• Sonuç bulunamadı

Avrupa ve Uzakdoğu mihver güçleri tarafından işgal edilmiştir. I. Dünya savaşından sonra ABD Başkanı Roosevelt, Avrupa’daki gelişmelere karışmama kararı almasına rağmen, savaşın Almanya lehine dönmesi üzerine tarafsız olan yasalarını değiştirir. Alman ilerleyişinin durdurulamaması üzerine 1940’da ABD, İngiltere’ye para yardımı yapar. 1941 yılında da “Ödünç Verme ve Kiralama Yasası”nı çıkarır. Bu yasaya göre her ülke yiyecek ve savaş malzemesi dâhil her türlü yardımı “bedeli savaş sonunda ödenmesi şartıyla” alabilecektir. Yine 1941 yılında ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt ile İngiltere Başbakanı Winston Churchill Kanada açıklarında bir savaş gemisinde yapılan ve beş gün süren görüşmeler sonucunda “Atlantik Bildirisi” yayınlanır.

Bildiride yer alan maddeler daha sonra Birleşmiş Milletler Antlaşmasına da dâhil edilecektir. Bildirinin maddeleri özetle şöyleydi:

 Savaştan sonra toprak kazanılmayacak

 İlgili halkın onayı alınmadan toprak değişikliği yapılmayacak

 Uluslar kendi geleceklerini kendileri saptayacak (Self-Determinasyon)  Uluslar arası işbirliği gerçekleştirilip, geliştirilecek

60

 Temel ham maddelerden eşit biçimde faydalanılacak  İnsanlar korku ve açlıktan kurtarılacak

 Açık denizlerde ticaret serbestliği gerçekleştirilecek

 Mihver devletler silahtan arındırılacak ve savaştan sonra topyekün silahsızlanmaya gidilecek (Gürün, 1986:264-265)

Bildiriden de anlaşılacağı gibi ABD faşizme karşı mücadelenin ve halkların özgürlüğe kavuşması mücadelesinin önderliğini yapmıştır. Bu maddelerin Birleşmiş Milletlerde de yer alacak olması, zencileri ilk kez beyazlarla omuz omuza savaşmanın eşiğine getirmiştir. 1942 yılında donanma bakanlığının girişimiyle zenciler deniz kuvvetlerine de alınmıştır. Böylece zencilerin ordunun her kademesinde yer alması hükümetin siyasi politikalarıyla da paralellik göstermiştir.

3.000.000 zenci silâhaltına alınmıştır. Bunların yarısı Avrupa’da ya da Pasifik’te çarpışmalara katılmıştır. Savaşın son bulmasıyla ülkelerine geri dönen zenciler, önceki statükoyla (ırk ayrımı, gündelik yaşama hor görülme, ikinci sınıf vatandaşlık gibi) karşılaştılar. Kabul edilmesi mümkün olmayan bu durum karşısında zenciler Güney’de başkaldırı koşullarını olgunlaştırıp, patlattı. Başkaldırılarını sesli ifade edecekleri müziklerine yansıtıp, müziklerine yepyeni biçimler verdiler. (Herzhaft, 2005:69)

Zenciler, II. Dünya Savaşının ardından sosyal kimliklerini “Rock Çağı” ile dünyaya haykırma dönemine ev sahipliği yapacaklardı.

2.4.1. Elektronikleşme ve Yeni Sosyal Kimlik

Birinci Dünya savaşı radyo ve pikabı ortaya çıkarmıştı. İkinci Dünya savaşı ise manyetik bant ve çok daha iyi kalitede bir plak üretmeyi sağlayacak bir maddenin, yani Vinilit’in ortaya çıkmasına olanak sağladı.

Plâk sanayisinin gelişmesinde, plâstik sanayisinin büyük etkisi olmuştur. Plâkların üzerindeki ses titreşim izleri, artık eskisi gibi derinlemesine değil de yanlamasına işlenmektedir. Böylelikle izlerin derinliği sabit kalmakta ve çok daha iyi sonuçlar alınmaktadır. Ses titreşimlerinin plâğa işlenmesi dıştan başlar; plâğın dönüş yönü olarak da saat ibrelerinin dönüş yönü kabul edilmiştir. Plâklar arasında, yapıldıkları malzeme bakımından farklar vardır. Yumuşak plâklar, direkt ses kaydına imkân veren selülozlu bir bileşimle kaplıdır. Sert plâklar ise, gomalaka ya da vinilit

61

üzerine madenî bir kalıp içinde sıcak baskı yapılmasıyla elde edilirler. Plâkların çapları ve dönüş hızları da değişiktir. Pikaplarda, dönüş hızı, plâğın 78, 45 veya 33 devirli oluşuna göre ayarlanır. Teknolojik alandaki bu gelişim müziğin ilerlemesini de sağlar.

