• Sonuç bulunamadı

İbn-i Kesir tefsirinde Hıristiyanlık

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İbn-i Kesir tefsirinde Hıristiyanlık"

Copied!
141
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T

.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSİTÜSÜ

DİN BİLİMLERİ VE FELSEFE ANABİLİM DALI

DİNLER TARİHİ BİLİM DALI

İBN-İ KESÎR TEFSİRİNDE HIRİSTİYANLIK

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. Mehmet AYDIN

HAZIRLAYAN

Ramazan ŞEN

(2)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ...I

KISALTMALAR ...IV ÖNSÖZ ... V

GİRİŞ... 7

I. İBN-İ KESİR’İN HAYATI HAKKINDA BİLGİ... 7

1.1. HAYATI... 7 1.2. ESERLERİ ... 9 a-Tarih ve Tabakat ... 9 b-Tefsir... 9 c-Fıkıh-Hadis... 9 d-Diğer Eserleri... 10

1.3. TEFSİRDEKİ METODU ve TEFSİRİ ... 11

1.4. İBN-İ KESİR’İN YAPTIĞI RİVAYETLERİN KAYNAKLARI ... 14

I. BÖLÜM... 17

A. İBN-İ KESİR TEFSİRİNDE Hz. MERYEM ... 17

1.1. Hz. Meryem’in Doğumu... 17

1.2. Hz. Meryem’in Özellikleri... 19

1.3. Hz. Meryem’in Seçilmesi... 20

1.4. Hz. Meryem’in Hz. İsa’ya Hamile Kalması... 24

(3)

2.1. Hz. Meryem’in İsa’yı Doğurması ... 29

2.2. Hz. İsa’nın Mesajları ... 36

2.3. Mucizeleri ... 39

a- Bebekken konuşması ... 39

b. Gökten Sofra İnmesi... 40

c. Çamurdan Kuş yapması... 49

d. Anadan Doğma Körleri ve Alacalı Hastaları İyileştirmesi... 49

e-Ölüleri diriltmesi... 49

2.4. Havariler... 50

C. HZ. İSA’NIN AKİBETİ ... 53

3.1. Hz. İsa’nın Ref’i ( göğe yükseltilmesi)... 53

3.2. İsa’nın Yeryüzüne İnişi ( Nüzul-ü İsa)... 58

3.3. Nüzul-u İsa’yla ilgili İbn-i Kesir Tefsirinde Zikredilen Hadisler... 59

3.4. İbn-i Kesir Tefsirine Göre İnecek Olan İsa’nın Nitelikleri... 62

3.5. İsa’nın Ref’î ve Nüzûlü’nün Değerlendirilmesi ... 63

D. DİĞER DİN MENSUPLARININ CENNETE GİRMESİ... 68

4. 1. Diğer Din Mensuplarının Cennete Girmesinin Değerlendirilmesi... 71

E. KARŞILIKLI MÜBAHALE AYETİ... 73

(4)

II. BÖLÜM ... 83

A. İBN-İ KESİR TEFSİRİNDE HIRİSTİYANLIK ... 83

1.1 TESLİS PROBLEMİ... 83

1.1.2. Teslis Probleminin Hıristiyanlık Açısından Değerlendirilmesi ... 99

1.2 TEBŞİRAT PROBLEMİ ... 103

1.2.1. Tebşirat Probleminin Değerlendirmesi... 107

1.3. TAHRİF PROBLEMİ ... 110

1.3.1 Tahrif Probleminin Değerlendirilmesi... 115

1.4. KEFARET PROBLEMİ ... 116

1.4.1. Kefaret Probleminin Hıristiyanlık Açısından Değerlendirilmesi: ... 119

D. İBN-İ KESİR TEFSİRİNDEKİ Hz. MERYEM ve Hz. İSA İLE İLGİLİ BİLGİLERİN HIRİSTİYANLIK AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ. 125 SONUÇ ... 133

(5)

KISALTMALAR

A.g.e : Adı geçen eser

A.g.md

: Adı geçen madde

A.g.mk

: Adı geçen makale

A.s

: Aleyhisselam

b.

: İbn-i (oğlu)

Bkz

: Bakınız

Böl

: Bölüm

c.

: Cilt

had.nm

: Hadis numarası

h.

: Hicrî

İsl Ans

: İslam Ansiklopedisi

Mad.

: Maddesi

m.

: Miladî

M.Ö

: Miladan Önce

M.S

: Miladdan Sonra

Nr

: Numarası

Ölm

: Ölüm tarih

s.

: Sayfa

Terc

: Tercüme

(6)

ÖNSÖZ

Bu yapmış olduğum çalışma, hakkında yüzlerce çalışma yapılan, konumu itibarı ile farklı dinlerde farklı yerlerde de bulunsa her üç büyük dinde de büyük öneme sahip olan Hz İsa’nın yaşamına ve yeryüzünde yaymaya çalıştığı Hıristiyanlık dinine kendi alanında doldurulamaz bir yere sahip olan İbn-i-i Kesir’in, rivayet tefsirinin en güzel örneklerinden olan ve tefsir alanında vazgeçilmez bir masa üstü kitabı olan Tefsirü’l Kur’ani’l-Azim adlı eserini esas alarak bir tefsircinin gözünden bakmayı ve verilen bilgileri İslam dini ve Hıristiyanlık açısından değerlendirmeyi hedeflemektedir.

Genel anlamda baktığımız zaman Hz. İsa, İslam inancında, İsrailoğulları içinde Allah’ın büyük bir mucizesi olarak babasız, Hanna kızı Meryem’den doğmuş ve İsrailoğullarının bilgisiz din adamlarının etkisiyle bozulan ve farklılaşan din dengelerini özdeki asıl yerine oturtup onları tekrar tevhit inancına ve saf akidelerine döndürmeyi hedeflemiş, İslam dinine kaynaklık eden Kur’an’ın anlatımıyla doğumu, yaşantısı, mucizeleri ve ölümüyle Allah’ın eşsiz bir “kün fe yekün” sıfatının tezahürü olarak İslam teolojisindeki yerini almış ve İslam da Ulu’l- Azm adı verilen peygamberlerden biri olup, aynı zamanda kendisine kitap verilmesi hasebiyle de “Rasûl” sıfatını almış, Allah’ın kelimesi olarak tanınmış, Hz. Muhammed’in gelişini havarilerine ve insanlığa müjdelemiş olan büyük bir peygamberdir.

Kur’an’a göre İsrailoğulları Allah’a verdikleri sözlerinde durmamışlar, zamanın din adamlarının etkisiyle ve onların halkı kışkırtmasıyla peygamberlerine her zaman olduğu gibi kötülük düşünmüşler, onu başta yalanlamışlar daha sonra annesi Meryem a.s’a çirkin iftiralarda bulunmuşlar ve daha sonra ona en ağır işkenceleri layık gördükten sonra zamanın en ağır cezası olan ve yalnızca toplumun en adî kimselerine verilen bir cezayı onda uygulamak istemişlerdir.

Yine Kur’an’a göre Hıristiyanlar, başta havariler olmak üzere onu en başta doğru şekilde anlamış olmalarına rağmen daha sonraki dönemlerde Hıristiyanlığa ayrı bir yön veren Pavlus’un etkisiyle, hadlerini aşarak onu tanrı edinmek suretiyle teslisin bir uknumu olarak inançlarına yerleştirmişlerdir. Yani Hıristiyanlar onu tanrı edinmişlerdir.

(7)

Özünde tevhit akidesi bulunmasına rağmen aslından uzaklaşan bir inancın ardından gelen bu yeni din, kendi içinde ve diğer dinlerle olan ilişkilerinde birçok sıkıntıyı da beraberin de getirmiştir. Dinler Tarihini seçen bizlere de düşen: okuyarak, araştırarak kendimizi yetiştirmek ve dinler arasında meydana gelen bu buluşmaları, çatışmaları ve sıkıntıları, herhangi bir fikre kendimizi hapsetmeden karşılaştırmalar yaparak aydınlatmak ve insanlara yeni bilgiler ve orijinal fikirler, sunabilmektir.

Yaptığım bu çalışmanın benim bu alanda yetişmem için bir basamak olması dileğimle, böyle bir alanda çalışmayı bana nasip ettiği için rabbime şükrederken, benim yetişmemde bana hep güvenen ve her konuda benden desteğini esirgemeyen babam İsmail ŞEN’e, bu alana girmeme, bu alanda yetişmeme ve de bu çalışmama vesile olan, bana destek ve rehber olan, yoğun çalışmaları arasında her gittiğimde bana vakit ayıran saygıdeğer hocam Prof. Dr. Mehmet AYDIN hocama saygı ve şükranlarımı bir borç bilirim.

(8)

GİRİŞ

1. İBN-İ KESİR’İN HAYATI HAKKINDA BİLGİ 1.1. HAYATI

Yazarımız İbn-i-i Kesir’in adı ve künyesi, Ebul’fida İsmail b. Ömer b. Kesir b. Dav’ b. Kesir b. Zerr eş-Şafii’dir.1

İbn-i-i Kesir, Şam yakınlarında bulunan Busra kasabasına bağlı Micdel köyünde doğdu. Doğum yılı bazı kaynaklara göre h. 701/1301 m. tarihidir.

Kendisinin El-Bidaye Ve’n-Nihaye isimli eserinde belirttiğine göre babası 703 senesinde vefat etmiş ve o esnada kendisi 2 veya 3 yaşlarında imiş. Daha sonra yedi yaşlarında köyden kalkıp ağabeyi ile birlikte Şam’a yerleşmişler. İsmail b. İbn-i-i Kesir’in yetişmesinde ağabeyi Abdulvehhab’ın etkisi büyük olmuştur.

İlk dinî bilgileri babasından, aile ocağında almış olan İn-i Kesir, daha sonra Burhanettin el-Ferazi, Kemaleddin İbn-i-i Kadî Şihne, Kâsım İbn-i-i Asâkir, İshak İbn-i Amidî, Muhammed İbn-i Zinad, İbn-i er- Rabi ve İbn-i Teymiyye gibi devrinin ünlü hocalarından fıkıh, tefsir ve hadis dersleri almıştır. Daha genç yaşlarda eserler vermeye başlayan İslam âlimi, Tekzip el-Kemal adlı eserin müellifi el- Mizzî’nin derslerine devam etmiş ve bu büyük bilginin kerimesiyle izdivaç ederek onun damadı olmuştur. Bunun dışında devrin önemli âlimlerinden Karafî, Debbusî, Uranî ve Hutenî gibi hocalarından da icazet almıştır.2

İbn-i Kesir Şam’a yerleştikten sonra burada ilim erbabının içine girmiş ve kısa zamanda ismi herkes tarafından bilinir olmuştur. İlim dolu bir hayat yaşayan İbn-i Kesir 744/1372 yılında vefat etmiştir.

