• Sonuç bulunamadı

OBEZİTE CERRAHİSİ NEDEN DESTEKLENMELİ? AKŞAM GAZETESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "OBEZİTE CERRAHİSİ NEDEN DESTEKLENMELİ? AKŞAM GAZETESİ"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

OBEZİTE CERRAHİSİ NEDEN DESTEKLENMELİ? AKŞAM GAZETESİ

Obezite cerrahisi; insanların çoğu için geçerli olan sadece diyet ve egzersizle sürdürülmesi imkansız olan kilo kaybını sağlamak ve kiloyla ilgili sağlık sorunlarında yardım etmektir.

Açık konuşmak gerekirse hem hekimlerin, hem hastaların obezite cerrahisini düşünmesinin en önemli sebebi; yandaş hastalıklar üzerindeki olumlu etkisidir. Bu yüzden “Kilo kaybı cerrahisi”

yerine artık çoğu merkez “Metabolik cerrahi” tanımını kullanmaktadır.

Birçok hasta obezite cerrahisinin birincil amacının daha az bir vücut ağırlığına sahip olmak ve bunu sürdürmelerine yardım etmek olduğunu düşünürken, elde edilecek asıl yarar, en azından medikal bakış açısından, sadece sağlık ve yaşam kalitesinin artışıyla ölçülebilir. Aslında “obezite cerrahisi”

sadece (kilo vermeden) daha sağlıklı yaşam için yapılsaydı, yine de çok değerli bir müdahale olurdu.

Cerrahin tedavinin riski mevcuttur ancak hastanın obeziteyle ilgili komplikasyonları ve/veya yandaş hastalıkları ne kadar fazla ise ilgili operasyon riskini göze alma gereği de o kadar fazladır.

Elbette operasyon herkese göre değildir. Çok sayıda hastayı hem vücut kitle indeksinin değeri ve operasyon için medikal kriterleri karşılamalarına rağmen, operasyonun ‘başarılı o l m a s ı ’ i ç i n ö n e m l i y a ş a m t a r z ı d e ğ i ş i k l i k l e r i n i yapabileceklerine veya sürdürebileceklerine inanmadığımız için geri çevirebiliyoruz. Bazı hastalar, değişikliklerle başa çıkamayacakları halde, bizleri başa çıkabileceklerine ikna ettikleri için (kasten yanılttıkları diyemeyeceğim) aradan sıyrılabiliyorlar ama bizler bu hastaları belirlemek ve

(2)

operasyonu reddetmek için hiç kuşkusuz elimizden geleni yapıyoruz.

Sonuç olarak; obezitenin cerrahi tedavisini üstlenen hekimlerin hiçbiri bu operasyonun risksiz olduğunu savunmuyor.

Hastaların dikkatle seçilmesi gerektiğini, beslenme ve diğer komplikasyonlar yönünden iyi hazırlanmaları ve uzun vadeli takip edilmeleri gerektiğini şiddetle tavsiye ediyorlar.

Yine de, hepsi, operasyonu cerrahi olmayan tedavilerle karşılaştırıldığında komplikasyonları engellemek, yaşam kalitesini geliştirmek açısından tavsiye ediyorlar.

Doç. Dr. Halil Coşkun​

17/08/2015 AKŞAM Gazetesi makalesidir.

http://www.aksam.com.tr/yasam/obezite-cerrahisi-neden-destekle nmeli/haber-433135

DUYGUSAL BESLENME VE OBEZİTE – AKŞAM GAZETESİ

Birazdan durup dondurma alırız, yeter ki ağlama!

Kulağa tanıdık geliyor değil mi? Belki de bunlar küçük bir çocuğa yapılan açıklamalardır…

Yiyecekler yoluyla yapılan bu hareketler doğrultusunda bu tarz yiyeceklere ‘rahatlatıcı yiyecekler’ diyebiliriz. Bu bakımdan yiyecekleri ruh halini iyileştiren bir çeşit ilaç, antidepresan olarak nitelememiz mümkündür. Fakat bu örnekler, daha çok kilo almaya sebep olabilecek alışkanlıklara dönüşebilir.

