• Sonuç bulunamadı

222 numaralı Urfa Şerʻiyye Sicili'nin (Birinci kısım) transkripsiyonu ve değerlendirilmesi (H. 1308-1309/M. 1891-1892)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "222 numaralı Urfa Şerʻiyye Sicili'nin (Birinci kısım) transkripsiyonu ve değerlendirilmesi (H. 1308-1309/M. 1891-1892)"

Copied!
284
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ * SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

TARİH PROGRAMI

222 NUMARALI URFA ŞERʻİYYE SİCİLİNİN ( BİRİNCİ KISIM )

TRANSKRİPSİYONU VE DEĞERLENDİRİLMESİ

( H. 1308 - 1309 / M. 1891 - 1892 )

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Zafer BENZER

HAZİRAN – 2015

(2)

I

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ * SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

TARİH PROGRAMI

222 NUMARALI URFA ŞERʻİYYE SİCİLİNİN ( BİRİNCİ KISIM )

TRANSKRİPSİYONU VE DEĞERLENDİRİLMESİ

( H. 1308 - 1309 / M. 1891 - 1892 )

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Zafer BENZER

Tez Danışmanı: Prof. Dr. M. Alaaddin YALÇINKAYA

HAZİRAN – 2015

TRABZON

(3)

II

ONAY

Zafer BENZER tarafından hazırlanan 222 Numaralı Urfa Şerʻiyye Sicilinin (Birinci

Kısım) Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi ( H. 1308 - 1309 / M. 1891 - 1892 ) adlı bu

çalışma …/…/2015 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda (oybirliği/oyçokluğu) ile

başarılı bulunarak jürimiz tarafından Tarih Anabilim dalında yüksek lisans tezi olarak

kabul edilmiştir.

[İmza]

………..

[Prof. Dr. Alaaddin YALÇINKAYA](Başkan)

[İmza]

………..

[Prof. Dr. M. Alaaddin YALÇINKAYA](Danışman)

[İmza]

………..

[………..](Üye)

[İmza]

………..

[………..](Üye)

Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim üyelerine ait olduklarını onaylarım. ... / ... / ….

………

Enstitü Müdürü

(4)

III

BİLDİRİM

Tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde

edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada

orijinal olmayan her türlü kaynağa eksiksiz atıf yapıldığını, aksinin ortaya çıkması

durumunda her tür yasal sonucu kabul ettiğimi beyan ediyorum.

Zafer BENZER

08.06.2015

(5)

IV

ÖNSÖZ

Osmanlı Devleti’nin altı asır varlığını devam ettirmesinde ve dünyanın üç kıtasında

söz sahibi olmasında hiç şüphesiz içerisinde kurmuş olduğu ve mükemmel derecede

düzenli işleyen sistemleri etkili olmuştur. Bu sistemlerden bir tanesi hukuk sistemidir.

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan yıkılışına değin geçen süre zarfında hukuk, toplumsal

anlamda vazgeçilmez bir alanı teşkil ediyordu. Devlet tarafından bu alanda yetkili kılınan

kadılar, hukuku tatbik ediyor ve kayda geçiriyorlardı. Kadılar tarafından kayıt altına alınan

ve defterlere yazılan bu kayıtlar serisi Şer’iyye Sicilleri olarak adlandırılmaktadır.

Bulunduğu dönemin ve ait olduğu şehrin kültürel, etnik ve toplumsal hayatını

aydınlatması açısından ilk elden kaynak özelliği taşıyan Şer’iyye Sicilleri, yerel ve sosyal

tarih araştırmalarının ön plana çıktığı günümüzde oldukça önem arz etmektedir. Çünkü

sicillerde dil, din, ırk, mezhep, cinsiyet ayırımı gözetilmeksizin her kesimden insana ve

yaşama dair birçok ayrıntıya rastlamak mümkündür. Osmanlı Tarihi araştırmalarında

vazgeçilmez arşiv kaynakları arasında yer alan bu kayıtlar Urfa’nın içtimai ve iktisadi

tarihine de ışık tutmaktadır.

Bu tezin amacı 222 Numaralı Urfa Şer’iyye Sicili (Birinci Kısım)’ni transkribe

etmek ve genel bir değerlendirmesini yapmaktır. Çalışmada elde edilen bilgiler, Urfa

tarihini anlama ve anlatabilmede yetersiz kalsa da benzer çalışmalarla birlikte

değerlendirildiğinde şehrin siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel durumu hakkında bilgi sahibi

olunabileceği kanaati edinilmiştir.

Çalışmam sırasında öncelikle benden yardımlarını esirgemeyen ve değerli

fikirleriyle beni yönlendiren tez danışmanım sayın Prof. Dr. Mehmet Alaaddin

YALÇINKAYA’ya teşekkür ederim.

Tezin yazım aşamasında teknik konularda gösterdiği yardımından dolayı değerli

arkadaşım Aydın ÇAKIR’a, çalışma süresince görüş ve düşünceleriyle yanımda olan

kıymetli Derya ÖNAL’a teşekkürü bir borç bilirim.

Hayatım boyunca bana her türlü konuda destek olan aileme ise minnettarım.

(6)

V

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ... IV

İÇİNDEKİLER ... V

ÖZET ... VIII

ABSTRACT ... IX

TABLOLAR LİSTESİ ... X

KISALTMALAR LİSTESİ ... XI

GİRİŞ ... 1-4

BİRİNCİ BÖLÜM

1. ŞER’İYYE SİCİLLERİNİN TANIMI VE MUHTEVASI ... 5-15

1.1. Şer’iyye Sicillerinde Bulunan Belge Türleri ... 7

1.1.1. Kadılar Tarafından Yazılan Belgeler ... 9

1.1.1.1. Hüccet ... 9

1.1.1.2. Ma‛ruz ... 9

1.1.1.3. İʿlâm ... 10

1.1.1.4. Mürâseleler ... 10

1.1.1.5. Terekeler ... 10

1.1.1.6. Vakfiyeler ... 10

1.1.2. Üst Makamlardan Gelen ve Sicillere Kaydolan Belgeler ... 11

1.1.2.1. Ferman ... 11

1.1.2.2. Berât ... 11

1.1.2.3. Buyruldu ... 11

1.1.3. Tezkireler, Temessükler ve Diğer Kayıtlar ... 12

1.1.3.1. Tezkireler ... 12

1.1.3.2. Temessükler ... 12

(7)

VI

1.2. Şerʿi Mahkemelerdeki Görevliler ... 13

1.2.1. Kadı ... 13

1.2.2. Nâib ... 14

1.2.3. Kassâm ... 14

1.2.4. Muhzır ... 15

1.2.5. Kâtip ... 15

1.2.6. Şuhudü’l-Hâl ... 15

İKİNCİ BÖLÜM

2. 222 NUMARALI URFA ŞERʻİYYE SİCİLİNİN (BİRİNCİ KISIM)

aa

DEĞERLENDİRİLMESİ ... 16-48

2.1. Urfa Şerʻiyye Sicillerinin Genel Durumu ... 16

2.2. 222/1 Numaralı Urfa Şerʻiyye Sicili ... 20

2.2.1. 222/1 Numaralı Urfa Şerʻiyye Sicilinde Bulunan Belge Türleri... 21

2.2.1.1. Vekâlet ... 23

2.2.1.2. Borç-Alacak Davaları ... 25

2.2.1.3. Mihir Talebi ... 26

2.2.1.4. Vâsi Tayini ... 27

2.2.1.5. Mülk Satışları ... 29

2.2.1.6. Nafaka Talebi ve Tayini ... 31

2.2.1.7. Evlenme-Boşanma ... 32

2.2.1.8. Miras ve Veraset ... 37

2.2.1.9. Hırsızlık, Gasp ve Adam Yaralama ... 40

2.2.1.10. Diğer Kayıtlar ... 41

2.2.2. Sicilde Geçen İsim, Unvan ve Lakaplar ... 42

2.2.2.1. Müslüman İsimleri ... 43

2.2.2.1.1. Erkek İsimleri ... 43

2.2.2.1.2. Kadın İsimleri ... 44

2.2.2.2. Gayr-i Müslim İsimleri ... 44

2.2.2.2.1. Erkek İsimleri ... 44

2.2.2.2.2. Kadın İsimleri ... 44

(8)

VII

2.2.2.4. Unvan ve Lakaplar ... 45

2.2.3. Sicilde Geçen Yer İsimleri ... 46

2.2.3.1. Sancak, Kaza ve Nahiye İsimleri ... 46

2.2.3.2. Karye (Köy) İsimleri ... 46

2.2.3.3. Mahalle İsimleri ... 47

2.2.3.4. Adı Geçen Diğer Kayıtlar ... 48

2.2.4. Sicilde Adı Geçen Görevliler ... 48

SONUÇ ve DEĞERLENDİRME ... 50-53

KAYNAKÇA... 54-59

EKLER…….………60-271

EK-1: 222 NUMARALI URFA ŞERʻİYYE SİCİLİNİN (BİRİNCİ KISIM)

TRANSKRİPSİYON METNİ.…………...………...61-261

EK-2: 222 NUMARALI URFA ŞERʻİYYE SİCİLİ BELGE ÖRNEKLERİ...262-271

ÖZGEÇMİŞ ... 272

(9)

VIII

ÖZET

“222 Numaralı Urfa Şerʻiyye Sicili’nin (Birinci Kısım) Transkripsiyonu ve

Değerlendirilmesi (H. 1308-1309/M. 1891-1892)” başlığı altında hazırladığımız bu tezin

amacı, söz konusu sicilin transkripsiyonun yapılması ve sicilde yer alan kayıtların

değerlendirilmesidir. Böylece özellikle 19. yüzyılda Urfa’nın ekonomik, sosyal ve kültürel

hayatına dair bilgilere ulaşılması hedeflenmiştir.