İbn-i Kesir’in yaşadığı dönem birçok karışıklığın iç içe olduğu bir dönemdir. Özellikle Tatar saldırıları döneme damgasını vurmuş açlık ve sefaletin yayılmasında rol oynamıştır. İbn-i Teymiyye ve bazı âlimler halkı savaşa teşvik ederek canlarını ve

1 Abdülvahit, Mustafa, es_siyretü’n Nebeviye, Kahire 1964, s. 345

2 KARLIĞA Bekir, ÇETİNER Bedrettin, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, c.2. s.XI, Çağrı

(9)

mallarını Allah yolunda harcamalarını vaaz etmişlerdir. İstikrarın olmadığı bu dönemde Tatarlar Bağdat’ta binlerce Müslümanı öldürmüşlerdir. Bunun yanında birçok İslam beldesini de yağmalamışlar, ilim ve kültür adına kütüphaneler talan etmişlerdir. Zamanın Abbasi Halifesi Mutasım ve oğlu da bu kargaşa ortamında burada öldürülmüştür.

Bu dönemin önemli problemlerinden biride haçlı seferleridir. Haçlı seferlerininde etkisiyle meydana gelen toprak kayıplarının sonucunda ekonomi çökmüş ve vergiler arttırılmıştı. Bütün bu olayların sonucunda Şam’ın ilmi hayatı gitgide tükenmiş ilim ve ilim adamları Kahire, Kudüs, İskenderiye, Hıms gibi şehirlere dağılmışlardır.

Tatar saldırıları sonucunda ise binalar yıkılmış, insanlar öldürülmüş, ilim ve kültür adına kütüphaneler, medreseler, külliyeler yerle bir olmuştur.

Bu karışıklıkların hüküm sürdüğü bir dönemde yetişen İbn-i Kesir tefsir ilmin de olduğu kadar hadis ilminde de büyük bir ilerleme göstererek Ümmi Salih mescidine hadis hocası olarak tayin edilmiştir. Zehebi’nin vefatından sonra bu göreve getirilen İbn-i Kesir’in burada ne kadar kaldığı konusunda bir bilgi bulunmamaktadır. Daha sonra Eşrefiyye Medresesinde Darü’l-Hadis’te görev yapmış burada, İbn-i Teymiyye’nin talebesi olması nedeniyle bazı sataşmalara maruz kalarak bundan dolayı bazı güçlükler yaşamıştır. Sonrasında İbn-i Teymiyye ile yakınlığından dolayı görevden alınmıştır. Fakat bu sataşmaların ayrıntıları hakkında bilgi verilmemiştir. 3

Daha genç yaştan itibaren eserler vermeye başlayan İbn-i Kesir özellikle tefsir, hadis, fıkıh ve tarih alanında eserler yazmıştır. Bu eserler kendisi hayatta iken büyük rağbet görmüştür. Hadis ve Tefsir bilgisiyle Şam’da ki Medreselerde uzun süre hocalık yapmıştır.

3 Küçükkalay, Hüseyin, İbn-i Kesir Hayatı, İlmi Şahsiyeti ve Tefsirdeki Metodu, s. 89, Damla

(10)

Özellikle tefsir alanın da kendini kabul ettirmiş birçok âlim tarafından ayrı bir ekol olduğu ortak kanısına varılmıştır. Rivayet tefsirinde kendine has yorumuyla ve haberleri inceleme tarzıyla ilim dünyasında ayrı bir yer edinmiştir. 4

1. 2. ESERLERİ

İbn-i Kesir’in birçok alanda eserler yazdığı bilinmekle birlikte üç alanda yazdığı şu kitaplar alanlarında yeri doldurulmaz bir öneme sahip olarak ilim erbabınca birer baş tacı olmuşlardır.

a-Tarih ve Tabakat

el-Bidaye ve’n-Nihaye: İbn-i Kesir’in büyük tarihçiler arasında yer almasını sağlayan eseridir. Eser başlangıçtan 767 yılına kadar ki geçen olayları kronolojik sırayla anlatır.

b-Tefsir

Tefsir’ul-Kur’an’il-Azim: Rivayet tefsirleri arasında önemli bir yere sahip olan ve birçok defa basılan (Kahire1923–1971 Beyrut 1980–1996, İstanbul 1984) bu eser Hacı Bekir KARLIĞA ve Bedrettin ÇETİNER tarafından Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri adıyla Türkçeye çevrilmiştir. Yusuf Abdurrahman Mar’aşlı tefsirde geçen hadisleri alfabetik olarak sıralamıştır.

c-Fıkıh-Hadis

El-İctihad fi Taleb’il Cihad: Dinler Tarihi anlamında faydalanılabilecek bir eser olan kitap, Hicri VIII. yy’da Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında geçen olaylar ve Fransızların İskenderiye’ye saldırılarını ve Müslümanların müdafaalarını anlatır. Beyrut’ta 1981 yılında tahkikli olarak basılmıştır.5

4 İBN-İ KESİR, El imam’l Celil İmaduddin Ebi’l Fida İsmail b. Kesir ed-Dimeşkî İBN-İ

KESİR, Tefsirü’l Kur’ani’l Azim (Tahkikli nüsha) Hazırlayanlar. Mustafa Seyyid

Muhammed, Muhammed Fazl el-Acmari, Hasan Abbas Kutup, Mustafa Seyyid Reşat, Kahire, 1. Baskı 2000, c.1 s. 30

(11)

d-Diğer eserleri:

1. el-Bidâye ve'n-Nihâye: Yaratılıştan başlayarak 767/1366 senesine kadar olayları anlattığı tarihe dair eseridir. İslâm Tarihinin ana kaynaklarından sayılır. 12 cilttir. Matbu. Beyrut.1990

2. Câmiu'l-Mesânid: Ahmet İbn-i Hanbel'in Müsnedi, el-Bezzâr, Ebu Ya'lâ ve İbn-i Ebi Şeybe'nin eserlerini el-Kütübü's-Sitte'ye ilâve ederek topladığı hadise dair eseridir. Bu eserini bâblara göre tertip etmiştir.

3.el-Bâisu'l-Hasis: İbn-iu's-Salâh'ın Ulûmu'l-Hadis adlı eserinin muhtasarıdır. Matbudur. 1994. Beyrut

4. et-Talebi Fadli'l- Cihâd: Yazma halindeki bu eserin bir nüshası İstanbul Köprülü kütüphanesinde 234 numaradadır.

5. Tabakâtu-li Fukahai’ş-Şâfiiyyin. 3 cilt olarak basılmıştır. Beyrut 1993

6. Müsnedu's-Şeyhayn: Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in rivayet ettikleri hadisleri toplayan bir hadis mecmuasıdır.

7. Muhtasaru İbn-iu'l-Hâcib: Tek cilt olarak basılmıştır. Beyrut 1996

8. Fedâilu'l-Kur'an ve Tarîhu Cem'ihî: Kur'an'ı Kerim'in faziletine dair hadisleri topladığı bir risale olup tefsirinin bir tekmilesi mahiyetindedir.

9. Şerhu'l-Buhârî: İbn-i Kesir İmam Buhârî'nin el-Câmiü's-Sahîh'ini açıkladığı bu eserini tamamlayamamıştır.

10. Menakıb el- İmam Şafii: Te’lif eden İmam Alim el Evhad tek cilt olarak matbudur Riyat, 1996,

11. Kitabul Fiten ve’l Melahim: Muhammed Zeyni tahkik etmiştir.2 cilt olarak matbudur. Beyrut 1990

12 Edillelu't-Tenbîh fî-Fikhi's-sâfiyye: Bu eserini gençliğinde, te’life İlk başladığı sıralarda yazdığı nakledilir.

(12)

13. Ehâdîsu't-Tevhîd ve'r-Redd ale'ş-Şirk.

14. et-Tekmil fi Ma'rifeti's-Sikât ve' d- Duafâ ve'l-Mecâhil.

Bunlar, İbn-i Kesir’in birçok alanda yazdığı eserlerden yalnızca bazılarıdır. Bu eserlerden ulaşabildiklerimizin nerede basılı oluğunu ve kaç yılında basıldığını yazdık. Basım tarihi ve yeri belirtilmeyen eserlere ulaşamadık. 6

1. 3. TEFSİRDEKİ METODU ve TEFSİRİ

Şüphesiz ki tarihte yazılmış her yazar ve her eseri hakkında pozitif ve negatif eleştiriler olmuştur. Ancak bir yazarı, bir eseri tanımak onlar hakkında kanaat sahibi olabilmek için her şeyden önce onu direk olarak eserlerinden tanımak gerekir. Biz de İbn-i Kesir hakkında hüküm sahibi olabilmek için onun hakkında bir şeyler konuşmuş kimselerden ziyade çalışmamızda incelediğimiz İbn-i Kesir tefsirinden onu tanımaya ve tefsire ait metodu hakkında bir şeyler söylemeye çalışacağız. Yine de İbn-i Kesir tefsiri ve tefsirdeki metodu hakkında daha büyük bilgi sahibi olmak isteyenlerin yine bu tefsirin mukaddime kısmını mutlaka okumalarını tavsiye ederiz.7

İbn-i Kesir tefsirinde bazen Ehli Kitab’ın sözlerine de yer verilmiştir. Bunu yaparken peygamberin şu hadisini kendisi için delil olarak görmüştür. “Bir ayet bile olsa benden rivayet edin, ancak bunun yanında Ehl-i kitap haberlerinden rivayet etmenizde sizin için bir beis yoktur. Her kim kasıtlı olarak benden yalan bir söz uydurursa cehennemdeki yerine8 hazırlansın.9 İbn-i Kesir’in tefsirindeki israiliyyat haberlerinin bu hadis delil alınarak rivayet edildiği aktarılmıştır.

Ancak bu hadisle birlikte dahi düşünülse de İsrailiyyat dediğimiz bu haberler ve Ehli kitapla ilgili olarak nakledilen bu rivayetler, dinde kesin dayanak almak için veya onlara bağlanmak için değil sadece istişhad ve misal getirme gibi amaçlarla nakledilebilir.

