• Sonuç bulunamadı

B. İBN-İ KESİR TEFSİRİNDE Hz İSA

2.3. Mucizeleri

a- Bebekken konuşması

Ve o beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşacaktır ve O Salihlerdendir.104

Beşikte ve yetişkinken insanlarla konuşacaktır105

İbn-i Kesir bu ayetlerin yorumunda: Kur’anda bu konu iki yerde geçmektedir bunlardan ilki Al-i İmran süresinde geçerken ikincisi Meryem süresinde geçmektedir. Ali İmran suresinde bahsedilen vakada yalnızca Allah’ın Meryem’e melekler vasıtasıyla verdiği müjdeyi anlatırken, O’ nun doğuracağı çocuğun beşikte de (bir bebekken) bir yetişkin olunca da insanlara konuşacağını Hz. Meryem’e müjdelemişti. 106

Bu müjdenin gerçekleşmesini ise Allahu Teala Meryem suresinde şöyle anlatmıştır. Hz. Meryem doğumdan sonra bebeğini kucağına alıp gelince kavmi onu çirkin şeylerle itham ederek ona ailesinin vasıflarını da söze katarak imalı sorular sormaya başlamışlardı. Bu sırada Hz. Meryem bu sorulardan bunaldığı anda Allah’ın O’ na yardımıyla Hz. Meryem onlara şöyle cevap verdi:

Onlara İsa’yı göstererek O’ na sorun ve sorularınızın cevabını ondan alın

şeklinde işaretler yaptı. Şaşkınlık içinde çevreye toplanmış olan halk “beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşuruz.” diyerek kendilerini alaya almamasını Meryem’den istediler. Meryem’in onlara cevap vermeyip te beşikteki oğlunu işaret etmesinin nedeni Rabbine üç gün konuşmamak üzere oruç tutacağına dair verdiği sözdür

İşte tam bu sırada Hz. İsa’nın kendi hayatındaki ilk mucizesi ortaya çıkmıştır ve O daha bir çocukken konuşmaya başlamıştır. İlk sözü “İnnî Abdullah” ben Allah’ın kuluyum olmuştur.

104 Âli İmran, 3, 46 105 Maide, 5, 110

Devamında kendisine bir kitap verildiğini v, Allah’ın kendisini peygamberliğe seçtiğini, annesinin yanlış bir iş yapan kötü bir kadın olmadığını belirtmiştir. Ayrıca Allah’ın kendisini mübarek kıldığınıda söylemiştir.107 İbn-i Kesir bu mucizeyi te’yit eder şekilde Buhari’den şu hadisi rivayet etmektedir: Üç kişi dışında hiç kimse beşikte iken konuşmamıştır. Bunlar: Meryem oğlu İsa a.s, Cüreyc zamanında bir çocuk ve ondan başka bir çocuk” tur.108İsa’nın ilk mucizesi bu olmuştur.

b. Gökten Sofra İnmesi

Hani Havarîler: Ey Meryem oğlu İsa; Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi? Demişlerdi de; O, eğer inanmışlarsanız Allah’tan korkun, demişti.109

Demişlerdi ki: İstiyoruz ki; ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın ve senin bize hakikaten doğru söylediğini bilelim de biz de ona şâhidlerden olalım.110

Meryem oğlu İsa da: Allahım; Rabbimiz, üstümüze gökten bir sofra indir ki; bizim hem öncekilerimiz, hem sonrakilerimiz için bir bayram ve Senden bir ayet olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızık verenlerin en hayırlısısın, diye dua etmişti.111

Allah buyurdu ki: Ben, onu şüphesiz indireceğim.(ancak) Bundan sonra da artık içinizden her kim küfrederse; onu dünyada hiç kimseyi azâblandırmayacağım bir azapla azâblandırırım.112