(3)

Yiyecekler ve gelenekler

Her kültürde geleneksel günler ve yiyecekler mevcuttur. Doğum günleri, özel yemekler, pastalar… gibi. Küçük yaşlardan beri bazı yiyecekler kendimizi daha iyi hissettirdi. Bu durum bizi mutluluğu gıda ile ölçebilir hale getirdi. Her ne kadar geçici olsa da gıdalar ile mutlu olabiliyoruz.

Mutluluk ile kıyaslanan yiyeceklerin, yaşam boyu değişecek kalıplarının anahtarı; önce farkında olmaktır. Hayatında yiyeceklerin nasıl kullanıldığı ve senin için duygusal durumla bağlantısını ifade etmek biraz zaman alabilir.

Sonra kendi duygusal durumlarını yansıtmak biraz zaman alabilir. Bir duygu günlüğü tutunuz ve her gün nasıl hissettiğinizi yazınız. Yansıması, şimdiki duygularınızla geçmişteki duygularınız ve bunların yiyecekle bağlantısı daha bilinçli olacaktır.

Sonra iş başlıyor. Gıdaya bağlı her duyguyu atınız ve duygu eğilimi yapan diğer şeylerin listesini oluşturunuz. Örneğin yemeye bağlı tek duygu “üzüntü” olabilir. Üzgün olduğunuz zaman teselli için alternatif yollar:

Bir arkadaşla konuşmak, ağlamak, duygularınızın günlüğü, müzik dinlemek, bir şarkı ve ya şiir yazmak. Oluşturduğunuz alternatiflerin rahatlatıcı yeme dürtüsünün nasıl azalttığını göreceksiniz. Yazılan bu alternatif listesini düzenli olarak yapmak mümkündür.

Listenize gerektiğinde ekleme yapın ya da deneyip işe yaramayanları işaretleyin.

Sonuç olarak; rahatlatıcı gıdalar kullanarak bir ömür geçirdiniz. Bunu hızlı bir şekilde değiştirmek olası değildir.

Kendinize bu değişikleri yapmak için zaman verin. Yiyeceklerle ilgili değişim mümkün olduğu zaman daha tatmin edici ve daha sağlıklı ilişkiler kurabilirsiniz.

Doç. Dr. Halil Coşkun​

(4)

15.07.2015 AKŞAM Gazetesi makalesidir.

http://www.aksam.com.tr/saglik/duygusal-beslenme/haber-432549

SAĞLIKLI BESLENME İPUÇLARI – AKŞAM GAZETESİ

Her Zaman Öncelik Proteinlerde olmalı. Günde en az 60 gr protein almalısınız. Protein kaynaklarını bilmeli, tercihlerinizi proteinlerden yana kullanmalı ve yediklerinizin protein miktarını hesaplayabilmelisiniz. Uygun miktarda ve dengeli protein almak, diyetinizde kas kaybı yaşamanızı engelleyecek ve diyet esnasında ihtiyaç duyduğunuz enerjinin büyük kısmını karşılayacaktır.

Öğün Atlamayınız. Kendinizi uzun süre aç bırakmayınız. Günde en az 3 ana öğün ve en az 1–2 protein ağırlıklı ara öğün yapmalısınız. 4 saatten daha fazla aç kalmamak hem hızlı ve çok yemek yemenizi önlediği gibi hem de metabolizmanızın çalışır olarak kalmasına yardımcı olacaktır.

