• Sonuç bulunamadı

1 numaralı Şer`iye sicil defterine göre Kalecik`in sosyo-ekonomik yapısı (1251- 1258 /1835-1842)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1 numaralı Şer`iye sicil defterine göre Kalecik`in sosyo-ekonomik yapısı (1251- 1258 /1835-1842)"

Copied!
462
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

KIRIKKALE ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

TARĠH ANA BĠLĠM DALI

1 NUMARALI ġER’ĠYE SĠCĠL DEFTERĠNE GÖRE KALECĠK’ĠN SOSYO-EKONOMĠK YAPISI

(1251- 1258 /1835-1842)

Yüksek Lisans Tezi

Hazırlayan Meltem KILIÇ

Tez DanıĢmanı

Yrd. Doç.Dr. M. Esat SARICAOĞLU

KIRIKKALE-2015

(2)

ONAY

Meltem KILIÇ tarafından hazırlanan “1 Numaralı Şeriye Sicil Defeterine Göre Kalecik’in Sosyo-Ekonomik Yapısı” baĢlıklı bu çalıĢma 18/03/2015 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği ile baĢarılı bulunarak jürimiz tarafından Tarih Anabilim dalında Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiĢtir.

Prof.Dr. Ġsmail ÖZÇELĠK – ( BaĢkan )

Doç. Dr. Sıtkı YILDIZ- (Üye)

Yrd. Doç. Dr. M. Esat SARICAOĞLU – (DanıĢman)

(3)

KĠġĠSEL KABUL/AÇIKLAMA

Yüksek Lisans tezi olarak hazırladığım “1 Numaralı ġer’iye Sicil Defterine Göre Kalecik’in Sosyo-Ekonomik Yapısı” adlı çalıĢmamı, ilmi ahlak ve geleneklere aykırı düĢecek bir yardıma baĢvurmaksızın yazdığımı ve faydalandığım eserlerin bibliyografyada gösterdiklerimden ibaret olduğunu, bunlara atıf yaparak yararlanmıĢ olduğumu belirtir ve bunu Ģeref ve haysiyetimle doğrularım.

……../……./2015

Meltem KILIÇ

(4)

ÖNSÖZ

Genel anlamda tarihin iyi bir Ģekilde incelenip araĢtırılması, pek çok konunun açıklığa kavuĢması, günümüzde güncelliğini koruyan konuların daha iyi bir Ģekilde açıklanabilmesi, ancak tarihin kaynaklarına inmekle mümkündür. Bu bağlamda bakıldığında Türk tarihi çok zengin kaynaklara sahiptir. Ġslamiyet öncesi döneme ait Türklerin müzelik malzeme türünde bol miktarda kaynaklarına ulaĢılmıĢtır. Zamanla yazılı kaynaklar da artmıĢtır. Osmanlılar döneminde ise zengin kaynak türlerine geçilmiĢtir. Cumhuriyet döneminde ise özellikle arĢivlerin kataloglanması Türk tarihi araĢtırmalarına önemli kolaylıklar getirmiĢtir.

Tarih, geçmiĢe dair kaynakların belli metotlarla çalıĢılarak bilgi üretilmesi faaliyeti olarak açıklandığında kaynaklar da geçmiĢe dair izleri saklayan materyaller Ģeklinde tanımlanabilir. O halde tarihçinin yaptığı iĢ, basit bir söylemle geçmiĢe dair izleri muhafaza eden bu kaynaklardan yararlanarak bilgi üretmektedir. Tarihte olaylar cereyan ederken çevresinde de birtakım izler bırakır. ĠĢte bu izlerin bırakıldığı nesneler tarihin kaynaklarıdır. Tarihsel bilgi üretilirken, kaynaklarda bırakılan izler canlandırılarak, tarih yeniden inĢa edilir. Bu yeniden inĢa sürecinin geçmiĢte meydana gelen olayları temsil etmesi ya da büyük ölçüde benzemesi, bu olayların ayrıntılı bir Ģekilde kayıtlarının tutulmasıyla ve bu kayıtların özenli bir Ģekilde korunmasıyla mümkün olur.

Kaynak olmadan tarih yazmak mümkün değildir. Kaynakta ise gerçek kaynaklar aranır. Gerçek kaynağa dayanmayan bir tarih araĢtırması, ya safsata, ya masal, ya ideolojik veya demagojiktir. Gerçek kaynaklar ise, devrinde yazılmıĢ kitaplar, hatıralar, seyahatnameler, müzelik malzemeler veya tarihe miras bırakmak amacı ile yazılmamıĢ belge ve defterlerdir.

Tarih bilinci olmayan toplumların uzun süre yaĢamalarının mümkün olamayacağını söylemek mümkündür. Tarih bilinci dünü, bugünü ve yarını kapsayan bir sürekliliktir. Gelecekle ilgili kaygılar taĢıyan bireyler, kurumlar, toplumlar tarihten ve tarihi kavrama olgusu olan tarih bilincinden vazgeçemezler. Çünkü tarih; dünü anlayıp bugünü geliĢtirmek ve geleceğin nasıl olacağının belirlenmesine yarayan tek kaynaktır.

Ġnsanları ve onların faaliyetlerini zaman ve mekân gözeterek ele alan tarih bilimi, alanı itibarıyla insanların daha iyi bir yaĢam düzeyine ulaĢmalarına katkı sağlamak gibi bir

(5)

toplumsal iĢleve de sahiptir. Tarihin bu toplumsal iĢlevini yerine getirebilmesi ise tarihi olayın ya da olgunun bilimsel yöntemle ele alınmasına ve ortaya çıkarılmasına bağlıdır.

DonmuĢ bir zaman ve geride kalmıĢ, yeniden yaĢanma olasılığı olmayan olayları tarihi olay haline getirerek gün ıĢığına çıkaran tarihçinin, bu iĢleve katkısı, olayların neden-nasılına cevap araması, aralarındaki nedensellik bağını tespit ederek, son tahlili yapması olacaktır. Tarihte nedenselliğin araĢtırılmaması ve objektif verilerle ortaya konulmaması halinde bilimsellikten ve toplumsal iĢlevin yerine getirilmesinden söz edilemeyecektir. Ayrıca tarihteki nedensellik ilkesi, olayların çok boyutlu düĢünülmesine ve araĢtırılmasına yardımcı olur. Böylelikle sadece görünenlerle değil, temelde yatan gerçek nedenlere ulaĢılabilmesini sağlar.

Tarihte esas olan “bilgi”dir. Bu nedenle tarihin yazılabilmesi için bilginin elde edilmesi gerekliliktir. Bilgiye ulaĢmanın yolu ise, bilginin kaynaklarını tespit edebilmekle mümkündür. Kaynak, inceleme konusu hakkındaki tarihî olayla bağlantılı olan doğrudan her türlü bilgi anlamına gelmektedir. Kaynağın en büyük özelliği, doğrudan doğruya bilgileri ihtiva etmesidir. Dolaylı bilgileri de kaynaklar içinde değerlendirmenin mümkün olduğunu kabul etmekle birlikte önemleri daha azdır. Fakat burada kaynakları birinci el ve ikinci el kaynaklar Ģeklinde bir tasnife tabi tutmak isabetli bir yaklaĢım tarzı değildir.

Bugün, tarih araĢtırmalarının üzerine temellendiği birincil, ikincil kaynak ayrımı ortadan kalkmaktadır. Çünkü kaynaklar doğrudan ve vasıtasız bilgilerdir. Kaynakların çeĢitliliği ve çok yönlülüğü de böyle bir tasnifi zaruri kılmamaktadır.

Kaynak, tarihî bilgi veren malzemedir. Ġnsanın söylediği veya yazdığı ya da imal ettiği her Ģey onun hakkında bilgi verebilir. Fakat her bilgi veren malzeme de kaynak olma özelliğine sahip değildir. Bu malzemenin kaynak olarak kabul edilebilmesi için,

a) Döneminde meydana getirilmiĢ olması

b) Dönemine yakın bir zamanda ve devrinin kaynaklarından faydalanılarak meydana getirilmiĢ olması gerekir.

Yukarıda bahsettiğimiz bu kaynakların en önemlilerinden birisi de “ġer‟iye Sicilleri”dir. Yakın doğunun bütün Müslüman devletleri gibi Anadolu Selçukluları ve Osmanlı Devleti'nde de kadı ve naiplerinin özel arĢivleri bulunduğu ve yetkileri dairesinde olan bütün iĢler hakkındaki kararların suretleri özel defterlere kaydedilerek saklandığı bilinmektedir. Kadılar, kiĢiler arasındaki anlaĢmazlıkları çözen bir hâkim, bir adliye memuru olmaktan baĢka, bütün mülkî iĢlerde merkezî idarenin temsilcisi vazifesini de gördüklerinden Ģer'iyye sicillerinin önemi çok açıktır.

(6)

Kadıların tuttukları defterlere "Sicill-i Mahfuz" adı verilmiĢtir. Bu defterlerde ticaret, kiĢisel anlaĢmazlıklar, çeĢitli sözleĢmeler, vakfiyeler, belediye iĢleri gibi konuların yanında kentlerin narh cetvelleri de yer almaktadır. Kadılar aynı zamanda fiyatları da denetlemekte; hile, yalan söyleyen ya da haksız kazanç sağlayanları cezalandırmaktaydılar.

ġer'iyye sicilleri, kadıların devlet merkezi ile yaptıkları resmî yazıĢmaları halkın Ģikâyet ve dileklerini, mahallî idarelere ait hukuki düzenlemeler olarak kabul edilen ferman ve hükümleri, en önemlisi de ait olduğu yerin sosyal ve ekonomik hayatını yansıtan mahkeme kararlarıdır. Bu siciller incelenmeden Osmanlı Devleti'nin siyasi, idari ve sosyal tarihîni hakkıyla ortaya koymak mümkün değildir. Bu sicillerin son zamanlarda ortaya çıkan Ģehir ve mahalli tarihlerin kaynağı olduğu yine önemli adların ve önemli tarihî müesseselerin ayrıntılarını tespit etmekte de birinci derecede rolü ve önemi olduğu gibi hukuk tarihî açısından da büyük önem taĢımaktadırlar. Bu bakımdan hem özel hukuk hem de kamu hukuku açısından baĢvurulabilecek en önde gelen kaynak Ģer'iyye sicilleridir. ġer'iyye sicilleri aynı zamanda bulundukları yerin iktisadî hayatına dair orijinal tarihî vesikalardır.

