I S T A N B U L A D Ö N Ü Ş
Prof. Albert Gabrıel
İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Profesörü
1941 senesi Mart ayında ayrıldığım İstanbul şehrine 1 9 4 6 senesi Mayısında d ö n d ü m . A r a d a s e - çen 5 yıllık zaman içinde, dünya hâdiselerinin tesiri- ne kapılarak, Türk dostlarımla olan alâka ve müna- sebetimi intizamsız v e fasılalı bir şekilde i d a m e e - debildim. Bütün Cihanı altüst eden felâket girdabı- nın sonunda, Tiirk dostlarımın samimiyet v e mu- habbetine tekrar kavuşmuş bulunuyorum.
Dostlarımdan bazılarını biraz daha gençleşmiş buldum. Aziz d o s t u m Nihad Reşat acaba A n a d o l u yaylalarında yeni bir gençlik çeşmesi mi keşfetti>
Türkiyeye d ö n ü ş ü m ü n ertesi günü, eski v e sev- gili d o s t u m Istanbulu ziyarete başladım. Onu, 1 9 0 8 meşrutiyetinden beri tanırım. Aramızdaki sevgi ba- ğının otuz sekiz yıllık bir geçmişi var. O z a m a n d a n beri, bu büyük şehrin bana uzun yıllar araştırma v e inceleme kaynağı olacağım hissetmiştim. Hakikati s ö y l e m e k lâzım gelirse; o zaman genç v e mesleği- min acemisi idim. Bilgimin yetersizliğine rağmen, meftunu o l d u ğ u m İstanbul şehrinde Türk m e d e n i y e - tinin, yakından v e tarafsız bir şekilde, incelenmesi- ne, e v v e l c e verilmiş hükümlerin v e yerleşmiş fikir- lerin tesiri altında kalmadan, hakikatlerin m e y d a n a çıkarılmasına içten gelen bir h e v e s v e istek duy- dum.
Bu sahadaki çalışmalarıma d o ğ u m e m l e k e t l e - rinde d e d e v a m ettim. Fakat ne Yunan Sanatının emsalsiz güzelliği, ne Mısırın m u k a d d e s ehramları, ne M e z a p o t a m y a n m asırdîde ve Sihirli mahalleri, ne Baalbekin palmiyeleri, ne Persepolisin sarayları, ne Kahirenin ihtişamı, ne d e lsfehan v e Tebrizin şa- şaalı camileri bana Istanbulu unutturamadı. Onun iş- tiyak v e hâtıraları beni Şampanuaz vâdisindeki lsti- rahatgâhıma kadar takib etti. İşte, b e ş yıllık bir ay- rılıktan sonra, sevgili lstanbuluma d ö n d ü m . O n u ilkbaharın neş'esi ile bezenmiş v e gençleşmiş bul- dum. Garp memleketlerinin harp âfeti içinde, ka- ranlık v e istiraph günler geçirmelerine mukabil, Tür- kiyenin sulh havası içinde çalışarak büyük gayretler sarfettiğini gördüm.
A v r u p a d a k i harabelere, h e m e n hergün, bir yenisi katılırken, Türkiyede g e l e c e ğ e ait intizamlı v e programlı bir inşa faaliyeti g ö z e çarpıyor. U n - kapanı köprüsüne inerken. Halici geçerken, Atatürk Bulvarından İstanbul sırtlarına çıkarken ne derece takdir v e hayret hisleri içinde kaldığımı i f a d e d e güç- lük çekiyorum. Her a d ı m d a yeni bir manzara ile karşılaşıyorum. Hiç şüphesiz ki eski başşehrin esaslı v e karakteristik hatları, şahâne camilerin unutulmaz siluetleri, şehrin tabii çevresinin umumi hatları, ha- lice, boğaza v e şehri teşkil eden tepelere akseden renkler bütün güzelliklerini muhafaza ediyor. İlk ba- kışta B o z d o ğ a n ( v a l e n s ) kemerini bütün tarihi kıy- meti v e mânası ile karşımda görüyorum. Temelleri- ne kadar sokulan Tufeyli yapılardan kurtarılmış, et- rafı tamamen temizlenmiş bir halde. D a h a sonra, A -
tatürk Bulvarının en yüksek yerinden yeni açılmış geniş bir saha Marnv'ranın eşsiz panoramasını «öz- lerimin önüne seriyor; A d a l a r ve A n a d o l u sahilleri..
