• Sonuç bulunamadı

OBEZİTE CERRAHİSİ GEÇİREN HASTALAR İÇİN AMELİYAT SONRASI BESLENME

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "OBEZİTE CERRAHİSİ GEÇİREN HASTALAR İÇİN AMELİYAT SONRASI BESLENME"

Copied!
23
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

OBEZİTE CERRAHİSİ GEÇİREN HASTALAR İÇİN AMELİYAT SONRASI BESLENME

Obezite ameliyatı olmaya mı karar verdiniz?, yoksa ameliyat sonrası kilo verme yolunda mısınız? Harika, ama öncelikle Mide Bandı, Tüp Mide ya da Gastric Bypass için ameliyat sonrası diyetin temel prensiplerini bilmeniz gerekir, böylelikle doktorunuzun sizin için oluşturduğu yöntemi uygun bir şekilde kullanabilirsiniz.

Öncelikle ve en önemlisi, genel diyet amacınızın, vücudunuza sağlıklı olması için gereken besinleri elde edebilmek olduğunu unutmayın. Öğünler için porsiyon büyüklükleri 170 – 225 gr dan daha fazla olmamalı ve bu miktar sizi doyurmalı ya da en azından “tatmin” etmelidir.

İster Mide Bandı, Tüp Mide isterse Gastrik Bypass yaptırmış olun, vücudunuzun tatmin belirtileri için bir farkındalık geliştirmeli ve vücudunuzun erken tokluk hislerine uymalısınız.

Besinler – Protein Hakkında

Protein, obezite ameliyatlarından sonraki diyetteki en önemli besindir. Tok hissetmek için protein bakımından yüksek gıdalar öncelikle yenmelidir. En iyi protein kaynakları yumurta, kümes hayvanları, et, balık, peynir ve süt iken gözönüne alınacak diğer proteinler fasulye, mercimek ve soya ürünlerini içermektedir.

Sığır, koyun ve dana eti gibi kırmızı etleri ameliyat sonrası hastaların sindirmesi, özellikle güç olabilir bunun için yumuşak gıdalar seçtiğinizden emin olmalısınız. Bazı obezite cerrahisi diyet programları, protein takviyelerinin düzenli olarak alınmasını teşvik etmektedir, ancak diyetinize protein takviyesi eklemenizi gerektiren özel bir durumunuz yoksa her zaman için en iyi seçiminiz, geleneksel gıdalar olmalıdır.

Önerilen ameliyat sonrası uzun vadeli protein alımı, günlük 55-80 gram arasında değişmektedir.

(2)

Ekmek ürünleri, pirinç ve makarna gibi nişastalar obez olan pek çok hastada gıda alımını tetiklediği için, birçok obezite c e r r a h i s i d i y e t p r o g r a m ı t a r a f ı n d a n a l ı m l a r ı sınırlandırılmaktadır. Karbonhidratlar vücudunuzun temel yakıt kaynağı oldukları halde aynı zamanda meyve ve sebzelerde de bulunurlar. Ne yazık ki hastaların pek çoğu operasyon öncesi diyetlerinde meyve ve sebze alımlarını kısıtlamakta olup, artık çok daha önemli bir hale gelen dengeli bir diyet için ö n l e m l e r i h a k k ı n d a b i l i n ç l i b i r ş e k i l d e a s l a düşünmemektedirler. Her öğün en az bir meyve ya da sebze veya belki de her birinden bir porsiyon içermelidir.

Ekmek ürünleri, pirinç ve makarna gibi nişastalar da aynı zamanda karbonhidrattırlar. Bu gıdaları diyetinize katmaya karar verirseniz tam tahıl ekmeği, esmer pirinç ve tam tahıl/yüksek proteinli makarnayı tercih etmelisiniz.

Yararlı İpuçları ve İlkeler

· Porsiyonlarınızın büyüklüğünü kontrol edin.

Porsiyonlarınızın büyüklüğünü kontrol etmek için ölçüm araçları ile bir besin ölçeği kullanın. Öğünleri salata ya da aperatif tabağı gibi daha küçük tabaklarla sunmak, bu küçük porsiyonların daha cazip görünmesine yardımcı olur.

· Her gün üç öğün yiyin. Her gün üç öğün yemek, öğün aralarında çok sayıda kalori ekleyen atıştırmaları önlemeye yardımcı olur. Uzun vadeli ameliyat sonrası obezite cerrahisi geçiren hastaların çoğu, kilo kayıplarını sürdürmek için günlük toplam kalori alımlarını günde 1.000 kalori ile sınırlamaları gerektiğine karar verirler.

· Yavaş yiyin. Gıdalar yavaş bir şekilde yenmelidir.

Hastaların çoğu önceki yaşamlarında hızlı yedikleri için bu, değiştirilmesi güç bir davranıştır. Yavaşlamanıza yardımcı olması için küçük bebek kaşıkları ve çatalları gibi aletler kullanın. Bir yumurta zamanlayıcısı, lokmalar arasında iki dakika beklediğinizden emin olmanızı sağlayan, öğün süresini önerilen 20 ila 30 dakikaya kadar uzatan kullanışlı bir yöntemdir.

· Yiyecekleri dikkatli bir şekilde çiğneyin. Yiyeceğinizi dikkatli bir şekilde, belki de lokma başına 14-20 kez, yutmadan önce püre halinde hissedinceye kadar çiğnemek, yavaşlamanıza yardımcı olacaktır. Ayrıca yiyecekleri iyi çiğnemek, poşun daralmış çıkışından geçerken hiçbir şeyin sıkışmamasını temin etmek için de önemlidir.

(3)

Mide Bandı’na Karşı Gastrik Bypass’ta Damping Sendromu

Gastric bypass gibi bazı obezite ameliyatları, ameliyat sonrası hastaların çikolata, kurabiye ya da dondurma gibi tatlılar yediğinde damping sendromunun oluştuğu bir semptomlar zincirinin oluşmasına yol açar. Bu semptomlar karın ağrısı, bulantı, ishal, baş dönmesi, sıcak basmaları ve soğuk terlemeleri içermektedir.

Hastaların çoğu için tatlı yedikten sonra hastalanacaklarını bilmek, güçlü bir caydırıcı olarak bu gıdaları yemek istemelerini önleyecektir. Ancak zaman içinde “yalnız bir lokma” tatlı yiyerek tolerans oluşturabilirsiniz. Bu, sonunda damping sendromu yaşamadan daha fazla tatlı yiyebileceğiniz ve bu yüksek yağ, yüksek şeker ve yüksek kalorili gıdalardan kaçınmanıza yalnızca iradenizin yardımcı olacağı anlamına gelmektedir. Tabii ki sonunda bu, yeniden kilo almanıza ve hatta beklenen kilo kaybına ulaşamamanıza yol açabilir.

