• Sonuç bulunamadı

T. C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU HUKUKU (CEZA VE CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU) ANA BİLİM DALI ZİNCİRLEME SUÇ YÜKSEK LİSANS TEZİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T. C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU HUKUKU (CEZA VE CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU) ANA BİLİM DALI ZİNCİRLEME SUÇ YÜKSEK LİSANS TEZİ"

Copied!
242
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU HUKUKU (CEZA VE CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU) ANA BİLİM DALI

ZİNCİRLEME SUÇ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

HAZIRLAYAN SİNEM USTA

ANKARA-2011

(2)

T. C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU HUKUKU (CEZA VE CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU) ANA BİLİM DALI

ZİNCİRLEME SUÇ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

PROF. DR. MUHARREM ÖZEN

HAZIRLAYAN SİNEM USTA

ANKARA-2011

(3)
(4)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER... i

KISALTMALAR... vii

GİRİŞ...1

BİRİNCİ BÖLÜM SUÇLARIN İÇTİMAI VE ZİNCİRLEME SUÇ HAKKINDA GENEL BİLGİLER I-SUÇLARIN İÇTİMAI KAVRAMI ...4

II-FİİLİN VE BUNA BAĞLI OLARAK SUÇLARIN TEKLİĞİ VE ÇOKLUĞU SORUNU...9

A-Genel Olarak ...9

B-Fiil Tekliği ve Çokluğu ...10

1-Fiilin Belirlenmesinde Hareketi Esas Alan Görüş ...11

a-Doğal Anlamda Hareket Tekliği ...11

b-Tipik Hareket Tekliği...12

c-Hukuki Hareket Tekliği...13

2-Fiilin Belirlenmesinde Neticeyi Esas Alan Görüş ...14

C-Suçun Tekliği ve Çokluğu...15

1-Genel Olarak ...15

2-Suç Sayısının Belirlenmesinde Suçun Hareket Unsurunu Esas Alan Görüş ...16

3-Suç Sayısını Kanuni Tipe Göre Belirleyen Görüş ...16

4-Görüşümüz...16

(5)

III-ZİNCİRLEME SUÇUN TARİHSEL GELİŞİMİ VE

KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTAKİ YERİ ...17

A-Tarihsel Gelişimi...17

B-Türk Hukukunda Zincirleme Suç...20

C-Karşılaştırmalı Hukukta Zincirleme Suç...21

IV-ZİNCİRLEME SUÇUN HUKUKİ NİTELİĞİ...24

A-Genel Olarak ...24

B-Zincirleme Suçun Gerçek Bir Birlik Olduğu-Suç Tekliği Görüşü...25

C-Zincirleme Suçun Farazi Bir Birlik Olduğu Görüşü ...28

D- Zincirleme Suçun Hukuki Niteliğini Diğer Yönlerden Tartışan Görüş...30

E-Değerlendirme ve Görüşümüz...31

İKİNCİ BÖLÜM ZİNCİRLEME SUÇUN ŞARTLARI I-GENEL OLARAK ...34

II- ZİNCİRLEME SUÇ KAVRAMI ...34

III- ZİNCİRLEME SUÇTA BULUNMASI GEREKEN ŞARTLARA DAİR GÖRÜŞLER VE DEĞERLENDİRME ...36

IV-TÜRK CEZA KANUNUNDA ZİNCİRLEME SUÇUN ŞARTLARI...39

A- Zincirleme Suçun Temel Şeklinin Şartları (TCK 43/1) ...39

1-Objektif Şartlar...39

a-Birden Çok Suçun Bulunması...39

aa-Her Fiilin Ayrı Ayrı Suçun Bütün Unsurlarını Taşıması ...39

aaa-İcrai ve İhmali Suçlarda Teselsül ...48

(6)

bbb-Teşebbüs aşamasında kalmış suçlarda teselsül ...50

bb- Her Fiilin Başlı Başına Kovuşturulabilir Olması...52

cc- Her Fiilin Başlı Başına Cezalandırılabilir Olması ...53

b-Suçların Değişik Zamanlarda İşlenmesi ...55

c-İşlenen Birden Fazla Suçun Aynı Olması ...61

d-Mağdurun Aynı Olması ...66

2-Sübjektif Şart - Bir Suç İşleme Kararının İcrası ...78

a-Genel Olarak ...78

b- Suç İşleme Kararındaki Birliğin Anlamını ve Kapsamını Açıklayan Görüşler...79

aa- Önceden Kurulması Gereken Bir Plan Görüşü ...81

bb- Sonradan Gerçekleşmiş Olsa Bile Fiillerin Tümüne İlişkin Bir Tasavvur Olduğu Görüşü ...83

cc- Birden Çok Suç İşleme İsteği Olarak Anlayan Görüş...85

dd-Failin Hareketleri Arasında Bulunması Gereken Sübjektif Bağlantı Olduğu Görüşü...86

ee-Zincirleme Suçun Sübjektif Şartına İlişkin Değerlendirme ve Görüşümüz ...87

c-Suç İşleme Kararında Birliğin Tespitinde Yararlanılabilecek Kriterler...97

aa-Genel Olarak...97

bb-Suçların İşleniş Şekillerindeki Benzerlik...100

cc-Suçlardan Bazılarının İştirak Halinde İşlenmesi ...101

dd- Suçların İşlenme Zamanları ve Yerleri Arasındaki İlişki ...103

ee- Soruşturma, Kovuşturma ve Hükmün Etkisi...106

ff-Şüpheden Sanık Yararlanır (İn Dubio Pro Reo) İlkesinin Uygulanması...113

(7)

B-Zincirleme Suçun TCK 43/2’de Öngörülen Türevinin Şartları ...115

1-Genel Olarak ...115

2-Fiilin Tek Olması ...118

3-Aynı Suçun İşlenmesi ...120

4-Mağdurların Farklı Olması...123

V-ZİNCİRLEME SUÇ HÜKÜMLERİNİN UYGULANMAYACAĞI SUÇLAR ...127

A-Türk Ceza Kanununun 43. Maddesinde İstisna Edilen Suçlar...127

B-5941 Sayılı Çek Kanunu İle Getirilen İstisna...135

VI-TAKSİRLİ SUÇLAR VE ZİNCİRLEME SUÇ ...136

VII-KABAHATLER VE ZİNCİRLEME SUÇ ...140

VIII-ZİNCİRLEME SUÇUN BENZER KURUMLARLA KARŞILAŞTIRILMASI...141

A-Zincirleme Suç ve Mütemadi Suç...141

B-Zincirleme Suç ve İtiyadi Suç ...143

C-Zincirleme Suç ve Fikri İçtima...144

D-Zincirleme Suç ve Bileşik Suç ...146

E-Zincirleme Suç ve Tekerrür...146

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ZİNCİRLEME SUÇA BAĞLANAN SONUÇLAR I-GENEL OLARAK ...148

II-ZİNCİRLEME SUÇUN KANUN KOYUCU TARAFINDAN BİR BÜTÜN SAYILDIĞI DURUMLARA İLİŞKİN SONUÇLAR...149

(8)

A-Cezanın Belirlenmesi ...149

B- Zamanaşımının Başlangıcının Belirlenmesi ve Hesaplanması ...158

1-Zamanaşımının Başlangıcı...158

2-Zamanaşımının Hesaplanması ...161

C-Yer Yönünden Yetkili Mahkemenin Belirlenmesi...164

III-ZİNCİRLEME SUÇUN BİRDEN ÇOK SUÇ SAYILMASINA İLİŞKİN SONUÇLAR ...166

A-Genel Olarak ...166

B-Affın Etkisi ...167

1-Genel Olarak ...167

2-Genel Affın Etkisi ...167

a-Af Kanununun Teselsül Devam Etmekteyken Yürürlüğe Girmesi...169

b-Af Kanununun Teselsül Sona Erdikten Sonra Yürürlüğe Girmesi...174

3-Özel Affın Etkisi ...176

B- Şikayet ve Şikayetten Vazgeçmenin Etkisi...178

1-Şikayet Süresinin Başlangıcı...178

2-Zincirleme Suçta Fiillerin Tamamının Şikayete Tabi Olması ...181

3-Teselsülde Şikayetin Bölünebilirliği ...183

4-Teselsüle Konu Fiillerin Bir Kısmının Re’sen Kovuşturulur Bir Kısmının Şikayete Tabi Nitelikte Olması ...184

C- ‘Ne bis in idem’ İlkesinin Etkisi ...184

D-Ağırlatıcı ve Hafifletici Nedenlerin Uygulanması ...191

E-Suçun İşlendiği Yer ve Zamanın Belirlenmesi...193

1-Suçun İşlendiği Yerin Belirlenmesi ...193

2-Suçun İşlendiği Zamanın Belirlenmesi ...195

F-Madde İtibariyle Yetkili-Görevli Mahkemenin Belirlenmesi ...197

(9)

G-Zincirleme Suçun Uygulanma Sırası ...201

SONUÇ ...203

KAYNAKÇA ...216

ÖZET...228

SUMMARY ...230

(10)

KISALTMALAR

AD Adalet Dergisi

AÜHFD Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Alm. CK Alman Ceza Kanunu

As.CK Askeri Ceza Kanunu

Bkz. Bakınız

B. Bası

C. Cilt

CD. Ceza Dairesi

CGTİHK Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun

CGK Yargıtay Ceza Genel Kurulu

CMK Ceza Muhakemesi Kanunu

Çev. Çeviren

E.T. Erişim tarihi

E. Esas

EK. Esas-Karar

GH Genel Hükümler

K. Karar

f. Fıkra

İHFM İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası

m. Madde

No. Numara

RG. Resmi Gazete

S. Sayı

s. Sayfa

(11)

TBB Türkiye Barolar Birliği

TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi

TCK Türk Ceza Kanunu

ty. Tarih yok

vd. Ve devamı

YKD Yargıtay Kararları Dergisi

YTÜHFD Yedi Tepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi

(12)

GİRİŞ

Maddi ceza hukukunun en temel konularından biri olan zincirleme suç, birden çok suç işleyen kimsenin işlediği suç sayısı kadar cezaya çarptırılmasının çeşitli nedenlerle önüne geçilmesi düşüncesinden doğmuştur. Tarihsel süreçte cezaların yumuşatılması ve adalet gereklerine dayandırılan bu anlayış fail lehine bir hareket olarak kabul edilmiş, zaman içinde özellikle pozitivistler tarafından lüzumsuz ve hatta zararlı olduğu yönünden eleştirilmiştir. Günümüzde ise ‘Zincirleme Suç’, cezaların maddi içtimaının bir istisnası olarak karşılaştırmalı hukukta ve ülkemiz ceza hukuku doktrininde ve uygulamasında suçların içtimaı kurumunun alt başlığında düzenlenmekte ve incelenmektedir.