ġer'iyye sicilleri eski idari teĢkilatımızın birçok ünitelerini aydınlatması açısından da incelemeye değer vesikalardır. Türk milletinin aile yapısı, ticari ahlakı ve benzeri sosyal yapıyı ilgilendiren konularda da sicillerin aydınlatıcı rolü büyüktür.

ġer'iyye sicillerinin bir diğer özelliği de harp tarihî ve askerî konularla ilgili ihtiva ettikleri tafsilatlı kayıtlardır. ġer'iyye sicilleri askerî hareketleri bütün ayrıntıları ile aydınlatmak, ordunun teĢkilat ve durumunu göstermek bakımından, kroniklerde ve diğer kaynaklarda rastlanmayan birçok bilgileri ihtiva etmektedir.

15. asrın ortasından baĢlayarak 20. asrın ilk çeyreği arasındaki dönem içerisinde Türk tarihîni, Türk kültürünü ve Türk hukuku ile Türk siyasi ve sosyal hayatının birinci elden kaynağı olan Ģer'iyye sicilleri ile ilgili çalıĢmalar yeni olup henüz istenen seviyede değildir. GeçmiĢte çeĢitli il müzelerinde muhafaza edilen Ģer'iyye sicilleri günümüzde Ankara'da Millî Kütüphanede toplanmıĢ bulunmaktadır.

Bu bağlamda biz de 1 Numaralı Kalecik ġer‟iyye Sicil defterindeki bilgilerden hareketle Kalecik‟in sosyal ve ekonomik tarihi üzerine bir çalıĢma yaptık. Bir yüksek lisans tezi olarak hazırladığımız bu çalıĢmamızda pek çok kiĢinin katkısı oldu. BaĢta, böyle bir konuyu çalıĢma fikrini bana veren ve tezimizin her safhasında büyük ilgisini ve

(7)

desteğini gördüğüm kıymetli hocam ve aynı zamanda tez danıĢmanım olan Yrd. Doç. Dr.

M. Esat Sarıcaoğlu‟na ve değerli fikir ve görüĢleriyle katkıda bulunan Yrd.Doç.Dr.

Mehmet DOĞAN‟a ve Kırıkkale Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyeleri‟ne müteĢekkirim.

Bunun yanı sıra, tezin transkripsiyonu ve yazımı safhalarında maddi- manevî desteklerini her zaman yanımda hissettiğim baĢta eĢim olmak üzere sevgili aileme de Ģükranlarımı sunarım.

Meltem KILIÇ Kırıkkale- 2015

(8)

ÖZET

1 NUMARALI ġER’ĠYE SĠCĠL DEFTERĠNE GÖRE KALECĠK’ĠN SOSYO-EKONOMĠK YAPISI

Yüksek lisans tezimizin ana kaynağını, Hicri 1251- 1258 (Miladi 1835-1842) yılları arasında Kalecik‟teki Ģer‟i mahkemenin kayıtlarını içeren 1 Numaralı ġer‟iye Sicil Defteri teĢkil etmektedir. 192 sayfadan oluĢan bu sicil defterindeki tereke kayıtlarından yola çıkarak Kalecik‟in o dönemdeki toplumsal ve ekonomik yapısını ortaya koymaya çalıĢtık.

ġer‟iye sicil defterleri, bir kazanın tarihî araĢtırmasında, o kazanın malî, askerî, idarî, demografik v.b. özelliklerini aydınlatmada büyük bir önem arz ederler. Bu defterlerdeki kayıtlar sayesinde Ankara ve çevresindeki yerleĢim yerlerinin Ģehir ve köy yapısını, ekonomik görünümünü, geliĢim sürecini ve sosyo- kültürel görünümünün ortaya çıkarma imkânına sahibiz.

Hicri 1251-1258 (Miladi 1835-1842) Yıllarını kapsayan 1 Numaralı Ģer‟iye sicil defterinde belirttiğimiz yıllar arasındaki Kalecik‟in insan hayatını, iĢ sahalarını, kiĢilerin maddî servetlerini, mesleklerini miras, evlenme ve boĢanma hukukunu, gelenek ve göreneklerini vs. bulmak mümkündür. Bu türden çalıĢmalarda Ģer‟iye sicillerinin dönemini aydınlatmada tam anlamıyla yeterli olduğunu söylemek mümkün değilse de bu defterlere destek niteliğindeki diğer eserlerle birlikte Osmanlı Ģehir tarihçiliğinin büyük bir geliĢme kaydedeceği muhakkaktır.

ÇalıĢmamızın giriĢ bölümünde Ģer‟iye sicillerinin muhteviyatı ve önemi ile Osmanlılardaki idarî yapılanma ve kadılık teĢkilatı hakkında genel bir bilgi aktarmaya çalıĢtık. Yine ayrıca geçmiĢten günümüze Kalecik‟in tarihsel süreçteki geliĢimi ve önemi hakkında bilgiler verilmiĢtir.

Dört bölümden oluĢan tezimizin;

Birinci Bölüm‟de; Kalecik‟in idari durumu, etnik yapısı ve askeri yapısı hakkında bilgiler verilmeye çalıĢıldı.

Ġkinci Bölüm‟de Kalecik‟in sosyal yapısı, bu bölgede yaĢayanların evlilik ve boĢanma hayatı vs. hakkında bilgiler verilmeye çalıĢıldı.

(9)

Üçüncü Bölüm‟de; Kalecik‟in malî yapısını, ekonomik durumlarını, tarım, hayvancılık faaliyetlerini ve vergi türlerini analiz etmeye çalıĢtık.

Dördüncü Bölüm‟de ise; ÇalıĢmamızın temelini teĢkil eden Ģer‟iye sicil defterinin transkripsiyon bulunmaktadır.

Transkripsiyondan sonra sonuç kısmına yer verdik

Ekler kısmında ise, transkripsiyonunu yapmıĢ olduğumuz ve değerlendirmeye esas aldığımız belgeler bulunmaktadır.

ÇalıĢmamızın sonunda, tezimizin giriĢ ve bölümlerinde yararlandığımız kaynakları ihtiva eden bir bibliyografya (kaynakça) yer almaktadır.

(10)

ABSTRACT

SOCIO-ECONOMIC STRUCTURE OF KALECIK IN REGARD TO THE FIRST REGISTRY BOOK OF RELIGIOUS COURT

The main reference of this master‟s thesis is The First Registry Book of Religious Court which contains the records of the religious court in Kalecik between the years 1251- 1258( 1835- 1842).Based upon the heritage records inside their registry book, which contains 100 pages,it is intended to present social and economic structure of Kalecik in years stated above.

The registry boks of Religious courts have great importance in historical research of a district and shedding light on financial,martial,govermental,demographic etc, properties of the district.Through the records in these registry books, it is possible to frame city and village structure,economic outlook , developmental phases and vocio- cultural outlook of the settlements in Ankara and environs of it.

In the first registry book, including the records between the years 1251-1258 (1835-1842), it is possible to get information about daily life, lines of bussiness , people‟s wealth and professions, the law of inheritance , marriage and divorce,traditions and customs etc. in Karalecik during the stated period.Through these kinds of studies,although it is not possible to say that these registry records are completely adequate for shedding light on the related periods, it is certain that the Ottoman city historiography will make a great progress with the help of the other work

In the introduction part of the study, in the addition to the information about the historical development of Kalecik and its importance general information about the content and the importance of registry books of the religious courts and the administrative structure and the Ġnstitution of Justice of the Ottoman Empire is presented.

In this thesis which consists of four sections;

In the first section, it is intended to give the information about historical development and the importance of Kalecik.

(11)

In the second section , it‟s intended tog give the information about the social structure of Kalecik and the life of marriage and divorce of people living in this region In the third section, it‟s intended to analyze the financial structure of Kalecik people‟s economic positions and the agriculture and stockbreeding activities and the tax types.

In the fourth section, the translation of the registry book of religions court, which is the main reference of this study, is presented.

After the translation, conclusion part is presented.

In the appendix the documents translated and the documents which the study based on are presented.

At the end of the study , there is a bibliography including the sources we referred while presenting the introduction part and the other parts of the thesis.

(12)

KISALTMALAR

s. Sayfa

a.g.e. Adı Geçen Eser a.g.m. Adı Geçen Makale bkz. Bakınız

Yay. Yayınları ArĢ. AraĢtırma Ġst. Ġstanbul krĢ. KuruĢ c.Cilt

(13)

TABLOLAR

Tablo-I. Tereke Miktarları………...15

Tablo-II. Defterde Geçen Hayvan Ġsimleri...23

Tablo-III. Silah Adları...44

Tablo-IV. Genel Servet Miktarları………....…..60

Tablo-V. ġehir ve Köydeki Tereke Miktarları……….…....…...63

Tablo-VI. Defterde Geçen Meslek Ġsimleri………...64

Tablo-VII. Gayrimenkul Malların Ġsimleri ………...….……...65

Tablo-VIII. Defterde Geçen Takı Ġsimleri ………..…..…...66

Tablo-IX. Tevzi Harcamaları ………...….69

Tablo-X. Defterde Geçen Ünvanlar……….….…...70

Tablo-XI. Mehir Miktarları………...…..…....74

(14)

ĠÇĠNDEKĠLER

ÖNSÖZ ... i

ÖZET ... v

ABSTRACT ... vii

KISALTMALAR ... ix

TABLOLAR ... x

ĠÇĠNDEKĠLER ... xi

GĠRĠġ ... 1

A-ġER‟ĠYYE SĠCĠLLERĠNĠN MUHTEVĠYATI VE ÖNEMĠ ... 1

B-KALECĠK ... 7

1- Kalecik‟in Coğrafi Durumu ... 7

2- Kalecik‟in Tarihçesi ... 7

C-1 NOLU KADI SĠCĠLĠ DEFTERĠ HAKKINDA GENEL BĠLGĠLER ... 11

D-HÜKÜMLERĠN TASNĠFĠ ... 11

1-Tereke Kayıtları ... 11

2- Mürâsele ... 12

3- Tezkire ... 13

4- PadiĢahtan Gelen Emir ve Fermanlar ... 14

a-Tevzi Defterleri ... 14

b-Tayin (Tevcihat) Ġle Ġlgili Kayıtlar ... 15

5- Sadrazam ve Valilerin Ürettiği Belgeler ... 15

a- Buyruldular ... 16

b-Zahire Mübayaası ... 16

c-Askeri Sevkiyatla Ġlgili Buyruldular ... 16

6- Kadıların Ürettiği Belgeler ... 17

a- Hüccetler ... 17

b- Ġ„lâm ... 17

I. BÖLÜM ... 19

A-KALECĠK‟ĠN ĠDARĠ DURUMU ... 19

1-Kalecik ġer‟iyye Sicilinde Geçen Kaza, Mahalle Ġsimleri ... 19

2- Defterlerde Geçen Ünvanlar ... 23

3- 1 Numaralı Kalecik ġer‟iyye Sicilinde Geçen Sülale Ġsimleri ... 26

4- 1 Numaralı Kalecil ġer‟iyye Sicilinde Geçen Müslüman Tebaa Ġsimleri ... 28

(15)

