları üzerine bir araştırma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi tıp fakültesi birinci ve son sınıfa devam eden öğrencilerin beslenme bilgi ve alışkanlıkları üzerine bir araştırma"

Copied!
158
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

AİLE EKONOMİSİ VE BESLENME EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

ZONGULDAK BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

BİRİNCİ VE SON SINIFA DEVAM EDEN ÖĞRENCİLERİN

BESLENME BİLGİ VE ALIŞKANLIKLARI ÜZERİNE BİR

ARAŞTIRMA

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

Gökhan ÇETİN

Ankara Mart, 2013

(2)

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

AİLE EKONOMİSİ VE BESLENME EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

ZONGULDAK BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

BİRİNCİ VE SON SINIFA DEVAM EDEN ÖĞRENCİLERİN

BESLENME BİLGİ VE ALIŞKANLIKLARI ÜZERİNE BİR

ARAŞTIRMA

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Gökhan ÇETİN

Danışman: Yrd. Doç. Dr. FULYA SARPER

Ankara Mart, 2013

(3)

i

JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI

Gökhan Çetin’in Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi Birinci ve Son Sınıfa Devam Eden Öğrencilerin Beslenme Bilgi ve Alışkanlıkları Üzerine Bir Araştırma başlıklı tezi 21/03/2013 tarihinde, jürimiz tarafından Aile Ekonomisi ve Beslenme Eğitimi Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Üye (Tez Danışmanı): Yrd. Doç. Dr. Fulya SARPER ... Üye : Yrd. Doç. Dr. Leyla ÖZGEN ... Üye : Yrd. Doç. Dr. Gürcü ERDAMAR (KOÇ) ...

(4)

ii

ÖNSÖZ

Son yıllarda geç adölesan ya da erişkinliğe geçiş dönemi olarak tanımlanan 18-24 yaş grubu gençlerin, beslenme alışkanlıkları ve yaşam biçimlerinde önemli değişiklikler olmaktadır. Bu dönemdeki gençlerin çoğunlukla sağlıklı beslenme önerilerine uymadıkları, sebze, meyve ve tam tahıllı besinleri az; işlenmiş, hazır, fast-food tipi besinleri çok tükettikleri; dolayısıyla pek çok vitamin, mineral ve lifi yetersiz, tuz ve doymuş yağları çok aldıkları bilinmektedir. Aynı zamanda hareketsiz bir yaşam biçimine de sahip olan bu gençlerin, obezite, hipertansiyon, diyabet, koroner kalp hastalıkları ve bazı kanser türleri için risk grubu oluşturdukları bilinmektedir. 18-24 yaş dönemi, sağlığı korumak, geliştirmek ve hastalıkları önlemek açısından önemli bir dönem olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle bu yaş grubundaki üniversite öğrencileri, son yıllarda pek çok çalışmanın hedef grubunu oluşturmaktadır. Ülkemizde üniversite öğrencilerinin, özellikle de tıp fakültesi öğrencilerinin beslenme durumlarının incelendiği çalışma sayısı oldukça sınırlıdır. Bu nedenlerden dolayı tıp fakültesi öğrencilerinin sahip oldukları beslenme bilgilerinin ve alışkanlıklarının saptanması ve duruma uygun öneriler geliştirilmesi oldukça önemlidir.

Tıp Fakültesi öğrencilerinin beslenme bilgilerini ve alışkanlıklarını ortaya koymak amacıyla gerçekleştirilen bu araştırmanın her aşamasında, tezin düzenlemesinde ve tabloların oluşturulmasında ve her konuda bana yardımcı olan bilgi ve deneyimleri ile yol gösteren benden yardımlarını, desteğini, sabrını esirgemeyen danışmanım sayın Yrd. Doç. Dr. Fulya SARPER’e ve araştırmaya katılan tüm öğrencilere ve her konuda beni destekleyip yardımcı olan sevgili anne ve babama içtenlikle teşekkür ederim.

Gökhan ÇETİN Ankara, 2013

(5)

iii

ÖZET

ZONGULDAK BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ BİRİNCİ VE SON SINIFA DEVAM EDEN ÖĞRENCİLERİN BESLENME BİLGİ VE

ALIŞKANLIKLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA ÇETİN, Gökhan

Yüksek Lisans, Aile Ekonomisi ve Beslenme Eğitimi Anabilim Dalı Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Fulya SARPER

Mart – 2013

Beslenme, büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşamak için

gerekli olan öğelerin alınması ve vücutta kullanılmasıdır. Adölesanlarda en sık karşılaşılan riskli davranışlardan biri sağlıksız beslenmedir. Yetişkin çağda kötü beslenme alışkanlığını değiştirmek zor olduğundan erken yaşlarda sağlıklı beslenme alışkanlığının kazandırılması kritik bir öneme sahiptir. Yükseköğretim gençliği arasında, yeterli ve dengeli beslenmeyi bilmesi ve yeterli ve dengeli beslenme davranışına sahip olması gereken en öncelikli gruplardan biri tıp fakültesi öğrencileridir.

Araştırmanın amacı tıp fakültesi öğrencilerinin genel beslenme bilgilerini, beslenme alışkanlıklarını ortaya koymak ve tıp fakültesi eğitiminin beslenme bilgi düzeyine etkisini belirlemek amacıyla planlanıp yürütülmüştür.

Bu amaçla araştırmanın örneklemini Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesinde okuyan 174 birinci sınıf öğrencisi ve 101 altıncı sınıf öğrencisi olmak üzere toplam 275 öğrenci oluşturmuştur. 275 öğrenciye gözlem altında anket uygulanıp, veriler Nisan 2012 - Mayıs 2012 tarihleri arasında toplanmış ve SPSS Windows 15.0 programı kullanılarak değerlendirilmiştir. Öğrencilerin kişisel özellikleri, beslenme bilgisi durumu, öğün durumları, besin tüketim sıklıkları ve beslenmeyle ilgili diğer genel alışkanlıkları var olan şekliyle araştırılmış ve ilişkisel önemler saptanmıştır.

Öğrencilerin %46,25’i erkek, %53,75’i kız öğrencilerden oluşmaktadır. Altıncı sınıf öğrencilerinin toplam genel beslenme bilgi puanları birinci sınıflardan anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. Birinci sınıf öğrencilerinin %29,2’sinin, altıncı sınıf öğrencilerinin %34,5’inin besin öğeleri ile ilgili bilgilerinin olduğu tespit edilmiştir. Birinci sınıf

(6)

iv

öğrencilerinin %20,1’inin, altıncı sınıf öğrencilerinin %22,6’sının yeterli ve dengeli beslenme kuralları ile ilgili bilgilerinin olduğu tespit edilmiştir.

Birinci sınıf öğrencilerinden %44,3’ü yurtta kalmakta, %22,4’ü arkadaşları ile birlikte kalmakta, %17,8’i ailesi ile birlikte yaşamaktadır. Altıncı sınıf öğrencilerinin %43,6’sı arkadaşları ile birlikte kalmakta, %23,8’i ailesi ile birlikte yaşamakta, %18,8’i yurtta kalmaktadır.

Birinci sınıf öğrencilerinin %7,5’nin, altıncı sınıf öğrencilerinin ise %17,8’nin çalıştığı tespit edilmiştir.

Öğrencilerin yerleşim yeri incelendiğinde, birinci ve altıncı sınıf öğrencileri sırasıyla %87,9 ve %88,1 yükseköğrenim görmek için kent merkezi özelliği taşıyan yerleşim birimlerinden gelmiştir.

Birinci sınıf öğrencilerinin %25,9’unun Karadeniz Bölgesi’nde, %2,3’ünün Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşadıkları saptanmıştır. Altıncı sınıf öğrencilerinin %27,7’lik oranlarla Karadeniz ve İç Anadolu Bölgesi’nde yaşadıkları saptanmıştır. Birinci ve altıncı sınıf öğrencilerinin daha önce yaşamış oldukları bölgeler içinde en az Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgesi bulunmaktadır.

Araştırma kapsamına alınan birinci sınıf öğrencilerinin %52,9’u Anadolu lisesi, %27,0’ı Fen lisesi, altıncı sınıf öğrencilerinin %52,5’i Anadolu lisesi, %26,7’ı Fen lisesi öğrencisidir.

Birinci sınıfların %38,5’i, altıncı sınıftakilerin ise %55,4’ü üzüntülüyken hiç yemediklerini, sevinçliyken birinci sınıfların %37,9’u, altıncı sınıftakilerin %58,4’ü daha çok yediklerini, yorgunken birinci sınıfların %33,3’ü daha az yediklerini ya da değişiklik olmadığını, altıncı sınıftakilerin ise %44,6’sının yemek yeme davranışlarında değişiklik olmadığını belirtmiştir.

Birinci sınıf öğrencilerinin %42,5’i, altıncı sınıf öğrencilerinin % 39,6’sı Tıp Fakültesi’ni toplumda saygı duyulan bir meslek olduğu için tercih ettiklerini belirtmişlerdir.

(7)

v

TV, radyo, promosyonlar vb. ile yapılan reklamlar birinci sınıftaki öğrencilerin %42,0’sinin, altıncı sınıftaki öğrencilerin %52,0’sinin beslenme tercihlerine etki etmektedir.

Altıncı sınıftaki öğrencilerin kitaptan beslenme ile ilgili haberleri takip etme oranı %40,6’dır. Bu oran birinci sınıf öğrencilerine göre %17,8 daha yüksektir. Birinci sınıf öğrencilerinin %61,5’i altıncı sınıf öğrencilerinin %71,3’ü beslenme ile ilgili haberleri televizyondan edindikleri tespit edilmiştir. İnternetten beslenme ile ilgili haberleri takip ettiklerini belirten öğrencilerin, beslenme bilgileri ile sınıf düzeyi arasında anlamlı bir farklılık tespit edilmemiştir.

