• Sonuç bulunamadı

Özçelik ve Sürücüoğlu (2000)’nun tıp doktorlarının beslenme bilgi düzeylerini belirlemek için yaptıkları bir çalışmada; doktorların % 5.33’ünün iyi, %82.34’ünün orta, %12.33’ünün yetersiz beslenme bilgi düzeyinde oldukları ortaya çıkmıştır. Doktorların beslenme bilgi düzeylerine uzmanlığın önemli etkisi olduğu sonucuna da varılmıştır.

Bağcı ve ark, (2003)’nın Bakırköy Devlet Hastanesinde çalışan personelin beslenme alışkanlıklarının kardiyovasküler risk faktörlerine etkisini incelemek amacıyla 560 hekim, hemşire, sağlık teknisyeni ve diğer personel ile bir çalışma yapılmıştır. Beslenme bilgi düzeyi daha yüksek olanların beden kütle indeksi değerleri anlamlı düzeyde normale daha yakın bulunmuştur. Bu çalışma, hastanede çalışan hekim ve hemşirelerin HDL düşüklüğü, LDL yüksekliği ve sistolik/diyastolik kan basınçlarının normalin üzerinde bulunması nedeniyle kardiyovasküler hastalıklar açısından riskli beslendiklerini göstermiştir. Bu sonuçlar, hekim ve hemşirelerin, yoğun ve düzensiz çalışma saatleri ve stres faktörü nedeniyle, beslenmelerine gereken özeni göstermemelerine, fiziksel açıdan inaktif olmalarına bağlanmıştır.

Yurttagül ve Sevilen (1988)’in Hacettepe, Ankara ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi son sınıf öğrencilerinin beslenme bilgi düzeylerini saptamak amacıyla yaptığı bir araştırmada; araştırmaya alınan tıp öğrencilerinin çoğunluğunun beslenme bilgi düzeylerinin yetersiz olduğu sonucuna varmıştır. Çalışmada beslenme bilgisi konusundaki soruları öğrencilerin %38,5’i doğru yanıtlamıştır. Gerek tıp öğrencilerinin gerekse doktorların beslenme eğitimine daha çok ağırlık verilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Akbulut (2002)’un diyetisyenlerin beslenme bilgi, tutum ve davranışlarının saptanmasına yönelik olarak yaptığı bir araştırmada; diyetisyenlerin %66,7’sinin yeterli ve dengeli beslenme kurallarına uydukları, %70,0’inin yüksek yağ ve kolesterol içeren besinlerin aşırı tüketiminden kaçındıkları, %72,0’sinin sağlıklı beslenme konusunda verdikleri önerileri kendilerinin de uyguladıkları belirlenmiştir. Ayrıca bu mesleğe girdikten sonra sağlıksız olan beslenme alışkanlıklarını değiştirenler %83,0’tür. Bireylerin genel beslenme bilgi düzeyleri değerlendirildiğinde, bazı eksiklerin olduğu saptanmakla beraber, bilgi düzeylerinin kabul edilebilir olduğu sonucuna varılmıştır.

Margetts ve ark. (1997)’nın İngiltere’de 1700 kişi üzerinde sağlıklı beslenme konusundaki bilgi, tutum ve davranışların araştırıldığı bir çalışma yapılmıştır. Beslenme bilgisinin çoğunlukla kitle iletişim araçlarından edinildiği ancak bu bilgilere halkın güveninin düşük olduğu tespit edilmiştir. Grubun %53,0’ü doktorların yapmış oldukları önerileri güvenilir bulduğunu belirtmiştir. 150 doktor ve 50 hemşire ile yapılan araştırmada, toplumda yaygın olarak ilgilenilen bazı beslenme terimlerinin (trans yağ asitleri, nişasta olmayan polisakkaritler (NSP) gibi) anlamlarını açıklama konusunda sağlık personelinin kendilerine güvenlerinin zayıf olduğu tespit edilmiştir. Doktorların diyet ile kalp hastalıkları arasındaki ilişkiyi açıklama konusunda kendilerine güvendikleri ancak nişastalı besinlerin diyetteki oranının ne kadar olacağından emin olmadıkları belirlenmiştir. Hem doktorlar, hem de hemşireler kendilerine verilen beslenme eğitiminden memnun olmadıklarını bildirmiştir. Yapılan bu çalışma: sağlıklı besin tercihleri konusunda en büyük engelin bilgi yetersizliği olduğunu göstermektedir.