Failin işlediği birden fazla suçlar arasındaki sübjektif bağlantı, bir başka deyişle suç işleme kararındaki birlik olgusu, öte yandan işlenen suç sayısının tespit edilmesindeki güçlük tıpkı 765 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde olduğu gibi 5237 sayılı TCK’da da zincirleme suç kurumuna yer verilmesini gerektirmiştir. Zira pek çok hukuk düzeninde olduğu gibi kanun koyucu, faildeki bu özel duruma kayıtsız kalamamıştır. Ne var ki; mülga ceza kanunundaki düzenleme başta kurumun nitelendirmesi olmak üzere pek çok yönden değişikliğe uğratılmış, zincirleme suça yeni birtakım şartlar eklendiği gibi, uygulamasından istisna edilen suçlar kategorisi yaratılarak zincirleme suçun alanı daraltılmıştır. Diğer yandan ise doktrinin aynı neviden fikri içtima olarak değerlendirdiği durumlar zincirleme suçun düzenlendiği Türk Ceza Kanununun 43. maddesine ikinci fıkra olarak eklenmiş ve bu bakımdan zincirleme suçta iki türev oluşturulmuştur.

(13)

Bir suç çokluğu biçimi olmasına rağmen zincirleme suçu, cezaların birleşmesi kurallarının uygulanmasını gerektiren diğer suç çokluklarından ayıran temel karakteristiği suç kararında birlik olgusudur. Kanunlar özellikle bu hususa değer atfederek tesadüfi biçimde suç işleyen faillere nazaran daha ısrarcı ve tehlikeli denebilecek zincirleme suç failini daha az cezayla cezalandırmaktadır. Bu bakımdan kurumun en önemli sonuçlarını yaptırım açısından doğurduğu söylenebilir. Ancak bundan başka zincirleme suçun af, zamanaşımı, şikayet ve şikayetten vazgeçme, yer bakımından yetki, uygulanma sırası gibi hususlarda önemli hukuki sonuçları bulunmaktadır.

Çalışmaya zincirleme suçun kategorik olarak içinde yer aldığı suçların içtimaı hakkında genel bilgilerin ortaya konulmasıyla başlanacaktır. Bu bağlamda, fiil tekliği ve çokluğu ile suç tekliği ve çokluğu konularına değinilecek, ardından zincirleme suçun tarihsel gelişimi, Türk hukukunda ve karşılaştırmalı hukuktaki rolü, hukuki niteliği ve diğer bazı kurumlarla karşılaştırmasına yer verilecektir.

Devam eden ikinci bölümde çalışma konusu zincirleme suçun şartları ele alınacaktır. Kanun sistematiğine uyumun sağlanması bakımından zincirleme suçun temel şekline ait objektif ve sübjektif şartlar öncelikle değerlendirilecek, bu kapsamda doktrinde ifade edilen görüşlere ve yargı uygulamasında ortaya çıkan güncel kararlara atıflar yapılacaktır. Benzer şekilde zincirleme suç kurumuna eklenen aynı neviden fikri içtima bahsine geçilecek ve bu ikinci türev zincirleme suçun şartları üzerinde ayrıntılı olarak durulacaktır.

Çalışmanın üçüncü ve son bölümünde zincirleme suçun hukuki sonuçları, bu arada af, zamanaşımı, şikayet, suçun işlendiği yer ve zaman, kesin hüküm etkileri, görevli mahkeme gibi hususlar incelenecektir.

(14)

Sonuç kısmına varıldığında baştan itibaren tez çalışmasında ele alınan konu etraflıca özetlenecek ve zincirleme suç düzenlemesine dair genel eleştiriler ve önerilere yer verilecektir.

(15)

BİRİNCİ BÖLÜM

SUÇLARIN İÇTİMAI VE ZİNCİRLEME SUÇ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

I- SUÇLARIN İÇTİMAI KAVRAMI

Kanuni tarife uygun olarak gerçekleştirilen her netice, ilke olarak ayrı ve bağımsız bir suç tipini oluşturur ve fail, hareketi ile ne kadar netice meydana getirmişse o kadar suç işlemiş sayılarak her birinden dolayı ayrı ve bağımsız bir cezaya çarptırılır.1 Bir başka anlatımla ceza hukukunda, ‘‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır’’ esası geçerlidir.2 Bu esastan ceza hukukunda öteden beri kabul edilen suçların içtimaı ve cezaların içtimaı şeklindeki iki içtima şeklinden cezaların (gerçek) içtimaının kural, suçların içtimaının ise bu kuralın istisnası olduğu sonucu çıkmaktadır. 3

Cezaların içtimaı meselesi suç teorisini değil ve fakat ceza bahsini ilgilendiren bir meseledir ve failin çeşitli fiillerinin birden çok ihlale meydan vermesi

1 DÖNMEZER, Sulhi-ERMAN, Sahir: Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, C. II, İstanbul 1994, s.373.

2 KOCA, Mahmut-ÜZÜLMEZ, İlhan: Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin yayınevi, Ankara, 2008, s.399; ÖZGENÇ, İzzet: Türk Ceza Hukuku Gazi Şerhi, 2. Bası, Ankara 2005, s.

547.

3 KOCA-ÜZÜLMEZ: s.399; ÖZTÜRK, Bahri-ERDEM, Mustafa Ruhan: Uygulamalı Ceza Hukuku ve Emniyet Tedbirleri Hukuku, 10. Baskı, Ankara 2008, s.304; ARTUK, M.

Emin/GÖKÇEN, Ahmet/YENİDÜNYA, A. Caner: Ceza Hukuku Genel Hükümler I, 2. Bası, Ankara 2006, s. 792.

(16)

halinde, failin cezasının nasıl belirleneceğinden ibarettir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 765 sayılı mülga ceza kanunumuzun aksine cezaların içtimaını genel hükümlerinde düzenlememiştir.4 Bunun yerine 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 99/1. maddesinde ‘bir kişi hakkında hükmolunan her bir cezanın diğerinden bağımsız olduğu ve varlığını ayrı ayrı koruyacağı’ hükme bağlanmıştır. Kanun koyucu, gerçek içtima olarak da adlandırılan cezaların içtimaına ilişkin bu düzenlemesiyle, sanığa verilen cezaların toplanması yerine koşullu salıverilme sürelerinin hesabını etkileyecek infaz hukuku sonuçlu bir yol izlemiştir.

Cezaların içtimaının sözü geçen hukuki niteliğine karşın suçların içtimaı, suç teorisini ilgilendiren bir konudur. Zira burada söz konusu olan çeşitli fiillerin bir tek ihlali meydana getirmesi yahut tek bir fiillin çeşitli ihlallere sebebiyet vermesidir ve her iki durumda da çeşitli suçlar bağımsızlıklarını kaybederek kaynaşmakta, birleşmekte veya aralarında tek fiilden doğmuş olmaktan ileri gelen bir bağlantı bulunmaktadır.5

Gerçekten bir kimse tarafından birden çok suçun işlenmesi halinde failin cezai sorumluluğunun belirlenmesi yönünden içtima büyük bir önem taşımaktadır.

Ancak bundan başka, failin birden ziyade suçları tekerrür bahsini de gündeme getirebilir.6 Zira bir suçtan dolayı kesin bir şekilde mahkumiyetten sonra belirli

4 HAKERİ, Hakan: Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6. Bası, Ankara 2007, s. 415.

5 DÖNMEZER-ERMAN: C.II, s.374; TOROSLU, Nevzat: Ceza Hukuku, 7. Baskı, Ankara 2005, s. 230.

6 İÇEL, Kayıhan: Suçların İçtimaı, İstanbul 1972, s.9; İÇEL/EVİK: İÇEL, Kayıhan/EVİK, A.Hakan: Ceza Hukuku Genel Hükümler, II, Suçun Yapısal Unsurları ve Özel Görünüş

(17)

süreler içinde yeni bir suç işleyen kimsenin ikinci suçunu işlemesi halinde cezasının artırılıp artırılmayacağı veya aldığı cezanın infazının ne suretle yapılacağı sorunu da konuyla bağlantılıdır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 58. maddesinde düzenlediği tekerrür kurumunu mülga ceza kanunumuzdan farklı olarak bir cezada artırım sebebi olarak değil; infazda değişiklik yaratan bir husus olarak güvenlik tedbirleri bahsinde düzenlemiştir.

