1.2. Şerʿi Mahkemelerdeki Görevliler
1.2.6. Şuhudü’l-Hâl
2.2.1.7. Evlenme-Boşanma
Sicilde boşanma ile ilgili 6
107, nikâh akdi ile ilgili ise 4
108tane kayıt bulunmaktadır.
Evlenecek olan şahıslar ya asaleten ya da vekâleten kadının huzurunda belirli bir mihr-i
müeccel tespit ederek evlenmek istediklerini beyan ederler. Bunun üzerine kadı, nikâh
işlemlerini yapar ve tarih ile şahitler kayıtlara yazılır. Evlenme durumu dinen ve hukuken
aralarında engel bulunmayan bir erkek ve bir kadın arasında vuku bulur. Nikah esnasında
kadı huzurunda iki şahidin de bulunması gerekir. Bunun sebebi evlilik sözleşmesine açıklık
kazandırmak ve etrafı bu olaydan haberdar etmektir. Aralarında süt veya kan akrabalığı
bulunanlar evlenme ehliyetine sahip değillerdir. Ayrıca kadın için geçerli olmak üzere, bir
başkasıyla evli olma durumu yine evlenmeye engel teşkil etmektedir.
Çalışmamızda incelediğimiz belgeler içerisinde evlenme ile ilgili az sayıda belge
olmasına rağmen, kapsadığı konular ve verdiği bilgiler oldukça önemli ve ilginçtir.
Bilindiği üzere nikah akdi sırasında belli bir mihr-i müeccel miktarı tespit edilmektedir. Bu
104 U.Ş.S., 222/1, Belge No: 51.
105 U.Ş.S., 222/1, Belge No: 50, 51, 298.
106 U.Ş.S., 222/1, Belge No: 75, 142.
107 U.Ş.S., 222/1, Belge No: 5, 213, 220, 222, 268, 281.
33
mihrin niteliği para olabileceği gibi başka taşınır veya taşınmaz vasfı da taşıyabilmektedir.
Bu konuda sicilde bir adet belge mevcuttur. Bu belgede hem vekil yoluyla nikâh akdi hem
de mihir tespitindeki farklılık göze çarpmaktadır.
109Başka bir davada ise annesini ve
babasını sekiz yaşında iken kaybeden İsmail kızı Hatice, amcaları Ali ve Ahmet adlı
şahısların yanında ikamet etmiştir. Hatice on altı yaşına geldiğinde küçük amcası Ali’nin
kendisinin haberi ve rızası olmadan nikâh kıydığını duymuş ve mahkemeye şikâyette
bulunmuştur. Bunun üzerine açılan davada adı geçen Ali cevabında nikâhın velayet
yoluyla kıyıldığını, Hatice’nin bunu kabul ettiğini, zira kabul etmeseydi onların yanında
kalmayacağını ve bu konuda şâhidlerin Câmi‛-i Kebîr Mahallesi sâkinlerinden Hacı Ali
Efendi ve Abdurrahman Efendi übenâ-yı Mollâ Halil ve nisvândan Harran Şeyhizâde
Mustafa’nın zevcesi Dursun ve Rabia bint Hasan olduğunu söylemiştir. Ancak bu
şahitlerin şahadetleri kadı tarafından kabul edilmemiş ve Ali davadan men olunmuştur.