İbn-i Kesir tefsirinde ki konuyla ilgili bilgilere baktığımızda: Bu ayet, “Mâide” İsa’ya sofra inmesi kıssasını anlatmaktadır, bu sure bu mucize olaya nispetle Mâide suresi adını almıştır. Bu Mâide mucizesi Allah’ın kulu ve rasûlü İsa Aleyhisselâm’a lütfettiği nimetlerinden birisidir. Hz. İsa, üzerlerine bir sofra indirilmesi için dua ettiğinde, Allah onun duasını kabul etmiş ve kesin bir huccet, apaçık bir mucize, olmak üzere onu kendisine indirmiştir.113

107 Meryem, 19, 31

108 Buhari, a.g.e., Enbiya 50, Amil fi's-Salât 7; Müslim, a.g.e., Birr 7, 8, (2550). 109 Maide, 5, 112

110 Maide, 5, 113 111 Maide, 5, 114 112 Maide, 5, 115

Bazı imamlar derler ki; Mâide kıssası İncillerde zikredilmemiştir. Hıristiyanlar bu olaydan haberdar değildirler. Yalnızca Müslümanlar olayı bilmektedir.

İsa Aleyhisselâm’ın tâbi’leri olan Havarîler, “Ey Meryem Oğlu İsa Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi? demişlerdi”. Ekseriyet bu ayet-i kerime’yi (He’l yestetîû) şeklinde okumaktadır. Başkaları da (He’l testetîû) şeklinde okumuşlardır. Yani bu takdirde mana şöyle olur. Sen Rabbinden bizim üzerimize gökten bir sofra indirmesini isteyebilir misin?

Mâide; üzerinde yemek bulunan sofradır. Katade’ye göre; Havarîler muhtaç ve fakr-ü zaruret içinde bulundukları için, İsa Peygamberden her gün üzerlerine bir sofra indirmesini ve bundan geçinerek güç kazanıp Allah’a ibadet etmek istediklerini bildirmişler. Hz. İsa ise onlara şöyle demiş: “Eğer inanmışlarsanız, Allah’tan korkun.”( böyle bir ağır mesuliyete girmeyin) Yani Hz. Mesih onların bu isteklerine şöyle karşılık vermiş: Allah’tan korkun ve bunu istemeyin.114 Olur ki; bu sofra sizin için bir imtihan vasıtası kılınır. Eğer inananlardansanız rızık konusunda Allah’a güvenip dayanın” Onlar da demişlerdi ki: “İstiyoruz ki, ondan yiyelim” Biz bu sofradan yemek ihtiyacını duyuyoruz. Ve onun gökten bize bir rızık olarak indiğini görünce “Kalplerimiz yatışsın

ve senin bize hakikaten doğru söylediğini bilelim.” Bunun Allah katından bir ayet

olduğuna senin getirmiş olduğun gerçeğin doğruluğuna, peygamberliğine bir huccet, bir delil olmak üzere görelim ve tam bir yakin bir imanla inanalım.

Rabbimiz; üstümüze gökten bir sofra indir ki; bizim hem öncekilerimiz hem de sonrakilerimiz için bir bayram ve Senden bir ayet olsun” diyerek rabbine yalvarmıştı. Süddî der ki: Biz, o günü tazim edilen ve bizden sonrakilerin saygı duyacağı bir bayram günü yapalım. Süfyan es-Sevri ise der ki: O günde namaz kılalım, demek istemiştir. Katâde ise bu günün, sonradan gelenler için, bayram olmasını istediklerini belirtir. Selman el-Farisî ise bu ayete; bizim ve bizden sonrakiler için bir öğüt olsun, anlamını vermiştir. Bizden öncekilere ve bizden sonrakilere yetsin anlamının verildiği de zikredilir115.

