G ü z e l l i k
Y. M i m a r N a c i M e l t e m
Bir sana't eserinin, tabiî bir m a n z a r a n ı n , güzel bir simanın temaşasından haz duyarız fakat b u hissi- mizi kelime ile ifade etmiye gelince m ü ş k ü l â t a uğra- rız. Bediatçılar b u güzellik kalimesine t a m v e kat'î bir tarif izafe etmek istemişler, fakat m ü t t e h i d d e n k a b u l edilmiş bir ifade bulamamışlardır.
G ü z e l l i k v e h o ş u m u z a giden şey:
İnsanların her hoşuna giden şey güzel m i d i r ? G ü z e l bir eserin temaşası veya dinlenmesi bize tatlı bir zevk verir.
Bediî heyecan m a d d î bir şey veya bir vücut tarafından telkin edilince b u n d a n h a v a s ı m ı z d a n bi- rinden birinin m u a y y e n nisbetce h o ş l a n m a m a s ı n a i m k â n yoktur.
U m u m i y e t l e güzelliğin g ö r m e ve işitme havası- m ı z a zevk verdiği farz ve itibar edilmiştir.
Meselâ «Descarte» a göre güzellik rüviyete h o ş olan şeydir. G ö r m e ve d i n l e m e havasamız ise b e d i î hislerimiz olarak telâkki edilmiştir.
İyi pişirilmiş bir yemek d a m a ğ ı m ı z ı lezzetlen- dirir ve h o ş u m u z a gider, alicenabane bir hareketi d e takdirle karşılar ve güzel buluruz fakat b u ne yeme- ğ i n ne de b u hareketin estetik b a k ı m ı n d a n eüzellik ile a l â k a d a r o l d u ğ u n u t e z a m m u n etmez. Şu h a l d e her h o ş u m u z a giden şeyi güzellikle tavsif edemeyiz. Fa- kat her güzel şey hoşa gider.
G ü z e l l i k v e faideli o l m a k :
G ü z e l olan şey ayni z a m a n d a faideli m i d i r ? H a y a t ı n idamesi ve d e v a m l ı surette muhafaza- sına yarıyan şeye faideli deriz.
Faideli şeylerin bir ç o ğ u n u n meselâ bir köp- r ü n ü n bir geminin y a p ı l ı ş m d a k i m a k s a d ı m ü k e m m e - len temin etmiş o l d u ğ u n a m u h a k e m e m i z i n k a n i ol- ması suretile hissiyatımızın b u neticeden hoşlanması b i z i m bunları d a güzel olduklarına h ü k m e ' m e m i z e â m i l olurlar. Arızasız bir y o l d a n o t o m o b i l i n i süren biri b u yolun güzel o l d u ğ u n u söyler. Y o l u b u ba- k ı m d a n güzel b u l a n b i r düşünce ile b i r ressamın b u yolu uzaktan g ö r ü p dönemeçlerindeki m ü n h a n i l e r i tablosunun k o m p o z i s y o n u n a u y g u n b u l d u ğ u için gü- zel b u l a n bir düşünceden çok farklıdır. Birinci h a l d e y o l u n rahat kattedilebilmesi yolun güzelliğine hük- mettirmiştir.
T a t b i k î san'atlerin m u v a f f a k o l m u ş b ü t ü n şe- killeri ayni z a m a n d a faideli ve güzeldir.
F u z u l î v e faidesiz olan şeyler bilâkis çirkindir, meselâ m o d a s ı geçmiş birçok süslü elbiseleri b u g ü n çirki n b u l d u ğ u m u z gibi bilhassa m i m a r î d e maksat- sız k u l l a n ı l a n tezyinatı v e bir Y u n a n veya R o m a m a b e t kapısının bilâtefrik bir gar binası, bir postaha- n e d e k u l l a n ı l m a s ı n d a d a h i bir çirkinlik görüyoruz.
G ü z e l l i k ve faideli o l m a b a z a n birleşirlerse d e ha- kikatta yine b u n l a r ayrı ayrı şeylerdir. Meselâ gün- lük h a y a t ı m ı z d a l ü z u m l u olan b i r ç o k eşyalar bir teneke bir ustura faideli o l m a k l a beraber güzel de- ğildirler. V
Biâkis bir tablo bir musiki parçası faideli olma- dığı h a l d e güzel olabilirler. Şu h a l d e her faydalı şe- yin estetik b a k ı m d a n güzel olması lâzımgelmiyeceği neticesine varırız.
G ü z e l i k v e cinsin idamesine nafi o l m a k . Darvvin ve bir çok müellifler güzelliği istifai t a . biîye bir vasıta ve mücadelei hayat için b i r y a r d ı m c ı telâkki etmişlerdir. Bunlara n a z a r a n nebatatta çi- çeklerin güzelliği kelebek ve arıları cezbeder, bun- lar çiçeklerin içine girip kanatlarını tenasüle m e d a r olan b i r toza bularlar ve b u t o z l a n getirip b a ş k a çi- çeklere b ı r a k m a k l a onları aşılarlar.
F a k a t hakikatte hâdisenin b ö y l e o l m a d ı ğ ı ve böcekleri çeken çiçeklerin güzelliği o l m a y ı p b u bö- ceklerin m a d d e i asliyesi bırakılıp korolları k o p a r ı l m ı ş çiçeklere d a h i itibar etmelerinden anlaşılmıştır. Ne- tekim bizler için ç o k güzel a d d e d i l e n b a z ı çiçeklere kelebek ve arılar hiç rağbet etmezler. Diğer bir çok hâdisat d a h i güzelliğin cinsin idamesi l ü z u m u ihtiyacı ile meze edilmiş o l m a d ı ğ ı n ı gösterir.
