• Sonuç bulunamadı

Bir fiilin cezalandırılabilmesi için cezalandırmada kamu yararı bulunmalıdır.

Kural olarak suçlar yetkili makamlarca re’sen kovuşturulmaktadır. Ancak kamu yararı ile bireyin menfaati çatıştığında, bireyin çıkarını çok yakından ilgilendiren suçlarda suçtan zarar görene şikayet hakkı tanınmıştır. Takibi şikayete bağlı kılınan bu tür suçlarda failin cezalandırılmasında kamu düzeni bakımından zorunluluk olmadığı gibi mağdurun zararı giderilmiş de olabilir. Öte yandan bazı suçlarda devletin müdahalesi olayın etraftan duyulmasına, mağdurun zor durumda kalmasına ve daha fazla zarar görmesine neden olabilir.483 Bu nedenlerle şikayet kurumu, suçtan zarar görene tanınmış bir hak olarak ortaya çıkmaktadır.484 Ancak şikayet hakkının kullanılması bir süreye bağlıdır ve bu süre TCK 73/2’ye göre,

482 TOSUN: Müselsel Suçlar, s.146; İÇEL: Suçların İçtimaı, s.125; SANCAR: Müteselsil Suç, s.138; ÖNDER: Genel Hükümler, s.505.

483 BAKICI: Genel hükümler, s.1326.

484 KUNTER/YENİSEY/NUHOĞLU: s.95 vd; DÖNMEZER-ERMAN: I, s. 329; CENTEL- ZAFER- ÇAKMUT: s.216 vd.

zamanaşımının dolmamış olması koşuluyla şikayet hakkı bulunan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden itibaren altı aydır.485

Basit suçlarda fiil ve failin bilindiği veya öğrenildiği günün, bu bağlamda şikayet süresinin başlangıç noktasının belirlenmesindeki kolaylık; takibi şikayete bağlanmış bu suçların zincirleme şekilde işlenmesi halinde güçleşmektedir. Zira Ceza Kanunumuz zincirleme suçlarda zamanaşımının başlangıcı yönünden açık bir belirlemede bulunmasına rağmen (TCK 66/6); şikayet süresinin başlangıcı ile ilgili olarak sessiz kalmıştır.486 Bu durum altı aylık şikayet süresinin başlatılma noktası konusunda doktrinde tartışmalara sebep olmuş ve Yargıtay uygulamasında da birlik sağlanamamıştır.

Şikayet süresinin başlangıç anının tespitine ilişkin doktrinde iki temel görüş bulunmaktadır. Alman ve İsviçre doktrininde zincirleme suçun bölünmez bir bütün olduğu görüşüne taraftar olan yazarlar, zincirleme suçun tek suç-tek fiil olduğu değerlendirmesinden hareketle, şikayet süresinin teselsülün sona ermesinden itibaren başladığını savunmaktadırlar. Buna karşılık zincirleme suçun birden ziyade suçun bir araya gelmesinden doğan bir birlik olduğunu nazara alan yazarlar, şikayet süresinin her fiil bakımından bağımsız olarak tayin edilmesi gerektiği kanaatindedir.487

Uygulamada ise Yargıtay, çeşitli kararlarında şikayet süresinin teselsülün bittiği günden, bir başka anlatımla son suçun işlendiği günden değil; fakat zincire

485 CENTEL-ZAFER-ÇAKMUT: s.219; CENTEL-ZAFER: Ceza Muhakemesi, s.116;

TOROSLU-FEYZİOĞLU: Ceza Muhakemesi, s.48.

486 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.117; SANCAR: Müteselsil Suç, s.139; ÖNDER: Genel hükümler, s.506; OTACI: s.217.