110Nikah kayıtlarında rastladığımız başka bir konu ise kadının(eşin) mevcut
evliliğinden razı olmadığını ve başkasıyla evlenmek için bahaneler ileri sürmesiyle
ilgilidir. Durumun tam olarak anlaşılması için sicil kaydını aynen naklediyoruz:
Medîne-i Urfa’ya müzâf Harran nâhiyesine tâbi‛ Çekçek karyesi sâkinlerinden Mahmud bin Süleyman medîne-i mezbûre mahkeme-i şer‛iyyesinde mün‛akid meclis-i şer‛imizde karye-i mezbûre sâkinlerinden zâtını bi’l-ma‛rifetü’ş-şer‛iyye ‛ârifân olan Urfa’nın Târihî Mahallesi sâkinlerinden Halil bin Hacı Mustafa ve Mollâ İbram bin Mustafa nâm kimesneler ta‛rifleriyle ma‛rifetü’z-zât olan Sare bint İsa bin Utman nâm bikr-i bâliğa âkile muvâcehesinde işbu merkûme Sare ‘emmim kerîmesi olub târihinden iki sene mukaddem li-ebeveyn er karındaşım İbrahim’in taht-ı nikâhında iken kable’d-dühûl ve’l-hulvetü’s-sâhiha merkûm İbrahim vefât eyledikden sonra mezbûrenin hüsn-i rızâsıyla târihinden altı mâh mukaddem tarafından Deveci Mehmed Emin nâm kimesneyi nefsini bana ‛akd ü tevzîce mahzar-ı şühûdda vekil edüb merkûm Mehmed Emin ba‛de'l-kabûl vekâlete ben dahi asâleten hâzır olduğumuz hâlde karye-i mezbûrede imamı Abdülkadir bin Mehmed Emin (?) mahzar-ı şühûdda nefsime ‛‛akd ü tezevvüc edüb elân nefsini bana teslîmden (?) ve imtinâ‛ etmekle nefsini bana teslîme merkûm merkûme Sare’ye tenbih olunmak murâdımdır deyu davâ ettikde merkûme Sare dahi cevâbında târihinden iki sene mukaddem hala suğrumda ‘emmimoğlu işbu müdde‛î-i merkûm Mahmud karındaşı İbrahim beni nefsine ‛‛akd-ı nikâh etmiş ise de kable’d-duhûl târihinden bir sene mukaddem İbrahim vefât eyledi deyu târihinden mâh-ı mukaddem zarfında merkûm Mehmed Emin nâm kimesne tevkîl ile merkûm Mahmud ‛‛akd-ı nikâh olunduğu ve altı mâhdan berü zevce-i menkûhası olub hulvet-i sahîha vukû‛unu külliyen inkâr ile ancak merkûm Mahmud’un babası Müslüm emmim olduğundan hânesinde sâkine idim dedikde müdde‛î-i merkûm Mahmud’dan ber-minvâl-i muharrer müdde‛âsına mütâbık beyine taleb olundukda şâhidlerim Çekçek karyeli
109 “…Hatun’a bi’r-rızâ cümleten iki bin kuruş kıymetli bir re’s doru kısrağın nısfı ile on ‛aded (…) aded kuzu ve bir çift öküz mihr-i mu‛accel-i makbûz ve beş yüz kuruş mihr-i müeccel tesmiyesiyle işbu meclis-i şer‛de mahzar-ı şühûdda müvekkil-i merkûm Halil’e bi’l-vekâle ‛akd ve tezevvüc eylediğimde vekîl-imerkûm İbrahim dahi ber-vech-i muharrer merkûm Halil için bi’l-vekâle tezevvüc ve kabûl eyledi…”, bkz.
U.Ş.S., 222/1, Belge No: 82.
34
İsa el-Biheymi ve (?) bin ali ve (?) ve Hamo ve Mollâ Kadir ve Hammâdi ve Müslüm bin Abdullah ve Hacı Münevver ve Ali el-(?)ve Mahmud bin Mehmed Câbir ve Mehmed el-(?) nâm kimesnelerdir. İşbu on neferden mâ‛dâ şâhidim yokdur deyu ba‛de'l-beyân şühûd-ı mukayyede-i merkûmeden mezkûr Çekçek karyesi ahâlîsinden zâtları ma‛rifân-ı merkûmân ta‛rifleriyle ma‛ruf Nu‛aymî ‛aşîretinden (?) bin Ali ve Biheymî ‛aşîretinden İsa bin Mehmed ve (?) bin (?) nâm kimesneler li-ecelü’ş-şehâde meclis-i şer‛e hâzırân olub istişhâd olunduklarında fi’l-hakîka târihinden altı mâh mukaddem işbu mezbûre Sare bint İsa el-Utman nefsini işbu merkûm Mahmud’a ‛akd-ı nikâh tarafından ve