Birinci sınıftakilerin %60,3’ü, altıncı sınıftakilerin %66,3’ü ambalajlı ürünlerde etiket bilgilerini okumaktadır. Birinci sınıftaki öğrencilerin sırasıyla %55,5’inin etiket bilgilerinin hepsine, %22,6’sının üretim ve son kullanma tarihine ve %7,7’sinin son kullanma tarihine dikkat ettikleri, altıncı sınıftaki öğrencilerin %41,9’unun etiket bilgilerinin hepsine, %25,6’sının üretim ve son kullanma tarihine ve %10,5’inin firma ismine dikkat ettikleri tespit edilmiştir.

Öğrencilerin beden kütle indeksi değerleri ile öğrenim gördükleri sınıf düzeyi arasında anlamlı bir farklılık görülmemektedir. Birinci sınıf öğrencilerinin %78,7’si, altıncı sınıf öğrencilerinin ise %82,2’si normal kiloludur. Öğrencilerin sınıflarına göre beden kütle indeksi değerlendirildiğinde, birinci sınıf öğrencilerinin %78.7’sinin normal grupta, %9.8’inin fazla kilolu/şişman grupta ve %11.5’inin de zayıf grupta olduğu saptanmıştır. Altıncı sınıf öğrencilerinin %82.2’si normal grupta, %13.9’u fazla kilolu/şişman grupta ve %4.0’ı zayıf gruptadır. Sınıflara göre öğrencilerin beden kütle indeksleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmemiştir.

Birinci sınıf öğrencilerinin %8,6’sı beslenme konuları ile hiç ilgilenmediklerini, %38,5’i fırsat buldukça, %27,0’ı gerektiğinde, %9,2’si sürekli, %16,7’si mesleği gereği beslenme konularına ilgi duyduklarını, altıncı sınıf öğrencilerinin ise %7,9’u hiç ilgilenmediği, %30,7’si fırsat buldukça, %31,7’si gerektiğinde, %11,9’u sürekli, %17,8’i mesleği gereği beslenme konularına ilgi duyduklarını belirtmiştir.

(8)

vi

Birinci sınıfta öğrenim gören öğrencilerin %70,7’si, altıncı sınıftaki öğrencilerin %69,3’ü beslenme ile ilgili bir eğitim programı düzenlense dinleyici olarak katılmak isteyeceklerini belirtmiştir. Katılmak isteyen birinci sınıf öğrencilerinin %76,0’sının, altıncı sınıf öğrencilerinin %85,5’inin eğitim sonrası edinecekleri bilgilerini düzenlenecek başka bir programda çevre halkına aktarmaya gönüllü olacakları belirlenmiştir.

Birinci sınıfların %36,2’sinin, altıncı sınıf öğrencilerinin ise %51,5’inin diyet yiyecekleri tükettiği tespit edilmiştir.

Öğrencilerin öğün atladığı ve en çok atlanan öğünün birinci sınıflarda %30,5 ile öğle yemeği, altıncı sınıflarda %20,8 ile sabah kahvaltısı ve öğle yemeği olduğu saptanmıştır. Birinci sınıf öğrencilerinin gün içinde ana ve ara öğün olmak üzere %51,1’inin üç, %16,7’sinin dört, %8,6’sının beş, altıncı sınıf öğrencilerinin ise %60,4’ünün üç, %20,8’inin dört, %5,0’inin beş öğün beslendiği tespit edilmiştir.

Öğrencilerin süt tüketim sıklığı ile meyve ve sebze grubu besinleri tüketim sıklığı yeterli düzeyde değildir. Süt ve süt grubundaki besinleri her gün yediğini belirten öğrencilerin birinci sınıflarda %32,0’sinin beyaz peynir, altıncı sınıflarda %30,0’unun tam yağlı süt tükettikleri saptanmıştır.

Taze meyve-sebze grubundan her gün yediğini belirten öğrencilerin birinci sınıflarda %23,0’ünün turunçgiller, %26,0’sının yeşil yapraklı çiğ sebzeleri tükettikleri saptanmıştır.

Ekmek-tahıl grubunda beyaz ekmekten her gün yediğini belirtenler birinci ve altıncı sınıflarda sırasıyla %38,0, %53,0 oranındadır. Et-yumurta-kuru baklagil grubundan her gün yediğini belirtenler birinci ve altıncı sınıflarda sırasıyla kırmızı et %15,0 ve %23,0, yumurta %14.0 ve %9.9, kuru baklagiller %14,0 %17.0’dır. Birinci ve altıncı sınıf öğrencilerinin sırasıyla %72,4’ü ve %62,4’ü sigara kullanmadıklarını belirtmişlerdir. Birinci sınıf öğrencilerinin %27,0’sinin, altıncı sınıf öğrencilerinin %37,6’sının alkol kullandıkları saptanmıştır. Beslenme ile ilgili sorulan sorulardan, doğru cevap oranı en yüksek soru: “Göz sağlığında önemli olan vitamin hangisidir?” sorusudur. Birinci sınıfların %82,8’i, altıncı sınıfların %80,2’si bu soruya doğru cevap

(9)

vii

vermişlerdir. “Sütlaç ve muhallebi pişirirken şekeri ne zaman ilave edersiniz?” sorusunu birinci sınıfların %91,4, altıncı sınıfların %92,1’i yanlış cevaplamışlardır.

Gerçekleştirilen bu araştırma ile tıp fakültesi öğrencilerinin beslenme bilgilerindeki ve alışkanlıklarındaki yetersizliklerin etkin ve sürekli verilecek beslenme eğitimi ile düzeltilebileceği sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Adölesan, beslenme bilgisi, beslenme alışkanlıkları, tıp fakültesi

(10)

viii

ABSTRACT

A STUDY INTO THE NUTRITION KNOWLEDGE AND HABITS OF THE FIRST AND LAST GRADE STUDENTS OF THE FACULTY OF MEDICINE,

ZONGULDAK BÜLENT ECEVİT UNIVERSITY ÇETİN, Gökhan

Graduate, The Department of Family Economics and Nutritional Science Supervisor of the Master’s Thesis Assistant Professor Dr. Fulya SARPER

March-2013

Nutrition is the intake and usage of necessary components into body in order to grow, develop and live longer in a healthy and reproductive way. One of the risky behaviours encountered in adolescents very often is unhealthy nutrition. As it is difficult to change the nutrition behaviour at an adult age, it is of great importance to make people attain healthy eating habits at early ages. Among higher education youth, one of the groups that need to know adequate and balanced nutrition and have these nutrition behaviours is the one composed of the students attending to the faculty of medicine.

The study was carried out to determine general nutrition knowledge and habits of the students of faculty of medicine and the effect of medical education on the nutrition knowledge level.

The sampling of the current study was comprised of 275 students in total, 174 first grade and 101 sixth grade students, attending to the faculty of medicine at Zonguldak Bülent Ecevit University. A questionnaire was applied to 275 students under observation and the data was collected between the dates of April 2012 and May 2012, and it was analyzed through SPSS Windows 15.0 package program. Personal features of the students, their nutrition status, meal status, the frequency of nutrient consumption and other habits regarding nutrition were investigated and correlative measures were determined.

Of the students, 46.25% were boys and 53.75% were girls. The total nutrition knowledge scores of the students at sixth grade were found significantly higher compared to those of the first one. It was found that 29.2% of the first grade students

(11)

ix

and 34.5% of the sixth grade students had sufficient information about nutrition components. It was also determined that 20.1% of the first grade students and 22.6% of the sixth grade students had sufficient information about adequate and balanced nutrition rules.

Among first grade students, 44.3% stayed at boarding houses, 22.4% stayed with friends and 17.8% stayed with their families. As for sixth grade students, 43.6% stayed with their friends, 23.8% stayed with their families and 18.8% stayed at boarding houses.

It was found that 7.5% of the first grade students and 17.8% of the sixth grade student were working.

In terms of the location of the students, first and sixth grade students came to the school from a location known as an urban life to have their higher education at the rate of 87.9% and 88.1% respectively.

It was found that 25.9% of the first grade students lived in the Black Sea Region, 2.3% lived in Eastern Anatolian Region. It was also found that the sixth grade students lived in the Black Sea and Central Anatolian regions at a rate of 27.7% each.

Of the students included in the research, 52.9% of the first grade students were the graduates of Anatolian High School, 27.0% of them graduated from a Science High School, while 52.5% of the sixth grade students were graduates of an Anatolian High School and 26.7% were graduates of a Science High School.

It was found that 38.5% of the first grade students and 55.4% of the sixth grade student did not eat when they were sad, 37.9% of the first grade students and 58.4% of the sixth grade students ate much when they were joyful, 33.3% of the first grade students ate less when they were tired but 44.6% of the sixth grade students did not have a change in their eating habits.

It was determined that 42.5% of the first grade students and 39.6% of the sixth grade students preferred the faculty of medicine as it is a respectable occupation in the

(12)

x

society. The advertisements made through TV, radio, promotions etc. affect the first grade students at a rate of 42.0% and it has an impact on the sixth grade students at a rate of 52.0%.

The rate of following up the news regarding nutrition through books among the sixth grade students was 40.6%. This rate is higher than the first grade student at a rate of 17.8%. It was found that 61.5% of the first grade students and 71.3% of the sixth grade students learned the news regarding nutrition through television. It was also determined that there was a significant difference between the nutrition knowledge of the students and their grades for the students indicating that they learned the news through the Internet.

It was determined that 60.3% of the first grade students and 66.3% of the sixth grade students had a habit of reading the labels of the packaged products. The first grade students paid attention to all of the labelling information, production and expiry dates at the rates of 55.5%, 22.6% respectively and 7.7 % of them paid attention on the expiry date, while the sixth grade students paid attention to all of the labelling information, production and expiry dates and only the expiry date at the rates of 41.9%, 25.6% and 10.5%, respectively.

