. .
· PAYlTAHT BURSA'DA
. . . .
KUL TUR ve SANAT
SEMPOZYUM KITABI {07-08 Nisan 2006- BURSA)
EDİTÖR:
Yrd.
Doç. Dr. Cafer
ÇİFTÇİ_,..,....,
.. ..,,
~
OSMANGAZI BELEDIYESI BURSA-2006
BURSA
OSMANGAZI BELEDIYESI YAYlNLARI
Ulubatlı Hasan Bulvan No: 6 Santral Garaj Bursa Tel: 0224 273 00 00 Faks: 0224 225 31 22 www.osmangazi-bld.gov.tr
e-posta: Osmangazi@osmangazi-bld.gov.tr
Payitaht Bursa'da Kültür ve Sanat
(Sempozyum Kitabı, 07.08 Nisan 2006- BURSA)
Editör:
Yrd. Doç. Dr. Cafer ÇİFfÇİ --caferl@uludag.edu.tr
ISBN 975-97781-9-X
1. Basım
Haziran 2006
Kapak Resmi:
Eski Meddiye caddesinden görünüm
Kapak:
_Uludağ.Yayınlan
Baskt:
-Kayhan·Matbaacılık (O 212 576 Ol 36)-İstanbul
Osmanlı
· Mimarisinde Bursa ve Balkanlar
Prof. Dr. Filiz YENiŞEHiRLiOGLU*
Konuşmamda sorgulamak istediğim konu, Osmanlı Devle- ti'nin başkenti olduktan sonra Bursa'nın, Osmanlı mimari üstu- bunun oluşumunda ve yönlendirilmesinde etkin olup olmadığı
dır. 16. yüzyıl klasik dönem Osmanlı saray üslubuyla karşılaştı·
racak olursak, bütün Osmanlı Devleti için 14. veya 15. yüzyılda
böyle bir üsluptan söz edebilir miyiz? Başkent olarak Bursa şeh
ri, yalan çevresiyle veya diğer beyliklere ait yerlerle olan ilişkile
rinde ve mimari örgütlenme modellerinde bir merkez olmuş
mudur? Bu konulan lasaca sorgulamak istiyorum. Osmanlı bey-
liğinin yerleşim alanianna balaldığında, tarihsel coğrafyanın
durağan olmadığını ve düz bir çizgide· gelişmediğini görüyoruz.
Osmanlıya ait yerleşimler ve boş alanlar giderek genişlemiştir.
Ancak bu alaniann Osmanlı dünyasına katılım süreçleri aynı düz çizgi üzerinde olmamakta, aksine farklılıklar göstermektedir. Bir bölgenin yahut bir yerleşimin Osmanlı egemenliğine girmesi, orada Osmanlı mimarisinin veya Osmanlı sanatsal üslubunun
aynı tarihte ortaya çılanasını veya yansımalarını gerektirme-
ınektedir ve başka uygulamalara da bu kapsamda rastlanılabil
mektedir. Biraz geç olmakla beraber, 15. yüzyılda Selanik ve Yanya kentlerinin gelişimini buna örnek olarak verebiliri.z. 15.
yüzyılda II. Murad'ın Selanik'i almasıyla, bu şehir doğrudan Başkent Üniversitesi, Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi, Görsel Sanatlar ve Tasarım Bölümü, Öğretim Üyesi.
252 PROF. DR. FiLiZ YENiŞEHiRLiOGLU
/
doğruya nüfus değişimi ve orada kurulan sistem ile çok lasa zamanda bir Osmanlı kenti görünümünü kazanmışken ~tabü
biraz geçmişi de var Selanik'in~ aynı sahilde amanname ile alı
nan Yanya'ya baktığımız zaman, burada 17. yüzyıla kadar bir
Osmanlı kent görünümünden fiziksel anlamda söz etmek olduk- ça zordur. Dolayısıyla amanname ile alınan kentlerle, savaş v~
kuşatma yoluyla alınan kentler arasındaki fiziksel dokunun ge-
lişmesi ve değişim süreci de farklılıklar göstermektedir. Bu ne- denle tarihsel coğrafya her ne kadar Osmanlıya bağlılığı göster- se de, durumun kendi içerisinde düz bir çizgi olarak gitmediği
ve farklı noktalarda, farklı zamanlarda farklı şeylerin ortaya
çıkabildiğini görmekteyiz. Erken dönem Osmanlı mimarisini iki dönemde değerlendirmek gerekir. Birisi 14. yüzyıl Bayezid dö- nemi öncesi, ikincisi ise 15. yüzyıl Bayezid dönemi sonrası olma-
lıdır. Bir uç beyliği iken Osmanlıların bulunduklan bölgede imar faaliyetlerinde bulurunalan olası değildir. Selçukluların bir uç beyliği olan Osmanlılarda buluİıan kişilerin mimari birikimleri neydi, yahut mimari ile ilgili bilgiler nereden geliyordu? Mekan- sal alışkanlıklan neydi? Nasıl bir fiziksel çevreyi tercih ediyor-
lardı? Nerede yaşamayı yeğliyorlardı? Tabii bu konularda bilgi- miz yok.