114 İbn-i Kesir a.g.e., c.3 s. 415 115 İbn-i Kesir a.g.e., c.3 s. 416

Ayetten maksat; İsa Rabbine dönerek, senin eşya üzerine kudretine ve benim duâma icabet edişine delil olmak üzere, bu sofra indirilsin. Böylece, benim senden alıp onlara tebliğ ettiğim hususta kendileri beni tasvip etsinler. “Bizi rızıklandır.” Katından zahmetsiz, meşakkatsiz rahat bir rızık ver bize. “sen rızık verenlerin en hayırlısısın.”116

Allah buyurdu ki: Ben onu şüphesiz indireceğim. Bundan sonra da artık içinizden her kim küfrederse; onu dünyalarda hiç kimseyi azâblandırmayacağım bir azabla azablandırırım.” Senin ümmetinden ey İsa, her kim bu nimeti yalanlar ve inâd

ederse; sizin içinde yaşadığınız âlemlerden hiçbir kimseyi azablandırmayacağım bir azabla onu azablandırırım. Bu ifade, Allah Teâlâ’nın şu kavilleri gibidir: “Kıyamet

günü de; ey Firavun hanedanı azabın en şiddetlisine girin.”117 “Doğrusu münafıklar, cehennemin en alt katındadırlar.”118Ayetinde olduğu gibi Allahu Teala bir gruba veya bir halka direk azabının şiddetini açıklamıştır ki buda kaçınılması gereken bir durumdur.

İbn-i Cerîr Taberi, Avf el-A’râbi kanalıyla… Abdullah İbn-i Amr’dan nakleder ki; Peygamber (s.a.v) şöyle demiştir: Kıyamet gününde insanların azab bakımından en ağırına çarptırılmış olanları şu üç sınıftır: Münafıklar, sofra indirilip te inkâr etmiş olanlar ve Firavun hanedanı.119

Bu “Maide” konusunun sonunda İbn-i Kesir “Havarilere indirilen sofra konusunda seleften yapılan rivayetler diye bir başlık açmıştır ve burada birçok rivayete yer vermiştir. Biz bu rivayetlerin tamamını almadan onları özetleyerek geçmek istiyoruz.

İbn-i Kesir, İbn-i Cerîr Taberî den alıntılar yaparak der ki: Bize Kasım’dan oda Abdullah İbn-i Abbas’tan rivayetle Şunları aktarır Hz. İsa İsrâiloğullarına dedi ki: Siz otuz gün oruç tutarsanız rabbiniz size istediğinizi verecektir. Onlarda bu orucu tuttular. Sonra dediler ki: Ey hayır öğreticisi, sen bize; İş yapanın ücreti iş yaptırana aittir dedin ve otuz gün oruç tutmamızı emrettin. Biz de böyle yaptık. Biz otuz gün kimin için

116 İbn-i Kesir, A.g.e., terc, c. 6, s.2523 117 Ğafir ( Mü’min), 40, 46

118 Nisa, 4, 145

çalışsak muhakkak o bize yemek verirdi. Sen, Rabbinden bize gökten bir sofra indirmesi için dua edebilir misin?

Hz. İsa onlara dedi ki: Eğer inanmışlarsanız Allah’tan korkun. Onlar dediler ki: İstiyoruz ki; ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın ve senin bize hakikaten doğru söylediğini bilelim de, biz de ona şâhidler olalım. Meryem oğlu İsa, bunun üzerine demişti ki: Allahım, Rabbimiz, üstümüze gökten bir sofra indir ki; bizim hem öncekilerimiz, hem sonrakilerimiz için bir bayram ve senden bir ayet olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızık verenlerin en hayırlısısın. Allah buyurdu ki: Ben, onu şüphesiz indireceğim. Bundan sonra da artık içinizden her kim küfrederse; onu dünyalarda hiç kimseyi azablandırmayacağım bir azabla azablandırırım. Abdullah İbn-i Abbas demiş ki: Melekler gökten sofralarla inmeye başladılar. Her sofrada yedi balık, yedi ekmek dilimi vardı. Sofraları onların önüne koydular. Öndekiler bu sofralardan yedikleri gibi, sondaki halk ta bundan yediler.120

Yine İbn-i Kesir, şöyle bir rivayeti aktarır, İbn-i Ebu Hatim der ki: Bana babam… Ammar İbn-i Yâsir’den nakletti ki; Rasûllah (s.a.) şöyle buyurur: Gökten inen sofrada et ve ekmek vardı. Hz. İsa onlara ihanet etmemelerini ve ertesi güne bir şey saklamamalarını emretmişti. Onlar ihanet ettiler ve bir kısmını kaldırarak sakladılar. Bunun üzerine domuzlar ve maymunlar şekline döndürüldüler.121