No significant difference was found between the body mass index values and the grades they had their education. Of the first grade students, 78.7% had a normal weight, while 82.3% had a normal weight. In terms of the evaluation of the body mass indices of the students depending on their grades, 78.7% of the first grade students were in the normal group, 9.8% were in the overweight / obese group and 11.5% were in the slim group. When it comes to the sixth grade students, it was found that 82.2% of them were in the normal group, 13.9% were in the overweight/obese group and 4.0% of them were classified in the slim group. No statistically significant difference was found between the body mass indices of the students.

Among the first grade students, 8.6% indicated that they were not interested in the issues of nutrition, 38.5% were interested occasionally, 27.0% were interested when necessary, 9.2% were interested constantly and 16.7% were interested due to his/her profession, while 7.9% of the sixth grade students were never interested in these issues,

(13)

xi

30.7% were interested occasionally, 31.7% were interested when necessary, 11.9% were interested constantly and 17.8% were interested as his/her profession required it.

Among the students attending to the first grade, 70.7% and 69.3% of those attending to the sixth grade pointed out that they would participate in an education program as a participant if there were a program like that. It was found that 76.9% of those expressing that they would participate in the first grade and 85.5% in the sixth grade pointed out that they would be volunteer at transferring what they learnt to the people around them in another program to be held later on.

It was determined that 36.2% of the first grade students and 51.5% of the sixth grade students consumed dietary food.

It was found that students skipped meals and the meals mostly skipped were lunch for the first grade students at the rate of 30.5% and it was breakfast and lunch for the sixth grade students at the rate of 20.8% each. It was found that 51.1% of the first grade students consumed three meals, 16.7% consumed four, 8.6% consumed six meals, while 60.4% of the sixth grade student consumed three, 20.8% consumed four, 5.0% consumed five meals as main meal and snacks.

The consumption frequency of students for milk and fruit and vegetables group was not at the desired level. It was found that the first grade students pointing out that they consumed milk and dairy products every day consumed cheese at the rate of 32.0% and those in the sixth grade consumed whole fat milk at the rate of 30.0%.

It was determined that the first grade students expressing that they ate from fresh fruit and vegetables group everyday consumed citrus fruit at the rate of 23.0% and 26.0% consumed green leafed raw vegetables.

The first and sixth grades pointing out that they consumed white bread in the bread and cereal group consumed them 38.0% and 53%, respectively. In the meat-leguminous group, the rate of those saying that they consumed meat every day was 15.0% and 23.0% for the first grades and sixth grades respectively, that they consumed egg every day was 14.0% and 9.9% respectively, and that they consumed leguminous

(14)

xii

plants every day was 14.0% and 17.0% respectively. Among the first and sixth grade students, 72.4% and 62.4% respectively pointed out that they did not smoke. It was found that 27.0% of the first grade students and 37.6% of the second grade students consumed alcohol. The question having the highest correct answer in the questions regarding nutrition was “What is the vitamin which is of importance for eye health?” This question was answered at the rate of 82.8% by the first grade students and 80.2% by sixth grade students correctly. The question “When do you add sugar while cooking rice pudding?” was answered incorrectly at the rate of 91.4% and 92.1% by the first grade students and sixth grade students respectively.

In conclusion, with the current research, it is believed that the shortages and lacking points in the nutrition knowledge of the medical education students could be compensated through an effective and constant nutrition education.

Keywords: Adolescent, nutrition knowledge, nutrition habits, medical education

(15)

xiii

İÇİNDEKİLER

Jüri Üyelerinin İmza Sayfası ... i

Önsöz ... ii Özet ... iii Abstract ... viii İçindekileR ... xiii Tablolar listesi ... xv 1.GİRİŞ ...1 1.1. Problem Durumu ... 4 1.2. Araştırmanın Amacı ... 5 1.3. Araştırmanın Önemi ... 5 1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 6 1.5. Varsayımlar ... 6 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE ...7

2.1. Beslenmenin Tanımı ve Önemi ... 7

2.2. Adölesan Yaş Grubunda Beslenmenin Önemi ... 10

2.3.Yeterli ve Dengeli Beslenme ... 14

2.3.1. Yeterli ve Dengeli Beslenmenin Tanımı ... 15

2.4. Besin Grupları ... 18

2.5. Beslenme Sorunlarının Temel Nedenleri ... 21

2.6. Beden Kütle İndeksi (BKİ) ... 23

2.7. Beslenme Eğitiminin Önemi ve Ülkemizdeki Beslenme Eğitimi Uygulamaları 23 2.8. Beslenme ile İlişkili Kronik Hastalıklar ... 25

2.8.1. Şişmanlık (Obezite) ... 25

2.8.2. Zayıflık ... 26

2.9.Konuyla İlgili Yapılmış Araştırmalar ... 27

3. YÖNTEM... 36

3.1. Araştırmanın Modeli ... 36

3.2. Evren ve Örneklem ... 36

3.3. Verilerin Toplanma Teknikleri ... 37

(16)

xiv

4. BULGULAR ve YORUM... 39

4.1. Kişisel Bilgiler İle İlgili Bulgular ... 39

4.2. Beslenme Alışkanlıkları İle İlgili Bulgular ... 56

4.3. Öğrencilerin Beslenme Bilgi Düzeyleri... 86

SONUÇ VE ÖNERİLER ... 95 5.1. Sonuçlar ... 95 5.2. Öneriler ... 99 KAYNAKÇA ... 102 EKLER ... 118 EK 1: ANKET FORMU ... 118 EK 2: ARAŞTIRMA İZİN BELGELERİ ... 137 ÖZGEÇMİŞ... 140

(17)

xv

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1: Öğrencilerin Sosyo-Demografik Özellikleri (n=275) ... 40 Tablo 2: Öğrencilerinin Beden Kütle İndeksi Dağılımının Sınıf Düzeyine Göre

Karşılaştırılması ... 43 Tablo 3: Öğrencilerin Tıp Fakültesini Tercih Etme Durumlarının Sınıf Düzeyine

Göre Karşılaştırılması ... 44 Tablo 4: Öğrencilerin Beslenme Bilgi Puanlarının Öğrenimleri Beslenme İle İlgili

Ders Alma Durumlarına Göre Karşılaştırılması ... 45 Tablo 5: Öğrencilerinin Beslenme İle İlgili Bilgi Sahibi Oldukları Konuların

Dağılımı *... 46 Tablo 6: Öğrencilerin Beslenme Konusunda Düzenlenecek Bir Eğitim Programına

Dinleyici Olarak Katılım İstek Durumlarının Dağılımı ... 46 Tablo 7: Öğrencilerin Eğitim Sonrasında Edindikleri Beslenme Bilgilerini Çevre

Halkına Aktarmaya İstekli Olma Durumlarının Dağılımı ... 47 Tablo 8: Öğrencilerinin Reklamlardan Etkilenme Durumlarının Sınıf Düzeyine

Göre Karşılaştırılması ... 48 Tablo 9: Öğrencilerinin Yazılı Ve Görsel Basında Çıkan Beslenme İle İlgili

Haberleri İzleme Durumlarının Karşılaştırılması ... 49 Tablo 10: Öğrencilerin Beslenme Konularına İlgi Duyma Durumlarının Sınıf

Düzeyine Göre Karşılaştırılması ... 51 Tablo 11: Öğrencilerin Sigara İçme Durumlarının Sınıf Düzeyine Göre

Karşılaştırılması ... 52 Tablo 12: Öğrencilerin Alkol Kullanma Durumlarına Göre Karşılaştırılması ... 55 Tablo 13: Öğrencilerinin Günlük Öğün Sayısının Sınıf Düzeyine Göre Dağılımı ... 57 Tablo 14: Öğrencilerin Ana Öğün Yemeklerini Yeme Alışkanlıklarına Göre

Karşılaştırılması ... 59 Tablo 15: Öğrencilerin Ana Öğün Yemeklerini Atlama Nedenlerine Göre

Dağılımının Sınıf Düzeyine Göre Karşılaştırılması ... 61 Tablo 16: Öğrencilerin Ambalajlı Ürünlerdeki Etiket Bilgilerini Okuma

Durumlarının Sınıf Düzeyine Göre Karşılaştırılması ... 63 Tablo 17: Öğrencilerin Ambalajlı Ürünlerdeki Etiket Bilgilerini Okuma

(18)

xvi

Tablo 18: Öğrencilerin Psikolojik Durumlarına Göre Beslenme Davranışlarının

Sınıf Düzeyine Göre Dağılımı ... 67 Tablo 19: Öğrencilerin Ara Öğünlerdeki İçecek Tüketim Sıklıklarının Sınıf

Düzeyine Göre Dağılımı ... 69 Tablo 20: Öğrencilerin Ara Öğünlerdeki Yiyecek Tüketim Sıklıklarının Sınıf

Düzeyine Göre Dağılımı ... 72 Tablo 21: Öğrencilerin Ara Öğünlerdeki Yemek Yeme Şekilleri Ve Light Ürünleri

Tüketme Durumlarının Sınıf Düzeyine Göre Karşılaştırılması ... 74 Tablo 22: Öğrencilerin Diyet Ürünlerini Tüketme Sıklıklarının Sınıf Düzeyine

Göre Dağılımı ... 76 Tablo 23: Öğrencilerin Besin Gruplarını Tüketim Sıklıklarının Sınıf Düzeyine

Göre Dağılımı ... 78 Tablo 24: Temel Beslenme Soruları ... 87 Tablo 25: Öğrencilerin Beslenme Bilgi Puanlarının, Beslenme Konusundaki

Bilgilerini Yeterli Bulma Durumlarına Göre Karşılaştırılması ... 92 Tablo 26: Öğrencilerin Beslenme Bilgi Puanlarının Sınıf Düzeylerine Göre

(19)

1.GİRİŞ

İnsan hayatını devam ettirebilmesi için diğer bütün canlılar gibi besin alma durumundadır. Beslenme, insan yaşamının sürdürülmesinde, yaşam kalitesinin yükseltilmesinde ve korunmasında özel bir öneme sahiptir. İnsan sağlığı için yetersiz beslenme ne kadar zararlı ise gereğinden fazla beslenmekte oldukça zararlı ve tehlikelidir. Sağlığın korunması ve geliştirilmesi kişinin öncelikle kendi sağlığını koruması ve sağlık bilincini geliştirmesi ile mümkün olduğu unutulmamalıdır.