Bir tarafta, yeni yapılmış modern mektep binası, es- ki bir cami, yeni bir apartman v e yine eski bir türbe yanyana, g'izel bir bahar sabahının ışıklı renkleri içinde, ahenkli bir topluluk halindedir. Bunları bir- birine bağlıyan bir yeşillik, tablonun fonunu teşkil ediyor. Bu köşe, adeta Istanbulun gelecekte alacağı şekli gösteriyor. Yeni açılmış bulvarlar, iyi intihap v e tanzim edilmiş yerler karşısında, şehircinin bilgi v e hassasiyeti kadaı, dikkati, muhakemesi, iyi görüş v e düşünüşü seziliyor. M e y d a n a getirilen bu işler hakkında tenkid edici lisan kullananlar, öyle zanne- derim ki, ilmin, şuurun, sanat v e maharetin icaba tı- nı düşünmemiş olanlardır. Ö n ü m ü z d e k i senelerde, Henri Prostun Projeleri tatbik olunduktan sonra, Istanbulun o eski v e yeni halini mukayese etmek is- teyen tarafsız müşahitler şek ve şüphesiz hükümle- rini vereceklerdir. Çünkü, yalnız c a d d e v e sokaların açılması, b a h ç e v e meydanların yapılması gibi işler- le iktifa edilmemiş, büyük v e geniş çapta projeler hazırlanmış v e bunların tatbikine başlanmıştır, is- tanbul Üniversitesi İnşaatının bir kısmı t a m a m l a n -
mıştır. Çalışmaların ilerlemesi y a p ı l a c a k bu biiyuk eserin değeri v e genişliği h a k k ı n d a bir fikir v e r m e k - tedir. Bu eserde özel bir m e z i y e t g ö z e çarpıyor.
K o m p o z i s y o n , t a m a m e n m o d e r n o l m a k l a beraber, eski v e b ü y ü k Türk eserlerini hatırlatan hafif b i r ç e ş n i y e maliktir ki bu da ihtiyatlı v e orijinal bir a - raştırmanın mahsulüdür.
D i v a n y o l u n u n fazla bir değişikliğe uğramasına mukabil, E m i n ö n ü t a n m m ı y a c a k bir ş e k i l d e y e n i - lenmiştir. Y e n i Camiin etrafındaki m ü p t e z e l binalar t a m a m e n yıkılmış, C a m i bütün h e y b e t i ile m e y d a n a çıkarılmıştır.
E m i n ö n ü m e y d a n ı n ı n bir y a n ı n d a n öbür yanına kadar uzanan Mısır çarşısı, üstü örtülü pasajı, husu- si daireleri, mutedil hatlarile başlı başına bir başarı teşkil etmekte, mütecanis v e toplu manzarası ile in- sarva sanki bir çırpıda inşa e d i l m i ş hissini v e r m e k - tedir.
B u r a y a kadar s a y d ı ğ ı m işler k ü ç ü m s e n m i y e c e k d e r e c e d e kıymetli o l m a k l a beraber, Prost'un d e d i - ği gibi, b ü y ü k inşa programının ancak ilk merhalesi sayılır. E m i n ö n ü , R ü s t e m P a ş a v e M a h m u t Paşa ci- varındaki mahaller esaslı bir ş e k i l d e tadil e d i l e c e k - lerdir. M e y d a n ı n sol y a n ı n d a sıralanan garip b i n a h u yıkılarak bunların yerine büyük ticaret sarayı y a p ı - lacak, m e y d a n d a n S ü l e y m a n i y e Camiinin k u b b e v e minarelerinin silueti görülecektir.
B e y o ğ l u tarafına g e ç t i ğ i m z a m a n , b a ş k a sürprizlerle karşılaştım. B e l e d i y e dairesinin ö n ü ge- nişletilmiş v e Şişhane c a d d e s i yeni bir bina ile süs- lenmişti. M a l i y e şubesi olarak y a p ı l a n bu ^ e n i b i n a - nın ağır başlı v e orijinal bir görünüşü, güzel ve öl- çülü hatları var. Faruk Ç e ç e n i n çok m u v a f f a k o l m u ş bu eserinde taş tekniği bilhassa nazarı dikkati ç e k - m e k t e d i r .