Yemek Masada Yenir. Günümüzde gerek iş saatlerinin yoğunluğu, gerekse bilgisayar yaygın kullanımı nedeniyle televizyon- bilgisayar karşısında beslenmek zaman tasarrufu olarak görülse de yemek saatinde, masada olunuz. En az 30 dakikanızı yemek yemeğe ayırmalısınız. Televizyon karşısında, buzdolabının önünde, ayakta durup konuşarak, başka bir işle ilgilenerek yemeğinizi yememelisiniz. Başka bir işle meşgul olup aynı anda yemek yemek aldığınız porsiyonu farketmemenize ve kontrolsüzce çok yemenize sebep olabilir. Aynı zamanda yemek saatinde masada olmak, ailece beslenme disiplini oluşturmak için çok iyi bir kuraldır.

(5)

Porsiyon Kontrolüne Dikkat. Küçük ama içerik olarak protein/kalsiyum/vitamin ile dolu porsiyon tercih etmelisiniz.

Küçük ve renkli tabaklar tercih edebilir, yiyeceklerinizi minik parçalara ayırarak yiyebilirisiniz. Tokluk hissinizi hissettiğiniz anda yemek yemeği sonlandırınız. Tabağınıza tüketmeniz gerekenden fazla gıda almayınız.

S ı v ı l a r U n u t u l m a m a l ı ! G ü n d e E n a z 6 - 8 b a r d a k s u tüketmelisiniz. Su dışında hiçbir sıcak ya da soğuk içecek su ihtiyacınız yerine geçmeyecektir. Halk arasında oldukça yanlış bilinen “bitki çayları su ihtiyacını karşılar” inanışına itibar etmeyiniz. Günlük su tüketiminiz sadece sağlıklı beslenmeniz için değil, böbrek fonksiyonlarınız, cildiniz ve sinirleriniz için de hayati ihtiyaçtır.

Yeni Hayata Başlangıç: Lütfen ”sürekli beslenmeme dikkat mi etmeliyim?” düşüncesini aklınızdan çıkarın. Sağlıklı beslenme alışkanlıkları edinip, bunları yaşam tarzı haline getirmek uzun ömürlü kontrolünüzün bir parçası ve yeni hayatınızın en büyük adımı olmalı.

Doç.Dr.Halil Coşkun

08/08/2015 AKŞAM Gazetesi makalesidir.

OBEZİTE CERRAHİSİ KANSER RİSKİNİ AZALTIR MI?

Obezite problemi olan kişiler, kilolu olmanın genel riskinin gerçek olduğunu bilir. Bu ağır riski kanserden ölme riskine kattığımızda cesaretimiz daha da kırılır. Obezitenin geleneksel yollarla tedavisinin başarılı olmaktan çok faydasız

(6)

oluşunun ortaya çıkması gerçeği buna eklenince, obezitenin cerrahi tedavisi söz konusu olduğunda iyi haberler duymak, rahatlatıcı olacaktır. Evet, bu tür haberler gerçektir.

Bilimsel Çalışma: Utah Üniversitesi Tıp Fakultesi’nden Dr. Ted Adams tarafından, son çeyrek yüzyıldan bu yana obezite cerrahisi ile ilgilenmiş olan çoklu cerrahi grubunun işbirliğiyle çok kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır.

Yapılan bu çalışmada 1984 ile 2002 yılları arasında Gastric Bypass ameliyatı geçiren ve 2007 yılının sonuna kadar takip edilen 9,949 hasta incelendi. Utah sakini olmayanlar dışlandıktan sonra, Utah Kanser Kaydı ile bağlantı kurulabilen 6,709 hasta kaldı. Kontrol grubu ise Utah eyaletinde sürücü belgesi kaydı bulunan, ancak ameliyat geçirmemiş olan 9,609 kişilik bir grup idi. Bu grup yalnızca çalışma grubu ile yaş, cinsiyet ve kilo açısından eşleşenleri içerecek şekilde yeniden düzenlendi.

Sonuçlar: Daha sonra her iki gruptaki kanser görülme sıklığı ile mortalite (ölüm) karşılaştırıldı. Çalışma deneklerinin tümünde çalışmanın başlangıcında kanser mevcut değildi.