G ü z e l l i k v e (hakikat :
H e r doğru olan şey güzel m i d i r ? G ü z e l l i k ha- kikat ile müttehit m i d i r ?
H a k i k a t i « D ü ş ü n c e n i n maksat ile veya filen mevcut bir v a k ' a ile tevafuku» diye tarif edebiliriz, biliriz.
Hakikiyun-realist.ler san'atin de fen g i b i tecrü- beye müstenit ve san'at eserlerinin d e h a k i k a t e uy- gun ve bizatihi d o ğ r u olması lâzımgeleceğini ileri sü- rerler. Meselâ tabiî hâdiseleri tetkik eden bir â l i m i n b u n u n ilim için b i r çok f a y d a l a n olacağını b i l d i ğ i
için değil tabiatin güzel olması dolayısile tetkikle- rinden zevk aldığı için giriştiğini söyler.
Bu noktai nazarlar güzellik ile h a k i k a t i bir de- receye kadar yekdiğerine yaklaştırırlarsa d a bunların birleşmesi l ü z u m u n a bir işaret addedilemezler. Bir- çok hakikatler vardır k i h i ç bir güzellik heyecanı tevlit etmezler.
Meselâ hararetin cisimleri inbisat ettirdiği gü- zellik ile a l â k a d a r o l m ı y a n bir hakikattir.
Güzelliğinde m u t l a k surette hakikata u y g u n ol- ması lâzımgelmez.
İdealist san'atin m u v a f f a k o l m u ş bir çok eserleri hakikate uygun o l m a m a k l a beraber güzeldirler.
Hakikat kat'î isbatlara d a y a n ı r k e m m i y e t e n ifa- de edildiği z a m a n z e k â y ı t a t m i n eder.
Bediî noktai nazar isbata ve kat'î bir ölçüye is- tinat edemez. Şu h a l d e başlı başına güzellik h a k i k a t ile de mezç edilemez.
Güzellik ve iyilik:
Güzel olan her şey ayni z a m a n d a iyi m i d i r ? A h l â k mefkurelerine, vazife dolayısile icra edi- len hareketler uygun hissiyatın müşterek hasletlerini
«iyilik» diye tarif edebiliriz.
G ü z e l l i k ile iyilik arasında sıkı münasebetler b u l u n d u ğ u gayri kabili inkârdır.
Eski Y u n a n l ı l a r ideal a d a m ı «Kaloskagathos»
y â n i güzel v e iyi kelimelerile tavsif ederlermiş.
G ü z e l l i ğ i n temaşası idealismin inkşafına y a r d ı m edebilir.
İnsanların pek tabiî olarak zevke ihtiyaçları vardır.
San'atten ve tabiatin temaşasından zevk d u y a n kimseler a v a m f i r i p zevklerin cazibesinden d a h a ko- laylıkla kendilerini çekerler.
G ü z e l l i k v e a h l â k :
Bazı hareketler çok a h l â k î o l m a k l a berabeı bunların h i ç bir b e d i î kıymetleri olmıyabilir.
Meselâ bir insanın y e v m î işini intizamla görmesi vergilerini m u n t a z a m a n vermesi a h l â k î ise d e bun- larda güzellik arayamayız.
Bu b ö y l e o l d u ğ u gibi b a z ı san'at eserlerinde de a h l â k a r a m a k d o ğ r u olamaz.
V e n ü s heykeli ne a h l â k î ne de gayri ahlâkîdir.
Şu h a l d e iyilik ile d e güzelliğin birleşmesi za- rureti mevcut değildir.
— 195. cl sahifeden devam —
Esasen binanın haricî mimarîsi, p l â n ı n d a o l . duğu gibi gayet sathî bir düşünüşün m a h s u l ü d ü r ,
bir üslûba göre inşa edilmiş eski vakıf hanları y a n ı n d a bu bina; mozaik sıvaları sürme ve kanatlı karışık doğramaları, korkuluklu cephe duvarları ile, alelâde bir apartıman yapısı karakteri ve manzarası ile ne kadar fakir k a l m a k t a d ı r . Cephelerinde p r o j e n i n iyi etüd edilmemesinden d o l a y ı ilk n a z a r d a m ü t e a d d i d inşaat hataları görülmektedir.
Bir çok mahzurları olan gizli derenin ö n ü n d e k i
k o r k u l u k duvarı b i n a n ı n çirkinliği arttırmaktadır. Bu- n u n yerine T ü r k karakterinde bir saçak m u h a k k a k ki binanın fena tesirini tadil edecek bir eleman olabilirdi.
K o r k u l u k duvarının teşkil ettiği kitle, teras boş- luklarını ezecek bir tesir y a p m a k t a d ı r . H a t t a ; teras katının mevcudiyeti projeyi hazırlayan m i m a r a ; bir çok güzel, tarzı haller b u l m a ğ a ; bu suretle binanın cephesindeki, kuruluğu tadil etmeğe bir vesile idi. .
Nihayet v a l d e h a n ı diğerleri y a n ı n d a zaif bir eser olarak k a l m a k t a d ı r . V a k ı f l a r idaresinden d a h a esaslı ve d a h a m u v a f f a k o l m u ş eserler beklemek- teyiz.