İbn-i Kesir yine İbn-i Cerir den şu rivayeti aktarır: İbn-i Cerir Taberi der ki: Bize İbn-i el-Müsennâ… Benû Acel kabilesinden bir adamdan nakletti ki; o, şöyle demiş: Ammâr b. Yâsir’in yan tarafında namaz kıldım. Ammar b. Yâsir namazını bitirince, dedi ki: İsrâiloğullarının sofrasının nasıl olduğunu biliyor musun? Adam; hayır deyince; Ammar, şöyle dedi: Onlar Meryem oğlu İsa’dan üzerinde yemek bulunan bir sofra indirmesini ve o sofradan yeyip acıkmamalarını istediler. Kendilerine denildi ki: Bu sofra size verilecektir, ancak ihanet etmeyeceksiniz, bir parça ayırmayacaksınız ve hiçbir şey kaldırmayacaksınız. Şayet bunları yapacak olursanız; âlemde hiçbirine verilmeyen ceza size verilecektir. Ammâr İbn-i Yâsir dedi ki: Bir gün geçmeden onlar

120 Taberi, a.g.e., c.11, s.222, riv. No:12995, Suyuti, a.g.e., c.2 s.612

121 İbn-i Ebu Hatim, a.g.e., c.4 s.1245, riv. no: 7022, Tirmizi, a.g.e., Kitabu’t Tefsir, (maide

sofradan parçalar bölerek kaldırıp gizlediler. Bunun üzerine âlemlerden hiçbirine verilmeyen azâb onlara verildi. Ey Arab kavmi; siz deve ve koyun arkasında koşan bir topluluktunuz. Allah, size kendi içinizden soyunu ve sopunu bildiğiniz bir peygamber gönderdi ve size Arap olmayanlara hâkim olacağınızı haber verdi. Altın ve gümüş biriktirmenizi yasakladı. Allah’a yemin ederim ki; siz, altın ve gümüşü biriktirmeye başladıktan sonra, bir gün ve gece geçmeden, Allah size elim bir azap verecektir.122

İbn-i Kesir’in naklettiğine göre: İbn-i Ebu Hatim der ki: Bize Ca’fer İbn-i Ali yazılı olarak… Ebu Osman en-Nehdi’den nakletti ki; Selman el-Hayr şöyle demiş: Havarîler Meryem Oğlu İsa’dan sofra istediler. Hz. İsa bunu kötü karşıladı ve dedi ki: Allah’ın yeryüzünde size verdiği rızka kanaat getirin ve gökyüzünden sofra istemeyin. Çünkü eğer gökyüzünden size bir sofra inecek olursa; bu, Rabbiniz katından sizin için bir ayet olur. Semûd kavmi peygamberlerinden ayet istedikleri için helâk olmuşlardı. Bu ayetle denenmişler ve bu da kendilerini felâkete sürüklemiştir. Ne var ki Havarîler Hz. İsa’dan sofranın gelmesini istemeye devam ettiler ve “Kalplerimiz yatışsın ve senin bize

hakikaten doğru söylediğini bilelim.” Dediler.123

Hz. İsa onların sofra istemekte ısrarlı olduklarını görünce; ayağa kalktı ve üzerindeki yünlü elbiseyi atarak kara kıldan bir elbise giydi. Onun üstüne kıldan bir cübbe ve aba giyindi, abdest aldı, gusül yaptı ve namazgâhına girerek, Allah’ın dilediği bir süre namaz kıldı. Namazı bitirince kıyama durdu, kıbleye yöneldi ve iki ayağını aynı hizaya getirerek saf bağladı. Âşık aşığa, parmak parmağa bitiştirdi. Sağ elini göğsünün üzerinde sol elinin üstüne koydu. Gözünü yumdu. Huşu ile başını eğdi. Sonra gözlerinden ağlayarak yaşlar indi. Gözyaşları iki yanağının üzerinde akıyor ve sakalının bir tarafından damlıyordu. Nihayet, onun huşu dolu havasıyla gözünden inen yaşlar toprağı ıslattı. Gözyaşının toprağı ıslattığını görünce dedi ki: “Allah, Rabbimiz, üstümüze gökten bir sofra indir.” 124

