• Sonuç bulunamadı

DİĞER DİN MENSUPLARININ CENNETE GİRMESİ

Bunların Bakara suresinde yer alan ilk örneği üst paragrafta değindiğimiz gibi Allah’u Teala’nın, İnananların Yahudi ve Hıristiyanların ve hatta diğer din mensuplarının kendi dinlerinin gereklerini yaptıklarında dünya ve ahirette mükâfata kavuşabileceklerini bildirmekle ilgili olan şu ayettir. Ayrıca bu ayet Kur’an-ı Kerimde Hıristiyanların adlarının açıkça zikredildiği ilk ayet olma özelliğine de sahiptir.191

Şüphesiz İnananlar (Müslümanlar) Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiîlerden

Her bir gurubun kendi şeriatında ‘Allah’a ve Ahiret gününe inanan ve Salih amel işleyenler için rableri katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklardır. Onlar hiç bir üzüntüye de uğramayacaklardır.(diye hükmedilmiştir).192

Allahu Teala bu surenin başında mü’minlerin özelliklerini söyleyip, müşriklerden ve münafıklardan bahsettikten sonra uzun uzadıya insanın yaratılışı ve meleklerin Hz. Âdem’e secde ettiklerini ve şeytanın secde etmekten nasıl kaçındığını, Yahudilerin nasıl bir millet olduğunu ve Allah onlara birçok ni’met vermesine rağmen onların nankörlük yaptığını ve Allah’ın emirlerine sorular sorarak nasıl muhalefet ettiklerini anlattıktan sonra Hıristiyanlar ve Yahudiler ve diğer din mensuplarının dünya ve ahirette huzuru nasıl yakalayacaklarını da anlatmaktadır.

Bunların Bakara suresinde yer alan ikinci örneği üst paragrafta değindiğimiz gibi Allah’u Talanın Yahudi ve Hıristiyanların ortak bir özelliğinden bahsettiği şu ayetledir. Bu ayette özelde Hıristiyanlar ve Yahudiler genelde ise diğer din mensuplarının Müslümanlara karşı bakışını anlatmaktadır.

Ey Muhammed sen onların dinlerine uymadığın sürece ne Yahudiler nede Hıristiyanlar senden razı (hoşnut) olacak değillerdir. Sen deki: Allah’ın hidayeti gerçek hidayetin ta kendisidir. Şayet sana gelen ilimden sonra onların heveslerine uyacak olursan, Andolsun ki Allah tarafından senin için ne bir yâr ne de bir yardımcı olunur.193

191 İbn-i Kesir, a.g.e., c. 1 s.200 192 Bakara, 2, 62

İbn-i Cerir et-Taberi’ye göre bu ayette:194 Ey Muhammet, ne Yahudiler nede Hıristiyanlar senden ebediyen hoşnut olmazlar. Öyleyse sen onları hoşnut edecek isteklerden vazgeç. Onları sana uygun bulacak davranışlardan da kaçın. Onlar hakkında dua ederken seni hak olarak gönderen Allah’ın rızasını talep etmeye yönel. Allah’ın dini aslolan dinin kendisidir ve dosdoğru şümullü bir sistemdir.

Aklımıza şöyle bir soru gelebilir Allahu Taala diğer din mensuplarından bahsederken neden böyle kesin sert bir tavır takınmıştır. Katade’ye göre bunun cevabı: Bu uslup Allahu Teala’nın, Kur’anda peygamberine öğretmiş olduğu bir tartışma tarzıdır. O’na göre delalet ehliyle ancak böyle tartışılabilir. Bu tartışmada Katade’ye göre Peygamberi haklı çıkaracak delil de şu rivayettir: Peygamber buyuruyor ki; Benim ümmetimden yalnızca bir taife hak üzere çalışmaya, muzaffer olmaya devam edecektir ve bu muzaffer olan topluluğa onlara muhalefet edenlerin muhalefeti zarar vermeyecektir. 195