5- 1 Numaralı Kalecik ġer‟iyye Sicilinde Geçen Zımmı Tebaa Ġsimleri ... 29

6- 1 Numaralı Kalecik ġer‟iyye Sicilinde Geçen Kadın Ġsimleri ... 30

B- KALECĠK‟ĠN ETNĠK YAPISI ... 31

1-Müslümanlar... 32

2-Gayrimüslimler... 33

3- Müslim ve Gayrımüslim ĠliĢkileri ... 34

a-Sosyo-Kültürel Münasebetler ... 35

b-Hukukî Münasebetler ... 36

c-Ekonomik Münasebetler ... 37

C- KALECĠK‟ĠN ASKERĠ YAPISI ... 38

D- NAĠBLER ĠLE ĠLGĠLĠ KAYITLAR ... 40

II BÖLÜM ... 41

A-EVLĠLĠK ... 41

1-Ġslamda Evlilik ... 41

2-Kalecik‟deki Evliliklerin Yapısı: ... 42

B-MEHĠR ... 43

C-BOġANMA ... 47

D-ÇOCUK SAYILARI VE CĠNSĠYETLERĠ ... 48

1-Çocuğu olmayan aileler ... 48

2-Erkek çocuk sayıları ... 48

3-Kız çocuk sayıları ... 49

E-KALECĠK ġER‟ĠYYE SĠCĠLĠNDEKĠ Eġ SAYILARI ... 49

F-VAKIFLARLA ĠLGĠLĠ KAYITLAR ... 50

G-KALECĠK‟DE ĠNANIġ ĠLE ĠLGĠLĠ KAYITLAR ... 51

H-HĠLEKÂRLIKLA ĠLGĠLĠ KAYITLAR ... 51

I-FESATLIK KAYDI ... 52

Ġ-ADAM ÖLDÜRME ĠLE ĠLGĠLĠ KAYITLAR ... 52

J-VASĠ TAYĠNĠ ĠLE ĠLGĠLĠ KAYITLAR ... 53

K-DEFTERDE GEÇEN EV EġYALARI ... 53

III.BÖLÜM ... 58

KALECĠK‟DE EKONOMĠK HAYAT ... 58

A-AĠLENĠN EKONOMĠK YAPISI ... 58

B-TARIM ĠLE ĠLGĠLĠ KAYITLAR ... 61

(16)

C-HAYVANCILIKLA ĠLGĠLĠ KAYITLAR ... 63

D-GENEL SERVET MĠKTARLARI ... 64

1-Terekeden Yapılan Zorunlu Harcamalar ... 66

E-ESNAF ĠLE ĠLGĠLĠ KAYITLAR ... 68

F-PARALAR ĠLE ĠLGĠLĠ KAYITLAR ... 71

G-VERGĠLER ĠLE ĠLGĠLĠ KAYITLAR ... 74

IV.BÖLÜM ... 77

TRANSKRĠPSĠYON ... 77

SONUÇ ... 435

KAYNAKÇA ... 437

EKLER ... 439

ÖZGEÇMĠġ ... 446

(17)

GĠRĠġ

A-ġER’ĠYYE SĠCĠLLERĠNĠN MUHTEVĠYATI VE ÖNEMĠ

Osmanlı devlet teĢkilatı merkez ve taĢra teĢkilatı olmak üzere iki gruba ayrılmaktaydı. Ġmparatorluk, coğrafî alan olarak geniĢlemeye baĢlayınca, merkeze bağlı olan idârî birimler kurmaya ve bunların baĢına da idareciler tayin etmeye baĢlamıĢtı. Merkezî idarenin dıĢında kaldığı için bu bölgelere “taşra” adı verilmekteydi.1 Osmanlı Devleti‟nde taĢra teĢkilatı, aĢağıdan yukarıya köy (karye), nahiye, kaza, sancak (liva) ve eyâlet Ģeklinde idârî birimlere ayrılmıĢtı.2 Köylerin ve nahiyelerin birleĢmesiyle kazalar meydana gelmiĢtir.

Kazaların birleĢmesinden sancaklar, sancakların birleĢmesinden ise eyaletler ortaya çıkmıĢtır.

Fakat Osmanlı Devleti‟nin ilk dönemlerinde eyâlet, vilâyet, livâ, kaza ve nahiye terimleri birbirlerinin yerine kullanılmıĢtır.3 Bu karakteristik yapı, idare edilen bölgenin özelliklerine göre farklı Ģekiller alabiliyordu.

Osmanlıların erken dönemlerde merkezî idare dıĢında kalan bir bölgeyi idare etmek için buralara iki yönetici tayin ettikleri bilinmektedir. Bu yöneticilerden biri, Osmanlı askerî sınıfına mensup olan ve bey unvanı verilen kiĢi idi. Ġkincisi ise, ilmiye sınıfına mensup olan kadı idi. Bu iki yöneticiden bey, tayin edildiği bölgede Osmanlı padiĢahının idarî ve siyasî otoritesini, kadı ise padiĢahın hukukî otoritesini temsil etmekteydi. Bu ikili uygulama Osmanlı taĢra teĢkilatının temeli idi. Bu uygulama içerisinde kadı, beyden daha bağımsız ve yetkili idi. Zira bey, kadı‟nın kararı olmadan hiçbir cezaî müeyyide uygulayamazdı.4 Kadı, hükümlerinde bağımsız olup, doğrudan doğruya padiĢahtan emir alır ve sadece ona arzda bulunabilirdi. Osmanlılar, taĢra idaresinde bu kuvvetler ayrılığını adaletli bir idarenin temeli olarak kabul etmiĢlerdir. Bu anlayıĢ doğrultusunda Osmanlı Devleti, bir yandan Beylerbeyilik (Eyalet) ve Sancak (Livâ) olarak askerî- idârî birimlere ayrılırken, aynı zamanda bu ayrıma

1 Fahameddin BaĢar, Osmanlı Eyâlet Tevcihâtı (1717–1730), TTK. Yay., Ankara, 1997, s. 1.

2 M. Tayyib Gökbilgin, XV- XVI. Asırlarda Edirne ve Paşa Livası Vakıflar- Mülkler- Mukataalar, Ġstanbul, 1982, s. 7–8.

3 Yusuf Halaçoğlu, XIV-XVII. Yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı, TTK Yay., Ankara, 1991, s. 73.

4 Ġlhan ġahin, “XV ve XVI. Yüzyıllarda Osmanlı TaĢra TeĢkilatının Özellikleri”, XV ve XVI. Asırları Türk Asrı Yapan Değerler, (Editör: Abdülkadir Özcan), Ġslami Ġlimler AraĢtırma Vakfı, Ġstanbul, 1997, s. 233.

(18)

tâbi olan topraklar üzerinde kaza adı verilen Ģer‟i- idârî birimler de yer almıĢtır. Bu birimler de, yukarıda adını verdiğimiz iki otoritenin idaresine verilmiĢtir.5

Arapça‟da kaza (kadâ) kökünden ismi fâil olan kadı, fıkıh terimi olarak, insanlar arasında meydana gelen çekiĢme ve davaları Ģer‟i hükümlere göre çözümlemek için yetkili makam tarafından tayin edilen kiĢiye verilen isimdir. Kadıların tayin, terfi ve azilleriyle ilgili hususlarda yetkili olan kimseye “kâdılkudât” veya “kâdılcemâa”, kadı tarafından yargılama yapmak üzere görevlendirilen kiĢiye ise “halife, nâib” ya da “vekil” ismi verilir.6

Osmanlı kadısı, Ġslam devletleri içerisinde özgün bir konumu olan adliye ve mülkiye görevlisidir. Görevi itibariyle kendisinden önceki Ġslamî asırlardaki meslektaĢlarına göre daha geniĢ yetkilere sahip olan Osmanlı kadısı, tahsili, mesleğe geçiĢi ve terfii itibariyle de geliĢmiĢ bir hiyerarĢiye ve kurallar bütününe tabidir. Mülkî, beledî, mâlî, askerî ve adlî sahaları kapsayan görevleri dikkate alındığında, Kadı‟nınki kadar geniĢ bir görev alanı olan baĢka bir memuriyet olmadığı ortaya çıkmaktadır.7

Kadı, insanlar arasında meydana gelen dava ve tartıĢmalı konuları yasal hükümlere göre çözer ve PadiĢah tarafından merkezden berât ile atanırdı.8 Kadılar hükümet merkezinden gönderilen fermân, berât, buyuruldu gibi emirlerin tebliğini yaparlar, bu emirlerin uygulanmasında diğer görevlilerle iĢbirliği halinde çalıĢırlardı.9 Kadıların mahkemede gördükleri her türlü iĢlemler Ģer'iyye sicillerine kaydedilirdi. Bu bakımdan ser'iyye sicilleri Osmanlı Devleti'nin merkez ve taĢrasındaki kazaların yıllara göre durumunu anlamak açısından ayrı bir öneme haizdir. 10

ġeri‟yye sicillerinin Türk Tarihi‟nin vazgeçilmez kaynakları arasında yer aldığına daha önceden değinmiĢtik. Sahip oldukları muhteva özellikleri dolayısıyla tarihin çeĢitli konularına ait ve uzunca bir dönemi kapsayacak Ģekilde bilgi ile donatılmıĢlardır. Kadıların devlet merkezi ile yaptıkları resmi yazıĢmaları, halkın Ģikâyet ve dileklerini, mahalli idarelere ait hukukî düzenlemeler olarak yansıtan mahkeme kararlarını ihtiva eden bu siciller

5 Özer Ergenç, “Osmanlı ġehirlerindeki Yönetim Kurumlarının Niteliği Üzerine Bazı DüĢünceler”, VIII. Türk Tarih Kongresi, II, Ankara, 1981, s. 1266–1267.