Bunun üzerine Allah Teâlâ iki bulutun arasından kırmızı bir sofra indirdi. Bulut sofranın üstünde, bir bulut altındaydı. Havarîler gökyüzünden aşağı doğru düşüp

122 Taberi, a.g.e., c.11 s.229, riv. No:13014, İbn-i Ebu Hatim, a.g.e., c.4, s.1245 riv. No:7033 123 İbn-i Kesir a.g.e., c.5 s.419

inmekte olan sofraya bakıyorlardı. Hz. İsa da Allah Teâlâ’nın onlardan aldığı şartları yerine getirememelerinden endişe ederek ağlıyordu. Çünkü Allah’ın koyduğu şarta göre; ayetin inmesinden sonra, kim onu inkâr erense Allah onu âlemlerden hiç kimseyi azâblandırmayacağı biçimde azablandıracaktı. Hz. İsa, yerinden Allah’a dua ediyor ve Allah’ım, onu rahmet kıl, rabbim, onu azap kılma, rabbim, senden ne harikalar istedim de bana verdin. rabbim, bizi sana şükredenlerden kıl. Rabbim, bu sofranın kızgınlık ve ceza olarak inmesinden sana sığınırım. Rabbim, bunu selâmet kıl, afiyet kıl. Fitne ve intikam kılma.

Hz. İsa böylece dua eder dururken; sofra Hz. İsa’nın önüne gelip durdu. Havarîler ve arkadaşları da onun etrafında duruyorlardı. Daha önce hiçbir benzerini duymadıkları tatlı kokular duymaya başladılar. Hz. İsa ve Havarîler şükrederek Allah’ın beklenmedik biçimde kendilerine rızık ihsan etmesinden dolayı secdeye kapandılar. Allah Teâlâ, kendilerine büyük bir ibretli harika taşıyan muazzam bir mucize göndermişti. Yahudiler gelip sofrayı harika bir biçimde görünce; kederlenip üzüldüler. Sonra şiddetle kin dolu olarak oradan ayrıldılar. Hz. İsa, havariler ve İsa’nın ashabı sofranın etrafına dizilip oturdular. Sofranın üstünün bir mendille örtülü olduğunu gördüler. Hz. İsa dedi ki: İçinizden şu sofranın üzerindeki mendili açmaya en cesur olan, kendine en çok güvenen ve Rabbi katında en iyi imtihan edilmeye lâyık olan kimdir? İçinizdeki en cesur kişi bu mucizeyi açsın da görelim, Rabbimize hamd edelim, ismini zikredelim ve bize verdiği rızıktan yiyelim. Havarîler dediler ki: Ey Allah’ın ruhu ve kelimesi, sen, bu konuda bizim en layığımız ve sofranın üzerindeki örtüyü açmaya en çok yetkili olanımızsın. İsa Aleyhisselam kalktı, yeniden abdest aldı, sonra namazgâhına girdi ve iki rek’at namaz kıldı sonra uzun uzadıya ağladı ve Allah Teâlâ’dan sofrayı açmak için izin istedi. Sofranın kavmi için rızık ve bereket kaynağı olmasını temenni etti. Sonraya dönüp geldi sofranın başına oturdu ve mendili aldı; rızık verenlerin en hayırlısı olan Allah adıyla, deyip sofranın üzerini açtı. Bir de ne görülsün; sofranın üzerinde pişmiş büyükçe bir balık vardı. Balığın üzerinde pullar ve kılçık yoktu. Üstünden yağ akıyordu. Çevresinde muhtelif şekilde baklagiller diziliydi. Sadece pırasa yoktu. Baş tarafında sirke vardı. Kuyruk tarafında tuz vardı. Baklaların