Tekerrürde durum böyle olmakla birlikte suçların içtimaında sorun, kesin mahkumiyet bulunsun veya bulunmasın işlenen birden ziyade suçta sorumluluğun nasıl belirleneceğiyle ilgilidir. Sorumluluğun tayininde sadece failin esas alındığı bir ceza hukuku sistemi bakımından failin kişiliği, cezanın etkilerini hissetme yeteneği ve buna uygun olarak ıslah araçlarının seçimi ceza takdirinde esas rolü oynayacağından işlenen suçların sayısı bu denli önemli olmaz. ‘Çok suçta tek sorumluluk ilkesi’nin egemen olduğu söz konusu ‘fail ceza hukuku’nun aksine;

cezanın belirlenmesinde hukuka aykırı ve kusurlu fiili baz alan bizimki gibi ceza hukuku sistemlerinde suçların sayısı önemlidir. Bu sebeple de tekerrürün ve suçların içtimaı kurumlarının ayrıca ve özel bir biçimde düzenlenmesi zorunlu hale gelmektedir.7

Kanunumuzdaki içtima terimi toplanma, birleşme, bir araya gelme gibi anlamlar ifade etmektedir. Suçların içtimaından da suçların bir arada bulunuşu anlaşılır. Bir kimsenin birden çok kez ceza kanununu ihlal etmesi, bu yüzden de

Biçimleri, 4. Bası, Beta Yayınları, İstanbul 2007, s.285; SOYASLAN, Doğan: Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3.Baskı, Ankara 2005, s.241.

7 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.10.

(18)

birden çok suçtan sorumlu olması halinde suçların içtimaı söz konusu olmaktadır.8 Bu yönüyle suçların içtimaına ilişkin normlar ceza sorumluluğunun sınırlarını daraltan tamamlayıcı ceza normlarıdır.9 Hukuki nitelik itibariyle suçların içtimaının sorumluluğu etkileyen hallerden biri olduğu; faile en ağır nitelendirmeye göre ceza verilmesi gerektiğinden ağırlaştırıcı neden sayılması gerektiği veya zincirleme suçta faile iki suçun değil; tek suçun cezası verileceğinden hafifletici neden olarak kabul edilmesi gerektiği görüşleri ileri sürülmüştür. Bugün itibariyle terk edilen bu görüşlerden sonra kabul edilen ise; suçların içtimaının ağırlatıcı veya hafifletici bir sebep olmayıp çeşitli ihlallerin veya birden çok fiillerin kaynaşması hali olduğu görüşüdür.10

Kanun koyucu cezaların içtimaı kurallarının uygulanmayacağı birleşme şekillerinden biri olarak bileşik suça Türk Ceza Kanununun 42. maddesinde, zincirleme suça 43. maddesinde ve fikri içtimaya 44. maddesinde yer vermiştir.11 Ancak belirtmek gerekir ki, failin tek hareketiyle kanunun birden fazla hükmünü ihlal ettiği fikri içtima (TCK 44) veya birden fazla hareketiyle birden fazla suç işlediği zincirleme suç (TCK 43) karşısında, bileşik suçta suç çokluğu yönünden

8 CENTEL, Nur-ZAFER, Hamide-ÇAKMUT, Özlem: Türk Ceza Hukukuna Giriş, 3. Bası, İstanbul 2005, s.488; DEMİRBAŞ, Timur: Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6. Bası, Ankara 2009, s. 484; AKGÜÇ, Atıf: İtalyan Ceza Hukuku Müesseseleri-Genel Kısım, Çeviri-1971, Padova 1965, s. 196.

9 HAFIZOĞULLARI, Zeki-ÖZEN, Muharrem: Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 2. Baskı, Ankara, 2010, s.374.

10 DÖNMEZER-ERMAN: II, s.375.

11 SANCAR Yalçın, Türkan: ‘‘Yeni Türk Ceza Kanunu’nda Zincirleme Suç’’, TBB Dergisi, Sayı 70, Mayıs-Haziran 2007, s.246.

(19)

durum farklıdır. Zira kanunun ifadesiyle ‘biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması nedeniyle tek suç sayılan bileşik suç’ta gerçek anlamda bir suç çokluğu söz konusu değildir.12 Bileşik suçta, unsur veya ağırlaştırıcı neden teşkil durumunda bulunan suçu içeren normun uygulanma imkanının tamamen görünüşte olması nedeniyle bileşik suçun suçların içtimaı dışında tutulması düşünülebilir.13 Ancak kanun koyucu görünüşte dahi olsa bir içtimanın varlığını gözeterek bileşik suçu, suçların içtimaından dışlamamıştır.

Karşılaştırmalı hukuka bakıldığında ise suçların ve cezaların içtimaına ilişkin değişik sistemler görülmektedir. Özellikle Anglo-Sakson hukuk sistemlerine dayalı İngiltere ve ABD’de uygulanan ceza hukukunda özel bir içtima şeklinin tanınmadığı ve bunun sonucu olarak da failin, tek veya birden çok fiille kanunun aynı veya değişik hükümlerinin ihlal etmesi halinde cezaların toplanması ile yetinilmektedir.14 Ancak her iki ülke hukukunda da çeşitli cezaların aynı zamanda infaz edilmesi ve infazda denetimli serbestlik uygulanmasıyla cezaların toplanmasının sertliği giderilmeye çalışılmaktadır.15 Buna karşılık Almanya, Avusturya, Fransa, İsveç ceza kanunlarında sadece cezaların içtimaına ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, suçların

12 İÇEL, Kayıhan/SOKULLU Akıncı, Füsun/ÖZGENÇ İzzet/SÖZÜER Adem/ ÜNVER Yener /MAHMUTOĞLU Fatih S.: Suç Teorisi, 2. Kitap, 3. Bası, İstanbul 2004, s. 414-415.

13 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.11; yazar, doktrinde cezaların içtimaı dışındaki içtima şekilleri için kullanılan suçların içtimaı deyiminin suç çokluğu halleri için uygun olmakla beraber suç tekliğine giren haller için karşılayıcı olmadığı kanaatindedir. Bu nedenle zincirleme suç ve fikri içtima dışındaki halleri ve bu arada bileşik suçu görünüşte içtima deyimi ile belirtmektedir. TOROSLU:

s. 231; SOYASLAN: s.253.

14 TOSUN, Özdemir: ‘Müselsel Suçlar’, İHFM, C. XXII, S: 1-4, İstanbul 1956, s.128.

15 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.14-15; SANCAR, Yalçın Türkan: Müteselsil Suç, Ankara 1995, s.47.

(20)

içtimaı müessesesi ve bu arada fikri içtima, zincirleme suç kavramları kanun tarafından reddedilmiştir. Ancak pozitif olarak düzenlenmemiş olsa dahi bu ülkelerin doktrin ve uygulamasında suçların içtimaı kurumu tartışılmakta ve kabul edilmektedir.16

II- FİİLİN VE BUNA BAĞLI OLARAK SUÇLARIN TEKLİĞİ VE ÇOKLUĞU SORUNU

A-Genel Olarak

Ceza hukuku anlamında suçtan söz edilebilmesi için öncelikle ortada failin olumlu veya olumsuz bir davranışının bulunması, bu davranışın dış dünyada bir değişikliğe neden olması ve yapılan davranış ile dış dünyada oluşan değişiklik arasında bir nedensellik ilişkisi kurulabilmesi gerekir.17 Gerçekten ilke anlamında faile bağlanan bir fiil olmaksızın suçtan söz edilmesi mümkün değildir. Suçların içtimaı, birden çok suç arasında çeşitli bağlama noktalarının varlığını gerektirir.

Suçların içtimaı türlerinden biri olarak zincirleme suçta da bağlantı noktasını fiil tekliği ve çokluğu ayrımı oluşturmaktadır. 18

Zincirleme suçun varlığı, bir suç işleme kararına bağlı olarak aynı mağdura karşı işlenmiş birden çok suça bağlıdır. O halde; zincirleme suçta öncelikle suç çokluğu halinin tespit edilmesi gerekmektedir; zira ancak bundan sonra diğer şartların gerçekleşmesi önem taşıyacaktır.19 Suç çokluğuna ilişkin bu sorunun

16 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.19; KUNTER, Nurullah: ‘Müselsel Suç ve Af’, İHFM, C. XVII, S.3- 4, s. 892; HAFIZOĞULLARI-ÖZEN: s.375.

17 CENTEL-ZAFER-ÇAKMUT: s.234; TOROSLU: s.79.

18 KOCA-ÜZÜLMEZ: s.400.

19 SANCAR: Müteselsil Suç, s.19.

(21)

çözülmesinin öncesinde ise fiil tekliği ve çokluğuna değinilmelidir. Her ne kadar fiil tekliği ve çokluğu kavramları, suç tekliği ve çokluğu kavramlarıyla aynı anlama gelmemekte ise de; fiil tekliği ve çokluğu, suçların tekliği ve çokluğunun şartını ve bağlantı noktasını oluşturmaktadır.20

Suçun tekliği ve çokluğunun belirlenmesi ve bu konuda esas alınacak ölçütün ne olacağı konusunda değişik çözümler önerilmektedir. Ancak bunun öncesinde yukarıda değinilen fiil ve suç bağlantısı sebebiyle fiilin ifade ettiği anlamın ve fiilin belirlenmesinde üstün tutulması tercih edilen görüşlerin ortaya konması gerekmektedir.

B-Fiil Tekliği ve Çokluğu

İnsan eseri olan olayı ifade eden fiil kavramı, dış dünyada değişiklik şeklinde gerçekleşen bir bütündür. Fiilin bütünlüğü doğal bir kavram oluşunun sonucudur.

Hukuki yönü itibariyle ele alındığında ise fiilin, hareket, netice ve nedensellik bağından oluştuğu gözlenir.21 Ancak fiilin yapısına ilişkin bu sonuç, doktrinde görüş birliğiyle kabul edilmemekte ve bazı yazarlarca fiil kavramı neticeden dışlanarak tanımlanmakta, fiilin hareketten ibaret bir kavram olduğu kabul edilmektedir. Bu bağlamda doktrinde fiilin belirlenmesinde ve fiil tekliği ve çokluğu ayrımı yapılmasında görüşlerin; harekete esas alan ve neticeyi esas alan görüşler olarak ikiye ayrıldığı görülmektedir.