Çalışmamız giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Girişte Şer’iyye Sicilleri ve

öneminden bahsedilmiştir. Birinci bölümde bu sicillerin tanımı ve muhtevası işlenmiştir.

İkinci bölümde genel olarak Urfa Şerʻiyye Sicilleri ve özel olarak da 222 Numaralı Urfa

Şerʻiyye Sicil Defteri’nin birinci kısmı hakkında detaylıca bilgi verilmiştir. Adı geçen

sicilde yer alan belge çeşitlerinin tespiti yapılmış ve değerlendirmeye tâbi tutulmuştur.

(10)

IX

ABSTRACT

The purpose of this study which is presented under the heading of “Transcription

and Evaluation of Urfa Sharʻiya Register (First Chapter) No. 222 (H. 1308-1309/

1891-1892 A.D.)” is transcribing the abovementioned register and evaluating the cases

documented in it. Therefore, it is aimed to receive information regarding Urfa’s economic,

social, and cultural life especially in the 19th century.

Our study is consist of an introduction and two chapters. In the Introduction

section, Shar’iya Registers and their importance are discussed. In the first chapter,

definition and content of these registers are reviewed. In the second chapter, detailed

information about Urfa Sharʻiya Registers in general and the first chapter of Urfa Sharʻiya

Register No. 222 in particular is provided. Types of documents recorded in the

abovementioned register are determined and evaluated.

(11)

X

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo Nr.

Tablo Adı

Sayfa Nr.

1 Urfa Şer‘iyye Sicil Defterleri (1629-1915) ………..…… 18

2 222 Numaralı Urfa Şerʻiyye Sicilinde (Birinci Kısım) Bulunan Belge Türleri ve

(12)

XI

KISALTMALAR LİSTESİ

a.g.e.

: Adı geçen eser

a.g.m.

: Adı geçen makale

a.g.t.

: Adı geçen tez

BDAGM

: Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü

bkz.

: Bakınız

BOA

: Başbakanlık Osmanlı Arşivi

c.

: Cilt

DİA

: Diyanet İslam Ansiklopedisi

Edt.

: Editör

H.

: Hicrî

İSAM

: İslam Araştırmaları Merkezi

Mah.

: Mahalle

M.

: Milâdi

MÜ İFAV

: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı

No

: Numara

OTAM : Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi

s.

: Sayfa

S.

: Sayı

ŞURKAV

: Şanlıurfa İli Kültür Eğitim Sanat ve Araştırma Vakfı

TDV

: Türkiye Diyanet Vakfı

TTK

: Türk Tarih Kurumu

U.Ş.S.

: Urfa Şer’iyye Sicilleri

vb.

: ve

b

benzeri

(13)

1

GİRİŞ

Urfa, eski çaglardan beri doğu ile batının buluşma noktası olan önemli bir merkez

özelliği taşımıştır. Ticarî ve askerî ulaşımı sağlayan geçiş noktalarından biri olması

sebebiyle, birçok devlet tarafından ele geçirilmiş ve medeniyetlerin toplandığı bir havza

olmuştur. Bu özelliği sebebiyle Urfa coğrafyası tarih boyunca birçok kez el değiştirmiştir.

Gayrimüslimler tarafından farklı dönemlerde bir kaç kez yakılıp yıkılan bu şehir

Müslümanların eline geçmesiyle birlikte refaha kavuşmuştur. Yavuz Sultan Selim

döneminde Osmanlı topraklarına katılan Urfa önemli bir merkez olma özelliğini

korumuştur.

1

Osmanlı devlet teşkilatının eksiksiz uygulandığı bu bölgede de hukukun

tatbik edilmesi adına tutulan Şerʻiyye Sicilleri dediğimiz kayıtlar, kadılar tarafından ilgili

mahkemelerde tutulmuştur. Osmanlı Devleti’nin siyasi, iktisâdi, sosyal ve kültürel tarihi

hakkında hayati öneme sahip olan bu sicil kayıtları Urfa tarihi açısından da vazgeçilmez

arşiv kaynakları arasında yer almaktadır. Bu bağlamda konumuza geçmeden önce bu

siciller ve bunların hakkında bilgi vermenin faydalı olacağı düşünülmektedir.

Şer’iyye Sicilleri Osmanlı Devleti’nin mahkemelerinde kadılar tarafından tutulan

zabıtlar; kasabaların ve taşra teşkilatının idari ve sosyal yapısını ortaya çıkaran en

teferruatlı arşiv belgeleridir. Siciller sosyal veya kültürel tarihimizin en önemli vesikaları

olmakla beraber, tarihe ne tarz bir bakış açısıyla yaklaşacağımız konusunda da bizi

yönlendiren güvenilir kaynaklardır. Sicillerde dil, din, ırk ayırımı gözetilmeksizin her

kesime ve insana ve yaşama dair her ayrıntıya rastlamak mümkündür.

2

Ait olduğu mahallin sosyal, kültürel, iktisadi, idari, siyasi hayatını yansıtan,

mahkeme kararlarını ihtiva eden bu siciller sayesinde, Müslüman halkın birbiriyle ve

gayrimüslimlerle olan ilişkilerini, devlet halk münasebetini, görülen davalarda İslam

Hukuku’nun ne derece uygulandığını vs. tespit edebilme imkânına sahip olabilmekteyiz.

1Selahaddin E. Güler, “Eskiçağdan Kurtuluş Savaşı’na (1920) Kadar Urfa’nın Tarihi”, Şanlıurfa Uygarlığın

Doğduğu Şehir, Ankara: ŞURKAV Yayınları, 2002, s. 11; Sabri Yazar, Ayetler Işığında Halilürrahman İbrahim Aleyhisselam ve Urfa Tarihçesi, Şanlıurfa: Dergah Kitabevi, 2001, s. 141.

2 Abdülaziz Bayındır, “Osmanlı’da Yargının İşleyişi”, Güler Eren (Edt.), Osmanlı içinde, 6, Ankara: Yeni

(14)

2

Bu sebeple de Şer’iyye sicilleri, araştırmacıların göz ardı edemeyeceği birinci elden

kaynaklardır. Şer‘iyye sicilleri taşra yönetimi ile merkez arasında gerçekleşen bir kısım

yazışmaları ihtiva ederken daha büyük miktarda taşrada vuku bulan ve kadı mahkemesine

intikal eden her türlü hadisenin kaydedilmesinden oluşmuşlardır. Şer‘iyye sicillerinin şehir

tarihçiliği açısından arz ettiği ehemmiyet ilim çevrelerinde geniş kabul görmekle kalmayıp

sicillerle desteklenen şehir tarihi çalışmalarının Osmanlı tarihinin daha iyi anlaşılabilmesi

ve yorumlanabilmesine büyük yardım ettiği şüphesizdir.

3

Şerʻiyye sicillerindeki belgelerden çıkarılan bilgiler sayesinde yeniçeri, sipahi,

tımarlı ve gönüllülerin sayısı, asker kaçaklarının yargılanması, halktan toplanacak vergiler

ve bunların nasıl toplanacağına dair fermanlar, halka adaletli muamele edilmesine dair

verilen direktifler, bulundukları yerlerin idaresinden sorumlu memurların tayin, azl, nakil

gibi işlerine ait çeşitli evraklar bulunmaktadır. Esnaf arasındaki anlaşmalara riayet

etmeyenlere verilen cezalar, soygunculuk eşkıyalık gibi suçlara dair i‘lamlar, miras ve

boşanmalara dair fetvalar, ölenlerin muhallefat ve tereke defterleri, geride kalanlara tayin

edilen vasî ve nafakaya dair hüccetler ve vakıf işlerine dair birçok meselenin ayrıntılarını

tespit edebilmekteyiz. Bunların yanı sıra Türk aile yapısını, nişan, evlenme, boşanma gibi

müesseselerin nasıl işlediğini, boşanma hakkının sadece erkeğe ait olmayıp da bunun kadın

tarafından da nasıl kullanıldığını, eşler arasındaki mal paylaşımı, çocuklar üzerindeki hak

ve vazifeleri konusunda bilgi sahibi olabilmekteyiz. Öte yandan ölen birinin bu vesileyle

geride bıraktığı eş/eşleri veya çocukları, tereke miktarı, ölüm sebebi, tereke kayıtlarından

mahallenin ekonomik durumu, halkın yeme, içme, giyim, kuşam, sosyo-kültürel yapısı

hakkında da Şer’iyye sicilleri sayesinde gerekli bilgilere ulaşabilmekteyiz. Zımmî

statüsüne sahip, değişik ırk din ve mezhebe mensup olanların toplum içindeki yerlerini,

sosyal statülerini, ekonomik durumlarını, halkla ve devletle olan ilişkilerini de yine

sicillerdeki kayıtlar sayesinde öğrenmekteyiz.

Şer’iyye sicillerinin bu önemine binaen sicillerden istifade edebilmek maksadıyla

fihrist ve toplu kataloga ihtiyaç duyulmuş ve bu alanda birçok önemli çalışma söz konusu

olmuştur.

Bu

konuda

en kapsamlı katalog çalışmasını Ahmet Akgündüz

3 Kenan İnan, “1831 Nolu Şeriye Siciline Göre 17. Yüzyıl Ortalarında Trabzon’da Mülk Satışları”, Türk

(15)

3

gerçekleştirmiştir.

4

Yusuf Halaçoğlu, Mücteba İlgürel, Abdülaziz Bayındır, M. Hanefi

Bostan ve Kenan İnan gibi isimlerin çalışmaları da bu noktada çok ciddi katkılar

sağlamıştır.