6 ÇETINER, Bedrettin, www.enfal.de/ecdad57.htm trh, 05.06.2006 7 İbn-i Kesir, a.g.e., c.1,s 35 (tamamı)

8 Buhârî, a.g.e., İlim 38, Cenâiz, 34 9 Buhari, a.g., . 1345, c. 4 s. 207

(13)

İbn-i Kesir, İsrailiyyatla ilgili rivayetleri tefsirine alırken onları en başta üç kategoriye ayırmış ve onları şu başlıklar altında incelemiştir.

1-Elimizde bulunan ve kesin delil niteliğinde olan Kur’an ve sünnete ters düşmeyen ve İslami öğretiler tarafından desteklenen rivayetler.

2-Elimizdeki delillere kesin olarak ters düşen, Kur’an ve sünnet tarafından reddedilen rivayetler.

3-Her iki kategoriye girmemekle birlikte hakkın da sukut edilen İslamî öğretilere ters düşme veya uygun olma anlamında hakkında yorum yapılmayan rivayetler.

İbn-i Kesir’e göre birinci ve üçüncü gurupta bulunan İsraliyyat babından olan rivayetlerin aktarılmasında bir beis yokken ikinci gurupta yer alan haberlerin aktarılması kesinlikle haramdır.

İbn-i Kesîr’in Tefsiru’l Kur’ani’l Azim adlı tefsirine gelirsek;

İbn-i Kesir tefsirine oldukça uzun bir mukaddime ile başlar. Bu mukaddimede Kur'an ve tefsirle ilgili birçok meseleyi ele alır. Ayrıca Hâmd’den yaratılış gayesine, tevhidden nübüvvete, ehli kitabın özeliklerinden Allah’ın sıfatlarına kadar birçok bilgiyi burada kısaca zikretmiştir. 10

Yine tefsirinin mukaddimesinde, tefsir ilminin yüce bir ilim olduğunu, ona olan ihtiyacı belirtir. Kendi tefsir metodu hakkında bilgilerede yer vererek, Kur'an'ı tefsir etmenin en güzel yolunun "Kur'an'ın yine Kur'an ile tefsiri" olduğunu söyler. "Kur'an'ı Kur'an ile tefsir etmekten âciz kalırsan onu sünnet ile tefsir etmek gerekir der. Çünkü hadis, Kur'an'ı açıklayıcı ve izah edicidir... Aradığımız ayetin tefsirini ne Kur'an'da, ne de hadiste bulamazsak bu konuda sahabenin sözlerine başvururuz”. Der. İsrailiyyat ve İsrailiyyat'in bu ümmete verebileceği zararlar konusunda okuyucuyu ikaz eder. Sahabeden sonra re’y ve tefsirlerine itimat edebilecek tâbiûn ve tebe-i tâbiin âlimlerinin isimlerini verir. Kur'an'ı kendi re’yi ile tefsir konusuna açıklık getirir, bu konudaki

(14)

müspet ve menfi görüşleri nakleder, sonra da Kur'an hakkında genel bir takım bilgilere yer verir.11

Bu mukaddimeden de anlaşılacağı üzere İbn-i Kesir tefsirinde rivayete önem verir ama dirayet yönünü de ihmal etmez. Tefsirde, hadis ravilerinin kritiği olan "cerh ve ta'dîle" özen gösterir. Bu hususta hocası el-Mizzî'nin görüşlerine büyük değer verir.

İbn-i Kesir tefsirinde bir konuyu işlerken şöyle bir yol takip eder. Bir ayet veya ayet topluluğunu verdikten sonra bunları zahirî mana açısından basit ve anlaşılır ifadelerle kendisi kısaca izah eder. Bundan sonra öncelikle bu ayetleri tefsir eden diğer ayetleri zikredip bunlar arasındaki münasebete işaret eder. Daha sonra Hz. Peygamber'den bu konuyla ilgili yapılmış rivayetleri ayrı ayrı zikreder. Bir rivayet tefsiri olmasından dolayı olsa gerek, bir hadis büyük kısmı aynı olmakla beraber bir başka tarîkten çok az bir farkla rivayet edilmişte olsa İbn-i Kesir eserine her iki rivayetide almaya çalışır. Konuyla ilgili sahabe ve tabiunun ileri gelenlerinden nakillerde bulunur, bir ayetin tefsiri hakkındaki değişik görüşleri zikrederek bunları değerlendirir, aralarında tercihler yapar. Rivayetleri senetleri ile birlikte verir ve daha sonrada sahih olanları ile illetli veya zayıf olanlarını ayırt eder.12

İbn-i Kesir bu tefsirinde İbn-i Cerîr et-Taberî (ö. 310/923). İbn-i Ebî Hâtim (ö. 327/938), İbn-i Atiyye (ö. 541/ 1147) gibi kendisinden önceki birçok müfessirin tefsirlerinden, hadis sahasında da Ahmet b. Hanbel'in Müsned'inden çokça nakillerde bulunur. Ancak Taberi'nin tefsirinde rastlanan zayıf rivayetlerin birçoğu İbn-i Kesir tefsirinde yer almaz.13

İbn-i Kesîr'in tefsirinin rivayet tefsirleri içinde mümtaz bir mevkide olmasını sağlayan en önemli özelliklerinden biri de onun, tefsirine aldığı isrâiliyyat konusundaki hassasiyetidir. İsrailiyyatı sırf tenkidini yapmak ve bu haberlerin kaynaklarını belirtmek sonra da Müslümanları bu tür rivayetlerden koruyup sakındırmak için eserine katmıştır

11 İbn-i Kesir, a.g.e., c.1 s. 45-46-47 12 İbn-i Kesir, a.g.e., c. 1 s. 49 13 Küçükkalay, Hüseyin, a.g.e., s.89

(15)

İbn-i Kesir bir tarihçi olması hasebiyle bu tefsirde tarih ve kıssalara da yer vermiştir ancak bu azdır. Yine bu tefsirde ayetlerin gramer tahlillerine fazlaca yer verilmez, kırâatlere temas edilmez. Ancak zaman zaman Ubeyy İbn-i Ka'b, Abdullah İbn-i Mes'ûd ve Ali İbn-i Ebî Talib'in Mushaflarındaki küçük farklılıklara işaret edildiği görülür.

Bu özellikleriyle İbn-i Kesir'in Tefsîru'l Kur'âni'l Azîm'i rivayet tefsirlerinin en faydalısı, Kur'ân-ı Kerim'in Hz. Peygamber ve ashabı tarafından yapılmış açıklamalarını en geniş anlamda toplayanı, ehl-i sünnet ve’l-cemaat mezhebinin delillerini Kur'an-ı Kerim'den en güzel bulup çıkaranı, sapık mezheplerin Kur'an ayetlerine yüklemeye çalıştıkları ihtimali olmayan te'villerden Müslümanları koruyanı olarak görülmektedir.14

Bu kıymetli tefsir değişik İslâm ülkelerinde defalarca yayınlanmış olup son olarak Mısır'da Muhammed İbrahim el-Bennâ, Muhammed Ahmed Âsûr ve Abdülaziz Guneym'in tahkîki ile yayınlanmıştır. Türkçeye "Hadislerle Kur'ân-ı Kerim Tefsiri" adıyla yapılan tercümesi de İstanbul' da neşredilmiştir.15

1. 4. İBN-İ KESİR’İN YAPTIĞI RİVAYETLERİN KAYNAKLARI

İbn-i Kesir tefsirinde, rivayet tarikine önem vermekle birlikte dirayet yönünü de ihmal etmemiştir. Tefsirinde hadisleri ve rivayetleri aktarırken cerh ve ta’dile bunun yanında da tarihi bilgilere de yer vermiştir.

Yazarın konuyu işleyişine bakmak gerekirse, evvela ayet kısa bir ibareyle zahire göre tefsir edilir. Eğer ayeti başka bir ayetle izah etmek imkânı bulunursa onu zikreder ayetin manasını veya muradını açıklayıncaya kadar iki ayeti karşılaştırır bu genel manadan sonra ayete taalluk eden merfu hadisleri serdeder, daha sonra bunlara ilave olarak sahabe, tabiin ve selef âlimlerinin sözlerine de tercihli olarak yer verir. Bunun ardından anlatmak istediği bazı haberleri ve diğer rivayetleri de zikreder ve devamında tenkit etmekle bitlikte İsrailiyyat haberlerini senetleriyle birlikte bazı tarih ve hadis kitaplarından faydalanarak izah etmeye çalışır.

14 Küçükkalay, Hüseyin, a.g.e., s.67

(16)

Tefsirindeki İsrailiyyat haberlerine gelince İbn-i Kesir, İbn-i Cerir et-Taberi’den sonra tefsirinde İsrailiyyata en çok yer veren müfessirdir. Araştırmacılar onu İsrailiyyatı senediyle birlikte verip bunların tamamını tenkit edenler grubuna dâhil ederler. İbn-i Kesir yalan bilgiler içerdiğine inandığı bazı rivayetlerle ilgilenmeyi zaman kaybı olarak görür. Ona göre Kur’an’ın yorumu için rivayet edilmekte olan İsrailiyyat esas itibariyle Tevrat’tan çok Yahudiler tarafından kendi dinlerine sokulan asılsız bilgilere dayanmaktadır. Tüm bu açıklamalarla birlikte İbn-i Kesir’in doğruluğundan emin olmadığı bazı rivayetleri eserinde zikrettiğini görüyoruz.16

Tefsirine baktığımızda İbn-i-i Kesir’in en çok, tefsirine doğru yanlış bütün haberleri eksiksiz almaya çalışan İbn-i Cerir et-Taberi’den alıntı yaptığı görülür17. Tahkikli nüshaya baktığımızda ise Taberi’den alınan bu haberlerin bazıları sahih bazıları zayıf, bazılarının senedinde veya ravilerinde problem olan kimseler olduğu görülür. Taberi isnad sistemine bağlı kalmaya itina göstermesine rağmen bu itinadan uzaklaşınca me’sur tefsire zayıf ve uydurma haberler girmeye başlamıştır. Taberî haberleri bu haberleri, almadaki ana amacı hiçbir rivayeti dışarıda bırakmaksızın bütün rivayetleri ilim ehline ya da okuyucuya ulaştırmaktır.

İbn-i Kesir’in en çok alıntı yaptığı Taberi’yi İsrailiyyat perspektifinden incelediğimiz de, konunun uzmanları onu İsrailiyyatı senediyle verip nadiren eleştirenler gurubuna dâhil ederler ve tefsirinde İsrailiyyata yer verme açısından ise müfessirler arasında ilk sıraya koyarlar. Taberi gerek tefsirinde gerekse tarihinde pek çok İsrailiyyat haberler nakletmiş olup bu rivayetleri daha çok Ka’b el-Ahbar, Vehb b. Münebbih, İbn-i Cüreyc, İbn-i İshak ve Süddiye dayandırmıştır. Daha da dikkat çekeni ise rivayetleri arasında senedi zayıf olanlar bulunmasına rağmen genellikle bunlar hakkında bir uyarıda da bulunmamasıdır.