487 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.116-117.

dahil her bir suçun işlendiği tarihten itibaren başlatılması gerektiğini belirtmektedir.488 Yüksek Mahkeme gerekçe olarak, şikayet süresinin zamanaşımı süresi değil; hak düşürücü bir süre olduğunu, bu nedenle TCK 103. (TCK 66/6) madde hükmünün TCK 108. (TCK 73/2) maddeyi de kapsayacak şekilde geniş yorumlanmasının mümkün olmadığını göstermektedir.489

Zincirleme suçun hukuki niteliği ve bölünebilirliğine ilişkin şimdiye kadar benimsemiş olduğumuz görüşümüz doğrultusunda kanaatimize göre de; zincirleme suçta şikayet süresinin başlangıcında teselsüle dahil fiillerin her birinin öğrenildikleri tarih esas alınmalıdır. Zira kanunun zincirleme suça bağladığı özel hükümler dışında her suçun bağımsız niteliğine göre hareket edilmesi zorunludur. Bu sebeple kanunda hüküm bulunmamasına rağmen, şikayet süresinin başlangıcı bakımından zincirleme suçun tek bir suç kabul edip süreyi teselsülün bitimine ertelemek zincirleme suçun hukuki niteliğine aykırı düşer.490 Öte yandan şikayet süresinin teselsülün bittiği tarihten başlatılması, failin suçları öğrenilmesine ve o suç işlemeye devam etmesine rağmen şikayet edememek gibi mantıksız bir durum ortaya

488 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.118, (1.CD’nin 21.9.1954 tarih ve 5221-8544 sayılı kararı).

489 DÖNMEZER-ERMAN: s, I, 330. Yazarlar, Yargıtay’ın zincirleme suçta şikayet süresini fiili ilk öğrenme tarihinden başlatan bu görüşüne karşı çıkmaktadır. Yazarlara göre; ceza hukukunda fiil, hareket ve neticeyi birlikte ifade eden bir terimdir ve zincirleme suçlarda da fiilin ne zaman işlenmiş sayılacağı bellidir, bu suçlar teselsülün bittiği anda işlenmiş sayılırlar. O halde prensiplerden ayrılmaya gerek yoktur ve sırf suçluyu korumak maksadıyla suçtan zarar gören kimseyi zarara sokmanın açıklaması da mümkün değildir. Ayrıca suçun işlenme zamanına ilişkin kuralların (teselsülün sona erdiği tarih) şikayet süresinin başlangıcı için de uygulanmasına engel bir hüküm de yoktur.

490 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.118; SANCAR: Müteselsil Suç, s.141.

çıkarır ve haksız sonuçlara yol açar.491 Son olarak, zincirleme suçun tek suç sayılarak şikayet süresini teselsülün bitiminden başlatmak mağdurun, failin iç dünyasını bilmesi zorunluluğunu doğurur ki bu imkansızdır. Gerçekten mağdur, kendisine karşı işlenen fiillerin teselsül edip etmeyeceğini bilemez. Bu açıdan kendisine karşı işlenen suçtan sonra mağdurun, suç sayılan fiillerin bitmesini beklemek gibi bir yükümlülük altına sokulması mümkün değildir.492

O halde açıklanan nedenlerle, zincirleme suçta şikayet süresinin başlangıcı her suç için ayrı ayrı belirlenmeli; bir başka anlatımla TCK73/2’deki ‘fiili bildiği veya öğrendiği tarihten itibaren’ hükmünün teselsüle dahil her bir fiil için ayrı ayrı değerlendirilmesi ve bu şekilde şikayet şartı yerine gelen suçların zincirleme suç oluşturduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

2-Zincirleme Suçta Fiillerin Tamamının Şikayete Tabi Olması

Zincirleme suç ilişkisine giren birden fazla fiil bakımından şikayet şartının gerçekleşip gerçekleşmediğinin ayrı ayrı araştırılması gerektiği yukarıda belirlenmişti. Gerçekten, bu sonuca ulaşmada esas alınan teselsüle dahil her fiilin bağımsızlığı ölçütünün gereği olarak şikayet bahsinde de her bir fiil için değerlendirme müstakil olmalıdır. Öte yandan zincirleme suç, esasen bağımsız fiillerden meydana geldiğinden fiillerden biri için yapılan şikayetin tüm fiiller için

