C ultananmet camimin Hünkâr mahfelindeki evsaf depo sunda tasfiye memurları bir san dik insan kemiği bulmuşlar. Bu Verniklerin niçin buraya getiril diğini, kime ait olduğunu araştır ı y a lüzum görüp görmediklerini bilmiyorum. Eski evkafçılardan bir dostum geçen gün bana dedi i:
— Bir hemşerinizin kemikleri on beş senedenberi ortada kaldı. Niçin .gömdür müyorsunuz?
Kemikleri ortada kalan Konyalı kimdi. Hemşerilik gayretimi kam çılamak istiyen dostum Kafama sapladığı merak burgusunu çıkar makta gecikmedi, anlattı:
— Şeyh Bedrettin Simavînin kemikleri.. Bedrettin Simavnan’da doğmuş, kültürünü dedelerinin pa yitahtı olan Konyada yapmış Sel çuklu bir Türktür. Selçuklular sal tanatını diriltmek isterken bir Os- manoğlu onu Serezde astırmıştı. Serez milî sınırlar dışında kaldık tan sonra bu büyük adamın peres- tişkârları hicret ederken kemik lerini de beraber Istanbula getir mişler ve bu muhacirler Edimeye yerleştirilmişlerdi. Bedrettinin kemiklerini de oraya götürmek ve merasimle defnetmek istediler. Fa kat BursalIlar. KonyalIlar, Iznik- liler, Kastamonulular ve nihayet İstanbullular bu kemikleri kendi topraklarına gömmek için vesile aradılar. ' Alâkalar buldular.
Bedrettini muhtelif yerlerd? me zan yapılmasının ve mezar taşı di. kümesinin rahmete vesile olacağını ileri sürerek bakiyei izamının paylaştırılmasını teklif edenler ol du. İhtilâf büyüyünce kemikleri saklıyan sandık İstanbul umuru diniye müdürlüğüne teslim edildi ve bir müzekkere ile Bedrettinin kemiklerinin nereye gömüleceği diyanet işleri reisliğinden soruldu. Cevap geldi, geliyor derken ihti lâf ateşini kaybetti, kemikleri de evkaf deposunda unutulup gitti. Hâdiseyi o vakitki gazeteler de yazdı.
Ben dostumu dinledikten sonra gazete koleksiyonlarını karıştır dım. 9 Teşrinisani 1341 tarih ve 9914 numaralı İkdam gazetesi bu hâdiseyi dostumun anlattığı şekil de yazıyordu:
Serez eşrafından Edirne vilâyeti mübadele reisi Ferit Rasim ile ar kadaşları, Bedrettinin kemiklerini mezarından çıkararak — Son mu hacir kafilesiyle beraber— İstan-
bula getirmişlerdi.
B
edrettinin 517 sene Se. rezde yatan cesedi oıPbeş senedenberi de Hünkâr mahfe! i- nin tozlu raflarında unutulmuştu. Dostumun uyanıklığı olmasaydı, evkaf memurları pırlantadan üs tün değeri olan bu kemikleri bir yere atıverecekleri için büyükle rimizi tetkik edecek olan yarının âlimleri, tarihçileri, onun mezarını kaybedeceklerdi.
Şeyh Bedrettin ilmi, felsefî, İç timaî hüviyeti henüz tesbit edile- miyen büyük bir Türktür. Hiç bir milletin tarihi; büyük adamlar ba kımından Türkünkü kadar zengin değildir. Mazinin sisleri ve tozları altında uyuyan öyle kumandan lar, fatihler, muhteriler, tabipler, filozoflar ve âlimler vardır ki bun
lar topraklarımızın altındaki ser vetler gibi gayrimekşuf ve işlen memiş bir halde kalmışlardır.
Bedrettinin iyi şöhreti sınırları mızdan taşmıştır. Buna rağmen bu büyük adam, doğduğu yer, doğduğu tarih, İçtimaî akideleri, felsefî mesleği, siyasî mezhebi, a- ilesi ve eserleri itibariyle dört meçhullü bir muadeledir.
Babası, İsrail Selçuk hükümda
niV
fim Bedrettin SCma vnaît'mn Hayatını, ilmi kanaat ve telâkkilerini
İ . , . . v
ı ölümünden sonra Bedrettin hakkında düşünülenleri an latıyo r:
Âlim
Simavnalı
¿tinin Kemikleri
1( < 1 kümdarlarmdan birinin oğlu Fere-
çe hoca tayin edilmiştir. Ulûmu ( zâhiremn kendisini tatmin etme diğini anlıyan Bedrettin daha ziya de derinleşmek ve olmak için Ah lat! ı Şeyh Haşan Lâciverdiye inti sap ederek dervişlik yapmıştır.