Osmanlı Beyliği kurulduktan sonra yeni yerleşilen ve hakimi- yet kurulan bölgeler, daha çok Marmara, Kuzey Ege ve Trak-
ya'dır. Bu kesim içerisinde de iki farklı alan vardır. Biri kırsal
alan, diğeri ise daha önceden şehirleşmiş yahut kasabalaşmış
yerlerdir. Dolayısıyla belli bölgelerde yeni idari biçime göre gün- lük yaşamın bir şekilde devam etmesi gerekiyor. Günlü)< yaşam
içerisinde belli bir dönüşüm olmasına rağmen elimizde bir ta- lam bilgiler var. Osmanlı mimarisi ve mimari üslubu eğer 14.
yüzyılda oluşmaya başladıysa, onun oluşmasını sağlayacak bir-
takım yeni bilgilerimiz var. Bu yeni bilgileri sadece tek bj.r bakış açısıyla değil, çoğulcu bir etkenler grubuyla değerlendirmemiz
gerekmektedir. Şimdi kendimizi 14. yüzyılda yaşayan bir Os-
manlı varsayarsak, bizim bilgi birikimimiz mimari açıdan ne olabi)ir? Geçmişimizde bir Selçuklu uç beyliği var, Anadolu'da
yaşıyoruz. 14. yüzyıl Anadolu'nun çok hareketli olduğu bir dö-
~ .nem.-Tahminimizden çok daha hareketli, çeşitli ve çoğulculuğun olduğu bir dönem. Şimdi bir şekilde alışnğı.mız normal günlük
işlemlerimizi yapmamız için ger.ekli olan binalara ihtiyacımız
---var. Bunlar cami, zaviye, medrese ve hamam. ·Bu dörtlü grup
. OSMANLI MiMARiSiNDE BURSA ve BALKANLAR 253
erken dönemde, H. yüzyılda, gerek kırsal kesimde olsun gerek- se kentlerde, kasabalarda olsun, Bursa'ya gelene kadarki en çok
karşılaştığımız yapı tiplerini oluşturuyor. Bu yapıların işlevleri
nin yanı sıra, neye benzeyebileceklerine dair bilgimiz de var.
Mesela bir hamamın ne olduğunu biliyoruz, daha önce kullan-
mışız. Bir caminin ne olduğunu biliyoruz, bu türde bir bilgimiz var. Yeni bir bölgeye yerleşme'mize rağmen, bu bilgiler o nüfus içerisinde olan şeyler ve olması da beklenilen şeyler. Yani kulla- ma kesim tarafından da talep edilmesi gereken şeyler. Tabü bunun yanı sıra bize ne lazım? Bunları inşa etmek için gerekli ustalar lazım, inşaat destekleri lazım. Bunun da kendisine göre bir bilgi birikimi var. Taş ustasının taş birikimi, tuğla üretimi,
tuğlanın !kullanımı, haran yapımı, bütün bunlar kendi içerisinde birçok teknolojik bilgi birikimini oluşturuyor. Bu bilgi biri.kimini belki yazılı kaynaklardan takip etmemiz olası değil, ama yapıla
rm kendisi bir bilgi kaynağı olarak bize bunların nasıl aktarılmış
olabilecekleri hakkında kesin bilgiler veriyor. Tabü bunun yanı sıra eğer bir yapıyı biraz bezemek istiyorsak, bir ahşap kapı
koymak istiyorsak, ona süslemeli bir mihrap yapmak istiyorsak, bunlar hem kullananlar tarafından talep edilen şeyler, hem de oradaki var olan veya yeni bölgelere gelen kişilerin istedikleri ve
yapılınası için belki eleman aradıkları alanları oluşturuyor. Bu
inşaatları kimler yaptırıyordu? Çünkü bir üslubun oluşmasında
bunlarda önemlidir. Yeni bir dil oluşturmak lazım. Belki bilgi birikiminin hepsi var ama, bu bütün bilgi birikimi geçmişiyle
birebir devam etmiyor. Yeni kurulan bu devlet ve toplum, ken- disini geleneksel bir biçimde ifade etmek yerine, görsel olarak üç boyutlu mimariyle yansıtmaya çalışıyor. Daha farklı bir dil kullanmak ve daha farklı bir sosyal görüntüyü yansıtmak zo- rundalar. Yine bu kapsamda baktığımız zaman, 14. yüzyılda kırsal kesimlerle kent içi oluşumlarında da bir farklılık görmeye
başlıyoruz. 14. yüzyılda Orhan Gazi Bursa ve İznik'i alıyor ama,
aynı zaman diliminde Adapazarı ve İzmit bölgesinde de Konur Alp'in ve diğerlerinin akınları ve buralara yerleşmeler var. Bura- larda yapılan anıtsal sayılabilecek yada yeni bir dilin yansıdığı doğru dürüst bir mimari öğeyle karşılaşmıyoruz. Yapılışı Osman Gazi'ye atfedilen yapılar, camiler var ama onlar da tartışmalıdır.