491 KUNTER/YENİSEY/NUHOĞLU: Ceza Muhakemesi, s. 102; Yazar, bizim vardığımız sonuca tam aksi fikri ortaya koyarak varmıştır. Öyle ki; yazarın savunusuna göre, şikayet süresinin teselsülün bittiği tarihten itibaren başlatılması gerekir; aksi halde fail suç işlemeye devam etmesine rağmen şikayet edememek gibi bir sonuç doğar. Oysa; şikayet hakkı sahibi olan suçtan zarar gören, failin suç kararının hangi fiille kesileceğini ve teselsülün sonlanacağını bilemez ve şikayet hakkını kullanmasına bu nedenle engel olunması haksızlık yaratır.

492 OTACI: s.218.

yapıldığı söylenemez; bu bakımdan şikayet edilmeyen fiiller teselsül ilişkisinde dikkate alınmazlar. O halde; teselsüle dahil fiillerin hepsinin şikayete tabi olması halinde öncelikle fiillerden hangileri için şikayet şartının gerçekleştiğine bakılmalıdır. Bir başka anlatımla, örneğin failin işlediği birden ziyade basit mala zarar verme suçlarının hepsi için şikayette bulunulmuş olması, zincirleme suç ilişkisinden söz edilebilmesinin önkoşuludur.

Zincirleme suçta altı aylık şikayet süresi her suç için failin ve fiilin bilinmesi veya öğrenilmesinden itibaren başlatılarak hesaplanacak ve şikayete konu edilmeyerek süresi geçirilmiş fiiller söz konusu ise yargılama makamı tarafından bu fiiller için düşme kararı verilecektir. Zira bu halde şikayet süresi geçen suçun teselsüle ilişkisine sokulması artık mümkün değildir.493

Esasen şikayete tabi bir fiil hakkında bu husus gözden kaçırılarak şikayet şartı yerine gelmeden yargılama başlatılmışsa, mahkeme CMK 223/8’e göre şartın gerçekleşme ihtimaline göre hareket etmelidir. Bu bağlamda şartın gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması, davanın düşürülmesini sonuçlayacakken; şartın gerçekleşmesinin mümkün olması halinde durma kararı verilecektir. Ancak bu durma kararı diğer suçlara ilişkin yargılama faaliyetine engel oluşturmayacaktır.494 Bu şekilde henüz hakkında şikayetin yapılmadığı suç için sonradan şartın yerine gelmesi halinde TCK 43’ten dolayı uygulama yapılabilir. Ancak bu durumda hükümden sonra ve fakat süresi içinde yapılan şikayete konu suçun cezası tamamen verilmez; sadece teselsül nedeniyle artırılması gereken ceza verilir.495

493 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.119.

494 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.120; SANCAR: Müteselsil Suç, s. 142.

495 SANCAR: Müteselsil Suç, s.142.

3-Teselsülde Şikayetin Bölünebilirliği

Şikayet hakkının kullanılması ile birlikte suça katılanların hepsi hakkında kovuşturma yapılması gerektiği şeklinde bilinen ‘şikayetin sirayeti’ prensibi ancak failler için söz konusudur.496 Şikayetin konusunu oluşturan fiilin sirayeti mümkün değildir; bir başka anlatımla, bir fiilin şikayet edilmesi onunla bağlantılı olan tüm fiillere sari olmaz. Zincirleme suçta her bir suçun müstakil niteliği nedeniyle herhangi bir fiil için yapılan şikayet, diğer fiiller yönünden bölünebilir. O halde suçtan zarar gören ya da mağdur, aleyhine işlenen hangi fiiller için kovuşturma yapılmasını istiyorsa bunu şikayet dilekçesinde ortaya koymalıdır.497 Suçtan zarar gören kişi, teselsüle dahil tüm suçlar için ayrı ayrı şikayet hakkını kullanmadıkça bu suçların teselsül ilişkisinde nazara alınması mümkün olmaz. Bu şekilde şikayet hakkı sahibi, aleyhinde işlenen suçların sadece bir kısmından yargılama yapılması hususunda inisiyatif kullanabilir. Şikayet edilen suçlar zincirleme suç oluşturabilecek nicelik ve nitelikteyse TCK 43. maddesi uygulanır.