Ameliyat edilen grupta kanserden ölüm oranının, %46 daha düşük olduğu saptandı. Öncelikle kanser gelişmesi olasılığı, hasta Gastric Bypass ameliyatı geçirmiş ise %26 azalmıştı. Bu kadar çok sayıda hastanın katılımı ile makul ve sağlam bir kontrol grubu kullanılarak yapılan 24 yıllık bir çalışmanın (ortalama izlem süresi 12.5 yıl) sonuçları, en azından ciddi bir şekilde dikkate alınmayı hak etmektedir.

Bu çalışma haricinde, en dikkatli şekilde izlenen ileriye dönük çalışmalardan biri de Swedish Obese Subject Study’den (İsveç Obez Denekler Çalışması) gelen obezite tedavisini kapsamaktadır. Bu çalışma 1987 yılında başlamış ve Obezite Cerrahisi ameliyatı geçiren 2,010 hastayı yalnızca geleneksel tıbbi tedavi gören 2,037 adet uygun kontrol denekle eşleştirmiştir. Yakın zamanlarda Dr. Lars Sjöström, cerrahi olarak uyarılmış kilo kaybının, son derece titiz bir şekilde

(7)

izlenen ve zayıflamak için diyet ile egzersiz yoluyla teşvik edilen kontrol hastalarına kıyasla kanser görülme sıklığı üzerindeki etkisini bildirmiştir.

Bununla birlikte obezite cerrahi prosedürlerinin genel etkileri dikkate alındığında, cerrahi grup önemli miktarda kilo kaybederken tıbbi tedavi alan grup ise aslında biraz kilo almıştır. İlk kez kanser görülme sıklığı ameliyat geçiren kadınlarda yaklaşık %30 daha düşük olmasına rağmen erkekler arasındaki fark anlamlı değildi. 2005 yılının sonlarında toplanan sonuçlar, yaklaşık 18 yıllık bir izlem süresini yansıtmaktadır.

Gastrik Bypass prosedürü ile kilo kaybı miktarı fazla olsa bile bu prosedür, obezitenin kontrolünde kullanılan tek prosedür değildir. Önemli miktarda zayıflama ile sağlıkta d ü z e l m e M i d e B a n d ı , T ü p M i d e a m e l i y a t l a r ı i l e d e kaydedilmektedir.

Bu prosedürlerin kanser sıklığı ve sağkalımda benzer iyileşmelere yol açıp açmadığı ise henüz belirlenmemiştir.

Belirli bir prosedür için hastaların kilo vermeleri ve ameliyat riskinin düşük olması şartıyla benzer avantajların bulunacağını beklemek mantıklıdır.

Prof. Dr. Halil Coşkun

OBEZİTENİN NEDENİ GELİŞİMİ VE ENERJİ DENGESİ

Basit olarak tanımlamak istenirse, obezite, enerji dengesinin bozulması sonucunda oluşmaktadır. Diyet, egzersiz ve genler

(8)

enerji dengesini oluştururlar. Enerji alımının, tüketiminden fazla olduğu koşullarda enerji dengesi bozulmaktadır.

Enerji Alımı; iştahı ve doymayı düzenleyen hipotalamik merkezler ile kontrol edilmektedir. Bu merkezler, çeşitli hormon, faktör, madde ve nörotransmittler ile etkilenmekte ve gıda alımı ya stimule olmakta ya da inhibe edilmektedir. Gıda alımını artıran peptitlerin bazıları, beta endorfin, galanin, somatostatin ve nöropeptidin hipotalamik NP-Y aracılığı ile gıda alımını etkilediği iddia edilmektedir.

NP-Y iştahı arttırıp esmer yağ hücrelerinde termojenezi azaltmaktadır. Leptin, NP-Y sekresyonunu azaltarak iştahın azalmasına ve gıda alımının yani enerji alımının azalmasına yol açmaktadır. Leptin, beyaz adipoz hücrelerde

sentezlenmekte, plazmada proteine bağlı olarak bulunmaktadır.

