• Sonuç bulunamadı

Hadis ve Hadiselerin Diliyle HAC

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Hadis ve Hadiselerin Diliyle HAC"

Copied!
137
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

Hadis ve Hadiselerin Diliyle

HAC

(3)
(4)

Hadis ve Hadiselerin Diliyle HAC

Hazýrlayan Veysel AKKAYA

(5)

Hadis ve Hadiselerin Diliyle HAC

Ýbadet Serisi -4- Copyright © Muþtu Yayýnlarý, 2006

Bu kitaptaki metin ve resimlerin, tamamýnýn ya da bir kýsmýnýn, kitabý yayýmlayan þirketin önceden yazýlý izni olmaksýzýn elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayýt sistemi ile çoðaltýlmasý, yayýmlanmasý ve depolanmasý yasaktýr.

Editör Aslý KAPLAN Görsel Yönetmen

Engin ÇÝFTÇÝ Akademik Ýnceleme

Muhittin KÜÇÜK, Dr. F. Muharrem YILDIZ Çizimler

Cem KIZILTUÐ Mizanpaj Hasan AYDIN Kapak Ýllüstrasyon

Cem KIZILTUÐ Kapak Tasarým Sinan ÖZDEMÝR

975-6031-20-4ISBN

Basým Yeri ve Yýlý

Çaðlayan Matbaasý / ÝZMÝR Tel:(0232) 252 20 96 Mart 2006

Genel Daðýtým Gökkuþaðý Pazarlama ve Daðýtým Alayköþkü Cad. No:12Caðaloðlu/ÝSTANBUL Tel:(0212) 519 39 33 Faks:(0212) 519 39 01

Muþtu Yayýnlarý

Emniyet Mahallesi Huzur Sokak No:5 34676 Üsküdar/ÝSTANBUL Tel:(0216) 318 42 88 Faks:(0216) 318 52 20

(6)

ÝÇÝNDEKÝLER

Önsöz . . . .

h Haccýn Önemi

Karþýlýðý Cennet . . . .

2

Cihat Etmeyelim mi? . . . .

3

En Üstün Amel . . . .

4

Güzel Hacceden . . . .

5

Ýstediklerini Verdi . . . .

6

Ramazan Umresi . . . .

7

Sen Söyle . . . .

9

Hac Ýbadeti

Haccedin. . .

13

Allah Resûlu ile Hac. . .

15

Bir Köle. . .

16

Görüyor Gibiyim. . .

17

Haccýn Ýþaretlerindendir. . .

19

Ýhramlý Ýnsan. . .

21

Son Sýnýra Kadar. . .

22

(7)

Hýzlý Adýmlarla. . .

28

Babanýn Yerine. . .

30

Baba Borcu. . .

31

Gýybet Ederse . . .

32

Gayen Nedir?. . .

33

Adýmlarým Küçük Ama. . .

35

Bizim Haccýmýz Budur. . .

36

Kâbe ve Tavaf

Makam-ý Ýbrahim . . . .

40

Yüz Bin Namaz . . . .

42

Namaz Gibidir . . . .

43

Yedi Tavaf . . . .

44

Ne Niyetle Ýçilirse . . . .

45

Dost’un Evi . . . .

46

Her Adýmý Sebebiyle . . . .

47

Ýki Köþe . . . .

48

Uzaktan Selâm . . . .

49

Kana Kana . . . .

50

Ýþte Ben Oyum . . . .

52

Beni Ýstedi . . . .

54

(8)

Arafat

Burasý Vakfe Yeridir . . . .

68

Bütün Müminleredir . . . .

70

Þeytanýn Korkusu . . . .

71

Safa ve Merve

Allah’a Emanet...

57

Ýki Tepe Arasýnda...

62

Ziyaret Tavafý...

64

Koþarken Gördün mü?...

66

Mina ve Þeytan Taþlama

(9)

Medine ve Mescid-i Nebevi’yi Ziyaret

Medine Þehri . . . .

106

O’nun Misafiri . . . .

107

Medine’nin Tozu . . . .

109

Minareden Okunan Þiir . . . .

111

Hacdan Dönüþ

Veda Tavafý...

97

Dönüþ Yolunda...

99

Berat Kâðýdý...

100

Kurban

Koçu Kurban Et . . . .

80

Damla Yere Düþmeden . . . .

84

Kurbanlýk Deve . . . .

85

Umre ve Temettu Haccý . . . .

87

Her Yýla Bir Kurban . . . .

89

Sakýncasý Yoktur . . . .

91

Gelecek Sene . . . .

93

Cennete Götüren Binek . . . .

94

(10)

ÖNSÖZ

Ýbadetler, Yüce Allah ile kullarý arasýnda en gü- zel gönül baðlarýnýn kurulmasý için birer fýrsattýr.

Bizler, kul olmanýn zevkini ibadetlerle tadarýz.

Ýbadetleri severek ve güzel bir ruh hâli ile yeri- ne getirmek, her Müslümanýn idealidir. Yaþanmýþ örneklerden ilham almak ise bu amacýmýza ulaþma- mýza büyük katký saðlar.

Ýþte biz de sizlere Peygamber Efendimizin (sal- lallahu aleyhi vesellem) yaþantýsý ve sözlerinden, Ýslâm büyüklerinin örnek hayatlarýndan bir gül de-

(11)

ibadetlerine dair âyet ve hadis kaynaklý yazýlar ve menkýbeler yer almaktadýr. Bunlar; hac, umre ve kurban ibadetleri hakkýnda çok faydalý ve güzel bil- giler vermekle birlikte, bu ibadetlerle ilgili kesin hükümler için ilmihal kitaplarýna baþvurulmalýdýr.

Haccetmenin ve kurban kesmenin Allah katýn- daki deðerinin ve kutsal mekânlarý ziyaretin güzel- liðinin vurgulandýðý kitabýmýzda, metinler kýsa tu- tulmuþ ve herkesin kolayca anlayýp, sýkýlmadan ve severek okuyabileceði sade bir dil kullanýlmýþtýr.

Ýstifade edilmesi duasýyla…

Âlemlerin Rabbi Yüce Allah'a hamd, O'nun sevgili elçisi Efendimize salât, Resûlûllahýn dostlarýna da selâm olsun.

(12)

Haccýn Önemi

(13)

KARÞILIÐI CENNET

Allah Resûlü þöyle buyurdu:

– Umre ibadeti, bir sonraki umreye kadar iþle- necek günahlarýn affýna sebeptir. Gereklerine uy- gun olarak yerine getirilmiþ, günah ve isyan karýþtý- rýlmamýþ, ihlâs ve samimiyetle tamamlanmýþ haccýn karþýlýðý ise ancak cennettir. 1

(14)

CÝHAT ETMEYELÝM MÝ?

Hazreti Âiþe validemiz, Efendimize sordu:

– Ey Allah'ýn Resûlü! En üstün amel olarak ci- hadý görüyoruz. Biz hanýmlar cihat etmeyelim mi?

Resûlûllah cevap verdi:

– Sizin için cihadýn en üstünü, gereklerine uy- gun olarak yerine getirilmiþ hacdýr. 2

(15)

EN ÜSTÜN AMEL

Bir gün Peygamber Efendimize þöyle soruldu:

– En üstün amel hangisidir?

– Allah ve Resûlüne iman etmektir.

– Sonra hangisidir?

– Allah yolunda cihat etmektir.

– Sonra hangisidir?

– Kabul olan hacdýr. 3

(16)

GÜZEL HACCEDEN

Peygamberimizin dostlarýndan Ebu Hüreyre (radýyallahu anh) dedi ki:

– Ben Resûlûllahýn þöyle buyurduðunu iþittim:

“Kötü söz söylemeden ve büyük günah iþleme- den hacceden kimse, annesinden doðduðu gündeki gibi günahsýz olarak (evine) döner." 4

(17)

ÝSTEDÝKLERÝNÝ VERDÝ

Allah Resûlü bir gün þöyle buyurdu:

– Allah yolunda cihat eden, hacceden ve umre yapan Allah'ýn elçisidir. Çünkü Allah, bunlarýn ya- pýlmasý için kullarýný davet etti. Onlar da davete geldiler ve buna karþýlýk dilediklerini istediler, Allah da onlara istediklerini verdi. 5

(18)

RAMAZAN UMRESÝ

Ebu Ma'kil, Allah Resûlü ile birlikte hacca git- miþti. Ebu Ma'kil'in hanýmý Ümmü Ma'kil de kendi- sine haccýn gerekli olduðunu anlamýþtý. Kocasý ile birlikte Allah Resûlünün huzuruna vardýlar. Ümmü Ma'kil:

– Ey Allah'ýn Resûlü! Benim hac borcum var.

Kocamýn ise genç bir devesi var, dedi. Ebu Ma'kil:

(19)

Bunun üzerine Ebu Ma'kil hemen genç deveyi hanýmýna verdi. Kadýn:

– Ey Allah'ýn Resûlü! Ben artýk yaþlandým, has- tayým, acaba haccýmýn yerini tutacak baþka bir amel var mýdýr, deyince, Efendimiz:

– Ramazanda yapýlacak umre, haccýn yerini tu- tar6ya da benimle birlikte yapýlmýþ bir haccýn yerine geçer, buyurdu. 7

(20)

SEN SÖYLE

Mina Mescidi’nde, Ensâr ve Sakîf'ten iki adam Peygamber Efendimizin yanýna gelip þöyle dediler:

– Ey Allah'ýn Resûlü! Sana soru sormak için gel- dik. O da:

– Dilerseniz, bana ne soracaðýnýzý söyleyeyim.

Ýsterseniz ben susayým, sizin sorunuzu dinleyeyim, dedi. Adamlar:

– Siz söyleyin, dediler. Bunun üzerine Resûlûl-

(21)

dan ne elde edeceðini, Safa ile Merve arasýndaki sa'yini ve ondan elde edeceðin sevabý, Arafat'taki vakfeni ve ondan ne elde edeceðini, þeytaný taþlayýp ondan ne elde edeceðini, kurban kestiðinde ondan ne elde edeceðini, sonra baþýný týraþ edip ondan ne elde edeceðini, ondan sonra tekrar Kâbe'yi tavaf edip ondan ne elde edeceðini sormak için geldin.