6 Fahrettin Atar, “Kadı”, DĠA, XXIV, Ġstanbul, 2001, s. 66.

7 Ġlber Ortaylı, “Osmanlı Devleti‟nde Kadı”, DĠA, XXIV, Ġstanbul, 2001, s. 69.

8 Hasan Tahsin Fendoğlu, “Osmanlı‟da Kadılık Kurumu ve Yargının Bağımsızlığı”, Osmanlı, c. 6, (editör:

Hasan Celal Güzel), Yeni Türkiye Yay., Ankara, 1999, s. 453.

9 Ebu‟l „Ulâ Mardin, “Kadı”, DĠA, VI, MEB Yay., Ġstanbul, 1993, s. 42 vd.

10 Fendoğlu, agm, s. 453.

(19)

incelenmeden Osmanlı Devleti‟nin siyasî, idarî, hukukî, askerî, sosyal ve ekonomik tarihini tam anlamıyla ortaya koymak mümkün değildir.11

ġer‟i mahkemelerde mahkemenin bilgisi dâhilinde tutulan, resmi statü taĢıyan bütün kayıtların yer aldığı defterlere yaygın Ģekilde söylenen adıyla “ġer‟iyye Sicili” denilmektedir.

ġer‟iyye sicillerine kadı defterleri ve mahkeme defterleri denildiği gibi kısaca defter de denilmiĢtir.12

Son dönemlerde yapılan Ģehir tarihi çalıĢmaları ve Osmanlı coğrafyasının çeĢitli bölgelerindeki mahallî hayata dair ilmî araĢtırmaların birinci derecede kaynağı Ģer‟iye sicilleridir. Özellikle bir bölgenin tarihî ve iktisadî Ģahsiyetini ve bütünlüğünü meydana çıkarmak gayesiyle kaleme alınan bu çeĢit tarihler geçmiĢi bütün canlılıklarıyla yeniden yaĢatan Ģer‟iye sicilleri incelenerek ve bu kıymetli tarih malzemesi tahlil edilerek senteze gidilmedikçe daima eksik ve kısır kalmaya mahkûmdur. Sadece Türkiye sınırları dâhilinde değil, belki Osmanlı Devleti‟nden ayrılarak bağımsız olan toprakların da gerçek tarihi ancak bu vesikalar incelendikten sonra yazılabilir.13

Bu defterler belli bir usul ve kaide üzere müstakil Ģekilde boyu uzun eni dar olurlardı. Yazıları çoğu zaman ta‛lik veya ta‛lik kırması dediğimiz yazı Ģeklindedir. Kâğıtları çok sağlam ve mürekkepleri bugün bile parlaklıklarını koruyacak kadar sabittir. ġer‛iyye sicil defterlerinin anlaĢılmasında belki de en önemli husus söz konusu defterlerde yer alan belge türlerinin neler olduğudur. Özellikle hangi belgenin hangi kurum ve merci tarafından gönderildiği veya kaleme alındığının bilinmesi, muhteviyatın kısa surede anlaĢılmasını sağlayacaktır. Burada hemen sunu belirtmek gerekir ki, Tanzimat dönemine kadarki süreçte sicillerde yer alan belgelerin türleri pek değiĢime maruz kalmamıĢtır. Yani sicillerde, klasik Osmanlı kurumlarının belge türlerini ve yazıĢma usullerini görmekteyiz.14

Tanzimat Dönemi‟ne arĢivlerimizdeki Ģer„iyye sicilleri tetkik edildiğinde, kadı ve naiplerin çeĢitli vazifeleriyle takip ettikleri muhakeme usulleri Ģu Ģekilde özetlenebilir

1-Kadılar, her Ģeyden önce bulundukları yerlerdeki toplumun hukuk ve ceza ile ilgili davalarına bakarlar, aradaki anlaĢmazlıkları örf ve Ģeriat kaidelerine göre hallederlerdi.

11 Ahmet Akgündüz, “ġer‟iyye Sicilleri”, Türk Dünyası AraĢtırmaları Vakfı, Ġstanbul, 1988, s. 12.

12TaĢ, Kenan Ziya.“ArĢiv Malzemesi Olarak ġer‟iyye Sicilleri ve TaĢra Üniversitelerinde Tarih AraĢtırmaları”,Milli Arşiv Şurası 20-21 Nisan 1998 Ankara, T.C. BaĢbakanlık Devlet ArĢivleri Genel Müdürlüğü

13 Akgündüz, agm, s. 12- 13.

14 Muhammed Ceyhan, “Tanzimat Dönemi Sonrası ġer‟iyye Sicil Defterlerinin Muhteva ve Diplomatik Açıdan Tahlili”, OTAM, c. 29, AÜ. DTCF Yay., Ankara, 2011, s. 52.

(20)

2-Kaza (yargılama) göreviyle sorumlu olan bu memurlar, aynı zamanda velayet sıfatını da taĢıdıklarından dolayı her bakımdan güvenilir kimselerdi. Bu nedenle kamu hukukunun korunması kadılara düĢen görevlerin baĢında gelirdi.

3-Bir merkezde bulunan kadılar, o vilayete bağlı diğer kasabalara naipler tayin etmek yetkisine de sahiptiler.

4-Bugün noterlerce düzenlenen kefalet, vekâlet, mukavele, borçlanma gibi her nev„i akidler, vaktiyle kadılar ve naipler tarafından Ģer„iyye mahkemelerinde yapılır ve tüm bu akitler Ģer‛iyye sicil defterlerine kaydedilirdi.

5-Miras konusunda tek merci kadı ve naib idi. ÖlmüĢ bir kimsenin mallarını, hiçbir haksızlığa meydan vermeden mirasçılar arasında bölüĢtürmek kadıların en önemli görevlerindendi. Gerek ölenin borçları gerekse resm-i kısmet (terekenin bölüĢtürülmesi karĢılığı alınan harç)ve diğer harçlar tereke tutarından çıkarıldıktan sonra kalan miktar bizzat kadı ve naibler tarafından feraiz15 usullerine göre hisselere ayrılırdı.

6-Kadı ve naibler, aynı zamanda aile hukukunun da düzenleyicisi ve kontrolünü yapmakla görevli idiler. Evleneceklerin nikâhlarını bunlar kıyardı.

7-Kadılar, bulundukları vilayet ve sancakların tüm mukata„a (kiraya verme) iĢlerini kontrol etmekle de sorumlu idiler. Herhangi bir vakfa ait han, hamam, dükkân ve sair akarlar, Ģer„iyye mahkemelerinde müzayede (açık artırma) yoluyla kiraya verilir ve bu husustaki resmi iĢlemler oluĢtuğu gibi zabıt halinde sicile kaydolunurdu.

8-Kadılar derece olarak Beylerbeyi‟nden ve Sancakbeyi‟nden sonra yer alan büyük bir devlet memuruydu. Bu nedenle de merkezden gönderilen ve hatta her derecedeki makamlardan yazılan resmi yazıları sicillere islerler, altlarına da çoğu kez kendisine ulaĢtığı tarihi belirtirlerdi.

9-Sefer sırasında kadı ve naibler bulundukları yerlerden ayrılmazlardı. Bununla beraber sefer sırasında bunların görevleri hem ağır hem de mesuliyetliydi. Ordunun iaĢesi için gerekli yiyecek maddeleriyle, barut ve sair harp araç ve gereçlerinin hazırlanması, sefere gitmeyenlerin haklarından gelinmesi gibi emirler çoğu kez doğrudan doğruya bu makama yazılırdı.

10-Yollarda ve Ģehirlerde güvenliğin korunması, hırsızların ve katillerin yakalanarak Ġstanbul‟a gönderilmesi veya oldukları yerde ibret için cezalandırılmaları gibi emirler, beylerbeyi ve sancakbeyi ile birlikte kadılara da yazılırdı.

15 Miktarı belirtilmiĢ hisseler anlamına gelen ferâiz, varislerden her birinin mirastan alacağı payın bilinmesini sağlayan hesap ve fıkıh kaideleridir.

(21)

11-Kadı veya naibler, kimi suistimali görülen sancakbeyi veya diğer bir kadı veyahut baĢka bir devlet adamı hakkında tahkikata memur edilebilirdi.

12-Kadı ve naiblerin en önemli görevlerinden biri de bulundukları Ģehir veya kasabaların belediye islerine bakmaktı. Fiyatların düzenlenmesi ve bunların sık sık kontrolü, esnafın teftiĢi, kalpazanlığın, ihtikârın ve istifçiliğin önlenmesi, bunların baslıca görevlerindendi.

13-ġimdiki tapu dairelerinden yapılan arazi ve emlak alım satımları, vaktiyle Ģer„iyye mahkemelerinde yapılırdı.16

Kadılar ve naipler, yukarıda bahsettiğimiz görev ve yetkileri dâhilinde mahkemelerde yaptıkları bütün iĢlemleri Ģer‛iyye sicilleri denilen defterlere kaydederlerdi.

Zira kadıların bu defterleri tutmaları kanundu. Tutulan defterler, belirli bir uzmanlık esasına göre değil, hem kadının kendi yetki alanı dâhilinde verdiği belgeleri ve hem de merkezden taĢraya gelen belgeleri bir bütün olarak içermekteydi.17

Zabt-ı vekâyi ve Kadı defteri de denilen Ģer'iyye sicilleri, her türlü dava zabıtlarını, tereke, ilâm, vakfiye v.b. gibi Ġslamî fıkıh ilminin öncelikli konularını oluĢturan Ģer'î muâmelelere dair resmi tutanaklar ile narhlar ve esnaf teftiĢine ait kayıtları ihtiva eder. Ayrıca merkezden yazılan ferman, berat, divan tezkeresi, mektup, buyruldu v.b. resmi yazıların kopyaları da Ģer'iyye sicillerinde bulunmaktadır. Tanzimat‟a kadar Ģer‛iyye sicil defterlerinde yer alan belge türleri Ģunlardır:

1-Kadı tarafından kaleme alınan belgeler a- Hüccet

b- Ġ‟lam c- Ma„ruz d- Mürasele

e- Diğer kayıtlar (narh, müsadere, terike vs.)