Deveci Mehmed Emin nâm kimesneyi vekîl edüb ol dahi karye-i mezbûre imamı Mollâ Kadir’in telkîni ile merkûm ‛akd-ı nikâh eyledi ve altı mâhdan berü işbu merkûme Sare merkûm Mahmud’un hânesinde zevce-i menkûhası idüğünü ve beynlerinde mu‛âmele-i izdivâc bulunduğuna bizler şâhidleriz ve şehâdet dahi ederiz deyu her biri bi’l-muvâcehe ber-nehc-i şer‛î ba‛de edâü’ş-şehâde merkûme Sare’ye işbu şâhidler hakkında ne dersin deyu suâl olundukda merkûme Sare işbu şâhidler kâzibdir hattâ müdde‛î Mahmud’un karındaşı Halil bizler karye-i mezbûre ahâlîleriyle rüşvet verirüz, şâhid getirirüz deyu ta‛n etmiş ise de ta‛nı i‛tibâra şâyân olmadığından şâhidûn-ı merkûmûn usûl mevzû‛una tatbîkan her biri mahallelerinden bâ-varaka-yı mastûre Abdülkadir bin Mehmed Emin ve Hacı Münevver bin Casım ve Mehmed bin Osman nâm kimesnelerden sırren ve ba‛dehu Halil bin Hacı Mustafa ve Mollâ Bayram bin Mustafa nâm kimesnelerden dahi bi’l-muvâcehe ‛alenen lede’t-ta‛dîl ve’t-tezkiye ‛adl ve makbûlü’ş-şehâde idüklerini ihbâr ve iş‛âr etmeleriyle mûcibince merkûm Sare müdde‛î-i merkûm Mahmud’un zevce-i menkûhası olduğu sâbit olmağın nefsini müdde‛î-i merkûm Mahmud’a teslîme merkûme Sare’ye tenbîh olunduğu mâ-vâki‛ bi’t-taleb ketb ve imlâ olundu. Fi’l-yevmi’s-sâni ve’l-‛işrîn min Zi’l-hiccetü’ş-şerîfe sene semân ve selâse miete ve elf.111
Sicil defterinde Urfa’da evlenme ile ilgili olan bir diğer kayıtta da Zemzem
adındaki şahsın Hacı Veli ile olan mevcut evliliklerinin sonlanması için mahkemeye
başvurulması söz konusudur. Sebep olarak ise Zemzem’in annesi ile Hacı Ali’nin
sütkardeşliği yoluyla akraba olmasıdır. Evlenme durumunun son bulması ve iddianın
doğruluğunu ispatlamak için gösterilen şahitlerin ifadeleri çeşitli nedenlerle sahih
bulunmamış ve nikâhın devamına karar verilmiştir.
112Sicilde evlenme yani nikah akdi dediğimiz durumla alakalı az sayıda belgenin
bulunması, o dönemde evliliklerin olmadığı anlamına gelmemelidir. Çünkü Osmanlı
Devleti’nde nikah kıyma yetkisi kadıyla beraber mahalle imamı veya din adamına da
verilmişti. Dolayısıyla Urfa’da meydana gelen nikahların çoğunun bu ikinci kesim
tarafından kıyıldığı sonucuna varılabilir. Ancak bazı tartışmalı evlilik durumları
mahkemeye intikal etmiştir. İncelediğimiz evlenme ile ilgili kayıtlardan Urfa’da bilinenin
aksine genel olarak tek eşliliğin olduğunu görüyoruz. Ama bu konuda bazı istisnalar da
mevcuttur.
113
111 U.Ş.S., 222/1, Belge No: 201.
112 U.Ş.S., 222/1, Belge No: 275.
35
İslam’da evliliğin yürümediği durumlarda, eşler boşanma hakkına sahiptirler. Hatta
bu hak sadece erkeğe aitmiş gibi algılansa da, aksine kadının da bu hakka sahip olduğu
incelediğimiz belgelerde çok açık bir şekilde görülebilmektedir. Osmanlı toplumunda
boşanma çok fazla rastlanılan bir durum değildir. Kadının dul kalması genelde kocasının
vefat ettiği durumlarda olurdu. Erkek talak ile boşanma hakkına sahipti. Ancak bu
durumda karısına mihir ödeme yükümlülüğüne girmekteydi. Öte yandan bu durum
toplumda hoş karşılanmazdı. Dolayısıyla toplumda boşanma konusunda, kanunun
günümüze göre daha fazla engel koymuş olması nedeniyle daha az boşanma hadisesi
görülmekteydi.