Bütün bunlar incelendiğinde İbn-i Kesir’in birçok eleştiriye açık rivayeti ve haberi bünyesinde barındıran Taberi ve O’nun tefsirinden alıntılar yapması kişiyi onun

16 BİRİŞIK, Abdülhamit, Diyanet İşleri Başk, İslam Ansiklopedisi, Diyanet İşleri Başkanlığı

Yay. İsrailiyyat Maddesi. İstanbul.1999 c.23, s.200

(17)

verdiği haberleri kullanma ve kaynak gösterme bakımından ağır bir sorumluluğa ve ayrı bir özen göstermeye itmektedir.

İbn-i Kesir tefsirinde yukarda bahsedildiği gibi kişilerin isimleri verilerek görüşlerinin söylenmesinin yanı sıra pek çok yerde de “Kil” yani “Kile” lafzıyla, rivayet eden kimse hakkında hiçbir bilginin bilinmediği görüşler ve rivayetlerde vardır.18

Bunun dışında genel olarak baktığımızda O’nun tefsirinde, sahih hadis kitaplarının sahiplerinden Buhari ve Müslim de yer alan bazı rivayetlerde vardır bu rivayetlerin bazıları her iki sahihte bulunmakta iken bazıları bulunmamaktadır. Bununla beraber Buhârî ve Müslim’in ortak rivayet ettiği hadislerde mevcuttur. Bunun haricinde Kütübi Sitte adıyla bilinen hadis külliyatının içinde yer alan Tirmizi, Ahmet b. Hanbel, İbn-i Mâce, Darimi, Dârukutnî, Beyhakî, İbn-i Kat’âde, gibi muhaddislerin rivayetlerinden, Taberî, İbn-i Ebi Hatim, İbn-i Atiyye gibi kendinden önceki müfessirlerin görüşlerinden de faydalanmıştır.19

İbn-i Kesir eserinde konuları izah ederken bir tarihçi olması hasebiyle birçok tarih kitabından da faydalanmıştır. Bunlardan başlıcaları olarak İbn-i-i Hişâm’ın es-Sîretü’n- Nebeviyyesi’ni ve Beyhakî’nin Delâil’in-Nübüvvesini yazarın Taberî aracılığıyla alıntılar yaptığı Suyûtî’nin ed-Dur’ül- Mensur’unu da sayabiliriz.

18 İbn-i Kesir, a.g.e c.4 s. 391 19 Küçükkalay, Hüseyin, a.g.e., s.92

(18)

I. BÖLÜM

A. İBN-İ KESİR TEFSİRİNDE Hz. MERYEM 1.1. Hz. Meryem’in Doğumu

Hani İmran’ın karısı, Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım benden kabul buyur. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin hakkıyla bilensin

demişti.20

Onu doğurunca Rabbim! Dedi. Onu kız doğurdum -oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilir- erkek kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve

soyunu kovulmuş olan şeytandan senin korumana bırakıyorum.21

Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir

şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya onun bulunduğu

bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. (Zekerriyya) Meryem bu sana nereden geldi? (diye sorduğunda). O’ da bu Allah katından diye cevap verirdi. Zira

Allah dilediğine hesapsız rızık22 verir.23

Kur’an’a genel olarak baktığımız zaman Allahu Teala, Hz. Meryem, O’nun ailesi, doğumu, yetişmesi ve içinde bulunduğu günün şartlarını bize Ali İmran suresinde anlatırken; Meryem’in Hz İsa’ya hamile kalmasını, bu hamileliği boyunca nasıl davrandığını, O’nu doğurmasını İsa’nın doğduktan sonra ilk yaptıklarını ise bize Meryem suresinde anlatmaktadır.

İbn-i Kesir tefsirinde anlatılan Meryem’in ailesine gelirsek babasının adı, İmran olan Meryem’in annesi Fakuz’un kızı Hanne’dir.24 Hz Meryem’in babasının adı Kur’an’da İmran olarak geçer ve “Allah, Âdemi, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini seçip insanlara üstün kıldı” ayeti onların ailece üstün bir aile olduklarını göstermektedir. Hz. Meryem’in annesi kısır bir kadın idi. Yavrusunu besleyen bir kuşa

20 Ali İmran, 3, 35 21 Ali İmran, 3, 36

22 a.g.e., D.İ.B. meal, s. 53 23 Ali İmran, 3, 37

(19)

imrenerek Allah’tan kendisine bir çocuk vermesini istedi. Allah duasını kabul etti ve hamile kaldı. Hamile kaldığını anlayınca onu sırf ibadet ve mukaddes evin hizmeti için mabede adadı ve şöyle dedi; “Rabbim! Karnımdakini hür olarak sana adadım. Benden

kabul buyur şüphesiz sen işitensin ve bilensin” dedi.25O karnındaki çocuğun erkek mi,

kız mı olduğunu bilmiyordu. “Fakat onu doğurunca, Rabbim, ben onu kız olarak

doğurdum. (ibadet ve mescide hizmet için dayanıklılıkta ve kuvvette) erkek, kız gibi

değildir. Gerçekten ben onun adını Meryem koydum” dedi.26

Burada çocuk doğduğu zaman ona hemen isim konulması gerektiği konusunda bir delil vardır. Yine yapılan rivayette burada olduğu gibi peygamberimizin oğlu doğduğunda o doğar doğmaz isim koyduğu belirtilmektedir. Peygamber oğlu doğunca: “bu gece bir oğlum oldu ona babam İbrahim’in adını koydum” buyurmuştur.27 Yine bu ayetin yorumunda çocuğa isim konulması konusunda birçok rivayetler vardır ancak biz oralara girmeyeceğiz.

Zekeriya, Musa ve Meryem’in akrabalığına gelince, İbn-i İshak ve İbn-i Cerir’e göre; Zekeriyya Meryem’in teyzesinin kocasıydı.28 Bir başka rivayette, kız kardeşinin kocası olduğu söylenir. İbn-i-i Kesir’in sahih diye nitelediği bir hadise göre ise Yahya ve Hz. İsa teyze çocuklarıdır. Ancak müfessirimizin kabul ettiği görüş Zekeriyya’nın eşi Meryem’in kız kardeşidir.29 Bununla ilgili İbn-i Kesir, eserinde sahih diye nitelediği bir hadiste “Birden Hz. İsa ve Hz. Yahya ile karşılaştım. Bunlar teyze çocuklarıdır” 30 şeklinde bir bilgiyi bize aktarmaktadır ki buda İbn-i Kesir’in Hz. Meryem ve Hz. Zekeriyya’nın eşinin kız kardeşler olduğunun bir başka delilidir. Yine İbn-i Kesir “Yahya’nın annesinin Hz. Meryem’le karşılaştıklarında karnındaki çocuğun onun karnındaki çocuğa secde ettiğini” aktaran yere baktığımızda orada Meryem oğlu İsa ve Zekeriya’nın oğlu Yahya “İbn-iâ hâleten” yani teyze çocuklarıdır diye geçmektedir. Bu

25 Ali İmran, 3, 35 26 Ali İmran, 3, 36

27 Müslim, sahihi Müslim, Kitabul fedail, had.no 62/2315, Ebu Davut, es_Sünen, Kitabu’l

cenaiz, Ölüye ağlama bab-ı, had.no.3126

28 İbn-i Kesir, Tefsirü’l Kur’ani’l Azim (Tahkikli nüsha) Terc. Mustafa Seyyid Muhammed,

Muhammed Fazl el-Acmari, Hasan Abbas Kutup, Mustafa Seyyid Reşat c. 3 s. 48-49-50, Kahire, 2000, 1. Baskı

29 İbn-i Kesir, Tefsiri Muhtasarı, c.2, s.447

(20)

da Meryem ve Zekeriyya’nın eşinin kardeş olduğunun son kanıtıdır. İbn-ii Kesir, Meryem’in ailesi hakkında bilgi verirken onun kısır bir kadın olduğu halde bir kuşa imrenerek çocuk sahibi olmak istediğini açıkça zikretmesine rağmen Meryem2in mabede niçin verildiği konusunda bir şey söylememiştir.

1. 2. Hz. Meryem’in Özellikleri

İbn-i Kesir’in Meryem’den bahseden ayetler hakkında ki yorumlarını okuduktan sonra Hz Meryem’in Kur’an’da bahsedilen bazı özelliklerini verilen bilgileri şöyle bir tasnife sokmak mümkündür.

1- Allahu Teala Meryem’in annesinin Ben onu ve neslini şeytanın

aldatmasından sana sığınırım şeklinde dua ettiğini bildiriyor. Allahu Teala Meryem’in

annesinin bu duasını kabul buyurmuştur, onu ve neslini şeytanın şerrinden koruduğunu bu ayetle haber vermiştir. Ebu Hureyre’den bu yorumu tasdikleyecek şöyle bir rivayet gelmiştir. Her âdemoğlu doğduğunda şeytan onu böğründen dürterdi. Ancak İsa’nın annesi Meryem böyle olmamış, şeytan onu dürtmeye gittiğinde hicap perdesiyle kendisi dürtülmüştür. Annesinin duasıyla şeytan o’na yanaşamamıştır.31

2- Allah “Onu güzel bir bitki gibi büyüttü.” 32 İbn-i Kesir bu ayetide şöyle yorumlamaktadır. Rabbimiz bu ayette Meryem’i annesinin bir adağı olarak kabul etmiş ve onu tatlı ve güzel görünüşlü kıldı. Kullarından salih kişilerle beraber kıldı ki, onlardan hayrı, ilmi ve dini öğrensin. Meryem yetim olduğu için onu Zekeriyya’nın himayesine verdi ve onu iyi bir mü’min ve edepli bir insan olabilmesi için yetiştirdi.