Adam heyecanla:

– Seni hak ile gönderene yemin ederim ki bunun için geldim, dedi. Allah Resûlü sözüne devam etti:

– Evinden Kâbe'yi ziyaret amacýyla çýktýðýnda Allah, devenin attýðý her adým karþýlýðýnda sana bir sevap yazar. Bir de günahýný siler. Tavaftan sonra kýldýðýn iki rekât namaz, Ýsmail neslinden bir köle- yi hürriyetine kavuþturmak gibidir. Safa ile Merve arasýndaki sa'yin yetmiþ köleyi hürriyetine kavuþ- turmak gibidir.

Arefe günü öðleden sonra Arafat'taki vakfeye gelince, o anda Allah Tealâ dünya semasýna tecelli eder. Sizinle meleklere karþý övünerek þöyle der:

"Kullarým cennetimi kazanmak için dünyanýn uzak köþelerinden geldiler. Yorgun ve bitkin düþtüler.

Eðer günahlar kumlar ya da yaðmur damlalarý sa- yýsýnca, deniz köpükleri adedince olsa bile baðýþla- rým. Haydi, siz ve þefaatçi bulunduðunuz kimseler baðýþlanmýþ olarak akýn edin."

Taþ atmana gelince; attýðýn her taþ karþýlýðýnda, iþlediðin büyük günahlardan bir tanesi baðýþlanýr.

(22)

Kurbanýna gelince; o, Rabbinin katýnda sana sak- lanmýþtýr. Baþýnýn traþýnda ise traþ ettiðin her kýl karþýlýðýnda bir sevap alýrsýn, bir de günahýn silinir.

Ondan sonra Kâbe'yi tavaf etmene gelince, o an Kâbe'yi hiç günahýn kalmaksýzýn tavaf edersin. Üs- telik bir melek gelip ellerini senin iki omzun arasý- na koyar ve þöyle der: "Geleceðe ait iþine bak, artýk tüm geçmiþ günahlarýn baðýþlanmýþtýr." 8

(23)

Hac Ýbadeti

(24)

HACCEDÝN

Bir gün Allah Resûlü sahabilerine þöyle konuþtu:

– Ey Müslümanlar! Allah size haccý farz kýldý, haccedin! Sahabilerden biri:

– Her sene mi, ey Allah'ýn Resûlü, diye sordu.

Adam sorusunu üç defa tekrarlayýncaya kadar Efendimiz cevap vermedi. Sonra þöyle buyurdu:

– Eðer "Evet." deseydim, her sene haccetmeniz farz olurdu, siz de onu yerine getiremezdiniz! Son-

(25)

den dolayý helâk oldular. Bu sebeple size bir þey em- rettiðim zaman onu gücünüz yettiðince yerine geti- rin. Herhangi bir þeyi de yasaklarsam ondan da ke- sin olarak kaçýnýn, buyurdu. 9

(26)

ALLAH RESÛLÜ ÝLE HAC

Peygamber Efendimiz, hicretin 10. yýlý Zilkade ayýnda hac için hazýrlanmýþtý. Medine'deki Müslü- manlara kendisiyle birlikte haccetmek üzere hazýrlan- malarýný emretti. Medine dýþýndaki Müslümanlarýn da Medine'de toplanmalarýný istedi. Bunun üzerine, O'nunla birlikte hacca gidenlerin sayýsý yüz bini aþtý.

Bu sürede Allah Resûlü, Müslümanlara hep hacdan bahsetti. Yolculuða çýkmadan önceki hutbe-

(27)

BÝR KÖLE

Bir gün bir köle, Peygamber Efendimizin yaný- na gelerek þöyle dedi:

– Ben hacca gitmek istiyorum.

Allah Resûlü onu uðurlamak için onunla birlikte biraz yürüdü ve sonra baþýný kaldýrýp þöyle dua etti:

– Allah seni takvalý yapsýn, seni hayra yön- lendirsin. Üzüntünü gidersin.

Köle, haccýný yapýp döndüðünde Resûlûllahýn yanýna geldi. Efendimiz bu defa ona þöyle dedi:

– Allah haccýný kabul etsin, günahýný örtsün.

Harcadýklarýný yerine getirsin. 11

(28)

GÖRÜYOR GÝBÝYÝM

Allah Resûlü, bir hac yolculuðunda Mekke ile Medine arasýndaki Ezrak vadisine uðramýþtý. Yanýn- dakilere:

– Bu vadi, hangi vadidir, diye sordu. Oradakiler:

– Ezrak vadisidir, dediler. Bunun üzerine þöyle buyurdu:

– Ben Musa Aleyhisselâmý gür sesiyle "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk!" diye telbiye getirerek tepe-

(29)

ler Nebisi:

– Ben, Yunus Aleyhisselâmý derli toplu, kýrmýzý bir diþi deve üstünde, yünden bir cübbe giymiþ, de- vesinin yularý hurma lifinden örülü olduðu hâlde telbiye getirirken görüyor gibiyim, buyurdu. 12

(30)

HACCIN

ÝÞARETLERÝNDENDÝR

Allah Resûlü, Medinelilerin ihrama girme yeri olan Zülhuleyfe'ye gelmiþti. Burada ikindi namazý- ný kýldýrdý ve hacca niyet etti. Sonra iki rekât da ih- ram namazý kýldý. Ardýndan devesi Kasvâ'ya bindi.

Allah'a hamd ü senâda, tesbih ve tekbirde bulun- duktan sonra:

– Ey Allah'ým! Bunu, bana içinde gösteriþ ve

(31)

ediyorum. Emrine boyun eðiyorum. Bütün varlý- ðýmla Sana teslim oldum. Senin hiçbir ortaðýn yok- tur. Tekrar tekrar davetine icabet ediyorum. Þüphe- siz hamd Sana mahsustur. Nimet Senindir mülk de Senin. Senin hiçbir ortaðýn yoktur.) Sonra da:

– Sizden kim hac ile umreye niyet etmek ister- se, bunu yapsýn! Sizden kim yalnýz hacca niyet et- mek isterse, böyle niyet etsin! Sizden kim de yalnýz umreye niyet etmek isterse, o da umreye niyet et- sin, buyurdu. Ve ekledi:

– Cebrail, bana gelip þöyle dedi: "Ey Muham- med! Telbiyede seslerini yükseltmelerini sahabilere emret! Çünkü bu haccýn iþaretlerindendir!" 13

(32)

ÝHRAMLI ÝNSAN

Resûlûllaha soruldu:

– Ýhramlý insan hangi giysileri giyer? Efendimiz þöyle cevap verdi:

– Ýhramlý kimse gömlek, sarýk, bornoz, panto- lon ve üzerine boya bulaþmýþ bir giyecek giyemez.

Ayaðýnda da mest ve benzeri bir ayakkabý olmaz.

Eðer terlik bulamazsa, mestlerinin arkasýný kesme-

(33)

SON SINIRA KADAR

Hacda Allah Resûlü þöyle buyurdu:

– Telbiyede bulunan hiçbir Müslüman yoktur ki onun saðýnda ve solunda bulunan taþ, aðaç, top- rak onunla birlikte telbiyede bulunmasýn. Sonra sað ve solunu göstererek þöyle devam etti:

– Bu katýlým þu ve þu yönde yeryüzünün son sý- nýrýna kadar devam eder. 15

(34)

HANGÝ HAC?

Bir adam, Allah Resûlüne sordu:

– Hangi hac daha çok sevaptýr?

Efendimiz þöyle cevap verdi:

– Yüksek sesle telbiye getirilip, kurban kesile- rek yapýlan hac. 16

(35)

ÇOCUÐUN HACCI

Peygamber Efendimiz hacca giderken, Revhâ vadisinde deve ile yolculuk yapan bir kafileye rast- lamýþtý. Onlara selâm verdi ve:

– Siz hangi kavimdensiniz, diye sordu.

– Müslümanýz, dediler ve:

– Ya siz kimsiniz, diye sordular. Bunun üzerine sahabiler:

– Resûlûllahtýr, dediler.

Deve üzerindeki bir kadýn küçük oðlunu göste- rerek:

– Ya Resûlûllah! Bunun için de hac var mýdýr, diye sorunca Kâinatýn Efendisi þöyle buyurdu:

– Evet, vardýr! Sana da sevap vardýr! 17

(36)

ÞEREFÝNÝ ARTIR

Peygamberimiz, sabah gusül abdesti almýþ, sonra devesi Kasvâ'ya binerek Mekke'ye girmiþti. Kâbe'nin Benî Þeybe kapýsýna kadar ilerledi.

Beytullah'ý görünce ellerini kaldýrdý ve:

– Ey Allah'ým! Bu beytinin þerefini, yüceliðini, heybetini artýr. Ona, hac ve umre ile saygýda bulu- nanlarýn da þereflerini, heybetlerini, saygýnlýklarýný ve iyiliklerini artýr, diyerek dua etti. 18

(37)

KÂBE’YÝ TAVAF

Allah Resûlü, sað kolu açýk bir þekilde Mescid-i Haram'a girdi. Hacerü'l-Esved'in yanýna vardý. Onu selâmladý ve öptü. Hacerü'l-Esved'i selâmlarken Efendimizin mübarek gözleri yaþla doldu. Ellerini, onun üzerine koyduktan sonra yüzüne sürdü:

– Bismillahi vallahu ekber! Îmânen billahi ve tasdîkan bimâ câe bihî Muhammedün sallâllahu aleyhi ve sellem. (Allah'a iman ederek ve salât ve selâm üzerine olsun Muhammed'in getirdiðini tas- dik ederek Allah'ýn adýyla, Allah en büyüktür!) di- yerek, Hacerü'l-Esved köþesinden tavafa baþladý.

Ýlk üç tavafta kýsa adýmlarla, omuzlarýný silkele- yerek hýzlý ve çalýmlý yürüdü. Yemen ve Hacerü'l- Esved köþesine geldikçe:

– Rabbena âtina fid dünya haseneten ve fil âhi-

(38)

reti haseneten ve kýnâ azâbennar. (Rabbimiz bize bu dünyada ve ahirette iyilik ver ve bizi cehennem aza- býndan koru.) (Bakara sûresi, 201. âyet) þeklinde dua etti.