Şikayetin teselsüle dahil fiillerde bölünebilirliği şikayetten vazgeçme ve şikayetin geri alınması bahislerinde de geçerlidir. Öyle ki; şikayet hakkı sahibi teselsüle konu bir kısım fiiller hakkında vazgeçme veya geri alma hakkını kullanarak davanın düşürülmesini sağlayabilir.498 Ancak suçların tamamı tek bir dilekçeyle şikayet edildikten sonra mağdur şikayetini geri almaya karar verir ve herhangi bir kayıtlama yapmazsa, tüm fiiller bakımından şikayet geri alınmış sayılır.499

496 ÖNDER: Genel Hükümler, s. 376.

497 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.120; SANCAR: Müteselsil Suç, s.143.

498 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.120.

499 SANCAR: Müteselsil Suç, s.144.

4-Teselsüle Konu Fiillerin Bir Kısmının Re’sen Kovuşturulur Bir Kısmının Şikayete Tabi Nitelikte Olması

Aynı mağdur aleyhine işlenen birden ziyade suç arasındaki teselsül ilişkisi sıklıkla aynı suç ihlalinden kaynaklansa da bazı hallerde aynı suçun şikayete bağlı versiyonu ile re’sen kovuşturulan versiyonu teselsül edebilir. Ancak bu durum şikayete tabi olan suçların da sırf bu nedenle re’sen takip edilmesi sonucunu doğurmaz.500 Bu halde dahi şikayete tabi suçlarda şikayet şartının yerine gelmesi gerekir. Aksi halde; ancak re’sen kovuşturulan suçlar teselsül ilişkisi için yeterli ise;

fail zincirleme suç hükümlerine göre sorumlu tutulabilir. Örneğin, tamirhaneci olan fail önce kendisine arkadaşı tarafından ariyet verilen araba üzerinde devir olgusu dışında tasarrufta bulunarak güveni kötüye kullanma suçunun şikayete tabi basit halini (TCK 155/1) işlese, daha sonra tamir için bırakılan bu arabanın kendisine devir olgusunu inkar etse (TCK 155/2) ve suçtan zarar gören ilk durumda şikayetçi olmasa zincirleme suçtan söz edilemez.

C- ‘Ne bis in idem’ İlkesinin Etkisi

Açılmış ve görülmekte olan bir ceza davası varken aynı konuda, aynı kişi hakkında yeni bir dava açılamayacağı ve yine kesin hükümle sonuçlandırılmış bir davadan sonra aynı fail ve fiilin yargılanamayacağı şeklindeki ceza muhakemesi ilkesine ‘ne bis in idem’ denilmektedir.501 Kanunun kendisine bir gerçeklik karinesi

500 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.121.

501 KUNTER/YENİSEY/NUHOĞLU: Ceza Muhakemesi, s.46; ÖZEN, Mustafa: ‘Non Bis İn İdem (Aynı Fiilden Dolayı İki Kez Yargılama Olmaz) İlkesi’, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XIV, Y. 2010, S. 1, s.389; GÜLŞEN, Recep: ‘Yeni Türk Ceza Kanunu ve

tanıdığı kesin hükümden söz edilebilmesi, yargılanmış olan suçta fail ve fiilin aynılığı koşulunu gerekli kılar.502

Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 223/7. maddesinde ‘Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir’ ifadesiyle ne bis in idem ilkesine yer verilmektedir. Muhakeme hukukunun temel ilkelerinden olan bu kavramın zincirleme suçlarda ne tür bir etki doğurduğu tartışmalıdır. Zira kesin hükmün etkisi değerlendirilirken dikkate alınacak