çevresinde beş dilim ekmek vardı. Dilimlerden birinin üzerinde zeytin, diğerinin üzerinde meyve, öbürlerinin üzerinde de beş tane nar vardı.125

Havarîlerin reisi olan Şem’un Hz. İsa’ya dedi ki: Ey Allah’ın ruhu ve kelimesi; bu dünya yemeği mi, yoksa cennet yemeği mi? Hz. İsa dedi ki: Şu an sizin gördüğünüz mucizeden ibret alma zamanınızdır. Meseleyi sorularla eşiştirip durmayın. Ben, bu mucize sebebiyle sizin cezaya çarptırılmanızdan çok korkarım. Şem’ûn dedi ki: İsrail’in tanrısı da kendisinden sual sorulmasını istememişti, ey doğru sözlü kadının oğlu bana cevap ver dedi. İsa Aleyhisselâm dedi ki: Gördüğünüz yemeklerden hiçbirisi dünya ve cennet yemeği değil, sadece Allah’ın gökyüzünde yüce ve ezici kudretiyle meydana getirdiği bir şeydir. Allah o şeye; ol, demiş ve o da, bir göz kırpma süresinden daha çabuk bir zaman dilimi içerisinde oluvermişti. İstediğiniz şeyi, Allah’ın adıyla başlayarak yeyin, Rabbınıza hamd edin ki; size daha çok verip desteklesin. Çünkü O, eşsiz şeylerin yaratanı, Kadir ve Şâkir Allahtır126.

Havarîler dediler ki: Ey Allah’ın ruhu ve kelimesi; biz senin bu mucizedeki harikayı bize göstermeni isteriz. Hz. İsa dedi ki: Tesbih ederim Allah’ı, siz görmüş olduğunuz şu mucize ile yetinmiyor musunuz ki: kalkıp başka mucizeler istiyorsunuz? Sonra Hz. İsa balığa uzandı ve dedi ki: Ey balık Allah’ın izniyle önce olduğun gibi tekrar diril. Allah Teâlâ, kudretiyle balığı diriltti. Balık Allah’ın izniyle taptaze yeni canlanmış gibi oynamaya başladı. Aslan gibi oynuyordu, gözleri etrafında dönüp dolaşıyordu. Pulları tekrar üzerine geldi. Orada bulunanlar korkarak kaçıştılar. Hz. İsa, kendilerine dedi ki: Ne oluyor size ki; hem mucizeyi istiyorsunuz ve Rabbiniz size o mucizeyi gösterince de; bundan hoşlanmıyorsunuz? Yaptığınızdan dolayı sizin cezalandırılmanızdan çok korkarım. Ey balık, Allah’ın izniyle eski haline dön, dedi. Balık Allah’ın izniyle ilkin olduğu gibi tekrar kızarmış hale dönüverdi.127

Havarîler dediler ki: Ey Allah’ın ruhu; önce sen yemeye başla, sonra biz yiyelim. Hz. İsa dedi ki: Böyle bir şeyden Allah’a sığınırım. Kim o mucizeyi istemişse, yemeye başlar. Havarîler ve İsa’nın ashabı peygamberlerinin balığı yemekten imtina

125 İbn-i Kesir a.g.e., c.5 s.420 126 İbn-i Kesir a.g.e., c.5 s.421 127 İbn-i Kesir a.g.e., c.5 s.421