/
azarı:
İbrahim Hakkı Konyalı
rı Alâettinin biraderzadesidir, di yenler ve silsilesini Selçuk hane danına bağlıyanlar, Selçuk vüze- rasmdan birisinin torunu olduğu nu söyliyenler vardır. (1) İçtimaî kanaatleri itibariyle Bedrettini iştirakçi ve şüyuî yapanlar görü
lüyor. Onu bugünkü müfrit son cereyanların pişvası gibi gösteren kitapları yağma edenler bulundu ğunu işittik. Peygamberliğine ka il olanlar da az değildir. Kütahya Simavinda Edirne kırının Simav- nasında doğurtanlar ve boynunu cellâdın yağlı kemendine uzatır ken 39 ciltlik bir irfan mecellesi bı
Taktığını söyliyenleri de okuduk.
K
ılı kırk yararcasına çalışan ciddî tarihçilerimiz ve mü- dekkiklerimiz olduğu gün ilim pro jektörleri bu büyük adamın —bü tün milletin göğsünü kabarta cak—- değerli taraflarını bize ay dınlatacaktır. Üniversite kelâm ta rihi profesörü değerli bilgin Şere- fettin Bey “ Simavna Kadısı oğlu Bedrettin,, adlı bir eser yazmış tır. Bu kitaptan öğreniyoruz ki Bedrettin Mahmut yalnız bir âlim değil, ilim heyetlerini meşgul ede cek kadar derin ve engindir.
(2) Bu ummanı tetkik e- decek olanlar yetişinciye ka
dar kemiklerini büyük bir ihtifal ve ihtiramla, şehitliğe, asri me zarlığa veyahut Konyalı Cemalet- tin tshakın Mollagüranîdeki me zarının yanma gömmeliyiz, başı na da bir âbide dikilmelidir.
Bedrettin Mahmudun babası İsrail/Selçuklular inhilâl ettikten sonra teşekkül eden Karaman o- ğulları zamanında belki de Kon yada oturuyordu. Siyasî idealini tahakkuk ettirmek, yahut fütuhat- çılığı tatmin etmek için Osman o- ğulları topraklarına geçmiş, fet hettiği Simavnaya vali ve kadı tayin edilmiştir. îsrailiıı, bilgisiniV arttırmak, o günkü Türk ve Islâm âlemnin en büyük üstatlarından istifade etmek için Semerkande kadar gittiği anlaşılmaktadır. Bed rettin Mahmut işte bu Simavnada veyahut Simav’da Murat Hüda- vendigârın hükümdarlığı zamanın da 770 yıllarına doğru doğmuştur. Bedrettinin ilk hocası babasıdır. Bundan sonra onu sekizinci asırda ilim merkezliğini henüz kaybet- miyen Konyada Mevlâna Fazlıil- lâhm kürsüsü önünde görüyoruz. Sonra bilgisini genişletmek, ihti sas yapmak için Mısıra ve Hicaza gitmiş, tanınmış adamlardan ders almıştır. Bedrettin asıl şöhretini Mısırda yapmış ve Kölemen
hü-uasırlar, Bedrettinden bah sederlerken onun hakim, tabip, ve veli olduğunu da söylü yorlar. Bedrettinin çok cevval ve seyyal olan zekâsı hiç bir hocanın ve mürşidin ilim kabının şeklini alamamıştır. O hacalarınm, şeyh lerinin donmuş birer nüshai sani yesi olmamıştır. Eskilerin bilgileri ve inanışları Bedrettinin İlmî ve dinî hüviyetini gemleyememiştir. Bunun için Bedrettin daima mu hitinin üstünde bir teceddütperver ve inkılâpçı olmuştur.
Kanaatlerini neşretmek için ba basının gitiği Doğu yolunu tut muştu. Tebrizde propagandalarını yaparken Timurlengin huzuruna kabul edilmiş, İlmî münkaşalarda hükümdarın takdirini ve saygısını kazanmıştır. Bundan sonra bir ta rikat şeyhi olan Bedrettini tekrar Kahire, Halep, Konya, Tirede gö rüyoruz. Propagandalarının Sakı za kadar gittiğini öğreniyoruz. Şe-
refettin Bey Bedrettinin bu hare ketini tasvir ederken: “ Her inkı lâpçı için fikir ve maksadın neşir ve tamimi zımnında zarurî hare
ketlerden olacağı aşikârdır», di
yor. (3) Bedrettinin keramete ve müşahedeye inandığını kendi ki taplarında okuyoruz. Kerametiyle ölen bir pervaneyi nasıl dirilttiği ni inanarak anlatıyor.
Vahdeti vücutçudur. Tasavvufî kanaatine göre Tanrı mahlukların
dan ayrı değildir. Âlem de yoktan var olmamıştır. Bilâkis Tanrının kıdemiyle kadîmdir.