‘aynı fiil’in nasıl belirleneceği bir sorun teşkil etmektedir. Gerçekten esasen teselsüle dahil oldukları halde zincirleme suç hakkında verilen kesin hükümden sonra varlıkları ortaya çıkan fiiller kesin hükmün etkisinde kalacak yani yargılanmış sayılacak mıdır? Yahut zincirleme suçun ikinci türü bakımından bir mağduru ilgilendiren suçun yargılaması yapıldıktan sonra, fiilin birden fazla mağdura karşı olduğunun anlaşılması halinde kesin hüküm etkisini gösterecek midir? Bu sorunların çözümlemeleri, fiilin aynılığı ve zincirleme suçun hukuki niteliği konusunda ileri sürülen görüşlere göre farklılık göstermektedir.

Bir kısım yazarlara göre; zincirleme suçtan verilen mahkumiyet hükmü, hükümden önce işlenmiş bütün fiilleri kapsar; bu fiillerin mahkemece dikkate alınıp alınmadıkları önemli değildir. Fakat dava konusu fiilin, hakkında mahkumiyet

Milletlerarası Ceza Hukuku Bağlamında ‘Non Bis İn İdem’ İlkesi’, http://www.akader.info/sbard/sayilar /2005Eylul/9.pdf, ET:12 Eylül 2010.

502 EREM: Ceza Usulünde Kesin Hüküm, s.45; Fiilin aynılığının tespitinde iddianamede ferdileştirilmiş maddi vakıaların aynılığı ölçütü esas alınması gerektiği yönünde bkz.

YURTCAN, Erdener: Ceza Yargılamasında Kesin Hüküm, 2.Bası, İstanbul, 1987, s.10;

SANCAR: Müteselsil Suç, s.148.

hükmü verilmiş olan zincirleme suça dahil olup olmadığını inceleyecek olan hakim, kesin hükmü veren mahkemenin kararıyla bağlı değildir. Teselsül ilişkisinin hiç bulunmadığına karar verebileceği gibi; dava konusu fiilin hakkında hüküm verilmiş zincirleme suça hiç dahil olmadığını da kabul edebilir. Hakim, varlığı sonradan tespit edilen bu fiilin, teselsülün kapsamına girip girmediğini bizzat belirleyecek ve eğer hükümden önce işlenmiş ve fakat hükümde dikkate alınmamış bir fiil söz konusuysa ne bis in idem ilkesi uyarınca davanın reddine karar verecektir.503 Buna karşılık ilk verilen hüküm beraat hükmü ise; sonradan ortaya çıkan fiille ilgili kovuşturma açılarak yargılama yapılması mümkündür. Benzer şekilde, önceki mahkumiyet hükmünde teselsül ilişkisi kabul edilmemişse, ne bis in idem kuralı, sadece hükümde yer alan fiillerle sınırlı olacak, sonradan ortaya çıkan fiiller yeni bir yargılama konusu olabilecektir. Bundan başka; kesin hükümden sonra dahi teselsülün devam etmesi halinde işlenen yeni fiiller kovuşturulabilir, zira kesin hüküm yalnızca geçmişi kapsamaktadır.504

503 Tosun’un değindiği bir başka görüşe göre ise burada ‘konuda aynılık’ sebebiyle doğrudan kesin hüküm etkisiyle red kararı verilmelidir. ‘Hükümden sonra vaki olmuş fiiller ayrıca dikkate alınmaz ve müstakil olarak cezalandırılmaz; zira bunlar aynı suç işlemek kararının icrasını teşkil etmekte devam ederler. Bu bakımdan hükmedilen suçla bir tek varlıkları vardır; dolayısıyla yeni ortaya çıkan fiillerle konuları aynı olan bu hüküm, kesin hükümdür.’ TOSUN: Müselsel Suçlar, s.139; aynı görüşte olan Özen’e göre de zincirleme suç içindeki suçu oluşturan fiiller, iddianamede açıkça yer aldıktan sonra zincirleme suç nedeniyle tek suç varmış gibi cezalandırma talebinde bulunulduğu takdirde, mahkeme bu talebi kabul eder ve buna göre hüküm kurarsa, suç oluşturan birden çok fiil tek tek yargılanmış olacağı için, bu fiiller için tekrar yargılama yapılamayacaktır. Sonuç olarak, zincirleme suçta non bis in idem ilkesi geçerli olacaktır. ÖZEN:

