• Sonuç bulunamadı

Rock ve siyaset: Bir muhalefet tarzı olarak müzik

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Rock ve siyaset: Bir muhalefet tarzı olarak müzik"

Copied!
102
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

SOSYOLOJİ BİLİM DALI

ROCK VE SİYASET:

BİR MUHALEFET TARZI OLARAK MÜZİK

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Ertan ÖZENSEL

Hazırlayan

Nilgün MUCU

094205001010

(2)
(3)
(4)

iii

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

enc

ini

n Adı Soyadı Nilgün MUCU Numarası 094205001010

Ana Bilim / Bilim Dalı

Sosyoloji

Danışmanı Doç.Dr. Ertan ÖZENSEL

Tezin Adı Rock ve Siyaset: Bir Muhalefet Tarzı Olarak Müzik

ÖZET

Bu çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Tüm bölümler tarihsel arka plan ile bütünleştirilerek oluşturulmuştur.

Birinci bölümde, tezin metodolojisi belirtilmiş ve hangi yöntemin kullanıldığı açıklanmıştır. Siyaset, propaganda ve müzik kavramları açıklanarak, müziğin siyasette propaganda amaçlı kullanımına yer verilmiştir.

İkinci bölümde ise muhalif söylemlerin ortaya çıkmasına ortam hazırlayan toplumsal olaylar ve toplumsal olaylar sonucunda ortaya çıkan müzik türleri açıklanmıştır.

Sonuç bölümünde ise yaşanılan süreçlerin genel değerlendirilmesi yapılarak, müziğin nerden nereye geldiği üzerinde durulmuştur.

(5)

iv

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

enc

ini

n Adı Soyadı Nilgün MUCU Numarası 094205001010

Ana Bilim / Bilim Dalı

Sosyoloji

Danışmanı Doç. Dr. Ertan ÖZENSEL

Tezin İngilizce Adı Rock and Polıtıcs: An Opposıtıon In Style Musıc

SUMMARY

This study is consist of two sections. All sections are prepared by completing with historical back grounds.

In the first section, the methodology of the thesis is stated and revealed Which method is used. The concepts of politics, propaganda and music are revealed and music is used in politics by the aim of propaganda.

In the second section, the social events cause the opposing discourse and the kinds of music Which appear in the end of social events are explained.

In the final section the processes which are lived, evaluated generally and from where music comes to where is examined.

(6)

v

Önsöz/Teşekkürler

Geçmişte sadece melodi ve ritimden oluşan müzik, şiir ve dans ile kullanılmış ve bu haliyle doğayı egemenlik altına almanın bir yolu sayılmıştır. Sonraları siyasetin bir parçası haline gelen müzik, propaganda amaçlı kullanılmaya başlanmıştır. 1950’lerle birlikte de müzik protest sanatçılar tarafından dünya barışı için kullanılan bir araç halini almıştır.

Siyasal erkin amaç, protest sanatçıların ise araç olarak kullandığı müzik, bambaşka yapılarla toplumsal hayatta yerini her zaman korumaya devam etmiştir. Bu çalışmada Amerika Birleşik Devletlerinde baş gösteren ve ilk defa başkaldırı müziği olarak nitelendirilen Blues’un ortaya çıkış süreçleri ve bu süreçlerin dünya ülkelerine nasıl yayıldığı, müziğin bu denli toplumsal hayatta kullanılması sonucunda siyasal erkin müziği nasıl propaganda maksatlı kullandığı açıklanmıştır.

Bu çalışmam sırasında benden manevi desteğini esirgemeyen eşime teşekkürü bir borç bilirim. Araştırmanın nicel kısmında bana yardımcı olan Nursel Mucu’ya, kaynak konusunda bana yardımcı olan Hüseyin Kaplan’a sonsuz teşekkür ederim.

Tezim boyunca beni yönlendiren ve bana katkıda bulunan danışman hocam Prof. Dr. Yasin Aktay’a ve Doç. Dr. Ertan Özensel’e teşekkürü bir borç bilirim.

(7)

vi

İÇİNDEKİLER

Bilimsel Etik Sayfası ... i

Tez Kabul Formu ... ii

Özet ... iii Abstract ... iv Önsöz/Teşekkür ... v İçindekiler ... vi GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM SANAT VE İKTİDAR DEVLETİN İDEOLOJİK TÜRKÜSÜNÜ ÇIĞIRAN MÜZİK 1.1.SİYASET ... 5

1.2.MÜZİK ... 6

1.3.PROPAGANDA ... 9

1.3.1.Propagandanın Tarihsel Gelişimi... 9

1.3.2.Propagandanın Amacı ve Esasları ... 11

1.3.3.Propagandanın Araçları ... 17

1.3.3.1.Yüz yüze İletişim ... 17

1.3.3.2.Kitle İletişim Araçları ... 18

1.3.3.2.1.Gazete ... 19

1.3.3.2.2.Radyo ... 19

1.3.3.2.3.Televizyon... 20

1.3.3.2.4.İnternet ve Sosyal Medya ... 21

1.4.PROPAGANDA ÇEŞİTLERİ ... 22 1.4.1.Kaynağına Göre ... 22 1.4.1.1.Beyaz Propaganda ... 22 1.4.1.2.Gri Propaganda ... 22 1.4.1.3.Siyah Propaganda ... 22 1.4.2.Amaçlarına Göre ... 22 1.4.2.1.Karışıklık Propagandası ... 23 1.4.2.2.Bütünleştirme Propagandası ... 23

(8)

vii

1.4.3.Akla ya da Duygularına Hitap Etmesine Göre ... 23

1.4.3.1.Ussal Propaganda ... 23

1.4.3.2.Duygusal Propaganda ... 23

1.4.4.Konusuna Göre ... 24

1.4.4.1.Askeri ve Ekonomik Propaganda ... 24

1.4.4.2.Siyasal Propaganda ... 24

1.4.4.3.Sosyolojik Propaganda ... 25

1.5.MÜZİĞİN PROPAGANDA AMAÇLI KULLANIMI ... 26

1.5.1.Geçmiş Uygarlıklarda Müzik ... 26

1.5.1.1.Eski Çin’de Müzik ... 26

1.5.1.2.Eski Yunan’da Müzik ... 27

1.5.1.3.Eski Türklerde Müzik ... 27

1.5.2.Günümüz Toplumlarında Müzik ... 30

1.5.2.1.İngiltere ... 31

1.5.2.2.Latin Amerika ... 32

1.5.2.3.Rusya ... 32

1.5.2.4.Çin ... 33

1.5.2.5.Amerika Birleşik Devletleri ... 34

İKİNCİ BÖLÜM SANAT VE MUHALEFET MÜZİĞE PROTESTO MİSYONU YÜKLEMEK 2.1.YENİDÜNYANIN KEŞFİ ... 41

2.1.1.Kölelik ... 42

2.1.2.Özgürlükten Ayrımcılığa ... 44

2.2.AMERİKAN-ZENCİ BİR KÜLTÜR DOĞUYOR:BLUES ... 45

2.2.1.Ticari Müziğin Ortaya Çıkışı ... 45

2.2.2.Zenci Minstrel’ler ve Cake Walk’lar ... 47

2.2.3.Ragtime ... 47

2.2.4.Blues ... 48

2.2.5.G.W.C.Handy ... 50

2.3.BLUES KÖK SALIP OLGUNLAŞIYOR ... 50

(9)

viii

2.3.2.Crazy Blues ... 51

2.3.3.Erkeklerin Blues’u ... 52

2.3.4.Ekonomik Bunalım ... 53

2.3.5.Müzik Sanayisi ... 57

2.4.YENİ ZENCİLER VE YENİ BLUES ... 59

2.4.1.Elektronikleşme ve Yeni Sosyal Kimlik ... 60

2.4.2.İhtiyacı Üretmek: Sosyal Kimliğinden Uzaklaşan Müzik... 61

2.4.3.Rock’n Roll ... 62

2.5.ROCK ÇAĞI DÜNYAYI SARMALIYOR ... 64

2.5.1.Fransa ... 65

2.5.2.İngiltere ... 68

2.6.ROCK’IN MİLİTAN POLİTİK KEŞFİ ... 70

2.6.1.Psychedelic Rock ve Jefferson Airplane ... 70

2.6.2.Folk Müzik ve Bob Dylan ... 72

2.6.3.Folk Müzik ve Joan Baez ... 76

2.6.4.Woodstock ... 79

SONUÇ ... 83

Kaynakça ... 88

(10)

1

GİRİŞ

Ortaçağ dünyasına hâkim olan kilisenin gücü toplumsal hayatta azaldıkça değişim ve dönüşüm beraberinde geldi. Rönesans ve reform sonucunda yaşanan toplumsal farkındalık, aydınlanmayla devam etti. Akılsal sorgulamaların yapılmaya başlandığı o günlerde, Fransız devriminin tüm dünyada yarattığı özgürlük ve eşitlik söylemleri de yepyeni başkaldırıların ve toplumsal hareketlerin, toplumsal hayatta baş göstermesine sebep oldu.

Toplumsal yaşamda ortaya çıkan bu yeni söylemlere, zenci kölelerin, sloganlarını da eklendi. Böylece sesli ifade tarzı olarak müzik benimsenmeye başlandı. Özellikle Amerika’nın Güney eyaletlerinde -Mississippi’de, Alama’da, Georgia’da, Louisiana’da, Texas’ta- adına sonraları “blues” denecek protest müziğin ilk tohumları atıldı.

Blues’la seslerini yükselten, eşitlik isteyen zenci köleler, müziğin sosyal yaşamda bir ifade aracı olarak kullanmaya başladı. Çünkü onlar için müzik, bir eğlence değil, siyasal erk’e seslerini duyurma ve haklarını arama çabasıydı.

Müziğe bu denli sosyal sorumluluk yükleyen zenci kölelere karşı, müziği çılgın ev partilerinde eğlence mezesi olarak gören beyaz gençlik yetişmeye başladı. Böylece kapitalizmin ağına düşen ve yeniden şekillendirilen Blues, kısa sürede şov endüstrisinin bir paçası haline geldi.

Toplumsal sorumluluklardan sıyrılan, gösteri toplumunun bir parçası haline gelen “blues” 1940’li ve 50’li yıllarda, popüler kültürün mega starı oldu. Ancak star bir “zenci” olamazdı. Müzik endüstrisinin lokomotifi “Beyaz Amerikalı” olmalıydı. İsimlerin değişimiyle işe başlandı. “Rock’n’roll”la zirveye yükselen “Elvis Presley” bu zihniyetin ürünüydü.