Damping sendromu gastric bypass hastaları için tatlılara karşı güçlü bir caydırıcı olabilirse de Mide Bandı ve Tüp Mide hastaları, sindirim kanalları bozulmadan kaldığı için tatlıları tolere edebildiklerini göreceklerdir. Tatlı porsiyonlarını ve yeme sıklığını sınırlamazlarsa, tatlıya düşkün Mide Bandı ve Tüp Mide hastaları için kaloriler hızla birikecektir. Tatlıların protein, vitamin ve mineral bakımından az bir besin değeri sağladığını unutmayın, bu nedenle kalori içeriği için etiketleri okumak ve porsiyonları kontrol etmek temel anahtardır.

Sıvılar

Sıvılar tüm diyetlerin, özellikle obezite cerrahisi geçiren hastaların önemli bir parçasıdır. Tüm sıvılar asla öğünle birlikte değil, öğünler arasında tüketilmelidir. Bu, vazgeçilmesi zor bir alışkanlıktır, ancak başarınız için çok önemlidir.

Öğünlerle birlikte içmek, katı gıdaları poşunuzdan daha hızlı bir şekilde “itilmesine” yol açabilir ki bu durum, poşunuzun daha hızlı boşalmasına yol açar. Poşunuz boş olduğunda ise açlık hissedersiniz. Poşunuz ne kadar çabuk boşalırsa o kadar açlık hissedersiniz ve öğünler arasında yemek yeme eğiliminde olursunuz.

Gazsız içecekler tercih edilmelidir. Evet bu durum diyetinizde normal soda yok anlamına gelir. Üstelik karbonatlı içecek tarafından üretilen gaz, kendinizi rahatsız hissetmenizi

(4)

sağlayarak poşu ya da çıkışını gerebilir. Gerilme kısa süre içinde, tokluk hissetmeden önce daha büyük yemek parçalarının da geçebileceği anlamına gelir. Daha çok yemeğin daha fazla kaloriye eşit olduğunu unutmayın.

Sıvılar için en iyi seçim su; kafeinsiz kahve ya da çay;

bitkisel çaylar; et suyu ve sulandırılmış yüzde 100 meyve sularıdır. Sağlıklı “vitamin suyu”nuzun kalorilerle yüklü olmadığından emin olmak için etiketleri dikkatli bir şekilde okuyun.

Vitaminler ve Mineraller

Tüm hastalarının, önerildiği şekilde vitamin ve mineral takviyelerini almaları gerekir. Takviyelerin miktar ve türleri özgün ameliyat türüne göre değişmekle birlikte profesyoneller bu takviyelerin, vitamin ve/veya mineral yetersizliklerini önlemek için gerekli olduğunu kabul etmektedir.

Gastric Bypass hastalarının, ameliyatlarının bypass kısmı tarafından oluşturulan emilim yetersizliğinden dolayı demir, kalsiyum ve B12 vitamini takviyeleri almaları gerekmektedir.

Ancak hangi tür ameliyat geçirmiş olursanız olun periyodik laboratuar testleriniz, besinsel gereksinimlerinizi karşıladığınızdan emin olmak için yıllık ya da altı aylık olarak izlenmelidir. Tabii ki uygun diyet seçimleri de bu bakımdan önemlidir.

Amacınız, besin değerini maksimize eden ve kalorileri düşük tutan akılcı gıda seçimleri yaparak, gerekli vitamin ve mineralleri öncelikle gıdalardan elde etmek olmalıdır. Bu, diyetinizin bol bol tam tahıl, az yağlı süt ürünleri ile meyve ve sebzelerin yanı sıra yeterli protein de içermesi gerektiği anlamına gelir.

Sonuç

Uygun bir şekilde beslenmenin iyi anlaşılması, obezite ameliyatının başarısı için çok kritiktir. Cerrahın size sağlamış olduğu yöntemi uygun bir şekilde kullanmak üzere gereken herşeyi öğrenmek için doktorunuzla devamlı irtibat halinde olun.

Doç. Dr. Halil Coşkun

(5)

KİLO KAYBI AMELİYATI VE ÇAPRAZ BAĞIMLILIK: AŞIRI YEME BOZUKLUĞUNA BİR BAKIŞ

Aşırı yeme bozukluğu (Binge Eating Disorder – BED), en çok obezite ile ilişkilendirilen bir yeme bozukluğudur. Herhangi bir zayıflama programına gidenlerin yaklaşık üçte birinde aslında BED vardır. Bu kişiler, bir oturuşta ya da iki saatlik periyodlarla büyük miktarda yemek için tekrarlayan krizler geçirirler. Ayrıca aşırı yediklerinde kendilerini durduramadıklarını da hissedebilirler.

BED’li bireyler aşırı doyuncaya kadar ve çok yemek yemenin verdiği utançdan dolayı tek başlarına yiyebilirler. Ayrıca bu kişilerde aşırı yedikten sonra ortaya çıkan nefret, suçluluk ya da depresyon duyguları bulunabilir. İştahsızlık ve bulimia (tek seferde aşırı yemek yeme sendromu) daha çok duyulmuş olmalarına rağmen BED, aslında her ikisinden de daha yaygındır. Bir başka fark ise, iştahsızlık ve bulimia ezici bir üstünlükle kadınları ve kızları etkilerken, BED’li olanların %40’ının erkek olmasıdır. BED’in tıpkı obezite gibi aileden gelme eğilimi vardır ve hem BED’li kişilerde hem de ailelerinde depresyon ve madde bağımlılığı ile ilişkili olma olasılığı daha fazladır. BED’li olanların fazla kilolu ya da obez olma ve obezite ameliyatı araştırma olasılıkları daha fazladır. Obezite ameliyatı geçiren BED’li kişiler, aşırı yemeyi durduramazlarsa kendilerini ameliyat sonrası komplikasyon geliştirme riskine sokabilirler.

OBEZİTE CERRAHİSİ ve YEME BOZUKLUKLARI

Obezite cerrahisi 40 kg/m2’den büyük bir VKİ ye sahip morbid obez kişilere ya da 35-40 kg/m2 VKİ ile birlikte diyabet ya da kalp hastalığı, vd gibi problemleri olanlara önerilmektedir.

(6)

Araştırmalar kilo kaybı ameliyatının, morbid obez kişilerde zayıflamak için klasik yöntemlerden daha etkili olduğunu göstermiştir. Kilo kaybı ameliyatı zayıflamaya yol açarken, bir yandan da bazı riskler taşır ve işlemden önce bu muhtemel risklerle komplikasyonları bilmek önemlidir. Bu risklerden biriside “Çapraz Bağımlılık” dır.

Aşağıdaki sorular, çapraz bağımlılık için risk taşıyıp taşımadığınızı belirlemenize yardımcı olabilir:

Rahatsız olduğunuz duygularla başa çıkmanıza yardımcı olmak üzere aşırı yemek yiyor musunuz?

Yemeği, sizi rahatlatması için kullanıyor musunuz?