Osmanlı hukukunu tespit edebilmek amacıyla başvurulacak iki kaynaktan biri,

Osmanlı Kanunnameleri, diğeri ise Şerʻiyye Sicilleri’dir. Araştırma konumuz olan 222/1

Numaralı Urfa Şer‘iyye Sicili’ne geçmeden önce Osmanlı Hukuku’nun temelini teşkil eden

Örfî ve Şer’î Hukuk kavramlarına, bu kavramların ayrımına kısaca değinmekte fayda

vardır.

Osmanlı Devleti’nde padişahın, Şer’î hukuka müdahale etmemek ve aynı zamanda

ona muhalif olmamak kaydıyla yasama yetkisi vardı. İşte bu yetkiyi kullanarak

uygulamaya koyduğu hukuka “Örfi Hukuk” adı verilmiştir. Örfi hukuk, zamana, şartlara ve

ihtiyaca göre belli bir süreç dâhilinde yavaş yavaş oluşmuştur. Ancak örfi hukuk deyince

sadece âdet hukuku değil, şer‘î hükümlerin kanun tarzında tedvini de dâhil olmak üzere

ulü’l-emre tanınan sınırlı yasama yetkisi çerçevesinde, mütehassıs İslam hukukçularının

içtihad ve fetvalarına da başvurularak ortaya konan hukuki hükümler de akla gelmelidir.

5

Bunların kaynakları da, başta örf-adet kaideleri olmak üzere İslam hukukunun aslî veya

çoğunlukla tali kaynakları olduğunu burada ifade etmemiz icap eder. Osmanlı hukukunda

Şer‘î Hukuk’tan kastedilen Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas gibi şer’î deliller vasıtasıyla

İslam müctehidlerinin fıkıh kitaplarında tedvin ettikleri hukuki hükümlerdir.

6

“Edile-i Şer‘iyye” denilen bu aslî kaynakların yanı sıra, tali kaynaklar diye ifade

ettiğimiz örf-adet kaideleri, istihsan, istislah gibi kaynaklar da Osmanlı Hukuku’nun örfî

hukuk kısmını oluşturmaktadır. Ancak yukarıda da ifade ettiğimiz gibi örfi hukuk,

referanslarını Şer‘î hukuk kaynaklarından alır ve bu anlamda örfî hukukun şer‘î hükümlere

muhalif olmayacağı, olduğu takdirde geçerli sayılmayacağı da hemen belirtilmelidir. Bu

noktadan hareketle, Osmanlı Devleti’nde birlik ve istikrarı bozmamak adına kadılar,

4 Ahmet Akgündüz, Şer’iyye Sicilleri Mahiyeti Toplu Kataloğu ve Seçme Hükümler, c. 1, 1. Baskı,

İstanbul: TDV Yayınları, 1988.

5 Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri, İstanbul: Fey Vakfı Yayınları, 1990, s. 51; Murat Şen,

“Osmanlı Hukukunun Yapısı”, Güler Eren (Edt.), Osmanlı içinde, 6, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 1999, s. 328-329.

(16)

4

hukuki anlamda keyfi muamele etmekten alıkonulmuş, Hanefi mezhebinin en sahih

görüşüne göre hükmetmekle sorumlu tutulmuşlardır.

7

7Ahmet Akgündüz, “İslam Hukukunun Osmanlı Devleti’nde Tatbiki: Şer’iyye Mahkemeleri ve Şer’iyye

(17)

5

BİRİNCİ BÖLÜM

1. ŞER’İYYE SİCİLLERİNİN TANIMI VE MUHTEVASI

Kelime manası itibariyle “Şer‘î” ve “Şer‘iyye”, şeriata, yani İslam dininin

esaslarına ve dinin emrettiği dünya nizamına mensup ve müteallik veya muvafık olan

8

anlamına gelmektedir. Şerʿiyye Sicilleri “kadı defteri’’, “kadı sicilleri’’, “zabt-ı vekâyî’’

veya “şerʿiyye sicil defterleri’’ gibi çeşitli şekillerde isimlendirilmektedir.

9

Sözlükte şerʿi;

şeriʿâta özgü ve uygun olan, şeriʿât ile ilgili

10

demektir. “Sicil” kelimesi ise mahkemede

evrakların kaydının yapıldığı büyük defter veya dosya

11

olarak da kullanılmaktadır.

Şerʿiyye Sicilleri dönemin kadılarının görmüş olduğu her türlü davaların yazıldığı

defterlerdir. Defterin kaydını kadılar tuttuğu gibi bazen de yerine nâib olarak görev yapan

mahkeme memurları da aynı görevi yerine getirmişlerdir. Sicil kayıtlarının yazı türü

genellikle “Talik”ve “Rik’a” ya da “Rik’a kırması” şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Siciller dil bakımından bir dönem Arapça kaleme alınmıştır. XVI. yy’dan itibaren Arap

coğrafyası dışındaki defterler çoğunlukla Osmanlı Türkçesi ile yazılmış olsa da her iki

dildeki kayıtlarda benzer olaylar için kullanılan hukuki terminoloji aynıdır.

12

Osmanlı hukukunun en önemli kaynağı şüphesiz sayıları on binleri aşan mahkeme

defterleridir. Sadece Türkiye sınırları içinde kalan şehirlere ait mahkeme defterlerinin

sayısının 20 bin civarında bulunduğu, buna yakın bir sayının da Türkiye sınırları dışında

kalan şehir defterleri için söz konusu olduğu dikkate alınırsa Osmanlı Şer’iyye Sicilleri

Türk ve İslâm hukuk tarihi araştırmaları için ne kadar zengin bir kaynak olduğu kolayca

8 Şemsettin Sami, Kâmus-i Türkî, İstanbul: Çağrı Yayınları, 1996, s. 774.

9 Fethi Gedikli, “Osmanlı Hukuk Tarihi Kaynağı Olarak Şer’iyye Sicilleri”, Türkiye Araştırmaları

Literatür Dergisi, 3(5), (2005), s. 187; Güven Dinç, “Şer’iyye Sicillerine Göre XIX. Yüzyıl Ortalarında

Ailenin Sosyo-Ekonomik Durumu”, OTAM, (17), (2005), s. 2.

10 İsmail Parlatır, Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, 1. Baskı, Ankara: Yargı Yayınları, 2009, s. 1573. 11 Parlatır, a.g.e., s. 1509.

(18)

6

anlaşılır.

13

Ülkemiz sınırları dışında kalan mahkeme tutanaklarına önemli bir örnek olarak

Urfa Şer’iyye Sicil Defterleri gösterilebilir. Çünkü şu an elimizde mevcut olan Urfa sicil

defterleri genellikle son dönemlere ait olanlardır. Erken dönemli kayıtlar muhtemelen Urfa

Sancağının günümüzde Suriye sınırları içerisinde kalan merkezlere bağlı olmasından

dolayı bu devletin bünyesindedir.

Siciller içerik açısından çok zengin arşiv kaynaklarıdır. Osmanlı topraklarında bir

mahallin en üst yöneticisi olan kadılar o yörenin hem idari hem de adli organlarından

sorumlu

oldukları için kadıların tuttukları kayıtlar (şerʿiyye sicilleri) her türlü konuyu

kapsamaktaydı. Adlî kayıtların yanı sıra, idari alanda da reayanın dilek ve şikâyetlerini

içeren ma’rȗzlar, bir hizmet ya da göreve dair atamaları ferman, nişan ve berâtlar, askeri ve

mali alanda merkezden gelen her türlü buyruldular şerʿiyye sicillerinde sıkça

rastlayabileceğimiz vesikalar arasındadır.

14

Bütün bu belgeler kadılar tarafından belirli usullere göre tutulmuştur. Bazı

bölgelerde bir defterde birden çok konu ile ilgili bilgiler mevcȗt iken, İstanbul, Edirne,

Şâm gibi önemli vilâyetlerde tutulan siciller konularına göre ayrı ayrı tutuldukları

bilinmektedir. Siciller, tutuluş tarzlarına göre üçlü bir ayrım içinde değerlendirilebilir:

Tereke, vekâlet, hüccet, i’lâm gibi yalnızca bir konuya ait kayıtların bulunduğu defterler

birinci grubu oluşturur. “Sicill-i mahfȗz” denilen bir tarafına evlenme-boşanma, alacak

verecek, alım-satım, nafaka, vakıf, hibe, cürm-cinayet gibi mahalli olaylar ve “sicill-i

mahfȗz defterlu’’ denilen öteki tarafına merkezden gelen ferman, berât, buyruldu,

izinnâme, gibi belgeler kaydedilen defterler ikinci grup içinde mütala’a edilebilir. Kayıt

sırasında konu hatta tarih sırasına dikkat edilmeden tutulan defterler de ayrı bir grubu

oluşturmaktadır.

15

Tarih ve kültür araştırmaları için gerekli olan kaynakların en başında arşiv belgeleri

gelmektedir. Tarihimizin gerçek bilgileri arşiv belgelerinde saklıdır. Belgesiz tarih

yazılamayacağı gibi olayların gerçek yönleri de gün ışığına çıkarılamaz. Arşiv belgeleri

yalnızca geçmişin siyasi hadiselerine değil, döneminin her türlü sosyal, kültürel ve

13 Bilgin Aydın ve Ekrem Tak, İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 1 Numaralı Sicil (H.

919-927/M. 1513-1521), 1. Baskı, İstanbul: İSAM Yayınları, 2008, s. 11.

14 Nasi Aslan, “Milli Arşiv İçerisinde Şer’iyye Sicilleri Eğitim ve Terminoloji Problemi”, 1. Milli Arşiv

Şûrası (Tebliğler-Tartışmalar), Ankara: BDAGM Yayınları, 1998, 187-194.