Peki, ayetin devamında ki Allah’ın Peygambere ‘şayet onların hevesine uyacak olursan Allah katında yar ve yardımcı bulamazsın’ sözüne gelirsek Allahu Teala peygamberine Me’aric suresinde ‘şayet peygamber bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı mutlaka onu kudretimizle yakalardık ve onun şah damarını mutlaka keserdik 196 ayetiyle peygamberin onlara kesin olarak uyamayacağını bildirmesine rağmen niçin böyle sanki O (Muhammed), onların heveslerine uyabilecekmiş gibi, böyle bir ihtimal varmış gibi sert bir uyarıda bulunmuştur; Bunun cevabı ise: Bu ayette peygamberin şahsında onun ümmetine bu şekilde tehdid ve şiddetli bir azap korkusuyla bir dikkat çekme ve bir yarı vardır. İslamın bir ferdi Kur’an ve sünneti öğrendikten sonra Yahudi ve Hıristiyanların yoluna uyacak olursa Allahu Teala onları bundan sert bir şekilde bu ayetle nehyetmiştir ve Allah kullarına peygamberi bile affetmediysem sizi hiç affetmem tarzın da kapıları kesin bir şekilde kapatacak bir ikaz yapmıştır.197

194 Taberi, a.g.e., c.2 s.147

195 Müslim, a.g.e., Kitabu’l İmare, had. No: 1924 ( 196 Me’aric, 69, 44–45–46

İbn-i Ebi Hatim’e göre198Yani hitap her ne kadar onun peygamberine gibi görünsede, emir ümmetine mahsustur.

Kendine kitap verdiğimiz kimseler O’nu hakkıyla tilavet ederler. İşte buna onlar inananlardır. Kim O’na küfrederse hüsrana uğrayanlar İşte onların ta kendileridir.199

İçlerinde İbn-ii Cerir ve Katade’nin de bulunduğu bir grup müfessir burada bahsedilenlerin Yahudi ve Hıristiyanlar olduklarını söylerler. Bazılarına göre ise bunlar Rasulullahın ashabıdır.

Buradaki Kuranın tilavet edilmesine gelince buradaki tilavetten kastedilen tefsirimizde zikredilen rivayetlere göre;

1- Cennet bahsi gelince Allah’tan cenneti istemeleri, cehennem bahsi geçince cehennemden Allah’a sığınmalarıdır.

2- İbn-ii Mes’ud’unda da dediği gibi helâli helâl, haramı haram kılmaktır. 3- Allah’ın buyurduğu şekilde kitap okuyup kelimelerin yerini değiştirmemek ve ondan bir kelime te’vil edilmeyecek şekilde te’vile yeltenmemektir. 200

4- İbn-i Ebi Hatim der ki: ‘ Onu hakkıyla tilâvet ederler’ ayetinden ona nasıl uyulması gerekiyorsa ona öylece uyarlar demiştir. 201

İbn-i Kesir’e göre ‘İşte onlar buna inanırlar’ ayetini Ehl-i Kitaptan geçmiş peygamberlere indirilmiş olan kitaplara iman edenler, uyanlar gerçek manasıyla ona gönülden bağlananlar, Ey Muhammed sana indirmiş olduğumuza da inanırlar ve bağlanırlar şeklinde tefsir etmiştir. Bu ayeti Maide suresinde ki şu ayetle birlikte değerlendirirsek şöyle bir sonuç ortaya çıkar: Allahu Teala: eğer siz ( ey ehl-i kitap)

Tevrat ve İncili hakkıyla uyguluyor ve ona tam olarak inanıyor, onda Hz.Muhammed’in peygamber olarak gönderileceğine, niteliklerine ve özelliklerine

198 İbn-i Ebi Hatim, a.g.e., c.1 s. 198 199 Bakara, 2, 121

200 İbn-i Kesir, a.g.e., c. 1 s. 530 531 201 İbn-i Ebi Hatim, a.g.e., c.1 s. 200

dair verilen haberleri doğruluyor, ona uyulması, yardım edilmesi ve desteklenmesi konusundaki emre tabi oluyorsanız bu sizi hem Hakka götürür hem de dünya ve ahiret hayatından hayra bağlanmanıza vesile olur. Kimde onu inkâr ederse işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir’ buyuruyor. Bu cümleyi Hud suresinin 17.