Ailenizde alkol ya da ilaç bağımlılığı öyküsü var mı?

Yediklerinizi ve yemek miktarını değiştirmeyi düşünürseniz üzgün, yalnız ya da korkmuş hisseder misiniz?

Yemeğin en iyi dostunuz olduğunu hiç düşündünüz mü?

Travma, kötüye kullanma ya da ihmal öykünüz var mı?

Bu sorulardan bir ya da daha fazlasına evet yanıtı verdiyseniz, kilo kaybı ameliyatından önce yemek ile ilişkinizi ele almalısınız. Yemek ile ilişkinizin bazı ihtiyaçlara hizmet etmek için geliştitilmiş olduğunu farketmeniz önemlidir. Zayıflamaya hazır olsanız ve bunun için çok motive olmuşsanız bile, yemeğin hizmet ettiği ihtiyacın bazı başka yollarla karşılanmayacağından emin olmalısınız.

OBEZİTE CERRAHİSİ İLE BESLENME DEĞİŞİKLİKLERİ

Obezite ameliyatından sonraki beslenme değişiklikleri depresyon, zararlı yeme alışkanlıkları edinme ve vücut görünümü sorunlarına katkıda bulunabilir. Zayıflama ameliyatından gelen değişiklikler, vitamin ve minerallerin emiliminde zorluğa neden olabilirler (ameliyat tipine göre) ve demir, kalsiyum, çeşitli B vitaminleri, D vitamini ile diğer vitamin ve minerallerde eksikliğe yol açarlar. Ameliyat, aynı zamanda protein emilim yeteneğini de etkileyerek laktoz intoleransına neden olabilir. Protein emilimindeki güçlük, ruh halini ve davranışları etkileyebilir, çünkü proteinde bulunan amino asitler vücudumuzun, beynimizde “iyi hissetme”

kimyasalları olan serotonin, dopamin ve epinefrin yapmak için kullandığı şeylerdir.

(7)

Bir araştırma çalışması, sıvı açlık diyeti (bu aynı zamanda beslenme yetersizliğine de neden olur) yapmakta olanlara amino asit takviyesi vermenin aşırı yemeyi %66 düşürdüğünü ve yemeğe duyulan isteği %70 azalttığını saptamıştır. Takviye almayan grupla karşılaştırıldıklarında bu kişiler, %41’e kıyasla yalnızca %14 oranında yeniden kilo almışlardır. Kilo verme ameliyatı olanların yaklaşık üçte ikisinin verilen vitamin ve mineralleri almadıkları düşünüldüğünde, yetersiz beslenme gerçek bir sorun olup, aşırı alkol ya da ilaç kullanımı ile daha da kötüleşmektedir.

ÇAPRAZ BAĞIMLILIK ve KİLO KAYBI AMELİYATI

Ameliyatla ilişkili komplikasyon ve risklerin ötesinde ortaya çıkan bir konu da çapraz bağımlılıktır. Çapraz bağımlılık geniş anlamıyla, bir ilaç ya da maddenin (örneğin yemek) bir diğeriyle (örneğin alkol) değiştirilmesidir. Kilo verme ameliyatı geçiren kişilerin bir çoğu yeme bozukluğu ya da kumar, içki, sigara ve ilaç kullanımı gibi diğer bağımlılıklar geliştirebilirler ve ameliyattan sonra alışverişe veya cinselliğe daha fazla düşkün olabilirler.

Kilo kaybı ameliyatı uygulanan kişilerden %5-30’unun bir başka bağımlılık geliştirdiği tahmin edilmektedir. Bu durum, yemek yemenin hizmet ettiği amacı düşündüğünüzde mükemmel bir algılama sağlar. Eğer bir kişi yemeği rahat hissetmek, duygularını bastırmak ya da stres veya travmatik deneyimlerle başa çıkmak için kullanmakta ise, yemeği daha fazla bu şekilde kullanamayacağından, başa çıkma mekanizmasından mahrum bırakılmış olacaktır.

Çapraz bağımlılık gelişmesine katkıda bulunabilen bir diğer etken de bir çocukluk travması veya ihmal olabilir. Sıklıkla fazla kilolu ya da obez olmak, bu kişiye bir güvenlik faktörü olarak hizmet edebilir. Obez olmak onları karşı cins için daha az çekici ve böylelikle istenmeyen görüşme teklifleri ya da güvenliklerine karşı algılanan tehditlere karşı güvenli kılabilir.

Ameliyat aracılığıyla hızlı bir şekilde zayıf hale gelen obez kişiler, kendilerini çok hassas hissedebilir. Hem kadınlar, hem de erkekler ameliyattan sonra vücutlarında oluşan değişikliklerden rahatsızlık hissedebilirler. Ciltlerinde kıvrımlar ve izler bulunan bu kişiler, çekici olmadıklarını ve ameliyatın, toplumsal olarak daha fazla kabul edilme

(8)

hedeflerini yerine getirmediğini düşünebilirler.

Daha çok kilo kaybı ameliyatı yapıldıkça çapraz bağımlılık meselesi de daha fazla sorun olarak karşımıza çıkacaktır.

Tıpkı bir alkoliğin, ölçülü olmak kaydıyla bir uyuşturucu maddesini alkolün yerine kullanabileceğini düşünmesi gibi, BED ya da Bulimiası bulunan bir kişi de bu davranışının, yemenin yanında başka bir maddeye tam olarak bağımlı olmaya yol açtığının farkında olmaksızın alkolü yemeğin yerine koyabilir.

Çapraz bağımlılık gelişimi, Mide Bandı (Kelepçesi), Tüp Mide ve Gastric Bypass ameliyatları dahil herhangi bir kilo kaybı ameliyatı prosedürü ile oluşabilir. Bu problemden kaçınmak için ameliyatı düşünen kişilerin, çapraz bağımlılık riskine sahip olma olasılıklarını araştırmaları önemlidir.

Örneğin yemeği stresle başa çıkmak için kullanıyorsanız, yemek yerine kullanmakta olduğunuz diğer başa çıkma stratejileri nelerdir? Bu başa çıkma stratejilerini uygulamamış iseniz, ameliyat olmadan önce bunları düzenli olarak bir süre uygulamalısınız. Yemek sizi rahatlatıyorsa, ameliyattan sonra kendinizi nasıl rahatlatacaksınız? Örneğin kaygılı ya da kızgın olduğunuzda kendinizi yatıştıracak diğer yollar bulmayı, ameliyattan önce halletmiş olmalısınız.