3- Allah O’nu kimseyi rızıklandırmadığı gibi rızıklandırmıştır. Zekeriyya

mihraba her girişinde onun yanında birçok yiyecekler bulur, kışın yaz meyveleri, yazın

ise kış meyveleri onun yanında mevcut olurdu.33 Zekeriyya bunları görünce, ey Meryem! Bunlar sana nereden geldi der. O’da cevaben; Allah tarafından derdi. Şüphesiz İbn-i Kesir “Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır” sözünün Meryem’e it olduğunu söyler. Aynı ayetin yorumunda Cabir’den şöyle bir şey rivayet edilir. Peygamber S.A.V

31 Et Taberi, Câmiu’l Beyan fi Te’vili’l u’l Kur’an, , c.6 s.342, Es-Suyuti, Ed- Durru’l Mensur, c. 2 s.34

32 Ali İmran, 3, 37

(21)

bir gün çok acıkmıştı kızı Fatımaya uğradı. Ey kızım yiyecek bir şeyler var mı? diye sordu kızı cevaben: Yiyecek hiçbir şeyin olmadığını söyler. Peygamber oradan ayrıldıktan sonra kızı Fatıma’ya bir yerden bir parça et gelir. Bunun üzerine Fatıma oğlunu göndererek peygamberi çağırmasını söyler. Peygamber geldiğinde yerler yerler önlerindeki yiyecek bitmez. Peygamber yemeği yeyince Allaha hamd eder ve ey kızım bunlar nereden geldi diye sorar. Kızı Allah katından diye cevap verir. Peygamber bunun üzerine “Seni İsrailoğlu kadınlarının en şereflisi olan Meryem’in bir benzeri kılan Allaha şükürler olsun” der. Meryem’de yanındaki rızıklardan sorulduğun da: Bu Allah katındandır O dilediğini böyle rızıklandırır derdi.

Mücahid’e göre Meryem’in yanında bulunan rızık ilimdir denilmiştir. 34Ancak İbn-i Kesir ilk görüşü daha sıhhatli bularak muvafık bulmuştur.

1.3. Hz. Meryem’in Seçilmesi

Hani melekler, Ey Meryem! Şüphesiz Allah seni seçip temizledi, dünya

kadınlarından seni üstün tuttu demişlerdi.35

Ey Meryem! Huşu ile Rabbinin divanına dur, secdeye kapan, rüku edenlerle birlikte rükû et.36”

Bunlar sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Meryem’e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarken sen yanlarında değildin. Çekişirlerken de orada

bulunmadın.37

İbn-i Kesir tefsirine baktığımızda Hz. Meryem bu kutlu görev öncesinde bir hazırlanış sürecinden geçmiştir. Bu süreç üç boyutlu olmuştur. Ayetlerden anlaşıldığına göre ilk süreç ahlaki anlamda ikinci süreç ibadet anlamında üçüncü süreç te yetişme anlamında gerçekleşen bir hazırlık safhasıdır. İbn-i Kesir’in tefsirinde bu konu hakkında verdiği bilgileri üç başlıkta incelemeye çalışacağız. Yani Allah eşsiz vahyini kendi

34 İbn-i Hatim, a.g.e. c.2 s.229 35 Âli İmran, 3, 42

36 Âli İmran, 3, 43 37 Âli İmran, 3, 44

(22)

bedeninde dünyaya getireceği kulunu (Meryem’i) görev öncesi bir ruhi hazırlığa tabi tutmuştur. Bu süreç aşağıdaki ayetlerin yorumunda teferruatlı bir şekilde anlatılmıştır.38

Birinci süreç:

Bu ayetler Allah’ın emri gereği meleklerle Meryem’in konuşmalarını haber vermektedir.39 İbn-i Kesir bu ayetlerin meleklerle Meryem arasında geçen konuşmalar olduğunu söylemektedir. Onun Dünya kadınlarına üstünlüğü ise ibadeti, takvasının çokluğu, şerefi, her türlü kin ve vesveseden temiz oluşu sebebiyledir. Bu nedenledir ki, Allah Meryem’i seçmiştir. 40Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamberin şöyle dediği duyuldu. “İsrailoğulları kadınlarının en hayırlısı İmran Kızı Meryem, Kureyş kadınlarının en hayırlısı Hüveylid Kızı Hatice’dir.”41 Bu hadisten de ortaya O çıkıyor ki ahlakı nedeniyle toplumunun en hayırlı kadını idi.

İkinci süreç:

Sonra melekler Meryem’e ibadeti, huşuyu, secde ve rukûyu çoğaltmasını, amellerini, ibadetlerini alışkanlık haline getirmesini emretti. Bunun mukabilinde Allah onda eşsiz kudretini ortaya çıkaracak, babasız bir çocuk yaratacaktı. Buna binaen Allah Meryem’e şöyle emretti, “Rabbinin divanına dur, secdeye kapan, rükû et” Bu ayetin yorumunda İbn-i Kesir Mücahid’ den şöyle de bir rivayet zikretmiştir. Meryem topukları şişinceye kadar kıyamda dururdu yine Evzai’den bir başka rivayette ise O Ayaklarına sarı sular ininceye kadar namaz kılardı.42 İbn-i Kesir buradaki “kunut” kelimesinin ibadet anlamına geldiğini söylemiştir.

Üçüncü süreç:

Meryem’i iyi bir şekilde yetişmesi için Zekeriyya’nın yanına gönderdi ve O’ nu Meryem’e hami ve kefil kıldı. Bir başka görüşe göre ise O yıl İsrailoğullarına kıtlık isabet etmişti ve bundan dolayı böyle bir şey yapılmıştı. Şurası muhakkak ki Allahu

38 İbn-i Kesir, a.g.e., c. 3 s. 52

39 İbn-i Kesir, A.g.e., terc. c. 4 s. 1244 40 İbn-i Kesir, a.g.e., c.3 s.58-59

41 Müslim, a.g.e., Kitabu Fedailus sahabi, had. No 201, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.2 s. 269 42 Kaynaksız aktarılmış.

(23)

Teala Meryem’e onun mutlu bir şekilde yetişmesi için ve salihlerle bir arada olmasını istediği için Hz. Zekeriyya ‘yı Meryem’e kefil kılmıştır.

İbn-i Kesir, İkrime ve Kataden rivayetle Hz. Meryem’in Zekeriya’nın yanına verilmesi olayını şöyle anlatır:

Hz. Zekeriya ve o yerin halkı birlikte Ürdün nehrine gittiler ve orada kura atıştılar. Kuranın şekli ise şöyle olacaktı. Kalemlerini atacaklar suyun akıntısına rağmen kimin kalemi bir yerde durursa o Meryem’e kefil olacaktı. Kalemlerini suya attılar. Zekeriya’nın kalemi hariç su hepsini aldı götürdü. Hatta denir ki su akıntısına karşı kalem suyu yararak yukarı doğru gitti. Böylece Hz. Meryem Zekeriya’nın yanında kalmış oldu. 43

Bu ahlak, ibadet ve yetiştirilme safhalarıyla, Allah kulunu (Meryem) bu eşsiz olaya hazırladıktan sonra meleklerini göndererek “Ey Meryem! Allah kendinden bir

kelimeyi sana müjdeliyor. Adı; Meryem oğlu İsa, Mesihtir. Dünyada da âhirette de şanı

yücedir. Allah’a da yakın kılınanlardandır.”44 Bu ifadeler meleklerin Hz. Meryem’e

kendisinden ünlü, ulu ve büyük bir çocuk doğacağı müjdesidir.

İbn-i Kesir tefsirinde İsa’ya niçin “Mesih” adının verildiğiyle ilgili şu bilgileri buluyoruz.

1-Çok seyahat ettiği için.

2-Ayakları düzdü, ortalarında çukur yoktu.

3-O hastaları iyileştirmek istediğinde eliyle mesh ettiği zaman (dokunduğu) onları iyileştiriyordu.

Hz. İsa babası olmadığı için annesine nispet edilerek Meryem oğlu İsa şeklinde adlandırılmıştır. Şanının yüce olması ve Allah’a yakın olması, Allah’ın kendisine kitap, şeriat vermesi yanında onu Ulü’l-Azm peygamberlerle birlikte şefaatini kabul buyuracağındandır.45 Beşiğinde de yetişkinlik halinde de insanlarla konuşacaktır ve bu

43 İbn-i Kesir, a.g.e., c.3 s.62 44 Âli İmran, 3, 45

(24)

alametle insanları Allah’a çağıracak yetişkinliğinde ise Allah’ın vahyi ile bu çağrıyı sürdürecektir. O sözünde ve amelinde salihlerdendir46. O’nun ilmi doğru ameli ise salihtir.

Meryem dedi ki: Ey rabbim bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olabilir? Meleklerde: Allah dilediğini dilediğince yaratır. O bir şeyin olmasını

istediğinde ona yalnızca ol der O’da olu verir.47

Burada Hz. İsa’ya annesinin hamile kalışıyla ilgili küçük bilgiler verilmesine rağmen48 biz bu bilgileri Meryem suresindeki bilgilerle meczederek konuyu orada işlemeye çalışacağız. Ancak bu ayetin yorumunda çok önemli bir nüans var ki bunu özellikle belirtmek istiyorum.

Zekeriyya yaşlı birisi olmasına rağmen Allah’tan bir çocuk istiyor. Allah’ta O’nun duasını kabul ederek, O mihrapta namaz kılarken melekleriyle bir müjde göndererek, O’nun bir çocuğu olacağı müjdesini ona veriyor. Bu haberi alınca Zekeriyya a.s, ben artık iyice kocamış bir adamken karımda kısırken nasıl bir oğlum

olabilir diyor.49 Bunun üzerine Allah “Öyle Allah dilediğini yapar” buyurmuştu.

Burada Meryem ben evlenmemiş, bekar biriyken, benden zina da vuku bulmamışken benden nasıl böyle bir çocuk doğabilir ki? Diye sorduğunda. Allah Zekeriyya’nın çocuğu olmasındaki gibi “Allah dilediğini yapar” şeklinde değilde “Allah dilediğini yaratır” cevap vermektedir. Zekeriyya’nın olayında yaşlı ve kısır da olsalar sonuçta bir karı koca çocuk yapmak için bir araya gelmişler ve Allah’ın dilemesiyle çocukları olmuştur. Bu bir mucize olmasına rağmen ortada yaşlı ve kısırda olsa bir ana- baba mevcuttur.

İsa a.s’ın yaratılmasına gelince; Ortada bir ana olmasına rağmen bir baba olmadığı için Allahu Teala Meryem’in benim nasıl çocuğum olabilir? Sorusuna: Bu

46 Âli İmran, 3, 46 47 Âli İmran, 3, 47

48 İbn-i Kesir, a.g.e., c.3 s. 64-65 49 Âli İmran, 3, 37-40

(25)

böyledir Allah dilediğini yaradır. Şeklinde cevap vermiştir. Yani Allahu Teala İsa (a.s) tek kelimeyle yaratmıştır.