Blues’un ritimleri vardı kulaklarda ama daha hızlı bir gitar çınlıyordu anfilerde, elektrogitarın sahne alması ise “Rock’n’roll”un coşkusunu daha arttırdı.

Rock’n’roll tüm dünya gençliğini kasıp kavururken, siyasal erk, müziğin tüm sosyal içerikli mesajlarını hafızalardan siliyordu. Zencilerin “ırkçılığa hayır” sloganlarıyla omurgasını oluşturduğu Blues, artık yoktu. Zenciler ilk plak yapabilmiş olmanın rehavetiyle ayrımcılık söylemelinden uzaklaşıyordu. Onlarda artık müzik endüstrisinin çarklarından biriydi. Popüler kültürün içinde yerini alan müzik artık farklı alanlara hizmet ediyordu.

(11)

2

İkinci Dünya Savaşının patlak vermesi üzerine yayılan “faşizm” ideolojisi dünyayı çevreledi. Başta Adolf Hitler olmak üzere savaştan etkilenen tüm dünya liderleri, müziğin bu denli kişiler üzerindeki etkisinden yararlanmak istedi. Müzik artık siyasal erk tarafından “propaganda” amaçlı kullanılacaktı.

Siyasal erk planını iyi yaptı ve uygulama alanlarını güzel oturttu. Müzik, “ırkçılığa hayır” söyleriyle can bulduysa da ırkçılığın meşrulaştırılması için artık propaganda amaçlı kullanılıyordu.

Popüler kültürün içinde yerini alan müzikle, propaganda amaçlı etkin şekilde kullanılan müzik, gençliğin yönlendirilmesine olanak sağladı. Kısaca siyasal erkin istediği gibi, kitle iletişim araçlarının da yardımıyla da gençlik, içinde bulunduğu real dünyadan tamamen koparıldı. Artık dünyada sorgulamayan, olanı olduğu gibi kabul eden bir kuşak vardı.

1950’lerin sonuna doğru ise A-politik gençlik “folk müzik”le tanıştı. Müzik, dünya barışının sağlanması ve savaşların son bulması söylemleriyle yeniden amaçlaşıyordu. 1960 ve 1970’li yıllarda başını ABD gençliğinin çektiği “Vietnam Savaş” karşıtı eylemler tüm dünyayı etkisi altına aldı. Dünya barışının sağlanabilmesi için müzik yepyeni bir tür olan “protest” tarzıyla sahnede yerini aldı. Özgürlük, dünya barışı, işçi hakları, öğrenci hareketleri gibi konular, “Rock” müzik sanatçıları tarafından sahnede dile getirilmeye başladı.

Siyasal erk tarafından müziğin sanatsal amaç dışında kullanımı, halkın protesto gösteriyle birleşti. Rock müziğin yeniden başlattığı muhalif söylemler, devlet eliyle yapılan propagandaların önüne geçti. Toplumsal bilincin yeniden canlandırılmasıyla, müzik, insanların barış isteklerinin sözlü ifade aracı olarak kullanılmaya başlandı.

Dünyada yaşanan 1968 hareketleri de bu oluşumları destekledi. Muhalif söylemler büyük seyirci kitleleriyle “rock” festivallerinde buluştu. Ama bu buluşmadan eli boş dönmek istemeyen müzik endüstrisi tüm bu hengameden payını almak için kollarını sıvadı.

Sonuç olarak müzik yine müzik muhalif söylemlerinden sıyrılarak sadece popüler kültürün bir parçası haline geldi. Çalışmada tüm bu süreçler değerlendirilerek eleştirilerine yer verildi.

Bu araştırmanın amacı müziğin tarihsel süreç içerisinde eğlence amaçlı değil, hak arama amaçlı kullanımıyla ortaya çıktığını açıklamaktır. Gelişen toplumsal

(12)

3

yapılar ve modernleşen toplumlar karşısında da popüler kültürün vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini kanıtlamaktır. Ayrıca siyasal erkin silahı haline bürünen müziğin kullanım amacını da gerekçeleriyle sunabilmektir.

Bu çalışmada literatür taraması yöntemi kullanılmıştır. Öncelikle konuyla ilgili makale, dergi ve kitaplar tarandı. Daha sonra ayıklama ve süzme yöntemleriyle tezin genel yapısı ortaya çıkarıldı.

Araştırma Amerika Birleşik Devletinin Güney eyaletinde Zenci kölelerin isyanlarıyla ortaya çıkan Blues müzik temel alınarak geliştirilmiştir. Eşitlik söylemlerinin Avrupa devletlerine hızla yayılması sonucunda İngiltere ve Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde festivaller düzenlenmiş müzik, siyasal erkin kullanım alanından, insanların ifade alanına geçiş sağlamıştır. Çalışma bu nedenle Amerika Birleşik Devleti temel alınıp, festivallerin yaygın olarak ses getirdiği ülkelerle sınırlandırılmıştır.

Çalışma iki bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde siyaset, propaganda ve müzik kavramları açıklanarak, müziğin siyasette propaganda amaçlı kullanımına yer verildi.

İkinci bölümde ise muhalif söylemlerin ortaya çıkmasına ortam hazırlayan toplumsal olaylar ve toplumsal olaylar sonucunda ortaya çıkan müzik türleri açıklandı. Sonuç olarak da yaşanılan süreçlerin genel değerlendirilmesi yapılarak, müziğin nerden nereye geldiği üzerinde durulmuştur.

(13)

4

BİRİNCİ BÖLÜM SANAT VE İKTİDAR:

DEVLETİN İDEOLOJİK TÜRKÜSÜNÜ ÇIĞIRAN MÜZİK

Irkçılık söylemlerine karşı siyahîler tarafından araç haline getirilen müzik, zamanla siyasal erkin kontrolü altına girdi. Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, teknolojinin gelişimiyle birleşince müzik endüstrisi hızla gelişti. Bu gelişim devletin ideolojik aygıtlarıyla harmanlanınca müzik siyasetin bir parçası haline geldi.

Otoriter sistemlerde monist görüşlerle demoralize olan halkı peşinden sürükleyen propaganda, 20. yüzyılda kitle iletişim araçlarındaki gelişmeye koşut olarak, en uygun çeğdaş kitleyi, eylem alanını ve eylem yollarını belirlemiştir.

Çoğulcu demokratik sistemlerde ise propaganda, toplumsal yapıdaki farklılıklara dayanan, bütünleşme uzlaşma, konformist ve rızanın üretimine yönelik ideolojileri yaygınlaştırarak varlığını devam ettirmektedir.

Kısaca siyasal erk, muhalif söylemlerin önünü kesmek için müziği propagandanın amacı haline getirdi.

Propaganda, insanların inançlarını, değerlerini, davranışlarını, propagandayı yapanların düşüncesi ve eylemleri yönünde değiştirmeye çalışan bilinçli yönlendirme çabasıdır. Propagandanın siyasi işlevi, gelecekteki amaçların elde edilmesi için yapılan çalışmalara yöneliktir. İnsanların gelecekte karşılaşabilecekleri olaylar karşısında verecekleri tepkileri etkileyen ve biçimlendiren propaganda, şartları değilse de inançları değiştirebilir. İnsanları inançlarını değiştirmeleri için zorlayamaz fakat onları ikna eder (Oskay, 1993:23). Propaganda tek taraflı bir mesaj bombardımanı, bir beyin yıkama çalışmasıdır. Propagandada amaç, her ne pahasına olursa olsun hedef kitleyi kendi yönünde inanç ve eyleme yöneltmektir. Üstelik bu eylem, besleyici tepkinin gelebileceği bütün yolları tıkamak pahasına yapılmaktadır. Propaganda sanatının ustası, Hitler'in en yakın yardımcısı Goebbels, bu faaliyeti, "bir siyaset aleti, toplumu kontrol altında tutabilme gücü" olarak tanımlamaktadır. Nazi Almanya'sının Propaganda Bakanına göre: "Propagandanın işlevi sadece düşünceleri dönüştürmek değil, asıl kitleleri cezp etmekte ve onları hizaya sokmaktır. Görevi, uygun ortam bulduğunda kişi faaliyetlerinin bütününü perdeleyerek bireyin çevresini,

Nazi hareketini dünya görüşünü kavrayabilecek şekilde değiştirmektir"

(14)

5

kurum olarak, politik propaganda, ancak yirminci yüzyılda, kendisine aynı zamanda hem eylem alanını hem de eylem yollarını sağlayan bir evrim sonunda belirir. Propagandacının amacı ve başvurduğu yolların bazıları genelde politik toplumların başlangıcından beri aynı kalmış olsa bile, bugün etki gücü öylesine artmıştır ki, nitelik bakımından da bir atlama olduğunu söylemek gerekir (Domenach, 2003:45).

Bu bölümde literatür taraması yöntemi kullanılarak siyaset, müzik, propaganda kavramları açıklandı. Propagandanın araçları ve çeşitleri ayrıntılı olarak incelendi.