SONUÇ

Yemekle duygusal bağlantınızı ya da yemeğin hayatınızda hizmet ettiği önemli amacı ele almadan ameliyat olmak, çapraz bağımlılığa yol açabilir. Geçmişinize saygı gösterin. Yemeği rahatlık ya da güven için kullanmışsanız bunun, o zaman rahatlamak veya güvenli hissetmek için bildiğiniz tek yol olduğunu kabul edin. Bunun için kendinizi suçlamayın. Artık yemeği bu yolla kullandığınız zamankinden farklı bir kişisiniz. Yeme bozukluğunuz başladığında belki de daha gençtiniz. Tam olarak iyileşmeye kararlı olduğunuzu kabul edin ve kilo kaybı ameliyatını sürdürmeyi seçerseniz bunu, çapraz bağımlılıktan kaçınmak için neler yapmanız gerektiğinin farkında olarak yapın.

Eğer travma, kötüye kullanım ya da ihmal öykünüz varsa, bu konular üzerinde çalışmaya başlamak için konuyla ilgilenen bir psikolog-psikiyatrist den randevu alın. İyileşmek için yıllarca beklemeniz gerekmez. İyileşme süreciniz, kararlılığınız ve yardıma ihtiyacınız olduğunun farkında olmanızla başlar.

(9)

Doç. Dr. Halil Coşkun

SİZİN İÇİN EN DOĞRU OBEZİTE AMELİYATI HANGİSİDİR?

Obezite ameliyatı olmayı düşünüyorsunuz ancak hangi yöntemin sizin için en doğru karar olduğunu belirleyemiyorsunuz. Bu yazıyı mutlaka okumalısınız.

Bu sorunun doğru cevabını ne biz ne de bir başkası verebilir.

Her bir prosedürün tıbbi sonuçlarını, risk ve faydalarını inceledikten sonra siz ve sadece siz bu önemli kararı verebilirsiniz. Ameliyatı yapacak olan cerrahınız ve diğer doktorlar sizin durumunuza aşina olup, bilgi almak için en iyi kaynaklarınızdır. Soru sorduğunuz zaman cevabını iyi anladığınızdan emin olunuz. Basit bir dille anlayabileceğiniz şekilde sorularınızı sormaktan çekinmeyiniz. Kilo kaybı ameliyatları kararını verebilmek için cerrahınızı bir kaç defa ziyaret etmeniz ve birden fazla doktordan konsültasyon istemeniz gerekebilir. Kilo kaybı ameliyatları konusundaki araştırmalarınızı ameliyat olmuş kişilerden veya internetteki kaynaklardan yapmayı tercih edebilirsiniz.

Kilo kaybı ameliyat prosedürlerinden en uygununu bulmak için yapılması gerekenler;

Doktorlarınızla konuşunuz – Obezite cerrahisi konusunda 1.

deneyimli ve sizin durumunuzu dikkate alan bir uzman.

İnternet deki web sitesi linklerini muhtelif kilo kaybı 2.

ameliyatları hakkında en doğru bilgileri elde etmek için serbestçe kullanınız. Varsa obezite e-group ve destek gruplarına katılınız.

(10)

Sizin durumuzda olup araştırma yapan, ameliyat geçiren, 3.

veya geçirmek üzere bekleyen hastalarla konuşunuz.

Her bir ameliyat için düşündüğünüz size ait fikirler 4.

üzerinde risk / fayda analizi yapınız.

Son olarak, ilgilendiğiniz ameliyat tipleri konusunda 5.

tecrübeli bir obezite cerrahından görüş alınız. Tek tip operasyon yapan ve öneren klinik ve cerrahlardan kaçınınız. Örneğin laparoskopik uygulanan ayarlanabilir mide kelepçesi ile gastric bypass yöntemlerinin artı ve eksilerini karşılaştırırken görüşünü alacağınız obezite cerrahı, her iki yöntemi de aynı kabiliyette uygulayan ve her iki yöntemde de yeterli tecrübeye sahip olan kişi olmalıdır. Ancak bu adımlardan sonra fayda ve zarar analizinizle birlikte son kararınıza ulaşmak için tarafsız bir fikre sahip olabilirsiniz.

Araştırmanız sırasında dikkate alınması gereken ve obezite cerrahınız ile ilk ve takip eden konsültasyonlarda görüşeceğiniz sorular;

Kendinize ve başkalarına kilo verebildiğinizi 1.

ispatlamanıza rağmen, kalıcı kilo kaybını sağlamanıza engel olan en önemli sebep nedir?

Sürekli duyduğunuz açlık hissinden kurtulmak istiyor 2.

musunuz?

Yemeği bir ödül olarak görme fikrinden kurtulmaya hazır 3.

mısınız?

Kilo kaybı için hedefiniz nedir? Örneğin, taşıdığınız 4.

fazla kilonun önemli bir kısmından kurtulmak mı istiyorsunuz yoksa daha az bir miktarla mutlu olur musunuz?

Kilo verme hedefinize ulaşamazsanız bu sonucun 5.

sağlığınız üzerindeki etkileri ne olacaktır?

Operasyonunuz tamamlandıktan sonra kontroller için ne 6.

kadar zaman harcamaya hazırsınız? Örneğin mide kelepçesi ameliyatından sonra kelepçe ayarı için, buna ek olarak, herhangi bir kilo kaybı cerrahi prosedüründen sonra

(11)

düzenli takipler için zaman harcayabilecek misiniz?

Obezite ameliyatınızın yapıldığı yere, ameliyat sonrası 7.

takipler ve kelepçe ayarlamaları için kolayca seyahat edebilecek misiniz?

Seçtiğiniz prosedür sizin kilo verme hedefinize 8.

ulaşmanızı sağlayamazsa yedek planınız ne olacaktır? Bu durumda obezite cerrahınız ne yapacaktır? Başka bir yere müracaat edecek misiniz?

Hangi hızda kilo vermeyi istiyorsunuz? Örneğin, acil bir 9.

dizkapağı ameliyatı olacaksınız ve de buna bağlı olarak hızlı kilo vermeniz gerekiyor mu?

Aşırı kilo kaybından dolayı değişecek olan vücut 10.

imajınızla karşılaşmaya hazır mısınız? Değilseniz, vücudunuzun şekli için ilave olarak plastik ve estetik cerrahiye gitmeyi istiyor musunuz ?

Muhtemel en kötü sonucun riski nedir? Her bir 11.

prosedürdeki morbidite ve mortalite olasılığı?

Her bir prosedürdeki kısa dönemde (ameliyattan sonraki 12.

30 gün) meydana gelebilecek komplikasyonlar nelerdir?

Her bir operasyonun tamamlanmasından sonraki uzun 13.

dönemde (hayat boyu) yaşanabilecek komplikasyonlar nelerdir?

Y u k a r ı d a k i s o r u l a r a a l a c a ğ ı n ı z y a n ı t l a r v e s i z i n düşünceleriniz karar vermenizde çok faydalı olacaktır.

Aklınıza takılan soruları sormaktan hiçbir zaman çekinmeyiniz.

Doç. Dr. Halil Coşkun

OBEZİTE CERRAHİSİNDE SIKÇA

(12)

SORULAN SORULAR?