2-BaĢka makamlardan sadır olan ve sicile kaydedilen belgeler a- PadiĢahtan gelen ferman ve beratlar

b- Sadrazam, Beylerbeyi ve Kazasker buyurulduları c- Temessükler

d- Tezkireler e- Mektuplar18

16 Ceyhan, agm, s. 52-53

17 Ceyhan, agm, s. 54.

18 Alaaddin Aköz, “XVI. Yüzyıl Sonunda Karaman”, Osmanlı AraĢtırmaları, IX, Ġstanbul, 1989, s. 331- 345.

(22)

Tanzimat öncesi dönemde, tek hâkimli ve tek dereceli ġer‛iyye mahkemeleri yerini, Tanzimat dönemi itibariyle görev alanı büyük ölçüde daralmıĢ bulunan ġer‛iyye mahkemelerine ve hukuk ve ceza davalarına bakan çoklu hâkimli ve dereceli Nizamiyye mahkemelerine bırakmıĢtır. Yine Tanzimat öncesi dönemde bir üst mahkeme niteliği olan Divan-ı Hümayun‟un bu alanlardaki yerini de Divan-ı Ahkâm-ı Adliyye, ġura-yı Devlet ve Meclis-i Tedkikat-ı ġer‛iyye almıĢtır.19

19 Ceyhan, agm, s. 55- 56.

(23)

B-KALECĠK

1- Kalecik’in Coğrafi Durumu

Kalecik Ankara il sınırlarında yer almakta, Ankara‟nın kuzeydoğusunda ve Ġç Anadolu Bölgenin Kuzey kısmında bulunmaktadır. Kalecik‟in toplam 51 tane köyü vardır.

Kalecik ilçesi kuzeyinde Çankırı ili, Doğuda Kırıkkale‟nin Sulakyurt ilçesi, güneyde Kırıkkale ili ve Elmadağ ilçesi batıda ise Çubuk ilçeleri ile komĢudur.

Yüzölçümü 1317,55 km2, denizden yüksekliği yaklaĢık 725m. Kadardır. Kalecik Ankara‟yı kuzeye Çankırı ve Kastamonu‟ya bağlayan yolun kenarında bulunmaktadır. Bu yola 5 km.lik yola bağlıdır. Ayrıca batısında Ankara-Çankırı-Zonguldak istikametinde uzanan bir tren yolu geçmektedir. Ġstasyon Ģehre 4 km. mesafededir.

Ġlçe, Kızılırmak nehrinin suladığı verimli bir ovanın kenarında kurulmuĢtur.

Kalecik‟teki en yüksek dağ ilçe merkezi batısındaki Ġdris Dağıdır. (1194mt.) kuzeyindeki Bozkır Dağı (1117) ve güneyindeki ise Karagüney Dağı‟dır.

Kızılırmak nehri Kalecik‟in güneydoğusu ve kuzeydoğusundan geçer Ģehre uzaklığı 4 km.dir. Uludere-Keçideresi-Kaleçayı-Killik deresi ve Tekkavak deresi gibi çeĢitli çay ve dereleri vardır.

Ġlçede kara iklimi görülür yazları sıcak ve kurak, kıĢlar ise soğuk ve yağılıdır.

Toprakları tarıma elveriĢlidir. Etrafı bağlar ve bahçeler ile çevrilidir. Halkı genellikle tarım ve bağcılıkla uğraĢır. Arıcılık – hayvancılık – Ģarapçılık yapılmaktadır. 20

2- Kalecik’in Tarihçesi

Ankara Ģehir merkezine uzaklığı 71 km. Ankara'nın kuzey doğusunda yer alan Kalecik'in doğu ve güneydoğusunda Kırıkkale ili, güneyinde Elmadağ, batısında Çubuk ve Akyurt ilçeleri, kuzeyinde Çankırı ili bulunmaktadır. Yüzölçümü 1318 km2‟dir.

Ġlçe ismini, Ģehrin ortasında, çevreye hâkim tepe üzerinde bulunan küçük kaleden almıĢtır. Bu isim kuruluĢundan bugüne kadar hiç değiĢmeden gelmiĢtir. Anadolu tarihi coğrafyası üzerinde araĢtırmaları bulunan W. Ramsay, Kalecik'in çevresinde "Acıtorızıacum" isimli bir

20 http://ankararehberi.com/ankara-ilceleri/kalecik-genel-bilgiler.html

(24)

kentten söz etmiĢtir. Ayrıca araĢtırmalarında W. Ramsay, Kalecik'i "Eçelriga" olarak tanımlamıĢtır.21

Kalecik ve civarında ilk defa M.Ö. 4000–3500yıllarında iskân edilmiĢ olduğu araĢtırmacılar ve tarih adamlarınca tahmin edilmektedir. Kalecik ve civarında Hititler zamanında önemli bir bölge olduğu Tüney Köyü civarındaki Ġnandık kazılarında bulunan eski Hitit dönemine ait Mabed, BağıĢ Tableti ve Kabartmalı Vazodan anlaĢılmaktadır.22

M.Ö. 4000 yıllarında Frikyalıların da Kalecik ve civarında oturduğu bulunan tarihi eserlerden anlaĢılmaktadır. Kalecik Kalesi Romalılar devrinde Bursa Tekfuru tarafından kızana çeyiz olarak yaptırıldığı adının da “meĢran” adıyla anıldığı Evliye Çelebinin seyahatnamesinde bahsedilmektedir. Osmanlıca kaynaklarda “Kal‟acık” diye tabir olunan Kalecik bu dönemde Kalecik kalenin etrafında serpilmiĢ küçük bir kasaba olması nedeniyle

“Kale” kelimesinin cik eki getirilerek küçük anlamına gelen bu günkü “KALECĠK” ismini almıĢtır. Anadolu‟ya Trakya üzerinden gelmiĢ Galatlar Ankara-Kalecik ve çevresine hâkim olmuĢlardır. Galatlardan sonra Kalecik ve civarı bir müddet Roma Ġmparatorluğunun hâkimiyeti altında kalmıĢtır. Daha sonra Kalecik Bizans Ġmparatorluğu‟nun hâkimiyeti altına girmiĢtir.

Ramsay Kalecik‟in Ankara‟dan Çankırı istikametine giden ve Trajen zamanından kalma Romalılara ait bir yol Ģebekesi olduğunu belirtir. Ayrıca Çankırı Kalecik arasının 36 mil olduğunu Kalecik‟te biri Trajen ve diğeri Katrian zamanlarına ait iki adet mil taĢı olduğunu bunlarda görülen 35–38 rakamların ise Çankırı ile Kalecik arasındaki mesafeyi gösterdiği söylenmektedir. Türklerin 1071 yılında Malazgirt‟te Bizanslıları yenmesinden sonra artık Bizanslılar tutunamamıĢlar ve geri çekilmek zorunda kalmıĢlardır.

1243 yılında Selçuklu ordusunun Kösedağ‟da yapılan savaĢta Baycu Noyan idaresindeki Moğol kuvvetlerine yenilmesi üzerine Anadolu‟daki diğer Ģehirler gibi Kalecik‟te onların hâkimiyeti altına girmiĢtir.

Yıldırım Bayezid ve Timur arasında 1402 de yapılan Ankara SavaĢı‟nda Kalecik üzerinden Çubuk‟a ulaĢılmıĢtır. Bu savaĢtan sonra Candaroğulları Beyliği (1392–1439), Timur‟un yardımıyla 1402 de Kastamonu, Safranbolu ve Çankırı ile birlikte Kalecik‟i de ele geçirerek Ġsfendiyaroğlu Beyliği‟ni kurmuĢtur. Kalecik merkezinde, kitabesinden

21 http://ankararehberi.com/kalecik.html

22 Prof. Dr. Tahsin Özgüç tarafından gerçekleĢtirilen bu kazılarda Hitit devrine ait bir mabed, piĢmiĢ toprak boğa heykelleri, damga mühürler, bağıĢ tableti ve çok çeĢitli arkeolojik malzeme ele geçmiĢ ve buluntuların Hitit Kralı I. HattuĢili dönemine ait olduğu tespit edilmiĢtir. Buluntuların tasnifi ve ayrıntılı bilgi için bkz., Tahsin Özgüç, Ġnandıktepe Eski Hitit Çağında Önemli Bir Kült Merkezi, (Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları 1988), 42–

46.

(25)

Ġsfendiyaroğulları döneminde yapıldığı anlaĢılan Has Bey Camii bu dönemden günümüze mirastır.23

Fatih Sultan Mehmet‟in 1461 yılında Candaroğulları beyliğine son vermesi üzerine Kalecik artık tamamen Osmanlıların eline geçmiĢtir. Kalecik, 16. yüzyılda Anadolu Vilayeti‟ne bağlı Çankırı Sancağı‟nın 8 kazasından biri ve merkez kazadan sonra gelen ikinci büyük kaza konumundadır. Bunun yanı sıra Çankırı Kalesi‟nden baĢka kalesi olan tek Ģehirdir.24

Osmanlılar zamanında Kalecik ticari yönden geliĢmiĢ bir merkez idi ve küçük Mısır namı ile Anadolu da ün salmıĢtır. Ünlü Evliya Çelebi 1611–1682 seyahatleri esnasında Kalecik‟e uğramıĢ ve o dönemlerde Kalecik‟te 200 adet çatılı ev olduğunu yazmıĢtır. Evliya Çelebi de kenti Ģöyle tanımlamıĢtır: "....Oradan ileri gidip (Kalecik) Büyük Kalesine geldik.

Burasını Bursa Tekfuru (Serdene) adlı Kral kızı için yaptırmıĢtır. Sonra Kastamonu hâkimi (Topal Bayezid) fethetmiĢ ve Osmanlılara baĢ eğmeyip, nice köy ve kasabalara el uzatmağa baĢlamıĢtır. Nihayet Yıldırım Bayezid Han bir gün birden bile bu kaleyi basıp fetheyledi.

Hala Kangırı Sancağı hükmünde has ve subaĢlıdır. Yüz elli akçalık ġerif kazadır. Kadısına senede dört kese has olunur. Kethüda ve yeniçeri serdarı, müftüsü, nakibüleĢrafı, ayan ve eĢrafı, kale ağası, yirmi kadar kale neferi vardır."