Bireyin, ailenin ve toplumun birinci amacı, sağlıklı ve üretken olmaktır. İnsan sağlığı; beslenme, kalıtım, iklim ve çevre koşulları gibi birçok etmenin etkisi altındadır. Bu etmenlerin başında beslenme gelir (Baysal, 2010).

Beslenme alışkanlıkları; kişilerin eğitim düzeyleri, sosyo-ekonomik durumları, çevre, iklim, meslekleri ve çalışma durumları, yaşadıkları toplumun gelişmişlik düzeyi ve yetiştikleri aile ortamından etkilenerek gelişip yerleşmektedir. Beslenme alışkanlıklarının doğru bir şekil alabilmesi için insanların beslenme konusunda eğitilmesi gerekmektedir (Daşbaşı, 2003).

Maslow insan ihtiyaçlarını önceliklerine göre sıraladığında yeme, içme, uyku gibi fizyolojik ihtiyaçların ilk sırada yer aldığını ortaya koymuştur. Bu sıralamada beslenme, insan ihtiyaçlarının birinci basamağı olan fizyolojik ihtiyaçlar arasında yer almaktadır (Dölekoğlu ve Yurdakul 2004).

Beslenme; sağlığı korumak geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için vücudun gereksinimi olan besin öğelerini yeterli miktarlarda ve uygun zamanlarda almak için bilinçli yapılması gereken bir eylemdir (Kutluay, 2003).

Vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan enerji ve besin öğelerinin her birinin yeterli miktarlarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması durumu yeterli ve dengeli beslenme olarak tanımlanır. Yetersiz ve dengesiz beslenen bir kişinin vücudu mikroplara karşı dayanıklı değildir. Dengesiz beslenme insanın çalışma, planlama ve yaratma yeteneğini düşürür. Ekonomik bakımdan gelişmiş olmanın ilk

(20)

şartı, insan gücünü üretimi arttırma yolunda kullanabilmekten geçer. Sağlıklı insan üretken insandır. Sağlığın temeli de yeterli ve dengeli beslenme ile atılır (Anon1, 2004).

Yeterli ve dengeli beslenemeyen bir toplumun sağlıklı ve iş görebilir güçte yaşaması, ekonomik ve sosyal refahın artması mümkün değildir. Yeterli ve dengeli beslenme sadece bireylerin yaşamsal faaliyetleri için değil tüm toplumun gelişmesi için temel koşuldur. Yeterli ve dengeli beslenmenin zihinsel gelişime ve iş verimine olumlu etkileri, beklenen yaşam süresini yükseltmesi, sağlık risklerini azaltması gerçeğinin ortaya konması ile tüketicilerde giderek tüketme yerine doğru ve dengeli tüketme anlayışı geliştirmiştir (Dölekoğlu ve Yurdakul, 2004).

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre; 10-19 yaş arası adölesan, 15-24 yaş arası gençlik

dönemi ve 10-24 yaş arası ise genç insan olarak ifade edilmektedir. Ergenlik dönemi ise, karşı cinsle ilişkiler, cinsel ilişki, tütün, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı, yeme ve beslenme bozuklukları, riskli ve yıkıcı davranışlar, depresyon ve intihar davranışları gibi pek çok davranış şeklini içinde barındıran bir dönem olarak görülmektedir (Anon2,

1997).

Adölesan çağı; çocuğun fiziksel, biyokimyasal, ruhsal ve sosyal yönden önemli değişiklik gösterdiği bir zamandır. Bu çağda büyüme hızlıdır ve buna paralel olarak besin gereksinimi de artar. Adölesan dönemde özellikle kız çocuklarda vücut bileşimi büyük önem taşımaktadır. Şişmanlık ve zayıflık ile ilgili yanlış bilgiler sonucu hatalı uygulamalara geçilebilmektedir. Adölesanlar enerji dengesini ayarlarken protein, vitamin ve minerallerin yeteri kadar alınmasının sağlık yönünden önemi üzerine bilinçlendirilmelidir (Baysal, 2010).

Ayrıca ergenlik dikkatli ve bilinçli davranılmadığı takdirde beslenme ile ilgili çeşitli sorunlarla karşılaşılabilecek bir dönemdir (Önder ve ark, 2000). Adölesan dönemi, yaşam boyu devam eden alışkanlıkların yerleştiği bir dönemdir (Özmen ve ark, 2007).

Günümüzde gençler biyolojik ve psikososyal pek çok sağlık sorunu ile karşı karşıya kalmaktadır. Ancak bunların arasında sağlıksız ve dengesiz beslenme alışkanlığı ve buna bağlı olarak gelişen hastalıklar ilk sırada yer almaktadır (Demirezen ve Coşansu, 2005).

(21)

Günümüzde sağlıksız beslenmenin önemli rol oynadığı kronik hastalıklar gelişmiş ülkeler kadar gelişmekte olan ülkelerin de sorunudur. Bu nedenle yetişkin çağda kötü beslenme alışkanlığını değiştirmek zor olduğundan erken yaşlarda sağlıklı beslenme alışkanlığının kazandırılması kritik bir öneme sahiptir (Türk ve ark, 2007).

Ülkemizin 2011 yılı eğitim istatistiklerine göre; eğitim kapsamına giren yaklaşık %40,0 oranındaki öğrencinin iki milyon yüz üç bin yüz altmış üçü (2.103.163) yükseköğretim öğrencisidir. (Durmuş ve Aslı, 2011). Üniversite öğrencisi genellikle ‘18-24’ yaşları ile ileri adölesan döneminde bulunan gençtir (Orak ve ark, 2006).

Beslenme sorunlarının yaygınlığı açısından belki de en riskli grup yükseköğrenim gençliğidir. Okul çevre ve yurt ortamına uyum çabalarında zorlanma ve ekonomik yetersizliklerin üzerine bilinçsiz, gereksiz yiyecek içecek tüketme, fast-food beslenme eğilimleri eklenince öğrencilerin beslenme dolayısıyla sağlık sorunları daha da artmaktadır (Dinger ve Maigandt, 1997; Ergülen ve ark, 2001; Heşeminia ve ark, 2002).

Üniversite öğrencileri erişkin döneme geçme aşamasında olan çocukluk çağı sonrası ilk gruptur. Bu öğrencilerin üniversite eğitiminin başlaması ile birlikte o zamana kadar alıştıkları aile ortamları içerisinden ayrılmaları, dış etkilere daha açık hale gelmeleri ve kendi özgür seçimlerini daha belirgin şekilde yapmaya başlıyor olmaları nedeniyle beslenmelerinde yeni bir dönem başlamaktadır. Bu dönemin belirleyici özelliği ekonomik problemler ve yeni kurulacak bir düzene uyum sağlama çabalarıdır. Beslenme alışkanlıklarında ortaya çıkabilecek yeni formlar üniversite öğrenimi sonrasına taşınacaktır (Mazıcıoglu ve Öztürk, 2003).

Gençlerin beslenmesini etkileyen önemli bir etmen de beslenme bilgisinin yetersizliğidir. Beslenme bilgisinin yetersizliği ve ağır ekonomik şartlar gençlerin yeterince beslenememesine yol açmaktadır. Yükseköğretim gençliğinin doğru beslenme alışkanlıklarına sahip olması; hem kendi sağlıkları hem de bu grubun örnek model olma rolü nedeniyle toplumsal önem taşımaktadır (Vançelik ve ark, 2007).

Beslenme eğitimini toplumun her kesimine yaygınlaştırmanın gerekliliği açık olduğuna göre; öncelikle beslenme eğitimi verecek grupların eğitimi ön plana çıkmaktadır (Baysal ve Eren, 1996).

(22)

Bu amaçla sağlık eğitimi verilen okullarda beslenme ile ilgili dersler okutulmaktadır. Nitekim hekimler fizyolojik durumlar ve çeşitli hastalıklarla ilgili beslenme bilgisini Tıp Fakültesinde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, İç Hastalıkları ve Halk sağlığı derslerinde öğretilmektedir (Güray ve ark, 1986).

Sağlığın korunması ve hastalıkların iyileşme hızının arttırılmasında beslenme konusunda bireyin ve toplumun bilinçlendirilmesi gereklidir. Bu yüzden, insan sağlığı üzerinde etkili olan, yönlendiren, eğiten kişilerin yeterli beslenme bilgi düzeyine sahip olması gerekmektedir. Ülkemizde, tıp alanında eğitim alan öğrencilerin beslenme bilgi düzeyleri üzerinde yapılmış araştırmaların sayısı yeterli değildir (Özçelik ve Sürücüoğlu, 2000).

İnternlerin (Tıp fakülteleri 6. sınıfında okuyan öğrencilere verilen ünvan) beslenme ve diyet bilgilerinin yetersiz olmasında, çeşitli derslerde verilen beslenme bilgilerinin dağınıklığı, entegre edilememesi ve bazen de çelişkili olması etki etmektedir. Kaldı ki hekim adaylarının üçte biri ideal ağırlık sınırlarının dışındadır. Bu sebeple tıp fakültelerinde genel beslenme ve diyet eğitiminin içeriği, niteliği, koruyucu ve iyileştirici bilgilerle entegrasyonu gözden geçirilmelidir. Tıp fakültesi öğrencilerinin beslenme ve diyet ile ilgili eğitimlerinde diyetisyenlerden yararlanılması da düşünülmelidir (Bodur ve Çatalkaya, 1995).