L O K M A N H E K İ M İ N Ö Ğ Ü T L E R İ
B
eyh Bedrettin işte bundan sonra kendinden evvelkiİs-ET VE YAĞ YERİNE
A
merikalılar ambargo kanu - nunu kaldırdıktan sonra, pe şin para ile satacakları tayyare - lerle — kazanacakları milyarlarca dolardan başka — büyük kardeş leri demek olan İngilizlerc ve on ların müttefikleri Fransızlara hiz. met edeceklerinden dolayı şüphe siz memnun olacaklardır. Fakat bundan daha çok önce Almalılara büyük hizmet etmiş olduklarının, bilmem, farkına varmışlar mıdır?Onların bu hizmetleri soya fa sulyesini bir çok reklâmlarla, dün yaya daha ziyade tanıtmış olmala rıdır.
Vâkıâ AvrupalIların bildikleri 472 çeşit fasulyenin d ö r t yüz yetmiş üçüncüsü olan bu Ja - pon fasulyesini Avrupalılar da çok- tanberi duymuşlardı. Fakat oto mobil fabrikacısı Bay Ford bu fa sulyeyi kendi tarlalarında mahsus ektirerek dünyada en bereketli gı da olarak onun senasını yaptıktan sonra bütün dünya onu iyice tanı dı. Almanların muharebeye hazır lanırken, Amerikalıların yaptıkla rı reklâmlardan istifade ederek haylice soya fasulyesi biriktirdik leri şimdi meydana çıkıyor: Al -man ordu grupları ku-mandanları nın başkumandanlığa verdikleri bir raporda askerin iaşesi mesele - leri arasında Almanların millî gı dası olan şukrutla soğuk etlerin yanında soya fasulyesine mühim bir fasıl tahsis edilmiş ve onun et ten daha iyi besleyen bir gıda ol . duğu bilhassa yazılmış. Hattâ bu raporda söylenildiğine göre. Alman ordusunun Polonvada p kadar hız la ilerlemesine sebep soya fasulye si olmuş..
Kuru fasulyenin muharebede galebe temin etmesine taaccüp et memelidir... Burada hatırınıza ge len ve sizi tebessüm ettiren şeyi bi liyorum, fakat ondan değil, o ses ne kadar gürültülü olsa top ve bombaların gürültüleri yanında hiç kalır. Bu soya fasulyesinin me
ziyeti hem et, hem de yağ yerine kaim olmasıdır.
Biliyorsunuz ki Almanların bir kaç yıldanberi en büyük şikâyet - leri yağlarının pek az olmasından dır. Soya fasulyesi hiç bir sebzede hattâ domuz etinden başka hiç bir ette bulunamıyacak nisbette - yüz de 18 nisbetinde - yağlı olduğun - dan yüz gram soya yirmi gram . dan ziyade tereyağının yerini tu tacak demektir, hem de yalnız sa de suya haşlandığı vakit. Halbuki bizim bayağı kuru fasulye sade suya haşlanırsa yağı ancak yüzde 1,5 nisbetindedir.
Bunun yanında soyanın azotlu maddeleri de bütün kuru sebzele- rinkilerden fazladır. Ondan başka kuru sebzelerin azottan en zengini «ilan baklada azot yüzde 23 oldu ğu halde soyada 37 dir... Şekeri ö- teki kuru sebzeler derecesinde de ğilse de hatırı sayılacak kadar, yüzde 24 nisbetinde olduğunu ilâ ve edince yüz gram soyanın 412 kalori vereceğine ise taaccüp et - mersiniz.
Vitaminleri de pek gani. Avru palIlar B1 vitamininden 300, B2 vitamininden 700 ölçü buldukları halde Amerikalılar A vitaminin . den 2000, C vitamininden de 220 ölçü bulmuşlardır. ______
Madenlerine gelince, o da bir hazine: Potasyom, hiç bir sebzede bulunamıyacak derecede, yüzde 1830 miligram... Çeliği 5.2 yanın - da manganez 2,3 miligram i- yodu bile bereketli 0,115 miligram. Çinkosu da yüzde 3 miligram ol duğundan gelecek neslin bereket li olmasına hizmet eder.