İbn-i Kesir bu yaratma işini Kamer süresinden şu ayetlede destekleyerek açıklamıştır. “Ve bizim emrimiz birdir ve bir göz kırpması gibidir”50. Biz emrimizi bir kere “Ol” diye verdiğimizde “o” o anda oluverir. Nitekim İsa (a.s) da böylece oluvermiş ve yaratılmıştır.

1.4. Hz. Meryem’in Hz. İsa’ya Hamile Kalması

Kitap ta Meryem’i de an. Hani O ailesinden ayrılarak doğu tarafta bir yere çekilmişti.51

Onlardan gizlenmek için de bir perde germişti, Derken Bizde O’ na ruhumuzu

göndermiştik O’da tam kâmil bir insan suretinde ona görünmüştü.52

Meryem (meleğe) eğer takva sahibi birisi isen Rahman’a sığınırım senden,

dedi”53

Oda, Ben Rabbinin sana tertemiz bir oğul vermek için gönderdiği bir elçiden

başka bir şey değilim.”54

Hz Meryem Benim nasıl bir oğlum olabilir ki, bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben kötü bir kadın olmadığım halde (benim nasıl çocuğum

olabilir)dedi.”55

Bu böyledir, zira Rabbin; bu, bana kolaydır, onu insanlar için bir ayet ve

katımızdan bir rahmet kılacağız buyuruyor56

Buraya kadar Hz Meryem’in ailesini, doğumunu, yetişmesini ve seçilmesini İbn-i Kesir’in yorumlarıyla Ali İmran suresinden anlatmaya çalıştık. Kur’anda Allahu 50 Kamer, 50 51 Meryem, 19, 16 52 Meryem, 19, 17 53 Meryem, 19, 18 54 Meryem, 19, 19 55 Meryem, 19, 20 56 Meryem, 19, 21

(26)

Teala ayetin devamında Hz. Meryem’in hamileliğine değinmeden direk Hz. İsa’nın beşikte iken konuşmasına, mucizelerine geçmiştir. Şimdi biz Hz. Meryem’in hamileliğine ve İsa’yı doğurmasına Meryem suresinden devam ediyoruz. Daha sonra İsa’nın mucizeleri adlı başlıkta tekrar Ali İmran suresine döneceğiz.

Yukarda verdiğimiz ayetlerin tefsirinde İbn-i Kesir şu açıklamalarda bulunmuştur.57

Allahu Teala Meryem’in bu şekilde dünyaya geldiğini ve O’nu Hz. Zekeriyya evinde nasıl yetiştirdiğini anlattıktan sonra Meryem’in H.z İsa’ya hamile kalması olayına geçmeden O zaman bu olayı yaşayanlara ve kıyamete kadar buna duyup iman edeceklere bir hazırlık safhası olması için Allahu Teala, ilk olarak Zekeriyya’nın karısının kısırlığı halinde ondan tertemiz ve mübarek bir çocuk var ettiğini zikrettikten sonra; Meryem oğlu İsa’yı O’ndan babasız nasıl yarattığını anlatmaya geçmiştir.58

Kitapta Meryem’i de an. O İsrailoğulları içinden çıkmış en temiz aileden,

Davut sülalesinden olup adı İmran kızı Meryem59dir.

Hz. Meryem, çevresindeki insanların dini meselelerini danıştıkları Hz. Zekeriyya’nın koruması altında İsrailoğulları içinde yetişmiş, gayreti ve iffeti ile bütün herkese örnek gösterilen ibadete düşkünlüğüyle bilinen birisidir. Allahu Teala Ulu’l Azm sahibi beş peygamberinden biri olan Hz. İsa’yı O’nda var etmeyi dilediğinde O’na halkın arasından ayrılıp şehrin dışında bir yere gitmesini emretmişti Bunun Üzerine Meryem ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti. İbn-i Kesir’in doğu tarafında bir yerin neresi olduğu noktasında ki kanaati buranın Kudüs’ün doğu tarafında bir yer olduğudur. İbn-i Kesir bundan dolayı Hıristiyanların doğuya doğru ibadet ettiklerini söylemektedir. Yine Katade’ye göre “Doğuda bir” yer sözünden insanlardan uzak bir yer anlatılmak istenmiştir. Bu doğuya çekilmenin nedeni ile ilgili İbn-i Cerir’ den alınan rivayetlerden bazıları şunlardır 60.

57 İbn-i Kesir, a.g.e., c. 9, s. 222-223 58 İbn-i Kesir, a.g.e., c. 9, s. 224 59 İbn-i Kesir, a.g.e., c. 9, s. 225 60 Taberi, a.g.e., c.16 s.20

(27)

a- Hayız olduğu için insanlardan ayrı bir yere çekildiği.

b- Beyte doğru namaz kılmak zamanın insanına farz kılındığı için namaz kılmak için böyle bir şey yaptığı rivayet olunur.

c- İbn-i İshak’a göre testisini doldurmaya gitmiştir. d- Orada kendine bir ev yapmış ve orada ibadet ediyordu.

Gittiği bu yere çevresindeki insanlardan gizlenmek için bir perde germişti, onlardan gizlenmiş, örtünmüş Allah’u Teala da ona Cibril (a.s)’ın göndermiş ti. Derken O’na ruhumuzu göndermiştik Cebrail’de O’na tam kâmil bir insan suretinde ona görünmüştü. İbn-i Kesir burada konuyla ilgili iki farklı rivayet söylemiştir. Bunlardan ilki “ O’nu senin kalbine uyarıcılardan olasın diye Ruhu’l emin indirmiştir” ayetini delil alarak, burada ki ruhun Cebrail olduğunu söylemiştir. Konuyla ilgili “Hz. Âdem zamanında ruhlardan ahitler alınmıştır. Hz. İsa’nın ruhuda bu ahit alınan ruhlardan biridir”61 Şeklinde ikinci bir rivayete de yer verir ki bu na göre ise o ruh: Hz. İsa’nın ruhudur. Yani ona tam bir insan olarak görünen aslında Hz. İsa’nın ruhudur.62 Hz. Meryem kendisi ile konuşan ve ağzına giren63 bu ruha hamile kalmıştır veya bu ruhtan hamile kalmıştır.64

Hz. Meryem kavmi ile arasında bir perde varken bir insan suretinde gördüğü bu varlıktan korkmuş ve kendisine dokunmak istediğini anlayınca, eğer takva sahibi

birisi isen Rahman’a sığınırım senden dedi. Meryem kavminden ayrılmış tek başına

kaldığı bir yerde olduğu için ondan ayrıca korkmuştur. Burada Hz. Meryem’in yaptığı kendinden kötülüğü menetmek için Allah’tan korkuyorsan bana zarar verme diyerek o kişiye Allah’ı hatırlatmıştır. Bu günümüzde de kullanılan bir tabirdir. Melek, Hz. Meryem’e cevaben onun korkusunu ve endişesini gidermek için şöyle dedi: Ben,

Rabbinin sana tertemiz bir oğul vermek için gönderdiği bir elçiden başka bir şey

değilim” dedi. Yani Ben, sandığın gibi sana zarar verecek veyahut ta korkulacak biri

değilim fakat ben Rabbimin bir elçisiyim. Rabbim beni sana gönderdi. İbn-i Kesir bu

61 El Hakim, a.g.e. c.2 s. 373 62 İbn-i Kesir. c. 3. s.227

63 Bunun İsrailiyyat olduğunu belirtmiştir 64 İbn-i Kesir, a.g.e., c. 9, s.226

(28)

ayetin yorumunda: Cebrail (a.s) O’na güzel kılınmış, korkulmayacak bir halde gelmiştir. Ancak Meryem’ in ona Allah’ı hatırlatması üzerine melek silkinmiş, melek olan o heybetli haline dönüşmüş Meryem’i asıl korkutan da bu olmuştur. Ve devam ederek melek: Ben Rabbinin sana tertemiz bir oğul vermek için gönderdiği elçiden başka bir

şey değilim dedi.

Meryem bunu duyunca şaşkın bir halde: “Benim nasıl bir oğlum olabilir ki,

bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben kötü bir kadın olmadığım halde (benim nasıl

çocuğum olabilir)dedi.” Burada Hz. Meryem bekâr bir bayan olduğu için ve ondan hiçbir günahın vuku bulması tasavvur dahi olunamazken hangi sıfatla ondan çocuk var edilecekti. Burada ki “Bağyen” kelimesinden kötü bir kadın, yani ben bir zinakar değilim demek istemiştir.65

Melek cevaben: “Bu böyledir, zira Rabbin; bu, bana kolaydır, onu insanlar için bir ayet ve katımızdan bir rahmet kılacağız buyuruyor” dedi. Ve iş olup bitti. Şüphesiz Allah Teala buyurdu ki; O, senin bir kocan yokken ve senden bir ahlaksızlıkta meydana gelmemişken senden bir çocuk var edecektir. Şüphesiz O, dilediğine güç yetiricidir. Senin bundan sonra bu konuda bir tasarrufun olması mümkün değildir. Bunun içindir ki: Onu “İnsanlar için bir ayet kılacağız” buyurmuştur. Yani Allah, insanlar için onların yaratılışlarını çeşit çeşit yapan yaratıcılarının gücünün büyüklüğüne bir alamet olsun diye böyle yapmayı murad etmişti. O Âdem’i erkek ve kadın olmaksızın kendi emri ve isteği ile topraktan66 Havva’yı kadın olmaksızın erkekten İsa dışında kalan zürriyetini de bir erkekle bir dişiden yaratmıştır. Böylece Allah’ın gücünün kemaline saltanatının büyüklüğüne delalet eden dörtlü taksim tamamlanmış oluyor.67

“Onu insanlar için katımızdan bir rahmet kılacağız”. Bu çocuğu Allah’tan bir rahmet olarak Allah’a ibadete ve O’nu birlemeye çağıran peygamberlerden bir peygamber kılacağız. O beşikte iken ve yetişkinliğinde insanları Allah’ın birliğine ve ona ibadete çağıracaktır. Ayette geçen “ve iş olup bitti” kısmının Cibril’in Meryem’e olan sözlerinin devamı olması muhtemeldir. Bununla Cibril; Bu iş Allah’ın ilminde,

65 İbn-i Kesir, a.g.e., c. 9, s.227 66 Âraf, 7, 12

(29)

takdirinde, dilemesinde olup bitmiş ve takdir buyrulmuştur. Senin veya bir başkasının bunu değiştirmeye gücü yetmez(anlamında). Bunun Allah’ın elçisi Muhammed’e haber cümlesinden olması da muhtemeldir.