Leptinin serum düzeyinin vücut kitle indeksi ile sıkı bir korelasyon gösterdiği belirlenmiştir.

Hipotalamik merkezlerin, tümör, travma ve inflamatuvar

lezyonlar ile etkilenmesi de hiperfaji ile enerji alınımının artmasına yol açmaktadır. Çeşitli fizyolojik uyaranlar da hiperfaji ile enerji dengesinin bozulmasına neden olmaktadır.

Gıda ve içecekler ile alınan enerji kaynaklarından en fazla enerji veren yağlardır. Yağların enerjisi 9 kcal/g’dır. Vücut ağırlığının her 10 kg fazlalığında 70.000 kcal fazla kalori depolanmaktadır. Eğer birey, günlük kalori alımını sürekli olarak 50-200 kcal artırırsa, 4-10 yıllık sürede 2-20 kg alabilmektedir.

Hiperfaji ve özellikle yüksek yağ içerikli gıda alımı ile obezitenin oluşması kaçınılmazdır. Aşırı yağlı gıdalarla beslenenler tokluk hissine kavuşmadan sürekli yeme arzusu içinde olmakta ve gereğinde fazla enerji almakta ve

depolanmaktadır.

Enerji Tüketimi; Enerji dengesinin ikinci kompanenti olan total tüketim 3 şekilde olmaktadır.

(9)

Bazal metabolik hız Diyetle olan termojenez Fiziksel aktivite

Sedanter erişkinlerde total enerji tüketiminin yakalaşık %60′ı bazal metabolik hız ile olmaktadır. Tüketimin %10′u termojenez ile %30′u ise fiziksel aktivite ile sağlanmaktadır. Bazal

metabolik hız yağsız vücut kitlesi ile ilgilidir. Obezlerin hem yağ dokuları, hem de yağsız kitleleri artmıştır ve bu nedenle hemen daima bazal metabolik hızları yüksektir.

Ağır bedensel aktivitesi olanlarda, total enerji tüketimi artmaktadır. Bu tüketimin %50′lik oranı egzersiz, fiziksel aktivite tüketimi şeklinde olmakta, diyet termojenezi

%10′larda kalmakta bazal metabolik hız ise %40′larda olmaktadır.

Çeşitli davranış değişiklikleri, fizyolojik, psikolojik, genetik, medikal, endokrin ve terapötik nedenler obezitenin oluşumunda etkili olmaktadırlar.

Davranış Değişiklikleri; Yaşla beraber fizik aktivitenin azalması ve sedanter yaşam veya spor yapanların iş

değişikliği, sosyal etkiler ile bu alışkanlıklarını bırakmaları, sürekli evde oturma ve televizyon seyretme eğilimleri yanında düzensiz gıda alınması, öğün aralarında atıştırmalar, sık sık enerjiden zengin gıda ve içeceklerin tüketilmesi özellikle yağ içeriği zengin gıdalar ve alkol alınması gibi değişiklikleri, sonunda obeziteye neden olmaktadır.

Fizyolojik; olarak gebelikte prenatal dönemde, 5-7 yaşları ile adolesan döneminde, erken erişkinlikte ve menopozda kilo alma eğilimi olmaktadır.

Psikolojik Faktörler; de obezitenin nedenlerindendir.

Özellikle batı toplumlarında çok görülmektedir. Emosyonel

stres, depresyon ve mantal hastalıklar ile obezitenin ilişkisi bilinmektedir. Çünkü bu hallerde davranış bozuklukları yeme

(10)

alışkanlığını olumsuz yönde etkilemektedir.

Endokrin Hastalıklardan; Hipotiroidizm, Cushing Sendromu, Tip 2 Diabet, Hipotalamik Tümörler ve bazı ender genetik

sendromlar da obezite nedenlerindendir.