114Bu boşanmaların farklı türleri vardır. Bunlar; “talak”, “tefrik” ve “muhâla’a”dır.
Terim anlamı olarak erkeğin tek taraflı beyanıyla evlilik sözleşmesine son vermesine
“talak” denir.
115“Tefrik” ise; belli sebeplerin varlığı halinde kadının mahkemeye
başvurması sonucu hâkimin gerçekleştirdiği kazaî boşanma şekline denmektedir. Karşılıklı
anlaşma yoluyla kocasını boşanmaya ikna edemeyen veya iddet ve nafakasından
vazgeçmek istemeyen kadın, bazı şartlar iddia ederek boşanma talebinde
bulunabilmektedir.
116Sözlük anlamıyla “elbiseyi çıkarmak, soyunmak, ayrımak”
anlamlarına gelen “hulʻ” kelimesi, ıstılahi olarak ise kadının eşine belli bir bedel vermesi
karşılığında kocanın ayrılmaya razı olması üzerine evlilik bağından kurtulmasını ifade
eder. Karşılıklı rızaya dayanması sebebiyle de bu şekilde boşanmaya “muhâla’a” adı
verilmektedir.
117Boşanma davaları ile alakalı sicildeki kayıtlardan 1’i karşılıklı anlaşmaya
dayanmaktadır. Aralarında geçimsizlik zuhur eden Zemzem bint-i Ali ibni Halil Genco
adındaki kadın ile eşi Mustafa bin Süleyman Çavuş mahkemeye başvurarak boşanmak
istediklerini beyan etmişlerdir. Adı geçen Zemzem hatun nafaka talebinde bulunmamakta
ancak sadece hakkı olan 1001 kuruş mihr-i müeccelin ödenmesi kararıyla boşanma
gerçekleşir. Bu davada boşanmak isteyen taraf kadındır. Dolayısıyla Urfa’da da kadınların
boşanma hakkını kullanabildikleri görülmektedir. Talak-ı selâse dediğimiz tek taraflı
114 İlber Ortaylı, Osmanlı Toplumunda Aile, İstanbul: Pan Yayıncılık, 2001, s. 65.
115 Mehmed Âkif Aydın, İslâm-Osmanlı Aile Hukuku, İstanbul: MÜ İFAV Yayınları, 1985, s. 109.
116 Aydın. A.g.e., s. 116.
36
boşanma yani erkeğin eşini boşaması ile ilgili 3 adet kayıt
118vardır. Bu davalarda dikkati
çeken husus ise erkeğin, karısına şartlar ileri sürmesi ve bu şartları yerine getirmediği
takdirde onu boşadığını söylemesidir. Bu ifadeler şu şekildedir:
“…mezbûre Ayşe Hatun işbu merkûm Ömer’in zevce-i menkûha-yı medhûl-ü bihâsı olub târihinden on mâh mukaddem müvekkilem merkûmenin babası Kürkçü Ali hâzır olduğu hâlde Urfa’nın Hanönü nâm mahallinde kolluğa mahsûs mahalde “Eğer ben kumar oynar isem ‛âilem benden talâk-ı selâse ile tatlîk olsun” deyu şart ve tatlîk edüb ba‛dehu işbu târihden dört mâh mukaddem yani güzerân eden üç yüz sekiz senesi Ramazân-ı şerîf’inde Hüseyniye Kahvesi Hanı’nda kumar oynadığından şartın vukû‛una mebnî müvekkilem merkûme Ayşe merkûm Ömer’den mutallaka olduğunu haber aldığımda hemân ol târihde babası hânesine gitmiş olduğundan ve müvekkilem merkûme mutlakla olmağla icâb-ı şer‛isini bi’l-vekâle taleb ederüm deyu davâ ettikde merkûm Ömer dahi cevabında târihinden on mah mukaddem ber-minvâl-i muharrer tatlîk ü şart eylediğini tab‛ân ikrâr ve i‛tirâf edüb ancak târihinden dört mâh mukaddem kumar oynadığını küllüyen ba‛de’l-inkâr vekîl-i merkûm İbrahim Halil’den ber-minvâl-i muharrer müdde‛âsına mütâbık beyine taleb olundukda…”119.