Tavafýn bu bölümünü tamamlayýnca Hacerü'l- Esved'i öptü. Ellerini onun üzerine koyduktan sonra yüzüne sürdü. Halkýn arasýndan güçlükle geçerek Makam-ý Ýbrahim'e vardý. Makam'ý kendisiyle Bey- tullah arasýna alarak, iki rekât namaz kýldý. Bundan sonra sesini yükselterek:

– Ýbrahim'in makamýný namaz kýlma yeri edini- niz! (Bakara sûresi, 158. âyet) âyetini okudu. 19

(39)

HIZLI ADIMLARLA

Peygamber Efendimiz ve Müslümanlar, Mek- ke'ye, Medine'deki humma hastalýðýndan bitkin düþmüþ bir hâlde gelmiþlerdi. Bu durumu fark eden müþrikler þehirde:

-Yarýn buraya humma hastalýðýndan dermaný kesilmiþ bir gurup gelecek, diye dedikodu yapmaya baþladýlar.

Bu haberi alan halktan bazý kimseler, onlarý kü- çük düþürmek için ertesi gün Kâbe yakýnýnda bir yere oturdular. Ancak onlarýn bu kötü niyetlerini Allah, Resûlüne vahiyle bildirmiþti. Bunun üzerine Resûlûllah, müþriklere kendilerini güçlü gösterme- leri için Müslümanlara, tavafýn ilk üç dönüþünde

(40)

hýzlý adýmlarla yürümelerini, iki köþe arasýnda da normal yürüyüþle devam etmelerini emretti. Saha- biler de böyle yaptýlar.

Müþriklerin plâný bozulmuþtu. Müslümanlarý küçük düþürme emellerine ulaþamayan halk:

-Hummanýn bitkin düþürdüðünü zannettiðiniz insanlar bunlar mý? Bunlar bizden daha saðlammýþ, dediler. 20

(41)

BABANIN YERÝNE

Lakît isminde birisi Efendimize gelerek:

– Babam çok yaþlýdýr. Ne hac ne umre yapabi- lir, ne de sefere çýkabilir. Ne emir buyurursunuz, dedi. Hazreti Peygamber de:

– O hâlde babanýn yerine sen haccet ve umre yap, buyurdu. 21

(42)

BABA BORCU

Bir adam Resûlûllaha gelerek þöyle sordu:

– Ey Allah'ýn Nebisi! Babam hac yapamadan vefat etti. Acaba ben onun yerine hac yapabilir miyim?

Efendimiz:

– Acaba babanýn bir borcu olsaydý, sen onu öder miydin, deyince adam:

– Evet, dedi.

(43)

GIYBET EDERSE

Efendimizin torunlarý kadar çok sevdiði Üsâme dedi ki:

"Resûlûllah ile birlikte ben de hacca çýkmýþtým.

Ýnsanlar kendisine gelerek sorular soruyordu. Gelen- lerden bazýsý:

– Ey Allah'ýn Resûlü, tavaftan önce sa'y yaptým.

Aynen bunun gibi bazý görevleri önce, bazý görevleri sonra yaptým. Ne buyurursunuz, deyince, Resûlûllah þöyle cevap verdi:

– Bunda bir günah yok. Ancak bir kimse, bir Müslümanýn gýybetini ederse o, zalimdir. Ýþte günah iþleyen ve kendini helâke atan odur." 23

(44)

GAYEN NEDÝR?

Adamýn birisi Allah dostlarýndan Biþri Hafî'ye gelerek:

– Ýki bin altýným var, hacca gitmek istiyorum.

Ne dersin, diye sordu. O da:

– Nafile hac yapmaktaki gayen nedir, dedi.

Adam:

– Tabi ki Allah rýzasýný, diye cevap verdi. Bunun

(45)

– O hâlde sen bu parayý; borcunu ödeyemeyen bir fakire, yiyeceði olmayan bir yoksula, nüfusu ka- labalýk ve geçimi dar olan bir aileye, yetimi sevindi- ren bir yetim bakýcýsýna ver. Çünkü Müslümaný se- vindirmek, düþkünlere el uzatmak, farz olan haccýn dýþýndaki nafile haclardan daha üstündür, dedi. 24

(46)

ADIMLARIM KÜÇÜK AMA

Feth adýnda bir bilge, hacca giderken yolda bir çocuk görmüþtü. Çocuk, devamlý bir þeyler okuyor- du. Ona:

– Ne okuyorsun, diye sordu. Çocuk cevap verdi:

– Kur'ân-ý Kerîm.

– Peki, nereye gidiyorsun?

– Hacca.

– Yaþýn küçük deðil mi?

(47)

BÝZÝM HACCIMIZ BUDUR

Büyük bilgin Abdullah bin Mübarek, Kâbe'de oturuyordu. Çok yorgun olduðu günlerden birinde bir ara uyuyakalmýþtý. Rüyasýnda, gökten inen iki melek þöyle konuþuyordu:

– Bu sene, kaç kiþi hacca gelmiþtir?

– Altý yüz bin!

– Peki, kaçýnýn haccý kabul edilmemiþtir?

Bunu duyunca içine bir sýkýntý çöken Abdullah Hazretleri:

– Bunca insan, türlü zorluklara katlanýp dünya- nýn her tarafýndan buraya akýn etmiþlerdir. Bütün emekleri boþa mý gidecek, diye sordu. Bunun üzeri- ne melek:

(48)

– Þam'da ayakkabý tamir eden biri var, adý Ali bin Muvaffak. O hacca gelmeye niyet etmiþti, ama gelemedi. Ancak onun haccý kabul edildi ve herkes de onun adýna baðýþlandý, dedi.

Abdullah Efendi, telâþ ve heyecan içinde uyan- dý. En kýsa zamanda Þam'a gidip o tamirciyi ziyaret etmeye karar verdi. Þam'a varýnca, sora sora tamir- cinin evini buldu. Kapýyý çaldýðýnda karþýsýna çýkan adama sordu:

– Adýn nedir?

– Ali bin Muvaffak.

– Seninle konuþmak istiyorum.

– Konuþ bakalým.

– Ne iþ yaparsýn.

– Yama dikerim.

Bunun üzerine Abdullah bin Mübarek gördüðü rüyayý ona anlattý. Bu sefer Ali bin Muvaffak:

– Adýn nedir, diye sordu.

– Abdullah bin Mübarek, cevabýný alýnca onu saygýyla içeri buyur etti. Birlikte sohbet etmeye baþladýlar. Abdullah bin Mübarek:

(49)

Bu sene hacca gitmeye karar verdim. Hac zamaný- nýn gelmesini bekliyordum. Bir gün, hâmile olan ha- nýmým komþuda piþen etin kokusunu almýþ. Bana:

– Þu etten bir parça isteyiversen, dedi. Komþu- mun kapýsýna varýp hanýmýn isteðini söyledim.

Komþu haným ise aðlayarak:

– Çocuklarým yedi gündür hiçbir þey yemedi.

Bugün ölmüþ bir eþek gördüm. Ondan bir parça et kesip, bu yemeði öyle yaptým. Zor durumda kaldý- ðýmýzdan bu et, bize helâl olsa da size helâl olmaz, vermeyeyim, dedi. Bunu duyunca içime bir ateþ düþtü. Hac için biriktirdiðim parayý ona verdim ve:

– Bununla çocuklarýnýn ihtiyaçlarýný karþýla, bi- zim haccýmýz budur, dedim.

Bunun üzerine Abdullah bin Mübarek dedi ki:

– Þimdi anladým ki melek bana gerçeði söyle- miþtir. 26

(50)

Kâbe ve Tavaf

(51)

MAKAM-I ÝBRAHÝM

Hazreti Ýsmail, bir gün bir aðaç altýna oturmuþ okunu düzeltiyordu. Uzaktan bir kiþinin o tarafa doðru gelmekte olduðunu gördü. Merakla onun ge- liþini takip etti. Gelen, babasý Hazreti Ýbrahim idi.

Hazreti Ýsmail, hemen yerinden kalktý ve babasýný saygýyla karþýladý. Uzun zamandýr hasret kalan ba- ba-oðul birbirlerine sýmsýký sarýldýlar. Sonra babasý, Ýsmail'e þöyle dedi:

– Ey Ýsmail! Allah, bana büyük bir iþ emretti.

– Babacýðým, Rabbimiz ne emrettiyse yerine getir.

– Bu iþte, senin de yardýmýn gerekiyor.

– Babacýðým, ben sana her konuda yardým ede-

(52)

rim. Bu kutsal hizmette benim de yardýmým olursa Bu benim için þereftir.

– Allah, þurada bir ev yapmamýzý emretti.

Hazreti Ýbrahim bunu derken, Kâbe'nin þu an- da bulunduðu yeri iþaret ediyordu. Orasý düzlük bir yerdi. Yüce Allah, Cebrail'i göndererek, onlara ata- larý Âdem Peygamberin yaptýðý Kâbe'nin temelleri- ni göstermiþti. Baba ile oðul, iþaret edilen yerde Kâbe'nin inþasýna baþladýlar. Hazreti Ýsmail taþ ge- tiriyor, Ýbrahim de duvarý örüyordu. Duvar iyice yükseldiðinde Hazreti Ýbrahim'in boyu artýk duva- ra yetiþmez olmuþtu.