(19)

7

ekonomik olaylarına da ışık tutar. Bilhassa mahalli tarih için en önemli kaynaklardan biri

olan Şer’iyye Sicil Defterleri, bugünkü anlamıyla Osmanlı dönemindeki Şerî mahkeme

kayıtlarıdır. Bu kayıtlar, yaklaşık olarak son 500 yıllık toplumsal tarih, kültür ve

medeniyetimizin en ince detaylarının ortaya konulduğu önemli bilgileri içermektedir. Bu

belgelerde, siyasi, idari, hukuki, iktisâdi ve sosyal tarihimize ilişkin bütün kurumların

işleyişi, vakıf sistemimiz, mimari anıtlarımız ve daha pek çok konuda bilgiler yer

almaktadır.

16

İstanbul’da bulunan 10.000 adet civarında defter ve Ankara Milli

Kütüphane’de toplanan Anadolu’nun 10.000 adet civarındaki sicilleri, Balkanlar ve

Ortadoğu da düşünülürse milyonlarca sayfası ve kayıtları ile, hiç şüphesiz Osmanlı

tarihinin her alanı için eşsiz bir kaynaktır. Sosyal yapıları ve olayları göz ardı etmeyen

iktisat tarihi için ise sicil defterleri içerisinde yer alan kayıt türlerinden özellikle vergi,

narh, miras, tereke, alış-satış, borç, evlenme (mehir) ve boşanma (muhâla‘a) ilâm ve

hüccetleri en önemli kayıtlardır. Bunun yanı sıra merkezden gelen emirler, şikayet ve

arzlara cevaplar da bize iktisat tarihi açısından son derece önemli ipuçları vermektedir.

17

1.1. Şer’iyye Sicillerinde Bulunan Belge Türleri

Şer‛iyye mahkemeleri, Osmanlı Devleti’nde Tanzimat’ın ilanına kadar aslî,

genel mahkemeler (mehâkim-i umumiye) olarak görev yapmışlar ve hukukî,

cezaî, idarî, askerî, malî ve her çeşit davaya bakmışlardır. Şer‛iyye sicilleri olarak

adlandırılan defterler, ilk tutulmaya başlandığı zamanlardan itibaren Tanzimat’a kadar

geçen

sürede

hep

aynı

özelliklerde

ve

tek

surette

tutulmuşlardır. Konu ayrımına veya belge ayrımına göre ayrı ayrı tutulmaları söz konusu

değildir. Kadı göreve başladığında defterin başına görev beratını kaydeder, ardından da

kendi yetki alanına giren konuları ve merkezden taşraya gelen ilgili yazıları ya karışık

olarak ya da defterin başına önce kendi tutuğu kayıtları kaydeder, sonra merkezden

gelenleri eklerdi. Tanzimat öncesi dönemde, tek hâkimli ve tek dereceli Şer‛iyye

mahkemeleri yerini, Tanzimat dönemi itibariyle görev alanı büyük ölçüde

daralmış bulunan Şer‛iyye mahkemelerine ve hukuk ve ceza davalarına bakan

toplu hâkimli ve dereceli Nizamiyye mahkemelerine bırakmıştır. Yine Tanzimat

16 Mustafa Denktaş, “Şer’iyye Sicil Defterlerinin Sanat Tarihi Araştırmalarındaki Önemi”, Erciyes

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 18, (2005/1), s. 51.

17 Yunus Uğur, “Mahkeme Kayıtları (Şer‛iye Sicilleri): Literatür Değerlendirmesi ve Bibliyografya”,

(20)

8

öncesi dönemde bir üst mahkeme niteliği olan Divan-ı Hümâyun’un bu

alanlardaki yerini de Divân-ı Ahkâm-ı Adliyye, Şura-yı Devlet ve Meclis-i

Tedkikat-ı Şer‛iyye almıştır.

18

Klasik Şer‛iyye sicillerinde yer alan ve daha ziyade merkezden gelen belge

türleri Tanzimat bürokrasisinde meydana gelen değişime paralel olarak bazı

değişikliklere uğramıştır. Bu belge türlerinden bazıları varlığını sürdürürken

bazıları da zaman içinde ortadan kalkmıştır. Hatta yine değişime paralel olarak

yeni belge türleri ortaya çıkmış ve sicillerde yerlerini almıştır. Klasik dönem

belgelerinden ferman ve beratların padişaha ait belge türü olmaları hasebiyle

varlıklarını uzun müddet devam ettirmeleri gayet tabiidir.

Ancak, diğer makamlardan sadır olan buyuruldu, temessük gibi bazı belgeler

varlığını sürdürmekle birlikte, devlet kurumlarındaki yetki ve işleyişin değişmesine binaen

sayıları oldukça azalmış ve zamanla hiç kullanılmaz olmuşlardır.

Sicillerde mevcut olan yazılı kayıtları iki kısma ayırabiliriz. Birincisi, kadılar

tarafından inşa edilerek yazılan kayıtlardır ki sicillerdeki kayıtların büyük bir çoğunluğunu

bu tür belgeler oluşturmaktadır. İkincisi ise bizzat kadıların ortaya çıkardığı belgeler değil

de, dışarıdan gelerek sicile kaydedilen belgelerdir. Çünkü kadılar şer‘î işlerin yanı sıra

bulundukları bölgede yürütme gücünü de ele almışlardır. Bu yüzden taşraya gönderilen

fermanların büyük çoğunluğu kadılara hitaben yazılırdı. Padişahların yanı sıra bu

belgelerin dışında bazen sadrazam ve kazaskerlerin de kadılara buyruldular gönderdikleri

bilinmektedir.

19

Kadılar halkla devlet arasında aracı görevi üstlenmiş, halkı devlete karsı temsil

eden en önemli yüksek adli makamın görevlileri idiler. Bu ilişkiyi hukuki anlamda sicil

denilen defterlere kaydederlerdi. Bu vesileyle çok geniş bir coğrafyaya sahip olan Osmanlı

Devleti’nin sayısız Şer‘iyye Sicili defteri ortaya çıkmıştır.

18 Muhammed Ceyhan, “Tanzimat Dönemi Sonrası Şer‛iyye Sicil Defterlerinin Muhteva ve Diplomatik

Açıdan Tahlili”, OTAM, 29, (2011), s. 52.

19 Ali Aktan, Osmanlı Paleografyası ve Siyasi Yazışmalar, İstanbul: İlim ve İrfan Vakfı Yayınları, 1995,

(21)

9

1.1.1. Kadılar Tarafından Yazılan Belgeler

1.1.1.1. Hüccet

Şer’î mahkemeler tarafından verilen, hüküm ihtiva etmeyen, sadece kadı huzurunda

iki tarafın karşılıklı olarak anlaşmaya vardıklarına dair kadının tasdikini içeren

belgelerdir.

20

Hüccet, Kadının hükmünü (kararını) ihtiva etmeyen, taraflardan birinin

ikrarını, diğerinin bu ikrarı tasdikini hâvi bulunan ve üst tarafında bunu düzenleyen kadının

mühür ve imzasını taşıyan yazılı belgeye denir.

21

Taraflara verilen hüccetin üst tarafında kadının imza ve mührü bulunur, oysa sicil

defterindeki hüccetlerin başında bulunmaz. Tarafların adı ve adresi açıklanır. Konuyu

teşkil eden mal veya hak ayrıntılarıyla belirtilir, hukuki muamelenin şekli, şartları, teslim

ve tesellüm işlemleri beyan edilir. Hüccetlerin sonunda tarih, yıl, ay, gün olarak zikredilir.

Muameleye şahit olanların isim ve ünvanları Şuhûdü’l-Hâl başlığı ile kaydedilir.

Hüccetleri diğer yazılardan ayıran en büyük fark şahitlerin sıralanışı ve tasdik formülüdür.

Hüccette Şühûdü’l-Hâl terkibinin ilk harfi olan “sın” satır sonuna kadar uzatılarak isimleri

unvanları ve adresleri yazılır.

22

Bazı hüccet konuları şunlardır: Evlenme, boşanma, nafaka,

kefalet, vekâlet, diyet, kısas, bağışlama, satım akdi, rehin, ikrar ve vakfiyelerdir.

23

1.1.1.2. Ma‛ruz

Sözlük anlamı olarak ‘arz olunmuş, sunulmuş, takdim edilmiş

24

manasına gelir.

Astın üste yazdığı bir isteği veya bir durumun arzını hâvi yazılı belge ve kayıtlardır. Buna

ma’rȗz dendiği gibi arîza veya arz da denir ve genellikle çoğulu olan ma’rȗzat kelimesi

kullanılır.

25

Bugünki anlamıyla dilekçedir.

20 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, İstanbul: Kubbealtı Neşriyat, 1994, s. 350. 21 Akgündüz, Şer’iyye Sicilleri Mahiyeti Toplu Kataloğu ve Seçme Hükümler, s.21.

22 Tayyib Gökbilgin, Osmanlı Paleografya ve Diplomatik İlmi, İstanbul: Enderun Yayınları, 1992, s. 111. 23 Akgündüz, Şer’iyye Sicilleri, s. 17.

24 Parlatır, a.g.e., s. 1015.

(22)

10

1.1.1.3. İʿlâm

İ’lâm bildirmek, bildirilmek demektir. Kadının herhangi bir mesele hakkında

yaptığı tahkikatın kendi imzası altında merciine veya vâki’ suale cevaben arz eylmesine

i’lâm denir.

26

1.1.1.4. Mürâseleler

Mürasele; Arapça’da haberleşmek, mektuplaşmak anlamına gelmektedir.