Hu ve ark. (1997)’ın Tayvan’daki doktorların beslenme bilgisini saptamak amacıyla yaptıkları bir araştırmada; doktorların %59,9’unun temel beslenme, %51,2’inin diyet ile ilgili prensipleri, %69.3’ünün besin bileşimleri, %70,6’sının besin öğesi fonksiyonları, %70,6’sının hamilelikte beslenme ile ilgili sorulara doğru cevap verdiklerini belirlemişlerdir.

Yağmur (1995)’un Çukurova Üniversitesi öğrencilerinin beslenme durumunu saptamak amacıyla 75 kız ve 69 erkek üzerinde yaptığı çalışmada; öğrencilerin %17.4’ünün ailesinin yanında, %49.3’ünün yurtta, %33.3’ünün bekar evinde kaldığını belirlemiştir. Aile yanı, yurt ve bekar evinde kalan öğrencilerin enerji ve besin öğelerinin tüketim düzeyleri arasında yalnızca enerji, protein, kalsiyum, demir tüketimleri arasındaki fark önemli bulunmuştur. Yurtta kalanların besin öğelerini daha düşük düzeyde tükettikleri saptanmıştır. Çalışmada erkek öğrencilerin %18,8’inin, kız öğrencilerinin %44,0’ünün vücut ağırlığı açısından zayıf olduğu bulunmuştur.

Sağlam ve Yürükçü (1996)’nün Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğrencilerinin besin tüketim durumunu, beslenme alışkanlıklarını ve beslenme bilgi düzeylerini saptamak amacıyla yaptıkları çalışmada; ( 49 kız ve 104 erkek toplam 153 öğrenci) öğrencilerin beden kütle indeksi değerlerine göre %23,5’inin zayıf, %65,4’ünün normal, %10,5’inin hafif şişman ve %0,6’sının şişman olduğu ortaya çıkmıştır. Öğrencilerin %51,6’sı yurtta kalmakta, %48,4’ü evde barınmakta, %27,9’u

günde 17-20 adet sigara içmekte, %11,6’sı haftada bir alkol almakta, %55,6’sı ise sabah kahvaltısı yapmaktadır.

Birer ve Ersoy (1987)’un Hacettepe Üniversitesine bağlı yüksekokullarda farklı beslenme bilgi düzeylerine sahip 500 kız öğrencinin beslenme bilgi düzeylerini ve alışkanlıklarını incelemek amacıyla yaptıkları bir araştırmada öğrencilerin %58,0’inin günde 3 öğün yemek yediği; vakit yetersizliği, canının istememesi, parası yetmediği gibi nedenlerle özellikle sabah kahvaltısı yapmayan deneklerin çoğunun orta ve az beslenme bilgisine sahip öğrenciler olduğu görülmüştür. Ayrıca, çok iyi beslenme eğitimi olan öğrencilerin besinleri tüketim sıklıkları daha düzenli bulunmuş, aralarda tükettikleri besinler ve besin seçiminde daha dikkatli davrandıkları saptanmıştır. Öğrenciler arasında sigara ve alkollü içki tüketiminin ise yaygın olmadığını belirlemişlerdir.