Daha çok çaltı tipi denilen alışabm kullanıldığı, ormanlık bölge- lerdeki malzemenin günlük yaşama aktarıldığı bir yapılaşmayla karşılaşıyoruz. Dolayısıyla ne teknik olarak bu çaltı tipi bir farklı
254 PROF. DR. FiLiZ Y.ENiŞEHiRLiOGLU
gelişiiDe yol açabilecek nitelikte bir telmoloji, ne de mekan anla-
yışı olarak daha sonra göreceğimiz anıtsal, kentsel şehirleşme yapılarını oluşturabilecek bir telmolojiyi yansıtıyor. Aynı şekilde
Göynük'ün çevresine baktığımız zaman, oralarda daha çok köy yerleşimlerini buluyoruz. Küçük hamamlar buluyoruz: Bunların bazılan tıpatıp Selçuklu dönemi hamamlanyla benzer özellik · gösteriyor. Ama bunlarda çok küçük boyutlu, ufak yapılar olarak
karşımıza çıkıyor. Söğüt'te bildiğiniz gibi hiçbir şey yok. Dolayı
sıyla Orhan Gazi dönemiyle beraber belki bu· tür dikkati çeken ilK yerleşim tabü ki Bilecik oluyor. Bilecik'teki anıtsal yapılaşma
ilk olarak dikkati çekiyor. Burada oldukça gelişmiş bir yapı grup-
larıyla karşılaşıyoruz. Ama tabü Bilecik'in de erken dönemi ol- dukça karışık. Günümüze kadar gelen yapılar çok az. O yüzden de Bursa'ya gelindiği zaman, şehir gerçekten bir anda çevresin- de görülen ve size daha önce söylediğim farklı çoğulcu girdilerin hepsinin bulunduğu yer. Bir şekilde şehrin büyük bir dönüşümü olmuştur. Bütün bu değişik ve farklı öğelerin bir anda, bir yerde daha önce görülmeyen farklı bir dille, Orhan Gazi döneminde Bursa'da ortaya çılanaya başladığını görüyoruz. Bunun içerisine neyi katabiliriz? Bunun içerisine külliye kavramıyla beraber kentlerin ve malıailelerin oluşmasını ekleyebiliriz. Bunun: içeri- sine GöyniL~'le yahut Adapazarı ile karşılaştırdığımız zaman, daha düzgün, daha düzenli bir inşaat telmolojisinin varlığını
katabiliriz. Evet mihrapların yönü terstir, ama
6
da bilgi eksikli-ğini gösterir. Duvarlara, mekan düzenlemelerine, odalara baktı
ğımız zaman, belirli boyutların farklılaştığını, köy boyutundan
şehir kullanımı boyutuna geçildiğini görmekteyiz. Yapı tipinde de farklılaşmalar olmaya başlıyor. Yani daha önce belirttiğim
cami, hamam, türbenin yanı sıra, hanlar ve medreseler devreye giriyor. Dolayısıyla adeta mimari ve kentsel örgütlenmeyle be- raber, Osmanlı Devleti'nin kendi içerisindeki örgütlenmesini de paralel olarak takip etmemiz olasıdır. Zaten Osmanlı mimcirlsi de, özünde Osmanlı kurumlarını ve bu örgütlenmenin içini bize yansitan yapılar olarak karşımıza çıkıyor. Bursa bu şekilde ör- gütlü bir örneklerneyi bize gösterirken, şehrin çevresiyle de
farklılıkları vardır. Örneğin Mustafa Kemalpaşa'ya, Lala Şahin
----Eaşa-türbesinin ve zaviyesinin olduğu yere, Çanakkale, Edirne gibi yerlere baktığımız zaman, buralarda aynı bilgi birikiminin
olmadığını görüyoruz. Bir acelecilik, bir özensizlik var. Bazen - -dev~irme-malzemeleri alıp normal yerinde başlm y erierde kulla-
.ÔSMANLI MiMARiSiNDE BURSA ve BALKANLAR 255
nıyorlar. Bunun gibi bir bilgisizliğin yansıdığını görüyoruz. Do-
layısıyla Orhan Gazi döneminde Bursa'da yeni bir dil oluşurken,
çevresinde aynı özen ve aYnı düzen hemen ortaya çıkmıyor.