27

Anadolu

ve Rumeli kazaskerleri tarafından kadı ve naiplere ve onlar tarafından nahiye ve naiplerine

tayinleriyle selâhiyetlerini mübeyyin olarak yazılan resmi emir hakkında kullanılan bir

tabirdir. Kadılar tarafından bir husus hakkında yazılan resmi kâğıtlara da mürâsele

denilirdi. Haberleşme, mektuplaşma ve resmi kadı mektubu anlamında olup çoğulu

müraselattır.

28

1.1.1.5. Terekeler

Ölen kimsenin mirâs olarak bıraktıklarına “tereke” Arapça’da “terike”, “tirke” veya

“muhallefât” denir.

29

Bunlar türlü eşyadan taşınır-taşınmaz menkul ve benzeri şeylerden

oluşur. Bu değerlerin hepsi kadı tarafından sicil defterlerine ya da tereke defterlerine

geçirilirdi. Eğer ölenin mirâsçıları var ise bunlar mirâsçıları arasında İslâm hukukuna göre

pay edilirdi. Ölen kişinin yetimi kalmış ise bunların vasi mensupları tayin edilirdi.

1.1.1.6. Vakfiyeler

Vakıf, bir kişinin maddi imkânlarını karşılıksız olarak dini ve sosyal bir amaç için

başkalarının hizmetine sunmasıdır. Vakfiye ise vakıf edilen şeyin vasıflarını ve vakfedilme

şartlarını içeren kadı tarafından tasdik edilmiş belgelerdir.

30

26 İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı, 3. Baskı, Ankara: TTK Yayınları, 1988, s.

108.

27 M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü II, 3. Baskı, İstanbul: Milli Eğitim

Basımevi, 1983, s. 621.

28 Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, 14. Baskı, Ankara: Aydın Kitabevi Yayınları,

1997, s. 732.

29 Hamza Aktan, “Miras”, DİA içinde, 30, İstanbul: TDV Yayınları, 2005, s. 144. 30 Kütükoğlu, a.g.e., s. 359.

(23)

11

1.1.2. Üst Makamlardan Gelen ve Sicillere Kaydolan Belgeler

Kadı tarafından yazılan belgelere ek olarak üst makamlardan gelen belgeler

“ferman”, “berât”, ve “buyruldu” olarak adlandırılmaktaydı.

1.1.2.1. Ferman

Sözlükte buyruk, emir

31

anlamına gelmektedir. Istılah olarak bir iş veya maslahat

siparişini mutazammin padişah tarafından verilen yazılı emir manasına gelir bir tabirdir.

32

Kadılar merkezden gelen bu emirleri usulüne göre şerʿiyye sicillerine kaydederdi.

1.1.2.2. Berât

Arapça bir kelime olarak lügat manası, yazılı kâğıt ve mektup anlamına gelen bu

tabir Osmanlı Devleti teşkilatında bazı vazife, hizmet ve memuriyetlere, tayin edilenlere

vazifelerini icra salahiyetini tevdi etmek üzere, padişahın tuğrası ile verilen mezuniyet ve

tâyin emirleri hakkında kullanılan bir ıstılahtı. Berât’a, biti, berât-ı şerif, nişan, nişan-ı

şerif, hüküm de denilirdi.

33

1.1.2.3. Buyruldu

Osmanlı diplomatiğinde yüksek rütbeli görevlilerin kendilerinden aşağı mevkilerde

bulunanlara gönderdikleri emirler için kullanılan terimdir.

34

Sadrazam, kazasker,

beylerbeyi gibi kadıların üst amirlerinden kendilerine gönderilen bu belgeler yine kadılar

tarafından şerʿiyye sicillerine kaydedilmiştir.

31Şemsettin Sami, a.g.e., s. 996. 32Pakalın, a.g.e., s. 607. 33Pakalın, a.g.e., s. 205.

(24)

12

1.1.3. Tezkireler, Temessükler ve Diğer Kayıtlar

1.1.3.1. Tezkireler

Aynı şehir ve kasabada bulunan resmi dairelerin birinden ötekine ve halkın

birbirine yazdıkları kağıt hakkında kullanılır bir tabirdir.

35

Makamlararası yazışmaları ifade

eden bu belgelerin bir sureti de şerʿiyye sicillerine, müstenedi olan berât ile berâber

mutlaka kaydedilirdi. Zira bu emirleri icra edecek olan makam, ilgili mahallin

kadılarıydı.

36

1.1.3.2. Temessükler

Hukuki bir terim olarak bir borç için alacaklının elinde medar-ı istinad olmak üzere

borçlu tarafından verilen sened anlamındadır.

37

Şerʿiyye sicillerinde temessükün anlamı ise

şudur: Mirî arazide ve gayr-ı sahih vakıflarda tasarruf hakkı sahiplerine yetkili makam ve

şahıslar tarafından verilen belge demektir. Yani temessük, daha sonraları tapu olarak ifade

edilen tasarruf vesikasıdır.

38

1.1.3.3. Diğer Kayıtlar

Sicillerde, yukarıda bahis olunan belgeler dışında İslâmı kabul etme anlamına gelen

“ihtida” belgeleri, vergi ve cizye toplanması, yetimlerin haklarını koruma amaçlı kurulan

eytâm sandıklarına ait idane kayıtları gibi çeşitli belgelerin kaydolunduğu da

bilinmektedir.

39

35 Pakalın, a.g.e., s. 491.

36 Akgündüz, Şer’iyye Sicilleri, s. 46. 37 Şemsettin Sami, a.g.e., s. 438. 38 Akgündüz, Şer’iyye Sicilleri, s. 48.

39 İsmail Asoğlu, 223 Numaralı Şanlıurfa Şer’iyye Sicilinin Transkripsiyon ve Değerlendirmesi (H.

1304-1334/M. 1887-1916), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler

(25)

13

1.2. Şerʿi Mahkemelerdeki Görevliler

Osmanlı İmparatorluğunda hukukla ilgili bütün sorunlar, İslâm hukukunun ön

gördüğü kurallar çerçevesinde şerʿi mahkemelerde görüşülüp sonuçlandırılmakta idi.

40

Tanzimat’tan

önce Osmanlı ülkesindeki yargı gücünü tek başına denecek kadar müstakil

olarak kullanılan şerʿi mahkemeler Tanzimat’tan sonra değişim geçiren kurumlardan biri

olmuştu. Bu dönemden itibaren Osmanlı mahkemelerinin sayısı artmıştır.

41

Hem klasik dönemde hem de Tanzimat devrinde mahkemenin birinci derecede ve

en vazgeçilmez insan unsuru kadıdır.

42

Mahkemede kadılar dışında başka görevliler de

vardı. Örneğin; Nâib, kâtib, muhzır, şühudü’l-hâl ve kassâmlar mahkeme görevlilerinden

bazılarıydı.

Kadı’nın görev ve yetkileri düşünüldüğünde yargı vazifesini hakkıyla yerine

getirebilmek, mahkeme işlerini aksatmadan yürütmek adına geniş bir kadroya ihtiyaç

bulunmaktaydı. Böylece kadının yükü hafifletilmiş olurdu.

1.2.1. Kadı

Kadı, insanlar arasında vuku’ bulan dava ve tartışmalı konuları yasal hükümlere

göre çözen kişilerdi. Bunlar padişah tarafından atanırdı.

43

Osmanlı kadısı İslâm

devletlerinde özgün bir yeri olan adliye görevlisiydi. Kadılar mahallin en üst idarecileri

konumunda bulunuyorlardı.

44

Yargılama görevlerinin yanı sıra yönetim, ekonomi ve sosyal

yaşantının bütünüyle ilgili geniş yetkilere sahip olması, onu şehrin en önde gelen kişisi

yapmaktaydı.

45

Osmanlılar, kendilerinden önceki İslam devletleri gibi kadı tayin ederken titiz

davranmışlardır. Çünkü İslam’a göre adaletle hükmetmek bu dinin en mühim ilkelerinden

40 Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, 2. Baskı,

Ankara: TTK Yayınları, 1997, s. 79.

41 Halil Cin ve Ahmet Akgündüz, Türk-İslam Hukuk Tarihi I, İstanbul: Timaş Yayınları, 1990, s. 283. 42 Fahrettin Atar, “Mahkeme”, DİA içinde, 27, İstanbul: TDV Yayınları, 2003, s. 339.

43 Hasan Tahsin Fendoğlu, “Osmanlı’da Kadılık Kurumu ve Yargının Bağımsızlığı”, Güler Eren (Edt.),

Osmanlı içinde, 6, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 1999, s. 453.

44 İlber Ortaylı, “Kadı”, DİA içinde, 24, İstanbul: TDV Yayınları, 2001, s. 69. 45 Çadırcı, a.g.e., s. 78.

(26)

14

biridir. Bu cihetle Osmanlılar her yönüyle tanınmış ve güvenilir kimseleri bu makama

tayin ediyorlardı.

46

Kadıların vazifelerini icra edecekleri alanlar olarak; Şerʿi hükümleri

icra etmek, Şerʿiyye sicilleri yazmak, mirâsları taksim etmek, yetimlerin ve gaib kişilerin

mallarını muhafaza eylemek, vasi veya vekilleri tayin ya da azletmek, vakıfların tescilini

yapıp muhasebelerini kontrol etmek gibi kısaca bütün şerʿi meselelerde tasarruf hakkına

sahip idiler.