1.1. SİYASET

Siyaset kamu düzenini sağlama ve genel yönetimi gerçekleştirme görevini yerine getiren bir temel kurumdur. (Fichter, 1990:116) Siyasetin temel işlevi yönetim işlerinin yürütülmesi ve kamu düzeninin sağlanmasıdır. Klan/Kabileden günümüz ulus/devletlerine kadar bu işlevi tüm toplumlarda görürüz. Konunun özünü oluşturan “kamu düzeni ve yönetim” evrensel, önemli ve zorunludur. Toplumsal bir farklılaşma ile daha belirgin bir hale gelmiştir. Söz konusu düzen ve yönetim, toplumlarda birleştirme, aracı yapılar oluşturma ve yönlendirip eğitme gibi işlemleri ihtiva etmiştir. Esasen tüm toplumlar fonksiyonel olarak sert ya da yumuşak bir yöneten-yönetilen ayrımına sahip olmuş, yönetim, nihayet devlet gibi siyasal kurumlarla sonuçlanmıştır. (Aydın, 2002:19)

Kurumun adı olarak kullanılan siyaset, Arapça kökenli bir kelimedir ve sözcük karşılığı eğitmek, yetiştirmek, düzenlemek anlamına gelir. Eski dilde terim olarak buradan geliştirilmiş şekliyle yönetme bilgisi ve tekniği anlamında kullanılagelmiştir. Sözcüğün batı dillerindeki karşılığı ise politikadır ve Grekçe şehir yönetimi, kamu düzeni anlamına gelen “police”den türediği kabul edilir. (Kaplan, 1994:11-16)

Siyaset kelimesi az çok farklı anlamları çağrıştırmaktadır. Bir anlayışa göre siyaset insanlar arasında bir “çatışma”, bir mücadele ve kavgadır; bunun için güç elde etmek iktidarı ele geçirmek ve onun sağladığı çıkarları paylaşmaktır. İkinci bir eğilime göre ise toplumda bütünlüğü dengeyi sağlamak; nimetleri kişisel olmaktan çıkarıp genelleştirmektir. (Kapani, 1989:17)

Siyaset kavramının daha iyi anlaşılabilmesi için, ilgili birkaç kavramın üzerinde durulması gerekir. Bunlardan ilki devlettir. Klasik teorilerde devlet, siyasal olanın karşılığında kullanılmakta, diğer alt kurumlar ya da olgular onun ekseninde

(15)

6

sıralanmaktadır. Örneğin bu anlayışa göre ülke, halk, organizasyon vb. devleti meydana getiren öğelerdir. Devlet tüm bu öğeleri içerisine alan kurumdur. Siyasette bu kurumun ortaya çıkardığı yapıp etmelerinin tümüdür.

Siyaset kavramının iyi analiz edilebilmesi için gerekli ikinci kavram ise, iktidardır. İktidar bir toplumsal güçtür ve siyaset için çok önemlidir. Bu noktada, modern siyaset sosyolojisinin kurucusu sayılan Weber siyaseti, araç olarak nitelediği iktidar ekseninde tanımlar. Ona göre siyaset, kullandığı araçla yani iktidar ile tanımlanabilir.

Burada bahsi geçen iktidar, gerektiğinde kullanılabilecek fiziki bir güçtür. Ama sırf fiziksel değildir, her şeyden önce sosyaldir. Toplumun merkezi yapılanmasının, dolayısıyla da eşitsizlik temeli üstüne oturmuş toplumsal bir güçtür ve bireylerlin ellerindeki kudretin birleştirilmesiyle elde edilmiştir. Onun içindir ki iktidar, bir bireyin veya toplumsal kümenin, gerekirse bazılarının çıkarlarına ve hatta

muhalefetine karşı bir eylem sürecini izleme yetisidir. (Lukes, 2002:644) Söz

konusu iktidarın en önemli özelliği ise meşruiyetidir. Yani topluluğun onu saygıya değer ve itaate layık bulmasıdır. Esasen sosyal eksenli olarak salt zora başvurmaması onun meşruiyetinin ilk şartıdır. Ama iktidar gücü elinde bulundurmak adına çeşitli teknikler kullanarak kişileri veya grupları etkilemek amacındadır. Bu nedenle iktidar gücü elinde bulundurmak adına siyasal hayatta propagandayı kullanır.

1.2. MÜZİK

Duyguları ve düşünceleri anlatmak için sesleri melodi, armoni ve polifoni gibi biçimlerde düzenleme sanatı ve bu tarzla düzenlenmiş seslerle meydana gelen eserlerin okunması veya çalınmasına müzik denir. (Uçan, 1994:11) Müzik, en kısa şekliyle duyguların dilidir. Kabuk değil, özdür. Müzik bir acıyı, tasayı ya da sevinci anlatmaz. Zira bunların kendisidir müzik. Herhangi birinin aşkını tutkusunu anlatmaz, anlatılan aşkın, özlemin kendisidir. Bu anlatım müziğin kendine özgü temel niteliklerinden kaynaklanır ve her dile yabancı olan hiçbir dille ifade edilemeyen sayısız düşünceyi ve edimleri içerir. (Pamir, 1989:176)

Geçmişte sadece melodi ve ritimden oluşan müzik, şiir ve dans ile de kullanılmış ve bu haliyle doğayı egemenlik altına almanın bir yolu sayılmıştır. Boyanma, maskeler, araç gereç ve silahlar gerçeği aramanın aracı olmuştur. Doğa

(16)

7

üzerinde hâkimiyet kurmakla bağlantılı büyü zayıflamış, müzik, şiir ve dans devam etmiştir.

Müziğin gelişimi toplumsal gelişmeyle paralel olmuştur. İnsanlar toplumsal yaşantılarında birbirleriyle ve doğayla ilişkiye girmişler, bu ilişki zamanla ilerlemiş ve zenginleşmiştir. Olaylar, olgular farklı boyutlarıyla algılanmaya başlamıştır. Sesin kendine özgü boyutu da bu ortamda keşfedilip zenginleşmiş, sesin renk, tını gibi özellikleri derinleşmiştir. Müzikteki gelişmeler arttıkça sesin fiziksel özelliğinin derinliğine inilmiştir. Sesin her bir özelliğine bir anlam yüklenmiştir. Bu anlamlar bir sembole dönüşmüştür. Soyut sembol, somutun simgesi olmuştur. Notalar bu simgelerin adıdır. (Kaygusuz, 2004:50)

Müzik bir bütündür, kompozisyondur. Bu bütünü oluşturan öğeler ise ses, ritim, melodi ve armonidir.

Ses; akustik bir dalganın doğurduğu işitme duygusuna verilen addır. Cisimlerin titreşmesinden meydana gelen fiziksel bir olaydır. (Sözen, 2003:1) Müzikal sesi doğadaki diğer seslerden ayıran estetik temele dayalı “ belirli ses birleşimleri “ olmasıdır. Beynimizde bir müzik duygusu uyandırabilmek için çeşitli frekanslardaki seslerin ardı ardına işitilmesi gerekmektedir. Bu durum da müziği diğer seslerden farklı kılmaktadır. (Uçan, 1994:10)

Ritim; sesin süre özelliği ile ilgilidir. Biri vurgulu olmak üzere en az iki sesin ardı ardına gelmesiyle oluşur. Söz, armoni, hız gibi öğeler bulunsa bile ritim yönünden bütünlük göstermeyen bir yapıt kulağa hoş gelmemektedir. Ritim müziğin iskeletidir. Farklı uluslarda farklı ritim biçimleri olabilirken aynı ulus çeşitli müzik türlerinde de farklılık gösterebilir. (Özgür-Aydoğan, 2002:26)

Melodi; fiziksel olarak ardı ardına gelen sesler arasında bir anlam oluşmasını sağlayan özdür. Herhangi bir diziyi melodi yapan onu oluşturan sesler arasındaki gerilimin niteliğidir. Melodideki diğer unsurlar denge ve seslerin kuvvetli ya da hafif okunuşudur. Bunların yerinde kullanımı ile melodi anlam kazanmaktadır. Müzik dilinde uyumların yapılarını ve aralarındaki ilişkileri konu alan estetik yapıya da armoni denir. Bir bakıma melodinin giysisidir. Esas sese eşlik eden öteki sesler onunla ya da kendi arasında akor dizileri oluşturmaktadır. Armoninin temel öğesi olarak düşünülen akorlar bu seslerin birleşimleridir. (Müzik Ansiklopedisi, 1995:285)

(17)

8

Eski çağlarda dans ve şiirle birlikte bir tapınma aracı olan müzik, Antik Yunan’da ahlaki bir değer olarak görülmüştür. Bu dönemde müzik; ahlaklı gençler yetiştirmek ve onları erdemli kılmak için kullanılmıştır. Ortaçağda ise ahlak, yerini dine bırakmıştır. Müziğin dini yaymak ve yüceltmek gibi bir işlevi olmuştur. Rönesans’la beraber duygu kavramı müziği etkilemiş, müzik tutkuların kaynağı olmuştur. (Kaygusuz, 2004:51)

Müzik, bir sanat dalı olmasının yanında çok farklı işlevlere de sahiptir. Buna göre müzik; bireysel yönüyle insanların iç dünyasını zenginleştiren, toplumsal yönüyle bireyleri kaynaştıran, kültürel yönüyle gelenekselden çağdaşa müzikal birikimi taşıyan bir yapıdadır. Ekonomik yönüyle de iş dünyasında önemli bir yere sahiptir. Ayrıca hem bir eğitim aracı hem de bir eğitim alanıdır. (Özgür-Aydoğan, 2002:2)

Müziğin gücünü anlamak için işlevselliğine bakmakta fayda vardır. Buna göre müzik:

 Din, eğitim, askerlik, bale gibi çok farklı alanlarda kullanılabilir.  Sinema, reklâm gibi iş kollarının tesirini artırır.

 Kullanılan farklı enstrümanlar anlatıma güç katar.

 Dinleme, izleme, tüketim mekânları çok geniştir. Evde, arabada, konser  Salonunda, dağda kısacası istenilen her yerde dinlenilebilir.

 Çok farklı teknolojik araçlardan istifade edilebilir. ( TV, CD çalar, radyo vs. gibi)

 Sözlerle birleşerek daha derin bir anlam yakalayabilir.  Duyulara hitap eder.

 Her türden insanı etkiler.