Karayormuk (2002) tarafından, beslenme dersi alan ve almayan Afyon Kocatepe Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu öğrencilerinin beslenme bilgi ve alışkanlıklarını tespit etmek amacıyla toplam 358 öğrenci üzerinde yapılan araştırmada, öğrencilerin genelinin üç öğün beslendikleri ve en fazla atlanan öğünün öğle yemeği olduğu tespit edilmiştir. Beslenme dersi almayanların %55,9’unun sigara ve %21,0’inin alkol, beslenme dersi alanların ise %51,2’sinin sigara ve %18,6’sının alkol alışkanlığı olduğu saptanmıştır. Beslenme ile ilgili konularda, beslenme dersi alan öğrencilerin doğru cevaplama oranlarının, beslenme dersi almayan gruba göre daha yüksek olduğu ve aradaki bu farkın istatistiksel açıdan önem taşıdığı da ortaya koyulmuştur.

Zaybak ve Fadıloğlu (2004) tarafından, üniversite öğrencilerinin sağlığı geliştirme davranışı ve bu davranışı etkileyen etmenlerin belirlenmesi üzerine Ege Üniversitesi’nde 388 öğrenci üzerinde yaptıkları araştırmada, öğrencilerin %66,8’inin yaşantılarının büyük çoğunluğunu il merkezinde geçirdiği, %39,4’ünün ailesi ile birlikte, %29,4’ünün arkadaşları ile birlikte kaldığı, aile ortamında kalan öğrencilerin beslenme düzeyinin yüksek olduğu; gelir durumu, aile ilişkileri, öğrenim süresince kalınan yer, sağlık durumu, gelecekte sağlıklarını kontrol edebilme inancı ve öğrenim gördüğü bölümden memnun olma durumları ile beslenme durumu arasında ilişki olduğu ortaya koyulmuştur.

Bodur ve Çatalkaya (1995) tarafından, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde son sınıfa devam eden 42’si bayan, 40’ı erkek toplam 82 internin beslenme ile ilgili davranışını ve beslenme bilgi düzeyini saptamak amacıyla yaptıkları araştırmada, öğrencilerin %71,9’unun Beden Kütle İndeksleri (BKİ) normal sınırlarda bulunmuştur. Beden kütle indeksi yönünden cinsiyete göre bir fark gözlenmemiştir. Öğrencilerin %57,3’ü öğün atlamakta, bunların da yarıdan çoğu sabah kahvaltısını atlamaktadır. Öğrenciler arasında çay tüketenler çoğunlukta olup, süt tüketenler ise az sayıdadır. Yapılan beslenme bilgi testine %48,6 oranında doğru cevap verilmiştir. Beslenme bilği düzeyi her iki cinsiyette benzerdir. Öğrencilerin genel beslenme bilgileri ve diyet tedavisi bilgileri aynı düzeyde bulunmuştur. Buna göre hekim adaylarının genel beslenme ve diyet tedavi bilgileri yeterli bulunmamıştır. Bu konudaki eğitiminin yeniden gözden geçirilmesinde yarar bulunmuştur.

Kuyumcu (2007)’nun Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi 1. ve 6. sınıf öğrencilerinde beden kütle indeksi ve ilişkili etmenleri belirlemek için 603 öğrenci üzerinde yapılan bir çalışmada beden kütle indeksi ile cinsiyet, farklı sınıfta olmak (yaş ortalamasının farklı olması sebebi ile), yaşamının herhangi bir döneminde şişman olmak, aile bireylerinin şişman olması, beslenme desteği, ulaşım tercihi, duygu durumu sıkıntı olduğunda yeme değişikliği, bel çevresi ve bel kalça oranı arasında ilişki bulunmaktadır. 6. sınıfta olmak (yaş ortalamasının daha yüksek olması sebebi ile) fazla kilolu olmayı 1.549 kat artırır. Araştırma grubumuzun adölesan ve erken erişkin dönem olduğu düşünülürse 6. sınıf erkek öğrencilerde fazla kilolu olmayı 11,614 kat arttırırken, 1. sınıf erkek öğrencilerinde fazla kilolu olmayı 4.081 kat arttırmaktadır. Daha önce şişman olma durumu; fazla kilolu olmayı 6. sınıfta 4.119 kat, 1. sınıfta 6.076 kat artırmaktadır. Aile de şişman bireylerin olması fazla kilolu olmayı 1.549 kat artırmaktadır. Sıkıntılı olduğunda yeme değişikliği gösteren öğrencilerin daha çok zayıflarda olduğu görülmekle birlikte, fazla kilolu olmayı 0.528 etkilediği görülmüştür. Yine aynı şekilde beslenme desteğinin (vitamin, pekmez ve balıkyağı) daha çok zayıf öğrenciler tarafından tercih edildiği görülmekle birlikte fazla kilolu olmayı 0.499 etkilediği saptanmıştır.