Baba-oðul bu duruma bir çare düþündüler. Ýs- mail, ördükleri duvarýn dibine merdiven vazifesi görmek üzere bir taþ koydu. Hazreti Ýbrahim de bu taþýn üzerine çýkarak çalýþmaya baþladý. Duvar yük- seldikçe, Allah'ýn bir mucizesi olarak bu taþ da yük- seliyordu. Bu þekilde Kâbe duvarlarý kolaylýkla örüldü. Hazreti Ýbrahim'in üzerine çýktýðý mucize taþa daha sonralarý, Makam-ý Ýbrahim (Ýbrahim'in Makamý) dendi. Günümüze kadar ulaþan bu taþýn üzerinde Hazreti Ýbrahim'in mübarek ayaðýnýn izini görmek mümkündür. 27

(53)

YÜZ BÝN NAMAZ

Mekke'nin fetih günü idi. Þüreyd adýnda birisi Peygamber Efendimize gelerek þöyle dedi:

– Yüce Allah sana fethi nasip edince, Beyt-i Makdis'te (Kudüs'teki kutsal mabet) namaz kýlaca- ðýma söz verdim. Bunun üzerine Nebi (sallallahu aleyhi vesellem) üç kez þöyle buyurdu:

– Burasý (Kâbe) daha üstündür. Sonra þöyle de- vam etti:

– Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ol- sun ki eðer burada kýlarsan, bu sana yeter. Bu mes- citteki bir namaz, bunun dýþýndaki mescitlerdeki yüz bin namazdan daha faziletlidir. 28

(54)

NAMAZ GÝBÝDÝR

Allah Resûlü buyurdu ki:

– Kâbe etrafýndaki tavaf, namaz gibidir. Ancak bunda konuþabilirsiniz. Öyle ise kim tavaf sýrasýnda konuþursa, sadece hayýr konuþsun. 29

(55)

YEDÝ TAVAF

Peygamber Efendimiz buyurdu ki:

– Kim Beytullah'ý yedi kez tavaf eder ve tavaf sýrasýnda konuþmayýp sadece "Sübhanallahi velham- dülillahi ve lâilâhe illallahu vallahu ekber velâ hav- le velâ kuvvete illâ billâh. (Allah'ý eksik sýfatlardan tenzih ederim. Allah'a hamd olsun. Allah'tan baþka ilâh yoktur. Allah en büyüktür. Güç ve kuvvet sa- dece Allah'ýndýr.) " derse ondan on günah silinir ve ona on sevap yazýlýr. Bununla, mertebesi on derece yükselir. Kim de tavaf sýrasýnda konuþursa, sadece ayaklarýyla rahmete girer. Týpký ayaklarýyla suya dalanlar gibi. 30

(56)

NE NÝYETLE ÝÇÝLÝRSE

Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) buyur- du ki:

– Yeryüzünün en hayýrlý suyu zemzemdir.

Çünkü onda tadýn tadý, hastanýn þifasý vardýr.

Zemzem ne için içilirse onun içindir, ne niyetle içilirse ona iyi gelir. 31

(57)

DOST’UN EVÝ

Abdullah bin Mübarek þöyle anlatmýþtý:

“Mekke'de yakýþýklý bir genç gördüm. Kâbe'ye gidiyordu. Birden kendinden geçerek yere yýðýlýver- di. Yanýna vardýðýmda kelime-i þehâdet getiriyordu.

Kendisine:

– Ey genç! Bu hâlin nedir, deyince þöyle söyledi:

– Ben Müslüman deðildim. Müslüman kýlýðýna girip Kâbe'ye varmak istedim. Bu sýrada þöyle bir ses iþittim:

– Kalbin, Dost'un düþmanlýðý ile dolu iken Dost'un evine girmen uygun mudur?” 32

(58)

HER ADIMI SEBEBÝYLE

Ubeyd, bir tavafý sýrasýnda Ýbni Ömer'le karþý- laþmýþtý. Konuþurlarken Ýbni Ömer, ona dedi ki:

– Ben Resûlûllahý þöyle derken iþittim: "Kiþi ta- vaf için bir ayaðýný koyup diðerini kaldýrdýkça, her adýmý sebebiyle Allah onun bir hatasýný siler ve ona bir sevap yazar." 33

(59)

ÝKÝ KÖÞE

Sahabeden Useyd tavaf yapýyordu. Arkadaþý Ýb- ni Ömer'in, Yemen ve Hacerü'l-Esved köþelerine özellikle el sürdüðünü gördü. Bunun üzerine yaný- na yaklaþýp þöyle söyledi:

– Sen, Allah Resûlünün ashabýndan hiç kimse- nin yapmadýðý þekilde köþeler üzerine abanýyorsun.

Bunun üzerine Ýbni Ömer dedi ki:

– Bunu yapýyorsam elbette bir sebebi vardýr.

Resûlûllahýn þöyle buyurduðunu duydum: "O iki (köþeye) el sürmek, günahlara kefarettir." 34

(60)

UZAKTAN SELÂM

Ünlü âlimlerden Tâvus, Hacerü'l-Esved'in ya- nýnda kalabalýk gördüðü zaman kalabalýðýn arasýna karýþmazdý. Sadece Hacerü'l Esved'i uzaktan selâm- lamakla yetinirdi. Orasýný tenha bulduðu zaman ise mübarek taþýn yanýna gider ve onu üç kere öperdi.

Sonra da "Ýbni Abbas da iþte böyle yapardý." derdi. 35

(61)

KANA KANA

Ýbni Abbas'ýn yanýna bir adam gelmiþti. Ýbni Abbas, adama:

– Nereden geliyorsun, dedi. Adam:

– Zemzemden, deyince Ýbni Abbas:

– Ondan gerektiði þekilde içtin mi, diye sordu.

Bu soru üzerine meraklanan adam:

– Nasýl, deyince Ýbni Abbas þöyle bir açýklama yaptý:

– Zemzem içerken kýbleye döneceksin. Besme- le çekeceksin. Zemzemi üç nefeste kana kana içe- ceksin. Bitirdiðinde Yüce Allah'a hamd edeceksin.

(62)

Çünkü Peygamberimiz þöyle buyurmuþtur: "Müna- fýklarla bizim aramýzdaki fark, onlarýn zemzemi ka- na kana içmemeleridir." 36

(63)

ÝÞTE BEN OYUM

Bilge bir kiþi, bir hatýrasýný þöyle anlatmýþtý:

"Tavaf sýrasýnda bir adam gördüm. Adam tavaf ederken, hizmetçileri de çevresindeki insanlarý saða sola itiyordu. Hac görevimizi tamamladýk ve evleri- mize döndük. Bir süre sonra hacda gördüðüm o adamý, Baðdat köprüsünde dilencilik yaparken gör- düm. Gördüðüm dilencinin, tavaftaki kiþi olup ol- madýðýný anlamak için dikkatle baktým. Sürekli kendisine bakmam, adamýn dikkatini çekmiþ ola- cak ki bana:

–Neden bakýp duruyorsun, deyiverdi. Ben de:

– Seni tavafta etrafýnda hizmetçileri olan bir adama benzettim de, dedim.

(64)

Adam:

– Evet, iþte ben oyum. Ben, insanlarýn alçak gö- nüllülük gösterdiði yerde gururlandým. Allah da beni, insanlarýn yüceldiði yerde alçalttý, dedi." 37

(65)

BENÝ ÝSTEDÝ

Hac yolculuðu yapan bir Ýslâm büyüðü þöyle anlatmýþtý:

"Soðuk bir günde kuþlara yem veren bir ateþpe- restin yanýndan geçiyordum. Ona dedim ki:

– Ýman olmayýnca bu yaptýðýnýn faydasýný göre- mezsin. Allah, bu yaptýðýn iyiliði ancak iman ile ka- bul eder.

– Belki kabul etmez, ama bu yaptýðýmý görmez, bilmez mi?

– Elbette görür ve bilir.

– Öyle ise bu da bana yeter.

Sonra ben, adamý orada býraktým ve yoluma de- vam ettim. Aradan birkaç yýl geçmiþti. Bir hac ziya-

(66)

retinde tavaf yapýyordum. Bu sýrada gözü yaþlý bir adamýn:

– Ey bu âlemin sahibi! Ey bu evin Rabbi! Her þeyi gören, iþiten, bilen Sensin, dediðini duydum.

Yüzünde, iman nuru parlýyordu. Dikkat edince bu nur yüzlü adamýn, birkaç yýl önce karlý bir günde kuþlara yem veren ateþperest olduðunu hatýrladým.

Tavaftan sonra hemen onun yanýna gittim. Beni gö- rünce:

– Ýþte, Allah gördü ve bildi, dedi. Sonra gözle- rime bakarak:

– Allahu Ehad! Resûlûhu Ahmed! (Allah birdir, Ahmed O'nun Resûlüdür.) sözleriyle ruhunu teslim etti.

O anda bir ses þöyle diyordu:

– Ey kulum! Sen evimi istedin, onu buldun. O ise Beni istedi, Beni buldu." 38

(67)

Safa ve Merve

(68)

ALLAH’A EMANET

Hazreti Ýbrahim ve hanýmý Sâre'nin yaþlarý epey ilerlemiþti. O zamana kadar da çocuklarý olmamýþ- tý. Ýbrahim Aleyhisselâm, hanýmý Sâre'nin de uygun görmesiyle Hacer adýnda Mýsýrlý bir hanýmý ikinci eþi olarak aldý. Ancak bu evlilikten kýsa bir süre sonra, Sâre ile Hacer arasýnda geçimsizlik baþ gös- terdi. Bu duruma çok üzülen Hacer, huzura kavuþ- mak için Allah'a çok dua etti. Yüce Allah da ona bir

(69)

mesini istedi. Sâre'nin bu isteði, vahiyle de onayla- nýnca Hazreti Ýbrahim onlarý bir meleðin yol gös- termesiyle Mekke'ye götürdü. O zamanlar Mekke, içinde hiç kimsenin yaþamadýðý ýssýz bir yerdi. Haz- reti Ýbrahim, onlarý Beyt'in (Kâbe'nin) yanýnda

"Devha" denen büyük bir aðacýn dibine býraktý. Bu- rasý aslýnda zemzemin tam üstündeki bir yer idi. Fa- kat o anda orada hiç su yoktu. Hazreti Ýbrahim, ha- nýmý ile oðlunun yanýna içerisinde hurma bulunan bir çanta ile bir su tulumu býraktý. Sonra da arkasý- ný döndü ve oradan uzaklaþmaya baþladý.

Bir süre eþinin arkasýndan çaresizce bakan Ha- cer, sonra Ýbrahim Peygamberin peþine düþtü ve:

– Ey Ýbrahim! Bizi burada, hiçbir insanýn, hiç- bir yoldaþýn bulunmadýðý bir yerde býrakýp nereye gidiyorsun, diye seslendi. Bu sözünü iki kere tekrar- ladý. Allah'ýn emri gereði Hazreti Ýbrahim, dönüp ona bakmayýnca Hacer üçüncü kere seslendi:

– Böyle yapmaný sana Allah mý emretti?