47

Osmanlı devlet yönetiminin temel birimi olarak kabul edilen kazaların en büyük

amiri sayılan kadılar, görevleri gereği siyasal, sosyal ve ekonomik hayatın tümüyle ilişki

içerisindeydiler. Kadılar bulundukları yerin hem hâkimi, hem belediye başkanı, hem

emniyet amiri, bazen mülkî amiri ve hem de halkın her konuda müracaat edebileceği

sosyal güvenlik makamıydı. Gittiği ülkede şeriat dışında yerel gelenek ve adetlere dikkat

edip uygulamış, modern bir yönetim sistemindeki yargıçlar gibi eldeki standart bir kanunu

inatla uygulamak yetenek ve gücüne sahip olamamıştır.

48

1.2.2. Nâib

Sözlükte vekil, bir göreve geçici olarak tayin edilmiş kimse49

anlamına gelip, “bir

makamın sorumluluğunu asıl sahibi yerine geçici bir zaman için yüklenen kimse”

demektir. Osmanlı Devleti’nde kadıların görev yerlerine gitmeyip yerlerine naiblerini

gönderdikleri bilinmektedir. Naiblerin maaşları da kadılar gibi mahkemede görülen dava

harçlarından oluşan belli bir orandaki meblağdan oluşurdu.

50

1.2.3. Kassâm

Varisler arasında terekeyi taksim ve yetimlerin mirâsını koruyup idare eden şerʿi

memurdur.

51

Kassâmlar ikinci derecede adliye görevlilerinden olup hâkimin

yardımcılarıdır. Osmanlı mahkemelerinde iki türlü kassâmlık mevcuttu. Bunlar askerî ve

46 Ziya Kazıcı, İslam Müesseseleri Tarihi, İstanbul: Kayıhan Yayınları, 1991, s. 124. 47 Akgündüz, Şer’iyye Sicilleri Mahiyeti Toplu Kataloğu ve Seçme Hükümler, s. 68.

48 İlber Ortaylı, “Osmanlı İmparatorluğunda İktisadi ve Sosyal Değişim”, Makaleler-1, Ankara: Turhan

Yayınları, 2002, s. 275.

49 Parlatır, a.g.e., s. 1253.

50 Casim Avcı, “Nâib”, DİA içinde, 32, İstanbul: TDV Yayınları, 2006, s. 311. 51 Şemsettin Sami, a.g.e., s. 1070.

(27)

15

reâyâ olarak ikiye ayrılmıştır. Birincisi, yönetici zümreye mensup kişilerin miraslarını

kazasker adına vârisler arasında taksim eden askerî kassâm, ikincisi de reâyânın terekesini

vilâyet ve sancak kadıları adına vârisler arasında bölüştüren beledî/şehri kassâmdır.

52

1.2.4. Muhzır

Osmanlı yargı biriminin görevli unsurlarından biri olan muhzır, müddeîlerle

(davacılar) müddeî aleyhlerini (dava olunanlar) mahkemeye çağıran memur hakkında

kullanılır bir tabirdir.

53

Mahkeme muhzırlarının önemli bir görevi de yargıç kararı ile el

konulan eşya ve paranın korunması idi. Bu bakımdan muhzırlar bugünün tabiriyle yed-i

emin konumundaydılar.

54

1.2.5. Kâtip

Yazıcı, yazan, yazı kaleme almada usta olan kimse

55

anlamına gelen kâtip

mahkemelerde görülen davaların kayıt altına alan görevli ve kadı yardımcısıdır. Kâtipler,

mahkeme hâkimi ve ileri gelenlerin uygun gördükleri kişiler arasından tayin edilirlerdi.

Kâtiplerin asıl görevleri mahkemede yapılan duruşmaları anında şerʿiyye sicillerine

yazmak ve merkezden gelen resmi yazılarla benzeri belgeleri olduğu gibi sicilleri

kaydetmekti.

56

1.2.6. Şuhudü’l-Hâl

Mahkemelerde yargılama sırasında şühudü’l-hâl denilen kimseler müşahid olarak

yer alırdı. Mahallin ileri gelenlerinden ve genellikle dâvâ ve taraflarla ilgili kimselerden

birkaç kişinin oluşturduğu bu heyet mahkemenin işleyişine ve hükme karışmayıp ancak

kadı’nın hukuka uygun karar vermesine dolaylı olarak karar verirdi.

57

52 Sait Öztürk, “Kassam”, DİA içinde, 24, İstanbul: TDV Yayınları, 2001, s. 579-580. 53Pakalın, a.g.e., s. 572.

54 Çadırcı, a.g.e., s. 90. 55 Parlatır, a.g.e., s. 860. 56 Çadırcı, a.g.e., s. 88-89.

57 Ekrem Buğra Ekinci, “Osmanlı Hukukunda Mahkeme Kararlarının Kontrolü”, Belleten, 65, (244), (2001),

(28)

16

İKİNCİ BÖLÜM

2. 222 NUMARALI URFA ŞERʻİYYE SİCİLİNİN (BİRİNCİ KISIM)

DEĞERLENDİRİLMESİ

2.1. Urfa Şer’iyye Sicillerinin Genel Durumu

Urfa, Osmanlı idaresine girdikten sonra bir sancak (liva) olarak daha 1515'te

teşekkül etmiş bulunan, beylerbeyiliğine Bıyıklı Mehmed Paşa'nın tayin edildiği

Diyarbekir eyaletine bağlanmış, eyaletin teşkili sırasında teamüle uyularak bölge tahrir

edilmiştir. Ruha'nın 1518 yılına ait ilk tahririnden 1566'daki son tahririne kadar sancak

esas itibariyle aynı adı taşıyan bir kaza merkeziyle Bozabad, Cüllab, Harran, Kabahaydar,

Re'sül'ayn, Samsat, Şehir, Yaylak, Karacurun, Uyumağaç, Çatal, Çaykuyu ve Kazan

nahiyelerinden oluşmaktaydı. Günümüzdeki idari taksimata göre bütünüyle Şanlıurfa ili

sınırları içinde kalan sancağın alanı 7200 km kadardır ve bugünkü merkez ilçe ile Harran,

Akçakale ve Bozova ilçelerini kapsamaktadır. Birecik, Siverek, Berriyecik ayrı sancaklardı

ve diğer ilçeler bu sancakların içinde kalmaktaydı. 1578-1588 yıllarına ait kayıtlar Ruha

sancağını Rakka beylerbeyiliği içinde gösterir. Bu değişiklikte Rakka ve Urfa yöresinde

başlayan ayaklanmaya Ruha sancak beyi Sührab’ın katılmasının da etkisi olmalıdır.

Sancak beyliği kaldırılan Ruha, Rakka beylerbeyine has kaydedilmiştir. Son değişiklikler

1866'dan itibaren Halep vilayetine bağlı kalması ve 1916'da bağımsız statü verilmesidir.

Sancağın bütününe bakıldığında nüfusun büyük kısmı köylerde mesken olanları ve konar

göçerleriyle birlikte kır kesiminde yaşamaktadır. 1518-1566 yılları arasında köylerin

nüfusu 7967’den 27.350'ye, konar göçerlerin 5736'dan 18.132'ye yükselmiştir. Sancağın

genel nüfusu ise aynı yıllar arasında 22.285'ten 63.258'e çıkmıştır. İdari yapıda meydana

gelen değişmeler yüzünden daha sonraki dönemler için nüfus karşılaştırmaları yapılması

güçtür.

58

Urfa Şer’iyye Sicilleri Osmanlı döneminde, Urfa Şer’iyye Mahkemeleri tarafından

kayıt altına alınmıştır. Bu siciller tam olarak merkez Urfa Kazası ve bu kazaya bağlı

(29)

17

Bozabâd, Çaykuyu, Dögerli, Harran, Oyumağaç, Kabahaydar, Türkmen Cüllabı ve

Doğrulu Cüllabı nahiyeleri ile bu nahiyelerdeki köylerin kayıtlarını içermektedir. Bu

kayıtlarda ayrıca Urfa Sancağı kazalarından Birecik, Rumkale ve özellikle Suruç’a ait çok

sayıda davaya rastlamak da mümkündür. Siverek ve Viranşehir kazaları ise 19. Yüzyılın

ikinci yarısında Urfa Sancağı dâhilinde olmayıp Diyarbekir Vilayeti’ne bağlı olduğundan,

şer‘î davaları da söz konusu vilayet mahkemesine taşınmıştır.

59

1941 yılına değin Yusuf Paşa Mahallesi’ndeki hükümet konağı bünyesinde

bulundukları tahmin edilen Urfa Sicil Defterleri, bu tarihte yukarıda zikrettiğimiz, 1941

yılında alınan karar üzerine bir araya getirilerek çevre şehirlere ait sicillerle beraber Adana

Müzesi’nde toplanmıştır. Bu dönemde Adana Müzesi’nde 11 kadılığa ait 449 sicil

defterinin toplandığı anlaşılmaktadır.

60

Toplanan siciller tasnif edilerek numaralandırılmış,

Urfa’ya ait olduğu anlaşılan 25 deftere de 204 ile 228 arasındaki numaralar verilmiştir. Bu

defterler, 1992 yılında diğer merkezlerde toplanmış olan sicillerle beraber Ankara Milli

Kütüphane’ye nakledilmiştir. Milli Kütüphanede, defterlerin kapağına nereden

getirildikleri yazılmış ve önceki numaralandırma muhafaza edilmiştir. Başka bir deyişle

Urfa Şer’iyye Sicilleri, Ankara Milli Kütüphane’de de eski numaraları üzerine, yani 204 ile

228 arasında tasnif edilerek korunmuştur.