20 KOCA-ÜZÜLMEZ: s.400.

21 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.28; KUNTER, Nurullah: Suçun Maddi Unsurları Nazariyesi, İstanbul Üniversitesi Yayınları, No: 609, İstanbul 1954, s.8.

(22)

1-Fiilin Belirlenmesinde Hareketi Esas Alan Görüş

Fiilin tek olup olmadığının belirlenmesinde hareket kavramının esas alınması gerektiği görüşü özellikle Alman doktrinine dayanmaktadır. Alman Ceza Kanununun fikri içtimayı düzenleyen 52. maddesinde hareket kavramının kullanılmış olması nedeniyle her şeyden önce fiil tekliği ve çokluğu yerine hareket tekliği ve çokluğu ayrımı yapılmalıdır. Türk doktrininde de bu görüşte olan yazarlara göre; suç teorisinde haksızlığın esasını hareket oluşturduğu için fiilin, hareket kavramı esas alınarak belirlenmesi lazımdır. Zira suçların içtimaı konusunun klasik suç teorisi esaslarına göre çözülmesi veya anlaşılabilmesi mümkün değildir. Suçların içtimaı konusunda fiil tekliği denilince ‘hareketin’ anlaşılması gerektiği bir ön koşul olarak kabul edilmelidir.22 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun hazırlanmasında esas alınan Alman hukuku kaynaklı Neoklasik-Finalist sentezle suç teorisini açıklayan anlayışa göre netice, suçun kanuni tanımında yer alan bir unsurdur ve fiilin tekliği ve çokluğunun belirlenmesinde esas alınması gereken harekettir.23

Fiilin belirlenmesinde hareket kavramını üstün tutan bu görüş hareket tekliğinin üç türünü birbirinden ayırmaktadır.

a-Doğal Anlamda Hareket Tekliği

Doğal anlamda hareket, ceza hukukunun önem atfettiği şekilde kişiliğin dışa vurumudur. Doğal anlamda hareket tekliği görüşüne göre hareketin tekliği, verilen iradi kararın sonucu olarak gerçekleştirilen bedeni davranışların sayısı esas alınarak

22 KOCA-ÜZÜLMEZ: s.401; ARTUK-GÖKÇEN-YENİDÜNYA: s. 795.

23 ÖZGENÇ: Gazi Şerhi, s. 203.

(23)

belirlenir.24 Bir başka anlatımla, karara dayalı her bedeni davranış bağımsız olduğundan davranış sayısınca fiilden söz edilir, bunun sebebiyet verdiği neticelerin önemi yoktur. Doğal anlamda hareket tekse, kanuni tipin sayısı fiilin tekliğini hiçbir zaman bozmaz.25 Örneğin, bir mermiyle birden çok kişinin öldürülmesi veya bir sözle birden çok kişiye hakaret edilmesinde yalnızca bir hareket ve bir suç vardır.

Burada önemli olan tek hareketin aynı iradi faaliyet yoluyla gerçekleştirilmesi olduğu için doğal anlamda hareket hakkındaki hüküm de daima iradi faaliyetin tekliğine göre verilir.26

b-Tipik Hareket Tekliği

Fiil tekliğinin belirlenmesinde harekete üstünlük veren görüş, kanuni tip tarafından çeşitli doğal hareketlerin birleştirilmesi ve böylece ortak bir değerlendirmeye tabi tutulması halinde de fiil tekliğini kabul etmektedir.27 Normatif teklik olarak da adlandırılan tipik hareket tekliğine göre, tipik fiil eğer kavramsal olarak veya fiilen ya da tip itibariyle farklı hareketleri gerektiriyorsa tektir. Bir başka anlatımla; tipik hareket tekliği, bir suçun kanuni tanımında birden fazla hareketin tek hareket olarak birbirine bağlanmış olması şeklinde ifade edilebilir.28 Bunun tipik örneğini bileşik suçlarda görmek mümkündür. Örneğin, yağma suçunda cebir kullanılması ve malın çalınması şeklinde doğal anlamda iki hareket bulunmasına rağmen; kanuni tip, bu hareketleri ortak bir değerlendirmeye tabi tuttuğu için

24 KOCA-ÜZÜLMEZ: s.402.

25 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.30; SANCAR: Müteselsil Suç, s.22.

26 KOCA-ÜZÜLMEZ: s.403.

27 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.30; SANCAR: Müteselsil Suç, s.22.

28 KOCA-ÜZÜLMEZ: s.s.403.

(24)

hareketin ve fiilin tekliği söz konusudur.29 Benzer şekilde çok hareketli suçlardan özel belgede sahtecilik suçunun oluşması için özel belgenin sahte olarak düzenlenmesinin yanında kullanılması da gerekmektedir. Ancak düzenleme ve kullanma hareketleri hukuki olarak özel belgede sahtecilik suçu bakımından tek harekettir.30 Yine mütemadi suçlarda ve seçimlik hareketli suçlarda doğal anlamda çeşitli hareketlerin kanuni tip tarafından birleştirilmesi ve tek hareket olarak değerlendirilmesi söz konusudur.31

c-Hukuki hareket tekliği

Alman doktrininde doğal hareket ve tipik hareket tekliği dışında hareketin birlik gösterebileceği bir diğer halin de hukuki hareket tekliği olduğu ileri sürülmektedir. Özellikle zincirleme suçun hukuki anlamda hareket tekliğinin özel bir görünüm şekli olduğu kabul edilmektedir ve kavram, zincirleme hareket tekliği olarak anılmaktadır.32 Bu görüşe göre zincirleme suç, gerçek içtimanın uygulama alanını, aynı tür hareketlerle tekrarlanan tipiklik ihlali bakımından sınırlandırmak için, mahkeme içtihatlarıyla geliştirilen hukuki bir müessesedir.33 Bu sebeple zincirleme suçlarda çeşitli doğal hareketler hukuki nedenlerle tek hareket kabul

29 İÇEL: Suçların İçtimaı s.30; SANCAR: Müteselsil Suç, s.23.

30 KOCA-ÜZÜLMEZ: s.403.

31 İÇEL: Suçların İçtimaı s.30; KOCA-ÜZÜLMEZ: s.403.

32 HAKERİ, Hakan: ‘Alman Ceza Hukukunda Müteselsil Suç’, http://www.akader.info /KHUKA/5_99_ekim/alman_ceza_hukukunda.htm ET:12 Eylül 2010.

33 KOCA-ÜZÜLMEZ: s.406.

(25)

edilmeli ve hukuki birlik içindeki bu hareketler aynı kanun hükmünü ihlal ettiğine göre tek suçun bulunduğu sonucuna varılmalıdır.34

Ancak tipik hareket tekliği ile hukuki hareket tekliği arasındaki farkın ortaya konulması gerekir. Zira tipik hareket tekliğinde, kanuni tip tarafından çeşitli doğal hareketlerin ortak bir değerlendirmesi söz konusu iken; hukuki hareket tekliğinde doğal hareketlerin birliği sonucuna kanuni tip dışındaki nedenlerle gidilebilmesi önem taşımaktadır.35

2-Fiilin Belirlenmesinde Neticeyi Esas Alan Görüş

Türk ceza hukuku doktrininde geçerli olan ve bizim de taraftar olduğumuz klasik suç teorisine göre; fiilin anlamlandırılmasında hareket, netice ve bunları birbirine bağlayan nedensellik bağı birlikte düşünülmektedir. Bu teoride hareket ile fiil kavramları ayrılarak fiilin, suçun maddi neticesi olduğu kabul edilerek fiil tekliği ancak neticenin tek olmasına bağlanmıştır.36 Bu görüşte olan yazarlara göre, neticenin kanuni tipe dahil bir kavram olması onun fiilin bir parçası şeklinde kabulüne engel olmaz. Bu nedenle suçun maddi unsurunun hareketten ibaret gören

34 İÇEL: Suçların İçtimaı s.32; SANCAR: Müteselsil Suç, s.23; KOCA-ÜZÜLMEZ: s.407;

JESCHECK, Hans-Heinrich: Alman Ceza Hukukuna Giriş, Freiburg 1989, Çeviri: İÇEL Kayıhan, BAYRAKTAR, Köksal, YENİSEY, Feridun, İstanbul 1989, s.44.

35 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.34.

36 KUNTER, Nurullah: Fikri İçtima Sebebiyle Suçların Birleştirilmesi, İHFM, C.XIV, S.1-2, s.364.

(26)

ve bunun sonucunda fiilin tekliğinin tayininde harekete üstünlük tanıyan görüş kabul edilemez.37

Kanunun suç saydığı bir fiil, icra edilirken yalnız bir icra veya ihmal hareketiyle işlenebileceği gibi, birden çok icra veya ihmal hareketiyle de gerçekleştirilebilir.38 Birden çok icra veya ihmal hareketi bazen birlikte bir bütün olarak kanunun suç saydığı bir fiili dolayısıyla bir suçu oluştururken, bazen de birden çok fiil veya suçu oluşturur. Bu sebeple hareketin, fiilin ve suçların çokluğu birbirinden ayrılır. Aralarında amaçsal ve zamansal birliktelik bulunan birden fazla hareket, fiil çokluğunu değil; fiil tekliğini sonuçlar. Neticenin tabiatçı anlayışına bağlanan bu görüşe göre; neticeli suçlarda netice sayısı, fiil sayısını belirler; buna karşılık neticesiz suçlarda salt hareket sayısı, fiil sayısını belirlemede ölçüt olabilir.39

C-Suçun Tekliği ve Çokluğu 1-Genel Olarak

Suçların sayısının, teklik ve çokluk sorununun çözümünde değişik çözüm şekilleri öngörülmektedir. Bazı yazarlar hareket veya netice sayısını, bir başka anlatımla suçun maddi unsurunu dikkate alırken; bazı yazarlar; doğrudan doğruya ceza normunun bu konuda ölçüt oluşturması gerektiği görüşündedirler.40

37 KUNTER: Maddi Unsur, s.19; DÖNMEZER-ERMAN: II, s.385; İÇEL: Suçların İçtimaı s.34;

TOROSLU: s. 237; ALACAKAPTAN, Uğur: Suçun Unsurları, Ankara 1975, s.61; CENTEL- ZAFER-ÇAKMUT: s.234; SOYASLAN: s.240; SANCAR: Zincirleme Suç, s.251.