ayetiyle ve peygamberin şu hadisiyle birlikte değerlendirirsek: bu ümmetten (Yahudi ve Hıristiyanlardan) kim beni duyarda sonra da bana iman etmezse nefsim yed-i elinde olan Allah’a yemin ederim ki onlar mutlaka cehenneme girecektir. 202

2.I. Diğer Din Mensuplarının Cennete Girmesinin Değerlendirilmesi

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki: İbn-i Kesir’e göre diğer din mensuplarının kendine kitap verilenlerin onu okuması, onun ayetlerinin gereğini yerine getirmesi, bunların ona iman etmesi demek kendilerinden sonra gelen ve peygamber zincirinin son halkası olan Hz. Muhammed’in risaletini ve tebliğini kabul etmesiyle bir değer görmektedir. Yukarıdakilerin hepsini yapmalarına rağmen Hz. Muhammed’in risaletini ve tebliğini kabul etmezlerse yani Hz. Muhammed’i ve onun risaletini inkâr ederlerse onlar dünya ve ahiret hayatında kaybedenlerden olacaklardır.

Muasır müfessirlerden Süleyman ATEŞ,

Cennetin herhangi bir toplumun tekelinde olmadığını; Allah'a şirksiz, ahirete de şeksiz bir şekilde inananların ve güzel işler yapan her insanın cennete gireceğini söylemektedir. Ateş bu prensipten yola çıkarak Allaha şirksiz, ahirete şeksiz inanan ve salih amel işleyen Ehl-i Kitab’ında (kendi dinlerinde kalsalar bile) mutlaka kurtuluşa ereceklerini ve cennetle mükâfatlandırılacaklarını ileri sürer. Ancak onların Hz. Muhammed'in risaletine ve ona inen vahyin hak olduğuna inanmalarının da şart olduğunu belirtir.203

Şüphesiz İnananlar (Müslümanlar) Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiîlerden

Her bir gurubun kendi şeriatında ‘Allah’a ve Ahiret gününe inanan ve Salih amel

202 İbn-i Kesir, a.g.e., c. 1 s. 530 -531–32–33–34

işleyenler için rableri katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklardır. Onlar hiç bir üzüntüye de uğramayacaklardır.(diye hükmedilmiştir).204

Ateş bu ayetin tefsirinde; Yukarıda sayılan din mensuplarının döneminin peygamberini ve kitabını kabul ettikten sonra, Allah’ın varlığını birliğini ve ahiret gününün hak olduğuna da iman etmeleriyle, eğer hayır namına bir şeyler işlerlerse onlarıda Allahu Teala’nın mükâfatlandıracağını söylemektedir. Ona göre bir insanın kendi peygamberinin emirlerini yerine getirdiği takdirde yukarıdaki ayette peygamberimizin adı geçmediği için Allah O’na da imanı şart koşmadığı için peygamberimizin peygamberliğini red etmediği sürece Cennete girmesi ve mükafata kavuşması mümkündür.

ATEŞ’E göre: Şeriatları farklıda olsa bütün peygamberlerin getirdiği din İslam dinidir. Bir kimsede bu İslam dinlerinden birisini seçerek yukarda ki ayette emredilenleri yaparak ta Müslüman olabilir cennete girebilir. O’na göre Allah'a şirksiz, âhirete şeksiz inanıp sâlih amel yapan herkes İslâm dairesi içindedir.205

İbn-i Kesir’in görüşlerine tekrar dönecek olursak, onların ( diğer din mensuplarının) cennete girebilmeleri için her halükârda Allah’ın varlığını birliğini, Muhammed’ in peygamberliğini kabul etmeleri gerekiyor. Aksi takdirde bırakın kurtuluşu mükafatı onların çok acı bir azaba duçar olacaklarını İbn-i Kesir tefsirinin bir çok yerinde defalarca tekrarlamıştır. Sonuç olarak ona göre Ayetler ve rivayetler bu kadar açık olduktan sonra bunun gibi diğer din mensuplarının şehadetin gereklerini yerine getirmeden cennete girmesi söz konusu değildir.

204 Bakara, 2, 62

205 ATEŞ, Süleyman, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, Yeni ufuk Neşriyat, İstanbul, 1988, c.1 s.

Benzer Belgeler