Garipağaoğlu ve ark. (2012)’nın İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesine 2009-2010, 2010-2011 eğitim-öğretim yıllarında başlayan %39,4’ü kız, %60,6’sı erkek olan toplam 878 öğrenci üzerinde yaptıkları klinik çalışmada 1. sınıf öğrencilerinin

çoğunun ağırlıklarının normal sınırlarda, kızlar arasında zayıflığın yaygın olduğu, genel olarak yetersiz ve dengesiz beslendikleri gözlenmiştir. Beslenme durumunu iyileştirebilmek için öğrencilerin teorik ve uygulamalı sürekli eğitim programları ile bilinçlendirilmelerinin yararlı olacağı düşünülmektedir.

Tuncay (2008)’ın Başkent Üniversitesi’nde eğitim gören 18 – 24 yaş arası kız öğrencilerin sabah kahvaltısı yapma ve beslenme alışkanlıklarını belirlemek amacıyla 300 üniversite öğrencisi üzerinde yaptığı bir çalışmada en çok atlanan öğünün kahvaltı olduğu bulunmuştur. Öğrencilerin %60,7’ si düzenli kahvaltı yaparken %39,3’ü hiç kahvaltı yapmamaktadır. Araştırmaya katılan genç yetişkin kızların genel olarak süt, et, tahıl, sebze-meyve grubu yiyecekleri yetersiz miktarda tükettiği ve buna bağlı olarak günlük posa, tiamin, folik asit, kalsiyum, demir ve potasyum gibi besin öğelerinden de, yetersiz beslendikleri tespit edilmiştir. Üniversite öğrencilerinin süt, yoğurt tüketme alışkanlıklarının çok yetersiz olması, sebze meyve grubu yiyeceklere karşı seçici davranmaları özellikle kalsiyum, demir, folik asit gibi besin ögelerini yetersiz almalarına ve ilerleyen yaşlarda çeşitli kronik hastalıkların oluşmasına yol açabileceği için bu yiyeceklerin (süt, et, tahıl ile sebze meyve grubu yiyeceklerinde en az yarısının taze olarak) tüketimi arttırılmalıdır.

Çalıştır ve ark. (2005)’nın Muğla Üniversitesi Öğrencilerinin Beslenme Konusunda Bilgi Düzeylerinin Belirlenmesi amacıyla 792 öğrenci üzerinde yaptıkları çalışmada öğrencilerin beslenme konusunda bilgili oldukları, 23 yaş ve yukarısında olanların 17-19 yaş grubunda olanlara, kızların erkek öğrencilere, Sağlık Yüksekokulu öğrencilerinin diğer fakültelerde öğrenim gören öğrencilere, 3. sınıftaki öğrencilerin 1. sınıftaki öğrencilere göre daha bilgili oldukları belirlenmiştir. Kişilere yeterli ve dengeli beslenme alışkanlıklarının kazandırılması, besinlerin sağlığı bozucu duruma gelmesinin önlenmesi ve besin kaynaklarının daha etkin ekonomik kullanım ile beslenme durumunun düzeltilmesi ancak beslenme eğitimi ile mümkün olacağından bireylere, ailelere özellikle de çocuklu ailelere beslenme eğitimi yapılması gerektiği düşünülmektedir.