 Evrensel bir dili vardır. Direkt ve anında ilişki kurar. Müzik dinlemiyorum veya müzikten hoşlanmıyorum diyen insan yok gibidir.(Kaygusuz, 2004:49) Müziğin, insanı psikolojik ve fizyolojik anlamda etkiliyor olabilmesinin en büyük nedeni direkt olarak duyum ve bilinçle ilgili davranışlarımızın merkezi olan beyni etkilemesindendir. Zira müziğin duygusal etkileri beyindeki limbik sistemde toplanır. Bu sistem, beyindeki davranış ve heyecanlarımızı, temel biyolojik dürtülerimizi, belleğimizi ve öğrenmeyle ilgili sinirsel yapıları içerir. Sevinç, keder, heyecan gibi duygu ve davranışlarımızı etkileyerek onları yönlendiren çeşitli olaylar,

(18)

9

beyindeki limbik sistem organizasyonuna uyarak yaşamımızda değer kazanmaktadır. Bu nedenle etkileme gücü olan müzikal bir eser, limbik sistemin bu özelliklerini harekete geçirerek, bireyin motivasyonunda ve davranışlarında değişiklik meydana getirebilmektedir. (Altınökçek, 2001)

1.3. PROPAGANDA

Propaganda Latince “propoger” kavramından türetilmiş, sözlük dilinde inandırmak, ikna etmek, üretmek ve yaymak gibi anlamları ifade eden iletişimsel bir olgudur.(Özkök, 1985:233)

Genel olarak, kamu oyunu ve toplumu belirli yönde etkileme, onlara belirli düşünceyi benimsetme ve belirli yönde harekete geçirmeye yönelik bir eylemsel etkinliktir. (Domenach, 2003:7)

1.3.1. Propagandanın Tarihsel Gelişimi

Tarihi süreç içerisinde çok çeşitli biçimlerde tanımlanan propaganda kelimesi Latince’de “Bir filizin toprağa dikilerek yeni bitkiler elde edilmesi” anlamına gelen “propagare” kelimesinden türetilmiştir. (Özsoy, 1998:6)

Ana Britannica Ansiklopedisi propagandayı, “Bir bütün olarak toplumun ya da belirli bir kesimin inanç, tutum ve davranışlarını yönlendirmek amacıyla, bilinçli olarak seçilmiş bilgi, olgu ve savları sistemli bir çaba içinde ve çeşitli araçları kullanarak yayma etkinlikleri” olarak tanımlar. Propaganda çeşitli teknikler kullanarak kişileri veya grupları etkilemek amacıyla yapılan, tek yönlü sistematik ve bilinçli çabalar bütünüdür. (Kalender, 2000:89)

Propaganda, İlk çağlardan itibaren vardır. Aristoteles tarafından retorik olarak adlandırılan ilk propaganda faaliyetleri uzun yıllar boyunca etkisini sürdürmüştür. Akıl ve duyguyu beraber ele alan retorik, bireylerin karşılıklı konuşmalarında, birbirlerini ikna etmelerini sağlayan bir hitabet sanatıdır. Aristoteles, siyaset yapmanın tek biçiminin retorik olduğunu iddia etmiştir. (Yıldız, 2002:38-40)

Eski Atina’da görüşmeler esnasında Pazaryerlerinde toplanan halkı ikna etmek için kullanılmaya başlanan retorik, özellikle politikacılar tarafından etkili bir şekilde kullanılmıştır. Sofistler hitabeti halkı kandırma sanatı haline getirmek için dili gramer ve mantık bakımından incelemiş ve süreç içerisinde coğrafyada Demosten

(19)

10

gibi büyük hatipler ön plana çıkmıştır. Halkı etkilemede hitabetin yanında sahne ve tiyatro da yoğun olarak kullanılmış, yazı bu yöntemler kadar önem kazanamamıştır. Eski Atina’nın pek çok özelliğini içinde barındıran Roma İmparatorluğu’nda da propaganda amaçlı hitabet önemini muhafaza etmiş, Çiçeron gibi hatiplerin siyasi hayattaki etkisi eskisine oranla kıyaslanamayacak kadar artmıştır. Bu devirde geniş devletin muazzam ulaşım sistemi ile haberlerin merkez ile taşra arasında kısa sürede gidip gelmesi ve toplanan haberlerin neşredilmesi devrim niteliğindedir. (Özsoy, 1998:24)

Propaganda terimi 1622 yılında Katolik Kilisesi tarafından oluşturulan “Congraga tio de propaganda fide” yani “İtikadı Yayma Cemaatinden” gelmiştir. Protestan kiliselerinin ortaya çıkmasıyla sonuçlanan bu dinsel devrim (reformasyon) döneminde cemaat, Katolik kilisesinin karşı devriminin bir parçasıydı. Bu dönemde Galileo teleskopla gözlemler yapmış ve dünyanın güneşin çevresinde döndüğünü söylemiştir. Kilisenin yasakladığı önermelerden birini ihlal eden Galileo, Katolik kilisesinin öğretilerine karşı gelmekten yargılanıp mahkûm edilmiştir. Daha sonra iddiasından vazgeçirilen Galileo kiliseyi, savunulamaz bir düşünceyi savunmak zorunda bırakmıştır. Muhtemeldir ki propaganda, çağrıştırdığı olumsuzluğa, kilisenin bilimsel olarak yanlışlığı gösterilebilecek bir konuyu savunmak durumunda bıraktırıldığı bu temel olayda sahip olmuştur. (Severin-Tankart, 1994:154)

Keza Hıristiyanlığın yakın doğuda, Yunanistan’da ve İtalya’da yayılması çok geniş bir propaganda faaliyeti sonucunda olmuştur. Havarilerin dinlerini anlatmak için kullandıkları birebir temas yolu, takip eden devirlerde misyonerlerce de etkili bir şekilde kullanılmıştır. Hıristiyanlık Roma’da yerleştikten ve devlet tarafından benimsendikten sonra da Avrupa’nın Hıristiyanlaşmamış bölgelerine mütemadiyen propagandacılar yollanmıştır. (Özsoy, 1998:28)

Fransız Komutan Napolyon Mısır seferinde desteğini aldığı akademisyenlerle propagandayı kullanmıştır. 1798 yılı 2 Temmuzunda İskenderiye’ye ayak basar basmaz halka Mısır’a geliş gayesini anlatmıştır. Kendisinin padişah III. Selim tarafından görevlendirildiğini, Hıristiyanların Fransa’dan kovulduğunu, Mısır’a yeni bir din aramaya geldiklerini o dinin de İslamiyet olduğuna inandıklarını, halka duyurmuştur. Nitekim Napolyon daha sonra: “Kendimi Katolik göstererek Vandee Savaşı’nı bitirdim. Müslüman görünerek Mısır’a yerleştim. Roma kilisesinin

(20)

11

fikirlerini benimsemekle İtalya’da kamuoyunu lehime çevirdim. Eğer Yahudilerin başında bulunsaydım, önce Süleyman Tapınağı’nı ihya ederdim” diyerek propagandanın önemini vurgulamıştır. (Karal, 1983:25)

Çağdaş propagandanın temelleriyse I. Dünya Savaşı ve 1917 Sovyet Devrimiyle birlikte atılmıştır. I. Dünya Savaşıyla öğeleri birbirinden kopuk ve geçici bir propaganda türü ortaya çıkarken, Sovyet Devrimi ile sistemli ve sürekli bir propaganda ortaya çıkmıştır. I.Dünya Savaşında devletler kendi askerlerine moral vermek, düşman ülkelerin askerlerini ve sivil halkı demoralize etmek için propagandanın imkânlarından azami derecede yararlanmışlardır. Özellikle askerliğin mecbur olmadığı İngiltere ve Amerika gibi ülkelerde askerliğin ne kadar onurlu bir meslek olduğunu anlatmak için yoğun propagandalar yapılmıştır. (Özsoy, 1998:89)

1.3.2. Propagandanın Amacı ve Esasları

Propaganda bireyi, grubu, toplumu belirli bir amaç doğrultusunda yönlendirme, kitleleri etkileme sanatıdır. Propagandanın temel amacı fikir, düşünce, ideoloji, eylem, dost edinme, düşman edinme, savaş, barış, iktidar olma, devrim, yaşam, uluslaşma gibi konularda kitle üzerinde etkin olma, kitleyi yönlendirmektir. Propaganda siyasi anlamını Fransız ve Amerikan devrimleri ile kazanmıştır. Propagandanın 18. yüzyıldan itibaren başarı ile gerçekleştirdiği uluslaşma süreci göz önüne alınması gereken önemli bir konudur. Propagandayı sadece bir amaç etrafında tanımlamak zordur. Bazen, bir ülkeyi güçlü göstermek, bazen de yermek için yapılır. Kimi zaman bir bireyin şahsiyetini kabullendirirken, kimi zaman da bir partiye oy toplar. (Bektaş, 2002:160)

Tarihte propagandayı en ince ayrıntısına kadar sistemli bir şekilde kullanan Hitler’ e göre propagandanın amacı; “Örgüt için taraftar toplamaktır. İkinci görevi yeni doktrini anlatmak ve benimsetmektir. Propaganda tek tek ve bilimsel olarak kişileri bilgilendirmez. Onun görevi, kitlelerin dikkatini belirli olaylar ve ihtiyaçlar üzerine çekmektir” (Hitler, 2002:161-169)

Propaganda insanların varlıkları ve gelecekleri konusundaki düşüncelerinden hareketle, geliştirdiği ve genişlettiği mesajlar yardımıyla hedef kitle üzerinde belirgin bir güç oluşturarak etkisini sürdürmekte olup (Domenach, 2003:92), bireyler ve grupların kendilerini tanıtmak, kamuoyunun kendi amaçları ve eylemlerini,

(21)

12

iktidarlarını destekler kılmak, kendi ilgilendikleri konularda halktan destek sağlayarak iktidarı ele geçirmek veya iktidarını kurmak amacını taşımaktadır.

Propaganda kelimesi özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra anlam olarak insanlara kandırılmayı, yok etmeyi ve edilmeyi çağrıştırmıştır. Bu nedenle günümüzde falanca propaganda kuruluşu şeklinde karşımıza bir kurum, kuruluş adı

olarak pek çıkmamaktadır. Ancak propagandanın nedenleri, sonuçları

kavramlaştırılarak kullanılmaktadır. Haber alma (istihbarat), reklâm, ülkü (hedef) propagandanın kaynağıdır (Domenach, 2003:24-26). Bu kaynaklar günümüzde sistemleşmiş ve kurumsallaşmıştır. Aynı zamanda propagandanın sonucu olan “kamuoyu” da bugün birçok isimle sistemleşmiş, “kamuoyu oluşturma kurumları”, “kamuoyu araştırma grupları” vs. şeklinde adlandırılarak kurumsallaştırılmışlardır.

Kamuoyu oluşturmada kullanılan araç ve gereçleri incelediğimizde propagandanın amaçları ile örtüştüğü görülecektir (Bektaş, 2002:160). Bugün her iki kavram iç içe geçmiş gibi gözükse de aslında propaganda kamuoyunu oluşturan etkenlerin büyük kısmını kapsayan ve kamu görüşüne etki eden, ve bu etki sonucunda kamunun edindiği ortak görüştür.