38 ALACAKAPTAN, s.40

39 HAFIZOĞULLARI-ÖZEN: s.377.

40 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.36; SANCAR: Müteselsil Suç, s.20.

(27)

2-Suç Sayısının Belirlenmesinde Suçun Hareket Unsurunu Esas Alan Görüş

Özellikle Alman doktrininde, suçların sayısının belirlenmesinde maddi unsurun esas alınması ve maddi unsurun da hareketten ibaret düşünülmesi gerektiği belirtilmektedir. Buna göre; hareket tekse, ihlal edilen kanuni tiplerin sayısına bakılmaksızın suçun da tek olduğu sonucuna varılmalıdır.41 Gerçekten bu görüşte olan yazarlara göre hareket hem fiilin hem de suçların sayısının belirlenmesinde rol oynamaktadır.42

3-Suç Sayısını Kanuni Tipe Göre Belirleyen Görüş

Bu görüşte olan yazarlar suç sayısının tespitinde norma ya da kanuni tipe başvurulması gerektiğini savunmaktadır. Gerçekten suçun sayısı, hareket veya fiilin sayısına bağlı olarak tayin edilemez.43 Suç çeşitli unsurların bir araya gelmesinden doğan bir bütündür, bu nedenle sadece maddi unsurun göz önünde tutulması suçun diğer unsurlarının reddi anlamını taşır.44 Birden fazla hareket veya fiilin olması ile birden fazla suçun olması tamamen farklıdır.45 Bu bakımdan suç sayısının

41 İÇEL-EVİK: s.286.

42 SANCAR: Müteselsil Suç, s.26.

43 SANCAR: Müteselsil Suç, s.26; aksi görüşte HAFIZOĞULLARI-ÖZEN: s.377. Yazarlara göre; neticeli suçlarda netice sayısı fiil sayısını, fiil sayısı da suç sayısını belirlerken; neticesiz suçlarda hareket fiil sayısını, fiil sayısı da suç sayısının belirlemektedir.

44 DÖNMEZER-ERMAN: I, s.369.

45 KUNTER: Maddi Unsur, s.19; SELÇUK, Sami: Suçların İçtimaı İle İlgili İki Yargıtay Kararı Üzerine, YHD, 1984, S.5, s.640.

(28)

belirlenmesi hususunda ihlal edilen norm kriterine dayanmak ve bu şekilde suçun bütün unsurlarıyla gerçekleşmesini arayan görüşe üstünlük tanımak gerekmektedir.46

4-Görüşümüz

Kanaatimize göre de suç ile maddi unsur arasında farklılık bulunduğu için tek hareket veya fiil, çeşitli suçları sonuçlayabileceği gibi, bir suç da çeşitli hareket ve fiilleri içerebilir. Bu sebeple hareket tek veya çok olsa bile hangi hallerde suç çokluğu olduğu suçun maddi unsuru dışındaki kriterlerle ortaya konmalıdır.47 Örneğin patlatılan bir bomba ile bir kişi ölür ve bir kişi de yaralanır ve bir kimsenin evine zarar verilirse; hareket tek olmasına rağmen fail, kasten öldürme, kasten yaralama ve mala zarar verme suçlarından sorumlu olur.

Yine maddi neticenin tek olması, hiçbir zaman hukuki ihlalin tek olmasını da gerektirmez. Neticenin tek olması ile suçun tek olması birbirine karıştırılmamalıdır.

Zira örneğin mütemadi suçlarda veya itiyadi suçlarda netice devam etmesinde veya tekrarlanmasına rağmen ihlalin tek olması nedeniyle suçun da tek olmasından söz edilmektedir.48

Açıklanan bu nedenlerle biz de suç tekliği-suç çokluğu ayrımında, hareketin veya fiil sayısının, bir başka anlatımla maddi unsurun değil; ihlal edilen norm kriterinin esas alınması gerektiği yönündeki görüşü benimsemekteyiz.

46 EREM, Faruk: Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, C. I, 12. Bası, Ankara 1984, s.343.

47 İÇEL-EVİK, Genel Hükümler, s.287; ÖZTÜRK-ERDEM: s.244.

48 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.34; SANCAR: Müteselsil Suç, s.29.

(29)

III-ZİNCİRLEME SUÇUN TARİHSEL GELİŞİMİ VE KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTAKİ YERİ

A-Tarihsel Gelişimi

Zincirleme suç kasttan ayrı olarak kişinin kurguladığı bir suç işleme planı altında kanunun aynı hükmünü birden çok ihlal etmesi ile; böyle bir plan veya program yapmadan kanunun aynı hükmünü birden çok ihlal etmesinin aynı şey olmadığı, dolayısıyla birinci halde kişiye bir tek suçtan ceza verilip cezanın artırılmasının hakkaniyete uygun olduğu düşüncesinden doğmuştur.49 Ancak zincirleme suçun tarihi kökeni tam olarak bilinmemektedir.50

Roma hukukunda zincirleme suç kavramının bulunmadığı, Digesta’nın bazı hükümlerinin de bu hususu doğruladığı belirtilmektedir. Öyle ki; Digesta’nın ‘D.

47, 2, 57’ hükmüne göre; zilyedin tasarrufundan çıkan ve fakat sonradan tekrar sahibinin tasarrufuna giren bir malın yeniden çalınması halinde fail ikinci bir hırsızlık fiili işlemiş sayılmaktaydı.51 ‘Suç sayısı kadar ceza vardır’ kuralının geçerli olduğu Roma hukukunda içtima konusu günümüzün ceza hukuku sistemlerinden çok bir farklı şekilde ele alınmış ve bu alanda tatmin edici ilkeler konmamıştır.

Neticelerin sayısına göre hükmedilen cezalar bakımından basit bir toplama işlemi ile yetinilmiştir.52

49 HAFIZOĞULLARI-ÖZEN: s.381.

50 SANCAR: Müteselsil Suç, s.38; TOSUN: s.125.

51 TOSUN: s.125.

52 SANCAR: Müteselsil Suç, s.39.

(30)

Roma imparatorluğundan sonra geçerli olan Barbar hukukunda olduğu gibi Kilise hukukunda da zincirleme suç kavramına rastlanmamaktadır.53

Zincirleme suç kavramı, Ortaçağ’da 16. yy’den itibaren Glossatörler ve Postglossatörler (Bartolus ve Baldus) tarafından suçların maddi içtimaının ağır sonuçlarını azaltmak amacıyla ortaya atılmıştır. Müşterek bir kararla, aynı tip suçu birden çok işleyen failleri, kanunların öngördükleri şiddetli cezalardan korumak için çözüm arayan pratik hukukçular tarafından yaratılmıştır.54 Kavramın ortaya çıkış nedeni ise; üç hırsızlık suçunu işleyen faile ölüm cezası verilmesinin önüne geçilmesi bu şekilde cezaların yumuşatılmasıdır.55 Zincirleme suç ve suçların içtimaına dair diğer kavramlar o zaman için tüm suçlar bakımından geçerli genel hükümler olarak görülmemekle beraber, hırsızlık gibi suç türleri için Almanların pozitif hukuk kaynaklarından olan Corolina’da açıkça düzenlenmiştir. 19. yy’ın ilk yarısından itibaren ise; Alman müşterek ceza hukuku doktrininde suçların içtimaı ve zincirleme suç müesseseleri belirli ilkelere bağlanıp genel olarak düzenlenmiştir.56

53 TOSUN: s.125.

54 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.46; SANCAR: Müteselsil Suç, s.40; ANTOLISEI, Francesco:

Manuale di Diritto Penale, Parte Generale, 14. Edizione, Milano 1997; MAGGIORE, Giuseppe:

Principi di Diritto Penale, Volume I: Parte Generale, Bologna 1932; PALAZZO, Francesco:

Corso Di Diritto Penale, Parte Generale, Seconda Edizione, Torino 2006, s.543; MANTOVANI, Ferrrando: Diritto Penale, Parte Generale, 5. Edizione, Padova 2007, s.477; DÖNMEZER- ERMAN: s.392;GÖLCÜKLÜ, Feyyaz: Ceza Hukuku Ders Notları, Ankara 1984-1985, s. 75;

DEMİRBAŞ: s.490; SOYASLAN: s.243; TOROSLU: s.232; ALACAKAPTAN: s. 55.

55 MANTOVANI: s.478.

56 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.49

(31)

İslam Hukukunda zincirleme suç, bu adla bilinmese bile uygulaması vardır.