‘Non bis in idem’ s.408.

504 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.163-164; SANCAR: Müteselsil Suç, s.147.

Diğer bir kısım yazarlar ise; teselsüle dahil her bir fiilin esasen müstakil nitelikte olduklarından hareketle zincirleme suçun muhakeme hukukunda tek fiil olarak kabul edilemeyeceğini savunmakta ve kesin hükümde dikkate alınmamış fiillerden dolayı yeni dava açılabileceğini ileri sürmektedirler.505 Kesin hükümde dikkate alınmamış fiilleri yargılanmamış sayan bu görüş taraftarlarının bazıları ise;

ayrıca, yargılanmamış olan münferit fiillerin teselsülün bütününe oranla hukuka aykırı muhteva yönünden önemli bir ağırlığa sahip olması şartını aramaktadırlar.506

Doktrine hakim olan görüş de bu ikinci görüştür.

Zincirleme suçun hukuki niteliğine ilişkin olarak çalışmamızın önceki kısımlarında benimsediğimizi belirttiğimiz görüşümüz doğrultusunda biz de bu ikinci görüşe taraftar olmaktayız. Esasen birden fazla suçtan oluşan ve ancak kanunun belirlediği haller dışında her fiilin müstakil olduğu zincirleme suçta kesin hüküm etkisi, yalnızca kesin hükme konu olan fiiller yönünden geçerlidir. Bir başka anlatımla; ne bis in idem kuralı, zincirleme suçta her fiilin esasen bağımsız olması nedeniyle, hükümde dikkate alınmamış bir fiilden dolayı dava açılmasına engel olmaz; zira fiil aynı değildir. O halde kesin hüküm etkisinde kalan fiiller ancak hükümde hakkında karar verilmiş olan fiillerdir. Zincirleme suçun ikinci şekli açısından ise; sonradan ortaya çıkan mağdura karşı işlenen suç için yeniden yargılama yapılması mümkün sayılmalıdır; zira bu mağdura karşı işlenen fiil suç oluşturmaya devam etmektedir ve ilk yargılamaya konu olan fiilden pasif süjesi ya da mağduru itibariyle ayrılmaktadır.

505 İÇEL: Suçların İçtimaı, s.164; SANCAR: Müteselsil Suç, s.147-148.

506 SANCAR: Müteselsil Suç, s.148.

Zincirleme suç kapsamında sayılan ‘hangi fiiller’in yargılanmış ve hakkında kesin hüküm oluşmuş sayılacağı ancak iddianameye bakılarak belirlenebilir.507 Zira hüküm ancak iddianamede gösterilmiş fail ve fiil hakkında verilebilir (CMK 226/1).

Yargılamanın ve kesin hükmün sınırlarını belirleyici etken, iddianamede fiillerin anlatılış biçimi olduğuna göre maddi vakıa ferdileştirilmesi özenli yapılmış olmalıdır. Bu bakımdan iddianamede az da olsa anılmamış münferit bir fiil yargılanmış sayılamaz ve yeterince ferdileştirilebildiği ölçüde yeni bir fiil teşkil eder.