Propagandanın yapılması aşamasında temelde iki kavramın kullanıldığını görürüz. “İyi” ve “kötü”. Propagandanın amacı iyiyi ve kötüyü tanımlamak, hedefe neyin iyi neyin kötü olduğunu göstermektir. İyi kötü düzlemi üzerinde propaganda haklı-haksız, dost-düşman, yanlış-doğru gibi kavramların anlamlarını hedef kitleye açıklamaktadır. (Vamık, 1993:37)

Propaganda bütün insanlara özgü korku ve sevinçleri, tutku ve güdüleri harekete geçirir ve ırksal karakteristiklere, geleneklere, kültürel özelliklere ve mitlere dayanarak yapılır. Toplumların derin eğilimlerini yansıtan kolektif mitler kitle iletişim araçları ile aynı anda harekete geçirilir ve izleyiciler farklı mekânlarda olmalarına rağmen aynı ilgi ve çıkarları paylaşan psikolojik bir kitle oluştururlar. Kitle iletişim araçları sayesinde olaylar ve yorumlar çok kısa bir zamanda ve çok büyük kitlelere yayılıp, kanaatler yönlendirilir. (Kapani, 1989:150)

Propaganda; bir düşünceyi, iletilmek istenenleri en sade bir biçimde hedefe aktarabilmelidir. Propaganda öğretisini; bildiriler, inanç bildirimleri, izlenceler ve demeçler gibi yazılı metinlerle anlaşılır kılar. Bu maksatla parola ve slogan ile

(22)

13

anlatılmak istenen yalın, kısa ve öz olarak verilir. Bireyleştirilmiş ve teke indirilmiş karşıtın varlığının daha etkili olması amaçlanır. (Yalınlık ve Tek Düşman Kuralı)

Propaganda iletileri herkesin anlayabileceği kadar yalın, basit ve ilgi çekici olmalıdır. Bu maksatla iletiler anlaşılır basit ve kısa cümlelerden oluşturulur. Dikkat çekici bir içeriğe sahip olması için de olaylar büyütülerek verilir. (Büyütme ve Bozma Kuralı)

Bir propaganda kampanyasında en önemli kural verilmek istenen temel mesajların yinelenmesidir. Mesajların yinelenmesi de iyi bir düzenleme ile etkili olmaktadır.(Düzenleme Kuralı)

Propaganda, önceden var olan bir temel üzerinde çalışır. Halka kendi fikrini benimsetmek isteyen bir propagandacı, öncelikle, halkın istediği gibi davranır daha sonra kendi fikirlerini enjekte eder. (Aşılama Kuralı)

Çoğu insan için bir topluluğun üyesi olmak büyük önem taşımaktadır. Bu durumdan yararlanan propaganda bu birliği yaratmak ve güçlendirmek için çalışmaktadır. Özellikle totaliter yönetimlerde kullanılan birlik mekanizmasını sağlamak adına partilere, gösterilere, mitinglere ve kitle yürüyüşlerine başvurulur. Bu faaliyetler ve ünlü kişilerin kullanılması ile birlik duygusunun topluluk içinde bulaşması sağlanır. (Birlik ve Bulaşma Kuralı) (Domenach, 2003:55-73)

Propaganda inandırıcı olmak zorundadır. Öyle ki akıl ve düşünceye hitap eden propaganda bireylerin karar verme yetisini artırmaktadır. Propaganda, inandırma ve kandırma işi olmakla birlikte belli temellere oturtulmamış, tamamıyla yalan yanlış şeylerin kabul ettirilmesi değildir. Yalan haberler günü kurtarsa da gün gelip, yalanlar açığa çıkınca propaganda geri teper. Nitekim Rus yönetimini suçlayıp aynı zamanda güçsüz olduğunu savaşamayacak durumda olduğunu ileri süren Fransızlar; Sovyet Ordusu karşısında şaşkınlığa uğramış, uydurulan yalanlar Fransız propagandasına zarar vererek, yönetime olan güveni sarsmıştır (Brown, 1974:130).

Propaganda bir telkin sanatıdır. Kısaca hedef alınan kişilere doğru ya da yanlış belli bir fikrin ya da inancın aşılanması gayreti diyebileceğimiz telkin, bilinç dışı bir sürecin aracılığı ile kişinin ruhi ve fizyolojik alanıyla ilgili bir düşüncenin gerçekleştirilmesi şeklinde de tanımlanabilir. Yani telkin kişinin iradesini tamamen veya kısmen devre dışı bırakmakta; böylece kişi işlediği fiilleri dışarıdan zihnine sokulan istek ve fikirler doğrultusunda yerine getirmektedir. Telkini yapan, gerekli

(23)

14

gördüğü fiillerin işlenmesine veya kendi fikirlerinin hedef kişi ya da kişilerce benimsenmesine gayret eder. Telkin tekliften daha ileride, telkini yapanın değerlendirme ve yargılarını taşıyan bir teknik olarak işlevini yerine getirmektedir. (Tan, 1989:163)

Propagandanın bir diğer özelliği de sürekli tekrarlanan tek yönlü bir mesaj iletimine sahip olmasıdır. Bundan dolayı mesajları oluşturmak, amaca uygun mesajları seçip yollamak büyük bir önem kazanmaktadır. Propagandada birçok mesajın içinden ancak propagandanın temel anlayışına ve beklentisine uygun olanlar halka verilir. (Kazancı, 1982:56)

Propagandacı kocaman yalanlar söyleyerek propaganda yapmaz, yapamaz. Propagandacı bütünün içinde bir anlamı olan, ancak parça olarak ele alındığında çarpıtılmaya müsait bir bölümü alır. O bölümü öyle büyütür ve abartır ki gerçekle hiçbir ilgisi kalmaz. Çarpıtılan gerçeğe ilaveten kendi düşüncelerini, duygularını, korkularını ya da umutlarını ilave eder. Propagandacı yeni anlamı inşa etmiştir artık. Bir sonraki tekrarda, ilk kodlar gerçek kabul edilir ve onun üzerine ilaveler yapılır. Bu yöntem özellikle ikna edici siyasal iletişimde sıklıkla kullanılır.

Propaganda titiz çalışmaların ürünüdür. Propagandayı servis edilen bir yemek olarak düşünürsek, mutfakta geçirilmesi gereken vakit epey fazladır, hazırlık aşamasında yapılan çalışmalar önem taşımaktadır. Öncelikle, propagandanın etkili olabilmesi için düşünsel düzeyde uzun bir hazırlık dönemi geçirilmesi ve aynı zamanda güncel bir konu çerçevesine yerleşmesi gerekmektedir. (Özkök, 2003:14)

Propaganda kısa sürede etki yaratmayı hedefler. Bu nedenle de siyasal iletişimden farklı bir söylem kullanıp, kullandığı farklı dil ile bir “düş” yaratmaya çalışır. (Aziz, 2003:14) Ancak tüm bu özelliklerden daha önemli olan, propagandanın içinde yer aldığı toplumun siyasal, ekonomik, kültürel yapısı ve o dönemde sahip olduğu konjonktürel özelliklerdir. (Özkök, 2003:255)

Özellikle milli menfaatlerle ilgili yapılan propagandada karmaşanın engellenmesi, karşı propagandanın rahatlıkla bertaraf edilebilmesi için propaganda tek elden yürütülür. Almanya’nın II. dünya Savaşı’nda “Propaganda Bakanlığı” kurarak bu işi tek elden yürütmesi en güzel örnektir. (Berkes, 1942:116)

(24)

15

Propagandada planlar elastikidir. Beklenilmeyen durumlar için B ve C planları hazırlanmıştır. İşbirliği ve koordinasyona riayet edilir. Farklı kanallardan mesajlar birbirini teyit eder, tezada düşülmez.

Propaganda sabır işidir. İnsanı etkilemek, ona yön vermek için zamanın kullanılması önemlidir. Propaganda tedrici olarak yapılır. Kimi zaman yıllar süren çalışmalar olabileceği unutulmaz.

Propaganda; yapıldığı ülkenin politik iklimiyle uyum içerisindedir. Uygulanacak propagandanın türüne ( askeri, siyasal, ekonomik vs.) ve uygulanacak ülkeye göre farklı propaganda şekilleri geliştirilir. İletileri aktarmak için kullanılan simgesel şifreler toplumların kültür yapıları ile bağıntılıdır. İletişim, detaylı bir süreç olduğu için ortamın iyi analiz edilmesi gerekir. Hedef ülkedeki zıtlıklardan ve azınlıkların çeşitli arzularından da faydalanılır.

Hedef toplumun sosyal seviyesine ve inançlarına uygun propaganda yapılır. Eğitim düzeyi yüksek, kültürlü bir topluluğa basit propaganda yöntemleriyle etkili olmaya çalışmak, onların kanaatlerini değiştirmek istemek boşuna çabalamaktan başka bir işe yaramaz. Topluluğa uygun taktikteknikler geliştirilmelidir (Özsoy 1998:179–181).

Hedef toplum kazanıldıktan sonra bir kenara itilmeyerek irtibat sürdürülür. Propagandanın sürekliliği hususunda çaba harcanır. Aksi takdirde en sadık olanlar bile bir süre sonra yalnızlık hisseder ve kendilerini köle gibi algılarsa asileşir ve ilk fırsatta bu zorluklardan kurtulmaya çalışır. (Bröckling, 2001:113)

Propagandanın çoğunluğunda aktüalite vardır. Örneğin Çin propagandacıları, Sovyetlerin 1936’dan önceki dönemde köylüler üzerindeki hatalarını tekrarlamamak için propaganda faaliyetlerinden önce kitlelerin bir takım genel bilgilerden, önemli kavramlardan ve olaylardan haberdar olmaları yönünde çaba sarf etmişler daha sonra da, propaganda faaliyetlerine girişmişlerdir. (Tolan, 1985:445)

Propagandanın, içinde bulunulan şartları değiştirme gibi bir misyonu yoktur. Sadece bulunulan şartlar altındaki eylemleri değiştirme ve yönlendirme çabası içindedir. Bu değiştirme ve yönlendirme çabası, zorlama ile değil sadece iknaya dayalı olup, bireylerin mevcut tutumlarının istenilen yönde etkilenmesi ve sonuçta eylemlerinin değiştirilmesi, propagandanın temel amacıdır. (Domenach, 2003:36)

(25)