Obezite cerrahisinde merak ettiğiniz sorular ve yanıtları detaylarıyla birlikte öğrenmek için…

1. Obezite Nedir? Ben Obez miyim?Obezite ya da halk arasında bilinen adıyla şişmanlık, vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.Eğer ideal kilonuzun 40 kg üzerindeysiniz veya Vücut Kitle İndeks (VKİ) değeriniz 30 kg/m2 nin üzerindeyse obezite sınıfı içerisinde bulunmaktasınız.

2. Vücut Kitle İndeksi (VKİ) nedir? VKİ değerimi nasıl hesaplayabilirim?VKI, vücut ağırlığının (kg), boyun karesine (m²) bölünmesi ile hesaplanır. Bu değer yaş ve cinsiyetten bağımsızdır. Bununla beraber, VKI kullanımı, çocuklarda, hamile kadınlarda ve çok adaleli kişilerde doğru sonuç vermez, bu nedenle kullanılmamalıdır.

3. Obezite Cerrahisi Kimlere Önerilir?

Obezitede, cerrahi girişim için hasta seçerken, American Society of Bariatric and Metabolic Surgery kriterlerine uyulmaktadır.

VKİ 40 kg/m2‘nin üzerinde olan veya 30-40 kg/m2 arasında olup eşlik eden hastalık durumlarında (hipertansiyon, diabetes mellitus, uyku apne send., artrit, vd.)

18-60 yaş arası

Obezitenin en az 3 yıldır var olması Hormonal hastalıkların bulunmaması

İlaç ve diyet tedavisine rağmen, en az 1 yıldır kilo veremiyenler

Alkol ve ilaç bağımlısı olmamak

Hastanın uygulanacak yöntemi anlaması ve ameliyattan sonra uyum sağlayabilecek durumda olması

Kabul edilebilir ameliyat riski

4. Obezite Tedavisinde Hangi Tip Cerrahi Yöntemler vardır?

Obezite Cerrahisinde 4 ana grup yöntem vardır;

(13)

1-Mide Hacmini Küçültücü 2-Emilimi Engelleyici 3-Kombine

4-Farklı Mekanizmalar

5. Obezite Cerrahisi Uygulamalarının Riskleri Nelerdir?

Obezite Cerrahisinde uygulanan ameliyatların riskleri herhangi bir batın ameliyatındaki risklerle benzer oranlarda bulunmaktadır. Ancak ameliyat edilecek kişi yüksek kilo değerlerinde olduğundan ve çoğu zaman yandaş hastalıkları (hipertansiyon, şeker hastalığı, vd) bulunduğundan dolayı anestezi ve ameliyat sonrası daha fazla dikkat edilmesi gerekmektedir.

6. Obezite Tedavisinde En İdeal Cerrahi Yöntem Hangisidir?

Obezite Cerrahisin de bugünkü bilgilerimiz ışığında en ideal yöntem şudur demek mümkün değildir. Her yöntemin kendine göre avantaj ve dezavantajları vardır. Obez bir kişi için en ideal yöntemi seçerken pek çok faktör rol oynamaktadır (kişinin yaşı, cinsi, VKİ değeri, yandaş hastalık oranı, beslenme şekli vd). Tüm bu veriler değerlendirilerek kişi için en uygun yöntemi seçmek bu gün için obezite cerrahisinde altın standart olarak kabul edilmektedir.

7. Mide Balonu’nun Avantajları Nelerdir?

Mide Balonu uygulaması bir cerrahi yöntem değildir. Uygulama endoskopik olarak yapılmaktadır, genel anestezi ve hastanede yatışı gerektirmeyen bir işlemdir. Diğer cerrahi uygulamalara göre riski oldukça düşüktür ve çoğu kişi tarafından kolay tolere edilmektedir.

8. Mide Balonu’nun Dezavantajları Nelerdir?

Mide Balonu uygulaması 6 aylık bir süreyi kapsamaktadır. Bu

(14)

sürenin sonunda mide balonunu endoskopik olarak çıkartmak gerekir. Bu uygulamayla birlikte kalori kısıtlayıcı diyet ve davranış tedavisi ile beslenme alışkanlığında değişiklik yapma çabası içinde olmak uzun dönemde kaybedilen kiloların korunması açısından önem arz etmektedir.

9. Mide Balonu Çıkartıldıktan Sonra Tekrar Mide Balon Uygulaması Yapılabilir mi?

Mide Balonu çıkartılıp yerine 2. balon hemen uygulanabileceği gibi mide balonu çıkartılıp aradan belli bir süre geçtik den sonrada tekrar aynı uygulama yapılabilir.

10. Mide Kelepçesi’nin Avantajları Nelerdir?

Mide Kelepçesi laparoskopik (kapalı) yapılan bir cerrahi uygulama olup, hastanede yatış süresi 1-2 günü içermektedir.

Uygulama yaptıran kişiler çok kısa sürede eski hayatlarına dönebilmektedirler. Bu uygulamada kelepçe ayarı yapılarak kişinin yemesi kontrol altına alınmaktadır. Mide kelepçesi istenildiği taktirde çıkartılabilir ancak bu önerilen bir işlem değildir.

11. Mide Kelepçesi’nin Dezavantajları Nelerdir?

Mide Kelepçesi silikondan yapılmış bir üründür. Silikon materyali bu gün için insan vücudun da en kolay uyum sağlayan bir medikal ürün olmasına rağmen bazı vücutlarda reaksiyonlara neden olabilmektedir. Mide Kelepçesi yapıldıktan sonra kişinin beslenme programına uyum sağlaması çok önemlidir. Uyumsuz kişilerde ilerleyen dönemlerde kelepçede kayma, pozisyonunda değişme, mide içerisine doğru hareket etmesi gibi sıkıntılarla karşılaşılabilmektedir. Böyle bir durumda kelepçenin çıkartılması veya 2. bir ameliyat gereksinimi doğabilmektedir.

Bu durum aynı zamanda kilo verme oranını da etkilemektedir.

12. Mide Kelepçesi Kalıcı Bir Yöntem midir?

Mide Kelepçesi kalıcı bir yöntemdir. Bugünkü bilgiler ışığında

(15)

kelepçede bir sorun oluşmadığı taktirde çıkartılmasına gerek yoktur.

13. Gastrik Bypass Nedir?

Bu prosedür obezite tedavisi için kullanılan bir cerrahi yöntemdir. İlk olarak mide hacmi küçültülmekte ve dolayısıyla hastanın alabileceği yiyecek miktarı azalmaktadır. İkinci olarak besinlerin emilimi ince barsakta katedilen yol kısaldığı için azalmaktadır.