Ancak ikinci yargılamayı yapan hakim teselsül ilişkisi ve bu kapsamda sayacağı fiillerin takdiri konusunda bağımsızdır.508

Sonraki yargılamayı yapacak hakim bu yönde bir takdir hakkına ve bağımsızlığa sahip olmakla birlikte; ilk mahkumiyet hükmüne konu olan fiilin tek

507 Fiilin aynılığı hususunda doktrinde çeşitli görüşlere yer verilmektedir. Kunter/

Yenisey/Nuhoğlu’na göre; ceza yargılamasında fiil, maddi ceza hukukundaki anlamından farklıdır. Buna göre ceza yargılamasında fiil, şüphelinin işlediği iddia edilen suç fiilinden önceki davranışları ile iddianamede somutlaşan fiil bir bütün olarak ele alınmasıyla ortaya çıkan davranışlar bütünüdür. KUNTER/YENİSEY/NUHOĞLU: Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 41.

Cihan/Yenisey’e göre, fiilin aynılığından iddianamede sınırı çizilen eylem anlaşılmalıdır. Bu eylemin nitelendirilmesi değişebilir. Önemli olan eylemin kendisinin aynı kalmasıdır.

YENİSEY, Feridun/CİHAN, Erol: Ne bis in idem’ ilkesi, Prof. Dr. Çetin özek armağanı, İstanbul, 2004, s. 220. Yurtcan’a göre, filin aynılığı dava konusunun tespiti ile ilişkilidir. Dava konusu ise iddianamede belirtilen fiildir. Başka bir ifade ile iddianamede ferdileştirilmiş fiildir.

YURTCAN: Kesin Hüküm, s. 93.

508 YURTCAN: Kesin Hüküm, s.100; SANCAR: Müteselsil Suç, s.149.

suç ya da zincirleme suç oluşturması önem taşımaktadır. Zira buna göre ikinci mahkumiyetin sonuçları ve hükmedilecek cezanın değişmesi söz konusu olacaktır.509

İlk mahkumiyet hükmünün konusunu tek bir fiil oluşturmaktayken, bu hükmün kesinleşmesinden sonra bu fiille teselsül ilişkisi olduğu anlaşılan başka fiillerin ortaya çıkması halinde yapılması gereken, daha önce yargılanmış olan suçla bağlantılı olarak zincirleme suç gereğince cezanın artırılmasıdır. Ancak bu arttırmada sonradan tespit edilen suçların cezaları, önceki suça nazaran daha ağır olsa bile ‘ne bis in idem’ kuralının ihlal edilmemesi için hakimin ilk hükümde belirlediği temel cezaya dokunulmamalı, onun üzerinden artırım yapılmalıdır.510 Bu şekilde teselsül nedeniyle artırımın yapılmasından sonra verilen sonuç cezadan failin ilk aldığı ceza düşülmelidir.511 Örneğin, sanığın bina dahilinde hırsızlık TCK 142/1-b’ye göre aldığı 2 yıl hırsızlık suçuna ilişkin mahkumiyetin kesinleşmesinden sonra bu fiiliyle teselsül ilişkisi olduğu anlaşılan başka iki fiilinin daha tespit edilmesi halinde, alacağı ceza TCK 142/1-b ve TCK 43 gereği 2/4 oranda artırımla 3 yıl olsa, failin bu son suçlarından alacağı sonuç ceza, ilk cezası düşülmek suretiyle 1 yıl olarak belirlenmelidir.512

509 Zincirleme suçu kabul eden fakat onu cezanın artırılması için kanuni sebep saymayan hukuk düzenlerinde, kesin hükümden önce işlenmiş fakat kesin hükümde dikkate alınmamış fiillerden dolayı cezanın artırılması söz konusu değildir. Zira zaten bu fiiller nazara alınsa da hükümde belirlenen ceza fark etmeyecektir. TOSUN: Müselsel Suçlar, s.140.

510 SANCAR: Müteselsil Suç, s.149; TOSUN: Müselsel Suçlar, s.140

511 ARTUÇ: s.65; BAKICI: Genel Hükümler, s.851

511 ARTUÇ: s.65; BAKICI: Genel Hükümler, s.851