ettiğini görünce; bu mucizenin inmesiyle Allah’ın gazabının gelmesinden ve balığın yenmesiyle intikamının yağmasından korktular ve yemekten kaçındılar. Hz. İsa bu durumu görünce; fakir ve güçsüzleri çağırıp, Rabbinizin nimetinden yeyin ve peygamberinizin davetine icabet edin, dedi. Allah’ın size indirmiş olduğu nimete hamd edin. Bu nimet sizin için, afiyet olsun. Cezası da sizden başkalarının üzerine olsun, dedi. Onlar da böyle yaptılar. Erkek ve kadın olmak üzere her seferinde bin üç yüz insan sofradan yiyordu. Herkes sofranın başından doymuş olarak kalkıyordu. Hz. İsa ve Havarîler sofranın gökten indirildiği zamandaki gibi durduğunu ve üzerinden hiçbir şeyin eksilmediğini görüyorlardı. Yemek bittikten sonra gözleri önünde sofranın göğe yükseltildiğini müşahede ediyorlardı. Sofradan yemiş olan her fakir; zenginleşiyor, her düşkün, iyileşiyordu ve dünyadan göçünceye kadar zengin, sağlıklı kişiler haline geliyorlardı.

Havarîler ve sofradan yememiş olan arkadaşları; pişman olmuşlar bu yüzden dudakları sulanmıştı. Ölünceye kadar bunu yememenin hasreti içerisinde yanıp kaldılar. Vehb İbn-i Münebbih der ki: sofra indiği zaman artık isrâiloğulları her şeyden koşarak, birbirine girerek zengin, fakir, büyük küçük, sağlıklı hasta herkes; üst üste tıkınarak sofradan yemeye çalışıyordu. Bunun sıkışıklığa vesile olduğunu görünce sofra bir gün iner, bir gün inmez oldu. Kırk gün böylece devam etti. Sofra gün aşırı, kuşluk vakti iniyordu ve yeme devam ettiği sürece açık kalıyordu. Yeme bitip de halk sofranın başından kalkınca; Allah’ın izniyle sofra gökyüzüne çekiliyordu. Onlar, gözleriyle sofranın gölgesinin kaybolduğunu izliyorlardı. Vehp İbn-i Münebbih der ki: Allah Teâlâ; Nebisi İsa, Aleyhisselâm’a şöyle vahyetti: Benim sofra ile indirmiş olduğum rızkımı yetimlere, fakirlere, düşkünlere yedir.128 Halktan zengin olanlara yedirme. Hz. İsa böyle yapınca; zenginler kuşkulandılar ve şımardılar.129 Neticede hem kendileri, hem de halk arasında sofraya ilgili kuşkular yaydılar. Bu konuda çirkin ve kötü şeyler fısıldaştılar. Şeytan, istediğini bulmuş olarak o kuşkucuların kalplerine vesvese oklarını fırlattı. Neticede Hz. İsa’ya gelip bize sofradan haber ver; bunun gökten indirildiği doğru mu, yanlış mı? Çünkü içimizden birçok kişi bunun gökten indiğinden şüpheleniyor, , dediler. Hz. İsa dedi ki: “Mesih’in rabbi adına and içerim ki; siz helâk

128 İbn-i Kesir a.g.e., c.5 s.421 129 İbn-i Kesir a.g.e., c.5 s.422

oldunuz. Peygamberinizden, sofra istediniz. Peygamberinizin Rabbinizden size sofra istemesini dilediniz. O, istediğinizi yapıp Rabbıda rahmet eseri olarak sizin üzerinize sofrayı indirerek ibret dolu mucizelerini size gösterince; onu yalanladınız ve bu konuda şüpheye düştünüz. Size, azabı müjdelerim. Allah’ın merhamet etmesi hali müstesna, başınıza azâb inecektir, dedi. Allah Teâla; Hz. İsa’ya şöyle vahyetti: Ben, koştuğum şartı yalanlayanları yakalayacağım ve indirdikten sonra sofrayı inkâr etmiş olanları bundan önce âlemlerden hiçbirine yapmadığım bir azâbla azâblandıracağım, dedi. Vehb İbn-i Münebbih der ki: Kuşkucular akşam olunca, eşleriyle birlikte emin ve rahat biçimde yataklarına girdiler ve gece yarısına doğru Allah Teâlâ onları domuzlar şekline döndürdü ve helâlarda pislikler eşeleyerek gezinmeye başladılar. 130

İbn-i Kesir bütün bu haberlerin sonunda; Meryem Oğlu İsa zamanında Allah’ın

Benzer Belgeler