Yükseköğretim gençliği arasında yeterli ve dengeli beslenmeyi bilen ve yeterli ve dengeli beslenme davranışına sahip olması gereken en öncelikli gruplardan biri kuşkusuz ki tıp fakültesi öğrencilerdir. Tıp fakültesi öğrencileri yani geleceğin doktorlarının kendi beslenme bilgi ve alışkanlıklarının iyi olması gerekir ki topluma da iyi beslenme alışkanlıkları aşılayabilsinler.

1.1. Problem Durumu

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi birinci ve son sınıfa devam eden öğrencilerin beslenme bilgilerini ve alışkanlıklarını ortaya koymak amacıyla bu çalışma planlanıp yürütülmüştür. Araştırmanın alt problemlerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:

(23)

 Öğrencilerin beslenme alışkanlıklarının genel durumu nasıldır?  Öğrencilerin beslenme bilgileri ne düzeydedir?

 Öğrencilerin beslenme alışkanlıklarının genel durumu nasıldır?

 Öğrencilerin beslenme bilgi düzeyi ve beslenme alışkanlıkları ile sınıf düzeyi arasında anlamlı farklılık var mıdır?

1.2. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmada, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi birinci ve son sınıftaki öğrencilerin genel beslenme bilgilerini, beslenme alışkanlıklarını ve beslenme konusundaki problemlerini ortaya koymak ve tıp fakültesi eğitiminin öğrencilerin beslenme bilgi düzeyine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır.

1.3. Araştırmanın Önemi

Beslenme toplumun her kesimi için önemli olmakla birlikte, üniversite gençliği açısından farklı bir öneme de sahiptir. Üniversitelerde eğitim gören gençlerin birçoğu hayatlarında ilk defa aile ortamından uzakta yaşamak durumunda kalmaktadır. Üniversite öncesinde öğrencilerin beslenme alışkanlıklarının aile yaşamının gerektirdiği şekilde devam ederken, üniversite ile birlikte farklılaşan yaşam şekli öğrencilerin beslenme davranışlarını da değiştirebilmektedir. Değişen beslenme davranışları üniversite öğrencisinin zihinsel ve fiziksel durumunu ilgilendirdiği gibi okul performansını da dolaylı olarak etkileyebilmektedir. Bu nedenlerden dolayı üniversite öğrencilerinin sahip oldukları beslenme bilgilerinin ve alışkanlıklarının saptanması ve duruma uygun öneriler geliştirilmesi oldukça önemlidir (Erten, 2006).

Ülkemizde gençlerin beslenme alışkanlıkları ile ilgili yapılan araştırmalarda, üniversite döneminde beslenme ile ilgili çok ciddi sorunların yaşandığı görülmektedir (Kuyumcu, 2007: Bodur ve Çatalkaya 1995). Öğrencilerin genellikle öğünlere dikkat etmedikleri, tek öğün yemek yedikleri, sandviç ve simit gibi yiyecekleri daha çok tükettikleri, ekonomik zorlukların, yetersiz ve dengesiz beslenme probleminde etkili olduğu, yurtlarda kalan öğrencilerin yurt şartlarının kötü olmasından dolayı

(24)

beslenmelerinin iyi olmadığı, sadece karınlarını doyurdukları saptanmıştır (Heşeminia ve ark, 2002).

Beslenme alışkanlıklarındaki değişikliklerin farkında olmak ve bunların ekonomik, sosyodemografik faktörler ve sağlık ile olan ilişkilerini saptamak, beslenme alışkanlıklarının nedenlerini ve sonuçlarını anlamaya önemli ölçüde ışık tutmaktadır. Kuşkusuz bu da, insanların daha sağlıklı beslenmeleri için gereken değişikliklerin yapılabilmesi ve geliştirilebilmesi konusunda yardımcı olacaktır (Önder ve ark, 2000).

Bu araştırma, mevcut durumu ortaya koyabilmek ve gerekli düzeltmelerin yapılabilmesine olanak sağlamak açısından önemlidir. Ayrıca bu araştırmanın, tıp fakültesi öğrencilerinin beslenme bilgi düzeylerinin değerlendirilmesi ile bu konuda yapılacak araştırmalara yol göstereceği düşünülmektedir. Tıp fakültesi öğrencilerinin beslenme bilgi düzeyleri ve beslenme alışkanlıkları ile ilgili bulguları literatüre kazandırarak bununla ilgili öneriler geliştirilmesine fırsat vermek ve genel beslenme bilgi düzeyini değerlendirmek için bir standart geliştirilmesi, konuyla ilgili daha sağlıklı bilgi edinebilmek ve karşılaştırmalar yapabilmek amacıyla tıp fakültesi öğrencilerine yönelik bu araştırma yapılmıştır.

1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları

Araştırma, öğrencilerin kişisel bilgilerini, temel beslenme bilgilerini ve genel beslenme alışkanlıklarını belirlemeyle sınırlıdır. Araştırma Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesinde eğitim gören ve katılım gösteren üniversite öğrencileri ile sınırlıdır. Katılımcılar sadece gönüllü olanlardan seçilmiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerin vereceği bilgiler hazırlanan anket formu ile sınırlıdır.

1.5. Varsayımlar

Araştırmaya katılacak kişilerin ölçme araçlarındaki soruları, samimi ve gerçekçi olarak cevaplandıracakları kabul edilmiştir. Uygulamada yer ve zaman etkisi sabit kabul edilmiştir. Anketlerin kurallara uygun olarak yapıldığı varsayılmıştır. Araştırma Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesinde eğitim gören üniversite öğrencileri ile sınırlıdır.

(25)

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Beslenmenin Tanımı ve Önemi

Beslenme, büyüme ve gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve verimli olarak uzun süre yaşamak için, vücudun gereksinim duyduğu besin öğelerinin vücuda alınması ve kullanılmasıdır. Beslenme, insanın var olması ile başlayıp günümüzde de üzerinde önemle durulan konuların başında gelmektedir. Bugün dünyada pek çok insan açlık ve yetersiz beslenmenin yol açtığı ölüm ve hastalıklarla savaşmaktadır. Buna karşın gelişmiş ülkelerin birçoğunda yaygın olarak görülen dengesiz beslenme de ülkemizde özellikle gençler ve yetişkinler arasında sağlığı bozan en önemli beslenme sorunlarının başında gelmektedir (Bulduk, 2005).

Yalnız belirli dönemlerde ve sürelerde iyi beslenmek de yeterli değildir. Hayat boyu iyi beslenmek sağlıklı olmada büyük önem taşır. Çünkü belirli dönemlerde yetersiz ve dengesiz beslenmenin zararlarını sonraki yıllarda düzeltmek çok zor ya da imkânsızdır (Işıksoluğu, 2005).

Yaşamın her döneminde beslenme sağlığın temelini oluşturmaktadır. Büyüme, gelişme ve sağlıklı yaşamak için sadece beslenmek yeterli değildir. Besin öğelerinin yeterli ve dengeli olarak vücuda alınması da önemlidir. Beslenme yetersizliği ve dengesizliği, büyüme ve gelişmeyi engeller, sağlığı bozarak başarıyı ve verimi düşürür (Bulduk ve ark, 2002).

Beslenmenin, hastalıkların tedavisinde olduğu kadar, sağlığın korunmasında da esastır. Günümüzde kardiyovasküler hastalıklar, pek çok kanser türü, obezite, hipertansiyon, diyabet, alerjik hastalıklar, osteoporoz ve diş çürükleri gibi birçok kronik hastalığın önlenmesinde beslenmenin anahtar rol oynadığı bilinmektedir. Kronik hastalıklar genellikle erişkin dönemde ortaya çıkar, ancak temelleri çocukluk ve gençlik yıllarında atılır (Garibağaoğlu ve ark, 2006).

(26)

Sağlıklı ve uzun bir ömür sürdürmek herkesin ideali olduğu halde, bunu gerçekleştirebilmek için, bireyin önce kendi vücudunu çok iyi tanıması ve kendisini beslenme ve sağlık konusunda eğitmesi gerekir (Kavas, 2003).

Sağlığı etkileyen başlıca faktörler, kalıtım ve çevre koşullarıdır. Kalıtım, insanın ailesinden geçen, doğuştan var olan nitelikleridir ve insanın sağlık düzeyini belirleyen önemli bir etmendir. Birçok çevresel etmen kalıtımı oluşturan genleri etkileyebilmektedir. Sağlığı etkileyen çevresel etmenlerin başında beslenme, barınma, giyim, fiziksel çevre, eğitim ve kültürel olanakların durumu gelir. Çevresel etmenlerin herhangi birinin yetersizliği bireyin, dolayısıyla toplumun, sağlık durumu üzerinde olumsuz etki yapar. Çevresel etkenlerden en önemlisi beslenmedir. Çünkü yeterli ve dengeli beslenme sağlığın temelidir. Yeterince besin tüketilmesine karşın uygun seçim yapılmadığı ya da yanlış pişirme teknikleri kullanıldığında bu besin öğelerinden bazıları yetersiz alınıyor olabilir. Bu durumda da o besin öğesi vücuttaki görevini yerine getiremediğinden sağlıklı olma amacını sürdürmek güçleşir. Bu durumda dengesiz beslenme söz konusudur. Vücudun büyümesi, dokuların yenilenmesi ve çalışılması için gerekli olan tüm besin öğelerinin her birinin yeterli miktarda ve gerekli oranda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması ise yeterli ve dengeli beslenmedir. Besin öğeleri vücudun ihtiyaç duyduğu kadar alınmazsa yeterli enerji oluşamaz, vücut dokuları yapılmaz ve yenilenemez, sonuçta “yetersiz beslenme” durumu oluşur. Yetersiz beslenme yukarda sayılan olumsuzlukların yanı sıra, insanın çalışma, üretme, planlama ve yaratma yeteneğini düşürür (Müftüoğlu, 2003).