61

Milli Kütüphane’de el yazması eserler, Arapça kitaplarla beraber Şer’iyye Sicilleri

de İbn-i Sîna okuma salonunda bulunmaktadır. Bu sicil defterleri genel olarak ince uzun ve

dardır. Defterlerde yer alan belgelerin bazıları rahatlıkla okunabilirken, bazıları gerek

zamanla yıpranmadan dolayı meydana gelen bozulmalardan, gerekse de kâtip değişikliği

nedeniyle yazı stilinin farklılaşmasından dolayı zor okunmaktadır. Bunların dışında

özellikle 222 Numaralı defterde olduğu gibi ilk sayfalar yırtılmış veya dağılmış

olduğundan yazı takibi mümkün olmamaktadır. Aynı zamanda bu yazılı defterlerde

mikrofilme çekilme esnasında meydana gelen aksaklıklar da mevcuttur. Örneğin

incelediğimiz 222 Numaralı defterin fotoğrafları çekilirken defter sayfaları tam olarak

alınmamıştır. Defterin orta tarafları birbirine bitişik olduğundan çoğu yerde okuma oldukça

zorlaşmıştır. Bahsettiğimiz bu defterler 1992 yılında Ankara Milli Kütüphane’de

59 Yasin Taş, “Urfa Şer’iyye Sicilleri Üzerine Bir Değerlendirme”, Tarih Okulu Dergisi, 7, (XVIII), (2014),

s. 460.

60Cahit Baltacı, “Şer‘iyye Sicillerinin Tarihi ve Kültürel Önemi”, Osmanlı Arşivi ve Osmanlı

Araştırmaları Sempozyumu, İstanbul 1985: Türk-Arap İlişkileri İncelemeleri Vakfı Yayınları, s. 129.

(30)

18

mikrofilme çekilmiş ve daha kolay istifade edilebilecek duruma getirilmiştir. Yapılan

tespitler neticesinde Milli Kütüphane’de yer alan Urfa defterlerin numaralarını,

kapsadıkları tarih aralığını, sayfa ve belge adetlerini şu şekilde göstermek mümkündür.

Tablo 1: Urfa Şer‘iyye Sicil Defterleri (1629-1915)

62

Tabloda da görüldüğü üzere Urfa’ya ait en eski tarihli defter H. 1039/M. 1629

yılına ait 207 numaralı defterdir. En geç tarihlisi ise H. 1304-1334/M. 1887-1915 tarihli

223 numaralı defter görünmektedir. Ancak söz konusu defter üzerinde yapılan çalışmalar

ve incelemelerde bu tarihin gerçeği yansıtmadığı anlaşılmıştır.

63

Bu noktadan hareketle söz

konusu Urfa Sicil Defterlerinin büyük bir kısmı bu şekilde yanlış tarihlendirilmiştir.

İncelenmiş ve çalışılmış defterler içerisinde farklı tarihlerde yazılmış belgelere de

rastlanmaktadır. Bu yanlışlıklar defter tasniflerinin yapıldığı esnada olabileceği gibi,

62 Taş, a.g.m., s. 461.

63 Örneğin; 223 numaralı defter İsmail Asoğlu tarafından transkribe edilmiş ve değerlendirilmiştir. Tamamı

Eytam Sandıkları davalarından oluşan bu sicil kaydı tabloda M. 1887-1915 tarihlerini gösterirken, aslında M. 1887-1926 yıllarını kapsamaktadır. Bkz. İsmail Asoğlu, 223 Numaralı Şanlıurfa Şer’iyye Sicilinin

Transkripsiyon ve Değerlendirmesi (H. 1304-1334/M. 1887-1916), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,

Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014.

Defter Numarası Defterin Kapsadığı Tarih (Hicrî-Miladî) Aralığı Sayfa Adedi Belge Adedi 204 1262–1264 (1845–1848) 154 332 205 1268–1282 (1852–1865) 295 650 206 1282–1287 (1865–1870) 803 2178 207 1039 (1629) 362 746 208 1296–1299 (1879–1882) 396 984 209 1294–1300 (1878–1884) 230 798 210 1293–1296 (1876–1879) 377 950 211 1292–1293 (1875–1876) 228 596 212 1290–1294 (1873–1877) 186 585 213 1290–1292 (1873–1875) 348 1052 214 1287–1288 (1870–1871) 432 730 215 1320–1324 (1902–1906) 567 979 216 1315–1317 (1897–1899) 477 911 217 1317–1320 (1899–1902) 494 856 218 1312–1314 (1895–1896) 428 863 219 1311–1312 (1893–1895) 399 635 220 1309–1311 (1892–1893) 467 665 221 1305–1308 (1887–1891) 624 1119 222 1308–1309 (1891–1892) 366 623 223 1304–1334 (1887–1915) 316 909 224 1287–1296 (1870–1879) 604 1259 225 1297–1304 (1880–1887) 176 403 226 1299–1302 (1882–1885) 535 1153 227 1303–1305 (1886–1887) 378 711 228 1288–1290 (1871–1873) 512 1536

(31)

19

tanıtım amaçlı yapılan defter kapaklarına sehven hata yapılmış olabileceği

düşünülmektedir.

Öte yandan yukarıdaki tabloda 228 Numara ile gösterilen ve H. 1288–1290/M.

1871–1873 yıllarını kapsayan bu defter Urfa mahkeme kayıtlarını içermeyip, Maraş

Sancağı’na ait belgeleri kapsamaktadır. Söz konusu 228 Numaralı Urfa Şer’iyye Sicil

defteri mevcut 227 Numaralı defterin içerisinde bulunmaktadır. Muhtemelen defterler için

tanıtıcı künyeler hazırlanırken böyle bir hataya düşülmüştür. Bu olumsuz durum ilk olarak

tarafımızdan fark edilmiş ve gerekli bilgilendirmeler yapılmıştır. Urfa’nın 1629’dan 1845

yılına kadarki dönemi kapsayan şer‘iyye sicilleri maalesef bugün elimizde mevcut değildir.

207 numaralı defter hariç tutulursa mevcut kayıtlar, 1845 ile 1915 yılları arası döneme ait

dava ve kayıtları içermektedir.

Aradaki 216 yıllık tarihte tutulmuş kayıtların akıbeti ile ilgili bir bilgi yoktur. Ancak Suriye Millî Arşivi’nde mevcut mehâkim-i şerʿiyye defterlerinden

Haleb’e ait 664 defter (1536-1935) arasında olma ihtimali vardır.

Dolayısıyla Urfa’ya ait sicil

defterlerin neredeyse tamamı XIX. yüzyılın ikinci yarısı ve XX. yüzyıl başlarına aittir. Bu

dönemdeki defterler, kesintisiz bir şekilde mevcut olduğundan, Urfa şehrinin söz konusu

yıllarda geçirdiği fizikî, iktisadî, kültürel ve toplumsal değişimi, çeşitli müesseselerin

kuruluş ve işleyişini, Tanzimat sonrası gelişmelerin şehirdeki yansımalarını ve bu olguların

tarihî seyrini ayrıntılı bir şekilde inceleyebilmek mümkündür. Kullanılan dil Osmanlıca

olup genellikle sadedir. Ancak yer yer hukuki terkipler, yerel ağza ait ifadeler ve Arapça

yazılan bölümler de mevcuttur.

64

Yerel tarih araştırmalarının önem kazandığı günümüzde, Urfa şehrinin tarihi de

daha detaylı incelemelere konu olmaktadır. Toplamda 25 defterden oluşan Urfa Şer’iyye

Sicilleri ışığında şehrin özellikle sosyo-ekonomik ve toplum ilişkileri hakkında zengin

bilgiler elde edilebilmektedir. Bu sicil kayıtlarından 204

65

, 205/1

66

, 205/2

67

, 208

68

, 216

69

,

64 Urfa Şer’iyye Sicilleri, BOA, Defter No: 222/1, Belge No: 60,254; Bu iki belgenin tamamı Arapça kaleme

alınmıştır. (Buradan sonra bu künye U.Ş.S.,222/1, Belge No: şeklinde kısaltılacaktır.)

65 Ali Yıldız, 204 Numaralı Şer’iyye Sicil Defterine Göre Urfa’da Ekonomik Sosyal ve Kültürel Hayat

(H. 1260-1269/M. 1844-1853), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, 2010.

66Songül Korkmaz, 205/1 Numaralı Şanlıurfa Şer’iyye Sicilinin Transkripsiyon ve Değerlendirilmesi (H.

1269-1272/M. 1852-1855), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, 2006.

67Ömer Cide, 205/1 Numaralı Şanlıurfa Şer’iyye Sicilinin Transkripsiyon ve Değerlendirilmesi (H.

1272-1282/ M. 1856-1865), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler

(32)

20

223

70

, 225

71

numaralı defterler çalışılmış olup, geri kalan kısmı ise şu an farklı

üniversitelerde yüksek lisans ve doktora düzeyinde çalışılmaktadır. Yine bu sicillere dayalı

olarak daha geniş bir zaman dilimini kapsayan farklı tezler de mevcuttur.

72

2.2. 222/1 Numaralı Urfa Şerʻiyye Sicili

Araştırmamıza konu olan 222 numaralı sicil defteri Ankara Milli Kütüphane

Mikrofilm Dairesi Başkanlığı’nda mevcut bulunmaktadır. Defter 21x46 cm ebadında olup,

sırtı siyah meşin, satıhları kahverengi pantizot bez yapılıdır. Biz defterin bizzat

kendisinden değil, mikrofilm çekiminden istifade ederek çalışmamızı tamamladık. Film

İbn-i Sina salonundaki özel film okuma makinesinde okunmakta olup, defterin fotokopisi

izin dâhilinde verilebilmektedir. Defterin orijinal nüshaları Başbakanlık Osmanlı

Arşivi’nde muhafaza edilmektedir.