Önay (2010) ‘ın, Selçuk Üniversitesi Akşehir Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik öğrencilerinin beslenme alışkanlıklarını ve besin tüketim sıklıklarını belirlemek amacıyla 179 öğrenci üzerinde yaptıkları araştırmada, öğrencilerin %62,0’sinin öğün atladığı görülmektedir. Öğün atlayan öğrencilerin en fazla sabah kahvaltısını atladıkları

belirlenmiştir. Öğrencilerin günlük öğün sayısı ortalaması 2.49±0.71 olarak bulunmuştur. Öğrencilerin %96,1’inin öğün dışında atıştırma yaptıkları ve en yüksek oranda da kuruyemişi tercih ettikleri görülmektedir. Öğrencilerin her gün en fazla tükettikleri besinlerin ekmek %84,9 ve peynir %52,5 olduğu belirlenmiştir. Öğrencilerin çoğunluğu kırmızı eti ve tavuğu haftada bir kez (sırasıyla %36,9, %38,5) tüketmektedir. Öğrencilerin hiç tüketmiyorum yanıtını verdiği besinler arasında sakatatlar %55,3’ile ilk sırada yer almakta olup, margarin %36,3, pekmez %28,5, tereyağı %26,3 ve bal %21,2 ile bunu izlemektedir. Öğrencilerin çeşitli içecekleri her gün tüketme durumuna göre aldıkları yüzde tüketim puanları; çayda 95.44, ayranda 65.08, sütte 59.68, hazır meyve sularında 56.52, kolalı içeceklerde 56.05, kahvede 53.63, bitki çaylarında 46.83, taze meyve sularında da 37.99 olarak belirlenmiştir. Öğrencilerin günlük su tüketimi ortalaması ise 6.15±3.41 su bardağı olarak bulunmuştur.

Güleç ve ark (2008)’nin Ankara'da iki kız öğrenci yurdunda kalan öğrencilerin beslenme alışkanlıkları belirlemek için yaptıkları bir araştırmada; GATA ve Mehmet Akif Yurdu'nda kalan ve basit rastgele örnekleme yöntemi kullanılarak seçilen toplam 300 kız öğrenciye anket formu uygulanarak veriler toplanmıştır. Öğrencilerin %86,3’ü alkol ve %78'i sigara kullanmadığını belirtmişlerdir. Bu çalışmada, öğrenciler arasında günün en önemli öğünü olan kahvaltıyı atlama ve "fast food" tüketimi yaygın bulunurken, öğrencilerin %27,3’ünün hiç spor yapmadığı belirlenmiştir. Öğrenciler, ana öğünlerde sırasıyla en çok tükettikleri besinleri sebze ve meyveler %25,3, yumurta et ve et ürünleri %20,0, süt ve ürünleri %19,7, tahıllar %12,3, kuru baklagiller %11,7 ve tatlılar %11,0 olarak belirtirken, ara öğünlerde çikolata %48,0, hamur işleri %15,0, puding gibi tatlılar %13,7, tüketildiği belirlenmiştir. Genellikle yurtta kalan öğrencilerin yanlış beslenme alışkanlıklarına sahip olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak, sabah ve öğle öğünlerini geçiştirmek, Mehmet Akif Yurdu'nda kalan öğrencilerde, GATA Yurdu'nda kalan öğrencilere göre daha fazladır. Mehmet Akif Yurdu'nda kalan öğrencilerin büyük kısmı günde 3 öğünden az besin tükettiklerini bildirirken, GATA Yurdu'nda kalan öğrencilerin genellikle 3 öğünden fazla besin tükettikleri belirlenmiştir. Öğrenciler arasında "fast food" tüketimi ve ara öğünlerde çikolata, hamur işleri, bisküvi vb. tüketimi çok fazladır. Yurtlar, üniversite öğrencilerine doğru beslenme ve spor yapma alışkanlığı kazandırabilmek için uygun kurumlardır. Bu nedenle, yurtlarda öğrencilere

düşük ücretle yeterli ve dengeli menülerin sunulması, belli aralıklarla düzenli beslenme eğitimi verilmesi ve spor alanlarının oluşturulması önerilmektedir.