“…Hanım bint Serd Mehmed medîne-i mezbûre mahkeme-i mün‛akid meclis-i şer‛imizde Yusuf Paşa Mahallesi sâkinlerinden Ali bin Musa muvâcehesinde işbu merkûm Ali iki yüz elli kuruş mihr-i müeccel tesmiyesiyle zevc-i dâhilim olub târihinden bir mâh mukaddem eger sen benim karındaşım hânesine bi‛z-zât gider isen ve ben seni getürür isem ve başkası beni getürür ise sen benden talâk-ı selâse ile mutallak ol deyu tatlîk ettikde on beş gün sonra ben müftî efendiye rastlamış, zararı yokdur deyu beni birlikde alub karındaşı hânesine götürüb bir gece orada kalmamızla şartın vukû‛una binâen kendüsünden mutallak olmamla meblağ-ı mihr-i müeccel iki yüz elli kuruş işbu merkûm Ali’den taleb ederüm deyu davâ ettikde…”120.
“…Zeliha bin bir kuruş mihr-i müeccel tesmiyesiyle işbu merkûm Abdülkadir’in zevce-i menkûha-yı medhûl-ü bihâsı iken işbu güzerân eden bin üç yüz sekiz senesi müvekkilem mezbûre Zeliha Hacı Hamza mahallesinde bulunan babası menzilinde sâkine olduğu hâlde sene-i mezbûre Ramazân-ı şerîfinin onuncu günü merkûm Abdülkadir müvekkilem mezbûrenin babası menziline gelüb müvekkilem mezbûreye hitâben kalk hânemize gidelim deyu hânesine davetinde müvekkilem mezbûre ben gitmem dediğinde eğer şimdi kalkub hâneme gitmez isen benden boş ol deyu ta‛lîk-i talâk eylediğinden müvekkilem mezbûre Zeliha ben gitmem ve benim murâdım bu talâkdır deyu işhâd etmekle müvekkilem mezbûre mutallaka olduğundan merkûm Abdülkadir zimmetinde mütekarrır ve ma‛kûd ‛aleyh mihr-i müeccel-i mezkûr bin bir kuruşu merkûm Abdülkadir’den taleb ederim deyu bi’l-vekâle davâ ettikde…”121.
Sicilde geçen diğer bir boşanma davası ise karısının kocasını ceza dairesinde
şikâyeti üzerine gerçekleşmiştir. H. 19 Muharrem 1309/M. 25 Ağustos 1891 yılında
meydana gelen olayda erkeğin boşanmaya sebebi şu şekilde belirtilmektedir:
“…Emine işbu vekîl-i merkûm Müslüm Efendi’nin müvekkili (?) tâifesinden Mehmed bin Ahmed’in bin bir kuruş mihr-i müeccel tesmiyesiyle zevce-i menkûha-yı medhûl-ü bihâsı
118 U.Ş.S., 222/1, Belge No: 213, 268, 281.
119 Detaylı bilgi için bkz. U.Ş.S., 222/1, Belge No: 213
120 Bkz. U.Ş.S., 222/1, Belge No: 268.
37
iken müvekkilem merrkûme bi-gayr-ı hakk ta‛addîsi cihetiyle merkûme Emine zevci merkûm Mehmed’i cezâ dâiresinde iştikâsı üzerine işbu târihden altı mâh mukaddem müvekkil-i merkûm Mehmed müvekkilem merkûme Emine’yi talâk-ı selâse ile tatlîk edüb bir mahalle karâr etmemişdi bu günlere hâzır bulunduğundan müvekkil-i merkûm Mehmed zimmetinde mütekarrır ve ma‛kûd ‛aleyh meblağ-ı mihr-i müeccel-i mezkûr bin bir kuruşla ‛iddet-i ma‛lûme nafakasını müvekkil-i merkûm Mehmed’e izâfetle vekîl-i merkûm Müslüm Efendi’den taleb ederim deyu bi’l-vekâle davâ ettikde…”122.