14. Gastrik Bypass’ın Avantajları Nelerdir?

Gastric Bypass ameliyatı sonrasında hem yenilen gıda miktarında azalma meydana gelirken hemde yenilen besinlerin emiliminde azalma meydana gelir. İki farklı mekanizmayla kilo kaybedilen bu yöntemde özellikle yüksek kalorili diyetle beslenen obez hastalarda daha kolay ve uzun dönemde daha fazla kalıcı kilo kaybı elde edilir.

15. Gastrik Bypass’ın Dezavantajları Nelerdir?

Gastric Baypas ameliyatı sonrası emilim eksikliğine bağlı vitamin ve mineral yetmezlikleri görülür. Bu yüzden tüm hastalar ömür boyu multivitamin ve gerekli olduğu taktirde bazı mineralleri dışarıdan almak zorundadırlar.

16. Mide Tüpü Nedir?

Mide Tüpü uygulaması son yıllarda gündeme gelen bir uygulamadır. Mide nin yaklaşık 2/3 lük kısmı alınarak yaklaşık 100-150 cc lik mide hacmi elde edilir. Bu uygulama ile fazla gıda alımı engellendiğinden kilo kaybı söz konusudur. Ayrıca iştah hormonu olan GHRELİN seviyesinde azalma ile ameliyat sonrası tokluk hissi oluşmaktadır. Uzun dönemde fazla kilonun

%70 kaybedilmektedir.

Doç. Dr. Halil Coşkun

(16)

GLİSEMİK İNDEKS (Gİ) NEDİR?

AKŞAM GAZETESİ

Ekmek, pirinç, makarna, kahvaltılık gevrekler, süt ve süt ürünleri, meyveler ve sebzeler günlük diyetin bileşenleridir.

Bu bileşenlerin her biri karbonhidrat içerir ve enerji sağlar.

Fakat bazı karbonhidratlar vardır ki en iyiler olarak belirtilebilir. İyi karbonhidratlar ile beslenmek kilo kontrolüne yardımcı olduğu gibi kronik hastalıkların (diyabet, kalp hastalıkları ve bazı kanser türleri) riskini de azaltmaktadır. İyi karbonhidratları almanın en iyi yolu GLİSEMİK İNDEKSİ düşük besinleri seçebilmekten geçer.

GLİSEMİK İNDEKS (Gİ); tüketilen besinin referans olarak alınan (glikoz) besine göre kan şekerine olan etkisidir. Besinin glisemik indeksi ne kadar düşükse, kan şekerine olan etkisi o kadar yavaştır.

Glisemik İndeks, yenilen besinlerin kan şekerini ne kadar artırdığı ile ilgilenmektedir. Harvard Medical School uzmanları glisemik indeks kategorilerini bilmek sağlıklı bir yaşam sağlayabileceğini vurgulamaktadırlar. Düşük glisemik indeks; kilo kontrolüne yardımcı olur. Yüksek glisemik indeks;

meme, prostat, kolorektal ve pankreatik kanser riskini artırmaktadır. Yüksek glisemik indeks; diyabet ve kardiovasküler hastalık riskini de artırmaktadır

Karbonhidratlı yiyecekler kan şekerini ve insülin seviyesini artırırlar. Örneğin bir porsiyon pirinç pilavı neredeyse basit şekerlerden glikoz gibi aynı etkiyi gösterir. Kan şekerini ve insülin seviyesini hızlıca artırır. Ancak bir porsiyon mercimek yemeği daha yavaş ve daha uzun süreli etkiye sahiptir. Böylelikle kan şekerine ve insülin seviyesine etkisi

(17)

daha geç olmaktadır.

Glisemik İndeksi kullanmak çok kolaydır, yüksek Gİ’li besinler yerine düşük Gİ’li besinleri tercih etmek gerekmektedir.

Doç. Dr. Halil Coşkun

16/04/2015 Akşam Gazetesi Makalesidir.

http://www.aksam.com.tr/saglik/glisemik-indeks-nedir/haber-398 571

TÜP MİDE AMELİYATI ÜZERİNE 3.

DURUM BİLDİRİM RAPORU (2011)

Amerikan Metabolizma ve Obezite Cerrahisi Derneği Tüp Mide ameliyatının (TM) bir obezite cerrahisi prosedürü olarak kullanılması üzerine daha önce 2 durum bildirisi yayınlamıştı.

ABD’de Klinik Meseleler Komitesi ve Yürütme Kurulu, 2009 yılında TM konusunda durum bildirimi yayınlandığından bu yana literatürde TM ile ilgili önemli değişiklikler olduğunu ve yayınların sayısıyla niteliklerinin, güncellenmiş bir durum bildirimi yayınlanmasını gerektirdiğini belirlemiştir. 2009 yılındaki durum bildiriminden bu yana özellikle TM den sonra eşlik eden hastalıklarda iyileşme bildiren çok sayıda çalışma, kabul gören diğer obezite cerrahisi prosedürleri ile karşılaştırmalı çalışmalar ve uzun dönem sonuçları ortaya çıkmıştır. Öneriler yayınlanmış, meslektaş incelemesinden geçmiş bilimsel kanıtlara ve uzman görüşlerine dayalı olarak yapılmaktadır.

Bu durum bildirisi herhangi bir obezite cerrahisi prosedürü

(18)

için yerel, bölgesel ya da ulusal bazda standart belirtme ya da belirleme amaçlı olmayıp, bu şekilde yorumlanmamalıdır.

Veriler

Tüp Mide (TM), genel olarak hacim kısıtlayıcı bir prosedür şeklinde düşünülmekle birlikte TM’den sonraki kilo kaybı mekanizmaları ve eşlik eden hastalıklarda görülen iyileşmeler, a y n ı z a m a n d a m i d e r e z e k s i y o n u y a d a i n c e b a r s a ğ a hızlandırılmış gıda geçişiyle ilgili nöro-humoral değişimlerle d e i l i ş k i l i o l a b i l i r . T M ’ n i n e t k i s i n i n m e t a b o l i k mekanizmaları, aktif bir araştırma alanı olmaya devam etmektedir.

TM’nin bir obezite cerrahisi prosedürü olarak kullanılmasıyla ilgili 2009 yılındaki durum bildiriminde yer alan öneriler o zaman için tamamlanmış bulunan ve iki randomize kontrollü çalışma, bir non-randomize eşleştirilmiş kohort analizi ve 33 kontrolsüz olgu serisinden oluşan sistematik bir literatür incelemesine dayanmakta idi. O zaman için bildirilen TM’den sonraki genel ortalama fazla kilo kaybı yüzdesi (%EWL) %55 (ortalama 3 yıldan kısa izlem) idi ve büyük tek merkezli serilerdeki (n>100) komplikasyon oranları %15’e kadar yükselmekteydi. Sistematik incelemede (yüksek riskli hastaları da içeren) bildirilen kaçak, kanama ve daralma oranları sırasıyla %2.2, %1.2 ve %0.63 olup, ameliyat sonrası 30 günlük ölüm oranı ise yayınlanmış prosedürde %0.29 idi.