T a k s i m v e M a ç k a arasındaki kısım ise, en b ü - yük faaliyet v e değişikliğe mazhar olmuş. Şehrin bu m o d e r n k ı s m ı n d a hiç hoşa g i t m i y e n d e p o , kışla gi- bi bir takım binalar kaldırılmış, yerlerine güzel tan- zim e d i l m i ş teraslar, bahçeler, peronlar k o n u l m u ş -
tur. Bütün bu güzelleştirici işler, t e s a d ü f ü n sevkile değil, ö n c e d e n d ü ş ü n ü l m ü ş p l â n v e p r o g r a m l a r a u- yularak m e t o d l u bir şekilde yapılmıştır. Dikilen a- ğaçlar b ü y ü d ü k t e n sonra, şehrin bu yeşil hale g e t i - rilen parçası büsbütün güzelleşecektir. T a k s i m b a h - çesinin k ö ş e s i n d e büyük ağaçlar arasında y e r alan g a z i n o m ü k e m m e l bir eserdir. Mimar Rüknettin in- c e v e nüanslı hatlarla b i n a y a özel bir k ı y m e t ver- miştir.
T a k s i m d e n M a ç k a y a kadar uzanan y o l u n s a ğ tarafında, Boğaziçinin v e A s y a kıyılarının geniş P a - n o r o m a s ı n ı g ö z ö n ü n e serecek değişiklikler yapıl-
mış. B u n d a n b e ş yıl önce, bu d e r e c e geniş bir b e l e d î p r o g r a m ı n tatbik edilmesinin garip bir cür'et v e c e - saret eseri o l a c a ğ ı n d a n şüphe ediliyordu. Bu günkü şartlar altında bu p r o g r a m ı n tatbik e d i l m i ş olması ise şayanı hayrettir. H. Prostla, projeleri v e bunlar üzerinde y a p ı l m a s ı tabii olan d e d i k o d u d a n d o ğ a n üzüntüleri hakkında, uzun u z a d ı y a görüştüm. Kar- şılaştığı zorluklarda, a y d ı n v e anlayışlı istanbul va- lisinin k e n d i s i n e ııe büyük y a r d ı m l a r d a b u l u n d u ğ u - nu bir kere d a h a tekrarladı.
Projeler üzerinde yapılan tenkit v e m ü n a k a ş a - larda, mantık v e aklıselimin galip çıkması esastır, istanbul şehrinin g e l e c e ğ i h a k k ı n d a p e k k ö t ü s o n u ç - lar d o ğ u r a b i l e c e k bazı m e s e l e l e r i n d e pek yakın bir z a m a n d a halli icap etmektedir. Şehrin umumi e k o n o m i s i üzerinde yıllarca v e belki d e asırlarca si- l i n m e z izler bırakan ürbanism kararlarını uzun uzun v e etraflı bir ş e k i l d e i n c e l e m e k lâzımdır. H i ç bir m a z e r e t kabul e t m e y e n , manasız bir ç i m e n t o yığı- nının S ü l e y m a n i y e camiinin y a m a c ı n a o t u r t u l m u ş olması, d a i m a gözlerimizin ö n ü n d e duran acı v e hü- zün verici bir m a n z a r a değil midîr? Bu k ö t ü binanın ileride yıktırılacağım müjdelediler. Bu güzel h a b e - ri t'ılihe bırakalım, şimdilik bu v â d i n b i z e bahşetti- ği s e v i n ç l e n e ş e l e n e l i m . Yalnız t e m e n n i e d e l i m ki;
b u n d a n sonra, b u gibi manasız, k ö t ü v e masraflı iş- ler yapılmasın, ayni h a t a y a bir d a h a düşülmesin..
Y a k ı n d a İstanbul şehrinde b ü y ü k bir adliye s a - rayı, muhtelif h a s t a h a n e l e r v e b u n a benzer d e v l e t binaları inşa edilecektir.
Istanbulun eski v e d'eğerli m i m a r î eserlerinin yanı b a ş ı n d a m o d e m ikametgâhları içine alan g e n i ş mahalleler m e y d a n a getirilecektir. Bu y o l d a bir g e - n i ş l e m e tabii kanunların v e y a ş a m a şartlarının icap- larındandır. B u n a hiç bir kimse engel o l a m a y a c a ğ ı gibi, îstanbulun yalnız eski eserleri ihtiva e d e n arke.
olojik bir m ü z e h a l i n d e bırakılması da hatıra geti- rilemez. Fakat, bazı A m e r i k a n şehirlerinde rastlan- dığı gibi, Îstanbulun kuru v e m e k a n i k bir Ü r b a n i s m konusu olarak d ü ş ü n ü l m e s i n e d e k i m s e cesaret e d e - m e z . Cür'et v e cesaretle c e h a l e t v e yanlış düşünüşün ekseriya birbirine karıştırıldığı vaki değil midir?
ihtiyatsız v e fazla bir cür'et, tashihi kabil o l m ı - y a n hatalar doğurur. Marinetti'nin k a b a v e sun'î bir şekilde, g e l e n e k l e r d e n ayrılan fjitürisme'i h a d d i z a t ı n d a iptidai bir fakirlikten b a ş k a bir şey değildir.