1945 yılından itibaren elektrogitar kullanımı “blues”da genelleşir. Seslerin çoğalması, ikinci dünya savaşının yaşattığı buhranlı ortamı silmek için artık bir araçtır. Çoğalan sesler armonisine elektrogitarın yanında, elektrikli org ve piyano katılır. Bu yeni elektro sesler “blues”u büyük ölçüde değiştirir. Ayrıca yeni “blues”un küçük prodüktörler tarafından keşfi büyük markaların oluşumuna olanak sağlar.

Tüm bu ilerlemeler, kapitalizmin bir başka yüzünü haber vermektedir: Bundan böyle seri halde üretilen pek çok cisim, biri sabit diğeri değişken iki parçadan oluşacaktır; sabit parçaların üretiminde yapılacak olan önemli bir değişiklik, her iki parçada da değişiklik yapılmasını zorunlu kılacaktır. Bu bağlamda plak ile pikaptan sonra ampul ve lamba, jilet ve ustura, kartuş ve dolmakalem, film ve fotoğraf makinesi, film ve kamera, CD ve CD çalar, yazılım ve bilgisayar, videokaset ve video gelir. Kapitalizmin üretim sirkülâsyonuna bir yenisi eklenerek tekrar ekonomisi iyice yerleşir.

2.4.2. İhtiyacı Üretmek: Sosyal Kimliğinden Uzaklaşan Müzik

Savaştan sonra gençler, ebeveynlerinin gözetimi altında yaşamaktan sıkılır; tanık olmadan bir araya gelmek isterler. Bağımsızlık kazanmalarına imkan tanıyan yeni ekonomik gelişmenin rahatlığıyla, ilk kez büyüklerin denetimi olmaksızın dans etmek, flört etmek, baştan çıkarmak için müziğe ihtiyaç duyarlar.

Bunun için gecelere, “sürpriz parti”lere hayat verecek, birleştirici bir malzemeye ihtiyaç duyarlar. Bir high school tarzında oldukça büyük, birleşmiş, standartlaşmış bir piyasa çıkar ortaya. Bu rhythm’n blues ve be-bop’un beyaz versiyonu, orta sınıfın umutlarını, hayal ettiği yaşamı dile getiren, kimi zaman kardeşçe ilişkiyi, kimi zaman da erotik ilişkilerden bir esintiyi ortaya koyan, apolitik, uyumlu, idealleştirilmiş, kara umutsuzluğu süzgeçten geçiren, doğaçlamaya belli bir yer bırakarak düzene sokumlu, herkese açık bir dans, pop, rock and roll olacaktır. (Attali, 2005:132)

62

1940’ların sonu 1950’lerin başında, siyah gettolarında birdenbire ortaya çıkan ve tohumları Güney’de atılmış olan, Afrika kökenli, güncel, yavaş tempolu ve yüksek sesli bir blues modası “rhythm and blues” Amerika’yı sallayacaktır. Ancak siyahların rhythm and blues’u, püriten beyaz toplumun çocuklarını işveli imalarla dolu sözcükleri ve ham enerjisiyle baştan çıkaracak ve oluşturulan yepyeni Rock and Roll’la dünyayı sallayacaktır.

Amerikan iç savaşının üzerinden 100 yıl geçmesine rağmen siyahilerin hala medeni haklarını tamamen elde edememiş olmaları, Güney eyaletleri, kamusal alan ve okullarda ayrımcılığa maruz kalmaları, kültürel olarak da soyutlanmış olmaları siyahları özellikle müzik alanında özel ifade biçimlerini ortaya koymaya sürüklemiş ve bunun sonucunda da Rhythm and blues’la devam eden süreç “bana siyahlar gibi şarkı söyleyen birini verin, bir milyon dolar kazanayım” diyen Sam Phillip’in sözüyle şov endüstrisinin ortaya çıkardığı Rock and Roll ile içi boşaltılarak tamamen apolitik bir söylemin içine girmiştir. Artık müzik siyahîlerin elde etmeye çalıştıkları hakların ifade aracı olmaktan çıkmış, kapitalist piyasanın para makinesi haline gelmiştir.

Siyahîlerin yaptığı müzik, beyaz toplumun tekelinde olmalı ki karlar da beyaz toplumun olsun anlayışla yola çıkan para babaları blues’un ritimlerini taşıyan ama siyahların olmadığı bir müzik piyasası oluşturmak için yola çıkarlar. Bu sabırsız ve zengin, geniş müşteri kitlesine, acilen her türlü baştan çıkarıcı unsurla donatılmış inandırıcı bir ürün sunmak için Rock and Roll yaratılır. Kapitalizmin temel repliği olan kara ulaşmak için üretilen müzik türü sadece ihtiyacı karşılamak üzerine kuruludur. Rock and Roll’la, siyahîlerin sosyal kimliğine ev sahipliği yapmış olan blues, bu sorumluluğundan arındırılmıştır.