Şimdiki güncellenmiş bildirim (2011) için aynı araştırma stratejisi kullanılarak gerçekleştirilen güncellenmiş bir literatür araştırması yapıldı. Bu güncellenmiş araştırma, o zamanki önerileri desteklemek amacıyla ilgili sonuçların verilerini sunan son durum bildiriminden bu yana 69 adet çalışmanın yayınlanmış olduğunu ortaya çıkardı. Bu yeni literatür, genellikle Laparoskopik TM’nin kısa ve orta vadeli izlem sonuçlarıyla birlikte hali hazırda kabul edilmiş olan diğer prosedürlere (Gastric Bypass-GB ve Mide Bandı-MB) denk ya da üstün olduğunu gösteren çeşitli randomize kontrollü

(19)

çalışmayı içermektedir. Listelenen randomize kontrollü çalışmalara ek olarak, TM’yi takiben GB ve MB’ye denk ya da daha üstün kilo kaybı sonuçları, diyabet gerileme oranları ve inflamatuvar belirteçlerle kardiyovasküler riskteki iyileşmelerle obeziteyle ilgili çeşitli eşlik eden hastalıklardaki iyileşmeleri gösteren çeşitli eşleştirilmiş kohort, prospektif ve olgu kontrol çalışmaları da yer almaktadır. TM’den sonra Tip 2 diyabetteki gerileme oranları tipik olarak, hasta popülasyonu ile izlem süresinin uzunluğuna bağlı olarak %60 ile %80 arasında bildirilmektedir. TM’den sonra diyabetin gerileme oranları üzerine yapılan sistematik bir inceleme 27 çalışma ile 673 hastayı içermiştir. Ortalama 13 aylık bir izlem süresi sonunda diyabet, hastaların

%66’sında ortadan kalkmış, %27’sinde ise iyileşme göstermiştir. Kan şekerinde ortalama 88mg/DL, HbA1c ise ortalama %1.7’lik bir azalma söz konusudur.

Çeşitli çalışmalar, TM’den sonra çok sayıda klinik parametreye ek olarak yaşam kalitesinde de gerçekleşen önemli iyileşmeleri göstermiştir. GB’nin kilo kaybı, eşlik eden hastalıklarda azalma ya da diyabette gerileme açısından TM’den üstün olduğunu gösteren çeşitli olgu kontrolü ve retrospektif çalışmalar bulunmakla birlikte randomize kontrollü çalışmalar ise kilo kaybı (EWL %48’e karşı %66), eşlik eden hastalıklarda azalma ya da diyabette gerileme açısından TM’nin GB’ye denkliğini ya da üstünlüğünü ve TM’nin MB’ye üstünlüğünü göstermiştir.

TM’den sonraki komplikasyonlar üzerine yayınlanmış olan incelemeler, majör komplikasyon oranlarının 2009 yılında yayınlanan bildirimde yer alanlara eşit ya da daha az olduğunu ve yeni güvenlik endişelerinin ortaya çıkmadığını göstermektedir. TM’den sonra zımba hattı kaçakları ile kanama halen en ciddi komplikasyonlar olup, yayınlanmış büyük serilerdeki hastaların %1-3’ünde oluşmaktadır.

TM’den sonra gastroözofageal reflü (GERD) gelişimi çeşitli yayınlarda bildirilmiş olmakla birlikte TM’nin GERD üzerine

(20)

etkisini değerlendiren yeni bir sistematik incelemede tutarsız sonuçlar bildirilmiştir. Daha kesin sonuçlar elde edilmesi amacıyla TM’nin GERD semptomları üzerine uzun vadeli etkileri ve hiatal herni bulunan hastalarda TM’nin rolü konusunda daha fazla çalışmaya gereksinim vardır. Ayrıca TM’nin, GB den sonra bildirilenden daha az beslenme eksikliğine neden olduğunu bildiren çalışmalar da vardır, ancak kesin bir sonuç çıkarmaya yetecek bulgular mevcut değildir ve TM’nin vitamin, mineral ve beslenme yetersizlikleri üzerine etkileriyle ilgili daha fazla bulgu gereklidir.

Bir takım büyük ölçekli kayıtlar da TM’den sonraki kilo kaybı ve komplikasyonları bildirmiştir. Amerikan Cerrahlar Birliği, Obezite Cerrahisi Merkezi Ağı, yakın zamanlarda TM, MB ve GB’nin morbidite ve mortalite ile yeniden hastaneye yatışın yanı sıra VKİ azalma ve kiloya bağlı eşlik eden hastalıkları da içeren 30 günlük, 6 aylık ve 1 yıllık boylamsal (n=28.616) bir veritabanı raporlanmıştır. Bu çalışmada TM’de riske göre düzeltilmiş morbidite, yeniden hastaneye yatış ve tekrar operasyon/müdahale oranlarının MB’ye göre daha yüksek olduğu, ancak tekrar operasyon/müdahale oranlarının MB ve GB’dekinden daha düşük olduğu bildirilmiştir. Mortalite açısından gruplar arasında farklılık söz konusu değildir. Bununla birlikte TM hastalarının VKİ ve risk profilleri MB hastalarınınkinden daha y ü k s e k t i r . T M ’ d e n s o n r a k i l o y a b a ğ l ı e ş l i k e d e n hastalıklardaki azalma MB ve GB’nin arasında yer almaktadır.

Michigan Obezite Cerrahisi İşbirliği, 25 hastanedeki 62 obezite cerrahı için 30 günlük komplikasyon oranlarını değerlendirmiş ve MB’den sonra %0.9, GB’den sonra ise %3.6 olan ciddi komplikasyon riskinin TM’den sonra %2.2 olduğunu bildirmiştir. Bir başka yayınında obezite cerrahisinden sonrası için bir risk tahmini modeli geliştirmek amacıyla 25.469 obezite cerrahisi hastasının kayıtları kullanılmış, TM’nin riskinin MB ile GB’nin riskleri arasında olduğu saptanmıştır. İspanya’dan büyük ölçekli bir ulusal prospektif k a y ı t t a 1 7 m e r k e z d e n 5 4 0 T M h a s t a s ı n ı n s o n u ç l a r ı raporlanmıştır. Morbidite oranı %5.2 olup, mortalite oranı ise

(21)

%0.26’dır. Komplikasyonlar süper-obez hastalarda, erkeklerde ve 55 yaşından büyük olanlarda daha fazladır. Yirmi dört ayda kaybedilen fazla kilo kaybı yüzde ortalaması %72.4 +/- 31 dir. Bu hasta popülasyonunda hastaların %81’inde diyabet gerilemiş, %63.2’sinde de hipertansiyon iyileşmiştir. Onsekiz hastada ikinci aşama ameliyatı yapılmıştır.