Terapötik; olarak kullanılan bazı ilaçlar da obeziteye neden olabilmektedir. Bunlar, trisiklik antidepresanlar,

sulfonilüreler, steroid kontraseptifler, kortikosteroidler ve epilepside kullanılan valproatdır.

Sigaranın; bırakılması da gerek metabolik hızın azalması, gerekse fazla gıda alma eğilimi ile obeziteye neden

olabilmektedir.

Bütün belirtilerin dışında şüphesiz obezitenin önemli bir nedeni de ailevi yatkınlık dır. Obezitenin oluşumunda genetik yatkınlığın %25-70 dolayında olduğu tahmin edilmektedir.

KAYNAK: Ulusal Obezite Rehberi

HANGİ OBEZİTE CERRAHİSİ PROSEDÜRÜ BENİM İÇİN EN DOĞRU SEÇİMİDİR?

Obezite cerrahisinin, önemli miktarda ve sürekli kilo kaybı sağlamada etkili olduğu artık tüm bilimsel yayınlarda gösterilmiştir. Günümüzde arzu edilen bu sonuca ulaştıran çeşitli farklı kilo kaybı ameliyatları mevcuttur. Bu nedenle kilo kaybı ameliyatı düşünen hastalardan en sık aldığım sorulardan bir taneside; “Hangi prosedürün benim için uygun olduğuna nasıl karar vereceğim?” sorusudur.

(11)

Kilo Kaybı Cerrahi Ameliyatlarının Etkinliği

Benim görüşüm, bugün en yaygın olarak yapılan kilo kaybı ameliyatlarının (mide bandı, gastrik bypass, tüp mide ve mide balonu) HER BİRİNİN, aşağıdaki şartlar gerçekleştirildiğinde e t k i n o l d u ğ u d u r ; * Y e t k i n b i r c e r r a h t a r a f ı n d a n yapıldıklarında…

En önemlisi de bu ameliyatların, işbirliği yapmayı dileyen bir hasta üzerinde uygulandıklarında

Hasta hangi prosedürü seçerse seçsin kilo kaybının temeli hastanın, kilo kaybı operasyonunu yaşam tarzı değişikliği uygulamada kullanmasını sağlamaktır. Mevcut ameliyatlardan her biri gerçekten de açlığı ve porsiyon büyüklüğünü kontrol etmeye yardımcı olan bir “araç”tır, ancak hepsi budur! Gerisi hastaya kalmıştır.

Bununla birlikte mevcut “araç”lar arasında bazı farklılıklar vardır. Aşağıda bir hastanın, hangi ameliyatın uygun olduğuna karar verirken göz önüne alması gereken bazı hususlar yer almaktadır.

Ameliyat Türünü Seçerken Dikkate Alınacak Hususlar

Beklenen Kilo Kaybı: Genel olarak Gastrik Bypass ameliyatı hastaları fazla kilolarının yaklaşık %70’ini, Tüp Mide hastaları yaklaşık %40-60’ını ve Mide Bandı (Kelepçe) hastaları da yaklaşık %50-60’ını verirler. Ancak tüm bunlar;

hastanın ne kadar iyi takip edildiğine ve hastanın, uzun vadede başarıyı sağlamak üzere yapılması gerekli olan tüm yaşam tarzı değişikliklerine ağırlık verip vermemesine bağlıdır.

Kilo Kaybının Güvenilirliği: Gastrik Bypass ve Tüp Mide hastaları, hemen her zaman yukarıda söz edilen beklenen kilo kaybına ulaşırlar. Bu hastaların kilo kaybetmelerinden değil;

zamanla yeniden kilo almalarından endişe ediyorum. Bu durum, kilo kaybı operasyonlarından sonraki ilk bir yıl içerisinde