16

Bireyin kendine ya da çevresindeki herhangi bir konu ya da olaya karşı deneyim ve bilgilerine dayanarak örgütlediği bilişsel, duygusal ve davranışsal bir tepki ön eğilimi olan tutum, dolaysız olarak somut biçimde gözlemlenip, kavranamaz. Tutumun algılanabilmesi, onun davranışa dönüşmesiyle mümkündür. Zira tutumlar deneyimlerle kazanılmış, anlık olmayan tepki biçimleridir. Farklı kişilerin aynı objeye karşı değişik davranışlar sergilemesi, iyi, kötü gibi yargılarda bulunması, bir grup, bir davranış hakkındaki yönelimleri sahip olunan tutumlar sayesindedir. (Tezcan, 1993:112)

Tutum değiştirme çalışmalarında ilk aşama; sahip olunan tutumla ilgili şüphe meydana getirerek kişiye “acaba?” dedirtip insanların tutum nesnesiyle ilgili düşüncelerini etkilemektir. Tutum değiştirme yöntemlerinden olan ikna edici

iletişim; bireyin belirli uyaranları ileterek başkalarının davranışlarını

değiştirme/etkileme sürecidir.(Oktay, 2000:215) Bu süreçte alıcı; dikkat, kavrama, kabul, saklama, yorumlama, davranış aşamalarından geçer. Yani gönderilen her mesaj herkesin dikkatini çekmez, dikkat çeken her mesaj alıcı tarafından anlaşılamaz, anlaşılan her mesaj kabul edilmez, kabul edilen her mesaj uzun süre hatırlanmaz, hatırlanan her mesaj davranışa dönüşmeyebilir. (Baysal, 1981:147) Bu yüzden alıcı, kaynak, mesaj ve iletişim aracı değişkenlerine ait özellikler dikkate alınarak ikna edici iletişim gerçekleştirilmelidir. Örneğin alıcının zekâ seviyesi, tahsil durumu ve kendine öz güveni mesaj içeriğini ve mesajın sunum şeklini etkiler. Kaynağın konusunda uzman ve de tarafsız oluşu hedef kitlenin mesaja olan direncini kırar. (Özerkan, 1997:16)

Bireylerde tutum değişikliği: itaat, özdeşleşme ve benimseme şeklinde meydana gelir. (İnceoğlu, 1993:51)

İtaat süreci; İçeriğe gerçekten inanmaktan değil, uymama sonucunun ceza, uyma sonucunun da ödül olabileceğinin kestirilmesiyle işlemektedir. Yani burada yapay bir tutum değiştirmesi söz konusudur.

Özdeşleşme; bireyin egosuyla doğrudan ilişkilidir. Bireyin ilişki içinde bulunduğu ve egosunu tatmin edilen kişilerin tutumları, birey tarafından direniş görmemektedir. Özdeşleşmede kalıcılık eğilimi vardır. Birey, benzemek istediği kişileri referans alır ve onların tutumlarını benimser.

(26)

17

Benimseme ise; bireyin var olan tutum ve değerlerinin karşılaştığı tutum ve değerlerle örtüşmesi durumunda görülmektedir. Kendi tutumlarıyla çelişik bir görüntü sergilemeyen, tutumları nedeniyle çatışmaya düşmeyen birey karşılaştığı, kendi tutumlarıyla örtüşen yeni tutumları kabul etmektedir. Olaya propaganda açısından bakılınca tutum değiştirmenin demokratik ülkelerde daha çok özdeşleştirme ve benimsetme, otoriter rejimlerde ise itaat şeklinde işlediği görülecektir. (İnceoğlu, 1993:51)

1.3.3. Propagandanın Araçları

Özünde başkalarını istenilen yönde etkileme olan propaganda her türlü iletişim aracı ile yapılır. Alıcı için bir anlam taşıyan bir iletiyi ulaştıran her şey iletişim aracı olarak adlandırılmaktadır. Örneğin, jest ve mimikler, dokunma, giderek sessiz kalma, cevap verme gibi davranışlar da iletişim aracı olarak nitelenebilir. Bu halde sözlü, sözüz, görsel ve dokunsal iletişim araçlarından, yani propaganda araçlarından bahsedilebilir. (Tan, 1989:44)

Fakat bu çalışmada propaganda araçları yüz yüze iletişim ve kitle iletişimi olmak üzere iki başlık halinde incelenecektir.

1.3.3.1. Yüz yüze İletişim

Yüz yüze iletişimin en önemli kaynağı insandır ve insan, kamuoyunun oluşturulması ve yönlendirilmesinde başlıca faktördür. İnsanın propagandada ki başarısı dili kullanmasındaki maharetine, propaganda tekniklerinden faydalanmasına ve güçlü bir kişiliğe sahip olmasına bağlıdır.

Gerçek bir propagandacı, hedef kitlesinin özelliklerine ve yaptığı propaganda türüne göre, çeşitli yollara başvurur ama her şeyden önce, kişisel inandırıcılığı, çekiciliği ve konuşmasının nitelikleriyle hedefini etkiler. (Domenach, 2003:51)

Propagandanın en eski aracı sayabileceğimiz insan, sınırlı coğrafi alanlarda oluşan ve küçük gruplar halinde beliren kamuoylarında kişisel temaslar kurarak kanaatlerin oluşumunu büyük oranda etkilemektedir. Özellikle seçim dönemlerinde liderlerin ve propaganda uzmanlarının halkla iç içe olmaya çalışmalarının arkasında kişisel temasların kamuoyunu etkilemedeki önemi yatmaktadır. Yöresel-moleküler baskı anlamında ele alınabilecek yüz yüze temaslar, mekanik kitle haberleşme

(27)

18

araçlarına oranla çok daha geniş ölçüde bireysel yorum ve kişisel ilişkilere olanak sağlar. (Orrick, 1967:42)

Kişiliği, yetenekleri, sabrı başta olmak üzere bir propagandacıda aranan niteliklerden biri de “ dili “ iyi kullanabilmesidir. İnsanlar arasında anlaşmanın sağlayıcısı olarak dil insanların duygularını, düşüncelerini, fikirlerini birbirine nakletmek, isteklerini birbirlerine anlatmak için doğal bir vasıta ve temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli anlaşmalar sistemi, konumundadır. Fakat dilde anlam kelimenin kendinde değil, onu kullanan ve anlayan insandadır. Kimi zaman ses tonunda yapılan değişiklikler, vurgular, dinleyicinin dikkatini çekecek, konuşmanın mahiyetini ve vermeye çalıştığı özü daha kolay benimsenecek duruma getirecektir. Çeşitli fikirleri ve olayları temsilen kullanılacak parolalar ise dili kullanmadaki diğer bir ustalığı ortaya koymaktadır. Parola “harekete geçirici kavramdır, elden geldiğince, kısa, büyüleyici bir biçimde, içinde bulunulan zamanın en önemli ereğini dile getirir. (Ergin, 1986:3)

1.3.3.2. Kitle İletişim Araçları

İletişimin yüz yüze karşılıklı olmayı gerektirmeden anında ve kitlesel düzeyde yapılmasına kitle iletişimi, bu maksatla kullanılan araçlara da kitle iletişim araçları denir. (Türkoğlu, 2004:68) Kamuoyunun oluşmasına olanak sağlayan gazete, dergi, radyo, televizyon, film, kitap, afiş, sergi, müzik kitle iletişim araçlarıdır.

Siyasal ideoloji, propaganda yardımıyla hedef kitleye ulaşmaya çalışır. Bir mesajlar bütünü olan propagandanın da kitlelere aktarılması için bir aracın üzerine bindirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle propaganda mesajlarının yayılmasında en önemli işlevi kitle iletişim araçlarının yerine getirdiği bir gerçektir. İdeolojik propaganda ve kitle iletişim araçları ilişkisi bu anlamda çok önemlidir. İdeoloji, propagandayla, propaganda ise kitle iletişim aracı ile hedefe ulaştırılır. Bundan dolayı kitle iletişim aracı olmadan yapılan propagandanın etkisinin tartışılması söz konusu olmuştur. (Özsoy, 1998:331)

Kitle iletişim araçlarından gönderilen iletiler bireylerin diğer insanlarla olan iletişimini ve başkalarından gelen kodları açımlama biçimini etkileyebilmektedir. Laswell’e göre kitle iletişim araçları, çevreye ilişkin bilgileri aktarır, yorumlar, sıra dışıları açıklayarak toplumsal kuralları desteklemeye ve görüş birliğini sürdürmeye

(28)

19

hizmet eder, kültür ileticisi olarak bilginin, değerlerin ve toplumsal kuramların bir kuşaktan diğerine ya da toplumun bireylerinden, topluma yeni katılanlara iletilmesi işlevini görür. (Severin-Tankart, 1994:514)

Kitle iletişim araçları, kitle içinde bireylere yeni bir öz kişilik verir ve bu kişiliği benimsetir. Bu kişilere ayrıca, ne olmaları/nasıl olmaları gerektiğini aşılar ve bu yönde bir istek oluşmasını sağlar. Gerçek kişilik, bu yeni pompalanan öz kişiliğe denk düşerek bireyin rahatlamasını sağlayarak bir tür kaçış alanı ortaya çıkartmaktadır. Bu mekanizmanın süzgecinden geçen kişi, ya da önerilen kişiliği benimsemek ya da karşı tercih etmek zorunda kalacaktır. Bu ilkeden hareket eden kitle iletişim araçları, yaşanılan ve yaşanması gereken gerçek bir dünyayı değil, kendi ürettiği yapay bir dünyayı yansıtmaktadır. Kitle iletişim araçları, günümüz insanların tek başına elde edemeyeceği kadar çok haber iletmektedir ancak, bunu yaparken, bireyler arası ilişkide göz önüne serilen bu dış dünya arasında gerçek bağlantıyı kurup kurmadığı olayı ayrı bir tartışma konusu teşkil etmektedir. (Mills, 1974:436)

1.3.3.2.1. Gazete

Gazetenin propaganda aracı olarak kullanılması çok eskilere dayanmaktadır. Jull Sezar tarafından “Acta Diarna” ismiyle çıkarılan gazete bunun en eski örneklerindendir. Bir başka örnek de propagandanın gücünü gören ve bu gücü kullanmak için Fransızların ünlü komutanı Napoleon tarafından çıkarılan gazetedir. Napoleon gazete hakkındaki görüşlerini “ Dört düşman gazete, yüz bin kişilik ordudan daha fazla zarar verebilir diye ifade etmiştir. (Özsoy, 1998:49)

II. Dünya Savaşı’nda Almanlar işgal ettikleri ülkelerde sivil halkın direncini kırmak için gazeteler çıkartmışlar, esirler hakkında bilgiler vermişlerdir. Yine İngilizler de uçaklardan attıkları yüz bine yakın gazeteyi Alman halkının okumasını sağlamışlardır. (Özsoy, 1998:215)

Günümüzde televizyon karşısında etkinliğini kaybetmiş gibi görünse de Sunday Times gazetesi genel yayın müdürü Harold Evans “ Televizyon hiçbir zaman gazetenin yerini alamayacaktır, zira birinde size sunulan haberle yetinmek zorundasınız diğerinde ise haberler arasında istediğinizi seçebilmek gibi bir bağımsızlığınız var” (Demirkant, 1982:12) diyerek gazetenin önemini anlatmıştır.