Öyle ki; İslam Hukuku’na göre fail hırsızlık hariç birden fazla kısas ya da diyet cezası gerektiren suç işlerse, bu suçların cezaları ayrı ayrı infaz edilmeksizin sadece müteselsilen işlediği suçun cezası verilir ve infaz edilir; ayrıca herhangi bir artırıma gidilmez.57

B-Türk Hukukunda Zincirleme Suç

Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç, temelini İslam veya Osmanlı Devleti Ceza Kanunu’ndan değil; ve fakat 1889 tarihli İtalyan Zanardelli Ceza Kanunu’ndan almaktadır. Zincirleme suç, 1926 tarih ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun mehazını oluşturan İtalyan Ceza Kanunu’nda bu dönemde doktrine hakim olan anlayışa uygun olarak hükme bağlanmış, oradan da hukukumuza geçmiştir.58 Ancak, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun hazırlanmasında ve genel sistematiğinin oluşturulmasında Alman ceza hukukundan önemli ölçüde etkilenildiği de bir gerçektir. Bu sebeple 765 sayılı TCK’nın 80. maddesinde suçların içtimaı üst başlığı altında ve müteselsil suç adıyla yer verilen bu kurum ile 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinde yine suçların içtimaı üst başlığı altında fakat zincirleme suç adıyla ifade edilen kurumun yapısal olarak oldukça ayrı olduğu belirtilmektedir. Bu yönüyle hükümler karşılaştırıldığında yeni yasada kurumun uygulama alanının oldukça daraltılmış olduğu göze çarpmaktadır.

Türk doktrin ve uygulamasında ve pozitif değer atfedilmiş olsun olmasın mukayeseli hukukta zincirleme suç kurumunun kabul edilmesinin sebepleri arasında

57 OTACI, Cengiz: Türk Ceza Hukukunda Müteselsil Suç Kavramı ve Uygulaması, Adalet Dergisi, Yıl: 92, Nisan 2001, Sayı: 7, s.200.

58 TOROSLU: s.232.

(32)

içtima kurallarının uygulanması sonucunda verilmesi gereken cezanın ağır görülmesinin bulunduğunda kuşku yoktur. Kanunda ağırlaştırıcı sebep gibi gözükmesine rağmen netice itibariyle birden fazla suç işleyen kimseye, birden fazla suç işlemişlere nazaran daha az ceza verilmesini gerektirdiğinden fail lehine bir harekettir.59 Ancak zincirleme suç kurumu, 765 sayılı TCK döneminde özellikle faile verilecek ceza bakımından aşırı ılımlılık içinde bulunulduğundan ve kabul edilen içtima sistemi nedeniyle zincirleme suç için öngörülen cezanın dengesizliğinden söz edilerek eleştirilmiştir.60 Hatta zincirleme suç, kimi pozitivist hukukçular tarafından itiyadi suçlular lehine lüzumsuz ve zararlı bir lütuf olarak görülmüş, teselsülün fazla tehlikelilik işareti sayılması gerektiği belirtilmiştir.61 Doktrindeki bu eleştirileri dikkate alan kanun koyucu 765 sayılı Ceza Kanunundaki ‘1/6’ dan ½ ’ye kadar’’

olan artırım oranı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda ‘’¼’ten ¾’üne kadar’’ şeklinde değiştirerek zincirleme suçun cezası arttırmıştır.

C-Karşılaştırmalı Hukukta Zincirleme Suç

Zincirleme suçun karşılaştırmalı hukuktaki görünümüne bakıldığında çeşitli devletlerin mevzuatlarının iki kategoride toplandığı görülmektedir. Aralarında Fransa, Almanya, İsviçre, İspanya, Macaristan, Hırvatistan’ın bulunduğu bir kısım ülke kanunlarında zincirleme suçla ilgili olarak herhangi bir hükme yer

59 KUNTER: Müselsel Suç ve Af, s.892.

60 EREM: GH, I, s.378; SANCAR: Müteselsil Suç, s.51.

61 KUNTER: Müselsel Suç ve Af, s.892; ‘Tarih içinde sabit ve şiddetli cezalar sisteminin yürürlükte olduğu dönemlerde cezalar dahil bu katılığı yumuşatmak için fail lehine düşünülüp konulan bu suç türü, günümüzde yararsız, hatta zararlı bir nitelik kazanmıştır. Tek suç kastının bu derece ısrarla devam ettirilmesi fail lehine değil; aksine aleyhine yorumlanması gereken bir olgudur’. Bkz; GÖLCÜKLÜ: Ders Notları, s. 75.

(33)

verilmemiştir. Ancak kanunlarında zincirleme suç müessesesine yer vermeyen bir çok ülkede dahi bu kavram değişik isimler altında doktrin ve uygulamada kabul görmekte ve tartışılmaktadır.62 Buna karşılık İtalya (m.81/2), Hollanda (m.56), İsveç (Chap.2, Sec. 12) gibi ülkelerin ceza kanunlarında zincirleme suç açık olarak düzenlenmiş ve buna bağlı sonuçlara yer verilmiştir.63

İtalyan hukukunda zincirleme suç kurumu İtalyan birliğinin kurulmasından ve 1853 tarihli Toscana Kanunu’ndan önce yürürlükte bulunan kanunlarda düzenlenmemiştir. İlk kez bu kanunda esaslı şekilde düzenlenerek tanımlandıktan sonra 1859 tarihli Sardunya Kanunu’nda zincirleme suça zamanaşımının başlangıç anının belirlenmesi bakımından değinilmiş, daha sonra kurum, 1889 tarihli Zanardelli ve 1930 tarihli Rocco Ceza Kanunlarında yerini almıştır.64

Zincirleme suç hakkında kanunlarında tanımlamaya ya da sonuçlara yer vermeyen ülkelerden biri olan Fransa’da bu suça, ‘devam etmiş’ veya ‘tekrarlanmış suç’ yahut da ‘maksat birliği bakımından kolektif suçlar’ adı verilmektedir. Esas itibariyle muhakeme hukuku ile ilgili problemler yönünden ele alınan kurum nedeniyle uygulamada zincirleme suçlara tek bir suçun cezası verilmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki; kanunlarda zincirleme suçu hususunda açıklık bulunmayan ülkelerde zincirleme suç, doktrin tarafından tanımlanarak unsurları belirlenmekte fakat faile bir tek suçun cezası ağırlaştırılmadan verilmektedir.65

62 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.22-23.

63 TOSUN: Müselsel Suçlar, 126.

64 SANCAR: Müteselsil Suç, s.41-43; MAGGIORE: s.322.

65 TOSUN: Müselsel Suçlar, s.128; İÇEL: Suçların İçtimaı, s.23.

(34)

Avusturya doktrin ve uygulamasında zincirleme suç tanınmakta ve aralarında teselsül ilişkisi bulunan suçlar tek suç sayılarak, cezaların içtimaı kurallarının kapsamına sokulmamaktadır.66

İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri gibi Anglosakson hukuk sistemi etkisindeki ülkelerde; kanunun ihlali sayısınca suçun bulunduğu kabul edilmekte, zincirleme suç müessesesine ilişkin bir işarete mevzuat ve uygulamada rastlanmamaktadır.67

Alman Ceza Kanunu’nda zincirleme suça ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır.68 Ancak teori ve uygulamada bu kavram yerleşmiş olup önemli bir yer edinmiştir. Gerçekten kurum, Alman ceza hukuku uygulamasına seri fiillerde kusurun hafifliği dolayısıyla haksız kabul edilen, aşırı yüksek ve kabul edilemez toplam cezalara sebep olması nedeniyle girmiştir. Alman İmparatorluk Mahkemesi, bu dönemde verdiği bir kararında birden fazla fiilin tek bir hukuki fiil olarak kabul edilmesinde en önemli faydanın her şeyden önce usul hukukuna ilişkin yargılamanın kolaylaştırılması ve basitleştirilmesi olduğunu ifade etmiştir. Bununla beraber 1994 yılında Federal Yüksek Mahkeme’nin Ceza Genel Kurulu, bu çok eski uygulamadan keskin bir dönüş yapmış, zamanla genel kısmın en şüpheli kavramı haline gelen müteselsil suç uygulamasını nerdeyse ortadan kaldırmıştır. Yüksek mahkeme bu

66 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.18.

67 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.14-15; SANCAR: Müteselsil Suç, s.47.

68 TOSUN: Müselsel Suçlar, s.128.

(35)

kararıyla, müteselsil suç uygulamasının bundan böyle sadece az rastlanan bir istisna olması gerektiğini ifade etmiştir.69

IV-ZİNCİRLEME SUÇUN HUKUKİ NİTELİĞİ A-Genel Olarak

Zincirleme suçun hukuki niteliği konusunda Türk ve yabancı hukuk doktrinlerinde çeşitli teoriler ileri sürülmekle birlikte görüş birliği olduğunu söylemek zordur. Ancak genel olarak kurumun hukuki niteliği sorunsalı, karşılaştırmalı hukukta ve Türk doktrininde gerçeklik veya farazilik, suç tekliği veya suç çokluğu teorileri yönlerinden incelenmiştir.

İtalyan doktrininde zincirleme suçun hukuki niteliği konusunda bir tarafta zincirleme suçun hukuki bir faraziyeden veya suni bir varlıktan ibaret olduğunu savunan bir görüş; diğer tarafta gerçek bir varlık, bir realite olduğunu savunan tamamen zıt başka bir görüş bulunmaktadır.70 Buna karşılık Alman doktrininde tartışma zincirleme suçun suç tekliği veya suç çokluğu kavramlarından hangisine gireceği yönündedir.71

Bu konuda ileri sürülen görüşlerden birinin ya da diğerinin kabulü uygulamadaki sonuçları farklı hale getireceğinden kurumun hukuki niteliği sorunu daha önemli hale gelmektedir. Şöyle ki; zincirleme suçun tek suç-gerçek bir birlik olduğu kabul edilirse; kanunda işaret edilen durumlar haricinde de daima tek suç

69 HAKERİ,Hakan: ‘Alman Ceza Hukukunda Müteselsil Suç’, http://www.akader.info /KHUKA/5_99_ekim/ alman_ceza_hukukunda.htm ET:12 Eylül 2010.