Besin öğeleri vücuda besinlerle alınır. Besinin türüne göre içerdiği besin öğelerinin çeşidi, miktarı ve kalitesi değişir. Tüm besin öğelerini vücut gereksinimini karşılayacak düzeyde içeren tek bir besin maddesi bulunmamaktadır. Vücut çalışması için gerekli olan besin öğeleri; karbonhidratlar, yağlar, protein, vitamin, mineral ve su olmak üzere altı ana grupta toplanmaktadır.

Su dışındaki her besin öğesi grubunda farklı özellikleri ve görevleri olan çeşitli besin öğeleri bulunur. Örneğin, vücut için gerekli olduğu saptanmış olan birçok vitamin ve mineral vardır. Besin öğeleri vücut çalışmasında farklı ve benzer görevler yaparlar. Görev yönünden birbiriyle doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilidirler. Besin öğeleri birbirinin kullanılmasına yardımcı, bazı görevlerde tamamlayıcı ve iş bölümü yapılmış düzenli bir kurum gibi çalışırlar. Bu yapının düzenli ve dengeli çalışması için bütün

(27)

besin öğelerinin ihtiyacı karşılayacak miktarda ve sürekli olarak vücuda alınması gerekir (Işıksoluğu, 2005).

Çopur’un çalışmasında belirtildiği gibi Japonya’da 12 yaş grubu üzerinde yapılan bir araştırmada, beslenmenin gelişme üzerinde olan etkisinin olduğu gösterilmektedir. Ülkede pirinç tüketiminin yaygın olduğu 1900’lü yıllarda 12 yaş grubu çocukların ortalama boy ölçüsü 134 cm iken, 1940’lı yıllarda besin üretimi ve tüketimindeki artışa paralel olarak boy ortalaması 138 cm’ye yükselmiştir. 1950’de ise, savaş yıllarındaki beslenme bozukluğu nedeniyle boy ortalaması 136 cm ‘ye düşmüştür. 1950 yılından sonra ekmek, süt, peynir ve C vitaminince zenginleştirilmiş bir mönüyle beslenme programı uygulanmış ve bunun sonucunda 1960 yılında aynı yaş çocukların boy ortalamaları 142 cm’ye erişmiştir (Çopur, 2000).

Bugüne kadar yapılan araştırmalar, beslenmenin organizmanın yaşamındaki rolü yanında, büyüme, gelişme, fizyolojik görevlerin sürdürülmesi ve yaşam süresi üzerindeki etkileri konusunda da veriler ortaya çıkarmıştır. Bu araştırmalar, sağlıklı ve düzgün çalışan bir vücut yapısının beslenmeye bağlı olduğunu açık ve seçik olarak göstermektedir. Bireyler için önemli olan besinlerin kullanımları da çok önemlidir. Günlük diyet örüntüleri bireylerin yaşamlarına büyük ölçüde etkide bulunmaktadır. Besinleri tüketim sıklıkları bireyleri çeşitli yönlerden etkilemektedir. Bireyin günlük enerji ve besin öğeleri gereksinimlerini düzenli öğünler şeklinde ve her öğünde yeterli ve dengeli besin örüntüsü ile karşılaması gerekir. Yetersiz beslenme yalnız fiziksel büyümeyi değil, zekâ gelişimini de etkilemektedir. Bu konuda yapılan yayınlarda, hızlı büyüme döneminde yetersiz ve dengesiz beslenen çocuklar arasında, normal ve dengeli beslenenlere göre zekâ geriliği oranının yüksek olduğu bildirilmiştir (Demirci, 2003).

Okul çağındaki çocuk ve gençlerin, hızlı bir büyüme ve gelişme süreci içinde olmaları nedeniyle, pek çok besin öğesine olan ihtiyaçları yaşamının diğer dönemlerine oranla daha fazladır. Bu dönemde kazanılacak beslenme alışkanlıkları ömür boyu sürdürülmektedir (Aslan ve ark, 2003).

Yaş, cinsiyet, aktivite, genetik ve fizyolojik özellikler ve hastalık durumu alınması gereken besin öğeleri miktarını etkilediğinden, beslenme bireye özgü olarak planlanmalı ve uygulanmalıdır. Olumsuz yaşam koşulları kimi zaman kişilerin yeterli ve dengeli beslenmesini engelleyebilir. Bu durum, “malnütrisyon” (vücudun gereksinimi

(28)

olan besin öğelerin yeterli ve dengeli olarak sağlayamaması) olarak tanımlanan bir sağlık sorununu ortaya çıkarır. Malnütrisyon yönünden yeni doğanlar, erken çocukluk dönemindeki çocuklar, adölesanlar, gebe ve emziren kadınlar, yaşlılar, vejetaryenler, diyet uygulayanlar, kronik hastalığı olanlar, alkol ve ilaç bağımlıları risk grubu olarak kabul edilmektedir (Tezcan ve ark, 2003).

2.2. Adölesan Yaş Grubunda Beslenmenin Önemi

Birleşmiş Milletler Örgütü ergenlik çağını, “genç, 15-25 yaşları arasında, öğrenim gören, hayatını kazanmak için çalışmayan ve ayrı bir konutu bulunmayan kişidir” şeklinde tanımlamıştır (Daşbaşı, 2003). Adölesan, erişkin hayata hazırlanma dönemidir. İleride hayatını kendi kendine yönetmesi, sorumlulukları tek başına omuzlaması gereken genç, adölesan döneminde ileride yükleneceği görevlerin, oynayacağı rollerin provasını yapmak zorundadır. Bu gelişim sürecinde kendi başına karar vermeyi, güçlüklerle nasıl mücadele edeceğini öğrenecektir. Başarısızlıklardan ders alarak aynı hataları tekrarlamamak için neler yapması gerektiği üzerinde düşünecektir. Hayatını kendisi yönlendirmeye, kendi başına karar vermeye alışmak zorundadır (Kınık, 1996).

Adölesan dönemi ülkemizde ortaokul sıralarında başlar, iş bulana kadar devam eder. Delikanlılık iş bulunca, para kazanmaya başlayınca adölesan döneminden çıkar, erişkin dönemine girer. Adölesan dönemde aynı yaş kıyaslanırsa kızlar daha zeki, daha konuşkan ve daha çabuk gelişmiştir. Adölesan için dostluk, arkadaşlık, sevmek-sevilmek, umutsuz aşklar, aynı cinsten yakın arkadaşlar, emin olamama, sosyal güvensizlik önemli konulardır (Bertan ve Güler, 1997).

Hızlı büyüme ve gelişme enerji, besin öğeleri ve besinlere olan ihtiyacı arttırır. Bu ihtiyaçların karşılanmasında ise gencin yaşam şekli ile bilinçsizlik nedeni ile kazanılan yanlış alışkanlıklara bağlı sorunlar ortaya çıkabilir. Beslenme alışkanlığının kazanılmasında en etkili çevre aile, okul ve içinde yaşanan ortamdır (Pekcan ve Beğenmez, 1998).

Beslenme alışkanlıkları; kişinin günlük öğün sayısı, ana öğünlerde ve ara öğünlerde tükettikleri besinlerin tür ve miktarları, yiyecek satın alma, yemek pişirme,

(29)

hazırlama, pişirme ve servis gibi ana özelliklerin yanında, kişilerin hızlı veya yavaş yemek yemesi, besinlerin ağızda çiğnenmesi, üzüntülü, neşeli veya yorgunluk durumlarında besin tüketimi, besinleri soğuk ya da sıcak tüketme gibi davranış kalıplarını içerir (Sürücüoğlu, 1999).

Adölesan döneminde genç daha bağımsız hale gelmekte ve yiyecek tercihlerinin büyük bir bölümünü kendi kendine yapmaktadır. Pek çok adölesanın bu dönemde iştahı ve büyüme ihtiyaçlarını karşılayacak sağlıklı besinlere olan ihtiyacı artar. Adölesanlar çocuklardan daha sık dışarıda yemek yerler ve arkadaş çevrelerinden daha fazla etkilendikleri için, işlenmiş gıda, kolalı içecek, fast food gibi zararlı kabul edilen gıdaları tüketme eğilimleri yüksektir (Demirezen ve Coşansu, 2005).

Birçok fiziksel, psikolojik ve davranışsal değişiklikler adölesan dönemin beslenme alışkanlıklarını etkileyebilir ve bu etkiler uzun dönemde yetişkin sağlığında sorunlar yaratabilir. Ayrıca beslenme alışkanlıkları hayat tarzı ve fiziksel aktivitelerle ilgili olduğu için birlikte değerlendirilmelidir (Cavadini ve ark, 1999). Kilo endişesi ve vücut memnuniyetsizliğinin ileride sağlıklı beslenmeyi tehdit edebileceği ve yanlış beslenmelere yol açabileceği unutulmamalıdır (Chugh ve Puri, 2001).

Adölesan dönemi hayat boyunca toplam enerji gereksiniminin en fazla olduğu dönemdir. Gözlemler ve yapılan çalışmalar kısa boylu ve zayıf çocuklara oranla kilo ve boyca daha ileri olanların erinliğe daha erken girdiğini göstermektedir. Kızlarda adet için belirli vücut ağırlığı ve kompozisyonuna ulaşılması gerektiğini ifade eden Frish’in ortaya koyduğu “normal vücut ağırlık” kavramı da beslenmenin önemini yansıtan iyi bir örnektir. Adölesanların hızlı büyüme döneminde uygulanacak kalori kısıtlamalarına duyarlılıklarının fazla olduğu Heald ve Hunt’ın obez adölesanlarda, Dietz ve Hartung’un obez adölesan öncesi araştırmaları ile de gösterilmiş olup, adölesandaki yetersiz beslenme; büyümenin yavaşlaması hatta duraklamasına ve cinsel gelişmenin gecikmesine neden olmaktadır (Kınık, 1996).