(12)

gerekli yaşam tarzı değişikliklerini yapmadıklarında oluşmaktadır. Mide Bandı ile kilo kaybı ise çok daha değişkendir. Bazı hastalar fazla kilolarının %70-90’nını (beklenenin %50-60 olduğunu hatırlayın) kaybederken, bazıları ise çok daha az kaybedebilirler. Görüyorsunuz ki bir band ile birlikte hastalar takip edilmezse ve yaşam tarzı değişikliği üzerinde HEMEN çalışmazsa, kilo kaybını etkileyeceğidir. İyi haber ise, bir Mide Bandı hastası kilo kaybettiğinde, hemen her zaman kilo almaktan uzak durmasıdır, çünkü kilodan uzak durmak için yaşam tarzı değişiklikleri yapmaları zorunludur ve bu durum, HERHANGİ BİR kilo kaybı operasyonu için de kilodan uzak tutmaktadır.

Hızlı ya da Yavaş: Gastrik Bypass ve Tüp Mide hastaları tipik olarak başlangıçta haftada 2,5-3 kg verecek ve operasyondan 12-15 ay sonra da beklenen kilo kaybına ulaşacaklardır. Diğer taraftan Mide Bandı hastaları ise daha yavaş ve istikrarlı bir k i l o k a y b ı ( h a f t a d a 0 , 5 - 1 k g k i l o v e r m e ) g ö r m e eğilimindedirler ancak ameliyattan yaklaşık iki yıl sonrasında beklenen kilo kayıplarına ulaşıncaya kadar bu şekilde devam ederler.

Bilinmeyenin Korkusu: Gastrik Bypass ile Mide Bandı uzun vadeli etkilerini araştıran güvenilir çalışmalar vardır. Her iki operasyonunda güvenli oldukları, önemli miktarda kilo kaybı ile kiloya bağlı tıbbi problemlerde iyileşmeye yol açtıkları ve en önemlisi de kilo kaybını sürdürdükleri görünmektedir. Bu noktada Tüp Mide için aynı şey söylenemez.

Kuşkusuz halihazırda mevcut çalışmalar bu operasyonun güvenli ve etkili olduğunu göstermektedir, ancak operasyonun yeni olması nedeniyle bu operasyondan 5 ya da 10 yıl sonra hastalara ne olacağını henüz bilmemekteyiz. Yeniden kilo alacaklar mı? Bu kadar çok midenin kaldırılmasından dolayı problem yaşanacak mı? Henüz bu soruların cevapları tam olarak bilinmemektedir.

Takip Edilebilirlik: Mide Bandının etkili olmasını sağlamak için bandın ayarlanması GEREKİR. Ameliyattan sonraki ilk yıl

(13)

içinde Mide Bandı hastaları tipik olarak Gastrik Bypass ya da Tüp Mide hastalarından daha sık kontrole gelmektedirler, böylelikle bir Mide Bandı hastasının maksimum kilo kaybına ulaşmak için bu takip randevularını gerçekleştirebilmesi önemlidir.

Cezalandırma Faktörü: Gastrik bypass hastaları, şeker içeren besinler aldıkları takdirde çok büyük bir olasılıkla “Damping Sendromu” yaşayacaklardır. Şekerli bir gıda aldıktan sonra kalpleri hızlanmaya ve terlemeye başlarlar, şiddetli karın ağrısı ile baş dönmesi çekerler ve çoğu kez ishal olurlar. Bu durum, geçmişte problem yaşamalarına neden olabilen bu besinlerden uzak durmalarına gerçekten de yardımcı olacaktır.

Bazı hastalar, ameliyatlarından sonra “hile” yaparlarsa, ameliyatlarının kendilerini cezalandıracağını bilme fikrini sevmektedir. Mide Bandı ve Tüp Mide hastaları için ise Damping Sendromu yoktur, bu yüzden de tatlılar söz konusu olduğunda, gıda seçimlerinde daha disiplinli olmaları gerekir.

Yabancı Cisim Korkusu: Mide Bandı hastalarının, yaşamlarının geri kalanında içlerinde bulunan bir bandla birlikte ÇOK rahat olmaları gerekmektedir. Hastalar sağlıklı bir kiloya kavuştuğunda band çıkartılıp alınmamaktadır. Lütfen yeterli kilo kaybı elde ettikten sonra bandın çıkartılmasını talep etmeyiniz, aksi taktirde tekrar geri kilo almanız mümkün olabilir.