E d e b i y a t t a olsun, r e s i m d e olsun geçici bir m o d a o- lan Fütürisme uyularak, m i m a r i d e d e taş, tuğla, d e - mir v e y a ç i m e n t o d a n inşaat y a p m a k istenebilirse c e m i y e t e a n c a k felâketli manzaraların g a r a b e t nü- muneleri h e d i y e e d i l m i ş olur. C a z i b e kanunu gibi,
(Devamı 186 nci sahifede)
E h r a m l a r v e G r e k m a b e t l e r i n d e o l d u ğ u gibi. İkin- ci klâsik devir, şekil v e i d e e m u v a z e n e h a l i n d e d i r . F s i d e talî flbir f a k t ö r o l a r a k o r a eklenir.
Ü ç ü n c ü devir, ıGotik san'at o l a n r o m a n tik d e - virdir. <Şekli ««arak s o n s u z o l a n i d e e y i izah e d e r .
H e g e l ; fcir b i r a n ı n karakterini f a i d e y e b a ğ l ı v e y a serbestliği, şeklin fikre olan alâkası ile ölçer.
V o l f l i n , L i p p s gibi A l m a n nazariyeci mimar- ları m i m a r î y i , p s i k o l o j i k v e hissî bir t a k ı m h a r e k e t - leri m e y d a n a g e t i r e n ş e y , d i y e düşünürler.
X I X u n c u y ü z y ı l d a k i i l i m h a r e k e t i tıbbın te- rakkisi zihnî f a a l i y e t i n f i z y o l o j i k h a d i s e l e r l e izah
e d i l i p e d i l m i y e c e ğ i m e s e l e s i n i m e y d a n a çıkarır.
V u n d t V n p s i k o l o j i s i , f i z y o l o j i k bir (psikolojidir.
Bazı estetikçiler d e b u sırada san'atın m e n ş e - ini i ç t i m a î m u h i t e a t f e d e r l e r . Bu içtimaîlik zorlu b i r m ü c a d e l e h a l i n i alır. Estetikçilerin, f i l o z o f l a r ı n h a t t â m i m a r v e ressamların bu m ü n a k a ş a y a ş i d d e t -
le karıştıkları görülür. O n l a r a g ö r e san'at, şahsın şuurunda değil d e içtimaî şuurda teşekkül etmiştir.
T a i n , S a n ' a t eserinin muhit, ıık v e h a r e k e t e g ö r e d o ğ d u ğ u n u - s ö y l e r .
Ch. Lalo, y a g ö r e şaheser, insanların k a f a s ı n - d a şaheserdir, i n s a n l a r o n u b ö y l e telâkki e t m e z l e r -
se o eser a n c a k b i r yığın taş y a h u t b i r c ü m l e n o t a - d a n ibarettir.
M o d e r n ve» i ç t i m a i n a z a r i y e y i bilhassa L e C o r - busier, e s e r l e r i n d e v a k i t a p l a r ı n d a ş i d d e t l e m ü d a - f a a eder. F a k a t o n d a k i Lu c e m i y e t t e n taraflık şek- lin e s k i d e n k a l m a g e l e n e k nazariyesini y o k e t m e z . L e C c ı b u s i e r , gi'zellik h a k k ı n d a k i klâsik | hende'si a h e n k tezini imüdafaa eder. B a z ı m a k a l e l e r i n d e m i - s a l l e r l e b u h e n d e s î güzeldik araştırmalarını gösterir.
B u y'o.lc'ıan b i r ç o k m e k t e p l e r yürür. L e C o r - fbuısier'i çfck iıyi taklit e d e n W a l t e r Cropius'ün A l - m a n y a d a k i B a u h a u s ' u b u san'at d ü ş ü n c e s i n i d e s - tekler. B u g ü n AVnerikada S a n ' a t m a ye, d ü ş ü n c e s i n e d e v a m e t m e k t e d i r .