Yalnız, klor ve sodyom bu fa - sulyede hiç bulunmadığından, şuk- rut yemeğe alışmış midelerden başkaları onu kolayca hazmede - meşeler gerektir. Onun için gev . rekçe bir sığır etinden bon filenin üzerinde tereyağı, yanı sıra da pa tates böreği yemek mideye soya fasulyesi doldurarak karın ağrısı, na tutulmaktan elbette iyidir.
lâm mutasavvıflarının kanaatleri ni yıkmıya, müstakil bir hüviyetle görünmiye başlıyor, irade, ahret, haşir, neşir, cehennem, cennet, melek, şeytan mefhumları hakkın da kendinden evvelkilerin kanaat lerine ve imanlarına uymıyan bir meslek tutuyor. Âlem yok olmıya- caktır. Âlem hem ezelî ve hem e- bedîdir. Ahret ve kıyamet alâmet leri, cesetlerin haşri yoktur. O kı yamete inananlarla alay ediyor, insanı hakka ve iyiliğe karşı teh- yiç eden her şey ve insan melek tir. Haktan başkasına teveccüh eden her şey ve insan da iblis ve şeytan dır. Ayrıca melek ve şeytan yok tur. Bedrettin bir kitabında:
“ İnsanlar cahiliyet devirlerde elle tutulan, gözle görülen putlara ta parlardı. Zamanımızda mevhum sanemlere tapıyorlar. Umarım ki Allah hakkı izhar eder de insanlar hakkı hak bilerek taparlar,, diyor. Şerefettin Bey şeyhin bu sözlerin den kendisini kasdettiğini ve ken disini halka tapanak yaptıracağını ve bunun için de ordular teşkil et tiği mânasını çıkarıyor. Bedretti nin bir cephesi de kuvvetli bir hu kukçu ve fakîh oluşudur. Ahkâmı fıkhiyeyi kendi görüşlerine ve içti
hatlarına göre tedvin etmiştir. Bedrettin Mahmut zahirî ve ba tini ilimlerle mücehhez olarak Yıl dırım Beyazıdm oğulları taht kav gası yaparlarken Edirneye dön-
(Devamı 7 incide) 1 2 3
(1) On yedinci Selçuk hükümdarı Üçüncü Alâettin Kikubaddır. Takriben 696 - 701 hicri yıllarında hükümdarlık yapmıştır.
(2) Heşt Bihişt sahibi Simavna oğlu nun adım “ Bedrettin Mahmut,, olarak yazmıştır.
(3) Simavna Kadısı oğlu Bedrettin. Sayfa: 15.
r ... 8 - 1 1 - 9 3 9 r j , ...r '=
Büyük Âlim Simavnalı
Bedrettinin Kemikleri
(Başı 5 incide) ith tş v e ıvrusa çelebinin hüküm darlığı zamanında kazasker ol muştur. Cami - ül - Füsûleyn adlı eserini Musa Çelebinin zamanında yazmıştır. Devrine göre bu kitap ileri ve teceddütperverane bir ham
le sayılmaktadır ki bir çok tenkit, lere ve hücumlara yol açmıştır.
M
usa Çelebinin mağlûbiyeti Bedrettin için bir nikbej; devrinin başlangıcı olmuştur. Çe lebi Sultan Mehmet onu İzniğe nefyetmiştir. İşte bundan sonra Simavinin siyasî hüviyeti ortaya çıkıyor. Müritlerinden Börklüce Mustafa, Miihtedî Torlak Kemal Aydın ve Manisa taraflarında mü- sellâh bir isyan yaratıyorlar (4) bu isyanı el altından idare eden Bed rettin îznikten Kastamonu Çan- dar oğullarından Isfendiyarın ya nma kaçıyor. Karadenizden Eflâ- ka ve buradan da “ Orman Denizi,, denilen Deli Ormana geçiyor, bu rada d? 1 '-pohesi kuruyor.r \masya
* > k
-leri helâl kılacağım.*
Şeyh Bedrettin Simavlnln bize kadar gelebilen “ Letifülişarat” , Camiilfüsûleyn, Et - teshil, Mat. lai Husûsül, Kelm Fi Meani Füsu- sülhikem, Varidat gibi Arapça fıkıh ve tasavvufa ait kitaplarının hiç birisinde Bitlisli îdrısin kendi sine söylettiği yukardaki satırlar
yoktur. Şeyhin isimleri malûm o- lan ve bugün bulunamıyan diğer kitaplarında iştirakçiliği teşvik e- den böyle satırların bulunmıyaca- ğını da tahmin ediyorum.
Çelebi Sultan Mehmedin mağ lûp ettiği kardeşi Musa Çelebinin adamı Şeyh Bedrettine bektaşilik zındıklık ve iştirakçilik nisbet e- derek aleyhinde propaganda yap tırmış olması ihtimali çok kuvvet lidir. Buna rağmen Şeyh Bedret tin müteakip asırlarda da sevilmiş ve sayılmıştır. Onu iştirakçilerin piri gibi gösterebilmek-için elimiz de siyasî propaganda vasıtaların dan başka bir şey yoktur. Bu ci hetler de şeyhin diğer tarafları gibi cidden tetkike ve tâmika muhtaçtır. 4 5
(4) Bazı tarihçiler Torlak kelimesini Torlaho gibi yazıyorlar.
(5) Heşt Bihişt tercümesi.