Yetersiz ve dengesiz beslenme, enfeksiyonlara karşı direnci düşürmenin yanı sıra, bazı beslenme bozukluğu hastalıklarının oluşmasına neden olur. Bu çocukların yeterli ve dengeli beslenmeleri, bu dönemde görülebilecek veya ileriki yıllarda ortaya çıkabilecek yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı pek çok sağlık sorununun (hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları, diyabet vb.) erken çözümlenmesi açısından

(30)

oldukça önemlidir (Karaağaoğlu, 1999). Bu tür önemli sağlık sorunlarının oluşmasında en büyük etken olan obezitenin adölesanlarda görülme oranı yapılan çalışmalara göre 11-15 yaş kızlarda %7,1, erkeklerde ise %3,5 olarak bulunmuştur (Haznedaroglu, 2001).

Ülkemiz beslenme durumu yönünden hem gelişmekte olan, hem de gelişmiş ülkelerin sorunlarını birlikte içeren bir görünüme sahiptir. Ülkemizde halkın beslenme durumu bölgelere, mevsimlere, sosyo ekonomik düzeye ve kentsel-kırsal yerleşim yerlerine göre önemli farklılıklar göstermektedir. Bu durum beslenme sorunlarının niteliği ve görülme sıklığı üzerinde etkili olmaktadır. Ulusal beslenme araştırmalarına göre ailelerin ortalama olarak yarısı hayvansal protein ve vitaminleri yetersiz tüketmektedir. Gelişmiş ülkelerde yılda kişi basına 80 kg et, 350 litre süt, 350 adet yumurta tüketilirken bu değerler ülkemizde 19 kg et, 170 litre süt, 120 adet yumurta şeklindedir. Tüketimdeki yetersizliklerin etkisi adölesanlara da yansımaktadır (Karayormuk, 2002).

Adölesanların vücut yapılarında aniden ortaya çıkan farklılıklar, ergenlerde bazen beslenme bozukluklarına yol açabilir. Bu yaşlarda birçok adölesan beslenme davranışlarını değiştirerek vücutlarındaki bu değişikliği kontrol altına almak isterler. Anne ve babalar bu dönemde çocuklarının neler yediğini çoğu zaman kontrol edemezler. Adölesanlar genellikle okul yemeklerini tercih etmezler, bunun yerine okul kantininde ya da okul çevresinde satın aldıkları besin değeri düşük yiyeceklerle yetinirler (Gökçay ve Garibagaoglu, 2002 ).

Adölesan döneminde beslenme kritik bir önem taşır. Büyümede ani bir artış olmakta, besin ve enerji ihtiyacı artmaktadır. Bu dönemdeki yeterli ve dengeli beslenme doğrusal büyümeyi, ideal kemik gelişimini ve kızlarda normal adet kanamalarının başlaması ve devamını sağlamaktadır (Demir, 2008).

Adölesanların beslenme durumlarının pek çok faktör tarafından etkilenebileceği bilinmektedir. Bu dönemde adölesanlar yalnızca fiziksel olarak değil, bilişsel ve psikososyal yönden de gelişimlerini sürdürmektedirler. Gençler; kimlik arayışı içindedir, bağımsız olmaya, kabul görmeye çabalar ve dış görünüşleri ile fazla ilgilidirler. Düzensiz öğün ve öğün aralarında atıştırma örüntüsü, ev dışında yemek yeme alışkanlığı ve ayaküstü beslenme (fast-food) biçimi, beslenme alışkanlıklarının

(31)

tipik özelliklerindendir. Bu alışkanlıkları genellikle kendi bedenleri ile ilgili düşünceleri, algıları, genetik faktörler, ebeveynlerinin şişman olup olmaması, yaşam tarzında meydana gelen değişiklikler etkiler. Ayrıca aile, akranlar ve medyayı kapsayan birçok etmen kişilerin sağlıklı ya da sağlıksız davranış tercihlerini etkileyen etkenler arasında yer almaktadır (Demirezen ve Coşansu, 2005; Demir, 2008).

Adölesanlarda enerji ve protein ihtiyacı cinsiyet, yaş, malnütrasyon derecesi ve aktivite gibi birçok faktörden etkilenmektedir. Birçok klinisyen enerji gereksinimini hesaplarken büyümedeki hızlı artış nedeniyle boy uzunluklarına göre enerji ve protein ihtiyacını kullanmaktadır. Çünkü vücut ağırlığına göre enerji ihtiyacını belirlemek yanlış sonuçlara yol açabilmektedir. Örneğin anoreksiya nervozalı bir adölesanda ihtiyaçtan daha düşük; obez bir adölesanda ise daha fazla kalori ihtiyacı hesaplanabilmektedir. Adölesan diyetlerinin yetersiz miktarda kalsiyum, demir ve esansiyel besin öğeleri içerdiği gösterilmiştir. Ayrıca adölesanlar önerilenden daha fazla miktarda protein, total yağ, doymuş yağ ve kolesterol tüketebilmektedir. Günümüzde özellikle fast-food türü yiyeceklerin tüketiminin artması öğrencilerin önerilen değerlerden fazla miktarda protein, total yağ, doymuş yağ ve kolesterol tüketmesine neden olabilmektedir. Adölesan döneminde çocuklar, erişkin boy uzunluklarının %15’ini, vücut ağırlığının %50’sini ve total mineral içeriğinin %40’ını kazanmaktadır. Normalde erişkin, kalsiyum içeriğinin yarısından fazlası adölesan döneminde depolanmaktadır. Bu dönem boyunca günlük temel kalsiyum alımı pozitif kalsiyum dengesini sağlayacak miktarda (1300 mg/gün) olmalıdır. Yetersiz kalsiyum ve D vitamini alımı gelişebilecek osteoporoz riskini artırmaktadır. Yine bu dönemde düşük posa, yüksek kolesterol ve doymuş yağ içeren diyetler ateroskleroz ve kalp hastalığı gelişimine zemin hazırlamaktadır. Adölesan döneminde obezite, fazla sodyum alımı hipertansiyona; fazla enerji alımı ve sedanter yaşam stili şişmanlığı; diyetle yetersiz demir alımı ve malnütrisyon demir eksikliği anemisine; diyetle fazla doymuş yağ ve kolesterol alımı ile yetersiz posa alımı kalp hastalıklarına; yetersiz kalsiyum ve vitamin D alımı osteoporoza; şekerli, nişastalı besinlerin fazla ve sık tüketilmesi ve yetersiz ağız hijyeni diş çürüklerine neden olur (Demir, 2008).

Diyetteki besin öğelerinin eksikliği veya aşırı tüketilmesi sonucunda ortaya çıkan bu problemler daha sonra gelişebilecek kronik hastalık riskini de artırmaktadır. Bu nedenle dengeli ve yeterli bir şekilde besin öğelerinin alınması ve sağlıklı

(32)

büyümenin sağlanması için gerekli önerilerde bulunmak adölesanların beslenme durumlarının düzenlemesinde büyük önem taşımaktadır (Demir, 2008; Baltacı ve ark, 2008).

Adölesanlarda potansiyel beslenmeye yönelik risk faktörleri şu şekilde sıralanabilir: (Neistein ve Schack, 1996).

1. Adölesan dönemde besin maddelerine olan gereksinim artmaktadır. a. Adölesan yetişkin ağırlığının % 50’sini bu dönemde kazanır. b. Adölesan yetişkin boyunun % 20’sini bu dönemde kazanır. c. Adölesan yetişkin kas kitlesinin % 50’sini bu dönemde kazanır. d. Kalori ve protein ihtiyacının maksimal olduğu dönemlerden birisidir.

2. Adölesan dönemde fiziksel aktivite arttığı için besin ihtiyacı da buna paralel olarak artmaktadır.

3. Sağlıksız diyet alışkanlıkları da beslenme problemlerinin artırır. a. Öğünlerin düzensiz yenmesi ve atlanması…

b. Besin değeri düşük, şeker oranı yüksek gıdaların yaygın tüketilmesi… c. Arkadaş çevresinin beslenme üzerindeki etkisi…

d. Ailenin sağlıksız beslenme davranışı sergilemesi veya evde hazırlanan yiyeceklerin yetersiz olması…

4. Özel durumlar ve stres a. Spor

b. Menstruasyon c. Adölesan gebelikler d. Madde kullanımı

e. Özel diyetler (vejetaryen diyeti)

2.3.Yeterli ve Dengeli Beslenme

Dünyada beslenme ile ilgili sorunlara bakıldığında, başlıca iki temel sorunun olduğu görülmektedir. Bunlardan birincisi, insanların yeterince besin maddesi bulamamasına bağlı açlık sorunu, ikincisi ise, aşırı ve dengesiz beslenmeye bağlı oluşan sağlık sorunlarıdır. Her iki durumda da, insan sağlığı risk altına girebilmekte, dünyanın bazı yerlerinde açlığa bağlı insan ölümleri görülürken, diğer bazı yerlerinde ise aşırı ve

(33)

dengesiz beslenmeden kaynaklanan sağlık sorunları nedeniyle, insanlar zorluklar yaşayabilmektedir. Dolayısıyla, insanların en değerli varlıkları olan sağlıklarını korumak için, yeterli ve dengeli beslenmeye son derece önem vermeleri gerekmektedir (Açıkgöz, 2006).

Yaşamın her evresinde bedensel ve zihinsel yönden sağlıklı olmak ve devam ettirmek yeterli ve dengeli beslenmekle mümkündür (Düreyt, 2000). Çağımızda üzerinde durulan en önemli konu yetenekli, kol ve kafa yönünden güçlü ve sağlıklı insan yetiştirmektir. Bunun temel ilkelerinden en önemlisi insanın tüm yaşamı süresince yeterli ve dengeli bir şekilde beslenmesidir ( Ersoy, 1995).