Defter 30 Şubat 1992 tarihinde mikrofilme çekilmiştir. Ancak bizim aldığımız

defterde de olduğu gibi, defterler mikrofilme çekilirken ve hatta fotokopi edilirken çoğu

sayfalar birbirine bitişmiş, bazıları ise karartılı çıkmış olduğundan zaman zaman okuma

güçlüğü çekilmiştir. Defterde belge sayısı 623 olup sayfa sayısı da 366’dır. Bizim

incelediğimiz kısım bu defterin ilk yarısı yani 183 sayfa ve 302 belgedir.

Defterin künyesinin yazılı olduğu mikrofilmin dış kapağında defterin H. 9 Şaban

1308/M. 20 Mart 1891 tarihinde başlayıp H. 24 Şaban 1309/M. 24 Mart 1892 tarihinde son

bulduğu yazmaktadır. Ancak elimizdeki nüshada ilk belge H. 9 Receb 1308/M. 18 Şubat

1891 tarihiyle başlamaktadır. İncelediğimiz sayfa aralığında okuduğumuz son belge ise H.

Rebî‛ü’l-âhir 1309/M. Kasım 1891 tarihini göstermektedir. İlk sayfaların yırtık veya eksik

olabileceği tahmin edilmektedir. Varakların yırtılmış olması veya yazıların bitişmesi

68 Mehmet Şilen, 208 Numaralı Urfa Şer’iyye Sicilinin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi (H.

1296-1299/ M. 1879-1882), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

2014.

69 Fatma Bağmancı, 216 Numaralı H. 1315-1317/M. 1897-1899 Tarihli Urfa Şer’iyye Sicilinin Hukuksal

Analizi), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006.

70 Asoğlu, a.g.t..

71 Abdurrahman Umut, 225 Numaralı Urfa Şer’iyye Sicili (H. 1297-1304/M. 1880-1887) Transkripsiyon

ve Değerlendirme, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

2008.

72 Yasin Taş, Kadı Sicillerine Göre XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Urfa’da Sosyal Hayat,

(33)

21

sonucu defterin başlangıcındaki sicil kayıtlarının numaraları tam olarak okunamamaktadır.

Ayrıca mikrofilme çekmek için çekilen fotoğraflarda ilk sayfalarda karışıklık

mevcuttur.

73

15 numaralı belgeden itibaren düzenli bir şekilde kayıtlar devam etmektedir.

Biz de defterde sonradan numaralandırmaya giderek, değişiklik yapmayı uygun görmedik.

Çalışmamızı defterin en son halini muhafaza ederek, orijinalliğini bozmadan

gerçekleştirmeye çalıştık. 222 Numaralı sicil defterinin incelemiş olduğumuz ilk kısmında

iptal edilen tek bir belge vardır.

74

Bazen de aynı belge numarası altında birkaç belge

bulunmaktadır.

75

Ayrıca iki adet belge de Arapça kaleme alınmıştır.

76

Çalışmamızın temelini oluşturan 222 Numaralı Urfa Şer‘iyye Sicili’ni belge

numaralarında herhangi bir değişikliğe gitmeden, metni olduğu şekliyle transkribe etmeye

çalıştık. Sicilde eksik kalan yerler, genellikle ya özel isimler, yer ve şahıs adları olduğu ve

bazı yerlerde ise mikrofilme veya fotokopiye çekilme esnasında karışık ve karartılı çıktığı

için okunamamıştır. Transkripsiyon ederken metinde geçen “ayn” harfini [‘], uzatma

harflerini [^],hemzeyi [’], belgeden kaynaklı okunamayan ibareleri [(…)], yazarın

okuyamadığı yerleri ise [?] şeklinde gösterdik.

2.2.1. 222/1 Numaralı Urfa Şerʻiyye Sicilinde Bulunan Belge Türleri

İncelediğimiz sicil sadece bir yıl gibi kısa bir sürede tutulmasına rağmen içerisinde

farklı konularda belge türlerini barındırmaktadır. Yukarıda genel olarak ele aldığımız Urfa

Şer‘iyye Sicillerinin bazıları, geniş bir zaman diliminde yazılmasına rağmen tek tip

konuları kapsamaktadır. 222 numaralı sicilin ilk yarısında başta vekâlet olmak üzere mülk

satışları, arazi anlaşmazlıkları, vâsi tayini, miras ve veraset davaları, vakıf,

evlenme-boşanma, mihir talebi, nafaka talebi ve tayini, borç-alacak davaları, hırsızlık, gasp,

Ramazan hilalinin görülmesi, kayıp ilanı ile ilgili belgeler mevcuttur. Bu belge türleri ve

içerdiği bilgiler örnekleriyle beraber açıklanmaya çalışılacaktır.

73 U.Ş.S., 222/1, Belge No: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13. Bu belgelerin yer aldığı varaklar yıpranmış

olduğundan sıralaması tam olarak belirlenememiştir.

74 U.Ş.S., 222/1, Belge No: 294. “…olduğundan başkaca sicîl-i mahsûsuna kayd olunmağla battâl

edilmişdir.” ibaresi ile kayıt düşülmüştür.

75 U.Ş.S., 222/1, Belge No: 18. 76 U.Ş.S., 222/1, Belge No: 60, 254.

(34)

22

Tablo 2: 222 Numaralı Urfa Şerʻiye Sicilinde (Birinci Kısım) Bulunan Belge Türleri

ve Sayıları

Konu Başlıkları

Sayı

Belge Numaraları

Vekâlet

181

11, 14, 15, 17, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 31, 32, 33, 36, 37, 39, 43, 44, 45, 46, 47, 49, 52, 57, 62, 64, 65, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 76, 77, 83, 84, 85, 88, 89, 90, 92, 95, 97, 100, 101, 102, 103, 104, 108, 110, 111, 112, 113, 114, 117, 118, 121, 123, 124, 127, 131, 132, 133, 135, 137, 141, 143, 150, 151, 153, 154, 156, 160, 161, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 185, 186, 188, 189, 191, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 203, 205, 207, 208, 209, 210, 211, 212, 214, 215, 218, 219, 221, 224, 225, 226, 227, 228, 230, 231, 236, 238, 240, 241, 242, 243, 246, 247, 248, 249, 250, 251, 252, 253, 255, 256, 258, 259, 260, 262, 263, 264, 265, 266, 270, 272, 273, 277, 278, 279, 280, 282, 283, 288, 289, 290, 291, 292, 293, 294, 296, 297, 301, 302.

Borç-Alacak

27

30, 58, 59, 91, 93, 94, 109, 115, 119, 122, 125, 126, 128, 134, 144, 147, 190, 257, 267, 276, 284, 285, 286, 287, 206, 217, 237.

Miras

12

12, 18, 35, 53, 54, 55, 56, 86, 130, 146, 159, 239

Mülk Satışları

11

7, 8, 67, 87, 148, 149, 157, 162, 184, 200, 553.

Vasi Tayini

10

16, 40, 63, 107, 295, 187, 192, 204, 223, 229.

Hırsızlık

10

78, 79, 80,173, 202, 232, 233, 234, 235, 244.

Nafaka Talebi ve Tayini

8

50, 51, 75, 142, 271, 293, 298, 299.

Boşanma

6

5, 213, 220, 222, 268, 281.

Veraset

4

34, 42, 216, 261.

Evlenme

4

82, 201, 245, 275.

Gasp ve Adam Yaralama

3

66, 81, 129.

Mihir Talebi

2

138, 152.

Diğer

17

38, 41, 60, 61, 96, 98, 106, 116, 120, 136, 139, 140, 145, 155, 254, 269, 274.

TOPLAM

295

Sicil defterinin ilk sayfalarında yer alan 7 adet belge

bozuk olduğu için numaralandırma yapılamamıştır. Bu yedi belgeyle birlikte toplamda 302 kayıt mevcuttur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Medîne-i Ayıntab‟da Tarla-yı Cedîd Mahallesinde sâkin iken bundan akdem fevt olan El Hac Ömer bin Halil ÇavuĢun sülbi kebîr oğulları Ali ve Yasin ve cüssesinin

takımında iken vefât ettiği veresesi tarafından verilen arzuhalde ifade olunan Aşir oğlu Mehmed bin Osman bin Mehmed’in ber-vech-i âtî vârisi olduklarını iddia iden

‘avâtifu’l-melikü’l-âlâ Karaman valisi vezirim paşa -edâme’llâhu teâlâ iclâlühû- ve akzâ kuzâtu’l-müslimîn evlâ vülâtü’l-muvahhidîn ma’denü’l-fazl ve’l-yakîn

Medine-i Ayntab’da Tarla-yı Atik Mahallesi ahalisinden Battal es-Seyid Ömer beğ tarafından vekil-i müseccil-i şer‛isi olan yeğen es-Seyid Ali Ağa nam kimesne ve Medine-i

‘asâkir-i mansûre ile iş bu sene-i mübâreke Şevval-i şerîfinin beşinci günü Mısır’dan hareket (tahrib olmuş) ve’l-ikbâl Şam-ı Şerif’e dâhil olmağla Şam-ı

itmekçi Hâcî Hasan Oğlu bayrâğının Ağâ ve Alemdârına verilen guruĢ 155 kuyûddan iki guruĢden ziyâde gümrük alınmamak içun ilâm harcı guruĢ 60 devletlü Hüsrev

Vilayet-i Haleb’a tabi Medine-i Ayntab ahalisinden iken bundan akdem fevt olan Hacı Ramazan Hocazâde Hacı Mehmed Efendi ibn-i Hacı Mehmed’in veraseti sağîr kebîr oğulları

Hacı Abdü’l-vehhab hânesi İmam Efendi ba‘de’s-selâm inhâ olunur ki mahalleniz de sâkine Emiş binti Hasan nâm bâkirin mâni‘-i şer‘îsi yoğsa işbu tâlibi olan Hacı Ali