Üçüncü Uluslararası Tüp Mide Zirvesi’nin, (3rd International Summit for Sleeve Gastrectomy) 19.605 TM operasyonu gerçekleştiren 88 cerrahtan gelen anket sonuçlarını da içeren verileri yayınlanmıştır. Bu hasta grubunda hastaların

%2.2’sinde bir ikinci aşama operasyonu gerekli olmuştur.

Cerrahlar tarafından 1,2,3,4 ve 5. yıllar için bildirilen kilo kaybı ortalama yüzdeleri sırasıyla %62.7, %64.7, %64.0, %57.3 ve %60.0 şeklindedir. Olguların %1.3’ünde (%0-10) proksimal zımba hattı kaçağı ve %0.5’inde de distal zımba hattı kaçağı oluşmuştur. Intraluminal kanama olguların %2.0’sinde oluşmuş olup, mortalite oranı %1 +/- %0.3’tür.

Son 5 yıl boyunca TM’nin dayanıklılığı önemli bir mesele olmuştur. Şu anki durumda TM’den sonraki uzun dönem (≥ 5 yıl) kilo kaybını raporlayan 5 çalışma ile rezeksiyonel olmayan düşey sleeve’in (non-resectional vertical sleeve) (Magenstrasse ve Mill prosedürü) uzun dönem sonuçlarını bildiren bir makale mevcuttur.

Sarela ve ark., bir ilk prosedür olarak TM geçiren 20 hastalarıyla uzun vadeli deneyimlerini yayınlamıştır. Bu grup için genel fazla kilo kaybı (EWL) yüzdesi ≥ 8 yıl için %68 olmuştur. İzlem periyodu boyunca, iki yıl sonra hastaların üçü takip dışı kalmış, dört hasta ise yetersiz kilo kaybı nedeniyle bir revizyon prosedürü (üç RYGB ve bir doedonal switch) geçirmiştir. Yalnızca TM yaptırmış olan ve uzun dönemli izlemi bulunan 13 hastanın ortalama EWL’si %68 iken, 13 hastanın 11’inde >%50’lik bir EWL oluşmuştur.

Bohdjalian ve ark., TM’yi ilk prosedür olarak yaptıran 26 hastalarının 5 yıllık izlem sonuçlarını bildirmiştir. Beş

(22)

yılda ortalama EWL %55 şeklinde gerçekleşmiştir (dönüşüm yaptırmayan, n=21). Bu seride 26 hastanın 5’inde (%19.2) 10 kg’dan fazla yeniden kilo alımı olmuş, dört hasta ise (%15.4) ağır reflü (n=1) ve kilo verememe (n=1) nedeniyle GB’ye dönüşüm yaptırmıştır. Buna ek olarak Bohdjalian ve ark. yine bu hastaların bir alt kümesinde Ghrelin’in uzun vadede bastırıldığını göstermiştir. Himpens ve ark. ilk prosedür olarak TM geçiren 41 hastalarıyla uzun vadeli deneyimlerini raporlamıştır. Altı yıllık izlem döneminde 11 hasta duodenal switch’e dönüşüm yaptırmış olup, bu grupta 6 yıl sonundaki EWL

%71 olmuştur (üçüncü yıldaki %60’lık EWL’den daha büyük bir oran). Yalnız TM geçiren 30 hastada ise EWL üçüncü yılda %77 ve altıncı yılda ise %53 şeklinde gerçekleşmiştir. Bu grupta bir miktar kilo artışına rağmen hastaların TM’yi kabullenme oranı yüksek olarak devam etmiştir. Bu ve diğer çalışmalar, muhtemelen GB’ye benzer şekilde TM’den sonra bir miktar kilo alma eğilimi bulunduğunu göstermektedir.

Özet ve Öneriler

Meslektaş incelemeli literatürde TM’den sonra kalıcı kilo kaybı, eşlik eden hastalıklarda iyileşme, uzun dönemli hasta memnuniyeti ve yaşam kalitesindeki iyileşmeyi gösteren önemli miktarda karşılaştırmalı ve uzun vadeli veriler artık yayınlanmaya başlanmıştır.

Bu nedenle de Amerikan Obezite ve Metabolizma Cerrahi Derneği, TM’yi ilk obezite cerrahisi prosedürü olarak kabul edilebilir bir seçenek ve planlanan aşamalı yaklaşımın bir parçası olarak yüksek riskli hastalarda bir ilk basamak tedavisi olarak onaylamaktadır.

Mevcut durumda yayınlanmış literatüre dayalı olarak TM’nin MB ile GB arasında yer alan bir risk/fayda profili bulunmaktadır.

Herhangi bir obezite cerrahisi prosedüründe olduğu gibi uzun vadede geri kilo alımı mümkün olup, TM durumunda bu durum yeniden müdahale ile etkili bir şekilde yönetilebilir. TM’nin

(23)

ilk uygulanan bir prosedür olmasıyla alakalı bilgilendirilmiş onam formları diğer obezite cerrahisi prosedürlerinde sunulanlarla tutarlı olmalı ve uzun vadede yeniden kilo alımı riskini içermelidir.

TM prosedürü uygulayan cerrahların, meslektaş incelemeli literatürde prospektif olarak sonuç verilerini toplamaları ve raporlamaları teşvik edilmektedir.

Doç. Dr. Halil Coşkun

Referanslar

Benzer Belgeler

Flöresan İSH (FİSH) yöntemi, meme karsinomlarında HER2 testi için uzun süredir kullanılan, doğruluğu kanıtlanmış ve altın standart olarak kabul edilen

Beklenen Kilo Kaybı: Genel olarak Gastrik Bypass ameliyatı hastaları fazla kilolarının yaklaşık %70’ini, Tüp Mide hastaları yaklaşık %40-60’ını ve Mide

Diyet ve egzersizden yeterli sonuç alınamadığında laparoskopik gastrik bypass ve tüp mide ameliyatları, kalıcı ve etkin kilo vermek için önemli yöntemler olarak

Yüksek riskli ve süper obez hastalar için ≥ 5 yıllık uzun vadeli izleme verileri, kısmen bazı hastaların TM den sonraki 2 yıl içinde planlanmış bir ikinci

Ancak fazla kilolarınızı verdikçe fiziksel egzersizler daha kolay bir hale gelecek ve daha aktif olmak için doğal olarak daha fazla enerjiye sahip olacaksınız ve

Ek bulgular ise glisemik kontrolun üç grupta da iyileşme gösterdiğini, kilo veriminin Gastric Bypass ve Tüp Mide grubunda daha fazla olduğunu, düşük glukoz,

şeker miktarı, kahve içme, süt içme, kırmızı pul biberi kullanımı, meyve suyu içme, meyve yeme, sebze tüketme, salata yeme, tatlı, kullanılan yağ türü, ailenin aylık

Ameliyat sonrası erken dönemde öncelik yeterli miktarda sıvı ve protein almanız iken, bunun sonrası uzun dönemde günlük beslenme ihIyacınızı en kaliteli şekilde