Bunu ona ruhumuzdan üflemiştik 68 “mahrem yerini koruyana ruhumuzdan üflemiştik” 69 ayetlerinden de anlaşıldığı gibi Hz. Meryem’in rahmine ruhun üfürülmesini kinaye yollu anlatılmış oluyor. Böylece Hz. Meryem Hz. İsa’ya gebe kaldı. “nihayet ona gebe kaldı ve uzak bir yere çekildi” 70 Çocuğa hamile kaldığını anladığı zaman içini bir üzüntü kapladı ve kendine insanlardan uzak sakin bir yere attı.

Bunu yaparken biliyordu ki insanlar onun haber verdiği şeye inanmayacaklar ve ona değişik iftiralar atacaklardı. Bu duygularla Hz. Meryem içini teyzesi olan Zekeriyya’nın eşine döktü. Bu dönem aynı zamanda Hz. Zekeriyya’nın Allah’u Teala’dan bir çocuk istemesi ve bu duaya Allah’ın icabet etmesi sonucu eşinin hamilelik dönemine rastlamaktaydı. Meryem kardeşinin yanına gidipte hamile olan kız kardeşiyle karşı karşıya geldikleri zaman kız kardeşi( Zekeriyya’nın eşi) karnındaki çocuğun Hz. Meryem’in karnındaki çocuğa secde ettiğini hissettiğini söylemiştir. Yani karnındaki çocuk Meryem’in karnındaki çocuğa teslimiyet gösteriyor saygı duyuyordu. Müfessirlere göre bu Hz. İsa’nın üstün kılınmasındandır. Buradan da anlaşılıyor ki Hz. Yahya ve Hz. İsa’nın annelerinin hamilelik süreleri beraberdir.

68 Tahrim 66, 12 69 Enbiya 21, 91 70 Meryem, 19, 22

(30)

B. İBN-İ KESİR TEFSİRİNDE Hz. İSA 2.1. Hz. Meryem’in İsa’yı Doğurması

Nihayet ona gebe kaldı ve bu sebeple uzak bir yere çekildi 71.

Doğum vakti gelince doğum sancısı onu insanlardan uzaklaşmış olduğu yerdeki bir hurma ağacının altına sığınmaya mecbur etti. Doğum sırasında keşke

öleydim de unutulup gideydim dedi 72.

Ayağının altından seslenerek bir ses O’na; Üzülme sakın, Rabbin senin

ayağının altında bir ırmak akıttı 73.

Hurma dalını kendine doğru silkele, üstüne taze hurma dökülsün 74.

Ye iç gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan ben Rahman’a

oruç adadım, onun için bu gün hiç kimseyle konuşmayacağım de 75.

İbn-i Kesir bu ayetlerin yorumunda: Cebrail Allah’ın Meryem’e söylemesini emrettiği şeyleri söylediğinde Meryem Allah’ın takdirine teslim olmuştu. Selef âlimlerinden birçoğu meleğin o sırada Meryem’in gömleğinin cebine üfürdüğünü ve bu üfürmenin onun fercine girerek onu hamile bıraktığını ve Meryem’in bu şekilde hamile kaldığını anlatırlar76

Hz. Meryem İsa’ya hamile kaldığında bunalmış ve sırrını bir tek Zekeriya (a.s) eşi olan kız kardeşine77 anlattı. Anlattığında Zekeriyya (a.s) eşi karnındaki çocuğun Meryem’in karnındaki çocuğa secde ettiğini hissettiğini bile söylemiştir.

Hz. İsa’nın annesinin karnında ne kadar kaldığı konusu da tartışmalıdır. Bazıları78 Hz. İsa’nın annesinin karnında sekiz ay kaldığını rivayet etmişler se de Cumhur’un geneline göre O annesinin karnın da normal olduğu üzere dokuz ay 71 Meryem, 19, 22 72 Meryem, 19, 23 73 Meryem, 19, 24 74 Meryem, 19, 25 75 Meryem, 19, 26

76 İbn-i Kesir, a.g.e., c.9, s. 229 77 Bkz.dipnot 18

(31)

kalmıştır. İbn-i Abbas’a göre hamile kalır kalmaz hemen doğurmuştur (bu görüş taraftar bulmamıştır). Âyetin zahirinden anlaşılan meşhur görüşe göre Hz. Meryem ona diğer anneleri yaşadıkları gibi normal hamilelik yaşadığıdır.

Hz. Meryem’in hamileliği devam ederken O’nunla birlikte Beyt el-Makdise hizmet eden ve adı Yusuf en-Neccar olan salih bir kişi vardı. Hz. Meryem’de ki gariplikleri ve hamilelik belirtilerini gören bu kimse ilk başta onun bu durumunu garipsemişti. Daha sonra Hz. Meryem’in masumiyetini, saflığını ve ibadetlerdeki mükemmeliyetini düşünerek bu fikirleri kafasından, zihninden uzaklaştırdı. Sonra tekrar bunun ne olduğunu merak etti ve kafasındaki sorulara cevap bulabilmek, karmaşık düşünceleri bertaraf edebilmek için bir gün Meryem’e “hiç çekirdeksiz ağaç olur mu? Hiç tohumsuz ekin olur mu? Hiç babasız çocuk olur mu” ? Diye sordu. Hz. Meryem onun neyi kastettiğini anlayarak Allah Hz. Âdem’i babasız ve anasız yaratmamış mıdır? Dedi. Yusuf durumun farkına varıp sözünü geri aldı.79 Ve bu konu hakkında daha da konuşmadılar.

Allah’ın Kur’an’da birçok mucizesinden bahsettiği ve peygamberlerin en büyüklerinden birisi olan Hz. İsa’ya annesinin hamileliği işte bu şekilde gerçekleşmiştir

Hz. Meryem, kavmini kendisini şüphe ve itham altında koyacaklarını hissettiğin de, onlardan uzak kendini göremeyecekleri bir yere çekildi. Bu süre zarfında Hz. Meryem’in başına normal bir hamile kadın da görülen hayız dan kesilme, aşerme gibi haller geldi. Bundan sonra İsrailoğulları arasında birçok kötü sözler yayıldı. Bunlardan en sık tekrarlanan Hz. Meryem’in kilisede beraber hizmette bulundukları Yusuf isimli şahıstan hamile kalmış olabileceği iftirasıdır. Bu saklanma süresi içinde o kimseyi görmüyor kimseye de görünmüyordu.

(32)

İbn-i Kesir tefsirinde ki konuyla ilgili bilgilere baktığımızda: Bu yer bazılarına göre Beyt el-Makdis bazılarına göre Şam bazılarına göre Mısır dolayların da bir yer, yine bazılarına göre burası Beyt el-Lahm 80 dir. Hıristiyanlar oranın Beyt el-Makdis olduğundan şüphe etmezler. 81

Doğum sırasında keşke öleydim de unutulup gideydim dedi. Hz. Meryem’in bu

sözü doğum sancısının ağırlığından söylemiş olma ihtimali ile birlikte şüphesiz Hz. Meryem bu çocukla imtihan edileceğini ve bir fitneye düçar olacağını hissetmiş olma ihtimalide vardır. Öyle bir çocuk ki, Hz. Meryem’in bu durumu insanları doğruluğa götürmeyecek ve onlar ne derse desin onun haber verdiği bu sözlere inanmayacaklar, her ne kadar toplumunda edepli, salih, çokça ibadet eden iffetli bir kadın olarak bilinmişse de onların zannına göre yaşadığı onurlu hayatın ardından fahişe durumuna düşecekti. Bu keşke öleydim de unutulup gideydim sözünü bundan dolayı demiş de olabilir. Bazılarına göre ise doğum sancısı onu yakaladığında insanlardan utanarak İçinde bulunduğu bu babasız çocuk doğurma üzüntüsünden dolayı keşke ölüp gideydim demiştir.

“Üzülme sakın” diye seslenen sesin sahibinin kim olduğu konusunda

müfessirler ihtilafa düşmüşlerdir. Bazıları bu sesin sahibinin Hz. Cebrail olduğunu, bazıları da Hz. İsa olduğunu söylemişlerdir. Ayette geçen “seriyya” kelimesi küçük ırmak veya nehir anlamına gelmektedir. Hadis-i Şerifte de şöyle geçmiştir. Allah Rasülü (s.a.v) bu nehrin Hz. Meryem’in kendisinden içmesi için Allah’u Teala’nın çıkarmış olduğu bir nehirdir demiştir. Ayette geçen bu ırmak kelimesi ile Hz. İsa’nın kastedildiğini söyleyenler olmuşsa da 1. Görüş daha kuvvetlidir.

Bunun içindir ki Allah’u Teala bundan sonra İbn-i Abbas’ın söylediğine göre bu ağaç kuru bir hurma ağacıdır veyahut ta ağacın meyve verme zamanı değildi.82 Buna mukabil Mücahid; bu ağacın meyveli bir ağaç olduğunu aktarmıştır. Meryem bunu yaptığında gerçekten de bu kuru ağaçtan üzerine hurmalar dökülmüştür. Bu sebeple Allah’u Teala Hz. Meryem’e yiyecek ve içecek ihsan etmiş, üstüne taze hurma

80 Kudüs’e 9 mil mesafede bir yer. 81 İbn-i Kesir, a.g.e., c. 9, s.234–235 82İbn-i Kesir a.g.e., c. 9 s. 233- 235

(33)

dökmekle onu nimetlendirmiştir ve devamında şöyle “ ye iç gözün aydın olsun.83 Buyurmuştur. “Gönlün hoş olsun buyurmuştur. Bundan dolayı lohusa kadına hurma yedirmenin iyi olacağı şeklinde ki bir rivayet de zikredilmiştir. Konuyla ilgili yine Peygamber (S.A.V)’ in şu hadiside rivayet edilmiştir: “Çocuklu kadınlarınıza hurma yedirin, o yoksa kurusunu yedirin. Allah katında İmran kızı Meryem’in altında konakladığı ağaçtan daha şerefli bir ağaç daha yoktur”.84 Bu sebepledir ki Arap toplumunda çocuklu kadınlar için kuru veya taze hurmadan daha kıymetli bir yiyecek yoktur.85

Başka bir rivayete göre ise Hz. İsa, Meryem’e sen üzülme dediğinde Hz. Meryem sen benimle beraberken ben kocasız ve kimsenin cariyesi değilken bir çocuk sahibi iken nasıl üzülmeyeyim. İnsanlar katında benim mazeretim ne olacak ki! Keşke, bundan önce ölseydim de unutulup gidenlerden olsaydım dedi. Bunun üzerine Hz. İsa annesine insanlara cevap verip, konuşmak için ben sana yeterim. “İnsanlardan birini görecek olursan ben Rahman’a oruç adadım, onun için bu gün hiç kimseyle konuşmayacağım de” dedi. Yani bütün bu sözler Hz. İsa’nın annesine söylediği sözlerdir.