O zaman Ýbrahim Aleyhisselâm döndü ve:

– Evet, buyurdu. Hazreti Hacer:

– Öyleyse Rabbimiz, bizi burada periþan etmez, dedi ve oðlunun yanýna geri döndü.

Hazreti Ýbrahim de yoluna devam etti. Eþinin kendisini göremeyeceði kadar uzaklaþýnca da Kâbe'ye yöneldi, ellerini kaldýrdý ve þöyle dua etti:

(70)

– Ey Rabbimiz! Ben, ailemden bir kýsmýný Se- nin Kutsal Mabed'inin yanýnda ekin bitmez bir va- dide yerleþtirdim. Ey bizim Rabbimiz, namazý gere- ðince kýlsýnlar diye böyle yaptým. Ya Rabbi, artýk insanlarýn bir kýsmýnýn gönüllerini onlara doðru yö- nelt, onlarý her türlü ürünlerden rýzýklandýr ki Sana þükretsinler. (Ýbrahim sûresi, 37. âyet)

Hazreti Ýbrahim eve geri dönerken hanýmý Ha- cer de oðlu Ýsmail ile ilgilenmeye baþlamýþtý. Bir yandan çocuðunu emziriyor bir yandan da yanlarýn- daki sudan içiyordu. Ancak bir süre sonra kaptaki su bitmiþti. Hem kendisi hem de bebeði çok susa- mýþtý. Zavallý annenin susuzluktan kývranan bebe- ðine baktýkça içi gidiyordu. Onu bu hâlde seyret- menin acýsýna dayanamayarak oturduðu yerden kalktý ve koþarak kendisine en yakýn bulduðu tepe- ye çýktý. Bu tepenin adý Safa idi. Tepenin üzerine çý- kýnca birilerini görebilir miyim diye etrafa bakýndý, ama kimseyi göremedi. Sonra Safa'dan inip vadiye ulaþtý. Eteðini toplayýp telâþla koþmaya baþladý. Va- diyi geçti ve Safa tepesinin karþýsýndaki tepenin üze- rine çýktý. Bu tepenin adý da Merve idi. Merve tepe- sinin üzerinde de etrafa baktý, ama yine kimseyi gö-

(71)

– Ey ses sahibi! Bana sesini iþittirdin. Bir yardý- mýn varsa gecikme, dedi. Derken oracýkta bir melek belirdi. Bu, Cebrail Aleyhisselâm idi. Hazreti Ceb- rail kadýna seslendi:

– Sen kimsin?

– Ben Hacer'im, Ýbrahim'in oðlunun annesi...

– Ýbrahim sizi kime býraktý?

– Allah Teâla'ya.

– Her ihtiyacýnýzý görecek Zat'a emanet etmiþ.

Sonra Cebrail yeri eþeledi ve nihayet su çýkma- ya baþladý. Suyu gören Hazreti Hacer, çok heyecan- lanmýþtý. Boþa akmamasý için suyu eliyle havuzlu- yordu. Su ise aktýkça dipten kaynýyordu.

Hacer bu sudan kana kana içti, sonra da çocu- ðunu emzirdi. Melek, Hacer'e:

– Burada mahvoluruz diye korkmayýn! Allah Teâla Hazretlerinin burada bir evi olacak ve bu evi, þu çocuk ve babasý bina edecek. Allah Teâla, o iþin sa- hiplerini ziyan etmez, dedi. Sonra da oradan ayrýldý.

Günler gelip geçti ve derken bir gün Hacer ve Ýsmail'in yakýnlarýnda bir yere bir kafile uðradý.

Mekke'nin aþaðýsýna konaklamýþ olan kafileden ba- zýlarý, ileride bir yere kuþlarýn gidip geldiðini gördü- ler. Birbirlerine, "Bu kuþlar ancak su üzerinde böy- le döner. Hâlbuki biz bu vadide su olmadýðýný bili- yoruz!" dediler. Sonra da durumu araþtýrmak için

(72)

oraya iki adam gönderdiler. Suyu görünce þaþýran adamlar, hemen kafilenin yanýna geri döndüler.

Arkadaþlarýnýn getirdiði haberle iyice merakla- nan kafile, suyun yanýna doðru hareket etmeye baþ- ladý. Oraya vardýklarýnda suyun baþýnda Hacer'i buldular. Ona:

– Senin yanýnda konaklamamýza izin verir mi- sin, dediler.

Zaten Hazreti Hacer de insanlarla birlikte yaþa- mak istiyordu. Bu sebeple yapýlan teklifi kabul etti.

Onlara:

– Evet! Ama suda hakkýnýz olmadýðýný bilin, dedi. Onlar da:

– Pekâlâ, dediler ve orada konakladýlar. Sonra geride kalan adamlarýna haber saldýlar. Onlar da gelip buraya yerleþtiler. 39

(73)

ÝKÝ TEPE ARASINDA

Veda haccý yapýlýyordu. Allah Resûlü, Kâbe'de tavaf ettikten sonra Safa tepesine yaklaþtýðýnda:

– Þüphe yok ki Safa ile Merve, Allah'ýn belirle- diði niþanelerdendir, dedi ve:

– Allah'ýn baþladýðýndan baþlýyorum, buyurdu.

Sonra da sa'ya, Safa tepesinden baþlamak üzere Safa'nýn üzerine çýktý ve kýbleye yöneldi. Kâbe'ye bakarak Allah'ý tevhid ve tekbir etti.

Üç kere:

– Bir olan Allah'tan baþka hiçbir ilâh yoktur!

O'nun eþi, ortaðý yoktur! Mülk, O'nundur! Hamd, O'na mahsustur! Diriltir, öldürür! O, her þeye kadir-

(74)

dir! Allah'tan baþka hiçbir ilâh yoktur, dedi. Sonra da:

–Allah vaadini yerine getirdi. Kuluna yardým etti. Müslümanlara karþý toplanmýþ olan bütün ka- bileleri, bozguna uðratan da O'dur, buyurdu.

Tekrar tekbir ve hamdden sonra Allah'ýn diledi- ði kadar dua etti. Duada söylediklerini de üç kere tekrarladý. Sonra Safa tepesinden Merve tepesine doðru yürüyerek indi.

Peygamber Efendimiz o kadar hýzlý sa'y ediyor- du ki elbisesi açýlýp da dizlerinin göründüðü oluyor- du. Bu hýzlanýþý, vadinin ortasýna gelince yapýyor, ortayý geçince normal yürüyüþüne devam ediyordu.

Müslümanlara da:

– Ey insanlar! Þüphe yok ki Yüce Allah, sa’yi si- ze vacip kýldý. Sa'y ediniz, buyuruyordu.

Ayrýca vadi içinde de "Rabbiðfir verham ve entel eazzü'l-ekrem! (Ya Rab! Beni baðýþla ve bana rahmet et! En aziz, en kerim Sensin!" diyerek dua etmiþti.

Merve tepesine çýktýðý zaman, Safa tepesinde yaptýklarýný orada da aynen yaptý.

(75)

bu tavaflardan birini binitli olarak yapmýþtý. Say'ini ise önce yürüyerek yapmýþ, sonra da binitli olarak tamamlamýþtý. Sa'yi, Safa'dan Merve'ye yedi gidiþ- geliþle en sonunda Merve'de bitirmiþti. 40

(76)

ZÝYARET TAVAFI

Kurban Bayramý’nýn birinci günü idi. Peygam- berimiz, öðle vaktinden önce bineðine binerek ziya- ret tavafýný yapmak üzere Kâbe'ye gitti. Müslüman- lara da bu tavafa gitmelerini emretti. Tavafýný yap- týktan sonra da öðle namazýný kýldý. Sonra hacýlara zemzem daðýtma hizmetinde bulunan Abdülmut- talib oðullarýnýn yanýna vardý ve:

– Ey Abdülmuttalib oðullarý! Kovalarla su çe-

(77)

Abdülmuttalib oðullarý, Efendimize hemen bir kova zemzem sundular. Allah Resûlü de ondan içti.

Baþýna da döktü. Sonra devesine binerek sahabiler- le üzüm þerbeti içmeye gitti. Hazreti Abbas'la Ab- dullah bin Abbas, Efendimize bir kap içinde üzüm þerbeti sundular. O da þerbetten içti, artanýný da Üsâme'ye verdi ve:

– Çok güzel yapmýþsýnýz! Hep böyle yapýnýz, buyurdu. 41

(78)

KOÞARKEN GÖRDÜN MÜ?

Ýbni Ömer'e sordular:

– Sen Resûlûllahý, Safa ve Merve tepeleri arasýn- da hýzlý koþarken gördün mü?

O da þöyle cevap verdi:

– Evet! Bir grupla birlikte koþuyorlardý. Ben, o

(79)

Arafat

(80)

BURASI VAKFE YERÝDÝR

Peygamber Efendimiz, namazdan sonra devesi Kasvâ'ya binmiþ ve Cebelü'r-Rahme'nin (Rahmet Daðý'nýn) dibindeki vakfe yerine varmýþtý. Kasvâ'nýn göðsünü kayalara doðru çevirdi. Sonra da kýbleye döndü. Bu þekilde güneþ batýncaya kadar vakfe yap- tý. Müslümanlara da, Arafat vakfesini yapmalarýný eliyle iþaret buyurdu. Arafat'ta, uzak yerlerde bulu-

(81)

fý vakfe yeridir, dedi.

Sonra "Lebbeyk! Allahümme Lebbeyk!" diyerek telbiye getirdi ve:

– Ýyilik ancak ahiret iyiliðidir, buyurdu.

Daha sonra bir eliyle devesinin yularýný tuttu.