2.3.1. Yeterli ve Dengeli Beslenmenin Tanımı

Yeterli ve dengeli beslenme vücut için gerekli olan besin öğelerinin her birinin yeterli miktarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması olarak tanımlanmaktadır. Besin öğeleri vücudun ihtiyaç duyduğu düzeyde alınmazsa, yeterli enerji oluşmadığı ve vücut dokuları yapılamadığından “yetersiz beslenme” durumu oluşmaktadır. İnsan gereğinden çok besin alırsa “dengesiz beslenme” durumu ortaya çıkmaktadır. İnsan yeterince yemesine karşın, uygun seçim yapamadığı ya da yanlış pişirme yöntemleri uyguladığı zaman bazı besin ögelerini alamayabilir. Bu durumda o besin öğesinin vücut çalışmasındaki işlevi yerine getirilemediğinden yine dengesiz beslenme durumu oluşmaktadır (Toprak ve ark, 2002).

Yeterli ve dengeli beslenme, sağlığı koruyan, başka bir deyişle, bireyi hastalıklardan uzak tutan, fiziksel ve sosyal huzuru sağlayan, vücudu geliştiren, büyüten; vücuda kuvvet ve enerji veren, dayanma gücü ve başarıyı artıran çok önemli bir etkendir. Başarılı çalışma ve sağlıklı bir yaşam için gerekli etmenlerin başında gelmektedir. Doğru beslenmenin insan vücudundaki önemi çeşitli araştırmalarla ortaya konmuştur (Açıkgöz, 2006). Sağlıklı yaşamanın temel kavramı beslenmenin, temel kuralı yeterli ve dengeli beslenmedir. Yeterli ve dengeli beslenme kişiyi hastalıklardan koruyan fiziksel ve sosyal huzuru sağlayan, vücudu büyüten, geliştiren, enerji veren, direnci ve başarıyı artıran çok önemli bir etmendir. Yeterli beslenme; Vücudun bütün fonksiyonlarının sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için ihtiyaç duyulan enerjiyi karşılayacak miktarda besin alınmasıdır (Sert ve ark, 2001).

(34)

Besinler gerekenden az alınırsa yetersiz beslenme olur, ihtiyacından fazla alınması halinde ise alınan fazla besinler yağa dönüşerek depolanır. Ancak sadece yeterli beslenmek yetmez. Yeterli beslenirken dengeli beslenmemiz gerekir. Beslenme bozukluğu ile beslenme yetersizliğini birbirinden ayırt etmemiz gerekir. Beslenme bozukluğu, çeşitli gıdaların yenmemesiyle meydana gelir. Beslenme yetersizliği ise tam anlamıyla gıdadan yoksun kalmaktır (Çelik, 2006). Protein, vitamin, mineral madde ihtiyacı tam olarak karşılanamıyor ya da ihtiyacın üzerinde alınarak vücut şişmanlıyorsa dengesiz beslenme olarak ifade edilmektedir. Dengeli beslenme ise; enerji ihtiyacı ile beraber vücudun yapım, onarım ve diğer işleri için ihtiyaç duyulan besin maddelerinin dengeli bir şekilde alınmasıdır (Sert ve ark, 2001). Beslenme dengeli olmalıdır. Bu ise bir günde alınması gereken besin miktarını bilmek zorunluluğunu doğurur. Dengeli beslenme için vücuda gerekli kaloriyi verecek miktarda protein, yağ, karbonhidrat, minareler ve vitaminler alınmalıdır (Çelik, 2006).

Yeterli ve dengeli beslenilmediği zaman büyüme ve gelişmede gerilik görülür. Yeterli ve dengeli beslenme büyüme ve gelişmeyi olumlu etkiler. Beslenmesi yetersiz ve dengesiz olan bireylerde gelişim bozukluğu görülür (Tezcaner, 2001). Erken yaşlardaki yetersiz ve dengesiz beslenme ergenlik çağında büyüme ve gelişmeyi engellemektedir. Yetersiz beslenme nedeni ile beynin yapısal ve organik fonksiyonlarda bozukluk oluşur. Bu durum okulda yorgunluk, tembellik, dikkatsizlik ve diğer eğitsel uyarıları dinlememe gibi davranış bozuklukları ile ortaya çıkar (Çelik, 2006). Yeterli ve dengeli beslenen insanlar sağlıklı hareketli ve neşelidirler. Zekâ gelişimleri iyi, boy ve ağırlıkları yaşlarına göre normal ve orantılıdır (Sert ve ark, 2001). Ülkemizde yetersiz ve dengesiz beslenme; özellikle büyüme çağındaki çocukların, gebe ve emzikli kadınların, ağır işlerde çalışan işçilerin önemli sorunlarındandır. Bu yüzden ülkemizde beslenme hastalıkları büyük bir toplumsal sorundur. Yetersiz ve dengesiz beslenme; hastalıklara yakalanmayı kolaylaştırdığı gibi, çeşitli hastalıklara da yol açar. İyi beslenmeyen bireylerin fiziksel ve zihinsel gücünde azalma ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucu olarak her alandaki çalışmalarda verim düşer, üretim hızı alır, kaynaklardan yeterli ölçüde yararlanılmaz. Beslenme sorunları ile karşı karşıya kalınan hastalıklar nedeniyle ekonomik kayıplar ortaya çıkar. Yatırımların karşılığı alınmaz. Sağlık, ekonomi, eğitim ve üretim sorunları artarak birbirini zincirleme şekilde olumsuz yönde etkiler (Çelik, 2006). Yetersiz ve dengesiz beslenmeye, ayaküstü (fast-food) beslenme alışkanlığı örnek olarak verilebilir. Ayaküstü beslenme, özellikle kentsel bölgelerdeki

(35)

gençlerde yaygın bir beslenme biçimine dönüşmüştür. Bu beslenme biçiminin özelliği, sahip oldukları yüksek enerjinin %40-50’sinin yağdan geliyor olmasıdır. Besin değerleri çok düşüktür ve sodyum içeriği yüksek, vitamin A ve kalsiyum açısından fakirdir. Bu tip beslenme, özellikle, obezite ve yüksek tansiyon gelişmesine yol açabilmektedir. Ayrıca, enerjisinin fazla olması dışında, hiçbir besin değeri olmayan kolalı içeceklerin, ayran, süt ve taze meyve suyuna yeğlenmesi ve bunun süreklilik kazanması da yanlış beslenme alışkanlığıdır (Anon3, 2002).

Yeterli ve dengeli beslenen kişiler dış görünüşleriyle de fark edilebilirler. Bu kişilerin görünüşü şöyle tanımlanabilir:

* Sağlam bir görünüş,

* Hareketli ve dikkatli bakışlar,

* Muntazam, pürüzsüz, hafif nemli ve hafif pembe bir cilt, * Canlı ve parlak saçlar,

* Kuvvetli, gelişimi normal kaslar, * Düzgün, iyi gelişmiş kol ve bacaklar,

* Sık sık baş ağrısından şikâyet etmeyen, iştahlı, çalışmaya istekli kişilik, * Vücut ağırlığı, boy uzunluğuna ve yaşına göre orantılı,

* Zihinsel, ruhsal ve sosyal gelişimi normal, devamlı çalışabilen bir kişilik.

Bir toplumdaki bireylerin yeterli ve dengeli beslenip beslenmediklerine tabi ki sadece dış görünüşle karar verilemez. Toplumdaki bireylerin beslenme durumları bilimsel yöntemlerle saptanabilmektedir. Yetersiz beslenmenin etkilediği grupların başında bebek ve çocuklar, gençler, doğurganlık çağındaki kadınlar, gebe ve emzikli anneler, yaşlılar ve işçiler gelmektedir. Yetişkinlerde ise şişmanlık ve bunun zemin hazırladığı hastalıklar önemli halk sağlığı sorunlarındandır. Dengesiz beslenmenin nedenleri araştırıldığı zaman, beslenme bilgilerinden yoksunluğun büyük önem taşıdığı görülmektedir. Bu bakımdan dengesiz beslenmenin önlenmesinde beslenme eğitimi ile sağlıklı beslenme bilincinin kazandırılması büyük önem taşımaktadır (Anon1, 2004).

Şekil

Tablo 3: Öğrencilerin Tıp Fakültesini Tercih Etme Durumlarının Sınıf Düzeyine Göre
Tablo 4: Öğrencilerin Beslenme Bilgi Puanlarının Öğrenimleri Beslenme İle İlgili Ders
Tablo  6:  Öğrencilerin  Beslenme  Konusunda  Düzenlenecek  Bir  Eğitim  Programına
Tablo  7:  Öğrencilerin  Eğitim  Sonrasında  Edindikleri  Beslenme  Bilgilerini  Çevre
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu’nun vizyonu Atatürk ilkelerine bağlı, takım çalışmasına yatkın, paylaşımcı, yenilikçi,

Akademik yılbaşında hazırlık sınıfından muaf olmak isteyen öğrenciler bu sınava girer ve geçer not aldıklarında hazırlık eğitiminden muaf sayılırlar. Bir yıl

İntörn doktorda beklenen temel hekimlik uygulamaları alanındaki beceriler, fakültenin öğrenim hedef ve düzeylerine uygun olarak hazırlanan “Zonguldak Bülent

Öğrenciler, Kadın Hastalıkları ve Doğum stajın temel hekimlik uygulamaları ve öğrenme düzeyi ile ilgili belirlenen yeterlikleri tamamlamalıdır.. Tamamladığı

Bir fakültenin hemşirelik bölümünde öğrenim gören öğrencilerin kanıta dayalı hemşirelik uygulamalarına yönelik bilgi, tutum ve davranışlarının

Tanıtımda stajın amacı, öğrenme hedefleri, kapsamı (semptomlar/durumlar, çekirdek hastalıklar/klinik problemler, temel hekimlik uygulamaları, tutum ve

Deney numunesi önce normalize edilir, verilen boyutlarda işlendikten sonra bileşimine göre uygun su verme sıcaklığına (ostenitleme sıcaklığı) kadar ısıtılır ve

(NİHAİ).. Üniversitemiz 2019 Mali Yılı Performans Programı 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 9. maddesi hükmü gereğince, Maliye Bakanlığı