70 ANTOLISEI: s.526.

71 SANCAR: Müteselsil Suç, s.52.

(36)

işlemi görecek, buna karşılık; bir suç çokluğu-farazi bir birlik olduğu kabul edilecek olursa; kanunda belirtilen hususların dışında zincirleme suçun herhangi bir etkisi olmayacak, teselsül ilişkisi bir değer taşımayacaktır.

B-Zincirleme Suçun Gerçek Bir Birlik Olduğu-Suç Tekliği Görüşü

Bu görüşe göre zincirleme suç gerçek bir birliktir. Farklı suçların bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkan zincirleme suç, hiçbir şekilde parçalara ayrılamaz. Suç işleme kararı, birden çok suçu ayrılmaz bir biçimde birleştirmekte ve her bir ihlal zincirin parçasını oluşturmaktadır.72 Özellikle kanunlarında zincirleme suç hakkında hüküm bulunmayan ülkelerde, birden fazla suça tek ceza verilebilmesi ancak suç tekliği görüşüyle ifade edilebileceği için zincirleme suç, suç tekliği olarak değerlendirilmektedir.73

Zincirleme suçun gerçek bir birlik olduğunu savunan yazarlara göre; farazilik, olmayan bir şeyi varsaymak, olan bir şeyi varsaymamak halidir. Kanun zincirleme suçu kabul ederken gerçekleşen ihlalleri ayrı ayrı cezalandırmamaktadır. Bu ihlalleri birbirine bağlayan müşterek bir bağ vardır ki bu aynı suç işleme kararıdır. Bu kararın farazi olduğu; yani kanun koyucunun bu hususu farz ettiği söylenemez zira suç işleme kararı bir gerçekliktir.74

Belirtmek gerekir ki; gerçek birliktelik görüşü taraftarları arasında da zincirleme suçta hukuki bir birliktelik mi, yoksa doğal bir birliktelik mi olduğu konusunda görüş ayrılığı bulunmaktadır. Alimena’ya göre, her ihlal başlı başına suç

72 SANCAR: Zincirleme Suç, s.248.

73 İÇEL: Suçların İçtimaı, s. 89; KOCA-ÜZÜLMEZ: s. 407.

74 TOSUN: Müselsel Suçlar, s.130; ANTOLISEI s.526; EREM: Genel Hükümler, s. 569.

(37)

teşkil etmesine rağmen ortada bir tek suç vardır ve her ihlal müteselsil suçun bir safhasını oluşturur. Florian’a göre ise; birden fazla suç işleyenlerin lehine bir müessese olan teselsül, basit bir faraziye değil; fakat suç işlemenin beşeri ve psikolojik hakiki realitesine uygun bir şeklidir. Bu şekilde bu iki yazar tarafından zincirleme suçtaki bütünlüğün hukuki olmadığı, doğal olduğu savunulmaktadır.75 Buna karşılık İmpallomeni’ye göre, çeşitli suçların bir araya gelmesinden oluşan zincirleme suç, hukuken bir bütün addolunur; dolayısıyla doğal değildir.76

Zincirleme suçu bu şekilde doğal ya da hukuki bir bütün kabul edip hiçbir şekilde bölünemeyeceğini kabul eden yazarlara karşın Antolisei, bölünmezliği sadece kanunda belirtilen hallere hasrederek diğer yönlerden her suçun bağımsızlığını koruduğunu savunmaktadır.77 Ancak bu görüş, zincirleme suçun suç tekliği kavramına sokulmasının ardından bazı hususlarda bölünebileceğini iddia etmenin çelişme teşkil edeceği noktasında eleştirilmektedir.78

Alman doktrininde ise bu görüşlere karşılık gelecek şekilde konu, suç tekliği ve çokluğu ayrımıyla ele alınmaktadır. Zincirleme suçun tek suç teşkil ettiğini ileri süren yazarların bir kısmı hem objektif hem de sübjektif bakımdan tekliği aramalarına rağmen; diğer bir kısmı objektif birliği yeterli saymaktadır. Bu ikincilere göre, zincirleme suçun tek suç sayılmasının nedeni, kanuni tipler ve hukuki değerler

75 Türk doktrininde Kunter’e göre de zincirleme suçtaki bütünlük doğaldır. ‘…kanun koyucu da fikri ve iradi unsuru nazara alarak kararda birliği esas tuttuğuna ve buna bir takım neticeler bağladığına göre; zincirleme suçtaki teklik sadece hukuki değil, aynı zamanda tabii ve hakiki bir bütündür…’ Bkz KUNTER: s. 896.

76 KUNTER: Müselsel Suç ve Af, s.895; SANCAR: Müteselsil Suç, s.56.

77 ANTOLISEI: s.527.

78 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.95.

(38)

arasındaki benzerlik, suçun işleniş şeklindeki ayniyet ve icra edilen fiiller arasında zaman itibariyle ilişkinin bulunmasıdır. Sübjektif bakımdan aranılacak yegane husus fiillerin farklı kusurluluk çeşitlerine dayanmalarıdır. Buna karşılık; suç tekliğinin kabulü için objektif birliğin yanında sübjektif birliği de arayanlara göre, zincirleme suçun gerçekleşebilmesi ve tek suç kabul edilebilmesi için, aynı fail tarafından işlenen fiiller arasında objektif yönden olduğu kadar sübjektif yönden de birliğin bulunması gerekir. Burada önemli olan nokta, failin sonraki kararının önceki kararlarının devamı olması yani bu kararların psişik bir doğrultu izlemeleridir.79

Fransız doktrininde genel olarak hakim olan fikir, zincirleme suçların gerçekliği ya da tekliğine ilişkindir. Bu ekolde zincirleme suç, kolektif suç olarak anılır ve her biri suç olan müteaddit fiillerden meydana gelen tek bir suç olduğu kabul edilir. Yine Fransız ekolünde yazarlar, kararda ve amaçta birlik ile ihlal olunan kanun ve haktaki ayniyetin, çeşitli suçların zincir teşkil eden ‘aynı-tek suç’un icrasının birer parçaları sayılması gerektiğini ifade etmektedirler.80

Türk doktrininde Erem, zincirleme suçta birliğin cezayla sınırlı olduğunu ve kanunun zincirleme suçtaki unsur suçları ayrı birer suç saydığını savunmasına rağmen; kanunun fikri ve iradi unsuru nazara alarak ona cezanın artırılması, zamanaşımı süresinin başlangıcı ve yetkili mahkemenin belirlenmesi yönlerinden sonuçlar bağlamış olmasına göre; zincirleme suçun sadece hukuki bir varsayım olduğunun iddia edilemeyeceğine işaret etmektedir.81

79 DEMİRBAŞ: s.490; KUNTER: Müselsel Suç ve Af, s.896.

80 KUNTER: Müselsel Suç ve Af, s.896.

81 EREM: Genel Hükümler, s.339.

(39)

Hakeri’ye göre de zincir oluşturan suçların manevi unsurları bakımından aralarında ortak bir bağ bulunması nedeniyle her bir suç için ayrı ayrı verilecek toplam cezanın ağırlığını yumuşatma vazifesi gören bu kurum yoluyla yargılamanın kolaylaştırılması ve basitleştirilmesi amacı, birden fazla fiilin tek bir hukuki fiil olarak kabulünü gerektirmektedir.82

C-Zincirleme Suçun Farazi Bir Birlik Olduğu Görüşü

İtalyan doktrininde önemli sayılacak bir çoğunluk zincirleme suçun birbirinden ayrı suçların bir araya gelmesinden oluşan bir birlik olduğunu, fakat kanunun bu ayrı suçları ceza tayini bakımından tek suç saydığı fikrini benimsemiştir.

Bu görüşe göre zincirleme suç, gerçekte birden fazla suçu ifade eder ancak kanun koyucu adalet ve müsamaha düşüncesiyle hareket ederek bunları ayrı ayrı cezalandırmak istememiştir. Zira uygulamada teselsül sıklıkla gerçekleşmekte ve bu durumlarda gerçek içtima kurallarının uygulanması oldukça ağır sonuçlar doğurmaktadır.83

Bu görüş taraftarlarına göre, zincirleme suçta suçlar arasındaki birlik farazidir; zira sun’i olarak kanun tarafından birleştirilmişlerdir. Bunun sonucu olarak da zincire dahil olan her suçun bağımsız olduklarının kabul edilmesi gerekir.84

Zincirleme suçun farazi bir birlik teşkil ettiğine delil olarak kurumun tarihçesi gösterilmektedir. Öyle ki; zincirleme suç, suç işleme kararındaki birlik

82 HAKERİ: Genel Hükümler, s.419.

83 TOSUN: Müselsel Suçlar, s.129.

84 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.93; aynı görüşte olan Demirbaş’a göre zincirleme suçta birden fazla bağımsız suç sırf kanunda belirtilen noktalar bakımından tek suç sayılırlar bu sebeple zincirleme suçun varlığı bir varsayımdır. DEMİRBAŞ: s. 491.