Diðer elini kaldýrarak en çok yaptýðý ve kendisinden önceki peygamberlerin de duasý olan þu dua ile dua etmeye baþladý:

– Allah'tan baþka hiçbir ilâh yoktur! O birdir, O'nun eþi ortaðý yoktur. Mülk, O'nundur! Hamd, O'na mahsustur! Hayýr, yalnýz O'nun elindedir. O diriltir, öldürür. O her þeye kadirdir. Allah, þu ger- çeðe þehâdet etti ki Allah'tan baþka hiçbir ilâh yok, ancak O vardýr! Bütün meleklerle büyük ilim sa- hipleri de adl ve hakkaniyetle durarak þahittir ki Allah'tan baþka hiçbir ilâh yok, ancak aziz ve hakîm olan O vardýr. (Âl-i Ýmran sûresi, 18. âyet)

Ben de bu gerçeðe þahit olanlardaným ya Rab!

Ey Allah'ým! Senin buyurduðun gibi, bizim söyledi- ðimizden daha üstün bir þekilde Sana hamd olsun!

Ey Allah'ým! Benim namazým, ibadetim, diriliðim, ölümüm Senin içindir! Dönüþüm Sanadýr!

Allah Resûlü, o akþam üzeri Arafat'ta ümmetinin baðýþlanmasý ve rahmete nâil olmasý için çok yalvardý.

Ve Yüce Allah, Efendimize:

(82)

– Birbirlerine haksýzlýk edenler hariç, ümmetini baðýþladým! Ancak zalimden mazlumun hakkýný alacaðým, buyurdu. 43

(83)

BÜTÜN MÜMÝNLEREDÝR

Sahabeden Ýbni Ömer (radýyallahu anh) Allah Resûlünün þöyle buyurduðunu duydu:

– Arefe günü akþam olunca Allah, kalbinde zerre kadar imaný bulunan herkesi baðýþlar. Bunun üzerine Ýbni Ömer sordu:

– Ey Allah'ýn Resûlü! Bu sadece Arafat'ta bulu- nanlar için midir?

– Hayýr, aksine bütün müminleredir. 44

(84)

ÞEYTANIN KORKUSU

Bir din büyüðü, Arafat'ta iken insan kýlýðýna gir- miþ olan þeytaný; zayýf, benzi soluk, gözü yaþlý ve iki büklüm periþan bir hâlde görmüþtü. Þeytana sordu:

– Niçin aðlýyorsun?

– Sadece Allah rýzasý için hacca gelenler var ya iþte onlarýn dileklerinin Yüce Allah tarafýndan ka- bul edilmesinden korkuyorum.

– Peki, niçin benzin soluk?

– Müslümanlarýn daima ibadetle meþgul olma-

(85)

Mina ve Þeytan

Taþlama

(86)

YEDÝ TAÞ

Ebu't-Tufeyl adýnda bir sahabi, büyük sahabi ve Ýslâm âlimi Ýbni Abbas ile sohbet ediyordu. Bir ara ona hac ile ilgili bazý sorular sordu. Bunun üzerine Ýbni Abbas þunlarý anlattý:

"Hazreti Ýbrahim'e hac ibadeti emredilince þey- tan, önüne çýktý ve ona engel olmak istedi. Sonra da Ýbrahim Peygamberle yarýþmaya baþladý. Fakat Ýb- rahim Aleyhisselâm sonunda onu geçiverdi. Sonra Hazreti Cebrail geldi ve Ýbrahim Peygamberi, Bü-

(87)

Cebrail Aleyhisselâm, onu Küçük Cemre'ye götür- dü. Þeytan orada da Hazreti Ýbrahim'in önüne çýk- tý. Ýbrahim Peygamber, þeytana yedi taþ daha atýn- ca þeytan oradan uzaklaþtý. Sonra Cebrail, Ýbrahim Peygamberi Mina'ya götürdü ve:

– Ýþte burasý insanlarýn konakladýklarý Mina'dýr, dedi. Daha sonra onu Müzdelife'ye götürüp:

– Ýþte Meþ'ar-i Haram, dedi. Oradan da Hazreti Ýbrahim ile Cebrail Aleyhisselâm Arafat'a gittiler."

Bu anlattýklarýndan sonra Ýbni Abbas, Ebu't- Tufeyl'e:

– Oraya neden Arafat denildi, biliyor musun, diye sordu. O da:

– Hayýr, dedi. Bunun üzerine Ýbni Abbas de- vam etti:

– Orada Cebrail Aleyhisselâm, Ýbrahim'e "Bil- din mi?" diye sordu. O da "Evet!" dedi. Ýþte bunun için oraya Arafat denildi.

Sonra Ýbni Abbas, Ebu't-Tufeyl'e:

– Telbiye neden getirilir? Biliyor musun, dedi.

Ebu't-Tufeyl :

– Bilmiyorum, deyince Ýbni Abbas þunlarý anlattý:

– Ýbrahim'e haccý ilân etmesi emredildiði za- man daðlar baþlarýný eðdiler, köyler ve kasabalar da onun göreceði þekilde yükseltildi. O da insanlara haccý telbiye ile ilân etti. 46

(88)

FÝSKE TAÞLARI

Peygamberimiz, veda haccýnda Muhassir vadisi- ne geldiðinde þunlarý söyledi:

– Þeytan taþlarken atýlacak taþlarý toplayýnýz!

Bilmiyorum, belki de bu yýlýmdan sonra sizinle bir daha buluþamam! Sizi bir daha göremem! Sonra da þeytanlarý, fiske taþý gibi küçücük taþlarý parmak arasýna alarak taþlamalarýný emretti.

Resûlûllah, Muhassir vadisinde hayvanýný hýzla

(89)

– Ey insanlar! Hac amellerinizi nasýl yapacaðýný- zý benden öðreniniz ve onlarý ezberleyiniz! Bilmiyo- rum, belki de bu yýlýmdan sonra bir daha haccede- mem! Dinde taþkýnlýktan sakýnýnýz! Çünkü sizden öncekileri helâk eden, ancak dindeki taþkýnlýklarýydý.

Daha sonra Mina vadisinin ortasýna aþaðýdan yukarýya doðru durdu. Kâbe'yi soluna, Mina'yý da saðýna aldý. Büyük Cemre'ye doðru yöneldi. Büyük Þeytan'a taþ atýncaya kadar telbiyeye devam etti.

Büyük Þeytan'a birer birer yedi tane fiske taþý attý ve her taþý atarken de "Allahü ekber!" dedi.

Peygamber Efendimiz taþlarýný atarken halk da taþ atmaya ve birbirleri üzerine yýðýlmaya baþlamýþ- tý. Allah Resûlü onlara:

– Ey insanlar! Birbirinizi öldürmeyiniz! Sizler, þeytan taþlayacaðýnýz zaman fiske taþlarý gibi küçük- lerini parmaklarýnýzýn arasýnda atýnýz, buyurdu. 47

(90)

DEVESÝNÝN ÜZERÝNDE

Kudâme bin Abdullah dedi ki:

– Resûlûllah Aleyhisselâmý devesinin üzerinde þeytan taþlarken gördüm. Ne vurmak ne itip kak- mak ne de "Çekil, çekil!" demek vardý! 48

(91)

ÞEYTAN TAÞLAMAK

Peygamber Efendimiz, kurban yeri ile Mina Mescidi’nin hemen yanýndaki þeytaný taþladýðý za- man, yedi taþ atardý. Her bir taþ atýþýnda da "Allahü ekber!" derdi. Sonra mescidin önüne gelip kýbleye karþý ellerini kaldýrarak durur ve uzunca dua ederdi.

Bu duruþu uzun tutardý. Sonra ikinci þeytana gelip ona da yedi taþ atardý. Yine her taþ atýþýnda tekbir ge- tirirdi. Sonra sol taraftan ayrýlýp kýbleye karþý durur ve ellerini kaldýrarak dua ederdi. Daha sonra Büyük Þeytan'ý takip eden þeytana gelip yedi taþ da ona atar- dý. Fakat orada durmazdý. 49

(92)

Kurban

(93)

KOÇU KURBAN ET!

Bir gece Hazreti Ýbrahim'e rüyasýnda "Allah Teâlâ sana oðlun Ýsmail'i kurban etmeni emrediyor."

denildi. Ýbrahim Peygamber uyandýðýnda, eûzü bes- mele çekerek Allah'a sýðýndý. Abdest alýp namaz kýl- dý ve tekrar yattý. Fakat yine ayný rüyayý görmüþtü.

Telâþla uyandý. Kalbi yerinden çýkacak gibiydi. Oð- lu Ýsmail uyandýðýnda onu, þefkatle baðrýna bastý ve hanýmý Hacer'e:

– Ben yarýn, Rabbime ibadet için evden çýkaca- ðým. Ýsmail de benimle gelecek. Oðluma gusül ab- desti aldýr ve ona en güzel elbiselerini giydir, dedi.

Eþinin bu isteði üzerine Hacer, Ýsmail'i, güzelce hazýrladý. Sonra da Hazreti Ýbrahim ile Ýsmail yola

(94)

çýktýlar. Onlar gider gitmez þeytan hemen, yaþlý bir insan kýlýðýnda Hazreti Hacer'in yanýna geldi ve þöyle dedi:

– Ýbrahim'in, oðlunu nereye götürdüðünü bili- yor musun?

– Allah'a ibadet için götürdü.

– Hayýr, onu boðazlayacak.

– Hiç baba evlâdýný keser mi?

– Gördüðü bir asýlsýz rüya için kesecekmiþ.

– Hayýr, dedi Hacer ve onu kovdu. Hacer'i eþi- ne karþý kýþkýrtmayý baþaramayan þeytan, bu sefer de Ýbrahim Aleyhisselâmýn yanýna geldi ve:

– Sen nasýl babasýn ki, oðlunu boðazlamaya gö- türüyorsun, dedi. Hazreti Ýbrahim:

– Ey lânetli, defol! Eðer benim yüz bin oðlum olsa, Allah için yine hepsini kurban ederim, dedi.

Hazreti Ýbrahim tarafýndan da terslenen þeytan, bu kez de Ýsmail Aleyhisselâma yanaþtý ve:

– Ýsmail, baban seni kesecek, dedi. Hazreti Ýs- mail hayretle:

(95)

– Eðer Rabbim için kurbanlýða kabul edilirsem bu, benim için en büyük þereftir, dedi ve þeytaný ya- nýndan kovdu. Arkasýndan da birkaç taþ attý.