Y e n i İtalyan m e k t e b i , L e CorbusieT'in s a d e l i k ü z e r i n e Ikurulan y e n i a n l a y ı ş ı n ı daha, 'hissî v e ro- m a n t i k b i r ha.le k o y m u ş t u r . Luigi Moretti, Daneiri, G u i z e p p o V a c c a r o , A r n a l d o F o s c i n i bomıa b i r a z da d e k o r a t i f z e v k i i l â v e ettiler. ,Fakat b ü t ü n bu m ü n a - k a ş a v e o l a y l a r şahsiyeti ö f d ü r m e m e k t e , h e r k e s
k e n d i n e doğru g ö r ü n e n y o l d a y ü r ü m e k t e d i r . Y e t e r ki, L e v e q u e * i n d e d i ğ i «şekil i l e m u h t e v a m i - marisi» ni iyi anlasın, v e g a z e l i n nazarî şekillerin- d e n z i y a d e , d o ğ r u d a n d o ğ r u y a h a k i k î güzeli eserle- rinde versin.
S a m i m O K T A Y
(Baş tarafı sahife 183 de)
mimarî dahi içtinabı m ü m k ü n o l m i y a n bir takım kanunlara tabidir. F a k a t y a r i m asırlık bir araştırma, b o c a l a m a v e h a t a l a r d a n sonra, mimarlar a h e n k ve karaktere sahip m o d e r n bir stilin hakiki kaidelerini ortaya koymuşlar, bilhassa S i m a n a r m e inşaatta y a - p ı m a l z e m e s i n i m a n t ı k î bir şekilde k u l l a n m a usuile- rile, mimari şekil v e hatlar arasındaki m u t a b a k a t ı n
teessüsüne m u v a f f a k olmuşlardır. Bu, hiç bir z a m a n , yer y ü z ü n d e b a s m a kalıp m o d e l l e r i n tekrarlanması v e bir nevi seri h a l i n d e sınaî inşa tarzının y e r l e ş m e - si m a n a s ı n a g e l m e z . Mimarın artistik serbestisi ta- m a m e n m a h f u z d u r . N e t e k i m , İstanbulda y e n i y a - pılmış binalarda b u serbestliğin, m e m n u n i y e t verici bir şekilde, m u h a f a z a edildiğini g ö r d ü m .
Bir çok fasadlardaki kapı, p e n c e r e v e çıkıntı- ların hareket v e tenasübü, portiklerin durumu, ziya v e gölgelerin h o ş bir şekilde dağılışı güzel bir oriji- nalitenin m ü t e v a z ı bir şekilde m e y d a n a g e l m e s i n e y a r d ı m e d i y o r d u . Mimarların b u eserlerinde güzel
ı •',
geleneklerin hatıraları v e m a h a l l î çeşninin zevki gö- rülüyordu. Bu tarzda çalışan S e d a t El d em'in uzun yıllardan beri ortaya k o y d u ğ u güzel örnekleri hiç
şüphesiz g e n ç talebeleri d e takib edeceklerdir.
D ü n y a sulha k a v u ş t u ğ u z a m a n , b ü t ü n m e m l e - ketlerden Istanbula bir s e y y a h akını olacaktır. Bu akın, şehre yalnız gelir temini b a k ı m ı n d a n değil, a y - ni z a m a n d a milletler arası münasebetlerin teessüsü b a k ı m ı n d a n d a f a y d a l ı olacaktır. Turistler, hiç -şüp- h e yokki, tarihi mazisi ile şöhret b u l a n Boğaziçinin sihirli kıyılarına çekileceklerdir. D ü n y a n ı n tecessü- sünü üzerine t o p l a y a c a k bir arkeoloji parkının m e y - d a n a getirilmesi, m a r m a r a sahillerine sarkan a t m e y - danı h a r a b e l e r i n d e u n u t u l m a z günler geçirilmesine fırsat verilmesi gibi, üzerinde durularak a c e l e karar verilecek işler h a k k ı n d a uzun b o y l u t e r e d d ü t e lü- z u m o l m a d ı ğ ı k a n a a t i n d e y i m . Bunlardan temin e d i - l e c e k b ü y ü k menfaatler, yalnız İstanbul şehrinin v e Türk milletinin değil, d a h a geniş bir görüş v e d e - yişle, b ü t ü n insanlığın fikir v e sanat hayatı üzerinde müessir olacaktır.