Ayette zikredilen “oruç” kelimesinin susmak olduğunu söylemişledir. Hz. Meryem bu sözüne zıt düşmemesi için konuşamayacağını diyeceklerini işaretlerle çevresindekilere bildirmesi istenmiştir.

Bazı tefsircilere göre İsrailoğullarının şeriatında oruç tutan kimseye yemek ve konuşmak haram olurdu. Ama ayette kastedilen böyle bir oruçtan daha ziyade Hz. Meryem kastedilmiştir ve bunu sadece kendisine sorulduğu zaman zaten böyle bir olayı sözle izah edemeyeceği için Meryem zorluk çekmesin diye rabbi bir ödül olarak kuluna yapmıştır. Meryem de rabbinin dediğini yapmış İsa konuşuncaya kadar sukut etmiştir.

Derken çocuğunu alıp kavmine getirdi. Ey Meryem, and olsun ki utanılacak bir şey yaptın dediler86.

83 Meryem, 19, 26

84 Ebu Ya’la, Müsnedü Ebu’l Y’ala el Mevsıli, had. No. 455 85 İbn-i Kesir, a.g.e., c.9, s.236

(34)

Ey! Harun’un kız kardeşi baban kötü birisi değildi. Annende iffetsiz değildi dediler87.

Bunun üzerine o çocuğu gösterdi. Onlar biz beşikteki bir çocukla nasıl konuşabiliriz ki dediler88.

İbn-i Kesir bu ayetlerin yorumunda: Allah’u Teala bir önceki ayette Hz. Meryem’den o günü oruçlu geçirmesini, insanlardan hiç kimseyle konuşmamasını emretmekle onun yerine işi birisine havale edecek, Meryem ortada kalmayacaktı. Bir rivayete göre: Kavmi Hz. Meryem’i aramak için çıktılar çünkü O peygamberlik ve şeref ailesindendi. Ondan hiçbir şey hissetmemişlerdi. Onlar bir inek çobanı görerek: Nitelikleri şöyle şöyle olan bir genç kız gördün mü? Diye sordular. Çoban: hayır görmedim fakat geceleyin ineklerimde şimdiye kadar hiç görmediğim bir şey gördüm diye cevapladı. Ne gördüğünü sorduklarında: İneklerimin şu vadiye doğru secde ettiklerini gördüm” dedi.

Daha sonra onlar çobanın gösterdiği yöne doğru gittiklerinde. Hz. Meryem onları kucağında çocuğuyla karşıladı Onlar Hz. Meryem’i bu halde gördüklerinde durum gözlerinde büyümüş, ey Meryem and olsun ki utanılacak bir şey yaptın dediler. Ayetteki “feriyye” kelimesinin büyük bir iş olarak tercüme edenler de olmuştur. Meryem’i yere oturmuş ve kucağında oğlu ile karşısında gören kavmi, ey Meryem and olsun ki utanılacak bir şey yaptın yazılar olsun sana dediler.89

Kavmi ona hitaben, Ey! Harun’un kız kardeşi (ibadetlerinde ve tavırlarında Harun’a benzeyen), baban kötü birisi değil, Annende iffetsiz değildi dediler. Sen tertemiz, doğruluk, ibadet ve zühd ile bilinen bir ailenin aynı özellikleri taşıyan salih bir kızısın. Bu senden nasıl sadır oldu dediler.

Burada Meryem’e “ey Harun un kız kardeşi” diye hitap edilmesinin sebebi hakkındaki İbn-i Kesir’de yer alan görüşleri sıralamak istiyorum

87 Meryem, 19, 28 88 Meryem, 19, 29

(35)

Hz Meryem Musa (a.s) ve Harun (a.s) la aynı kabileden olduğu için İsrailoğulları ona bu şekilde hitap etmiştir.

İbn-i Kesir tefsirindeki bir diğer görüş: Bu lafızdan İsrailoğulları; Ey ibadetlerinde Harun’a benzeyen şeklinde bir anlam çıkarmışlardır.90

Bir başka görüşe göre ise burada Musa (a.s)’ın kardeşi olan Harun kastedilmiştir. Çünkü Meryem Musa’nın soyundan geliyordu. İsariloğullarıda bunu biliyorlardı. O dönemde Mesela: Temimoğullarından birine seslenilirken; Ey Temimin kardeşi diye hitap ediliyordu.

Taberi’den şöyle bir rivayette vardır. O Dönemlerde o toplumda yaşayan Harun adında salih bir adam vardı. Meryem’de ibadete düşkünlüğüyle tanındığı için O adama nisbetle “Ey Harun’un kız kardeşi” şeklinde çağırılmıştır.91

Taberi’ye göre bunun tam zıddı Meryem onlara göre çirkin bir iş yaptığı için O’na toplumda kötü bilinen Harun adındaki birinin ismiyle seslenmiş te olabilirler.

Zayıfta olsa bir başka görüşte o dönemde Allah’a ibadet eden onurlu, düzeyli bir hayat yaşayanlarada Harun sülalesinden deniliyordu gibi bir rivayet te vardır.92

İbn-i Ebu Hatim’den gelen rivayet dahada ilginçtir. Ona göre Meryem Musa’nın kardeşi olan Harun’un ana baba bir kız kardeşiydi. Ancak İbn-i Kesir bunun hatalı bir yorum olduğunu kabul etmiştir.

Bütün bu yorumların ardından İbn-i Kesir, Musa’nın kardeşi olan Harunla Meryem’in bir bağı olamayacağını. Çünkü Musa (a.s) dan sonra birçok peygamberler geçtiğini ve araya çok uzun devirlerin girdiğini haber vererek bu görüşü baştan elemiştir.

İbn-i Kesir bu rivayetleri verdikten sonra konuyu Peygamberden rivayet edilen bir hadisle bitirmiştir. Peygamber Muğire b. Şu’be’yi Necran’a elçi olarak göndermişti. Oranın halkı Şu’be’ye kitabınızda “ey Harunun kız kardeşi” buyruluyor bu konuda ne

90 İbn-i Kesir, a.g.e., c.9, s.238 91 Taberi, a.g.e., c.16 s.77 92 İbn-i Kesir, a.g.e., c.9, s.239

(36)

dersin? Diye sordular. Şu’be’de bunu peygambere sordu. Rasülullah: Onların kendinden önceki peygamberler ve salihlerin ismini çocuklarına verdiklerini onlara haber vermedin mi buyurdu93. Buradaki Harun Musa’nın kardeşi olan Harun değildir. Toplumda iyi insanlara geçmişte hayırlı bilinen biri olan Harun ismi verilmekteydi ve bu isimlerden biri de ibadetlerin deki çokluğundan ve salah bir hayat yaşamasından dolayı Meryem, Harun ismine nispet edilerek böyle çağrılmıştır. Çünkü peygamberden yapılan bir rivayette peygamberlerin hepsinin aynı soydan geldiği ve bu soya Harun aracılığıyla İsa’nın da dâhil edildiği aşikârdır. Hadiste Peygamberimiz Hz. Muhammed’e kadar İsa’dan sonra peygamber gelmediğidir.94 Eğer buradaki Harun’un Musa’nın kardeşi olan Harun olduğu düşünülürse araya birçok peygamberler girer ki buda Rasülullahın hadisine ters olur.95

Bu Meryem ve Harun’un kardeşlik olayını açıkladıktan sonra konumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bunun üzerine o çocuğu gösterdi. Onlar biz beşikteki bir çocukla nasıl konuşabiliriz ki dediler. Onlar Hz. Meryem’in delilini garip gördüklerinde ve kendini savunamadığını anladıklarında bunu fırsat bilerek ona zina isnadında bulunup iftiralarını kustular. Hz. Meryem o gün oruçluydu ve konuşmuyordu. Meryem, sözü Hz. İsa’ya havale edip onlara İsa’nın kendisine hitap edip onunla konuşmalarına işaret ederek onların kucağındaki çocukla konuşmalarını istedi yani onların sorduğu sorulara kendisi oruçlu olduğu için çocuk cevap verecekti.

Bu durum karşısında İsrailoğulları Hz. Meryem’in kendilerine oyun oynayıp alay ettiğini sanarak yaptığın bu büyük işin üstüne üstelik bir de beşikteki çocukla konuşmayı mı emrediyorsun bize, der gibi, Hz. Meryem’in yapmış olduğu bu alayın onlara zinadan daha ağır geldiğini ifade ettiler. Cevap olarak da biz beşikteki çocukla nasıl konuşuruz dediler. Yani bu daha küçücük bir sabi onun konuşmaya gücü yetmez ki biz bu çocukla nasıl konuşabiliriz ki dediler.96

93 Müslim, a.g.e., Kitabu’l edeb, 9/2135, Tirmizi, a.g.e., kitabu Tefsiru’l Kuran, bab, Meryem

suresihad. No:5/295

94 Buhari, a.g.e., Kitabu’l Edeb, hadis no.3442 95 İbn-i Kesir, a.g.e., c.9, s.241-242

Referanslar

Benzer Belgeler

OTURUM 723 Yaz Kur’an Kursu Öğrencilerinin “Cami” Ve “Din Görevlisi” Kavramlarına İlişkin Metaforları Şuayip ÖZDEMİR Tuncay KARATEKE ilgili olarak kızlarda

I (DHTS) to inhibit breast cancer cell proliferation and tumor growth, and.. investigate the underlying

For this purpose we define the iterative SRP (SR in a linear regression model with the proxy variables) and iterative PSRP (Positive part SR in a linear regression model with the

Sir banka, son edeme tarihinden sonra yapl- Ian kredi kartl odemelerinde, ayhk % 4 faiz al- maktadlr?. 380 YTL kredi kartl borcu olan bir mu§teri, borcunun 180 YTL sini son odeme

Toplama ve Çıkarma: Ondalık kesirlerde toplama veya çıkarma yapılırken; sayılar öncelikle virgülleri alt alta gelecek şekilde yazılır, daha sonra virgül

Kesirlerdeki paydalar 3,4 ve 5 şeklinde olduğu için miras kalan paraya 60x diyelim. Araba satın

Not: Yukarıdaki gibi pratik bir yol mümkün değilse paydaların en küçük ortak katı cinsinden değer vermek kolaylık sağlar.. Geriye kalan cevizlerin 'ini yedikten sonra 12

Mehmet, Ali'ye 38 lira verirse paraları bir - birine eşit oluyor.. www.matematikkolay.net