Şimdi Bursa'daki örneklere baktığıınız zaman bir dil gibi, hem
orantılarda bir farklılık ortaya çıkıyor, hem de mimarideki oran- tllar daha büyüyor. Yapıların kütleselliği geçmişe oranla değiş
meye başlıyor. Şehirde inşa edilen yapılarda görülen revaklı
sistemlerle, sütunlarla, açıklıklarla ve kemerlerle, kent içine
açılan bir anlayışın hakim olmaya başladığını görüyoruz. Bir
kullanım yahut kullanılmayan mimari öğeler de dikkat çekiyor.
örneğin geleneksel olarak Anadolu'da Selçuklu mimarisinin ·çok önemli bir özetini oluşturan mukarnas kullanımının, erken dö- nem 14. yüzyılda yok olduğıınu görüyoruz. Onun yerine kubbe- ye geçiş elemanlarındaki Türk üçgenleri, bunların üzerindeki badem tohumları çok önemli bir alan, bir bezerne alanı haline gelmeye başlıyor. Dolayısıyla birdenbire bir dil farklılığı da bu- rada oluyor. Belki mimarinin gereklilikleri olarak da karşımıza çıkıyor. Ama böyle bir dil bütünlüğü de var.
Öte yandan geçmişteki dış cephe süslemeleri tamamen orta- dan kalkmaya başlıyor. Böylece I. Murad dönemine geldiğimiz
zaman, ilk mimari dilin oluştuğunu görüyoruz. I. Murad döne- minde birdenbire Trakya'ya hızla göçler başlıyor. Bu göçler özel- likle kuzeyden de geliyor. Mesela İznik Yeşil Cami'yi Kırım'daki
mimariyle karşılaştırdığıınız zaman çok benzer özellikler var.
Buraya bir Özbek akını olması lazım gibi geliyor bana. Ben ta- rihçi değilim, belki tarihçiler bu konuyla ilgili belgeleri bulmuş
lard.ır. Öte taraftan Hüdavendigar Külliyesini yaptırmak için,
doğrudan doğruya bir ortaçağ mimari öğelerinin birden bire ortaya çıktığını görüyoruz. Bu şekilde I. Murad döneminde de
farklı bir çeşitlikle karşılaşıyorum. I. Murad dönemi aynı za- manda Balkanlarda da yerleşme politikalarının geliştiği bir dö- nem. Balkanlarda da Bursa'daki gelişmeler temsil ediliyor, Bur- sa'daki tüm örneklemeler o tarafa taşınıyordu. Gümülcine, Dimetoka, Yenice, Vardar ve Evrenosoğulları ili olarak tanımla
nan bütün salıayı düşünecek olursak, buralardaki 14. ve 15.
yüzyılda yapılınış olan yapıların yerleşim olarak, teknik olarak, renk olarak tüm özellikleri Bursa'yla büyük yakınlık göstermek- tedir. Demek ki Bursa geleneği I. Murad dönemine girildiği za- man kendi içerisinde bir üslup oluşturabilmiştir. Ama tabü çev- reyle olan ilişkilere baktığıınız zaman, inşaat teknolojisinde
256 PROF. DR. Filiz YENiŞEHiRLiOGLU
yahut bezemelerde farklılıklar görüyoruz. Yerel özelliklerin or- taya çıknğını görüyoruz. Örneğin birinci özellik olarak Balkan- larda tamamen farklı bir harç kullanılıyor. İkincisi Bursa ve çev- resinde, yapılann dış cephelerinde gördüğümüz o yoğun tuğla bezemeciliği Balkanlarda yok. Evrenos ili yapılannda ·da karşı
mıza çıkmıyor. Dolayısıyla boyutlar çok farklı, Balkanlardaki · özellikle çifte hamamlar ve zaviyelerin çok daha büyük boyutta ve yüksek olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla Balkanlarda Bursa etkisi Orhan Gazi zamanında belirlenmiş özellikleriyle I. Murad döneminde yavaş yavaş gözükıneye başlamıştır. Öte taraftan bakacak olursak I. Murad döneminin, belki akrabalık nedeniyle, belki Anadolu'da beyliğin biraz daha hakim durumda gözükme- siyle, Karamanoğulları sahasında, Amasya'da, Kastamonu'da,
Candaroğulları sahasında da artık bir etkinlik alanı oluşturmaya başladığını görüyoruz. Özellikle zaviyeli cami dediğimiz yapı
tipinin hakimiyeti bu durumu doğrulamaktadır.