Osmanlılar zamanında Ankara yöresinde olduğu gibi Kalecik'te de Ahi teĢkilatı oldukça etkin idi. Esnaf, kuruluĢun ahlaki değerlerine ve kurallarına titizlikle riayet ederdi.

Örneğin; Kale Mahallesi halkı sabahleyin pazara inmedikçe kasaplar et ve sakatat satmazlardı. 1907 yılı "Ankara Vilayeti Salnamesi"nde Kalecik kazası, Ankara Sancağı'nın nüfus bakımından ikinci büyük kazasıdır. 46.250 olan nüfusun 696 kiĢisi Ermeni‟dir.

"Konur", "Ġnallu Ballı" nahiyeleri ve köyler dâhil 216 dükkân, 147 cami ve mescid, 4 medrese, 157 sıbyan mektebi, 2 hamam ve kil ise bulunmaktadır. Kaza merkezinde "gayet metin ve sağlam hükümet konağı, rüĢdi ve ibtidai mektepleri" ve "daire-i askeriye ve depo bir tarz-ı dilniĢin de inĢa edilmektedir" ifadeleri kullanılmıĢtır25.

Ġstiklal SavaĢı sırasında Kalecik'in önemli bir konumu vardır. Ġstanbul ve Karadeniz'den getirilen silah ve malzemeler Kastamonu-Ilgaz-Çankırı yolu ile Kalecik'e ulaĢtırılır, buradan da Haymana cephesine gönderilir. Bunun yanı sıra Kalecik'teki fırınlarda üretilen ekmek ve peksimetler de Haymana cephesine sevk edilir. SavaĢ sırasında Kalecik'teki

23 Yasemin Çağlar, Kalecik Türk Devri Yapıları, BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi anabilim Dalı, Konya, 2008, s. 8.

24 Fatma Açıkgöz, 438 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937 / 1530) I- II’ye Göre Ankara, Çankırı ve Sultanönü Sancaklarında Yer Adları, BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Kırıkkale, 2004, s. 14.

25 Ankara Vilayet Salnamesi 1325(1907)

(26)

Hamdi Camii baĢta olmak üzere diğer camiler ve hükümet konağı, askeri hastane haline getirilir. Ayrıca Kalecikliler de hastanedeki yaralı askerlerin yemek ve diğer ihtiyaçlarını karĢılamak için çalıĢırlar.26

Bu yardımlaĢma ve büyük inanç Türk halkını bağımsızlığa taĢır. Artık yeni kurulan devletin kendi içindeki savaĢı baĢlar. Rejim değiĢikliği ve inkılâplar ardı arkasına gelir.

Bunlardan biri olan ġapka Ġnkılâbı, Atatürk‟ün Ankara‟dan 23 Ağustos 1925 günü erken saatlerde hareketle Kalecik‟e uğradığı, buradan Çankırı yoluyla 24 Ağustos günü Kastamonu‟ya ulaĢtığı bilinir.27

Atatürk‟ün Kalecik‟te Ģapka ile görüldüğü fotoğraf Türk Tarih Tetkik Cemiyeti tarafından 1934‟de yayımlanan, dört ciltlik tarih kitabının, 4.cildinin ekleri olarak 95.sayfada 109 no ile yayımlanmıĢtır.

Ġlçenin belli baĢlı eserleri arasında; Kızılırmak'tan su almak için yapılmıĢ 4 km.lik Roma yer altı yolu, Romalılar tarafından yapılmıĢ Kalecik Kalesi, Çankırı yol u üzerindeki 2 Hitit Aslanı heykeli antik çağlardan günümüze ulaĢanlardır.

Ayrıca ilçede tarihi eser olarak; Saray (ġehsuvar) Camii, Küçük ġami Köyü Camii ve Türbesi, Kazancı Baba Türbesi, ÇarĢı Hamamı ve Hasbey, Tabakhane Camileri ile Kızılırmak üzerindeki Develioğlu Köprüsü bulunmaktadır.28

26 Fatma Açıkgöz, 438 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937 / 1530) I- II’ye Göre Ankara, Çankırı ve Sultanönü Sancaklarında Yer Adları, BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Kırıkkale, 2004, s. 14.

27 Çağlar, agt, s. 8- 9.

28 http://ankararehberi.com/kalecik-tarihcesi.html

(27)

C- 1 NOLU KADI SĠCĠLĠ DEFTERĠ HAKKINDA GENEL BĠLGĠLER

Bu çalıĢmamızda 1 Numaralı Kalecik ġer‟iye Sicilini incelemiĢ bulunmaktayız.

Defterimizin poz numarası 100‟dür. Hicri 21 ġaban 1251 senesi ile baĢlayıp 15 Rebiülahir sene 1258 ile son bulur. 192 sayfa 346 belgeden oluĢmaktadır. En çok satır numarasına sahip belge olarak 13. Belgeyi gösterebiliriz. Bu belge 71 satırdan oluĢmaktadır. En az satır numarasına sahip belge olarak 105.belgeyi örnek verebiliriz. Bu belge de 3 satırdan oluĢmaktadır.Defterin ortalama bir sayfasında 50 satır bulunmaktadır.

Çoğu defterlerde olduğu gibi bu defterin baĢında da "dibace" denilen, besmele ile baĢlayan Arapça bir dua vardır.

Defterdeki yazılar genellikle okunaklı ve düzgün yazılmıĢtır. Bazı belgelerin uzun olması dolayısıyla diğer sayfaya geçtği görülmüĢtür. Numaralandırma ile ilgili defterde sıkıntı bulunmaktadır.

D- HÜKÜMLERĠN TASNĠFĠ

Kadıların verdikleri i„lam ve cezalarla, görevleri gereği tuttukları çeĢitli kayıtları ihtiva eden defterlere Ģeriyye sicilleri, kadı defterleri, mahkeme defteri ve zabt-ı vekayi sicilleri adı verilmektedir. Bizim incelediğimiz defterde i‟lâmlar, hüccetler ve tereke defterleri yer almaktadır. Bunlar mahalli kayıtlar olup, ferman, berât, buyruldu gibi merkezden gelen kayıtlar da yer almaktadır. Defterde bulunan sicil kayıtlarını ve bunların kısaca ne anlama geldiklerini, Ģeriyye sicilleri için ne ifade ettiklerini ve hangi hükümlerin hangi gruba girdiklerine incelemiĢ olduğumuz hükümlerden örnek vererek inceleyelim.

1- Tereke Kayıtları

Vefat eden kiĢinin bıraktığı mallara "tereke", bunların varisleri arasında paylaĢtırılmak üzere mahkeme tarafından tutulan kayıtlarına "tereke kayıtları" veya “Kassam Defteri” denir. Tereke kayıtlarında önce vefat eden kiĢinin adı ve adresi açık olarak belirtilir.

Daha sonra varislerinin ismi yine açık olarak yazılır. Bundan sonra tereke defteri için

(28)

baĢvuran varislerin ismi yazılır. Sonra bütün tereke defteri kayıtlarında aynı olmak üzere kalıplaĢmıĢ ifadelerle yer verilir. Burada vefat eden kiĢinin mallarının kalan miktarlarının tek tek sayıldığı, sonra müzayedeyle satıldığı ve masraflarının çıkarıldıktan sonra varislerinin arasında paylaĢtırıldığı anlatılmaktadır. Bundan sonra vefat eden kiĢinin terekesi adet ve kıymetleriyle birlikte tek tek kaydedilir. Daha sonra terekenin toplam kıymeti ve giderler çıkarıldıktan sonra, varisleri arasında paylaĢtırıldığı rakamsal ifadelerle anlatılır.29 Defterimizde 81 tane tereke kaydı mevcuttur. Tereke kayıtlarını inceleyerek dönemin sosyal ve ekonomik yapısı hakkında ayrıntılı bilgi elde etmekteyiz. Kalecik‟teki evlilik durumu, nüfus oranları,çocuk sayıları,miras ve eĢyalrı ile ilgili konular1835-1842 dönemini kapsayan bu sicilde mevcuttur.

81 tereke kaydının 29 tanesibayanlara aittir. Hiç evlenmemiĢ kiĢilerinde tereke kayıtlarını görmekteyiz. Yine bu kayıtlardan iki eĢli evlilik sayılarını, kız ve erkek çocuk sayılarını,yetim çocukları,torun sayısını,boĢanma yaĢayan aileleri,vasi tayinleri hakkında ayrıntılı bilgileri ve mefkud(kayıp) evlatları da bu kayıtlardan öğrenmekteyiz.

Bu kayıtların dıĢında iki tane de kassam defteri kaydı mevcuttur. Müteveffa Kemalmaz Ağa‟nın(Belge no:45) ve TurĢucu oğlu Hüseyin nam müteveffanın(Belge no:328)borçlarının kaydı yer almaktadır.

2- Mürâsele

Mürâsele, Arapça'da haberleĢmek, mektuplaĢmak anlamına gelen bir kelimedir.

ġer„iyye sicillerindeki manası ise,kadının kendisine denk veya daha aĢağı rutbedeki Ģahıs yahut makamlara hitaben kaleme aldığı yazılı belgeler, Anadolu ve Rumeli kazaskerleri tarafından kadı ve naiblere gönderilen, naiblerin tayinlerini ve salahiyetlerini açıklayan, resmi emirlerdir.30 Bizim sicilimizde ilk tanıma uygun mürasele kayıtları mevcuttur. 24.belgede Debbağ esnafından ġimĢekoğlu Ali‟nin esnaflıktan çıkarıldığını belirten belgedir. Diğer üç belge yani 145, 183, 254.belgeler Ģehir Kethüdası Bekir‟in kiracı baĢılık müraselesini anlatan belgelerdir.