Sonra da baba-oðul yollarýna devam ettiler. Ýb- rahim Aleyhisselâm, Mina'ya gelince biraz oturdu.

Yanýnda oynayan oðluna bakýp aðlamaya baþladý.

Babasýnýn aðladýðýný gören Ýsmail, onun yanýna ge- lerek dizine oturdu ve:

– Babacýðým, neden aðlýyorsun, dedi. Ýbrahim Peygamber:

– Oðlum, Rabbim bana seni kurban etmemi emir buyurdu, deyince Hazreti Ýsmail:

– Babacýðým, emrolduðun gibi yap! Ýnþallah beni sabredenlerden bulursun, dedi. Ýbrahim Aley- hisselâm, oðlunun bu teslim olmuþ hâline duygula- narak onu gözlerinden öptü. Sonra da Ýsmail'in el- lerini ve ayaklarýný baðlayýp onu yüzükoyun yatýrdý.

Besmele ile býçaðý boynuna götürdü. Kesmeye ça- lýþtý, ama býçak kesmiyordu. Tekrar denedi, ama bý- çak yine kesmedi. Dönüp býçaðý taþa vurunca býçak taþý yardý ve o anda dile gelerek:

– Ey Allah'ýn dostu! Boþuna uðraþýyorsun, kes- mem. Çünkü Yüce Allah bana "Kesme!" buyurdu, de- di. Ýbrahim Aleyhisselâm, "Acaba kurbanýmýz kabul edilmedi mi?" diye endiþelenirken þöyle bir ses duydu:

– Ey Ýbrahim! Oðlunu kesmekten vazgeç ve onun yerine koçu kurban et!

(96)

Duyduðu bu sesle çok heyecanlanan Hazreti Ýbrahim Aleyhisselâm, baþýný göðe kaldýrdý. O an Hazreti Cebrail, cennetten getirdiði bir koçla aþaðý iniyordu. Hazreti Ýbrahim öyle çok sevindi ki. Allah Ýsmail'ini ona baðýþlamýþtý. Hemen koçu kurban ederek Rabbine þükretti. 50

(97)

DAMLA YERE DÜÞMEDEN

Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) buyur- du ki:

– Âdemoðlu, Allah katýnda Kurban Bayramý günü kan akýtmaktan daha sevimli bir amel iþleme- miþtir. Çünkü kestiði kurban, kýyamet gününde boynuzlarý, kýllarý, týrnaklarý ile gelecektir.

Kurbandan akan kanýn damlasý, yere düþmeden Allah katýndaki bir mekâna düþer. Allah katýnda kabul olunur. Artýk gönülleriniz, kurban kesmeniz sebebiyle hoþ olsun. Kurban sahibi için, onun her kýlýna karþý bir sevap vardýr. 51

(98)

KURBANLIK DEVE

Bedir Savaþý’nda burnunda gümüþ halka takýlý, iyi cins bir deve ele geçirilmiþti. Bu deve Müslüman- lara, Peygamberimizin en büyük düþmaný olan Ebu Cehil'den ganimet kalmýþtý. Sonra da Allah'a kurban olarak adandý.

Deve, bir gün otladýðý yerden kaçarak Mekke'ye kadar gitti ve eski sahibi Ebu Cehil'in evine vardý.

Amr isminde bir sahabi de devenin kaçtýðýný fark

(99)

lah Resûlü, Allah'a adanmýþ bir kurbanýn hiçbir þe- kilde deðiþtirilemeyeceðini þöyle açýkladý:

– Eðer biz onu, kurbanlýk olarak belirlememiþ olsaydýk dileðinizi yerine getirirdik! 52

(100)

UMRE VE TEMETTU HACCI

Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem), veda haccýnda umre ile temettu haccý yapmýþ, kurbanýný da beraberinde götürmüþtü. Önce umre için sonra da hac için niyet edip telbiye getirdi. Müslümanlar da onunla beraber umre ve temettu haccý yaptýlar.

Müslümanlardan kimi kurban almýþ kimisi de al- mamýþtý. Mekke'ye varýnca, Peygamber Efendimiz onlara þöyle hitap etti:

(101)

çýksýn. Sonra da hac için niyet edip ihrama girsin, telbiye getirsin ve kurban kessin. Kurban bulama- yan ise üç gün hac günlerinde, yedi gün de ailesinin yanýna döndüðünde oruç tutsun.

Peygamber Efendimiz, daha sonra Kâbe'yi ta- vafa baþladý. Önce Hacerü'l-Esved'i selâmladý. Ýlk üç tavafýný hýzlý olarak yaptý. Kalan dört tavafý ise daha yavaþ yürüyerek yaptý. Tavaftan sonra Ma- kam-ý Ýbrahim'de iki rekât namaz kýldý. Sonra da Safa ile Merve tepeleri arasýnda yedi defa sa'y etti.

Kurban günü kurban kesip de Arafat'tan dönerek, Kâbe'yi tekrar tavaf edinceye kadar da ihramdan çýkmadý. Bunlarý yaptýktan sonra ihramdan çýktý.

Kurbanýný yanýnda getiren Müslümanlar da aynen Allah Resûlünün yaptýðý gibi yaptýlar. 53

(102)

HER YILA BÝR KURBAN

Peygamber Efendimiz, veda haccýnda bayram günü kurban kesme yerine gitmiþ ve orada Müslü- manlara þöyle hitap etmiþti:

– Burasý, kurban kesme yeridir! Mina'nýn her tarafý kurban kesme yeridir! Kurban Bayramý’nýn diðer günlerinde de kurban kesilir. Bu günler teþrik günleridir. Kurbanýnýzý konakladýðýnýz yerlerde ke- siniz! Mekke'nin bütün caddeleri ve yollarý da kur-

(103)

alýnmasýný emretti. Bu etler bir çömleðe konularak piþirildi. Efendiler Efendisi ve Hazreti Ali de piþen etten yediler. Daha sonra Peygamberimiz, Hazreti Ali'ye develerin etlerini ve derilerini fakirlere daðýt- masýný emredip:

– Kurbanlarýn kelle ve ayaklarýný kasap ücreti olarak verme, buyurdu. 54

(104)

SAKINCASI YOKTUR

Peygamber Efendimiz, hac vazifesi sýrasýnda Mi- na'da durmuþtu. Bunu fýrsat bilen Müslümanlar gelip O'na sorular sormaya baþladýlar. Bir adam dedi ki:

– Kurban kesmeden önce traþ olmuþtum ya Resûlûllah! Allah Resûlü þöyle buyurdu:

– Þimdi kes, bir sakýncasý yoktur. Baþka biri:

(105)

pýlmasý gerekenin sonra, sonra yapýlmasý gerekenin de önce yapýlmasý konusundaki meselelerin hangisi sorulduysa Peygamber Efendimiz mutlaka:

– Yap, bir sakýncasý yoktur, buyurdu.55Son ola- rak da þöyle dedi:

– Ancak kiþi, bir Müslümanýn gýybetini yapar- sa ona zulmetmiþ olur. Ýþte asýl günah iþleyen ve kendini helâk eden odur. 56

(106)

GELECEK SENE

Hazreti Ömer, bir hac mevsimi kurban kes- mekteydi. Bu sýrada yanýna Mekke'ye yeni ulaþan Hebbâr adýnda biri geldi ve:

– Ey müminlerin emiri! Biz günleri þaþýrdýk. Bu günü arefe biliyorduk. Haccý yapamadýk, dedi.

Bunun üzerine Ömer (radýyallahu anh), ona þu cevabý verdi:

– Haydi, git ve tavafýný yap. Beraberinde olan-

(107)

CENNETE GÖTÜREN BÝNEK

Adamýn biri her Kurban Bayramý'nda koyunun deðeri kadar fakirlere sadaka verir ve kurban kes- mezdi. Bunu yaparken de “Niçin bir hayvanýn caný- na kýyayým ki?" diye düþünürdü.

O yýl da yine ayný þeyi yapmýþtý. Gece rüyasýn- da, kýyameti gördü. Ýnsanlar bineklerine binmiþ, melekler onlarý cennete götürüyordu. Kendisi ise yaya olarak gidiyordu. Görevlilere bu hâlinin sebe- bini sorunca:

– Bu binekler, dünyada kesilen kurbanlardýr, denildi. Adam:

(108)

– Ben de kurban deðerini sadaka verirdim, de- yince görevliler:

– Sen bilmez misin ki kýymetini vermekle, kur- ban kesmek bir deðildir. Kurbaný kesmek gerekir, dediler. 58

(109)

Hacdan Dönüþ

(110)

VEDA TAVAFI

Peygamber Efendimiz veda haccýndaydý. Bayram günü tavaf yaptý. Sonra da Mina ile Müzdelife arasýn- da bir vadi olan Muhassab'a vardý. Orada Müslüman- lara þöyle buyurdu:

– Allah, o kiþinin yüzünü aydýnlatsýn, neþelendir- sin ki sözlerimi ezberler ve sonra da onu iþitmemiþ olanlara ulaþtýrýr. Olabilir ki onu anlayan, anlamaya- na taþýr. Olabilir ki onu anlayan, kendisinden daha iyi

(111)

malarý sebebiyle namaz kýlamayan hanýmlara izin verdi. Sonra da Zilhicce ayýnýn on dördünde çarþam- ba günü sabah namazýndan önce Kâbe'nin tavaf edi- leceðini duyurdu. Namazdan sonra devesine bindi ve Kâbe'ye gelerek veda tavafýný yaptý. Âlemlerin Efen- disi, daha sonra kutlu Medine'ye hareket etti. 59

(112)

DÖNÜÞ YOLUNDA

Peygamber Efendimiz, hac veya umreden döner- ken yolda her yokuþa veya yüksek yere çýktýðýnda üç kere "Allahü ekber!" der, sonra þöyle devam ederdi:

– Allah'tan baþka ilâh yoktur, O'nun ortaðý yoktur. Mülk, O'nundur. Hamd, O'nadýr. O, her þe- ye gücü yetendir. Biz; yolculuktan dönen, tövbe eden, kulluk yapan ve Rabbimize hamd eden kiþile- riz. Allah verdiði sözü yerine getirdi, kuluna yardým

(113)

BERAT KÂÐIDI

Baðdat'tan bir kafile hacca gidecekti. Bu hac kafilesine fakir biri de katýlmýþtý. Þehrin dýþýna çýkýl- dýðýnda, onu fark eden zengin komþusu alaycý bir tavýrla:

– Bineðin yok, azýðýn yok. Sen hacca nasýl gide- ceksin ki, dedi. Fakir, mahzun bir gönülle zengine þu karþýlýðý verdi:

– Allah Teâlâ, ne güzel vekildir. Bütün varlýkla- rýn rýzkýný O vermektedir. Hepimiz O'nun verdikle- rini yiyoruz.