Sabbağ (2003)’ın, İlköğretim okullarında görevli öğretmenlerin beslenme alışkanlıkları ve beslenme bilgi düzeylerini saptamak amacıyla, 128 erkek ve 253 kadın olmak üzere toplam 381 öğretmen üzerinde yaptığı araştırmada öğretmenlerin %71.92’sinin beslenme konusunda ders almadıkları, %69.55’inin ilkokul programlarındaki beslenme konularını yeterli bulmadıkları saptanmıştır. Öğretmenlerin %42.52’sinin halen sigara içtiği, %50.92’sinin hiç alkol kullanmadığı, %54.33’ünün günde üç öğün yemek yediği, en çok atladıkları ana öğün yemeğinin %24.93 ile öğle yemeği olduğu belirlenmiştir. Öğretmenlerin %46.72’sinin yiyecek reklamlarından hiç etkilenmediği, %81.10’unun ürünlerdeki etiket bilgilerini okuduğu bulunmuştur. Öğretmenlerin en çok tercih ettiği içecekler; çay ve neskafe; yiyecekler ise meyve ve simittir. Diyet ürünlerini tüketenlerin oranı %28.87; en çok tercih ettikleri diyet ürünleri; kepekli ekmek ve az yağlı beyaz peynir, en çok gittikleri restoran; kebapçı, pideci ve lahmacuncudur. Batı tarzı fast food ürünlerinden hamburger (351 puan), dondurma (298 puan) ve pizza (297 puan); geleneksel fast food ürünlerinden et döner (518 puan), iskender kebap (386 puan) ve Adana kebap (213 puan); fast food içeceklerden ise ayran (657 puan), kolalı içecekler (369 puan) ve taze meyve suyu (354 puan) en çok tercih ettikleri ilk üç üründür. Öğretmenlerin %71.39’unun yeterli, %24.94’ünün iyi ve %3.67’sinin yetersiz düzeyde beslenme bilgisine sahip olduğu belirlenmiştir. Erkek öğretmenlerin beslenme bilgi puan ortalaması, 40.69±0.926, kadın öğretmenlerin beslenme bilgi puan ortalaması ise 45.58±0.645’dır.

Özçelik (2000)’in sağlık personelinin beslenme alışkanlıklarını saptamak amacıyla 400 birey üzerinde yaptığı araştırmada Beden Kütle İndeksine (BKİ) göre %65,50’sinin normal vücut ağırlığında olduğu bulunmuştur. Sağlık personelinin %62,25’inin günde üç öğün yemek yedikleri ve en çok atlanılan öğünün sabah kahvaltısı olduğu belirlenmiştir. Öğün aralarında en çok tüketilen yiyecekler sırasıyla meyve, kek, vb., şeker-çikolata, içecekler ise çay-kahve, kola-gazoz ve meyve suyudur. Sağlık personelinin beslenme alışkanlıklarının psikolojik durumlarından etkilendiği belirlenmiştir.

Aytekin (1999)’in, üniversite öğrencilerine verilen beslenme eğitiminin, öğrenci davranışlarında ne gibi etkiler yarattığını incelemek amacıyla 200 üniversite öğrencisi

üzerinde yaptığı araştırmada, öğrencilerin %44,5’inin yurtta, %31,0’inin arkadaşları ile birlikte, %14,0’ünün ise ailesi ile kaldığı ;öğrencilerin %55,3’ünün üç öğün beslendiği; %47,1’inin vakit bulamama nedeniyle, %34,2’sinin ise canı istemediği için öğün atladığı; %2,5’inin ara öğün alışkanlığı olmadığı; %50,0’sinin beslenme bilgilerini gazete ve dergilerden edindiği; %59,5’inin beslenme konusunda bilgilerini yeterli bulmadığı; %58,0’inin beslenme eğitimi almak istediği; eğitim verilen gruplarda beslenme bilgileri açısından istatistiksel açıdan önem taşıyan farkların gerçekleştiği tespit edilmiştir. Ayrıca bu araştırmada, öğrencilere beslenme eğitiminin beslenme uzmanları tarafından, kısa süreli kurslar şeklinde verilebileceği de önerilmiştir.