29 11, 14, 15, 16, 40, 44, 46, 50, 66, 67, 68, 70,89, 92, 93, 96, 100, 101, 102, 118, 119, 120, 126, 136, 137, 141, 143,144, 152, 162, 173, 178, 193, 201, 202, 203, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 210,212, 213, 214, 215, 216, 217, 218, 220, 221, 223, 224, 228, 229, 230, 231,232, 276, 282, 283, 284, 285,286,287, 294, 295, 296, 297, 304, 316, 319, 321, 322, 323, 324, 325, 341 numaralı belgeler

30 24, 91,145,183,253 numaralı belgeler

(29)

3- Tezkire

ġer‟iyye sicillerinde yer alan ve kadıların dıĢındaki makamlar tarafından kaleme alınan bir diğer belge çeĢidi de tezkireler ve temessüklerdir. Osmanlı diplomatikasında, daha ziyade üstten alta veya aynı seviyedeki makamlar arası yazılan ve resmi bir konuyu ihtiva eden belgelere tezkire denmektedir. Aslında aynı Ģehir ve kasabada bulunan resmi dairelerin birinden diğerine yazdıklarıyazılara tezkire, Ģehirlerarasında ki yazıĢmalara ise tahrirat denmesi son zamanlarda adet haline gelmiĢtir. Kadı sicillerinde yer alan birinci manadaki tezkereler, baĢta sadrazam olmak üzere yüksek devlet memurlarının özel kalemmüdürü demekolan tezkereciler tarafından kaleme alınırdı. Bu tezkirelerin bir sureti de, kadı sicillerine, müstenedi olan berât ile beraber mutlakakaydedilirdi. Zira bu emirleri icrâ edecek olan makam ilgili mahallin kadılarıydı. Ġcra için de sicile kayıt Ģarttı ġer‟iyye sicillerinde yer alan birinci manadaki tezkereler, baĢta sadrazam olmak üzere yüksek devlet memurlarının özel kalem müdürü demek olan tezkereciler tarafından kaleme alınırdı. Merkeze gönderilen tezkirelerin bir sureti de ġer‟iyye sicilerine, müstenedi olan berat ile beraber mutlaka kayıt edilirdi.31 Ġncelediğimiz defterdeki tezkireler dipnotla belirtilmiĢtir.32 Defterimizde on bir tane tezkire kaydı vardır. Bunların dört tanesi, neferlerin hasta olması sebebiyle askerlikten ihrac edildiğini bildiren tezkirelerdir.(Belge no:60,110,111,281) altı tanesi ise neferlerin sılalarına gidip gelmesi için izin verildiğini bildiren tezkirelerdir.(Belge no:1,2,9,10,61,184) bir tanesi ise bir nferin hasta olduğu için iyileĢinceye kadar sılasında kalması, iyileĢtikten sonra ise seferi Hümayuna tekrar dönmesi için verilmiĢ tezkiredir.

Tezkerelerde neferlere verilen izin aylık olarakverilmiĢtir.(on aylık,iki aylık,altı aylık vb) bazı tezkerelerde ise izin süresi tarih olarak belirtilmemiĢtir. Bazı tezkerelerde tezkere alan kiĢinin vilayetinde düzen bozacak hareketlere giriĢmemesi kendi iĢiyle meĢgul olması,tezkere alan kiĢinin korunması, rencide olunmayıp yardım edilmesi istenmiĢtir. Bu belgelere örnek verecek olur isek; ikinci belgede Asakir-i Mansure alaylarından Mustafa veled Hüseyinin tezkire kaydını gösterebiliriz. Aynı Ģekilde diğer belgelerde de bu durum gözükmektedir.

31 Pakalın, 1993: 492-492

321,2, 9,10, 60,61,110,111, 184,281 numaralı belgeler

(30)

4- PadiĢahtan Gelen Emir ve Fermanlar

PadiĢahtan gelen emir ve fermanları iki ana grupta toplayabiliriz

Birincisi: PadiĢahın kendisine Ġslam hukuku tarafından tanınan içi boĢ yasama yetkisine tanınan veya icra kuvvetinin baĢı olarak kaleme aldığı ve Ģer‟iyye sicillerinde “evamir ve feramin” diye zikredilen hükümlerdir. PadiĢah ya ihtilaflı olan bir Ģer‟i meselede mevcut görüĢlerden birini tercih ettiğini kadıya bildirir, ya Ģer‟i hükümlerin icrasını te‟yid için yazılı emir gönderir veya düzenleme yetkisi bulunan sahalarda bazı düzenleyici kaideleri Divan-ı Hümayun‟un telhisi üzerine tanzim eder ve durumu kadılara bildirir. ġer‟iyye sicillerinde bulunan ve Ġstanbul kadılığında yapıldığı gibi bazen kendileri için hususi defterler tutulan bu kayıtlar, Osmanlı hukukunun da baĢta gelen kaynaklarındandır. Müstakil bir defter tutulmadığı zaman, bazen Ģer‟iyye sicillerinin baĢına, bazen ortasına, bazen de diğer kayıtlardan ayrılması için ters olarak sicillere kaydedilir.33 Bu belgeleri örneklerle değerlendirecek olusak; üçüncü belgede Jurnal kaipliğine Kâtip Hüseyin Efendi‟nin mülazımlığa ise Müslim Ali Ağa‟nın oğlu Molla Mehmed‟in getirilmesini belirten belgedir.

104.belge akçe değerlerinin belirtildiği ve herkesin değerlere riayet etmesi gerektiğini elirten belgedir.174. belge ise Ahmet Naim Efendi‟nin tayinin belirten belgedir. Diğer fermanlar dipnotta belirtilmiĢtir.34

a-Tevzi Defterleri

Tevzi defterleri Osmanlı Devletinde örfi vergilerin halktan düzenli bir Ģekilde toplanması için tutulan defterlerdir.Bu durumda Kalecik hakkında yeni ipuçları elde etmemizi sağlamaktadır. Kengırı sancağına bağlı kazalarda yapılan masraflar nelerdir? Yapılan harcamaların kaza ve karyelere düĢen miktarları nelerdir? En çok nelere harcama yapılmıĢtır?

Bütün bunları tevzi defterlerinden öğrenebiliriz. Okuduğumuz sicilde 27 tane tevzi kaydı vardır.(Belge no:12,13,42,57,64,65,72,76,87,88,115,125,140,142,160,174,177,179,180,194, 249,250,251,252,288,306,313) Tevzi defterlerine örnek verecek olursak: ĠĢ bu a‟yâniyye ve hacı baĢılık ve mesârif-i sâire olan mebâliğ üzere tevzî‟ ve taksîm olundukda mahallât ve kurâya isâbet eden meblağın düĢmesidir. Miktar 49.807 kuruĢ. (13. Belge). Diğer Tevzi Defteri kayıtları dipnotta belirtilmiĢtir.

33 ġer’iyye sicilleri Mahiyeti Toplu Kataloğu ve Seçme Hükümler, Türk Dünyası ArĢ. Vakfı,Ġst.1988,s. 39-42

34 25,26,47,51,59,62,77,84, 98,99, 104, 112, 117, 150, 151, 158, 159,167,19,

185,243,244,254,260,264,265,272,299, 300, 314, 315,318,330,331,332,335, 337, 338, 346 numaralı belgeler.

(31)

Bu harcamaların toplam rakamları tablolaĢtıracak olursak;

Tablo-1

Tevzi Harcamalarının Tablosu

Miktar Belge no

10 bin ile 25 bin arası harcama 86, 19635, 24036, 248, 24937, 86

25 bin ile 100 bin arası harcama 26, 6138, 6439, 7140, 85, 10341, 11342, 138, 13943, 140, 161,

100 bin ile 250 bin arası harcama 5644, 11545, 14246, 167, 18047, 275, 276

b-Tayin (Tevcihat) Ġle Ġlgili Kayıtlar

Osmanlı Devletinde tayinler (tevcihat), herhangi bir azl gerektirecek durumu bulunmayan vezirlerde dahi bütün devlet memurları için bir sene süre ile yapılırdı. Bu süre bitmeden memurun hizmette kalmasına karar verilirse buna “ibka” veya “mukarrer” fakat bu yapılmaz da vazife baĢkasına verilirse buna da “tevcih” denilirdi. Her türlü memuriyet tayinleri sadr-ı âzam‟ın arz ve buyruldusu ile olur, sadece ilmiye tayinlerini Ģeyhü‟l-Ġslam arz eder bunun üzerine sadr-ı âzam, arzı padiĢaha sunar ve tayin iĢlemi padiĢahın aynen veya gerekli düzenlemeleri yaptıktan sonraki onayı ile gerçekleĢir. Bundan sonra tevcih ve ibka olunanlara sadr-ı âzam ruuslarını verir ve kayıtlarını yapardı. Ġncelediğimiz defterde tayin ve tevcihat ile alakalı kayıtlar dipnotla belirtilmiĢtir.48 Bu belgelere örnek verecek olursak Jurnal katipliğine Kâtip Hüseyin Efendi‟nin getirildiğinin belirten 3.belge. es-Seyyid Halil Efendi‟nin tayinin bildiren 54.belge. Ahmed Naim Efendi‟nin Kalecik kazası mutasarrıflığına tayin edildiğini belirten 134.belgeyi gösterebiliriz.

5- Sadrazam ve Valilerin Ürettiği Belgeler

35 Menzilhane harcaması

36 Kengırıda inĢa olunan kıĢla masrafı

37 Bin iki yüz elli üç senesi tevzi defteri

38 Ġki yüz elli senesi Kalecik Kazası‟nın masrafları

39 Menzilhanenin kira masrafı

40 Kasım ayı hesap buyruldusu

41 Avarız bedeli nüzul masrafları

42 Bekçi maaĢları

43 Mukataa ve muhassallık masrafları

44 Mîrî sancak masrafı

45 Kasım ayı masrafları

46 Bin iki yüz elli senesinin tevzi defteri

47 Miri hınta ve kalyoncu bedeliyesi

48 3,54 , 97,98, 103,104, 134, 135,145,147,153, 168, 171,183, 188,226, 300, 301, 307, 311, 312, 314, 315

(32)

a- Buyruldular

Osmanlı Devletinde padiĢahtan sonra Ģer‟i ve kanuni hükümleri icra ve takip ile görevli olan makam, padiĢahın bir nevi mutlak vekili olan sadrazamlıktır. Sadrazamlar padiĢahın emrine dayanarak, bazı hususları kadılara hatırlatabilirler. ĠĢte Ģer‟iyye sicillerinde bulunan kayıtlardan biri de sadrazamların yazılı emirleri demek olan buyruldulardır. Aslında buyruldu, sadrazam, kaptan-ı derya, vezir, beylerbeyi ve kazasker gibi devlet erkânının yazılı emirlerine denir.