(40)

nedeniyle Ortaçağ’da üç hırsızlık fiilini işleyen faile ölüm cezası verilmesinin önüne geçmek ve bu şekilde cezanın şiddetini azaltmak amacıyla kabul edilmiştir. Bundan başka İtalyan Ceza Kanununda ‘‘… aynı kanun hükmünün birkaç defa ihlal edilmesi muhtelif zamanlarda vaki olsa bile tek suç sayılır…’’ biçimindeki ifade zincirleme suçun tekliğinin hukuki bir faraziye olduğunun göstergesidir.85

Ancak belirtmek gerekir ki; bu görüşü benimseyen yazarların bir kısmı hukuki faraziyenin etkisini ancak kanunda bu konuda açıklığın bulunduğu hallere hasrederken, bir kısmı sırf farazi olduğu için mutlak bir birlik teşkil ettiğini ifade etmektedirler.86

Alman doktrininde farazilik ya da suç çokluğu görüşü tartışılmış ve bir kısım yazar tarafından zincirleme suçların birden fazla suçtan meydana gelmelerine rağmen failin kusurunun hafiflemesi sebebiyle tek suç gibi cezalandırılması ve bu şekilde

‘quot crimina, tot poenae’ ilkesinin uygulanmaması gerektiği belirtilmektedir.87 Türk hukuk uygulamasında da Yargıtay doktrinde zincirleme suçun hukuki niteliği "hukuki varsayım" ve "gerçeklik" kuramları ile açıklanmaya çalışılmış olduğunu ancak; hangi kuram kabul edilirse edilsin, ceza kanunumuzun eski 80.

maddesindeki düzenleme biçimine göre, zincirleme suçun, ancak kanunun gösterdiği haller bakımından bütünlük arz ettiğini, bu haller failin yararına ya da zararına olmasına bakılmaksızın kanunda yazılı hükümlerin uygulanacağını içtihada bağlamıştır. Fakat yüksek mahkemeye göre, temelde faili, kanunun çok ağır uygulanmasından korumak maksadıyla kabul edilmiş bu müesseseyi, kanunun

85 PALAZZO: s.544-545.

86 SANCAR: Müteselsil Suç, s.54-55.

87 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.94.

(41)

öngörmediği hallerde dahi failin aleyhine kullanmak doğru olmadığı gibi teknik hukuk açısından da, başka bir sonuca varmak kanuna aykırı olur. Bu nedenle, zincirleme suç oluşturan muhtelif suçlar, ancak yasada gösterilen hususlar bakımından tek suç manzarası arz ederler. Bunların dışında kalan konularda her suç bağımsızdır, bölünebilir, parçalanabilir.88

D- Zincirleme Suçun Hukuki Niteliğini Diğer Yönlerden Tartışan Görüş Zincirleme suçun, suç tekliği-gerçeklik ya da suç çokluğu-farazilik kavramlarından birinin kapsamına dahil edilmesi ve bu şekilde hukuki niteliğinin belirlenmesi ona bağlanacak hükümler yönünden önem taşımaktadır. Şöyle ki;

zincirleme suçun tek suç olduğu kabul edilirse; kanunda belirtilen hususların dışında da daima tek suç işlemi görecek, buna karşılık; suç çokluğuna giren bir durum olarak kabul edilecek olursa; zincire dahil olan her suçun bağımsızlığı sonucuna varılacaktır.89

Türk doktrininde Kunter, zincirleme suçun farazilik veya gerçeklik teorilerinden biri kapsamına sokulmasıyla sorunun çözülmesinin mümkün olmadığını; zira farazilik teorisini kabul eden yazarlar arasında zincirleme suçun bölünmez bir bütün olduğunu kabul edenlerin yanı sıra gerçeklik teorisi taraftarları arasında da sınırlı bölünmezliği kabul edenlerin bulunduğunu belirtmektedir. Yazar, bu sebeple sorunun çözümü bakımından zincirleme suçu oluşturan ihlallerin

88 CGK’nın 15.12.1998 tarih ve 1998/5-311-386 sayılı kararı. (ÖZGENÇ: Gazi Şerhi, s. 548-549).

89 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.94; SANCAR: Müteselsil Suç, s. 51.

(42)

bağımsızlığının ya da zincirleme suçun bölünebilirliğinin tartışılmasını önermektedir.90

Dönmezer-Erman da önemli olanın zincirleme suçun gerçekliği ya da faraziliği değil, zincirleme suç halinde birleşen suçlarda bu birleşmenin kapsam ve sınırının belirlenmesi olduğu görüşündedir. Yazarlara göre, zincirleme suç ancak kanunun gösterdiği haller bakımından bir bütünlük gösterir ve bu haller failin lehine ya da aleyhine olsa da kanunda gösterilen hükümler uygulanır. Zincirleme suçu meydana getiren fiiller ancak kanunda gösterilen hususlar bakımından tek suç görüntüsü taşır.91

E-Değerlendirme ve Görüşümüz

Kanaatimize göre, doktrindeki görüşlerin ışığı altında zincirleme suçun hukuki niteliğinin belirlenmesinde ilk aşama, zincirleme suçta zincire ya da teselsüle dahil fillerin ‘tek fiil’ sayılmasının mümkün olup olmadığının sorgulanmasıdır.

Belirtmek gerekir ki; aksi görüşlerin varlığına rağmen fiil sayısının tespiti bakımından maddi neticenin dikkate alınması ve kanuni tanımda yer alan dış alemdeki değişikliğin fiil sayısını belirlemede ölçüt olduğunun kabulü gerekir.

Zincirleme suçun kanundaki tanımı, dış alemdeki değişikliklerin birden fazla olmasını zorunlu kılar ki; bu da ‘fiil çokluğu’ demektir. Yine bu doğrultuda zincirleme suçtaki suç sayısına bakıldığında kabul ettiğimiz normun ihlali kriterine göre suç çokluğu sonucuna varılacaktır. Nitekim, zincirleme suç, ‘suç tekliği’

olarak kabul edilmiş olsaydı, teselsülün halkaları yönünden suçun bütün unsurlarının gerçekleşmesi şartı aranmayacaktı.

90 KUNTER: Müselsel Suç ve Af, s.899.

91 DÖNMEZER-ERMAN: I, s.394.

(43)

Öte yandan zincirleme suçta hukuken bağımsız suçları birbirine bağlayan

‘bir suç işleme kararının’ bulunması ve kanun koyucu tarafından bu hususun dikkate alınması zincirleme suçun tek suç olarak kabul edildiği sonucunu doğurmamaktadır.

Gerçekten zincirleme suç adıyla tek bir suç yoktur; kanun yalnızca bazı hallerde gerçek içtima kurallarından ayrılmak istemiştir.92

O halde her ne kadar kanunda zincirleme suçun bir ‘suç tekliği hali’ olarak kabul edildiğini gösteren durumlar bulunsa da bunların istisnai ve sınırlı olduğu;

ayrıca zincirleme suçu tek suç saymaya yeterli olamayacağı gözden uzak tutulmamalıdır. Bununla bağlantılı olarak da zincirleme suçun hükümlerinin sadece kanunlarda öngörülen hallerden ibaret olduğu sair hususlarda her bağımsız suç için ayrı değerlendirme yapılması gerektiği kabul edilmelidir.

Zincirleme suçun bir suç tekliği mi yoksa suç çokluğu modeli mi olduğu konusundaki tartışma, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun zincirleme suça ilişkin 43.

maddesinde suç çokluğu yönünde bir belirlemede bulunmasıyla sona erdirilmiş gözükmektedir. Kanunun bu düzenlemesi ile 765 sayılı mülga ceza kanunundaki ‘bir suç sayılır’ ifadesinden vazgeçilmiş; yerine ‘bir cezaya hükmedilir’ denmek suretiyle doktrindeki suç tekliği-suç çokluğu ayrışmasını bitirilmiş; zincirleme suçta her fiilin ayrı bir suç niteliğinde olduğu kabul edilerek suç çokluğu görüşü benimsenmiş bulunmaktadır.93 Bir başka anlatımla, kanun koyucu cezanın belirlenmesi hususunda zincirleme suça özel hüküm öngörmüş olmasına rağmen zincirleme suçu tek suç

92 TOSUN: Müselsel Suçlar, s.131.

93 HAKERİ: Genel Hükümler, s.420; AKBULUT: Zincirleme Suç & Fikri İçtima, Hukuki Perspektif Dergisi, Sayı 2, Sonbahar 2004, s.163.

Referanslar

Benzer Belgeler

Seval L bölgesinde 21 Haziran tarihinde güneş ışınları daha eğik bir açıyla düşmektedir. Buna göre, öğrencilerin yaptığı yorumlarla ilgili aşağıdaki tablolardan

Dinamik kompresyon plağı uygulanan radius-ulna kırıklarından 8 olguda (olgu 1, 2, 4, 6, 10, 12, 13, 14) fonksiyonel iyileşme ve 1 olguda hafif topallık (olgu 16) tespit

• OLAYDAKİ HUKUKA AYKIRILIKLARI BULUNUZ VE AÇIKLAYINIZ. Aytun, vakıf üniversitesinde okuyan oğlunun masraflarını karşılamakta sıkıntı çekmektedir. Oğlunun okuldaki

KLASİK SUÇ GENEL TEORİSİ SUÇ KUSURLULUK (Manevi Unsur) HUKUKA AYKIRILIK FİİL (Maddi Unsur)... Maddi Unsur: Fiil 236 FİİL HAREKET İCRA İHMAL NEDENSELLİK

Diğer taraftan eser sahipliği statüsünün kazanılması için ihtira (patent) haklarında olduğu gibi fikir ürününün herhangi bir makama sunulmasına, resmi bir

“Genel kolluk kuvvetlerine yardımcı olmak üzere emniyet ve jandarma teşkilatları bünyesinde silahlı bir kolluk olarak çarşı ve mahalle bekçileri istihdam edilir” hükmü

Örneğin, Türkiye’nin ilk sosyal medya fenomenlerinden olan ve bir kadın olarak özel hayatı ile ilgili alışıldık kalıpların dışında paylaşımlar yapan “Pucca”

Fakat bugünkü halieriîe narin ve körpe dalları üstünde şim­ diye kadar alıştığımız kokulara ben­ zemediği için belki bizi çok çekmi- yen çiçeklerde