(29)

20

Gazetede önemli noktalardan biri olayların yazıyla beraber fotoğrafla sunulmasıdır. Fotoğraf da tıpkı haber gibi gerçeği yeniden üremekte, başka bir gerçekliğe dönüştürmekte, bakış açısının değiştiği ölçüde bize farklı bir imge başka bir söyleyişle farklı mesajlar sunmaktadır. Değiştirilerek sağına-soluna, altına-üstüne yazı yazılarak sunulan fotoğrafın yansıttığı gerçek rahatlıkla saptırılabilmektedir. (Oktay, 1987:95)

1.3.3.2.2. Radyo

Birinci Dünya Savaşı’nda laboratuarlarda geliştirilip tam olarak 1920 Şubatında ilk yayını yapan radyo, sesi her türlü sınırdan kurtarıp, propagandanın eline büyük bir silah olarak vermiştir. Radyo; insanı okuma zahmetinden kurtarması, ses tonu ve vurgusuyla neyin önemli, neyin önemsiz olduğunu belirtmesi ile yazılı basının önüne geçmiştir. 1923 yılında İngiltere’de kurulan ilk radyo şirketinden sonra dünyadaki tüm ülkeler, radyonun önemini anlamışlar, Afrika’dan Çin’e kadar her tarafa girebilen bu etkili haberleşme cihazının propagandanın en önemli aracı olduğunda hem fikir olmuşlardır. (Ertem, 1941:321)

Nitekim İngiltere’de 1923 yılında yapılan seçimlerde İngiliz İşçi Partisi ilk defa radyoyu propaganda amaçlı kullanarak önemli bir başarı elde etmiştir. (Kaleli, 1995:16)

Bugün her ne kadar üstünlüğünü televizyona kaptırsa da her yerde (araba kullanırken, yemek yerken, yürürken) kullanılabilmesi nedeniyle diğer propaganda araçları karşısında avantajlarını sürdürmektedir. Halen Almanya, İtalya, İngiltere, Amerika, Rusya, Japonya gibi ülkelerde aynı anda elliden fazla dilde radyo yayını yapılmakta, her dilden insana ulaşılmaya çalışılmaktadır. (Berkes, 1942:127)

1.3.3.2.3. Televizyon

En güçlü propaganda aracı olarak sosyal hayatta yerini alan televizyon; kitlelerin hayat tarzlarını, kültürel ve sosyal etkinliklerini belirleyen, en önemlisi de insanları yönlendiren en etkili silahtır.

Düzenli olarak 1936 yılında BBC tarafından yayına başlayan televizyon, hem göze hem de kulağa hitap etmesi sayesinde radyodan çok daha etkili bir manipülasyon aracı olmuştur. Zira radyoda insanın kendine göre doldurabileceği bir

(30)

21

alan, boşluk ve hayal dünyası vardır. Duyduklarınızı kendi dünyanızda kurgularsınız. Ama televizyon mimiklerden gülüşe kadar hiçbir boşluk bırakmamıştır. Birey tam bir “ izleyicidir” (Choamsky, 1994:42)

Olayların çoğundan televizyon sayesinde haberdar olan günümüz insanının vereceği kararlarda, benimseyeceği siyasal görüşte ve hatta hayat tarzında televizyon büyük rol oynamaktadır. Bu silahı elinde bulunduran; insanlara görüneni değil, görünmesini istediği şeyleri sunar. Körfez savaşında, savaşla hiçbir ilgisi olmadığı halde denize dökülmüş ham petrol içinde çırpınan karabatakları defalarca göstererek Saddam’ın ne kadar gaddar ve vahşi bir lider olduğu imajını pekiştirmeye çalışanlar, aynı şekilde Romanya’da Çavuşevsku’nun kurşuna dizilmesini hazırlayan olayları dünya kamuoyuna bir insanlık kıyımı olarak takdim ederken televizyonu kullanmışlardır. Hastanelerin, morgların cesetten geçilmediği imajı verilen Romanya’da ölenlerin iki elin parmakları kadar olduğu sonradan anlaşılmıştır. (Yıldız, 2002:4)

1.3.3.2.4. İnternet ve Sosyal Medya

Dünya çapında milyonlarca kullanıcıyı ve binlerce bilgisayarı birbirine bağlayan, çok miktarda bilgi taşıyan, yaygın olan ve sürekli büyüyen bir ağ sistemi olan internet;

 Tüm dünyaya yayılmış büyük bir kütüphane,

 Bireysel katılımcılığı öne çıkaran, her isteyenin kendi gazete, radyo ve televizyonunu oluşturabildiği bir yayın ortamı,

 Üzerinde ulusal ve uluslararası işlemlerin olduğu bir ticaret ortamı,  Sergilerin, müzelerin ve konserlerin bulunduğu bir kültür ve sanat ortamı,  Kültür ve doğa zenginliklerini ve ülkeleri dünyaya sunan bir tanıtım ortamı,  Uzaktan sürekli eğitimi, kurum içi ve mesleki eğitimi destekleyen bir eğitim

ortamı,

 Katılımcı, şeffaf, bireysel denetim ortamı sağlayan bir iletişim ortamıdır (Bican, 1997:27).

1990’lı yıllardan itibaren sosyal hayatta yerini alan Internet teknolojisi bilinçli ya da bilinçsiz bir propaganda aracı olduğu yönünde eleştiriler almıştır. Dünyanın öteki ucundaki bilgiye anında ve özgürce ulaşabilme imkânı interneti yanlış

(31)

22

yönlendirme potansiyeli en çok iletişim araçları arasına sokmuştur. Kulaktan kulağa haberleşme, dedikodu ve sözel bilgilendirme olarak adlandırılan iletişim biçimleri arasında kendisine yeni bir alan açan internet; habere benzeyen bilgi özelliği nedeniyle ikinci derece haber veya yarı gerçek bir zihnin ürünü olarak adlandırılabilir. İnternet iletişiminin bunlardan hangisi olduğu kişinin tercihine kalmıştır. Web siteleri, elektronik posta zincirleri ve haber grupları, meydana gelecek en ufak bir olayı nerde olursa olsun bilgisayarı olan herkese ulaştırmaktadır (Nelson, 1996:12). Her geçen gün kullanıcı sayısı artan internette ulaştırılan bilginin doğruluğu, olası zararları gibi konularda fazla endişe duyulmamakta ve internet algıyı yönlendirme, biçimlendirme ve propagandacının arzulanan amaçları geliştirecek cevapların alınması alanlarında gerçekleştirilen bilinçli ve sistemli girişimlerde bulunmak için en ideal araç olmaktadır.

1.4. PROPAGANDA ÇEŞİTLERİ 1.4.1. Kaynağına Göre

Propagandanın özelliği, ülkedeki politik şartlar ve propagandadan beklentiler çerçevesinde kaynak, yani propaganda yapıcısının kimliği kimi zaman belirli kimi zaman ise belirsizdir. Buna göre propaganda beyaz, gri ve siyah olmak üzere üçe ayrılır:

1.4.1.1. Beyaz Propaganda

Propagandayı yapanın kimliğinin açık olduğu ve haberlerin kaynaklarının ispat edilebildiği sağlam delil ve gerçeklere dayalı olarak söylenen söz ve yazılardır. Yaşanmış olaylar süslemeden ve yalın bir şekilde ifade edilir. Özellikle yorumsuz fotoğraflar ve kısa haber başlıkları bu propaganda yöntemine girmektedir. (Ziyaoğlu, 1963:41)

1.4.1.2. Gri Propaganda

Propaganda yapıcısının kimliği haberin durumuna göre açık veya gizli olduğu, ancak sağlam delillere dayanmayan, genellikle doğrular üzerine eklenen süslemelerle haberin saptırılması şeklinde yapılan propaganda biçimidir. Büyük oranda halk tarafından doğru olarak kabul edilen bir olay yalan, dedikodu ve rivayetlerle halkı

(32)

23

yönlendirmek için kullanılır. Gri Propaganda bazen gerçek haberlerin arka planda kalması gündemi gerçek bir haberin belirlememesi için kullanılır. Küçük bir olay, sonuçları çok farklılaştırılarak ve önemsetilerek halka duyurulur. (Ziyaoğlu, 1963:43)

1.4.1.3. Siyah Propaganda

Propagandayı yapanın kimliğinin ve haberin kaynağının belli olmadığı genellikle yalan bir haberin doğru ve kanıtlanabilir şekilde sunulmasıdır. Habere “güvenilir bir kaynaktan edinilen bilgiye göre” veya “adını açıklamayan bir yetkili” şeklinde haberin kaynağı belirtilerek başlanır. Genellikle haberin kaynağının gizlilik ilkesi hakkı gereğince ve kaynak açıklanırsa kaynağın bu haberden dolayı kişisel zarar göreceği gibi insani duyguları ön plana çıkarılır. (Ziyaoğlu, 1963:43)

1.4.2. Amaçlarına Göre

Propaganda ya mevcut düzeni devam ettirmek ya da sistemi değiştirerek yeni bir düzen kurmak maksadıyla yapılır. Bu anlamda düşünüldüğünde karışıklık ve bütünleştirme propagandası olarak ikiye ayılır:

1.4.2.1. Karışıklık Propagandası

Mevcut düzen yıkılmadan, propagandası yapılan görüşlerin geniş kitleler tarafından kabulünün mümkün olmayacağı varsayımına dayanır. Propagandanın “ Bozma ve Tek Düşman “ kuralını esas alır. Bunun için toplum içerisinde anlaşmazlık çıkarmak, toplumsal dayanışmayı yok etmek amaçlanır. Meydana gelen kazalar, doğal afetler, skandallar işlenecek konular arasındadır. (Dönmezler, 1982:407)