2.4.3. Rock’n Roll

Rock and Roll: “sallanmak ve yuvarlanmak” Rocker da blues dilinde sevgili anlamına gelir. To rock aynı zamanda swing’in eş anlamlısıdır (sallanmak,ısıtmak anlamında). The rocks 1920’li yıllarda boogie’nin yuvarlanan baslarını ifade ederdi. 1940’lı yıllardan bu yana hem dansçıların hem de cinsel partnerlerin gidiş gelişlerini belirten “rock’n roll” sözcüğü bütün dünyadaki dans partilerinde boogie ritmini çağrıştırır. 1940’lı yıllarda özellikle müzikal bir türü belirtmese de zenci şarkıcı

63

Louis Jordan rock’n roll denecek şeyin ilk popüler figürü olacaktır. Saksafonu ve orkestrası mizah yüklü Little Richard’ın habercisi bir enerjiyle dolu, dansa davet eden parçaların temeli olur. (Bergerot, 2004:122)

Rock’n roll’un kesin doğum tarihini saptamak da pek mümkün değildir. Çünkü başlangıç olarak histerik şarkıcı Johnnie Ray’ın siyah dansinglerin shouterlarını umutsuz perdeden taklit ettiği 1951 sonu mu? Elvis Presley adlı utangaç bir delikanlının, annesinin doğum günü için yumuşak bir albüm kaydetmek düşüncesiyle Sam Phillips’in stüdyosunun kapısını çaldığı 1954 Temmuzu mu? Orijinal ses

bandını Bill Haley adlı birinin imzaladığı “Blackboard Jungle”4 filminin gösterime

girdiği 1955 Martı mı? Yoksa Alan Freed adlı açıkgöz bir disk jokeyin, yine aynı yıl moda olan yeni dansı, rock keme imi n, kesme imi roll adıyla vaftiz ettiğini açıkladığı gün mü? (Dister, 2009:20) Aslında tarihin de pek önemi yok. Elvis Presley’in söylediği gibi: “Rock’n roll bir süredir var. Daha önce buna rhythm and blues diyorlardı. O zaman bile harika bir şeydi. Şimdi daha da muhteşem oldu. Bu müzik siyahlar arasında uzun zamandır varlığını sürdürüyordu. Şimdi dünyayı

sarsıyor”5

Şov endüstrisi hızla ilerleyen rock’n roll çılgınlığını kaçırmadı. Gençlerin ilgi gösterdiği alandan kar elde etme çabasıyla ilk girişiminde bulundu. Bu fırsatı yakalayan ilk isim Elvis Presley oldu. Elvis Presley beyazları temsil eden ama siyahların gırtlaklarını taklit eden şarkıcıydı. Kısaca siyahlar gibi şarkı söyleyen, dolayısıyla da sonsuz bir ticari potansiyele sahip bir beyazdı o. Hiç zaman geçirilmeden çıkarılan albümler müzik piyasasını hareketlendirdi. Ekonomik bunalım ve ikinci dünya savaşının ardından Amerika’da yeniden hareketlenen müzik piyasası rock’n roll’la yeni yüzüne kavuştu. Blues ve rhythm and blues’da olan asi imaj, hırpani kılık kıyafet Elvis Presley’de de olmalıydı. Bu imaj ise Elvis için biçilmiş bir kaftandı. Şarkı sözlerinde de zencilerin ruhani yapısının hissedilebilmesi ve beyaz gençliği tıpkı blues’da olduğu gibi etkileyebilmesi için Elvis’in şarkı sözlerini siyahîler yazdı. Şov endüstrisi iş başındaydı. Beyaz gençlik bu müzik türünü tüketiyordu. Elvis’le tüketimin devam etmesi şarttı. Bu nedenle beyaz’ın gerisinde bir siyahîye ihtiyaç vardı. Siyahlar toplumsal hayatta yaşadığı ayrımcılık

4

Öğretmene tam not

5

64

sonucunda beyazların müzik piyasasına da sahip çıkmalarını hayal kırıklığıyla izliyorlardı.

Siyahîlerle ilgili ilk tabu Elvis Presley’in çıkardığı siyah-beyaz plakla yıkıldı. Böylece sanatsal yapımların ırksal ayrımcılığa maruz kalmaması gerektiği mesajı verilmiş oldu. Siyah-beyaz plakla sanatsal yapımların ırksal birliği imajı Amerika’da bir ilk olarak tarihe geçti.

Jerry Lee Lewis’in sahneye çıkmasıyla da ikinci tabu yıkılmış oldu. Lewis, aşktan söz etmek için lafı uzatma sıkıntısına girmeyen Siyah bluescuların o dobra dilini, açık seçik sözlerini kullanma cesaretini gösterdi. Lewis, kiliselerde geçerli olan üslup ile New Orleans genelevlerinde rağbet gören üslup arasında ortalarda bir yerlerde duran sağlam bir boogie icra ediyordu.

Rock’n roll’un bu hızı, aktör görüntülerinin -sinemanın da yardımıyla- dünyanın dört bir yanına yayılma süreciyle hızlandı. ABD’den Batı’ya doğru güçlü bir fantezi ve özgürlük rüzgârı esmeye başladı. Fransa ise bu rüzgârdan etkilenmekte gecikmeyecekti.

Benzer Belgeler