Okuduğumuz defterde tereke kayıtlarından sonra en çok rastladığımız belge türü buyruldulardır.70 tane buyruldu kaydı mevcuttur.(Belge no:

29,34,35,36,37,38,48,49,52,63,71,72,75,76,85,90,95,114,122,123,124,127,132,135,138,146, 147,149,154,156,157,163,164,172,175,178,181,182,183,173,176,186,187,188,189,190,191, 192,194,195,198,199,200,223,225,226,227,237,257,261,26,271,290,291,292,293,298,301,307 ,320,342Buyrulduları zahire mübayaası, askeri malzeme mübayaası olarak sınıflandırabiliriz.

b-Zahire Mübayaası

Tahıllarla alakalı tutulan kayıtlardır. Ġncelediğimiz sicilde zahir mübayasına ait birçok kayıt bulumaktayız. Ġncelediğimiz sicildeki zahire mübayalarının rakamsal değerlerine baktığımız zaman 4 belgede bu değerlere rastlıyoruz. Bu belgeler 75, 125, 179, 250 numaralı belgelerdir. Buradaki değerler ise 75.belgede kırk üç bin yedi yüz on beĢ, 125.belgede elli iki bin altı yüz yüz on dört, 179.belgede yüz dokuz bin yedi yüz elli bir, 250.belgede de elli dokuz bin iki yüz üç Ģeklindedir. Ġncelediğimiz defterdeki zahire mübayaları dipnotla belirtilmiĢtir.49

c-Askeri Sevkiyatla İlgili Buyruldular

Bu belgelere örnek verecek olursak; Asakir-i Mansure‟nin talim ve ta‟allümlerinin vaktinin geldiğinin ve gerekli olan yapılması gerektiğini belirten buyruldu 60.belge, Redif-i Asakir-i Mansure-i Muhammediye‟nin zabıtan ve neferatın aylıklarının ödenmesini bildiren buyruldu 76.belge, Asakir-i Muntazamın yatakları için kilimlerin ve Topcu zabıta ve fukaranın aba ve elbiseleri için istenilen iplerin ve kilimlerin temini taleb eden buyruldu

49 37, 51, 52, 74, 75, 122, 124, 290

(33)

149.belge, Redif-i mansurenin aylıklarının ödenmesini belirten buyruldu 291.belge Ġncelediğimiz sicildeki diğer kayıtlar dipnotla belirtilmiĢtir.50

6- Kadıların Ürettiği Belgeler a- Hüccetler

Hüccet, sözlükte senet, vesika,51 delil52 veya bir fiilin sabit olduğuna vesile olan Ģey anlamlarına gelir.53 ġer‟iyye sicillerinde ise hüccet, hâkimin hükmünü içermeyen, taraflardan birinin ikrarını diğerinin tasdikini havi bulunan ve üzerinde bunu düzenleyen hâkimin mühür ve imzasını taĢıyan belge demektir.54 Tanzimat‟tan sonra hüccet tabiri yerine senet, Ģer„î hüccetlere ise senedât-ı Ģer„iyye denmiĢtir.55 Hüccetlerin ilamlardan en büyük farkı, hüccetlerde hâkimin hükmünün bulunmamasıdır. Hüccetler kadıların noterlik çalıĢmalarının bir ürünüdür. Taraflara verilen hüccetlerin bir sureti sicile kaydolunurdu. Fakat sicil defterlerinde hâkimin ismi ve mührü yer almamaktadır. ġeriyye sicillerinde hüccetlerin örneği vardır. Defterimizde 58,105,197 ve 181 numaralı belgeler hüccet örneğidir. Özetleyerek örnek verecek olursak 197.belge de Martılı Bekir oğlu Mustafa‟nın hükm olunan bağının hüccet kaydı, bir diğer örenk ise Selam Ağası Ömer Ağa‟nın oğlu Ahmed‟in zevcesiyle boĢandıktan sonra Ahmed‟in aklandiği hüccetin suretidir. Diğer hüccet örneği ise 181.belgedir.

b- İ‘lâm

Ġ„lâm, hâkimin bir davada Ģeriata göre verdiği hükmünü ve üstünde imza ve mührünü taĢıyan bir vesikadır.56 Davacıdan davasını, dayandığı delilleri, davalının cevabını ve eğer müdafaada bulunmuĢsa dayandığı delilleri 57ve sonuç bölümünde de gerekçeli olarak, hâkimin hükmünü içerir. Eğer davacı iddiasını ispat edemezse karĢı taraftan yemin istenebilir. Buna "tahlîf" denir. Davalı yemini kabul edip yemin edebilir. Fakat bazen yeminden kaçınabilir. Davalının yeminden kaçınmasına "nükûl" denir. Ġ„lâmlarda görülen bir diğer önemli husus Ģahitler hakkında güvenlik soruĢturması yapılmasıdır. Bu güvenlik soruĢturması önce gizli, sonra açık olarak yapılmaktadır. ġeriyye sicillerin de bu " sirren ve ba„dehü alenen" olarak ifade edilmektedir. Hâkimin hükmünden sonra tarih atılır. Tarih

50 63, 154, 164, 169, 195, 261, 273,

51 Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Ankara 1986, s. 462

52 ġemseddin Sami, Kamus-u Türki, Ġstanbul, 1996,s.541

53 Ahmet Akgündüz, ġer’iyye Sicilleri, Türk Dünyası AraĢtırmaları Vakfı, 1988, s. 21

54 Ahmet Akgündüz, a.g.e., s. 21

55 Ahmet Akgündüz. a.g.e., s.21

56 Abdülaziz Bayındır, . s. 3

57 Kadı tarafından davacının davasını isbatlaması istemesi " beyyine talebi" Ģeklinde ifade edilmektedir.

(34)

genellikle Arapça olarak, bazen de günümüz tarih atma Ģekillerine benzer bir Ģekilde atılmaktadır.

ġeriyye sicillerinde davacı " müddeî" olarak geçmektedir. Kadı tarafından davacının davasını isbatlaması istemesi " beyyine talebi" Ģeklinde ifade edilmektedir.

Ġlamlarda son olarak yer alan bölüm Ģahitlerin isminin yer aldığı bölümdür. "He" harfi sayfanın sonuna kadar uzatılarak, " ġuhûdü‟l-hal" ibaresi yazıldıktan sonra Ģahitlerin ismi yazılır. Genellikle Ģahitlerin birkaç tanesinin ismi yazıldıktan sonra "ve gayrühüm" ibaresi yer alır. Örnek verecek olusak 234. Belgede Çandarlı karyesinden Boyacıoğlu Abdullah‟ın bazı kiĢilerden alacağının olduğu ve dava eylediğini ve bu dava sonucunda alacaklaırının tahsil edildiğini bildiren ilam örneğidir. Diğer ilam örnekleri dipnotla belirtilmiĢtir.58

58 146, 147 numaralı belgeler.

(35)

I. BÖLÜM A-KALECİK’İN İDARİ DURUMU

1-Kalecik Şer’iyye Sicilinde Geçen Kaza, Mahalle İsimleri

Eyalet idare biçimi Osmanlıdan önceki Türk-Ġslam devletlerinde belirli Ģekillerde uygulanmakta idi. Bu teĢkilata ait unsurları Osmanlı Devleti almıĢ ve zaman içinde geliĢtirilip kendine özgü eyalet idaresini kurmuĢtur. Buna göre Osmanlı Devletinin idari taksimatının en büyük biriminden baĢlayarak; eyalet sonra sancak, kaza, nahiye ve köyler Ģeklinde sıralayabiliriz. Köy(=karye)lerin birleĢmesinden nahiyeler, nahiyelerden kazalar, kazalardan sancak(=liva)lar ve sancakların birleĢmesinden ise eyaletler oluĢmuĢtur.

Bu tanımlamalara göre incelediğimiz sicile göre Kalecik, Osmanlı Devleti idari taskimatı içerisinde, Anadolu Eyaletine bağlıydı. Sicilde geçen kaza, mahalle, aĢiret ve köy isimleri gösterilmiĢtir.

a- 1 Numaralı Kalecik ġer’iyye Sicilinde Geçen Kaza Ġsimleri;

• Yağmacı kazası

• ġabanözü Kazası, Çankırı Vilayeti

• Kuru Kazası

• Karapazarı Kazası, Çankırı Vilayeti

• ÇarkeĢ Kazası,

• KurĢunlu Kazası, Çankırı Vilayeti

• Naallu Kazası

• Nuhas Kazası

• Kargı Kazsı, Çorum Vilayeti

• Boğaz Kazası

• Çubuk Kazası, Ankara Vilayeti

• Ġskilip Kazası, Çorum Vilayeti

• Tosya Kazası, Kastamonu Vilayeti

• Koçhisar Kazası, Aksaray Vilayeti

Referanslar

Benzer Belgeler

Emekli olduğu 1997 yılına kadar Türkiye Yüksek İhtisas Hastane- sindeki çalışmalarına devam eden Kemal Bayazıt 1974’te ilk ko- roner bypass ameliyatını gerçekleştirdi..

Kulla- n›lan ilaçlar›n a¤r›y› azaltmak, deformiteleri dolay›s›yla dizabilite- yi s›n›rland›rmak, altta yatan inflamatuvar süreci durdurmak gibi çok önemli

Tablodaki verilere göre Kamu Hizmeti’nde çalışan imam, müezzin, hatip, naib, ayan, müderris vb. gibi görevliler vergi vermemektedir. Askerî sınıf içerisinde sayılan bu

1549- 1565 yılları arasına ait 1 Numaralı Halep’ Şer’iye Sicilinin verilerine göre Halep’in sosyal ve iktisadi açılardan incelenmesi, bu çalışmanın esas konusunu

Medine-i Ayntab’da Mestancı mahallesi ahâlisinden iken bundan akdem fevt olan Muhsin-zâde Ahmed Ağa el-Hâc Ahmed Ağanın verâseti zevce-i menkuhe-i metrukesi

170 iken senedleĢmiĢ ve kazâ-i mezkûr sicilinde mebaliği-i mezkue ol vakide alunub verilmiĢ madde olduğından ahâlî-i merkûmenin ol vecihle iddi´âları

Medîne-i Ayntâb'da Çukûr nâm mahalle ahâlîsinden iken bundan akdem fevt olan Karcı Ebu Bekir oğlu dinmekle ma'rûf es-Seyyid Mehmed'in zevcesi ve sağîra kızı

Medine-i Kayseriyye’de Kalenderhane Mahallesi sükkânından iken bundan akdem fevt olan el-Hâc Mustafa ibn-i Ali nâm kimesnenin veraseti zevce-i metrûkesi Şerife Ayşe