1.4.2.2. Bütünleştirme Propagandası

Belirli bir düzeye ulaşmış toplumların durumlarını geliştirme veya en azından mevcut durumu koruma amacına yönelik olarak yürütülebileceği gibi, karışıklık propagandasının amacına ulaşması halinde, karışıklık propagandasının terk edilerek bunun yerine ikame edilen propaganda türüdür. Lenin, Hitler, Mao önce karışıklık propagandasını uygulayıp, amaca ulaştıktan sonra bütünleşme propagandasını uygulamışlardır.(Dönmezler, 1982:407) Bu tür propaganda, insanların veya

(33)

24

toplumun, kurumun değer ve davranışlarına katılması ve onlara sımsıkı bağlanmasını amaçlamaktadır. Bu mevcut siyasal iktidara meşruluk temelini kazandırmaya yönelik yapılan birleştirici propaganda türüdür. Yönetilmekte olan kitlenin sadece itaat etmesinden ötürü onların yönetimi sevmeleri için de uğraşırlar. (Keskin, 1997:15)

1.4.3. Akla ya da Duygulara Hitap Etmesine Göre

Hedef kitlenin eğitim ve kültür seviyesi, beklentileri, propagandanın konusu, süre gibi kıstaslar çerçevesinde akıl ya da duygular hedef alınarak propaganda yapılır. Buna göre propaganda ikiye ayrılır:

1.4.3.1. Ussal Propaganda

Ussal propaganda bilimsel verilere dayanılarak yapılan propaganda türüdür. Bu propagandanın içeriği büyük ölçüde çeşitli bilim dallarının verilerinin bir sentezi biçimindedir. Bilgiler daha çok rakamlar, şekil ve istatistiki verilerle iletilir, ancak eğer propagandanın uzun dönemli bir etkisi olması isteniyorsa, ussal propaganda tercih edilmelidir. (Keskin, 1997:15)

1.4.3.2. Duygusal Propaganda

Ussal olmayan propaganda hedef kitlenin coşkulu bir anda kendisine verilen her şeyi muhakeme süzgecinden geçirmeksizin kabul edeceği varsayımına dayanmaktadır. Kısa dönemde çok etkili olan bu propaganda türünde hedef kitlenin tutkularının belirlenmesi, onu heyecanlandıracak, hatta galeyana getirecek temaların bulunması, bu tema içerisinde verilecek mesajın sunulması gerekmektedir. (Tolan, 1985:492)

1.4.4. Konusuna Göre

Propagandanın konusu; propaganda metotları, süre, ayrılan mali kaynak, beklentiler, hedef kitle gibi konularda belirleyici etkendir. Faaliyet alanlarının sınırlı ya da çok geniş kapsamlı oluşu yine propagandanın konusuna göre şekillenir. Konusuna göre propaganda üç başlık altında ele alınabilir:

(34)

25

Faaliyet alanları ve hedefleri göz önünde bulundurularak daha dar kapsamlı propaganda türleridir. Kendi askeri gücünü olduğundan fazla gösterirken, düşmanın askeri gücünü küçük göstermek, moral bozukluğu yaratmak, savaşamaz duruma getirmek için yapılan propaganda türü askeri propagandadır. Milli bayramlardaki askeri geçit törenleriyle iç kamuoyu, tatbikat ve manevralara çağrılan yabancı misyon şefleri sayesinde de dış kamuoyu etkilenmeye çalışılır. Düşmanın ekonomik gücünü zayıflatmak, üretebilirliğini sekteye uğratırken kendi ekonomisini, çalışan ve üreten iş gücünü artırmaya yönelik propagandaya da ekonomik propaganda denir.(Özsoy, 1998:19)

1.4.4.2. Siyasal Propaganda

Siyasal propaganda 20.yy’ın ilk yarısında ortaya çıkmış olan bir olgudur. Teknolojinin gelişimiyle yeni iletişim tekniklerinin ortaya çıkması siyasal propagandanın etkisini gün geçtikçe artırmıştır. Siyasal propagandanın en önemli dayanağı kitle iletişim ağı ve araçlarıdır. (Kazancı, 1982:55)

Siyasal propaganda; radyoları, TV. leri, sinemaları, fotoğrafları, yüksek tirajlı basın afişlerini, hitabeti, şiir ve müziği, heykelciliği, bütün güzel sanatları kısacası bütün iletişim imkanlarını kullanarak kitlelerin davranışlarına etki edip, onları belirli düşüncelere yöneltir, seçim dönemlerinde oy tercihlerini etkiler. (Perin, 1961:10)

Bir yönetim ya da siyasal bir parti tarafından hedef kitlenin kendilerine karşı olan davranışlarını değiştirmek için yaptıkları bu propagandanın özünde siyasal eylem vardır. Yapılan faaliyetlerle yeni kanaatler doğar, destek ya da muhalefetler oluşur. (Bektaş, 2002:221) Bilgi verme, ikna etme ve kamu seferberliği sonuçlarını amaçlayan siyasal propaganda, özellikle parti bağlılığı zayıf veya kararsız kişilerde daha etkili olmaktadır. (Kalender, 2000:91)

Siyasal propagandada iletişimin üç temel fonksiyonu bulunmaktadır. Fonksiyonların ilki, “ortaya çıkan siyasal problemlerin tanımlanmasına yardımcı olması”, ikincisi, “bu problemlerin siyasal tartışma ortamına girerek meşruiyet kazanmasını sağlaması”, üçüncüsü ise, “artık tartışma konusu olmaktan çıkmış, ortak bir görüş birliğine varılmış konuları gündemden düşürmek” olarak ifade edilmektedir. (Özkan, 2004a:41)

(35)

26

Bu fonksiyonların birincisinde siyasetçiler ve medya, ikincisinde kamuoyu araştırmaları ve üçüncüsünde yine medya ön plana çıkmaktadır. (Özkan, 2004a:41)

Yönetenler ve yönetilenler arasındaki etkileşimi sağlayan siyasal iletişimde temel amaç siyasal mesajların iletilmesidir. Bunun için de mesajın dili ile verileceği zaman ve kanallar önem kazanmaktadır. Siyasal iletişim mesajının verileceği zaman ve kanallar belirlenirken kamuoyunun beklentilerinin ve hedef kitlenin özelliklerinin

iyice belirlenmesi gerekir. Hedef kitlenin sosyo-ekonomik durumunun

belirlenmesiyle mesajlarda kullanılacak dil belirlenir. Bu çalışmalardan sonra kanaat önderlerinden ve gündem oluşturma tekniğinden yararlanarak kamuoyu etkilenmeye ve böylece siyasal rakiplere üstünlük sağlanmaya çalışılır. (Aziz, 2003:37-38)

Siyasal iletişimdeki aktörler, şu şekilde sıralanmaktadırlar: Devlet Başkanları, hükümet, siyasal partiler, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, baskı ve menfaat grupları, medya kuruluşları, sivil itaatsizlik, lobicilik faaliyeti yapan gruplar, yasa dışı gruplar. (Aziz, 2003:38)

Siyasal iletişimde mesajı veren bu örgütlü yapılar, kamuoyu adına mesajları hedef kitleye aktarmaktadırlar. Bu hedef kitle birden fazla olabilmektedir. (Aziz, 2003:5-6) Küreselleşme ile birlikte yaygınlaşan siyasal iletişim, bir yandan siyasette şeffaflığın artmasını ve demokratik ikna yöntemlerinin kullanılmasını sağlamaya başlamış, diğer yandan da kullanılan iletişim yöntem ve tekniklerinin benzeşmesine neden olmuştur.(Özkan, 2004a:268)

Siyasal iletişimin etkili olması için en önemli nokta, tekrar etme ve iletişim kurallarının doğru seçimi olmaktadır.(Aziz, 2003:45-48) Bunların yanında kaynağın güvenilir olması, ikna yeteneğine sahip olması ve mesajın içeriği de siyasal iletişimin belli başlı özelliklerinden sayılır.

1.4.4.3. Sosyolojik Propaganda

Sosyolojik propaganda çok geniş bir alanı kapsar ve burada amaç siyasal propagandada olduğu gibi belirlenemez. Sosyolojik propaganda ülkedeki çoğunluğu hedef almış olup, çoğunluğun uzun süreli etkilenmesini göz önünde bulundurarak çeşitli biçimlerde ifade bulmaktadır (Örneğin; reklâm, sinema, sanat anlayışı, giyinme biçimleri, TV dizileri…) Sosyolojik propaganda, toplumsal çerçeveyi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yunus Nadi ödüllerinin dağıtımında Berin Nadi yaptığı konuşmasında, ‘ ‘Bu ödül töreni, bir ışık penceresi gibi etrafa ışık saçan bir olay. Bu ödülü

Ekonomik çıkara dayanan savunuculuk, siyasal iktidarlar tarafından primler, resmi ilan ve reklamların dağıtımı, örtülü ödenekten aktarılan paralar, devlet sübvansiyonları ve

Anahtar Kelimeler: Müziksel unsurlar, müziksel kavramlar, müzik dinleme, müzik eğitimi, ezgi, müzikte zaman, müziksel doku.. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, Müzik

Her iki konfe- derasyon da grup sözleşmelerinin, işyeri düzeyinde yürütülen toplu sözleşmeler yerine, işçi ve işveren sendikaları arasında bölge ve giderek işkolu

Cenazesi, 8 Ekim Salı günü Beyazıt Camiinde öğle namazın­ dan ve İstanbul Üniversitesinde yapılacak töreninden sonra Zincirlikuyu mezarlığında toprağa

 Genel olarak, dönüşümcü, etkileşimci ve bırakınız yapsınlar liderlik yaklaşımı gruplarından, dönüşümcü liderlik yaklaşımı daha çok alt düzey

Ancak dünya barışına bu kadar zarar vermiş ve vermekte olan İngiltere’nin törende kendini sevimli ve barışçıl gösterme gayesi bir çelişki olarak karşımıza çıkıyor.

Lyrik tenor: Rengi daha aydmlık ve daha yumuşak olan (lirik tenor hemen bütün İtalyan operalarının baş erkek rollerini elinde tutar ve tizlerinin parlaklığı ile belirir.