Tersine Çevrilebilme: Bazı hastalar band taktırmayı seçerler, çünkü obezite için “tedavi” bulunduğunda ya da diğer bazı

“problem”leri yaşadıklarında bandın çıkarılabileceğine inanmaktadırlar. Bandın çıkarılmasının oldukça basit olduğu doğru olmakla birlikte cerrahın bandı çıkartması için birkaç neden vardır. Ayrıca duymuş olabileceğiniz negatif bilgilere rağmen Gastric Bypass ameliyatıda aynı şekilde geri çevrilebilmektedir. Kuşkusuz bir bypassı tersine çevirmek bir bandı çıkartmaktan daha uğraştırıcı ve zordur, ancak yine de yapılabilir. Ne var ki Tüp Mide ameliyatı geri çevrilemez.

(14)

Korku Faktörü: Pek çok hasta Gastrik Bypass ya da Tüp Mide den korkar, çünkü “daha invazif” ve bu nedenle de daha tehlikeli olduğu hissine kapılırlar. Gastric Bypass ile Tüp Midenin daha büyük operasyonlar olduğu doğru olmasına rağmen komplikasyon oranları Mide Bandın dan çokda yüksek değildir.

Sonuç: Cerrahınızın, sizin için “en iyi” operasyonun hangisi olduğunu söyleyebilmesini sağlayacak bir bilimsel çalışma bulunmamaktadır. Ameliyat için iyi bir adaysanız HERHANGİ BİR k i l o k a y b ı o p e r a s y o n u b ü y ü k b i r o l a s ı l ı k l a i y i gelecektir. Sonuçta siz kendinizi bilirsiniz ve hastaların, hangi operasyonun kendileri için uygun olduğuna en iyi kendilerinin karar vereceğine inanıyorum.

SİZİN için uygun olduğunu hissettiğiniz operasyon, büyük bir olasılıkla sizin için doğru olanıdır!

Doç. Dr. Halil Coşkun

Referanslar

Benzer Belgeler

Çapraz bağımlılık gelişimi, Mide Bandı (Kelepçesi), Tüp Mide ve Gastric Bypass ameliyatları dahil herhangi bir kilo kaybı ameliyatı prosedürü ile oluşabilir.. Bu

Yüksek riskli ve süper obez hastalar için ≥ 5 yıllık uzun vadeli izleme verileri, kısmen bazı hastaların TM den sonraki 2 yıl içinde planlanmış bir ikinci

Genel olarak Gastrik Bypass ameliyatı hastaları fazla kilolarının yaklaşık %80’ini verirken Tüp Mide hastalarının da yaklaşık %60-70’ini verdiğini belirten Obezite ve

Çalışma sonuçlarına göre gastrik bypass hastalarında, mide bandı hastalarına kıyasla daha hızlı ve daha genel bir kilo kaybı yaşandığı ancak yağsız vücut kitlesi

Çalışma sonuçlarına göre gastrik bypass hastalarında, mide bandı hastalarına kıyasla daha hızlı ve daha genel bir kilo kaybı yaşandığı ancak yağsız vücut kitlesi

Çalışma sonuçlarına göre gastrik bypass hastalarında, mide bandı hastalarına kıyasla daha hızlı ve daha genel bir kilo kaybı yaşandığı ancak yağsız vücut kitlesi

Çalışma sonuçlarına göre gastrik bypass hastalarında, mide bandı hastalarına kıyasla daha hızlı ve daha genel bir kilo kaybı yaşandığı ancak yağsız vücut kitlesi

Çalışma sonuçlarına göre gastrik bypass hastalarında, mide bandı hastalarına kıyasla daha hızlı ve daha genel bir kilo kaybı yaşandığı ancak yağsız vücut kitlesi