Daha sonra kafile, hac ibadetini yerine getirdi ve Mekke'den Medine'ye doðru yola çýktý. Yolda gi- derken fakir ile zengin komþusu tekrar karþýlaþtýlar.

(114)

Zengin komþusu, fakiri görünce hayret etti ve:

– Komþu, sen de buraya kadar gelip hac vazife- ni yapabildin ha, helâl olsun sana, demekten kendi- ni alamadý. Fakir de:

– Mevlâ'ma sonsuz þükürler olsun. Bu mübarek yerleri ziyaret etmeyi nasip etti, dedi.

Zenginin aklýna, bu saf kalpli komþusu ile alay edebileceði baþka bir þey gelmiþti:

– Hacý efendi! Acaba sana da berat verdiler mi, diye sordu. Fakir:

– Berat mý, ne beratý? Benim böyle bir þeyden haberim yok, dedi. Zengin, fakirin saflýðýný fýrsat bilerek:

– Kâbe'yi ziyaret edenlere, cehennemden kur- tulduðuna dair berat kâðýdý verilir, dedi ve bir kart çýkarýp ona gösterdi. Okuma yazmasý olmayan fakir de buna inandý. Kendisine böyle bir berat kâðýdý ve- rilmediðine çok üzüldü. Hemen Kâbe'ye geri geldi.

Ýki gözü iki çeþme aðlýyor, hüzünlü bir gönülle dua- lar ediyor ve þöyle yalvarýyordu:

– Ey âlemleri yaratan yüce Rabbim! Sen her þe- ye kadirsin. Zengin bir padiþahsýn. Ýhsanlarýn bütün

(115)

geçti. Rüyasýnda tanýmadýðý biri geldi ve "Þu bera- týný al ve arkadaþlarýna yetiþ!" diyerek elindekini ona verdi. Kendine geldiðinde, elinde nurdan yazý- larý olan ve misk gibi kokan bir berat kâðýdý duru- yordu. Onu öpüp baþýna koydu ve þükür secdesine kapandý.

Ömründe benzerini hiç görmediði bu kâðýdý koynuna sakladý ve hýzla yürüyerek arkadaþlarýna yetiþti. Kafiledekilerden bazýlarý, onun geldiðini gö- rünce küçümser bir tavýrla gülüþmeye baþladýlar.

Yanlarýna soluk soluða gelen fakire alaylý bir þekil- de:

– Cehennemden kurtulduðuna dair beratýný alabildin mi, diye sordular. Bunun üzerine fakir de koynundaki berat kâðýdýný çýkararak:

– Ýþte! Rabbimizin ihsaný olan beratým, dedi ve misk kokulu kâðýdý gösterdi. Herkes yerinde dona- kalmýþtý. Berata bakan alaycý zengin ise nurdan ya- zýlarla fakirin cehennemden azad olduðunu oku- yunca atýndan yere düþtü. Bir süre yerde baygýn ya- tan zengini zor ayýlttýlar. Kendine gelince kâðýdý öpmeye, misk kokusunu koklamaya baþladý ve:

– Yazýklar olsun boþa geçen ömrüme! Keþke be- nim inancým da bu fakirinki gibi kuvvetli olsaydý.

Keþke ben de onun kadar samimi olabilseydim.

Komþum, sadakatiyle bu mertebelere ulaþtý. Ben ise zenginliðim sebebiyle gurura kapýldým ve böyle bir lütuftan mahrum oldum. Bütün malýmý versem, bu

(116)

kâðýttaki yazýlarýn bir noktasýný bile alamam, diye- rek ah etti. Fakir adam ise:

– Hacý efendi! Beratým sende kalsýn. Sakla. Ben öldüðüm zaman kefenimin arasýna koyarsýn. Kab- rimde Münker ve Nekir meleklerine onu gösteri- rim, dedi. Zengin de fakir komþusunun vasiyetini yerine getirmek üzere berat kâðýdýný alýp sakladý.

Aradan yýllar geçmiþti. Zengin adam, ticaret için baþka bir memlekete gittiðinde fakir vefat etti.

Adamcaðýzý yýkayýp kefenlediler ve vasiyetini unu- tarak zengine verdiði berat kâðýdý olmadan defnet- tiler. Bir süre sonra zengin adam ticaretini tamam- layýp memleketine döndü. Arkadaþlarýna fakir komþusunu sorduðunda:

– Sizlere ömür! Sen gittikten sonra vefat etti, dediler.

Bu habere çok üzülen zengin:

– Onun bende kýymetli bir emaneti vardý. Ya- zýk ki komþumun vasiyetini yerine getiremedim, dedi. Hemen berat kâðýdýný sakladýðý sandýðýn baþý- na koþtu. Fakat sandýðý açtýðýnda, kâðýdý koyduðu yerde bulamamýþtý. "Bir de kabrine gidip bakayým.

Belki birisi beratý buradan alýp ona vermiþtir." diye

(117)

ses iþitti.

Çok heyecanlanmýþtý. Kalbi hýzla atýyor, dudak- larý titriyordu. Dualar okuyup fakir arkadaþýnýn ru- huna baðýþladý ve oradan ayrýlýp evine gitti. O gece rüyasýnda fakiri gördü. Fakir:

– Ey hacý efendi! Allah Teâlâ sana selâmet ver- sin. Hamdolsun o berat bana verildi. Ben de onu kabirde yanýma gelen Münker ve Nekir melekleri- ne gösterdim. Nurlu berat kâðýdýný görünce melek- ler bana sorgu sual bile etmediler. Bu beratý alma- ma, hacdan dönerken sen vesile olmuþtun. Cenâb-ý Hak senden razý olsun, dedi.

Uyandýðýnda zengin adamýn gözleri yaþlýydý.

Hemen fakir komþusunun ruhu için hatimler okut- tu. Yetimlere ve fakirlere ikramda bulundu. Ve bu- nu ömrü boyunca hiç eksik etmedi. 61

(118)

Medine ve Mescid-i

Nebevi’yi Ziyaret

(119)

MEDÝNE ÞEHRÝ

Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) buyur- du ki:

– Ben, Medine'nin iki taþlýðý arasýnda aðaçlarýn kesilmesini ve avlanýlmasýný yasaklýyorum. Bir bil- seler, Medine onlar için çok hayýrlýdýr. Kim ondan beðenmeyerek uzaklaþýrsa, Allah o kiþinin yerine ondan daha hayýrlýsýný getirir. Kim de zorluklarýna sabredip oradan ayrýlmazsa, kýyamet gününde ben onun þefaatçi ve tanýðý olurum. Kim de Medinelile- re bir kötülük yapmak isterse, Allah onu ateþte kur- þunun erimesi gibi eritir. Ya da suda tuzun erimesi gibi. 62

(120)

O’NUN MÝSAFÝRÝ

Bir gün büyük bilgin Ahmed Saîd'e, Allah Resûlünün mübarek kabrinin nasýl ziyâret edileceði soruldu. Ahmed Saîd þunlarý anlattý:

– Gücün yettiðince kalbini uygunsuz düþünce- lerden temizlemeye gayret etmelisin. Peygamber Efendimizin, kabr-i þerifinde bizim bilmediðimiz bir hayat ile diri olduðunu düþünmelisin. Bu sýrada her iki dünyada da mutluluða kavuþmanýn, yalnýz

(121)

kaldýðý süre içinde imanýný güçlendirmeli ve gerçek anlamda tevhide ulaþmalýdýr. Müslümanlar, Medi- ne'de ise Peygamber Efendimizin misafirleridir. O hâlde Medine'de konaklanan yerleri týpký bir sahabi evi gibi düþünmek gerekir. Medine, sanki orayý zi- yarete giden bir sahabi gibi ziyaret edilmelidir.

Haccýný veya umresini yapan bir müminin gayesi artýk Allah'a ve Resûlüne hizmet etmek, Kur'ân'a ve sünnete uymaya çalýþmak olmalýdýr.” 63

Referanslar

Benzer Belgeler

Raporun yazım kurallarına uyularak, belirli bir düzen içinde yazılması gerekir...

 Two-step flow (iki aşamalı akış): ilk aşamada medyaya doğrudan açık oldukları için göreli olarak iyi haberdar olan kişiler; ikinci. aşamada medyayı daha az izleyen

 KAVRULMA SÜRESİNE BAĞIMLI OLARAK AMİNO ASİT VE REDÜKTE ŞEKER AZALIR.  UÇUCU AROMA MADDELERİNİN

NADH oluşur, böylece enerji yine elektron taşıma sistemi molekülleri yardımıyla organik bir moleküle aktarılır. •Mayalarda, fermantasyon sonucunda Piruvat dekarbosillenir

 Tohumluk misel üretiminde kullanılacak substratın hazırlanışı aslında Tohumluk misel üretiminde kullanılacak substratın hazırlanışı aslında normal

Bu sonuçlar yine daha önce elde edilen (grafik yöntem) sonuçlar ile aynıdır.. Uç noktaların yolu, aşağıdaki şekildeki

Basamaklı sayı sistemini ve bu sistemde sıfırı bugün kullandığımız anlamda kullanan İslam dünyası, bütün ticari kayıtları Hint-Arap siste- mi diye bildiğimiz

Nevzat Yüksel'in editörlüðünde Çizgi Týp Yayýnevi’nce bu güne dek yayýnlanmýþ olan, yaklaþýk 1,5 yýldýr yayýnlanamayan Klinik Psikiyatri Dergisi, gecikmeyle de olsa