Mazıcıoğlu ve Öztürk (2003) tarafından Erciyes Üniversitesi öğrencileri üzerinde gerçekleştirilen, üniversite 3. ve 4. sınıf öğrencilerinde beslenme alışkanlıkları ve bunu etkileyen faktörler adlı çalışmada, 599 öğrenci ile görüşülmüştür. Kız ve erkek öğrenciler arasında sigara içme yönünden belirgin bir farklılık olduğu, öğrencilerin %48,9’unun gün içinde toplam üç öğün beslendiği, %34,4’ünün sabah kahvaltısını, %41,9’unun öğle yemeğini, %75,1’inin ise akşam yemeğini her gün düzenli olarak yaptığı, erkek öğrencilerin kız öğrencilere göre öğle yemeğini daha düzenli yedikleri, evde aileleri ile ya da arkadaşları ile birlikte kalan ve beslenme konusunda verilen konferanslara gönüllü olarak katılan öğrencilerin kahvaltı, öğlen ve akşam yemeklerini daha düzenli yaptığı tespit edilmiştir.

Filiz ve Demir (2004) tarafından, beden eğitimi ve spor yüksekokulunda okuyan öğrencilerin barınma ve beslenme durumlarının araştırılması amacıyla Gazi Üniversitesin’de 113 erkek, 110 bayan toplam 243 kişi ile yapılan çalışmada, erkeklerin %64,0’ünün kiralık evde, %27,0’sinin ailesiyle beraber kaldıkları, %34,0 oranıyla günlük öğün olarak en çok akşam yemeğini gerçekleştirdikleri; bayanların ise %53,6’sının kiralık evde oturdukları, %24,4’ünün ailesiyle beraber aynı evde kaldıkları, %32,4 oranıyla günlük öğün olarak en çok akşam yemeğini gerçekleştirdikleri, erkeklerin %69,3’ünün, bayanların ise %82,7’sinin öğle yemeklerini üniversite yemekhanesinde yemeği tercih ettikleri tespit edilmiştir.

Ahsen (1994), beslenme öğrenimi gören ve görmeyen kız meslek lisesi 326 son sınıf öğrencinin beslenme durumunun tespiti üzerine yaptığı araştırmada; beslenme öğrenimi gören öğrencilerin %59,9’ unun ve görmeyen öğrencilerin %65,1’ inin günde üç öğün tükettiklerini, beslenme öğrenimi gören ve görmeyen öğrencilerin sırasıyla

%62,6’ sının ve %59,6’ sının kahvaltıyı, %36,1’ inin ve %45,9’ unun öğlen öğününü, %27,9’ unun ve %19,2’ sinin akşam öğününü atladıklarını; öğün atlayanların ise isteksizlikten dolayı öğünlerini atladıklarını belirlemiştir. Öğrencilerin sabah kahvaltılarını ve akşam yemeklerini evde, öğle yemeklerini okul kantininde tükettikleri tespit edilmiştir. Öğrencilerin beslenmeyle ilgili bilgilerini; beslenme öğrenimi gören öğrencilerin %84,4’ ünün konuyla ilgili alınan derslerden, beslenme öğrenimi görmeyen öğrencilerin % 54,8’ inin aileden aldıkları saptanmıştır.

Bu çalışmalardan da anlaşılacağı üzere ülkemizde beslenme bilgi ve alışkanlıkları ile ilgili çalışmalar farklı demografik gruplarla ve farklı yöntemlerle yapılmıştır. Üniversite öğrencilerinin beslenme bilgi ve alışkanlıklarını konu alan çalışmalar daha çok son on yılda hızlanmıştır. Yapılan araştırmalarda çoğunlukla üniversite öğrencilerinin beslenme alışkanlıkları konusu ele alınmıştır. Literatürde tıp fakültesi öğrencileri ile ilgili yapılan çalışma sayısının az olduğu görülmektedir. Bu açıdan çalışmamız bundan sonra yapılacak olan çalışmalara yol gösterici olacaktır.

Benzer Belgeler